01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 23 Ağustos’ta başlayan Dünya Film Festivali önceki gün sona erdi DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Montreal’e üç filmle katıldık GÖNÜL DÖNMEZ COLIN ‘Abidin’ “Abidin” deyince, ünlü ressamımız Abidin Dino’dan (19131993), bu yılın sonlarına doğru Sabancı Müzesi’nde açılacak dev sergisinden söz edeceğimi sanmayın. Benim bugün konu edindiğim bir müzik topluluğu: “Abidin Ensemble”. Kudüs’te, 2001 yılında dört müzisyenin bir araya gelerek oluşturdukları topluluk. Amaçları, Nâzım Hikmet’in 100. doğum yılında onun şiirlerinden yapılmış bir müzik albümü armağan etmek olmuş. CD olarak yayımlanan albümün adı da “Abidin”. Kapakta alt başlık olarak da, “Nâzım Hikmet Şiirine Saygı” cümlesi yer alıyor. Topluluğun kendine bu adı seçmesinin nedeni de, şairin ünlü, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” dizesinden kaynaklanıyor. İlk çıkışını Kudüs Uluslararası Festivali’nde gerçekleştiren topluluk dört sanatçıdan oluşuyor: Victoria Serruya (vokal), Yaghi Malka (viyolonsel), Ehud Gerlih (kontrbas), Oren Fried (vurmalı çalgılar). Yaghi Malka ve Ehud Gerlih, Kudüs Senfoni Orkestrası’nda da çalıyorlar. Albümde yer alan on parçadan sekizi Nâzım Hikmet’in şiirlerinin bestelerinden oluşuyor. Öteki iki parça ise Karacaoğlan ve Köroğlu’ndan birer deyiş. Yine on parçadan sekizinin bestesi, ünlü müzik adamımız Erdem Buri’ye (19231993) ait. İki şiiri ise Yaghi Malka bestelemiş. Erdem Buri bestelerinde şarkılar Türkçe, Yaghi Malka bestelerinde ise İbranice olarak okunuyor. Topluluk konserlerinde şarkı sözlerini oluşturan şiirlerin İngilizcelerini de ekranlara yansıtarak daha çok izleyici ile ilişki kurabilmeyi amaçlamış. Caz kökenli bir besteci olan Erdem Buri’nin besteleri, her biri farklı müzik geçmişlerine sahip bu dört sanatçının beraberliğinde, yeni ve ilginç yorumların ortaya çıkmasına neden olmuş. Etnik cazdan Batı klasik müziğine dek türlü etkilerden özgün bir bütünlük yaratılmış. Bu toplulukla karşılaşmam ise içinde yaşadığımız günlerin yarı sanal yarı gerçek garipliğine ilginç bir örnek. Topluluk İstanbul’a 13 Eylül tarihleri arasında Askeri Müze salonlarında yapılan Avrupa Cerrahlar Kongresi’nin bir etkinliği olarak gelmiş. Topluluk üyelerinden birinin sokaklarda dolaşırken Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın tabelasını görüp, bizi bu etkinliğe davet etmesiyle dinleme olanağı bulabildik. Yani dinletide salonu dolduranlar, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelmiş, farklı kültürlerden, farklı kuşaklardan cerrahlardı. Bu kadar farklı insanın, Nâzım şiirlerinden etkilenişlerini izlemek de heyecan verici bir deneyimdi. Müzikler arasında bir aktör, Nâzım’dan okuduğu şiirlerle (dinleyenler yabancı olduğundan elbet İngilizce, ama sanki Türkçe dinliyormuşçasına başarılı çevirilerle) programı daha da zenginleştirdi. Nâzım’ın hapishane döneminden fotoğraflarının ekranlara yansıması da şiirler ve şarkılarla bir bütünlük oluşturdu. Dinleyicilerin kimi zaman coşkulu alkışları, kimi zaman dayanamayıp ellerindeki ses ve görüntü kayıt cihazlarını çalıştırıp bu benzersiz anları yakınlarıyla paylaşmak üzere kaydetmeleri de, etkinliğin ne denli heyecan uyandırdığının birer göstergesiydi. Elbet böyle bir etkinliğin özel bir topluluğa değil de, herkese açık bir alanda gerçekleşmesi daha anlamlı olurdu. Ama bu topluluğun varlığından haberli olmanın bile bizlere yaşattığı mutluluğu yabana atmayalım. Düşünelim ve sevinelim: Büyük şairimiz nasıl da dünyayı dolaşmayı, insanlara seslenmeyi sürdürüyor. “Büyük şair, yalnızca içindeki şiiri aktaran değil, başkalarının içindeki şiiri de ortaya çıkarabilendir.” [email protected] DEVLET TİYATROLARI’NDA 17 YENİ OYUN MONTREAL 23 Ağustos’ta başlayan Montreal Dünya Film Festivali 3 Eylül’de Fransız yönetmen Claude Miller’in son yapıtı ‘Bir Sır’ filmi ile son buldu. 19 ülkeden 20 filmin yarıştığı bölüme biz de Abdullah Oğuz’un ‘Mutluluk’ filmi ile katıldık. Bu bölümde izlediğimiz diğer filmler arasında Belçika yapımı, Nic Balthazar’ın ‘Ben X’ ve Christopher Cain’in, ‘Geceyarısı Kovboyu’nun unutulmaz oyuncusu Jon Voight’ın önemli bir rolde karşımıza çıktığı ABD yapımı ‘September Down’ (Eylül Sabahı) adlı filmleri dikkat çekiyordu. Fransız Kanada’dan ‘Toi’ (Sen) filmi anlamsız seks sahnelerinin birbirini kovaladığı başarısız bir yapıttı. ABD’li Abel Ferrara’nın ‘Go Go Öyküleri’nde renkler, danslar, müzik nefisti ama filmin neyi anlatmak istediği anlaşılmıyordu. Faslı yönetmen Latif Lahlou’nun ‘Samira’nın Bahçesi’ adlı yapıtı ise cinsel arzularını tatmin için iktidarsız kocasının genç yeğenini ayartan modern bir kadının öyküsüydü. Müslüman ülke ve kadın denince hemen ilgilenen Batılılar filmi ilginç buldularsa da öyküye inanmak biraz zordu. Yarışan kısa filmler arasında Belçika’da yaşayan Banu Akseki’nin, sıradan bir kahramanın sıradan yaşamını anlatan ‘Temizleyici Kadının Düşleri’ filmine Serra Yılmaz’ın başarılı oyunu ayrı bir tat katmıştı. ‘Beynelmilel’ ve ‘Rıza’ ile katıldığımız Dünya Sineması bölümünde gösterilen diğer filmlerden Iraklı Kürt Ankara’da tiyatro keyfi 2 Ekim’de başlıyor Hiner Salem’in ‘Tambur Vadisi’ filminde ise ‘Güneşe Yolculuk’ filminden anımsayacağımız Nazmi Kırık da oynuyordu. ARIŞMA DIŞI FİLMLER Yarışma dışı gösterilen filmler arasında Sam Garbarski’nin ‘İrina Palm’ filminde şarkıcı Marienne Faithful oyunuyla öne çıkıyordu. Rus Pavel Lounguine’in ‘Vetka Sireni’ (Leylaklar) filmi Rahmaninof’un yaşam öyküsünü yansıtıyordu perdeye. Çek yönetmen Jiri Menzel’in ‘İngiltere Kralının Hizmetindeydim’ filmi oldukça sıkıcı bir yapıttı. Meksikalı Paul Leduc’ün ‘Coprador, Tanrıya Emanetiz’ filmi aşırı vahşet nedeniyle zor izlenebiliyordu. Taviani kardeşlerin ‘Bir Zamanlar Ermenistan Vardı’ filmi de zor anlaşılan bir yapıttı çoğu izleyiciye göre. Bu yıl vahşet ve melodramın bir araya geldiği o kadar çok film izledik ki sanki ‘vahşetli melodram’ ya da ‘melodramlı vahşet’ diye yeni bir tür doğmuştu. Festivalin sonunda En İyi Film Amerika Büyük Ödülü Belçika filmi ‘Ben X’ ile Fransız filmi ‘Bir Sır’ arasında paylaşıldı. Özel Seçici Kurul Ödülü İsrail’den Ayelet Menahemi’nin ‘Makarna’ filmine gitti. En İyi Yönetmen Ödülü İsviçreli Jacob Berger’in ‘1 Gün’; En İyi Sanatsal Katkı Ödülü İspanya’dan Ray Loriga’nın ‘Teresea’ filmlerine verildi. En İyi Senaryo Ödülü’nü ‘Samira’nın Bahçesi’ aldı. Kısa filmler yarışmasında ise birinci ödülü Banu Akseki’nin ‘Temizleyici Kadının Düşleri’ kazandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Devlet Tiyatrosu, 2 Ekim’de 35 oyunla “perde” diyecek. Sahnelenecek yapıtların 17’si yeni, 18’i ise geçen sezondan devam ediyor. Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşkı Memnu, Gogol’ün Bir Delinin Hatıra Defteri, Orhan Asena’nın Yıldız Yargılaması adlı yapıtları, sezonun yeni oyunlarından. Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürü Devrim Yakut, 20072008 Tiyatro Sezonu’nun ilk turunda oynanacak oyunlarla ilgili, önceki gün Küçük Tiyatro’da basın toplantısı düzenledi. Yakut, 10 oyunun provasına başlandığını belirterek, 2 Ekim’de Büyük Tiyatro’da “Kısasa Kısas’’, Altındağ Tiyatrosu’nda “Bir Mahalle ki’’, Şinasi Sahnesi’nde de “Tek Kişilik Şehir’’in ilk kez seyirci karşısına çıkacağını söyledi. Yakut, “O hafta neredeyse her gün bir oyunumuzun ilk sahnelenişi yapılacak’’ dedi. Çeviri yapıtlardan William Shakespeare’in “Kısasa Kısas’’ını sahnelemek için davet edilen İngiltere’deki National Theatre’ın yönetmeni John Burgess’in provalar için Ankara Devlet Tiyatroları’nda çalışmaya başladığını belirtti. Yakut, “Kostas Ferris de 1983 yılında filmini yaptığı ‘Rebetiko’ adlı yapıtın oyun versiyonunu yapacak’’ diye konuştu. Bu yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 2 genç yönetmenin ilk kez oyun yöneteceğini dile getiren Yakut, Türk edebiyatının önemli yapıtlarından ‘’Aşkı Memnu’’nun da Devlet Tiyatroları’nda ilk kez sahneleneceğini bildirdi. Yakut, ilk turda 2 çocuk oyununun da izleyicilerle buluşacağını söyledi. Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürü, daha sonra bütçe konusunda sıkıntıları olduğunu fakat giderileceğine inandığını belirterek yıl içinde 12 bölgede düzenli olarak turlara devam edileceğini söyledi. Başkentte kemikleşmiş bir seyirciye sahip olduklarını anlatan Yakut, asıl işinin yöneticilik değil tiyatro oyunculuğu olduğunu vurgulayarak kendisinin de “Tek Kişilik Şehir’’ adlı oyunda oynayacağını sözlerine ekledi. Y Akyaka ‘değerleriyle’ aydınlandı ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA Gökova Körfezi’nin koynundaki Akyaka, belde değerlerine sahip çıkan ve onları dünyayla buluşturan isimleri ağırladı. “Akyaka’ya Işık Tutanlar” adıyla düzenlenen etkinlikte Azra Erhat’tan Halet Çambel’e, “Halikarnas Balıkçısı” Cevat Şakir Kabaağaçlı’dan Nail Çakırhan’a dek pek çok Akyaka sevdalısı anıldı. Konuşmacılar, Halet ÇambelNail Çakırhan çiftiyle gazetemiz yazarı Oktay Akbal’ın heykellerinin dikilmesini istediler. Akyaka Kültür Sanat Derneği’yle Yücelen Tesisleri’nin düzenlediği etkinlik, önceki akşam yapıldı. Söyleşiyi sunan Prof. Dr. Şadan Gökovalı, Akyaka’yı ilk anlatanların Melih Cevdet Anday ve Sabahattin Eyüboğlu olduğunu, onları Halikarnas Balıkçısı’yla Azra Erhat ve Nail Çakırhan’ın, Halet Çambel’in, İlhan Selçuk’un, Oktay Akbal’ın izlediğini söyledi. Akyaka’nın güzelliklerini Karya’dan günümüze şiirlerle anlatan Gökovalı, “İlhan Selçuk Çakırhan için ‘kendisinden başka çevresini değiştiren adam’ der” yorumunu yaptı. Muğla’ya Çakırhan’ın bir heykelinin dikilmemiş olmasının büyük eksiklik olduğunu söyleyen Akbal da Oktay Ekinci’nin önerisi doğrultusunda Çambel ve Çakırhan’ın heykellerinin birlikte yapılabileceğini vurguladı. Gazetemiz Ege Temsilcisi Serdar Kızık da “Çakırhan’ın Akyaka’da heykeli var, diliyoruz ki Çambel ve Akbal’ın heykelleri de Akyaka’ya dikilir” diye konuştu. Söyleşinin sonunda söz alan Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca da gelecek günlerde Akyaka’da “Çakırhan mimarisinde” meydanlı bir çarşı yapacaklarını bildirerek “Oraya Halet Çambel, Nail Çakırhan ve Oktay Akbal’ın anıtlarını dikebiliriz” dedi. 44. ALTIN PORTAKAL’I AÇACAK ‘Sersemler Evi’ Mısır’da sahnelenecek Kültür Servisi İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun ‘’Sersemler Evi’’ adlı oyunu, ‘’Kahire Uluslararası Deneysel Oyunlar Festivali”nde sahnelenecek. Dekoru ve maskların kullanılması gibi pek çok açıdan alışılmışın dışında bir oyun olan ‘’Sersemler Evi’’, 78 Eylül tarihlerinde Mısırlı izleyicilerle buluşacak. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 2004 yılından beri sahnelenen oyun, geçen yıllarda Arnavutluk ve Almanya’da da sahnelenmiş ve çok beğenilmişti. Lee’nin ‘Lust Caution’ı festivalde Kültür Servisi 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin uluslararası bölümü “3. Uluslararası Avrasya Film Festivali’’nin açılışı, “Brokeback Dağı’’nın ödüllü yönetmeni Ang Lee’nin “Lust Caution’’ filmiyle yapılacak. “Kaplan ve Ejderha’’nın senaristi WangHui Ling tarafından Eileen Chang imzalı kısa öyküden senaryolaştırılan film, II. Dünya Savaşı sırasında Japon işgali altındaki Çin’in en büyük kenti Şangay’daki Japon güdümlü kukla hükümetin istihbarat şefi Bay Yee’ye suikast düzenlemeyi planlayan bir grup vatansever öğrencinin çevresinde gelişiyor. Başrolünde Wei Tang karakteriyle Wang Jiezhi’in yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda, Cannes Film Festivali “En İyi Erkek Oyuncu’’ ödülü sahibi TonyLeung Chiu Wai ve “Son İmparator’’ ile “İkiz Tepeler’’ gibi dünyaca ünlü yapımlarda oynayan Joan Chen yer alıyor. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear