25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2005 PAZAR 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul Edirne Kocaeli Çanakkale Izmir Manisa Aydın Denizli PB PB PB PB PB B PB PB 6 3 7 6 8 30 9 6 Sinop 8 Adana Samsun 8 Mersin Trabzon Y 9 Diyarbakır Y Giresun 8 Şanlıurfa 8 Ankara K 2 Mardin K 2 Siirt Konya K 3 Hakkâri Sıvas K 0 Van Zonguldak Y 7 Antalya Y 13 Kars Butun bolgelenmız par- çalı ve çok bulutlu, Mar- mara'nın batısı ve Kıyı Ege dışında kalan tum yurt ya- ğışlı geçecek Yağışlar, Or- ta ve Doğu Karadenız kıyı- lan, Akdenız kıyıları ıle Gu- neydoğu Anadolu'nun ba- tısında yağmur ve sağa- nak, Marmara'nın doğusu ve Batı Karadenız kıyıların- da karla kanşık yağmur, dı- ğer yerlerde kar şeklınde olacak DIS MERKEZLER Oslo Helsınki Stockholm Londra Arnsterdam Brüksel Parıs Bonn K K K B Y K PB K -1 -4 1 co 6 5 4 3 Münih K 2 Zürih Berlın Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina K PB PB K PB K Y PB 2 2 15 2 2 1 13 10 K 0 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tiflıs Kahire K Y PB B Y K K Y 0 6 -17 11 co 4 -1 19 Y 10 f Açık Parçalı bulutlu ^ Çok bulutlu Yağmurlu Karlı Gok gurultülü • • G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada Bayram öncesi iktidarın türban sorununa yeni bir ivme kazandırmaya çalışacağını gösteren işa- retler alındı. Işaret verenler şöyle böyle yönetici de değil; ör- neğin -seçimlerde sorunu çözeceklerini vaat ederken namus borcundan söz eden- Meclis Başkanı Bülent Arınç, örneğin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül gibi isimler -herhalde bu yıl- türban sorununun çözüleceğini söylediler. Başbakanlığa yürürken -özellikle seçim nutuk- larında- RTE de türbanlı kafalara acele etmeme- lerini, zamanı geldiğinde sorunu mutlaka çöze- ceklerini açıkladı. Türbanlı başlar şimdi kendilerini aldatılmış his- sediyorlar. Aldatılmış olmanın verdiği hızla Meclis'te kapı kapı dolaştılar, AKP'ye vaadini anımsattılar, hatta kimi AKP'lilerle çetin tartışmalara giriştiler. Başta başbakanları, hemen bütün AKP kadro- ları hep birağızdan Cumhurbaşkanı Sezer'in "ka- musal alan" gördüğü Çankaya Köşkü'nü türban- lılara kapamasına yüklendiler ve kamusal alan tar- tışması açtılar. Ne demekmiş kamusal alan? ••* Yanıt; içimizdeki türbanın siyasal simge olduğu- na inananlardan değil, dışarıdan geldi. Fransa'dan sonra Almanya'nın Berlin Eyalet Mec- lisi de bundan böyle okullarda, emniyet örgütünde, adliyede ve cezaevlerinde görevlilerin türban, haç ve kipa gibi "dini semboller taşımasını" yasakladı. Danimarka'dayargı, isteyen işletmecinin türba- nı yasaklayabileceğine karar verdi. Bizimkilere gelince; zinayı ceza yasasına alma- yı denediler. AB'nin din özgürlüğüne verdiği öne- mi kullanarak türbanın üniversitede, adliyede, dev- let dairelerinde ve Emine Hanım'a kapalı Çanka- ya Köşkü'nde serbestçe dolaşmasını sağlamaya giriştiler ve... Avrupa'dan ödün yerine ders aldılar. ••• Boyalı sözlerden, konuşmalardan ve vaatler- den sıyrılmadıkça yönetenlerin gerçek yüzlerini görmek, anlamak olanaksız. Bu memleketin başbakanı bayram öncesi, bay- ram günleri durmadan konuştu. Trafik kurallarına uyulmasından alkol düşmanhğına kadar hemen her konuya değindi. Fakat kurban kesiminde devlet birimlerinin koydu- ğu kurallara uyulmasını, yoksa ağır biçimde cezalan- dırılacaklarını vurgulayan tek sözcük söylemedi. Sokakları, yeşil alanları kan gölüne çeviren uy- gulamaları bilmiyor, yaşamamış. Denizin maviliği- ni kırmızıya dönüştüren hayvan katliamına tanık olmamış gibi davrandı. AKP'Iİ belediyeler kural dışı kesimlere uygula- yacağını ilan ettiği ağır para cezalarına kayıtsız kaldı, zabıt tutmakla yetindi. Bizimki Müslüman bir ülkede olur böyle vaka- lar diye düşünmüş olmalı ki; bu olayları görmez- likten geldi. AB'nin kurban kesimindeki rezaleti "yakın taki- be" aldığı bildiriliyor. Brüksel'den gelecek uyarı- lara -zina konusundaki savunularda olduğu gibi- AKP'Iİ kafa, her ülkenin -tabii Müslüman bir ülke- nin- kendine özgü kuralları, koşulları vardır diye savunabilir ama.. kuşkusuz bu savunuyla sınıfı geçmesi olanaksız. Zira AB, insan hakları kadar hayvan haklarında da titiz. ••• Türban... Hayvanlankorumaileilgiliuygulanmayanya- sa... Kanlı Kurban Bayramı... Bu yönetimin ne kadarAvrupalı, ne kadar Müslüman olduğu tartışmasını gündeme getiriyor. Yasalar çıkarıyor, AB ölçütlerini yerine getirdik di- ye övünüyorlar. Fakat yasa çıkarmayı marifet sa- yan AB, ne ki çıkarılan yasalar kadar uygulamanın önemli olduğunu söylüyor, bu noktada direniyor. Uygulamalar gerçekleşmedikçe, türban konu- sunda, kurban konusunda kafa o kafa kaldıkça yasaların kaç paralık değeri olabilir? AB bakar; yasa var, uygulama yok! Alkışladığı yasaların kâğıt üzerinde kaldığına ve -kurban ke- siminde olduğu gibi- Müslümanlığın kötü uygula- malarından vazgeçilmediğine, vazgeçilemeyece- ğine inanmaya başlar. Birgün gelirbu iktidar, bu parti için şöyle biryar- gıya da varabilir: "Alaturka Avrupalı!" Usulsüzlük cezasız kaldı AnnçAKP'li vekülerikoruduM Baştarafı 1. Sayfada kanvekili tarafından dikkate alınmamıştı. Annç, CHP'li Atilla Kart'ın soru önergesi üzerine mükerrer oy kullanan milletvekille- rini açıkladı. Mükerrer oy kullanan AKP'liler, Faruk Koca, Orhan Yıldız, Tevfik Akbak, Mustafa Ataş, Orhan Erdem, Kerim Özkul Mehmet Ali Bulut ola- rak sıralandı. CHP'li Kart, önerge- sinde, oylamada "mil- letvekilliği görev ve so- rumluluğuyla bağdaş- mayan çirkinlikler ya- şandığını, mükerrer oy ve sahte oy kullanıl- dığının açıklık kazan- dığını" kaydetti. Kart, milletvekilleri hakkında disiplin cezası uygula- nıp uygulanmayacağını sordu. Önergeyi yanıt- layan Annç ise "elekt- ronik cihazla oy kulla- nan 7 milletvekilinin ayrıca oy pusulası gön- dermek suretiyle mü- kerreren oy kullandık- larının anlaşıldığını" vıırguladı. "Söz konusu oyla- mada bir milletvekili- nin adına başka bir milletvekili tarafından kullanılmış herhangi bir sahte oy tcspit edil- memiştir" diyen Arınç, mükerrer oyların "seh- ven (yanlışlıkla) olsa bile tasvip edüemeye- ceğini" belirtti. Arınç, "Bu davranış parla- mentonun itibarı ba- kımmdan üzüntü veri- cidir" dedi. Arınç, ce- za konusunda ise "Seh- ven mükerrer oy kul- lanma fiiline, içtüzü- ğün disiplin cezaları- na ilişkin hükümleri- nin uygulanması hu- kuken mümkün olma- dığından, başkanlığı- nıızca yapılacak bir iş- lcııı bulunmamakta- dır" görüşünü bildirdi. 'Türkiye geriye gidiyor''Boş vakitlerim'ile başlayan cümleler kurmaktan kaçınan Nispetiye Bakımevi sakinleri, Cumhuriyetin tehlike altında olduğunu düşünüyor • Baştarafı 1. Sayfada ceksin / Hem de öyle çocuk- lara falan kalır diye değil, öl- mekten korktuğun halde ölii- me inanmadığın için / Yaşa- ınak yanı ağır bastığından../" dizelerindeki gibi ciddiye al- dıklan yaşamlannı anlattılar... 'Gençler bilgisiz1 Bayülgen'in programmda "Gençliğe Hitabe"yi okuyarak Türkiye'yi duygulandıran Necmi Ergüney (90) yaklaşık 4 yıldır eşiyle birlikte Emekli Sandığı Nispetiye Bakımevi'nde kalıyor. "Boş vakitlerim" ile başlayan cümleler kurmuyor Ergüney. Boş vaktinin kalmadığını söylüyor. Tüm zamamnı yaşama ayırmış. Bakımevinin tüm sosyal faaliyet- leri içinde yer alıyor, okuyor, araştınyor... "Cumhuriyet tehlike altında. Adeta despotizm kurulmak is- teniyor. Sokakta başı kapalı genç kızlarımızı gördüğümde büyük endişelere kapılıyorum" diyor Ergüney. Cumhuriyetin ku- ruluşunu görmüş birisi olarak Türkiye'nin hızla geriye gidiyor olmasının kendisini korkuttuğu- nu da vurgulayan Ergüney, "Gençliğe dair umudum çok az. Çünkü ne yazık ki gençliğin büyük kısmı Atatürk ilke ve devrimleri hakkında bilgisiz. Onlar daha ziyade Amerikan taklitçiliğini içeren bir yaşantı içindeler. Bunlar Cunıhuriycti müdafaa içinde olnıası gereken neslin dejenere edildiğinin ka- nıtıdır" diye konuşuyor. Necmi Ergüney, 90 yaşında ol- masına karşın ülkesinin sorunla- rını, çözüm yollannı ve geleceği düşünmekten, kültür-sanat yaşa- mına dahil olmaktan hiç vazgeç- memiş. Bunun nedeniniyse şöy- le açıklıyor Ergüney: "Hayata bağlıyım ve hayat gerçekten çok güzel.Tabiat, in- sanlar her şey çok güzel. Bu gü- zelliklerden yararlanmak şan- sımız varken neden başka tür- lü olsun ki? Karşıt fikirli oldu- ğumuz için gençler bize 'geri fi- kirli' diyorlar. 'Sizin devriniz geçti' diyorlar. Ama ahlak geç- nıedi ve kültürel değerler geç- medi ve de geçmez" 'Din tehdidi var' Ergüney, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal durum, AB üyeliği ve tartışılan başkanlık sis- temiyle ilgili değerlendirmeleri- ni de şöyle açıklıyor: "Türkiye ciddi anlamda bir din tehdidiy- le karşı karşıya. Bugün AB'nin kapısım aşındırıyorsunuz. Ce- miyet-i Ahvam (Birleşmiş Mil- letler) kurulup da Atatürk bu birliğe üyelik için çağırıldığın- da 'Biz değil onlar gelsin' diyor. Bu kadar vakur, bu kadar aza- metli ve haysiyetli bir Türki- ye'yi siz ne hale getirdiniz? Baş- kanlık sistemine gelince. Ülke- miz için uygun olan başkanlık sistemi olsaydı, başkanımız seleleri" ile yakından ilgili ol- duğunu ve bunu hiç bırakmaya- cağını ifade ediyor Somay. Tür- kiye'nin geleceğine dair umut- suz olmadığnı belirten Somay, "Hiç ümitsiz olmadım çünkü hayatta. Ümitsizlik atalete (tembellik) sürükler. Türkiye var olmadan evvel Osmanlı bit- miyorlar ki geçmişe ilgisizlik, şimdiye ilgisizlik ve geleceği ya- ratamamakla eşdeğerdir." Bakımevinin tüm sosyal etkin- liklerinde yer aldığını ifade eden Önal, "Sokaklarda, bir laubali- lik hâkim. Gençler, diskolarda vakit geçiriyorlar" diyor. Otuz yıl Tekirdağ' ın Mürefte beldesin- Okan Bayülgen'in hazırladığı "Herkes Bunu Konuşuyor" adlı programa konuk olarak katılan Emekli Sandığı Nispetiye Bakımevi'nin sakinleri, bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu. Mustafa KemalAtatürk olurdu ve bunu o kurardı." Emekli Sandığı Nispetiye Ba- kımevi'nin en renkli kişiliklerin- den tbrahim Somay da (82) sö- ze "Gençliğe bir şeyler vermek istiyoruz" diyerek başlıyor. En çok genç neslin geçmişini bilme- mesinden yakınıyor Somay. Tüketime endeksli yaşam Tüm zamanını okuyarak, öğre- nerek geçirdiğinin altını çizen Somay, "Gençliğin düşünce ve bu düşünceden kaynaklanan "Bu nedir" ve "Niçin olmuş- tur"sorularını sorması gerekir. Sormuyorlar. Eskiyi bilmeden yeniyi projelendiremezsiniz" diye konuşuyor. Kendisinindeyi- şiyle "Memleket ve dünya me- ti, artık esir olduk deniyordu. Bir adam çıktı ve her şey değiş- ti. Bir gün mutlaka bir şey ola- caktır. Neler olup bittiğinin farkında olmalıyız ki müdaha- le edebilelim" diyor. Kız Ensti- tüsü mezunu 76 yaşındaki Afife Önal da aym bakımevinin sakin- lerinden. Önal da Türkiye'nin ge- leceğine endişeyle bakıyor. Atatürk'ünCumhuriyeti kendi nesillerine emanet ettiğini ama bu emaneti devredebilecek genç- liği göremediğini vurgulayan O- nal, kaygılannı şöyle dillendiri- yor: "Gençler öyle boşluktalar ki tutunacak dal bulamıyorlar. Tüketime endeksli yaşıyorlar ve nesnelerle birlikte manevi değerleri de hızla tüketiyorlar. Geçmişlerine ilgisizler ama bil- de öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan Emine Yaşar Kut- man (80) ile de eğitim ve sorun- lannı konuştuk. Nasıl bir eğitim? Öğrencileri ile hâlâ ilişki için- de olduğunu kaydeden Kutman, "Nasıl bir eğitim" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: "Eğitim bit- meyen bir süreçtir. Dünyada- ki sosyal gelişmelere paralel olarak eğitim de kendisini ye- nilemeli, öğretmenler oku- maktan vazgeçmemeli." Kut- man, özellikle gençlere Metin Aydoğan'ın kitaplannı okuma- lannı önerirken bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Hakikatleri görün, bilgi dünyanız onun ışıklarıyla aydınlansın." ADD'NİN ONUR ÜYESİ OLACAKLAR Emekli Sandığı Nispetiye Bakımevi sakinleri, demokratik kitle örgütlerinin de ilgisini topladı. ADD Beşiktaş Şube Başkanı Uğur Seten ve şube yöneticileri önceki gün bakımevini ziyaret ederek yaşlılarla görüştü. Seten, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin tehdit altında olduğu bir süreçte, ilerleyen yaşlanna karşın hâlâ demokrasi mücadelesi veren bu insanların yüceltilmesi gerektiğini söyledi. Demokrasi mücadelesinde yalnız olmadıklannı bilmenin de gurur verici olduğunu vurgulayan Seten, programa katılan lbrahim Somay , Necmi Ergüney ve Afife Önal'ı derneğin "onur üyesi" yapmak istediklerini söyledi. Seten aynca, ADD Beşiktaş Şubesi'nin "Devrim Şehidimiz Uğur Mumcu'yu anmaetkinlikleri kapsamında her yıl verdiği "Cumhuriyet ve Atatürk" ödüllerine de Somay, Ergüney ve Önal'ın değer görüldüğünü açıkladı. Ödül töreni 25 Ocak Salı günü Ergüney ve Somay'ın da katılacağı panelin ardından Etiler'deki bakımevinde gerçekleştirilecek. GUNDEM MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada ralarla neler yapılmaz. Bunları araştırıyorum. Kim karar vermiş, hatayı kim yapmış, bir bir çıkaraca- ğım..." Aradan 20 yıldan fazla süre geçti... Iktidarlar geldi geçti... Siyasilerparladı söndü... Gazeteciler yüksel- di alçaldı, döndü söndü... Ama Emin Çölaşan'ın ga- zetecilik çizgisi, sonsuz bir paraleli andıran düzlük- te, eğilip bükülmeden, kırılmadan devam etti. Sonraki yıllarda da ara ara Çölaşan'la karşılaştık. Son beş yıldır televizyon programlarında birlikte ol- duk... Bu çizginin düzlüğüne yakından da tanık ol- mak güzel bir şeydi, öğreticiydi. Çölaşan, yaptığı çalışmaların çoğunu gazete say- falarında bırakmadı, kitaplaştırdı. Ama son kitabı bu türden değil. Mutfaktan. Yani, mesleğin perde geri- sinden... Doğan Kitap'tan çıkan "Şu Benim Gazete- cilik, Yaşadıklarım" anı türünün mesleğimizeözgü bir örneği. Adı topluma mal olmuş herkes anılarını yazmalı. Yazmalı ki, onları sevenler, sayanlar, onlar gibi olmak isteyenler kendileri için de biryol bulabilmeli. Kitap- ta da vurguladığı gibi Çölaşan, anılarının tümünü okurlarıyla paylaşmamış. Yıllar sonra açıklayabile- cekleri var, kendisiyle mezara gidecek olanlar var. Çölaşan'ın yaşamından, karşılaştıklarından anlat- tığı kesitler hem mesleğimizin heryönüyle ilgili ipuç- ları veriyor hem de Türk toplumundan değişik yansı- maları içeriyor. Kitabı okurken kimi yerinde güldüm, kiminde hü- zünlendim, kimi bölümler düşündürücüydü. İnsan sı- caklığıyla gerçeklerin soğukluğu bir arada... Tek kişilik muhalefet Elbette başka meslekler için de geçerlidir ama, ga- zetecilikte en büyük ödülü okur verir. Gerçek okur, öyle bir okurdur ki; bazen bildiğini okur, arada hariç- ten gazel okur, tepesi attı mı canına okur... Ama Çö- laşan'ın okurlarıyla diyaloğu bunların ötesinde sağ- lıklı bir kan dolaşımı gibi. Gazetecinin en büyük hazinesi güvendir. Eğer, iyi bir güven duygusu oluşturabilmişse, bunun ikili ya- rarı vardır: 1 - Insanlar ellerinde bir bilgi, belge olduğunda ilk, 'Bunu kim saptırmadan, şantaj konusu yapmadan yazar' sorusuna yanıt arar. 2- Okurlar bir bilgiyi güvendikleri kişinin kalemin- den okumuşlarsa, 'O yazmışsa doğrudur' der. Çölaşan, güven unsurunun iki yakasını bir araya getirebilmiş, ender gazetecilerden. Çağımızda ülkeyi iktidar yönetir, sistemi muhale- fet ayakta tutar. Eğer bir ülkede muhalefet yoksa, sistem tehlikede demektir. Zira, muhalefetin denetim mekanizmasını iyi işletmesi sistemin sigortasıdır. Bu- nu yapacak olan öncelikle siyasi partiler, devamında da kurumlardır. Bazen öyle olur ki, bir gazetecinin sağlam duruşu, başlı başına bir muhalefet kurumu gi- bidir. Çölaşan bunu başarmış bir gazeteci. Türkiye'de gazetecileri iki temel tutuma ayırırsak şöyle diyebili- riz: Çanak tutanlar, kafa tutanlar. Her devrin adamı olmayı başarmış çanak tutanlar zaman zaman önemli yerlerde de buiunabilirler. Ama değerli değildirler. Kafa tutmak ise o kadar kolay bir iş değildir. Hele bugünkü medya ortamında. Günü- müzde iktidarlar şöyle bir gazetecilik istiyor: Çok yayınlı tek seslilik! Çölaşan bunu tersine çevirip, neredeyse tek kişi- lik ciddi muhalefet üretkenliğini gösterebilmiş bir ga- zeteci. Çölaşan kitabında anlatıyor... Soyadından yola çı- kıp falında Arap ülkelerinden yüklü bir mirasa kona- cağını söyleyen de olmuş. Ben Çölaşan'ın soyadıy- la gazeteciliğini birleştince Çinli bilgeyi anımsıyorum. Bilge, Çin'in batısındaki Taklamakan çölünde otur- muş, yerden kum avuçlayıp döküyor. Oğlu soruyor: - Baba ne yapıyorsun? - Çölü değiştiriyorum, diyor. Bilge, az ya da çok gerçekten de çölü değiştiriyor. Bu kirlenmişlik ortamında 'Bir kişi ne yapabilir' di- ye düşünmeden işlevini yerine getirenler, başkaları- na da örnek olacak, çoğalacak. Çölaşan'lar oldukça, çöl aşanlarımız da artacak... ankcumv cumhuriyet.com.tr EYALET ÎÇÎŞLERİBAKANLARI, RADÎKAL DtNClLERİ LÎSTELELÎYOR Almanya'da smır dışı hazırlığı BERLtN (AA) - Al- manya'daki eyaletlerin içişleri bakanlarının yüz- lerce radikal dinciyi ül- keden sınır dışı etmeye hazırlandığı bildirildi. Der Spiegel dergisinin haberinde, eyalet içişleri bakanlarının, 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren ve ülke için tehdit oluşturduğundan şüphe- lenilen yabancılann sınır dışı edilmelerine imkân veren yeni Göç Yasası'na TÜRBAN İÇİN TAZMİNATA RET Dış Haberler Servisi - Danimarka'da ülkenin en büyük ikinci süpermarket zinciri Danske'den ba- şörtüsü taktığı için işten atılan Necla Aynuz'un yüksek mahkemeye yaptığı tazminat başvurusu reddedildi. Alt mahkemeler, daha önce şirket kural- lanna aykırı davrandığı gerekçesiyle Aynuz'un iş- ten atılmasının aynmcıhk olmadığına hükmetmişti. Yüksek mahkeme de aynı yönde görüş bildirdi. dayanarak, sınır dışı et- mek istedikleri radikal dincilerle ilgili listeler hazırladıklannı yazdı. Bavyera Eyaleti tçişleri Bakanı Günter Beckste- in, Federal içişleri Baka- nı Otto Schily tarafından koalisyon ortağı Birlik 90/Yeşiller'in tepkisine rağmen alınan karar doğ- rultusunda kendileri için yeni imkânlann doğdu- ğunu ve bu fırsatlardan kararlı şekilde faydalana- caklannı söyledi. Bu yabancıların sınır dışı edilmeleri konusun- da Leipzig kentindeki fe- deral idare mahkemesi sorumlu olacak ve tem- yize gitme haklan bulun- mayacak. GÜNEY ASYALIAFETZEDE GÜNLERCE DALGALARLA MÜCADELE ETTÎ 25 gün sonra mucize kuıtuluş YENtDELHİ(AA)- Hindis- tan'ın Nicobar Adası'ndaki bir felaketzede, dev dalgaların ken- disini sürüklediği Pillow Panja Adası'nda, Güney Asya'daki deprem ve tsunami felaketinden 25 gün sonra kurtanldı. Askeri bir yetkili, Michael Mangal adlı felaketzedenin hin- distancevizi ağıcının üstüne çıka- rak kurtulduğunun tahmin edil- diğini ve felaketten 25 gün sonra, bölgeden geçen bir botun müret- tebatı tarafından, elbiselerinden yaptığı bayrağı sallarken görül- düğünü söyledi. Mangal'ın, Hin- distan'ın Andaman ve Nicobar adalannda büyük zarara yol açan dev dalgalara kapılarak suya çe- kildiğini ve dalgalann kendisini Pillovv Panja Adası'na sürükledi- ğini söylediği belirtildi. Büyük bölümü Nicobar Ada- sı'nın sahil kesiminde yaşayan 356 bin nüfuslu Nicoberese aşi- retinden 7500 kişinin öldüğü tah- min ediliyor. T.C. OKAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTITÜSÜ ÇEVIRI YÜKSEK LISANS PROGRAMLARI (Tezli-Tezsiz) Öğretim Kadrosu Prof. Dr. Hans Vermeer Prof. Dr. Işın Bengi Öner* Prof. Dr. Turgay Kurultay* Prof. Dr. ömer Demircan Prof. Dr. VVolfgang Gieler Doç. Dr. A. Nihal Akbulut Yard.Doç. Dr. Elif Daldeniz Dr. Elena Napolnova *Dlğer Üniversltelerden gelenler Dersler «. Çağdaş Çeviribilim Kuramı «- İki Dillilik ve Çeviri Edinci ı Çeviri Kuramlannın Dilbilimsel, Kültürel ve Felsefi Ön Koşulları «• Avrupa Birliği ve Metinleri «• Çeviri Öğrenme Süreçleri (PhD, Heidelberg Üniversitesi) (PhD, Hacettepe Üniversitesi) (PhD, Istanbul Üniversitesi) (PhD, Istanbul Üniversitesi) (PhD, Münster Üniversitesi) (PhD, istanbul Üniversitesi) (PhD, Istanbul Üniversitesi) (PhD, Rusya Federasyonu Bilimler Akademisi) «• Sözel İşlemler <• Çeviri Eleştirisi '- Çevirinin Değerlendirilmesi "- Dil Teknolojileri ve Yerelleştirme *• Uzmanlık Alanları Açısından Dilbilim «- Uzmanlık Alanlarında Çeviri Edinci Kayıtlarımız Başlamıştır. İŞLETME (MBA) ve SATIŞ-PAZARLAMA YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARINA BAŞVURULAR DEVAM EDİYOR. Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hasanpaşa No:6 (Vatan Hastanesi yanı) Kadıköy-lstanbul Tel: 0216 325 48 18 Fax: 0216 339 61 36 www.okan.edu.tr E-posta: ylisans@okan.edu.tr - ceviribilim@okan.edu.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear