25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5EYLÖL2000SAU 14 J v U J L l U x i . kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DÎKMEN GÜRÜN Aııadolu tumelerînden ııotlar"Ahmet Fehim Bey'in Haara]an"nı yeniden okuyorum. Sanatçının 50 yıl- lık tiyatro yaşamı Türk tiyatrosunun dûnden bugüne kat ettiği uzun yolu ay- dınlatan eserlerden biri. Tiyatro öğren- cilerinin bu tür anı-kitaplanndan öğre- necekleri çok şeyler var... Fasulyeciyan kumpanyasından aynldıktan sonra olus- turduğu ekibiyle Anadolu turnesine çı- kan Ahmet Fehim Bey'ın yaşadıklan, bugün turneye çıkan özel tiyatrolann karşılasnklan manük dışı olaylardan hiç de farklı değil. Kitabın bir yerinde, -Çanakkak'ye gekiik, ilk oyunun afîş- lerinideçütardık" diyor Ahmet Fehim Bey. "Laküı daha oyun oynanuıdan, hükümet tarafından men ediklik. Biz, zavallı bir haJde kalnuşük. l ğradığı- mız felaketin sebebini öğrenmek için öteye beriye başvuruyor, müsaade ko- parmakiçin türlü yoflara tnüracaat edi- yorduk_" Olayın sonunu merak edi- yorsanız; Ahmet Fehim Bey ve arka- daşlannın oynayacaklan oyunun adı "Kırmızı Köprü Vak'asT imiş. Rast- lantı bu ya, o sıralarda şehrin çevresin- de belediye tarafmdan yapılması gere- ken, ama bir türlü yapılamayan bir köp- rü projesi varmış. Askerler bakmış kı belediye öyle oturuyor, işe el atmışlar ve köprüyü kısa sürede yapıp bitirmiş- ler, bir de üstelik kırmızıya boyamış- lar! Belediye başkanı da kırmızı köp- rüler arasında bir bağlantı kurarak Ah- met Fehim Bey ve ekibinin "Kırmızı Köprü Vak'aa" oyununu yasaklayı- vermiş. Tabiı günler süren uğraşlar so- nunda emir yüksek yerden gelmiş ve topluluk perdesini açmış. Bu olay 1900'lü yıllann hemen başlannda ya- şanıyor. ••• 26 Haziran 2000'de Cumhuriyet'te bir yazı çıktı. "Emniyet'in temizeçıkanfr- ğıtiyatro"başhklı bu yazı HadiÇaman imzasını taşıyordu. Çaman, özelde Ye- ditepe Oyunculan'nın, genelde tüm özel tiyatrolann Anadolu tumesi sıra- sında karşılaştıklan çağdışı bürokratık engellere değinıyordu. Turneye çıkacak sanatçılann sabıka kayıtlannın istenme- si, gidilecek il ve ilçelerde oyun met- ninin bir "yetkfli" tarafından önceden incelenerek onaylanması, perde açmak için gerekli iznin neredeyse son daki- kaya kadar bekletilmesi ya da hiç ve- rilmemesi gibi... Hadi Çaman, sadece tstanbul'da degil, Ankara, Izmir, Bur- sa gibi kentlerde de oynamış olan "Ke- lebekler Özgürdür'' adlı eserle bu yıi Doğu Anadolu turnesine çıkıyor. Sa- natçılann sabıka kayıtlan, temız kâ- ğıtlan biryana; Yeditepe Oyunculan Ur- fa, Mardin, Nusaybin, Şırnak gibi il ve ilçelerde gösterim izinlerinin çok geç verilmesi nedeniyle ya da "Sia koru- yacak yeterii elemanımız yok"(Nusay- bin) gibi gerekçelerlehaylı zorlanıyor ve maddi vernanevi zararla dönüyor Is- tanbul'a. "Üzerinde aylarca uğraşOğı- mız bir oyun metninin gklikn yörenin mfilki amiri tarafindan bir okuyuşta yonımlanması ve onay alması ya da reddedilmesi inanılmaz bir olay" di- yor. Onayın da genelde bılet satışına za- man tanımayacak denli geç verilmesi, Çaman'ın üzerinde durduğu bir başka nokta. "Bu nedenlerie furne, zorunlu olarak masraflannıyüklenmekzoniD- da kaküğun turistik bir geziye dönüş- tû" diyor Çaman ve ekliyor, "Devletin sanatçıya potansiyelsuçhı gözüylebak- maanı anlamıynmm" Hadi Çaman'ın yazısı okundu. Sa- nınm unutludu. Basın, televizyon ve en önemlisı tiyatro kuruluşlan bu olay üzerinde durmadılar. Tepkisiz kalındı. Aslında işin üzücü yaru, yıllardır ben- zeri olaylann yaşanıyor ve yıllardır tepkisiz kalınıyor olması. • • • TODER Başkanı Göksel Kortay ko- nuyla ılgili olarak bır anısıru aktanyor. 1967 yılında Donnen Tiyatrosu ile çık- tıklan bir turnede güney kıyılannda bir tatil kasabasında yaşadıklan çirkin olayı anlatıyor: "Saym Turgut Ozak- man'ın' Paramparça' oyununu sergüe- yeceğiz. Kuliste Nevra-Metin Serezn, Nikos Kazancakis'in ünlü romanı Zorba'yı, Mikis Theodorakis'in müziğiyle baleye uyarlayan Macar koreografGabor Kevehazi, 55 dansçı, 45 kişilik Macar Devlet Korosu ve 6 kişiden oluşan Sirtos Buzuki Orkestrası ile Istanbul'a geldi. Dokuz yaşından beri dans eden Kevehazi, koreografı yaparken izleyicilerin, baleyi ilk anda anlamasının ön planda olması gerektiğini belirtiyor. 'Uzun vadedei^eyidyikandanmazısınız!' LEMAN Y1LMAZ Nikos Kazancakis'in ünlü romanından, Müds Theodo- rakis'in müziğiyle, Macar ko- reograf ve dansçı Gabor Ke- vehazitarafindan baleye uyar- lanan "Zorba", 5-9 Eylül ta- rihlerınde Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde sergi- lenecek. Macar Devlet Bale- si tarafindan sahnelenen bale- de 55 dansçının yanı sıra, 45 kişilik Macar Devlet Korosu ve 6 kişiden oluşan Sirtos Bu- zuki orkestrası da yer ahyor. Kevehazi'yle "Zorba" ve dans sanatı üzerine söyleştik. - Sizi tanryabilir miyiz? GABOR KEVEHAZt- Dansa 9 yaşında, o zamanki Macar Dans Sanat Okulu'nda başladım. Bıryıl Leningrad'da okudum. Sonra da çeşitli top- luluklarda dans ettiın. 24 kez Japonya'ya. 5 kez Amerika'ya gittim. Londra'da dans ettim. Moskova'da Bolşoy Bale- si'nde, daha sonra Avustur- ya'da, Paris'te sahneye çıktım. Üd yıl boyunca da Norveç Kra- liyet Balesi'nin üyesiydim. Şu anda koreografi olduğum Ma- car Devlet Balesi'nin 4 yıl bo- yunca direktöriüğünü yaptım. Şımdikı dırektörümüz Gyula Harangozo. Şu anda Dans Sa- nat Okulu'nda öğretmenlik yapıyorum. Aslında on yıl ön- ce aktif dansı bıraktım. Bu rol için yeniden dans etmeye baş- ladvm - Dansçı ve koreograf ola- rak bu projenin icinde yer al- mak zor olmadı mı? KEVEHAZİ- Evet çok çok zor oldu. Çok iyi bir asistanım var. Bana çok yardımcı oldu. Zorba'da iki kadro ile çalışı- yoruz. Istanbul'da da iki ayn kadro sahneye çıkacak. Diğer grup sahneye çıktığı zaman biraz olsun dışandan seyretme firsatım oldu. Bir de video çok yardımcı oluyor. Sahneye çı- kabihnek için yeniden forma girdim. Buda pekkolay obnu- yor. Bir gösterinin içinde bu- lunmakla aynı gösteriyi dışa- ndan seyretmek çok farklı. - Birromanı dans dilryleyo- rumlamak nasd bir sûreçti ? KE VEHAZt - Öncelikle iz- leyicilerin ılk anda baleyi an- laması önemliydi. Kıtabı oku- muş insanlar anında anlasın VVflliam Forsythegibi ünlü ko- reografların eserleri de yer ah- yor. Pamuk Prenses, Kuğu Gö- lü, Giselle, Uyuyan Güzel, Don Kişot gibi tüm klasik eser- leri de sahneliyoruz. Toplu- luk 120 kişilik. Buraya sade- ce yansı, 60 kişi geldi. - "Zorbaw da dört ana ka- raktervar.Bukarakterlerisah- nede canlandınrkea oyuncu- hıkteknîlderindendeyaranan- dınıznu? KEVEHAZİ- Dansçüan- mız çok iyi bir eğitim aldı. Dans Sanat Okulu'nda sade- ce folklor, dans tarihi, dans tekniği gösterümiyor. Aynı an- da oyunculuk konusunda ders- ler de var. Bizde solo dans da dönen birhayat tarzı v^r. BU da insanlann içindeki sevgiyi, insan iüşkilerini, birbirine olan ilgisini öldürdil Kazancakis'in romanının da iletmeye çahş- tığı mesaj ve bence Theodo- ralds'in ve benim de söyle- ' mek istediğimiz şey, dünyada geçirdığüniz zamanı mümkün olduğu kadanyla mutlu yaşa- maya çahşmak. Bunu izleyici- lere aktarabilirsem ve izleyici- ler arasından iki kişi de olsaevi- ne mutlu dönerse işte o zaman bu amaca ulaşmış olacağım. - Macaristan'da dansm du- rumunedir? KEVEHAZt- Macaristan'da dans bir yandan son derece gelişiyor, diğer yandan çok • 'Bence her yaraücı, mesaj vermek zorundadır. Zorba'nın hayat felsefesi ile benimki birbirine çok yakın. Para, insanlann içindeki sevgiyi, insan ilişkilerini, birbirine olan ilgisini öldürdü. Kazancakis, Theodorakis'inve benim söylemek istediğimiz şey, dünyada geçirdiğimiz zamanı mümkün olduğu kadanyla mutlu yaşamaya çahşmak.' diye düşündüm. Hikâyeyi tü- müyle anlatıyoruz sahnede. Tüm bunlan yaparken de iz- leyiciyi sıkmamak önemliy- di. Çünkü hem kitapta hem de filmde çok fazla karşılıklı ko- nuşmalar var. Bunlan dansın diline çevinnek mümkün de- ğil. Aynca bence buna izin de verilmemelı. Onun için yakalanacak ana çizgiyle, dans dilinde, ama yine de roman anlatılabilmeliydi. - Dansçıbrmpm hepa lda- sik baleden mi getiyor? KEVEHAZİ- Evet. Ancak bizim repertuvanmızda Be- jart, Balanchme, Arvin AOey, edenler sadece dansçı değıller. Bunu sanınm sahnede de gö- receksiniz. - Neden "Zorba"? Bu gös- teri ile bir mesaj Uetmeyi dü- şündünüz mü? KEVEHAZt- Bence her ya- ratıcı, mesaj vermek zorun- dadn-. Bugünlerde çok önem- li bu. Ökbaşta benim kışiliğim- le Zorba'nın kişiliği birbirine çok uygun. Zorba'nın hayat felsefesi ile benimki birbinne çokyakm. Amatabii kibugün- kü dünyada, gerçı bunun Tür- kiye'de ne kadar geçerli oldu- ğunu bilmiyorum ama, gör- düğüm yerlerde para etrafin- büyük sorunlar yaşıyor. Kore- ografolarak, dansçı olarak çok fazla genç yetenek var. Kü- çük topluluklar oluşuyor. Biz- de dört büyük grup var. Öte yandan ise en büyük sorun, Macaristan'daki sanatçılara gereken ücretin verilememe- si. Muhtemelen buradaki so- runlar da aynı. Büyük üne sa- hip olanlar da başka ülkelere gidiyor. Sonuç olarak bu so- runun birkaç sene içinde çö- züleceğini düşünüyoruz. - Dans gelecekte de yaşanu- nı sürdürecek mi sizce? KEVEHAZİ- Bence, muh- temelen ve hatta kesinlikle evet. Ama bugünkü izleyici- lerin çok büyük ihtiyaçlan var. Çok iyi eserlerin ve çok iyi gruplann ortaya çıkması ge- rekiyor. Uzun vadede izleyi- ciyi kandırmak mümkün de- ğil. Bir süre manipülasyon ya- pılabilir. Kimi zaman sahne üzerine dans hakknıda hiçbir fîkri ohnayan, dans eğitimle- ri olmayan, çok kötü dansçı- lar çıktı. "Modernizm" adına izleyicilerin anlamaması için her şey yapıldı. Ama artık bu- nun sona erdiğini düşünüyo- rum. Kimileri de medya kana- hylakendilerini 'inûkemmel'' göstermeye çalıştılar. Bu de- mek değildir kı sürekli "Ku- ğu Gölû''nü sahnelemek zo- nındayız. Tabii kı gelişmemiz gerekiyor. Bunun için de çok çok iyi yaratıcılar var. Gerçi hepsi de 20. yüzyılın insanla- n ama, "moderncflik" yap- maya çalışanlardan biri değil- ler. Bana göre Maurice Bejart bu alanda en büyüklerden. - lzfcyiciikosıcaküişkrji yakalayabilmek adına neler önerebüirsiniz? KEVEHAZİ- Bunun için tam bir reçetem olsaydı, o za- man dünyanın en iyi koreog- rafi olurdum sanınm. Bir ke- resınde 50'li 60'lı yıHarda Kü- ba'nın en ıyı dansçısı olan Alon- zoya "Baİeninizlemesi gereken yolnedjr" diye sormuşlardı."tyi eser" cevabını vermişti. Mo- dern olabüir, klasik olabiür, folklor olabilir, her şey olabi- lir, ama en önemlisi iyi eser ol- ması. Buna da dansçılar, eleş- tirmenler değıl, ızleyıciler ka- rar verecektir. Fûsun Erbuhk ve ben temsfle haznia- nıyoruz. Oyunun başiamasma bir saat ya var ya yok. Birden kapıda bir komi- ser beiirdi. Hepimizi karakola götüre- ceğini söyledL. Hanımlannzabrta kay- dına geçmesi gerekhormuş. Komiser, 'Bu kadınlar evh ıse kocalannın iznı var mı, bekâr ise ebeveynlerinin habe- ri var mı, oyunculuk yaptıklannı bili- yorlar mı?' diye diretiyor.'' Oyunun başiamasma kısa bir süre kala oyunun yönetmeni Metin Serezti, bu anlamsız tartışmaya son noktayı koyuyor ve ha- nımlann hiçbirinin karakola gitmeye- ceklenni, gerekırse kayıtlan kendisinin yaptıracağını söylüyor ve tabii "Pa- ramparca" paramparça sinirlerle baş- lıyor, bitıyor. "O akşam ne denii üzfi- hlpetkiknmiştik.Buu>'gıüaınauzunyii- lar sürdü gttti. Istanbul dışındaki tur- nelerde hanım sanatçüar zabıta kayıt- lartna yazılıriardı." Peki, ya bugün? 2000 yılında? "Duyduğuma göre şim- diki uygulamada hem erkek hem de kadın oyunculardan savahk temiz kâ- ğıdı istenmekteymiş. BizTiyatroOyun- culan Derneği olarak bu tür kfiçük du- şûrücii işiemlerin arük kakünlmasını dihyonız» Böytesine onur lancı uygu- lamalar neden oyunculara reva görü- hıyor? Çok iizüdL." ••• Bu yaz "Şen Makas"la çıktığı Ana- dolu turnesinde benzeri olaylarla kar- şılaşan Tiyatro Kare'nin yönetmeni Nedim Saban'm söyledikleri de fark- lı değil. O da sanatçıya potansiyel suç- lu gözüyle bakıldığının altını çiziyor. "Anadolu turnelerinde ön sıralarda 5- 6 polis memurunun, eUerinde telsizkr- feotunnalarmıarakolağankarşdarol- duk. Sanatçüar her şekilde taciz ediK- yor.Gittiğinizyerdeoyna> acağınızoyu- nun metni isteniyor. Neden böyle bir denetim mekanizması? tstanbul'da ay- larca mnavan bir oyun, AnadoJu'nun birkentindeengeDenebüryor. 'Şen Ma- kas' oyununda üçüncfi boğaz köprüsû Oeflgilibir espri vardı. Osmaniye'de o espriyi çıkarttırdılar. Aynca, bir oyun- cumuzu asker kaçağı diyeperdeaçıhnak üzereyken karakola götûrmekistedOer. Askerliğini 10 yıl önce yapnuş olduğu- nu anlatamadık,dinletemedik. Oyun, o gece, poBsdenedmindeovnandı. Kapı- da bektediler. Oiay, karakokia anlaşıl- dı ama bizter manen ymrandık. Bir de şöyle bir durum var; emniyet müdürü hiçbir dayanağı ohnadan 'Bu gece bu oyun oynanamaz' diyebiür. Çünkü o gün poüs günüdür ya da bir devlet bü- yüğü (!) gebniştir. Bu nedenle de tiyat- roya polis gönderemeyeceğini beyan eder. Bu olavı aynen \ aşadık. Araya mîl- letvekiDeri, bakanlar sokarak son anda izin ahndı. Bilet satdmış ve oyun oyna- nhnıyor. Sebep? Yok." • • • Ve Altuıoluk'ta Genco Erkal'ın ya- şadıklan bu çirkinükler halkasınm şim- dilik son zinciri. Erkal'm 21.30'da oy- nayacağı "Can" oyunu için jandarma komutanlığmdan 21.13 'te izin çıkma- sı üzücü, üzücü olduğu kadar da düşün- dürücü bir olaydır. Erkal, konuyla ügi- li olarak yaptığı açıklamada şöyle di- yordu: "Altmoluk'ta oynayacağunızı dört gün önce kaymakamlığa bikürdik. Ancakjandarma,metni istedL Sonragü- venligisağiaNamayacaklannıbfldirdiler. Yazıh tebügat istedik,vermediler. Oyu- nun başlamasına 17 dakika kala izin venüeıf Oyun iptal edildi. Çünkü Gen- co Erkal, bu anlamsız bekleme sürecin- de (herhalde asabi) bir bağırsak enfek- siyonu geçiriyor... Bu olayın/olaylann mantıklı bir açıklaması olabilir mi? ••• Dikkat edilirse; bu olaylann hiçbirin- de adli soruşturma, suç duyurusu gibi aleni sansür uygulaması yok.Ama üs- tü kapalı bir baskı mekamzması, bir bezdirme politikası olanca gücüyle iş- liyor.Polis Vazife ve Selahiyetleri Ka- nunu, "Otel, gazino, kahve, bar, tiyat- ro, smema, hamam ve plaj gibi umuma mahsus istirahat ve eğknce yerterinin açüması. önce polisin tahkiki üzerine o yerin en büyük mülki amirinin verece- ği izne bağhdu-" diyor. Burada, "tiyat- ro"nun nasıl sınıflandınldığı ve buna bağh olarak da "sanafın ne anlama geldiği önemli bir tartışma konusudur. Aynı kanunun Ek 1 maddesi de dikkat çekicidir. tt Umumaaçıkyerlerde-.ger- ç^ldşivEyatophıhıldar,mahauınen bü- yük mülki amirine en az 48 saat önce- den müracaat suretijte oyun ve temsfl vereböir veya çesjtii şekillerde gösteri düzenleyebDir. Bunlardangenel ahlaka, devletin ülkesivemOktiylebölünmezbü- tünlüğüne veya anayasa düzenine aykı- nokluğutespitedflenler,mahalnnen bü- yük mülki amiri emriyle polis tarafin- dan menedflir- Diekçeleyapılacakmû- racaatta oyun,temsilveyagösteriye ka- tılan yönetici ve diğer kişflerin ldmHk, ikame^âhwtabryeÖeribeBrtiBr.'' San- sür ve baskı mekanizmasının çeşitli uzantılan güçlerini buralardan almıyor mu? Tiyatro örgütlerine,bu sorunlann çözümü hususunda çok iş düşüyor. YAZIODASI SELİMİLERİ Unutulmuş Bir Çeviri, Üzerine Krtabın adı G&minie Lacerteux. Ctoncourt Kar- deşler, Germinie Lacerteux'yü on dokuzuncu yüz- yılda yazmışlar. Türkçeye çevirisi 1949 tarihıne rastlıyor. Ziya Osman Saba çevirmiş. Bu kitabı ne zaman okuduğumu hatırlamıyo- rum. üsede miydim, yanm kalan üniversite öğre- niminin yıllan mıydı... Goncourt KardeşJer'e ilişkın bölük pörçük bilgilennn vardı. Ziya Osman Sa- ba'ysa çok sevdiğ'm bir şair. Adlar yan yana ge- lince, Germinie Lacerteux bana çok çekici gelmiş olmalı. . . . Ziya Osman Sî»t>a ozlu onsozunde diyor kı: "Zaten Goncourt'lar, patolojik vakalan ele almı- yoriar mıydı? İşte, Germinie Lacerteux, bu, köy- den gelip Paris kaldınmlanna kadar düşen hiz- metçi kadın da bir isteriktir. Onun girdiğı yeriere, ikikardeş de berabergirecek, geçtiği sokaklardan beraber geçecek, kır gezintilerine iştirak edecek ve gördüklehni, Germinie'n\n etrafındakileri, en gerçek bir şekilde, sanatkârane üsluplanyla bize duyurmaya çalışacaklardır. * Şu satıriarda 'roman sanatı'nın gizlennı yakalar, büyük heyecan duyardım. Bir kahramanınız ola- cak, bir roman kişiniz; onun yaşamını düşlemek, irdeiemekle kalmayacaksınız, onun yaşadıklannı da yaşamaya çalışacaksınız... Oysa o yıllarda, o, ilkgençlik yıllanmda tek bir ro- man kişisi yaşatamazdım. Böyle başlanıp arkası getirilememiş nice roman taslağı... Germinie Lacerteux'yü her zamanki 'roman oku- ma' coşkulanmla okumuştum. Goncourt Kardeş- ler'in ruh çozümlemeleriyle yüklü anlatımlanna da bayılmıştım. Ama her şeyden çok Ziya Osman Sa- ba'nın çevirisine kapılıp gitmiştim. Goncourt'lann yer yer çok uzun, karmaşık cümleleri, Türkçenin ustası bir şairin elinde, adeta oyuncakolup çıkmış- tı. Kısacık yaşamına şiirter, öyküler, yazılar sığdır- mış Nefes Almak şairi, hayli çetrefil bir romanı Türkçede su gibi okutabilmişti. Romanı sonra yeniden okudum. Bu kez gönlü- mü çelen Germinie değil, benim de artık hikâye- lerimde bir figür olan, yaşlı kız Matmazel de Va- randeuil'dü. Gerçi yaşlı matmazelin iç dünyası Germinie La- certeux'de öne çıkmaz. Onu yeniden kurgulamak okura bırakılmıştır. Bununla birtikte, Goncourt Kar- deşler okurun çabası için gerekli ipuçlannı ver- mişlerdir. Matmazel de Varandeuil bende hâlâ yaşar... K/i kalpli Ziya Osman Saba da yaşlı kızın alınya- zısından incinmiş olmalı: "(...) gönlümûz, asıl roman kahramanı Germi- nie'den ziyade, hanımı, ihtiyar kız, Matmazel de Varandeuit'ye kayacak ve kitabın sonunda, Ger- minie mukadder akıbete kavuşup öldüğü zaman biz, ona değil, belki, dünyada büsbûtûn kimsesiz kalan ihtiyar hanımına acıyacağız." Ziya Osman Saba'nın, romanı çevirirken neler hissettiğini çok düşünmüşümdür. Çeviri elbette bir edebiyat sanatıdır. Bir eseri yazıldıgı dilden baş- ka bir dilde yeniden var ediyorsunuz; azımsana- cak sanat çabası mı?! Kaç aydaçevirdi? Hangi mevsimlerdi? Hangi ev- de oturuyordu Ziya Osman, Misakı Milli Soka- ğı'nda mı, günleri nasıl geçiyordu?.. Baudelaire'in Poe çevirileri Fransız edebiyatı için başlı başına ilgi odağı oluşturmuştur. Poe'nun Ba- udelaire şiirindeki etkisi, Baudelaire'in Poe öykü- lerine Fransızcada kazandırdıklan, vb. Benimle yaşrt Germinie l_acerteux çevhisi için bel- ki tek satır yazı yayımlanmamıştır. Küttürurnüzeerriekverenlereteşekkürborcumu- zu acaba çok uzak bir gelecekte ödeyecek, öde- yebilecek miyiz? Takvimde Iz Bırakan: "Çocukluğum, çocukluğum... I Uzakta kalan bahçeler", Ziya Osman Saba, "Çocukluğum' Uusiararası EskJşeNr Festfyali 6 yaşında • Kültür Servisi - Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Eskişehir Festivali, 7-15 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Başlangıcından bu yana bin beşyüz yetmiş iki yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayan festival, altıncı yılmda da caz, -_ klasik müzik konserleri, tiyatro ve dans gösterileriyle izleyicüeriyle buluşacak. Açılışı Şef Ola Rudner'in yönetimindeki Viyana Flarmoni Orkestası konseriyle gerçekleşecek festivalde, uluslararası sanat fcstivalleri kavramının Anadolu'da yaygınlaştınlması amaçlanıyor. SpiPit of Ttıe Dance'tzmip'de • İZMİR (AA) - Irlanda Uluslararası Dans Grubu'nun 'Spirit Of The Dance/New Millenium-Dansm Ruhu' adlı gösterisi, 18-20 Eylül tarihleri arasında Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda yer alacak. Irlanda dansını, bir aşk hikâyesiyle tap dance, caz, flamenko ve klasik balenin uyumuyla birleştiren topluluk, üç yıllık bir çahşmanın ürünü olan gösteriyi, yaklaşık üç yüdan beri dünyanm birçok kentinde sahneliyor. Beatles, Rolling S\o n e S ; ca^ lrfanda folk ve klasik piyanodan etkilenen David King tarafindan gerçekltşt irilen yapımm müzik GD'si, halen dünyada en ço jc satanlar arasında bulunuyor. Gösteriyi tstanbul'dan sonra Izmir'e taşıyan topluluk, kırk sanatçıdan oluşuyor. Başbalerin tarafunlan oynanan Spirit (Ruh) rolü hariç, dansçılar tüın d a ^ türierinde rol ahyor. Gösten Izmir'den ^^^ 22-24 Eylül arasında Ankara'da sahnelenecek. BUGÜN ~ • 3. ULUSLARARvsi İZMİT SOKAK TİYATROSU FESTtVALİ'nde sa^t 20 00'de fiıar müdürlüğü önün- de DenisTricotveKinjpanyası'nın 'Ateştld&i'adlı gös- terisi, saat 21.30'da von Magnet'ın konseri ve La Ma- Ma'nın tüm gün süiecek olan 'Gerçek Rüyalann Mi- man'adh atölye çalş m a s ı izienebilir. • BEYOGLU SDVEjviASrnda 'Genç sinemacılar- dan seçmeler' kuşiğ^da Whn VVenders'm 'Buena Vısta Sodal Qub' £»ül fümj ızıenebılır. (251 32 40) • O M İ L T O I T J Z t ' saat 21.00'de Maor jjevlet Balesi Zorba' balesıni sergileyecek.(275 "4 41j
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear