17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 EKİM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET H i J V U i l U1VJJL [email protected] Açılış sonrası Türk sanatçılar, 'Migros geldi hoş geldi, Üsküp'e bereket geldi' diye şarkı söylediler Ramstore,VardarOvası'nda AKTIŞ 30.9MİLYAR DOLAR Özelsektörün borç rekoru ANKARA (ANKA) - 2001 kri- zini izleyen yıllarda hızlı bir dış borçlanma sürecine giren özel sek- törün dış borçlan bu yıl haziran sonunda 74 milyar dolarla ilk kez Hazıne ve diğer kamu kurum ve kuruluşlannın toplam dış borcunu aştı. Hazine Müsteşarlığı'nın veri- lerine göre kamu sektörünün 2001 yılı sonunda 46.1 milyar dolar olan dış borç stoku, bu yıl haziran so- nunda 70.6 milyar dolara çıkarken özel sektörün borçlan ise 43.1 mil- yar dolardan 74 milyar dolara ka- dar yükseldi. Bu dönemde özel sektörün top- lam dış borçlarında 30.9 milyar dolarlık artış yaşandı. Özel sektö- rün dış borçlannda bu dönemde yaşanan büyümenin 13.8 milyar dolarlık kısmı bankacılık ve diğer finansal sektörün borçlanndaki ar- tıştan kaynaklandı. CÎDDE'DE FORUM Islam ülkelerinde yolsuzluk batağı CİDDE (AA) - Suudi Arabis- tan'ın Cidde kentinde Müstakil Sanayici ve Işadamlan Derneği (MÜSİAD) ve Cidde Ticaret Odası'nın birlikte düzenlediği 9. Uluslararası Işadamlan Forumu başladı. Açılış oturumunda konuşan Uluslararası Işadamlan Forumu Başkanı Erol Yarar, Müslüman ülkelenn durumunun 'içler aası' olduğunu belirterek "Dünyadaen gelişmiş yirmi ülke arasında sa- dece iid Müslüman ülke var. En çok yolsuzluk yapılan on ülkenin alösı Müslüman ülkedir" dedı. ROKETSAN Uzun menzilli fiize üretecek ANKARA (AA) - Roketsan Ge- nel Müdürü Hüseyin Baysak, her rürlü uzun menzilli fiize yapabil- me konusunda yeterli altyapıya ulaştıklannı söyledi. Birkaç yıl- dan bu yana uzun menzilli rüze- lerüzerine yoğunlaştıklarını vur- gulayan Baysak, "Özgün tasa- runb füze projemize başladık ve ilertiyonız" dedi. Hedeflerinın TSK'nin ihtiyacı olan fuzeleri tamamıyla Türki- ye'de üretmek olduğunu belirten Baysak, ilk aşamada uzun men- zilli tanksavar füze ihtiyacını kar- şılayacaklanm kaydetti. Bir Koç Topluluğu şirketi olan Migros, Rusya, Azerbaycan, Kazakistan ve Bulgaristan'dansonra 5. ülke olan Makedonya 'nın başkenti Üsküp 'te Ramstore Alışveriş Merkezi 'nin resmi açılışını yaptı. Ramstore,Vardar Ovasıüzerinde kurulan Üsküp'üntam merkezinde. 25 bin metrekare kapah alana sabip ahşveriş merkezi. haziran aymdaki ön açıüştan itibaren şehrin prestij kaynağk sosyal buluşma mekânı haline gelmiş. Ramstore L'sküp toplam 20 milyon dolarhk yabnmla Makedonya'da bir ilk. HASANERİŞ ÜSKÜP- Stratejik planı çerçevesinde Balkanlar, Rusya ve Orta Asya'daki varlığını sürekli genişle- ten Koç Topluluğu kuruluşu Migros, Rusya, Azer- baycan, Kazakistan ve Bulgaristan'dan sonra 5. ül- ke olan Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Rams- tore Alışvenş Merkezi'nin resmi açılışını yaptı. Böylelikle Ramstore, "Vardar OvasTna kadar uzandı ve yurtdışındaki toplam Ramstore sayısı 54'e ulaştı. Geçen günlerde Rusya'da St. Petersburg'da da dev bir Ramstore'un ön açılışını yapan Migros, bu yıl Moskova'da çahşmalan süren Ramstore Sivas- topolsky de dahil, yıl sonunda mağaza ve AVM sa- yısını 64'e çıkaracak. Ön açılışı 11 Haziran'da yapılan Üsküp'tekı Ramstore Alışvenş Merkezı'nin 30 Eylül'deki res- mi açılışını Üsküp Belediye Başkanı Trifiın Kos- tovski, Türk Büyükelçisi Mehmet Taşer ve Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç yaptı. Üs- küplülerin yoğun ılgi gösterdığı törende, Make- donya 'nın Türkıye Büyükelçisi Muhedin Rüstemi, Koç Holding Gıda, Perakende ve Tunzm Başkanı Ömer Bozer, yerel yatınmcı Aydoğan Ademovskt Migros Yönetim Kurulu üyelen Uğur Çatbaş. Ok- tay Iradar ve Migros Genel Müdürü AzizBulgu ha- zır bulundu. Üsküp Ramstore'u daha önce ziyaret firsatını bulan Makedonya Cumhurbaşkam Bran- ko Zrvenkovski de resmi açıhşın ardından gerçek- leşen gala gecesme katıldı. Gecede bir sanatçı, "Migros geldi hoş geldi, Üsküp'e bereket geldi'' şar- kısını okudu. Törende konuşan Rahmi M. Koç, Makedonya'ya yatınmı hep arzu ettiklerini, Üsküp Ramstore'a 20 milyon dolar yatırım yaptıklannı ve bin ldşiye is- tihdam sağlandığını belırttı. Koç, burada ahnacak sonuca göre Makedonya'nın diğer bölgelennde de yeni Ramstore'lar açılmasım dıledi. Vardar Ovası üzerinde kurulan Üsküp'ün tam merkezinde olan Ramstore, 25 bin metrekare ka- palı alana, 350 araçlık kapalı-açık otoparka sahip. Alışveriş merkezinde Altınbaş. Koton gıbı Türk markalan ile Lacoste, Nike, Mothercare gıbı mar- kalardan oluşan 91 mağaza, toplam 5 sinema salo- nu, Ziraat Bankası, eczane, çocuk oyun salonu, res- toran, kafe, kuru temizlemeci, fotografçı gibi bir- bırinden farklı alanlarda birçok ışyeri hizmet ven- yor. Ramstore'da Üsküplülenn ilk defa karşılaştı- ğı peynir çeşitlen ilgi görüyor. Fiyatlardüşük. Ara- lannda Eskişehir Kabalak Suyu ya da Kurukahve- ci Mehmet Efendi'nin de bulunduğu birçok Türk markasının ürünlen, mağaza ıçindeki balık reyonu ve finn ilgi çekiyor. Açubşnı ardmdan Kurşunhı Han olarak adlandınlan Osmanh mimarisiıün Makedonya ve Balkanlardaki en önemli örneklerinden olan müzede yapılan gala gecesinde. Rahmi Koç'a kurşunlu Hanın restorasyonuna yapngı katkılar nedenrv k Kühür Bakanı taranndan bir fresk sunuldu. Koç da Cumhurbaşkam Branko Zrvenkovski'ye bir onur plaketi sundu. Atak stratejinin üriinü • Türkiye'nin pazarlama devi, seçtiği pazarlara henüz hiçbir rakibi inisiyatif kullarup harekete geçmeden dev boyutlarda girerek üstünlük sağlıyor. Migros dış pazarlarda, 2005 sonunda Ramstore'lann rakiplerine göre daha atak bir strateji izliyor ve henüz hiçbıri inisiyatif kullanıp harekete geçmeden, pazara dev boyutlarda girerek üstünlük sağlıyor. Üsküp'ün merkezindekı Ramstore da aynı stratejinin bir parçasını oluşturuyor. Dev alışveriş merkezi, Makedonya "nın dünya standartlannda ilk tican merkezi. Bu nedenle daha şimdiden kentte geniş kıtlelerin sosyal ve kültürel anlamda buluşma noktası haline gelmiş ve haziran ortalanndan bugüne kadar Ramstore'u ziyaret edenlerin sayısı 1 milyonu geçnuş durumda. Bugüne kadar Makedonya'ya yapıbmş en büyük pera- kende \ aürunı ve Türk yaaıîmı olan Ramstore'un resmi açıuş törenine Makedonyahlar çok yoğun ilgi gösterdiler. Yahya Kemal'in doğumyeri Makedonya, Büvük Iskender döneminde (MO 333-323) Hindistan'a kadar genişlemiş bir imparatorluk geçmişme sahip. I. Murat'tan sonra 529 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı. 7 Mart 1945'te kurulan Yugoslavya Cumhuriyeti içindeki 6 cumhuriyetten biriydi. Eski Yugoslavya'nın dağılma süreci çerçevesinde, 1991 'de kurulan şimdikı Makedonya Cumhuriyeti'ni bu ismiyle ilk tanıyan ülke de Türkiye. Nüfusu 2.1 milyon olan Makedonya'da nüfusun yüzde 64'ünü Makedonlar, yüzde 25'ini Arnavutlar, yüzde 4ünü Türkler oluşturuyor. Makedonya ile Türkiye arasındaki yıllık ticaret hacmi 200 milyon dolar (2004 sonu). Türk sermayesi 100 milyon dolar sevıyesinde. Üsküp, ünlü Türk şairi Yahya Kemal'in de doğduğu yer. Soyadı Kanunu çıktığmda Yahya Kemal, Beyat mahallesinden esmlenerek soyadını Beyatlı yapmış. Üsküp, Türkiye Cumhunyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün en sevdiği Rumeli türküsüne admı veren Vardar Ovası'nda yer alıyor. Aym zamanda Üsküp Nobel Banş Ödülü sahibi rahibe Teresa'nm da doğduğu yer. 600 milyon dolar ciroya ulaşması bekleniyor. Yakın gelecekte 1.2 milyar dolarhk yıllık ciroya ulasmayı hedefleyen Migros, Kafkaslar ve Ortadoğu'da yenı pazarlar ıçın de çahşmalarını sürdürüyor. Yurtıçı mağazalar da dahil toplam ciro hedefi ise 3.1 milyar dolar. Açılan her Ramstore da Türk ürunlerinin yeni pazarlara açılımı ve kahte algısı açısından önemli olanaklar sağlıyor. Migros bu yıl başında haftada 1 mağaza hedefinı koymuştu. Bu ay Cevahir Plaza'da MMM Migros hızmete gırecek. Mağaza sayısı yıl sonuna kadar 505'e çıkacak. ADRENALİN Yeni Mitsubishi Colt CZT 1.5TURB0 150 PS www.temsa.cocn.tr AJNKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Silah Hastalığı Bireysel silahlanma konusunda hükümet "ateşle mi oy- nuyor", yoksa "ateşe benzin mi döküyor"? Bu sorulann ikısinin de yanıtı evettir. Hükümet, hıçbır aklı başında yö- netimin onayiayamayacağı bir tutum sergıliyor ve halkın silahlanmasını kolaylaştınyor. Bireysel Sılahsızlanma Günü olan 28 Eylül'de, Içişleri Bakanlığı'nın, silah kullanımı konusunda bir yasa tasansı hazırladığı kamuoyuna açıklandı. Buna göre, "silah nıhsatı verilecek kişi 15 saati kuram- sal (teorik), 15 saati de uygulamalı (pratik) olmak üzere 30 saatatış eğitımınden" geçınlecektir. Bununla da yetinilme- yecek "ûçü çekirdekten, ikisi kovandan olmak üzere söz konusu silahlann herbirinden alınacak örnekler numara- landınlarak korunacak"; silahlann her türlü özelliği ve ki- me aıt olduğuna ılışkin bir "bilgi bankası" oluşturulacak- tır. Böylelikle bir "olayda" kullanılan sılahın saptanması ko- laylaşacaktır. Bu yaklaşımla "kaza kurşunu ile ölümlerin asganye indirilmesi" amaçlanıyormuş. Aynca, "kişilerin rasgele ateş açmasını önlemek ve ateş meraklannı gü- venli ortamda gidermeleri için" daha yasa çıkmadan, on tane atış polıgonunun hizmet verdiği açıklanıyor. Bu yasa tasansı, "silah hastalığı" salgınının hükümeti de sardığının bir ayn kanrtıdır. Yaklaşım birçok açıdan yanlış- tır. önce, ülkemizde ruhsatlı silah sayısının 601 bin 689 ol- duğu açıklanıyor; ruhsatsız silahlann ise bunun on katın- dan fazla, yedi mılyonun üzerinde bulunduğu öngörüsü ya- pılıyor. Aynca, "maganda kurşunu ölümleri" büyük ölçü- de ruhsatsız sılahlaria gerçekleştırilıyor. Bu durumda hü- kümetın bu yasal düzenleme ile elde edeceğı sonuç, tam olarak uygulansa bıle "onda birier düzeyınde" olacak, ya- ni çok sınıriı kalacaktır. Sonra, yalnızca silah ruhsatı verilecek olan kişilerin eğı- timi, tek başına hiçbir ışe yaramaz. Çünkü ruhsat, ıster "ta- şıma", ıster "bulundurma" biçimınde olsun, silahın baş- kalan tarafından kullanılması olanağı her zaman vardır. Söz konusu eğitim, silah ruhsatı venlenin tüm yakınlanna, giderek dostlanna ve tanıdıklanna da verilmedikçe, bir so- nuç vermez. Uçüncü bir nokta var. Eğer şu anda silah ruhsatı olan- lann da eğitimi öngörülüyorsa, bunun nasıl sağlanacağı da ayn bir sorun olacaktır. Hükümetin aklına, nedense, Türkiye'nin 3 Nisan 1979'da ımzaladığı "Ateşli Silahlann Kişiler Tarafından Alımının ve Bulundunılmasının Denetimine llişkin Avru- pa Sözleşmesi"n\ yasatasansı olarak Meclıs'e göndermek gelmıyor. • • • Başkanlığını Nazire Dedeman'ın yaptığı, bireysel silah- sızlanma konusunda önemli ve olumlu çalışmalar yapan Umut Vakfı'nın mütevelli üyesi Dr. A. Akcan, tarikat ve ce- maatlerin dinen "sünnet" olduğu gerekçesıyle silahlandı- ğını açıklıyor. Bu konunun da aynca araştınlması gerekır. Dr. Akcan'la bıriıkte Doç. Dr. I. Batcıoğlu ve Prof. Dr. A. Samancı'nın, "silah ruhsatı almak veya yenilemek için başvuran 16 bin kişi üzerinde" yaptıklan bir bilimsel araş- tırmanın sonuçlanna göre: Başvuranlann yüzde 23.8'ınde "bunama", yüzde 28.5'inde depresyon"; yüzde 25'inde "öfkesini kontrol edememe"; yüzde 33.4'ünde de "öfke- sini dışa yansıtma" gibi hastalıklar saptanmıştır. Bu has- talık oranlannın ne ölçüde toplumun genel durumunu yan- srttığı ayn bir konudun ancak, silah ruhsatı ısteyenlerin 1/3- 1/4 gibi bölümünün ruhsal açıdan hasta olduğu da anla- şılıyor. • • • Meclis yeni yasama dönemine giriyor. Meclis Başkanı Annç "Silahsız Yaşam" afişleri baetınyor; olumlu birtu- tumla milletvekillenne "Meclis'e silahsız gelmeleri" çağ- nsı yapıyor. Ancak, bu konuda CHP milletvekilleri olarak verdiğimiz "meclis araştrması" önergesi iki yılı aşan bir süredir tozlu raflarda tutuluyor; gündeme alınmıyor. Ayn- ca toplumda hak, adalet ve hukuk değerierinin yükselme- si, mafyalaşmanın yaygınlaşmasının önlenmesi ve millet- vekilı dokunulmazlıklanndan başlayarak siyasetin her tür- lü gölgelı durumdan kurtanlması için gerekli düzenleme- ler yapılmıyor. Salgın hastalıklar toplumsal yıkımdır; ancak silah has- talığı salgını, salgın hastalıklann en korkuncudur. Meclis'in görevı, yalnızca kendi yerteşkesinı silahsızlandırma; bunu da "gönü//ü"lüğe dayalı olarak sağlama olmamalıdır. Si- lahsız yaşam, tüm ülke için istenmelidır. Hükümetin göre- vi de salgının yaygınlaşmasını kolaylaştırmak değil, önle- mek olmalıdır. [email protected] DÜNYA EKONOMİSlNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] AKP liderliğinin uluslararası jeopolitiğin inceliklenni kavramaktazorlandığını biliyo- ruz ama, yine de Başbakan bunu hiç hak etmemişti doğrusu. Hele Wall Street Jour- nal'deki yazısında, Irak'taki haklı direniş (Bkz: Hac süresi 39. ayet: "Kendilerine savaş açılan kimselere, savaş izni ve- rildi; çünkü onlar zulme uğradılar") için terörist deyımini kullanarak, işgalcinin projesini desteklediğini vurguladıktan, Ser- tap Erener mısali "any thing that I can", dedikten sonra... Ne hakikatsiz insanlar bu Amerikalılar. Şimdi de kalkmış, AB'ye "Sa- kın Türkiye'yi içeri almayınız" diyoriar. Adeta pollgonda önce Wall Street Journal'dan Robert Pollock (16/02/05), Türkiye halkının ABD düşmanlığından, yükselen Yahudi düş- manlığından, Başbakan'ın bunlan engelle- mekteki yetersizliğinden yakındı, Goeb- bels'tenfilansöz etti. Sonra, Michael Ru- bin, Middel East Ouarterfy'de "yeşil ser- mayeden", onun karanlık ilişkilerinde, Tür- kıye'deki Islami yükselişten, laikliğin aşın- makta olmasından yakındı. Arkasından Si- yonist, Front Page magazine, Rubin, Al- manya'da "Türkiye tehlikesi" adlı kitabın yazan, Dr. Raddatz, neo-con ve Siyonist Daniel Pipes ve Soner Çağaptay'ın ka- tıldığı "Türkiye şeriata giden yolda mı?" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Ağus- tosta Rubin bu kez, "Demokrasi tehlikede mi" başlıklı biryazıyla neo-con dergisi Na- tonal Revievv'deydi... Şimdi de, neo-con- lann ağır toplannda, Bush'un "savunma stratejisinin" mimarlanndan, Reagan dö- neminden bu yana dış politikanın etkili isımlerinden, yönetim kurulunda, "askeri- sınai-kompleksin", Boeing, Lockheed, Do- uglas Graham, Ball Aerospace & Techno- logies gibi şirketlerinin temsilcilerinin yer aldığı Center for Security Policy kurumu- nun direktönü Frank J. Gaffney'in The VVashington Times'daki, AB' ile yapılacak 3 Ekim görüşmelerini hedef alan "No to Is- lamic Turkey" (Islamcı bir Türkiye'ye ha- yır) başlıklı, Tayyip Bey'ı adeta sırtından bıçaklayan yazısı... Bizim hükümet adeta Neo- con/Siyonist bir atış poligonunun hedeftahtasında. Ge- len vuruyor giden vuruyor. Aslında Pollock, Rubin ve Pipes, "ufak balık", Gaffney'se, birAnglosakson deyimiyle "is therealMc- Coy" (yani esas meşhur köfteci). Gaffney'in yazısı, önceki yazılara da bir anlam kazan- dırdı: "Ne oluyoryahu, yoksa 'neo-con'lar Türkiye'nin AB'ye alınmasına karşı mı?" Hani, Türkiye'yi alırsa, AB'nin, homojen bir siyasi kültürel blok, dolayısıyla ABD karşı- sında bir hegemonya adayı olma şansı azalacaktı? Neo-conlann kafası mı kanş- tı? Yoksa gündemde, ABD-Türkiye ilişkile- ri bağlamında daha acil işler var da kjsa dö- nem, uzun döneme galebe mi çalıyor? Yanlış hesap Bağdat'tan dönermi; AKP jeopolitiğin inceliklerini kavrama- dan "oyun kurmuş olmanın " sıkıntısını çe- kiyor. AKP iktidarolurken, bu partinin lider- liğinin hesaplannın, tabanının beklentile- riyle çelişmesinin kaçınılmaz olduğunu vur- gulamış, ancak AKP'nin özgün birgelene- ğin, kültürün ve toplumsal projenin parça- sı olduğuna da dıkkat çekmiştik. AKP lider- liği bu toplumsal projeyi gerçekleştirebil- mek için, "Milli Görüş " çizgisini terk etmek gerektiğine, içerideki direnişi de uluslara- rası desteklere dayanılarak, etkisızleştire- bileceğine inanmış görünüyordu. Acaba, hem AB'nin Türkiye'ye yönelik Ah! Işte Yine Yaptılar (Kopenhag krtterieri), hem de ABD'nin (Is- rail'in) Ortadoğu'ya ilişkin (BOP ve tabii IMF' reformları) "mekân düzenleme" giri- şimlerinden faydalanarak, "statüko" adı- nı verdikleri iç direniş kınlabilir miydi? "Ke- malizm'in" siyaset içindeki ağırlığına son verilebilir, böylece "projenin" gereksinim- lerine uygun idari "reformlar" gerçekleş- Yorumlara göre, kısa dönemli beklentiler, Türkiye'yi AB'ye sokarak blok projesini sulandırma hedefınin önüne geçmekte. Kısa dönemin acilen öne çıkmaya başlamasıysa çok tehlikeli bir konjonktürün habercisi. "Fırtınaya hazırlıksız yakalanmak" derken tam da bunu düşünüyorduk. AKP liderliğinin manevra alanı daralmaya devarn ediyor. 3 Ekim kapısından geçemezse işi çok zor. tirilebilir miydi? Diğer bir deyişle, AKP lider- liği, hem AB'nin hem de ABD'nin emper- yalist projelerinden kendine bir kaldıraç ku- rabilir, sonra da bu kaldıraca dayanarak, devlet mekanizmasını da kullanarak, ken- disine destek veren sermaye kesimlerine açacağı olanaklarla, partinin sermaye ta- banını güçlendirebilir, hükümetin dayanak- lannı sağlamlaştırabilir miydi? AKP'nin bu güne kadar izlediği çizgi, liderliğinin, çok- tan bu sorulara olumlu cevaplar vermiş ola- bileceğini düşündüruyor. Ancak, bu hesaplar giderek tutmamaya başladı. Çünkü, AKP'nin oy tabanı olan kü- çük ve orta kapitalistlere, emekçi kesimle- re, pastadan verilebilecek pay son derece- de kısıtlıydı. Talebi kısarak enflasyonu dü- şürmek, işçi ücretlerini baskı altına alarak ihracatı desteklemek bu kesimleri vura- caktı. Vurdu da: Çarşı, Anadolu'ya satan toptancı, iç pazara üreten sanayici, talep yetersizliğinden sıkıntı çekmeye başladı. Türk lirasının değerii tutulması ithalatı teş- vik edecek, iç pazarda üretim yapanlan, tanm üreticisini çok zor duruma düşüre- cekti. öyle de oldu. AKP lideriiği de, genelde tabanını, özel- de tabanı (ve partisi) içindeki radikal unsur- lan tutabilmek için, bu açığı, hiç olmazsa kültürel (dini) taleplere cevap vererek, siya- si Islamın hareket alanını genişleterek ka- patmaya çalıştı. Böylece siyasal Islamın kurumları, ideolojik aygrtlan, radikal kana- dı güçlenmeye, devlet içindeki kadrolaş- ması derinleşmeye, toplum da, "molekü- lerdüzeyde" dönüşmeye, laiklik ve sekü- ler yaşam zayıflamaya başladı. ABD Irak'ta beklenen sonucu alamayıp da, ulusalcı/ls- lamcı duyartılıklara dayalı bir direnişe çar- pınca, ABD'yi destekleyen AKP liderliğinin kendi tabanı karşısındaki konumu daha da zorlaştı. Gaffney'in derdl ABD Irak'ta başarısız kaldıkça, Türki- ye'deki bu dönüşüm ABD neo-con'lanyla, Israil militaristlerinin gözüne daha çok bat- maya, bu dönüşümün, verilen destek kar- şılığında AKP'den istenecek görevlerin gerçekleştirilmesini, en azından geciktire- bileceğini düşünenlerin sayısı artmaya başladı. AB ile üyelik görüşmeferinin başlamasıy- sa, görüşmeler boyunca Türkiye'yi yakın- dan denetleyecek, yönlendirecekgüçlü bir mekanizmanın kurulması anlamına gele- cekti. AB, bu mekanizmayla, gerektiğinde Türkiye'ye ABD/lsrail taleplerinin aksi yön- de bir basınç uygulayabilir; AKP de, taba- nının baskısını, "projenin" gereksinimlerini göz önüne alarak, bu basınca uyum sağla- maya pek hevesli olabilirdi. Bu arada, Arap sermayesinin ABD'den uzaklaşarak (dene- tim dışına çıkarak) Türkiye'ye girmeye baş- lamasıysa, Türkiye üzerindeki IMF (ABD) hatta Israil etkisini zayrflatarak, Arap etkisi- ni {"projeyi") güçlendirebilirdi. Türkiye, ABD açısından hiç de hoş olma- yan bir noktaya doğru evrimleşmeye baş-' lamıştı. Halbuki son aylarda hızlanan dip- lomatik trafik, ABD'nin Türkiye'den, zor bir şeyler istemeye hazırlandığını gösteriyor- du. Gaffney'in yazısını, bu arka plana otur- tarak okursak, yazının, Türkiye ile AB gö- rüşmelerine taş koymayı, AKP'nin dış des- teklere dayanarak içeride uygulamaya ça- lıştığı stratejiyi bozmayı, "statükoya" des- tek vermeyi, bu arada, AKP, ABD taleple- rine ayak direrse, bu "statükodan" da des- tek almayı amaçladığını düşünebiliriz. Gaffney, kısa dönemli beklentilerin, uzun dönemli (Türkiye'yi AB'ye sokarak blok projesini sulandırma) hedeflerinin önüne geçmekte olduğuna ilişkin bir mesaj veri- yor. Kısa dönemin acilen öne çıkmaya baş- lamasıysa çok tehlikeli bir konjonktürün habercisi. "Fırtınaya hazırlıksız yakalan- mak" derken tam da bunu düşünüyorduk. AKP liderliğinin manevra alanı daralmaya devam ediyor. 3 Ekim kapısından geçej mezse işi çok zor. l
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear