26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER KEİPA TÜRK GRUBU BAŞKANI 17 Sorunlarına dikkat çeken hukukçular, yargı bağımsızlığının sağlanmasını istedi GÖRÜŞ SEVGİ ÖZEL Arınç’a yeni görev ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda dün ihtisas komisyonları için seçim yapıldı. Üyelerin seçiminin ardından komisyonların başkanlık divanları seçildi. Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubu Başkanı oldu. Seçim sonuçlarına göre, Anayasa Komisyonu’na Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu’na Ahmet İyimaya, Milli Savunma Komisyonu’na Kemal Yardımcı, İçişleri Komisyonu’na Ziyaeddin Akbulut, Dışişleri Komisyonu’na Murat Mercan, Milli Eğitim Komisyonu’na Mehmet Sağlam, Bayındırlık ve İskân Komisyonu’na Mustafa Demir, Sağlık Komisyonu’na Cevdet Erdöl, Tarım ve Orman Komisyonu’na Vahit Kirişçi, Sanayi ve Ticaret Komisyonu’na Soner Aksoy, Dilekçe Komisyonu’na Alev Dedegil, Plan ve Bütçe Komisyonu’na Sait Açba, AB’ye Uyum Komisyonu’na Yaşar Yakış, KİT Komisyonu’na Ünal Kacır, Çevre Komisyonu’na Haluk Özdalga, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda da Zafer Üskül başkan oldu. 4 DSP’li komisyon üyeliklerine seçildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında üye seçimleri öncesinde yoklama yaptı. Yoklama sonucunda toplantıya katılmayan 20 milletvekilinin ismini açıklayan Erdoğan, Meclis çalışmalarına katılım istedi. Yeni adli yıl başlıyor HİLAL KÖSE Yapma Yüzler, Gerçek Yüzler... Dostlarım da benzer düşler görüyormuş meğer. Düş değil, karabasan… Büyük mü büyük bir salondayım. Çok kalabalık… Bir köşede oturuyor, hem önümden geçenlere, hem bir duvarı kaplayan dev ekrana yansıyan yüzlere bakıyorum. Kimi bildiğim, kimi ilk kez yakından gördüğüm yüzler. Hepsi bir tuhaf… Daha dikkatli bakıyorum; yüzler gerçek değil, yapma. Kulaklarının arkasına uzanan pırlanta işli altın zincirlerle, cicili bicili bağlarla başlarına tutturulmuş. Büyük olasılıkla köseleden yapılan maskeler, usta işi. O denli gerçek ki kim kimdir, hemen anlıyorum. Kimi sarışın, kimi esmer erkekler, gençler yaşlılar… Saçını görebildiğim, göremediğim kadınlar… Köseler, tel bıyıklılar, kara ya da top sakallılar… Yapma yüzlerindeki yapay gülücüklerle sırnaşık sırnaşık dolananlar; birilerinin çevresi arı kovanı gibi… Maskesizler de var; onlar şaşkın. Burada konuk olmaktan hoşnut değiller. Bir yanımda yapma yüzlü biri, ötekinde bir maskesiz oturuyor. “Niye herkes maskeli değil?” diye ortaya soruyorum. Maskeli olan, “Bu yüzler pahalı” diyor; “alamamışlardır!” Maskesiz adam karşı çıkıyor, “Hayır, gerçek yüzlerini satmamışlardır!” Öteki pişkin pişkin gülüyor, “Herkesin yüzü satın alınabilir! Bugün değilse, yarın…” Maskesiz olan sinirlendiğini belli ederek “Belki de haklısın!” dedikten sonra kalkıp gidiyor. ??? Maskeliyle ikimiz yüzleri incelemeyi sürdürüyoruz; o mutlu. “Yüzünüzü kaça yaptırdınız, pardon kaça sattınız?” diye soruyorum. “Bilemem, her alışverişimi adamlarım yapar. Artık böyle, kabul edin” diyerek ayağa kalkıyor. Yapma yüzündeki avının üstüne atlamaya hazır anlatımdan korkuyorum; yapma yüzü bile kasap süngeriyle silinmiş gibi… “Evet, burada çoğunluktasınız ama dışarıda başka insanlar da var, birlikte yaşamak zorundayız” diyorum, dinlemiyor. Yerinden fırlayıp salonu çevreleyen kamera ordusuna bakıyor; saçları buzağı yalamış gibi parlayan bir yapma yüzlüyle yanındakilere yöneliyor, sonra duruyor ve kendi yüzleri yerine başkasınınkini taşıyan bir grubun yanına koşuyor. Kalktığı yere maskeli bir kadın oturuyor; çevresine tepeden bakıyor. Kimseye söz hakkı tanımadan, nezleli sesiyle eğitimden başlıyor Kıbrıs sorununu çözüyor, DoğuGüneydoğu Anadolu’yla Ortadoğu’yu dolaşıyor, Irak savaşına giriyor, AB’den çıkıyor. Tanrı’nın ülkeye armağanı bu kadıncağız, tarımdan ekonomiye bilmediği yok. Maskesiz biri araya girmeye kalkıyor, ağzının payını alıp susuyor. Kadın boynundaki Versace eşarbıyla kırışıksız yapma yüzünü parlatıyor, eşarbını sallayarak uzun boylu, az saçlı, geniş alınlı, küt burunlu, gülücüğü eğreti adamı çevreleyen kalabalığı yarıp en başa geçiyor. Hep birlikte iyi giyimli, kırçıl saçları özenle taranmış, gözlüklü ama maskesini yüzünde değil, elinde tutan kişiyle yanındaki bir avuç insana, “Oh!” dermişçesine bakıyorlar. Yüzünüze güller, birden o koca salonun her yerinden ortaçağ kokuları yükseliyor. Burnumun direği kırılıyor. Beyaz eldivenli, yapma yüzlü garsonlar, bir yandan içki dağıtıyor, bir yandan koku sıkıyorlar. Salonun kokusu iyice ağırlaşıyor; garsonun uzattığı tepsiden bir bardak alıyorum; tadı kötü şerbet midemi bulandırıyor. Havayı kokluyorum, sasımış gül esansı… Bir elim burnumda, öteki midemin üstünde uyanıyorum. ??? Dostlarımın gördüğü karabasanlar da aşağı yukarı böyleymiş. Yüzünü başkasının yaptığı, içini başkasının doldurduğu bezden bebekleriyle “demokrasicilik” oynayanların yorumunu bilemeyiz. Bildiğimiz ve canımızı yakan şu: Bütün dünyaya parmak ısırtan 84 yıllık bir kültür devriminden sonra, hâlâ karabasan görüyor oluşumuz... Güneş her gün doğuyor; ama karabasanın biraz daha süreceği belli. Demek ki gördüğümüz kötü düşlerin tersinin çıkması için kulağımızın üstüne yatmamak; uykuya yenilmemek gerekiyor. Demek ki kültür devrimimize, deneyimlerimize sahip çıkarsak yüzlerdeki maskelerin düşeceğine inanmak, yapma yüzlülerin ülkenin yazgısını değiştireceği yanılgısından kurtulmak gerekiyor. Dünya görüşümüz, inancımız, kökenimiz ne olursa olsun; “demokrasimsi”nin maskesini düşürerek ortak bir dil ve eylemle demokrasinin gerçek dilini, yüzünü, elini bulmamız gerekiyor. Dostlarımla benim yorumum bu; ne dersiniz! Yeni adli yıl, 35 günlük tatilin ardından yargı sorunlarıyla birlikte bugün başlıyor. Hukukçular, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısı ve Adalet Bakanlığı’nın etkisinin, yargı bağımsızlığı önündeki en büyük engeli oluşturduğuna dikkat çekiyor. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nin yargı sorunları üzerine yaptığı çalışmada, uzun bir liste ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı’nın yargıç adaylarının seçimiyle ilgili tüm kararlar üzerinde yetkisini koruduğuna dikkat çekilerek seçim yönetiminin sorumluluğunun HSYK’ye verilmesi ve Adalet Akademisi’nin bakanlığa bağlılığının ortadan kaldırılması gerektiği belirtiliyor. Bakan ve bakanlık müsteşarının HSYK’deki görevlerinin sona erdirilmesi gerektiği vurgulanarak kurulun idari destek için bakanlığın personel genel müdürlüğüne bağlılığı da bağımsızlık açısından tehlikeli bulunuyor. Adalet müfettişlerinin bakanlığın yerine, özerklikleri sağlanarak HSYK’nin denetiminde çalışmaları gerektiği ifade edilerek HSYK kararlarına karşı bağımsız bir yargı kurumuna itirazın önünün açılması isteniyor. Adliyelerdeki fiziksel yapının de değiştirilmesi gerektiği vurgu ‘Sorumlular yargılansın’ İnsan hakları savunucuları, Nijeryalı göçmen Festus Okey’in gözaltındayken öldürülmesi olayının sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını istedi. Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan grup adına bir açıklama yapan eski İHD Şube Başkanı Eren Keskin, işkence ve kötü muamele iddialarının hafife alınması ve sorumluların etkiden uzak bir ortamda yargı önünü çıkarılmamasının sonucunun, karakolda insanların öldürülmesine kadar varabildiğini söyledi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ise konuyla ilgili olarak hükümetten bilgi istedi. lanarak “Cumhuriyet savcıları, başka bir binaya yerleştirilmeli. Savcılar ve hâkimler hem kapı komşusu hem de aynı mekânda çalışıyorlar. Aynı servislere binip, aynı yemekhaneyi kullanıp, duruşma salonuna aynı kapıdan giriyorlar. Bu görüntü savunmayı yok sayıyor. Savcının yargıç kürsüsünden indirilerek avukatla eşitliği sağlanmalı” deniliyor. DGM’ler ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri arasında yalnızca isim değişikliği olduğuna dikkat çekilerek bazı suçlar, şüpheliler ve sanıklar hakkında ciddi ayrımcılığın ve çifte standardın yaşandığı dile getiriliyor. behicak?yahoo.com.tr ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘Karayolları’ Ulaştırma’ya Nasıl Bağlanmalı? “İstanbul Boğazı’ndan karayolu tüneli için Ulaştırma Bakanlığı’na yetki veren kanun çıktı…” (28 Nisan 2006gazeteler) Bu haber medyada “kısacık” yer aldığında, kimsecikler şunu sormamıştı: “Ulaştırma Bakanlığı, ‘ulaştırma yatırımları’nda bugüne kadar nasıl ‘yetkisiz’di ki?..” Ulaştırmadan Ulaştırma Bakanlığı sorumlu değilse; niye vardı?... ve hatta onca “kamu yönetimindeki reformlar”a rağmen, artık “komik”leşen bu saçmalığı gidermedi… Böylece KGM adeta “devlet içinde devlet” gibi davranarak; ülkede “sadece karayolu” ulaşımının yaygınlaşmasını hem planlar, hem uygularken; Ulaştırma Bakanlığı da cumhuriyet devriminin “tarihi demiryolları”yla yetinerek, asıl işi yerine “cep telefonu”yla ilgilendi... Bir karşıdevrim tuzağı Bu sorular, 28 Mayıs 2006’daki “Ulaştırma Bakanlığı Ulaştırmada Yetkisiz” yazımdaydı… Daha da eski zamanlardan beri ise kim bilir kaç kez yazdık: “Ulaştırmamızın yüzde 95’ini üstlenen Karayolları’nı, Ulaştırma Bakanlığı’nın ‘ulusal ulaşım planlaması’ dışında tutan; böylece demiryolları, denizyolları, havayolları dengesinin gözetilemediği bir karayolları egemenliğini yaratan 1950 yasası ne zaman değişecek?” Şimdi, 60. hükümetteki yeni yapılanmaya bakılırsa, bu yıllanmış merak da “sanki”(!) giderilmiş oluyor. Başbakanlık’ın 30 Ağustos 2007 tarihli; “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (KGM) Ulaştırma Bakanlığı’na bağlanması” tezkeresi, Çankaya’da aynı gün “onay”landı. Bu habere de yine kimsecikler “Demek ki Ulaştırma Bakanlığı ulaşımla uğraşmıyormuş...” diye hayret etmediği gibi, böylece 57 yıl önceki bir “karşıdevrim darbesi”ne son verildiği de umursanmadı. Üstelik 22 Temmuz’u 1950’nin “tekrar”ı sayanlarca bile… Yasa değişmeden? Peki şimdi “tezkere”yle birlikte işler düzelecek mi? Öncelikle hukukçuların yanıtlaması gereken bir “garip”lik var. Çünkü KGM’nin Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı olması, 1 Şubat 1950 tarih ve 5539 sayılı “KGM Kanunu”nun 1. maddesinde “amir hüküm”. Bu maddeyi TBMM’de değiştirmek yerine, sadece “Erdoğan’ın tezkeresi”ni Gül’ün hemen onaylamasıyla geçersiz kılmanın, “hukuk devleti”nde “nasıl” olabileceğini elbet bir bilen vardır. Kaldı ki aynı değişikliğin gerçekten “ulusal çıkarlara uygun bir ulaşım politikası”na hizmet edebilmesi için de “tüzelkişilik”li KGM’yi Ulaştırma Bakanlığı’na bağlamak asla yeterli değil. Asıl önemlisi, karayollarının da demiryolları, havayolları ve denizyolları ile “eşit” yetki ve olanaklara sahip olmasıyla birlikte, her üçünün de ulusal proje ve yatırımlarını birbirleriyle “eşgüdüm” içinde planlamalarına yönelik bir yeniden yapılanmayı “yasal dayanak”larla sağlayabilmek... Böylesi bir düzenlemeye ise başta otomotivciler ve petrol tröstleri olmak üzere Türkiye’deki karayolları egemenliğinden çıkarları olanlar tüm yerli ve yabancı güçleriyle karşı çıkacaklar. Bu “küresel” çıkar birliği, belki de sadece “bakanlık değişikliği”ne razı olsa bile, karayolu egemenliğinin sürmesi için şimdiki “özerk” ve “güçlü” genel müdürlük statüsünün Ulaştırma Bakanlığı içinde de devamında ısrarlı olacak. İşte o zaman AKP’nin de gerçekten adalet ve kalkınmayı mı; yoksa “sömürgeci” politikaları mı kollayacağını, “yeni yasa”da görmüş olacağız. ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Devlet içinde devlet Çünkü karşıdevrimin ulaşım raporunu dönemin “Amerikan Yol Heyeti” hazırlamış; raporda “Demiryollarına değil karayollarına önem verin” denilmiş; bunun için de Ulaştırma yerine Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı ve “hükmi şahsiyet”e sahip (tüzelkişiliği olan) KGM’nin kurularak, “ulaşım politikasını belirleme”si öngörülmüştü. İşte bu “tavsiye”ye göre düzenlenerek yürürlüğe giren KGM yasası yarım yüzyılı aşkındır değişmedi. AKP de geçen 5 yıllık tek parti iktidarına TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Afyonkarahisar ilinde 1 bir kaplıca. 2/ 2 Zeybek... 3 Batmış bir nesnenin ye 4 rini ve duru 5 munu akustik 6 dalgalarla 7 saptayan sistem. 3/ Yüz 8 güzelliği... 9 Eskrimde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kullanılan üç silahtan biri. 4/ Rütbesiz 1 M A N Ç U R Y A K E O P S asker... İşler durum 2 A K A da olan. 5/ “Biz kim 3 R O M A N G E N seye tutma 4 İ R D U V A R İ Ş yız/Kamu âlem bir 5 A T A M E L A R O T A dir bize” (Yunus 6 N İ T Emre)... Neodim 7 A D E N O M elementinin simge 8 E N B U F F O si... Umman’ın pla 9 A N İ M A T O K ka imi. 6/ İtalyan mutfağına özgü, bir tür ince ve uzun makarna. 7/ Bir gıda maddesi... Zengin, varlıklı, doygun. 8/ “Akıyordu /gösterip aynasında söğüt ağaçlarını” (Nâzım Hikmet)... Basık, loş ve nemli yer. 9/ Yerfıstığı... Utanma duygusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Afyonkarahisar ilinde bir kaplıca... Bir göz rengi. 2/ Çıkarını bilen, vurguncu, dalavereci. 3/ Bir kimseyi kötüleme, yerme... Neptünyum elementinin simgesi... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 4/ Bağışlama... Eski dilde kucak. 5/ Kazanda yeterince mayası gelmemiş hamurun içinde bekletilerek dinlendirildiği derin madeni tekne. 6/ Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu... Lenf düğümlerinin iltihaplanması. 7/ Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre... İnce ve keskin ses. 8/ Ege Bölgesi’nde taze sarı incire verilen ad... Argoda esrar... Bir gösterme sıfatı. 9/ İlişkilerde ölçünün, biçimin önemsendiğini gösteren tutum. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear