22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA . + CUMHURİYET 23OCAK2005 PAZAR 14 JV.UJL1 U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr Bodrum'da yaşayan Alman ressamın resimlerine, entelektüel sanatçı yorumu egemendi Wolfgang Kappis'insessizöKimüKAYAÖZSEZGİN TeleibndaT\ırhanGünay'ın sesi: Bodrum'da yaşayan bir Alman ressamın ölümünü haber ve- riyor, ama ismi konusunda bir şey söylemiyor; kendisini arayanlar, bu sanatçıyı benim tanıya- bileceğımi duyurmuşlar kendısine. Düşünüyo- rum, ama çıkaramıyorum. Aynı gün, adresime, YıidızErdik'ten gelen bir zarfın içınden, kadim dostum Olcay Akkent'in kısa bir duyurusıı çı- kıyor, daha doğrusu onıın önerisi üzenne Ayşe Hinnerkopf imzalı bir mektup çıkıyor: Ortak dostumuz Wolfgang Kappis uzun süredir yaşa- dığı ve resimlerine konu seçtiği Bodrum'da, yıl- başı gecesi ölmüş; sanatçının naaşı, önümüzde- ki hafta, vasiyeti üzerine yakılarak külleri Bod- rum açıklannda denize dökülecek. (Bu yazı ya- yımlandığında, Kappis'in vasiyeti yerine geti- rilmış olacak sanırmı.) Mektubun yer aldığı zarf- ta, elınde pıposuyla sanatçının yıllanmış, ama benin onu tanıdığım yıllardakı o kendine özgü, dünya vatandaşı insanlarda hep karşılaşmış ol- duğumuz umursamaz, bilgece çizgilerle kaplı, Akdeniz güneşıni yemiş çehresini gösteren fo- toğrafı, Kappis'le ilgili ufak tefek dokütnanlar ve benim, onun resimleri hakkında, yanılmı- yorsam Ankara'da Alman Kültür Merkezi'nde- ki sergisi nedeniyle, 1980'li yıllann başında ser- gi kataloğuna yazdığım bir yazının fotokopısi- ni buluyorum. Doğa ve çevre tutkunu... Kimdi Wolfgang Kappis; ailesi Almanya'nın Karaormanlarve Aşağı Saksonya yöresinden ge- len, yazarlığının yanı sıra sanat eserlerı ticareti yapan babası aracılığıyla, erken yaşlannda sa- nata gönül veren, aılesinin uzun göçler sonun- da Paris'e yerleşmesiyle, ilk bilgilerini Bonnard M, atölyesınden alan, 194O'lı yıllarda Karlsruhe akademisinde sanat eğıtimine başladığında, dağ- cılığa merak saran, tkinci Dünya Savaşı'nın kar- maşık ortamından kaçarak Prof. Seidel'in bara- kalannda kurduğu ve sonradan bir grup arka- daşıyla paylaştığı yenı ortamda şansmı arayan bu "kayıp" Alman yurttaşını, Türkiye toprak- lannda yaşamaya yönelten etkenler nelerdı? Sa- natçılıkla dağcılığı nasıl olmuş da bağdaştıra- anzara resimlerinin yanı sıra, eski zaman insanlannın duruş ve bakışlannı taşıyan portreler ve ölü doğa resimleri de koyuyordu sergilerine Wolfgang Kappis. Soyut-anlatımcı bir anlayışın yakınlannda duruyordu resimleri; ama gözlemleri çizmekteydi bu anlayışın sınırlannı. îzlenimlerinden yola çıkmakla beraber, onlara tutsak bir eğilimi benimsemekten de kaçınıyordu. bilmişti? Gerçi sanatla doğa sevgisini buluştu- ran etkenleri anlamak zor değildi, ama Kap- pis'in doğa ve çevre tutkusu, sanatçı tarafmı bastınyordu neredeyse. Dağcılar ve belgesel fılm yapımcılanyla zaman içinde pekiştirdiği iliş- kileri, 1960'tagerçekleştirdiği büyük Afrikage- zisi, onu tam anlamıyla bir serüven adamı yap- maya yetmış, özellikle de "Antigone" adını ver- diği teknesiyle, bütün Akdeniz limanlannı do- KÜLTÜR • SANAT (0212) 293 *9 7« Sinema TEKTlf: 0216.346 01 41 Bahariye Sakız Giilü Sok. No:29 K A D I K Ö Y _ VFIEO'ttun şiir~*f€t€ttndk!f. sin&mast El*EHSfi*nit% yilreh yd'ka.H ntMziğî Yeni yiiz yttın bctşyapttt*. YOSI YAMADA'DAN UNUTULMAYACAK BİR BAŞYAPIT 2004 EN İYI YABANCI FttM OSCAJf ADAYI I DALDAJAPON \ AKADEMt'ÖDÜLl) \ 200J Ağlaya bir THEO ANGELOPÜLOS filmi Müzik: Eleni KARAINDROU Alexandra AIDIN1 • Nikos POURSANIDIS • Giorgos ARMENIS - Vmilis KOL «M ttmm Thso ANGELOPOULOS •>.=„»» Theo ÂNGtl.OPOULOS C M M V M M I AlHİreas SINANO »b* E t t KAKAIftDROU huıut, Phesbe ECONOMOPOUtOS S« Marinos ATHANASSOPOUIOS »op.m The» ANGELOfOULOS - Breek Film Center - Helleftic Braofasting Corp, f2JRklDIS!f , , ! w*w belpfılm.eton u filmm da£ı!ımında Avrupa Bırlığı HJRIMAGES fanuratan etoslok «lı BELGE FİLM dağıtımcılığında 52, film Tel: 0212.252 25 25 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 laştıktan sonra, pek sevdiğı Bodrum'u yurt tu- tarak buraya yerleşmekle, belki de yaşamı bo- yunca aradığı ve mizacıyla uyum sağlayacağı- na inandığı son tt menzil''e ulaşmış oluyordu. Ama bildiğün kadanyla Bodrum, onun uzun deniz gezilerinden sonra her defasında döndü- ğü bir uğrak yeriydi daha çok. Çoğunluğu su- luboya çalışmalarından oluşan resimlerinde, Bodrum görünümleri ve Akdeniz doğasına öz- gü konulann ağırlıklı bir yer tutması, Kappis'in bu yöre ıkliminde aradığını bulmuş olduğunun bir işaretiydi. Antigone'den ve yaptığı geziler- den heyecanla söz ettiğini, aradığı her şeyi do- ğada bulmuş olmaktan sonsuz bir mutluluk duy- duğunu, her vesileyle anlatmaktan hoşlandığı- m çok iyi anımsıyorum. Bir gezgin ressam tipi saklıydı Kappis'in tavırlannda, doğanınrengive kokusu sinmişti tavırlanna. çağdaş sanatçı olmanın sorumluluğu Doğa görünümlerini resimlerine aktanrken, gezgin ressamlarda hep tanık olduğumuz sıradan birtasvirci gıbi davranmıyor, ince işçiliklere ka- pılmıyor, yörenin, üzerinde bıraktığı etkıyi öz- gür bir paletle yalınlaştırma yoluna gıdiyordu. 194O'lı yıllarda, Baumeister ile yakın ılişkiler geliştirmiş olmasının, resmin yanı sıra başka tekniklere de el uzatmasının bunda bir payı ol- malıydı. Tam anlamıyla entelektüel bir sanatçı yorumu egemendi resimlerine. Manzara resim- lerinin yanı sıra, eski zaman insanlannın duruş ve bakışlannı taşıyan portreler ve ölüdoğa re- simleri de koyuyordu sergilerine; bu yaklaşı- mıyla, kişiliğinden kaynaklanan görüş ve bakı- şını sınırlamaktan yana olmadığını ihsas ettir- mek istiyordu sankı. Soyut-anlatımcı bir anla- yışın yakınlannda duruyordu resimleri; ama gözlemleri çizmekteydi bu anlayışın sınırlannı. îzlenimlerinden yola çıkmakla beraber, onlara tutsak bir eğilimi benimsemekten de kaçınıyor- du. 0 dönemde, resimlerinden söz açtığım ya- zımda, örneğın Marmaris, Fethiye ya da Bod- rum manzaralannı görünüm açısından farklı ya- pan ve yöre özelliklerini abartmayı amaçlayan bir yaklaşımdan özellikle kaçındığını belirtmem, bundan ötürüydü. Çağdaş bir sanatçı olmanın so- rumluluğunu ihmal etmiyor, resimlerinin önce- likle "resim" olarak kalmasına özen gösteriyor- du. 0 yıllarda sergilediği resimleri, sanat çevre- lerinin ilgisini çekmişti. Anadolu ve Akdeniz doğasının tutkunu ve dolayısıyla Türk dostu olan bu dünya yurttaşı, aynı zamanda da bir banş ve çevre dostu olarak dolaşmaktaydı aramızda. 1990'da Istanbul 'da da (Gorbon) bir sergi düzen- lemış olduğunu anımsıyorum. Wolfgang Kappis'in sessiz ölümü -her ölüm sessiz değil midir?- doğaya ve insan sevgisine ve elbette sanata çakılmış bir selamın coşkulu ışığını da alıp uzaklara, küllerinın serpildiği uzak denizlere götürüyor. Arkasında kalan resimleri- nin iyi korunacağından kuşkum yok. Uzun bir aradan sonra, bu resimlerle Türkiye'de bir ser- gisini yapmayı düşünenler de çıkacaktır umanm. Çevremizin kana ve gözyaşına boğulduğu bir or- tamda, Kappis'in ileteceği mesajlar mutlaka olacaktır. The Chase (Takip)/ Yön: Arthur Penn/ Oyn: Marlon Brando, Jane Fonda, Robert Redford/ 7966, renk- li, 128 dakika/Colum- bia Pictures - Sony. Horton Foote'un 1952'de yazılmış oyu- nundanve 1956'dakiöy- küsü 'TheChase'den ya- zar Lüoan HeDman'ın se- naryolaştır- dığı film, küçük bir Teksas ka- sabasında- ki sosyal şiddeti, tehlıkeyi olağanüs- tü çarpıcı bir anla- tımlavur- guluyor. Her iste- yene si- lah ruhsatı verilen, bü- yük çoğunluğu da silah taşıyan kasabalılann key- fi Bubber Reeves'in tu- tukevinden kaçma habe- riyle sarsılır. Yerel bir zengin olan Val Rogers'ın yaş günü partisini de et- kileyen bu haber Re- eves'le bağlantıları olan kişileri de harekete geçi- rir: Rogers'ın oğluyla se- vişen Bubber'ın karısı Anna, olaylan denetim altına al- mak iste- yen kasa- banm şeri- fi Calder gibi. Ön- yargılı, ırk- çı, yargısız infazdan yana, tek yaptıkları zilzurna sar- hoş olup be- la çıkarmak olan kasaba halkı bu cumartesi akşa- mı içın daha değişik bir eğlence bulmuştur: İn- san avına çıkmak. Şerif Calder, Bubber'ın suç- suzluğuna inanmakta, tek başma da olsa onu çıl- dırmış, isterikkalabalık- tan koruma kararındadır. ArthurPenn'in kusursuz anlatımı, Marlon Brando, Jane Fonda, Robert Red- ford, Martha Hyer, Ro- bert Duvall, Janice Rule gibı usta oyunculann var- lığı, mekân seçimindekı titizlik bu etkileyici, dü- şündürücü dramı iyice yukanlara taşıyor. The Private Life Of Sherlock Holmes (Sherlock Holmes'un OzelHayatı)/Yön:Billy VVilder/ Oyn: Robert Stephens, Colin Bla- kely, Genevieve Page, Christopher Lee/1970, renkli, 125 daki- ka/MGM-Tiglon. Sir Arthur Conan Doy- le'un dünyaca ünlü roman kahramanı lngilız dedek- tif Sher- lock Hol- mes'tan yönetmen- senarist B. VVılder'ın gerçekleş- tirdiği bu serbest uyarlamada külyutmaz dedektıfin özel yaşa- mıyla ilgili çok kırılgan konular, skan- dal yaratacak gerçekler yer alıyor. Büyük suçlann ger- çekleşmemesinden, suç iş- leyenlerin girişimci ruh- larını yitirmesinden yakı- nan Holmes ve sadık yar- dımcısı Dr. Watson'ın kar- şısına bir gece kayıp koca- sını arayan çekici, gizem- li bir kadın çıkar. Belleği- ni yitirmış bu kadınla bir- likte kayıp kocayı aramak ıçin îskoç- ya'ya yolla- nan kahra- manlarımızı ınanılmaz bir serüven beklemekte- dır. Inver- ness'te Loch Ness Gölü cana- vanyla, ga- rip rahip- lerle, Hol- mes'un mucitkar- deşi Mycroft'la, Kraliyet Gizli Servisi'yle, mağrur Kralıçe Viktorya'yla kar- şılaşırlar. Gizem, dram ve hiciv de içeren bu çalış- mada korkusuz Holmes bu kez başkalannca kulla- nılır, aldatılır, üstelik do- landınlır. B. Wilder'ın zeki, kes- kın yönetimi, gerçek me- kânlarda çekim, Alexan- der Irauner'in özenli çev- re düzeni, tüm oyuncula- rın başarılı yorumlanyla zenginleşen, 1880'lerin Britanya'sını tüm özellik- leriyle yansıtan, orijina- li üç saat olan bu yapım kesintısiz bir ilgi ve ke- yifle ızlenebiliyor. BEYOĞLU ALKAZAR 293 24 66 12 00 -15 00 - 18 00-21 00| RESSAMLAR DERNEĞÎ BAŞKANI SEVlM GÜRSOY TUNÇYILDIZ: ALTUNİZADE CAPITOL SPECTRUM 14 ATAKÖY GALLERIA PRESTIGE BEYOĞLU CINE MAJESTIC KADIKOY TEPE CINEMAXX ANKARA CINEBONUS (ARCADIUM) IZMIR AGORA IZMIR MOVIELAND IZMIR SEMA IZMIT OUTLET CENTER Eurimages 0216-651 0212-560 0212-244 0216-339 0312- 241 0232-278 0232-324 0232-483 0262-335 33 72 97 85 12 10 62 91 39 30 66 07 85 41 10 30 00 39 1100 2200 1100-1 300-1 500-1 700-1 900-211 5 1230-1700-2200 11 30-1330-1 530-1 730-1930-2130 2200 1215 1430-1645 121 5-1430-1 645-1 900-21 00 ALACAKARANLIK SAMURAYI "Iguchi Seibei, 19.yüzyılın ortalarında samuraylık sisteminin son günlerini yaşadığı bir dönemde ufak bir koyde yaşayan düşük bütçeli bir samuraydır. Hayatının aşkına kavuşamaması bir yana hasta annesi ve kızlarına bakmak zorundadır. Diğer samuraylar kahramanlıklarıyla övünüp gecelerini içki içerek geçirirken Seibei, karısının ölümunden sonra hava kararır kararmaz evine gidip aslında kadınların yapması gereken islerle ilgilenmek zorundadır. Her ne kadar çocukluğundan beri aşık olduğu Tomoe'nin eski kocasını tahta bir kılıçla yenip köylülerin gözüne girse de o hala kadın işlerini yapan "Alacakaranlık Samurayı"dır. Birgün Seibei'ye, aşirete karşı gelen guçlu bir samurayı yok etme görevi veriür. Alacakaranlık Samurayı için onurunu kurtarma vakti gelmiştir. 200^'te En İyi Yabancı Film Dalı'nda Oscar'a aday olmasının yanında Hong Kong Film Festivali'nde "En İyi Asya Filmi" seçiten yapıtında YOJI YAMADA, samurayların aslında bilmediğimiz dünyalannı gozler onune seriyor. Bir samurayında duyguları olabileceğini, sevebileceğini, korkabileceğini öğrendiğimizfilm, bir başyapıt olmaya aday..." www.beyazperde.com 'Bazı sanatçılar resim yerine şov yapıyor'ISTANBUL (AA) - Ressamlar Derneği Başkanı Sevim Gürsoy Tunçyıldız, bazı sanatçıları "resim yerine şov yapmakla" eleştirerek "Resim sanatı da gittikçe özünden uzaklaşıyor" dedi. Tunçyıldız, yaptığı açıklamada, "Türk resminin son dönemde gittiği yönii beğenmediğini" kaydederek "Ressamlar Derneği Başkanı olarak değil, bir sanatçı olarak Idşisel görüşüm resmin şova dönüştüğüdür" dıye konuştu. kişisel şovların karşüığında bazı imkânlar elde ediyorlar. Bu imkânlan devamlı kullanmak için de şovlan daha da ilerletiyorlar." Türkiye'de bir resim piyasası olduğunu ve basında da çok yer alan bazı eserlerin astronomik fiyatlara satıldığını dile getiren Tunçyıldız, şunları kaydetti: "Basın bunun üzerine eğiliyor, verirken öyle resimler üreten sanatçıları yetiştirmek için bir yere aktanrım ki, öyle daha binlerce resim çıksın. Belki ondan çok daha iyi sanatçılar, yardım edilirse çıkacak." Resim Heykel Müzesl'ne llglslzllk 'özünden uzaklasıyor' "Resmin lirçayla yapılması gcrcktiğini, ancak günümüzde resimden çok tasarırna dönük eseıier meydana getirildiğini" ifade eden Tunçyıldız, resim sanatının gittikçe özünden uzaklaştığını bildirdi. Tunçyıldız sözlerine şöyle devam ettı: "Resim sanatının gittiği yönü sanattan uzaklaşmış gibi görüyorum ben. Kişisel şovlara dönüşüyor. Bazı sanatçılar • "Resminfırçayla yapılması gerektiğini, ancak günümüzde resimden çok îasarıma dönük eserler meydana getirildiğini" ifade eden Sevim Gürsoy Tunçyıldız, Atatürk'ün kurduğu Resim Heykel Müzesi 'nde Şeker Ahmet Pasa gibi çok önemli ressamlann yapıtlarının bulunmasına rağmen ilgisizlikten müzenin tavanlannın yıkılmak üzere olduğuna dikkat çekti. Tunçyıldız, ulu önder Atatürk'ün kurduğu ve tarihi binada yer alan Beşiktaş'taki Resim Heykel Müzesi'nde Şeker Ahmet Paşa gibi çok önemli ressamlann yapıtlarının bulunduğunu da anlatarak ancak bu muzenın bazı resimleri çok büyük fiyatlara yükseltiyorlar. Bu, Türkiye'nin içinde bir borsa. 'Kaplumbağa Terbiyecisi' gibi yapıtlar, tabii çok büyük ve güzel. Ama bunların bu kadar astronomik fiyatlara satılnıası, bence pek de normal değil. Bu, zengin kesimin öbür zengin kesiıne yaptığı şov gibi geliyor. Tabü belki dünyaya bedel bir resim olabilir de, ben bu parayı ona tavanlannın yıkılmak üzere olduğunu bildirdi: "Müzenin tavanlan bile kıymetli, fakat yıkılmak üzere. Ancak astronomik fiyatlara resimler alanlar, 5 kuruş verip tamir ettirmiyor orayı. Eğer o zenginler 'Sanatm koruyucusuyum' diyorlarsa gitsinler orayı kurtarsınlar. Çünkü oradaki eserler de en az diğerleri kadar kıymetli" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear