25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1=3 TEMMUZ 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 E ABDyeaeOıUıtak'ts yrtmuş. SağrSHtan söyltoHBHftir. Etektronik posta; denizsomGcumhuriyetconi.tr Tel: 0,212.512 05 05 Faks: 0^12.512 44 97 - Hükümet, YÖK'te geri adım atmış... "Mehtertaktiği uvauluvortardır!" Yutturmacallker Çamkır: "AKP hü- kümeti, zorunlu tasar- ruf olarak bilinen ve biz çalışanlardan kesilen paranın, anapara kısmı- nı ödeyeceğini söyiedi. Ziraat Bankası Genel Müdürü de bu öde- me için hazınz dedi. Mayıs ayı içinde ödemele- re başlandı. An- cak olması gere- ken ile ödenen para arasında büyük farklar ortaya çıkmaya başla- dı. Bunun üzerine, şir- ketlerin ellerindeki bel- geleri bankaya ulaştır- maları halinde, ödeme- lerin buna göre yapıla- cağı söylendi. Eşimin çalışmakta olduğu özel şirket de diğerleri gibi elindeki belgeleri ban- kaya ulaştırdı. Aradan yaklaşık 2 ay geçti, he- nüz bir ses yok... Acaba diyorum, unutkan bir toplum olmamızdan ya- rarianarak, bunu da unutturmak mı istiyor- lar? Yoksa insanlaria alay mı ediyoriar?" K ımseyi aracı kılmadan gönlünuzce yapabı- leceğiniz bir tatil için internet ortamında ye- nı birolanakdoğdu... Bursa'da iki genç bil- gisayar yazılımcısı Levent Özdöşer ve Gü- rol Yılkaya oturup bir program hazıriamış... Yine Bur- sa'da iki gencin kurduğu Gizmo Turizm Seyahat Acentesi, projeye katılmış. Un ve yağ bir araya gelince helvayı yapmak tatil- cilere kalmış... Sistem şöyle çalışıyor... Bilgisayarınızın başına geçip "www.tatilnet.com" adresinden siteye giriyorsunuz... Akdeniz, Ege, Marmara ve Istanbul bölgeleri kar- şınıza çıkıyor... Gitmeyi düşündüğünüz bölgenin say- fasına giriyorsunuz... Sistemde şimdilik beş yıldızlı otelden pansiyona dek 100'e yakın turistik tesis bu- lunuyor... Siz ya bütçenize göre ya da turistik tesis- te aradığınız özelliklere göre tercihinizi bildiriyorsu- nuz... Sistem, aradığınız özeilikteki tesislerin listesini ek- Tatilnet rana getiriyor... Turistik tesisleri lobisinden odalarına kadar fotoğraflarıyla görüyor ve fiyatlarını öğreniyor- sunuz... Varsayalım, tatiliniz için istediğiniz özellikte bir te- sis buldunuz... Bursa'daki gençlerin hazıriadığı prog- ram işte bu noktada devreye giriyor... Ekran başında ön rezervasyon formunu doldurup turistik tesise gönderiyorsunuz... Ne var ki, oteldeki ilgilınin o an ekran başında ol- ması ve size yanıt vermesi söz konusu olmuyor... İşte o anda devreye Gizmo'da sizin yazışmanızı iz- lemekte olan ilgilı giriyor... Hemen otele faks çekip re- zervasyon isteğinızi bildiriyor... Ve diyelim ki faksa da cevap veren olmuyor... Gizmo'dakı ilgili bu kez tele- fonla otele ulaşıyor ve rezervasyon talebinizi ya onay- iatıyor ya da otel doluysa durumu size bildiriyor... Siz ön rezervasyon için tuşa bastığınız andan iti- baren 15 dakika içinde sonuca ulaşıyorsunuz... Her şey 15 dakika içinde bitiyor... Ancak işlem bitmiş değil... Beğendiğiniz turistik tesiste yer varsa, bu kez ke- sin rezervasyon yapıtırıyorsunuz... Aynen otelin lobi- sinde giriş formunu doldurur gibi... Bir de kredi kar- tınızla ön ödeme yapıyorsunuz... İşlem tamamlanı- yor... Geriye yer ayırttığınız tarihte otele gitmek kalıyor. Bu sistemde, otel fiyatları gazetelerde gördüğünüz turizm ilanlanndaki fiyatlardan çok daha ucuza geliyor... Ve ayrıca turistik işletmeler boş-dolu durumuna göre fiyatlarını hergün kendileri yenıden açıklayabilıyor, özel indirimler yapabiliyor... Kredı kartında Vakıfbank ara- cılık yaptığı için taksit olanağı da doğuyor... Sistem özetle, turızmci ile tatılciyi buluşturuyor; 15 dakika içinde işi bitiriyor... Gençlere bravo. Ortak Akif Kökçe: "An- laşılan, biz ABD'nin kırmızı kuvvetleri' tem- sil eden ortağıyız!" SESStZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı k erdincutku n yahoo.com |— Büyük Amerika, "Küçük Amerika"yı küçümser! Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Gökalp'ın üniver- siteye dönme istemine yanıt verilme- yen Prof. Dr. Nadir Paksoy'la ilgili açıklamasına yer vermiştik... Şim- di yine Prof. Dr. Nadir Paksoy ko- nuşuyor: "Dekanlığın yaptığı açıklama be- nim üniversiteye dönüşümün rektör- lükçe engellenmesinin mazereti değil- dir. Benim istifa ediş gerekçem rektör- lüğün, anabilim dalı başkanı olmama rağmen bana danışılmadan profesör- lük kadrosu açılması ve üstelik kadro açılan kişinin mesleki nitelikleri açısın- dan profesöriük için yeterii olmayışını savunmam ve buna rağmen rektörlü- ğün söz konusu kişiyi yönetmelikler gereği uygulanan prosedür sonucu atamasıdır. Dekanın gerçeği yansıtma- dığı dediği 'rektöriüğün akademik uy- gulamasının onur ve mesleki ilkelerim- le baödaştıramadığım' uygulama bu- dur. İstifa ettikten üç yıl sonra göre- ve tekrar dönmek için dilekçe ver- dim. Niye? Çünkü benim profesörlü- ğüne karşı çıktığım kişi Kocaeli Üni- versitesi'nden aynldı. Dolayısıyla isti- fama yol açan gerekçe kendiliğinden ortadan kalktı. Söz konusu kişinin bu- gün neden Kocaeli Üniversitesi'nde ol- madığı dekanlığın ve rektöriüğün so- runudur. Dekanın açıklamasında be- lirttiği başarısızlıkla sonuçlanıp haklı çıktığım rektörtük uygulaması budur. Bana ve birkaç öğretim üyesine mu- ayenehane açma hakkı ise deprem- den önce verilmiştir." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ Okmeydanı'nda imar affi... Hazine arazilerine mafyaya hraç ödeyerek bına yapan- lar. AKP'nin yasalanyla "ta- pu" lannı da "devletten" sa- tır almaya hazırlanıyor... Bu beidentiye girenler arasında "tırihi vakÜF araalerini" de bsızer yöntemlerle kaçak in- şaıt arsalanna dönüştürenler bıe var.. ."ünkü. 1. derece SİT alan- larına imar öngören ve Hazi- ne arazilerıni de ışgalcilere pararlamayı hedefleyen yeni yasal düzenlemeye, "üzerin- detoplu yapılaşma olan vakif anzüeri" için de madde ek- leıdi... Son zamanlarda "yolsuz- ludara karşı" ödünsüz ola- ca|inı söyleyen hükümetin çcnimüne göre, "yasadışı yerleşmeler M le kaplı vakif anzileri önce Hazine ara- zıeri ile "takas" edile- cec... Sonra da "Hazine'ye ar" duruma geldiklerinden yssanın diğer maddelerine gcre işlem yapılıp. "parav- İatapu karşılığı imar affi" uyulaması buralarda da gfçekleştirilebilecek... Şjylem ve uygulama 3öylesi bir "kunıazhğı'' tuup Türldye Cumhuriye- tiıin yasası haline getir- nvye soyunanlara bakıyo- run... Birçoğu, bu cumhu- n etin "miIK ve mane- ^iieğerlere sahip çık- iHdıgj" söylemiy- leıep siyaset yap- tıır; aynı kanıyı taıyanlardan da cıalarak iktidara s;diler... )ysa şimdi, ısrarla ve bir aıönce uygulamak için elle- rtden gelen çabayı göster- dıleri bu "talan ve rant" ya- saannda, en başta yine "mil- li« manevi değerlerin >-ağ- msuu" affediyorlar. Daha d ğrusu, bunlan tahrip eden b: "tarih s^gunundan" pa- ntoplamak için can atıyor- la.. rünkü vakif arazileri, ken- diilleriyle söylersem; aslm- d "ecdad yadigân"dır. Gü- nmüz Türkçesinin çağdaş dimiyle de "kültür mirası" neliği taşırlar. Jimdi bu mirası yok eden- la tapuyla ödüllendirmek \> yana. "kutsalemanetleri'' işal edilmiş olan tarihi va- klara da "başka yerden Ha- ae arazisi" vererek aslında o:ann "varhk nedenJeriyle" be çelişen bir "rüşveti" çö- zm olarak getiriyorlar... Böylece. tarihi değeri ol- mayan ve geçmişle de hiçbir ilişkisı bulunmayan, dahası "vakfedilmemiş" sıradan ara- zilerle sözde tt mağduri>etle- ri giderikcek" (!) olan vakıf- ların. bundan böyle hangi "ecdad malına" bağlı kala- caklannı ise belli ki hiç mi hiç önemsemiyorlar... "Geçmişimizi" saüyorlar... işte böylesi bir anlayışın göz diktiği en önemli yerler- den biri de tstanbul'un yıllar- dır "kaçak >apr>la oy topla- nan" tarihi yerlennden Ok- , meydanı^ Fatih Sultan Meh- met'in Istanbul'u kuşat- tığında "karargâh ala- nı" olarak kullandığı, sonra da "okçuhığun ge- lişmesi" için okçulara vakfettiği. yüzlerce yıl da oklannı en az 1200 adıma atan sul- tanlann ve sporculann anısına dikilen tarihi "menzil taşlanyla" do- natılanbiralan... Her biri ayn ayn kül- rür ve tarih mirası "anıt" değeri taşıyan bu menzil taşlannın 1950"lere kadar 132 adedi gelmişti... Recep Tayyip Erdoğan'ın ö^ünerek "1950'nin de- vanujTz'' dediği karşı- devrim yıllannda baş- layan işgal yapılaşma- sının tahribatı sonucunda ar- tık 55 tanesi kalmış... Bun- ların çoğu da kaçak yapılann aralarına ya da arka bahçelerine sıkışmış durumdalar... Bazılan ise ay- nı bınalann "taşıyKi dikmde- ri" ya da "çamaşır ipi direği" işlevi görüyorlar... Şimdi, bu "tarihi yutan" yapılaşmanın işgal ettiği va- kif arazisi parçalan "binasa- hipieri üzerine" tapulandığın- da, sadece "geçmişimiz" sa- tılmış olmayacak, üzerlerin- deki "anrteserler" de aynı pa- zarlamada hem vakfın hem de "devietin" elinden çıkmış olacak... Ey milliyetçi. mukaddesat- çı, muhafazakâr, Osmanlı hayranı ve Fatih'in torunu ol- makla övünerek oy toplayan AK siyasetçiler... Söyler mi- siniz, siz mı tarihınize bağlı- sınız, yoksa bu talana karşı duranbizler mi?.. Oekinci ' cumhuriyet.com.tr KtM KİME DUM DLHVIA BEHİÇ AK behicakdı turk.net H A R B İ SEMİH POROY semihporoy <ı yahoo.com i Okmeydanı haürası BULLT BEBEK MRAYÇİFTÇI bulutbebek <: hotmail.com TARtHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKJLS 13 Temmus ıcıctı:mıımtaz-arikan. com TÜRK YAP/M/ UCAK KAZA GECfRO/7. 1938 'DE 8UĞUN, PE P Süyüt: oveü UÇAK MÜH£fJPİS£££rWO£M &AN £ £ & PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ölüm Korkusu! Sıcaklar bastırınca Nişantaşı'ndan, daha ön- ce üç yıl yaz kış oturduğumuz Silivri'deki kü- çük yazlık evimize geçtik. Bilindiği gibi Silivri, yeraltı konusunda uzmanlaşmış bilim adam- lanmızın, "Otuzyıl içinde mutlaka gerçekleşe- cek!" dedikleri büyük Marmara depremi ön- görülerinde adı en çok geçen semtlerden bi- ri. Geçen günlerdeki 5.3'lük Saros depremin- den sonra Silivrililer daha bir tedirgin oldular. Her ne kadar, "Yok yahu, bir şey olmaz!" tü- ründen sözlerle birbirierine moral vermeye ça- lışıyorlarsa da herkeste bir korku var. Insanlar denizin durgunluğundan, rüzgânn yönünden, havanın pusundan, horozların ötüşünden bir anlam çıkarmaya çalışıyorlar ama, eğer ola- caksa, büyük yıkımlara yol açacağı söylenen bu korkunç doğa olayı karşısında yapabile- cekleri çok şey olmadığını da biliyorlar. Hiç konuşmak istemeseler de günlük yaşamda söz biryerlerden dönüyor, dolaşıyor, "ölüm"e geliyor. "ö/üm"ün kaçınılmaz, mutlak birson oldu- ğunu bilmesine karşın, -belki de bu nedenle- insanoğlu en çok ölümden korkuyor. Ölüm, bir "bitış" olmakla biriikte aynı zamanda da bir "yarım bırakış". Ölümle biriikte mutlaka bir şeylertamamlanamadan, eksik, yarım kalıyor. Çıkılan bir gezi, başlanan bir yazı, bir el örgü- sü, bir kitap, temeli yeni atılan bir ev, kurulan düşler, yaşanan aşklar, mutluluklar, hüzünler, kısacası hayata dair ve hayatın içinden küçük- lü büyüklü, önemli önemsiz pek çok şey... ömrün süresi de, mutlak "son "un yeri ve zamanı da belli değil. ölüm insanı bir yaz gü- nü Antalya'da bir çay bahçesinde bir bebek arabasının içinde, Bingöl mezralanndaki evler- den birinde gece uyurken yakalayabiliyor. Ya da Istanbul'da, Beyoğlu'nun ortasında bir ka- fede otururken yukarıdan düşen ağır bir taş in- sanın yaşamına son verebiliyor. Nereden, na- sıl ve ne zaman gelirse gelsin ölüm denen şey her zaman "aptal", "pis" ve "çirkin" ve hep "erken ". Insan, çevresindeki ölümler sıklaştıkça, o "bitiş"\ daha çok düşünür oluyor. Her giden, insanın kendisinden de bir şeyler götürüyor. • • • Son on gün içinde üç sevdiğim dostumu yi- tirdim. Önce Tomris Uyar'ı, arkasından Çelik Gülersoy'u, onun ardından da Zeyyat El- man'ı... Tomris Uyar'ın, çok uzun yılar sonra Istan- bul'a döndüğümde bir hafta konuk olduğum dost evi, beni kentimle buluşturan köprülerden biri olmuştu. Çelik Gülersoy ise yitirmekte olduğu kimli- ğini Istanbul'a yeniden kazandıran, kentinden uzak düşmüş Istanbullulara kentlerini yeniden özleme duygusunu tattıran bir hemşerimdi. Zeyyat Elman'la TÜYAP'ta on yıldır biriikte çalışıyorduk. Değerli, çalışkan bir arkadaşı- mızdı. Sevdiğim bir dostumdu. Bozcaada'da bir kalp krizi sonucu veda etti yaşama. 52 ya- şındaydı. Ölüm nasıl "aptal", "pis, "çirkin" olmasın? Üçü de erkenden, "birşeyler"\ eksik bıraka- rak, bizlerden de "bir şeyler"\ eksilterek ayrıl- dılar aramızdan. • • • Insan, ölümün de yaşam kadar doğal oldu- ğunu biliyor, ama yine de düşünmeden ede- miyor. Bu yazıyı dün sabah gün doğumunda Siliv- ri'de yazdım. Karşımda uzanıp giden denize bakarken Nâzım Hikmet'in iki dizesi döküldü dudaklarımdan: "Ne ölümden korkmak ayıp I Ne de düşünmek Ölümü." (e-posta: dkavukcuoglu«« superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDATYAŞAYAIV SOLDAN SAĞA: 1/ Türki- ye'den göç e- den Yunanlı- lann oluştur- 3 duğu müzik türü. 2/ "Ap- 4 tal. salak" an- 5 lamında argo 6 sözcük... Bir -. üretim ya da kullanım sü- 8 reci sonucun- 9 da arta kalan madde. 3/ ka "da yetişen bir tür ceviz ağacı... Bir et- kinliğin geçici ola- 3 rak durdurulduğu 4 süre.4VÇokbüyük... 5 Brezilya'nın plaka 6 işareti. 5/FranzKaf- ka'nınbirromanı.6/ 8 Birrenk... Birilimiz. 9 7/Kükürtle demir bileşimlerinden biri... Para ile ilgili, para bakımından. 8/Asya"da bir göl... Sıvı durumuna getirilmiş havadan elde edilerek ışık araçlannda kullanılan bir gaz. 9/ Ünlü kişilerin özel yaşantılannı gözetleyip fotoğraflayan gaze- tecilere verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şarkının sert bir biçimde vıırgulandığı disko müzik üslubu... Osmanlı ordusunda ve donanma- sında hafif piyade askeri. 2/Hawa'nın Batı dil- lerindeki adı... Akdeniz Bölgesi'nde bir akarsu. 3/Türk müziğınde bir dizinin işleniş biçimine ve- rilen ad... Yapının ya da arsanın boyutlannı ve sı- nırlannı gösteren harita. 4/Bir tür spor ceket... Bir nota. 5/ tnce yapılı. 6/ Uzaklık işareti... Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde arka direk. 7/Verme, ödeme... "Kekeme" anlamında yerel bir sözcük. 8/ Su taşımakta kullanılan deri- den yapılmış bir kap... Bir ilacm bir kezde ya da bir günde alınması gereken miktan. 9/Telli balık- çıl... Kayınbirader.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear