25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2000 PERŞEMBE DİZİYAZI Pusula gibi değw ı S0LGE1ECEGI TABTI$IYOR ORAL ÇALIŞLAR BARIŞDOSTER -12- FELİPE GONZALES (tspanyol Sosyalist Partisi ûderi) D emokrasınin iyıleştirilmesi, ba- na her zaman sosyalizmin doğ- ruya en yakın tanımı olarak gö- rünmüştür. O nedenle sosyaliz- min. özgürlûkten yoksun olarak tarihsel or- taya çıkışlan benim için her zaman insan- lann özgürlüğe kavuşturulması yönündeki amaçlanmıza ıhanet anlamına gelmıştir. Ta- rihsel görevimızin bır hedeften çok bir yol olarak tanımlanmasının nedeni'de budur. Si- yasal fikirlerın. cennet benzeri sonuçlar sunmaya çahşan teolojılerle sıstematikleş- tinlmesı. komünıstlerin ya da faşistlerin yaptığı gibı her şeyi kapsayan transandan- tal, dinsel algılamalara benzer. Geriye dönüp bakacak olursak, siyasal, ekonomik ve sosyokül- türel demokrarikleşme çabala- nmızın 20. yüzyıla damgasını vurmuş olduğunu görürüz. Yük- seliş ve düşüşlerle dolu, ancak sü- reğen olan ve insanoğlunun gi- derek daha özgür kılmmasını he- defleyen bu mûcadelede yalnız olmamamıza rağmen bu müca- delenin odak noktasını bizler oluşturduk. Temsili demokrasi. sansürlü ve erkek ege- men bır dönemden, kadın ve erkeğın oy vermesini ve kaülımını saglayan evrensel- Hk dönemine geçiş yapmıştır. Yüzyılın ba- şından bu yana süren ve demokratik sosya- lizmin eşitlıkçi felsefesimn önemli bir kıs- mını devralan feminist hareketin katkısı, derin bir kûltürel transformasyondan son- ra paylaşımcı demokrasi yolunu izleyen "Baüh" ülkelerdeki solun bu talebe sahip çıkmasını sağlamıştır. Sanayi devrimiyle birlikte gelen piyasa ekonomisı sosyal bir boyutun varlığıru ka- bul etmiştir. Bu durum, yalnızca işçiler açı- sından değil, aynı zamanda tüketıciler açı- sından geçerlidir ve sosyal demokrat hare- ketin ve diğer ilericı hareketlerin hem mu- halefetteki hem de iktidardaki bastırmala- n sayesinde ortayaçıkmıştır. Bu, 're&hdev- leti' olarak bilinen sosyal kaynaşma tabanı üstünde yükselen ve piyasalann demokra- tikleşmesi olarak nitelendırilebilecek olan bir olgudur. Bu sosyal boyut, aynı zaman- da sanayi toplumunda piyasa ekonomisı modelinin sürdürülebilir kılınması açısın- dan da kilit unsur olmuştur. Gelişen sosyal adalet ile birlikte özgür- lüklerin elde edilmesı yolunda venlen sü- rekli savaş, sanayi devriminin piyasa eko- nomısinin, kendısini hızla gerekli sosyal boyuta uyumlu kıldığı bir toplum yaratmış- tır. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonrakı otuz parlak zafer yılı olarak bildiğimız büyük başan işte budur. Sanayi devriminden teknoloji devrimine hızlı bir geçiş ıle belirlenen bir cag değişi- mıyle karşı karşıyayız. Bu değişimin içeri- sindeki en önemli unsur enformasyon dev- rimidir. Bu değişimin ilk adımlan, finansal ve ekonomik gücün giderek büyük grupla- nn elinde daha fazla yoğunlaştıgını, temsi- li demokrasi ile siyasetin rolünün zayıfla- dığını ve sosyal eşitsizliğin sürekli olarak arttığını gösteriyor. Meslektaşımız Francisco Pfena Gomez'in kişiliğine ve yaptıklanna duyduğum saygı nedeniyle cenaze törenine katıldığımda Os- lo toplantısında dayanışma ile ilgili olarak dile getırmiş olduğum bir fikri anımsatmış- tım. Şımdi, kendimi tekrarlama pahasına da olsa aynı fîkri burada yıne dıle gerirece- ğim. Dayanışma, temsil ettiğimiz hareke- tin başlangıcında, sınıflararası dayanışma ya da bir başka deyişle, fabrikada, mahallede, aile içerisinde ve okulda paylaşılan bir ya- şam deneyiminden doğan dayanışma ola- rakalgılanıyordu. Somutbir deyişle, tüm ha- yat çevrimi içerisinde nesılden nesile ve be- şıkten mezara sürüp giden bır dayanışma. Sanayi toplumunun üretim sistemine öz- gü bu yaşam deneyiminin paylaşımı, gün be gün yaşanan kûltürel, eğitimsel boyutlan ile birlikte enformasyon devrimi olarak da an- laşılan teknoloji devriminin etkisiyle deği- şime uğruyor. Bu dunımu, yapılan işin ken- disinde, endüstriyel ılişkılerde ve sosyal alışkanlıklarda da görmeye başlıyoruz. Iş- çi artık makinenin bir parçası değildir; çün- kü üretim hattı ortadan kalkıyor ve böyle- likle o, sanayi devriminden önceki zaman- larda çobanın hayvanlan iş araçlan olarak kullanmasına benzer şekilde "makinelerin çobanT haline geliyor. Çahşan kişı açısın- dan onur kazandıncı bir yanı olan bu olgu 'İrticanın kaynağı halk değil' ALPASLAN IŞIKLI (Oğretim Öyesi) - - l - Yeryüzönü, değneksizdöiâşiP *' bileceği birfcüresel köy konumuna getirmeyi önemli ölçüde başarmış olan uluslararası sermaye, yeni bir tûr imparatorluk dönemini başlatmış bulunuyor. Küresel totalitarizmin çığırtkanlan, etekleri zil çalarcası- na ideoiojilerin sonunun geldiğini ilan ediyorlar. Oysa, küresel impa- ratorluğun kendisinin insanlık tari- hinin en bağnaz ideolojilerinden bi- risi olan yeni liberalizm üzerine giz- lemeleri mümkün değil. Topyekûn insanlık açısmdan sosyal ve ahlaki çöküşü de beraberinde getiren bu durum nasıl son bulacaknr? Genekü- reselleşme ideologlannın savladık- lan gibi "tarihiıı sonu"nun geldigi- ne, dolayısıyla bu durumun ebedi- yete kadar süreceğine mi inanaca- ğız? Geçen asnn başuıda ulusumuz, 1917'nin ardmdan 1919'dabaşlat- tığı Kurtuluş Savaşı zaferiyle, vak- tiyle Roma Imparatorluğu'na karşı ayaklanmanın başım çekmiş olan Spartaküs'ü anımsatan bir rol oyna- rruştı. Türkiye, bu sabıkasından (!) ötürü ve tarihsel ve coğrafi özellik- leri dolayısıyla, yeni dünya düzeni imparatorluğu döneminde debır lür Spartaküs rolü oynayabilir mi? Bu olasıhğa karşı gereken önlemlerakn- mış, uygun bir nezarethane de bu- lunmuştur. Bu nezarethane, Avrupa Bırlığı'nin kapısmdaki bekleme oda- sıdır. Ülkemizi yönetenlerin, Avru- pa Birliği'ne dahıl edilme tutkulan ve hayalleri, bu bekleme odasında çok ağır koşullara boyun eğmeye hazır olarak beklememizi sağiama- ya yetmektedir. Bunun için hiçbirka- rar organına katılmadığımız, ancak her türlü karanna kendimizi tabi kıl- dığımız gûmrük birliği denilen hal- -, **• — kayı boynumuza kendi elierimizle geçirmiş bulunuyoruz. Bunun ar- dmdan Ege ve Kıbns ile ilgili taviz- ler gelmektedir. Bu arada Demirel, "Tbıp'unbüyügûheyt>ede''demış- tir. 2-Etnik bölüculükle Yugoslavya, cehennemmisali birkaos yaşayıppa- ramparça olduktan sonra, ünlü ikti- satçılardan Branko Horvat, bir ya- zısında da bu duruma nasıl siirük- lendiklerini şöyleanlatır: "Önceül- kenin Hırvatistau ve Sfcrvenya ^bi zengin bölgelerindeki egemen un- suriann zihni çefinmiştir. Avrupa fle avantajh birffişkiiçine girmeleri için yoksul bölgeteri sırtlanndan atma- bın gercktiğine ikna edilmişlerdtr. Somında,etniktemizlik denfleıı vah- şete kadar varan acsfa oiayiann ge- kn-tmaian beHrteyici roi oynamış- PKK, Sevr'i diriltmek için kan döktüğünü defalarca açıklamıştı. Sevr, dün kimin yaranna ise bugün de onlann yaranna olabilir. Kesta- neyi ateşten alanın yemesi kural de- ğildir. Hhter, 2. Dünya Savaşı öncesin- de patlak veren ekonomik sorunla- nn ka>Tiağı olarak Yahudileri gös- termiştı. Bugün de etnık unsurlar, ka- pıtaJizmin ve yeni dünya düzeni ege- menlennin bu temelde dayarüklan modelin ayıbını kapatmak için bir incir yaprağı gibi kullanmaktadır. 3- Irticanın kaynağı halk da de- ğildir, halkm dinsel inançlan da de- ğildir. Irticanın kavnaği dün neyse bugün de odur. Dün, Kuvay ı Milli- yeciler, ŞeyhSaid'in ve SaâMdh'nm arkasındaki emperyalist tertipleri isabetle açığa çıkarmışlardı. FaHh Rıfla, öncelikle tehlike olarak "rf- tindir şapkanuı üzerindeki sank" üzerinde durmuş, "en büyük garp düşmanı garptar" demişti. Bugün ise her şe>r zaten açıkta oynandığın- dan, görmez için yalnızca görmek istemek yetebilir: Kaplan, nerede palazlandmldı. Kemalizmin ycrini almak üzere " nnnh tstam" nereden pompalandı?.. 7 SORU "Sol, dünyada ve Türkiye'de geleceği tartışıyor" yazı dizisini sosyalist, sosyal demokrat aynmı yapmadan herkese aynı sorulan sorarak hazırladık. Işte sorduğumuz 7 soru: 1. Türkiye - AB îlişkileri. 2. Kürt Sorunu / Güneydoğu Sorunu. 3. Siyasal îslam / Şeriat. 4. Kadın Somnu. 5. Çeteler ve Devlet. 6. Medya. 7. Sosyalizmin / Sosyal Demokrasinin Geleceği. yaygm işsizlığe yol açıyor. Aynı zamanda eğitim sistemini, sosyal ilişkileri ve hatta ki- şinin kendi ailesi içindeki ilişkilen de kap- sar şekilde, içinde yaşamakta olduğu top- lumun yaşam biçimi de değişiyor. Dayanışma düşüncesi, yeniden dağıtım- la ve Baü kültürü açısından da maddi zen- ginliklerin yeniden dağıtımıyla bütünleş- miştir. Özelde ise küresel boyutta bir plan temelinde, aşın yoksulluğa ve hastalığa kar- şı verilen bir savaşa dönüşüyor. Gelışmış top- lumlanmızm bağnnda bız bunu "refah dev- leti" dediğimız şeyin sürdürülmesiyle ıliş- kilendinyoruz. Eşitsizlikleri azaltmaya yö- nelik bir yeniden dağıtım anlamına gelen da- yanışmanın temelinde bir değişiklik yapıl- ması gerekmiyor. Fakat hem toplumlan- mızda hem küresel ölçekte daha üst düzey- de bir kaynaşma yaratmak için nelenn ye- niden dağıtılması gerektıği yeni gerçeklik- lerin ışığında analiz edilmelı ve böylelikle ışlerlıği olan öncelikler ortaya çıkanlarak bunlann yeni ekonomik ve sosyal gerçek- liğin içerisinde varlıldanru sürdürmesi sağ- lanmalıdır. Yoksulluğa ve onun en sefil bir ortaya çıkış biçimi olan açlığa ve hastalık- lara karşı yürütülen mücadele, eğitimin ve teknolojinın yeniden dağıtımı yapılmadık- ça ve kişisel girişim yetenekleri geliştiril- medikçe başanlı olamaz. Ne var ki, küreselleşmenın ve teknoloji devriminin yeni gerçeklığınin ürettiği ve giderek kötüye giden farkhlaşmalar bizi ye- ni çözümler aramaya yönelteceğine, savun- macı bir tutuma ve giderek artan bir asabi- yetle klasik çözümlerde ısrar etmeye yö- neltiyor. Emperyalizmin aracı şeriat SENAL SARIHAN (Avukat} 1-) AB'ye girrne sorunu, bugün ülke- mizde demokrasinin kurumsallaşması- nın otmazsa olmazı gibi sunulmaktadır. Oysa bir ülkenın demokratikleşmesi ve gerçek anlamda insan haklanna dayalı bir hukuk sistemine kavuşmasında temel dinamikler, ülke halkı ve demokratik ku- ruluşlandır. Bugün pek çoğumuz, ülke- lerin gelişmesindeki temel etkenin kendi gücüne güvenmek olduğunu unurmuş gö- rünüyoruz. Neredeyse bugün "refonn" adına yapılan her şey, "AB istiyor" anla- yışı ile yapılıyor. Oysa, iyi ve doğru olan-, lan önce Türkiye Cumhuriyeti yurttaşla- n istemektedir. Unutmayalım ki AB, esas olarak sermayenin ittıfakıdır. Bu ıttifak ,t içinde eşit durumda olmayanlann büyük " sıkıntılarla karşılaşacağı açıktır. Eşitler arasmda kunılmamış birlikler, daima olumsuzluklara gebedir. 2-) Bugün dünyanın pek çok yennde em- peryalizm, halklan din ve milliyetler te- meli üzerinden birbirine düşürmeye, kır- dırmaya çalışıyor. Ûlkemızde, özellılde son on yıldır yoğun biçimde yaşanan boğaz- laşma, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlan- nın istemi değildir. Kürt ve Türk etnik kö- kenli insanlanmiA Ulusal Kurtuhış Sava- şı'nda, bağımsızlık için omuz omuza sa- vaştılar. Bu geçmış, onlann birbirlerine kurşun sıkmalanna, hatta sırtlannı dön- melerine dahi izin vermez. Yakın geç- mişte yaşanan olumsuzluklar karşısında, kurtuluşu, "büyük" devletlerin ellerine terk eden ve Türkiye insanınm duygula- nnı yok sayan anlayışlan taşıyanlann, önemli bir bölümü, bugün yanlış yaptık- lannı açıkça ifade ediyoriar. Çözüm, bir- lik ve kardeşlik bilincinden doğacaktır. 3-) Şeriat, emperyalizmin Cumhuriye- ti yıkmak için kullandığı paslı bir araçtır ve iktidara gelmesı, başta kadınlar, ay dm- lanma ateşi ile yürekleri ve bilinçleri ay- dınlanmış tüm halkı. ortaçağ karanlığına mahkûm edecektir. Demokratik ve laik hu- kuk sisteminin lezzetini bilenleri, bu tat- tan uzaklaştırmak istemek, özünde bir uçuk maceradır. Kubüay'dan, Madımak'a şeriatçıların her saldınsı, dirençle geri püskürtûldü. Ancak, son dönemde, özel- likle sol kesirnden kimi arkadaşlanmı- zm, şeri dûşüncelerin ve örgütlenmelerin yayıhnasmı bir demokratik olgu olarak ni- telemeleri ve bu kesımlerin birlikte dav- ranmalan, açık bir yanılgıdır. 4-) Olkemizde kadınlar, Cumhuriyet devrimleri ile özgürteşmelerinin yasal te- meline kavuştular. Medeni Yasa; özellik- le kadmlar için en önemli yasal kazanım- lardan biridir. özellikle yasanın gerek- çesi, TC'nin yeni rehberinin bilim oldu- ğunu açıkça vurgulamaktadır. Cumhuri- yet devriminin yanm bırakılması, ülke- mizde kadın sorunlannın çözümünü en- geHerruştif.Bugün kadınlar,fcemKovay-at> ı Milliye ruhunun bağımsızlıkçı kim{i|j-;;? ni hem de Bahriye Üçok'larm laik düşürt- ' cesini rehberalarak mücadele edıyor; salt kadın haklan değil, genel demokratik is- terrdere ilişkın mûcadelede de yoğun bi- çimde yer alıyorlar. Kadınlar, kendi öz- gün sorunlannı ihmal etmeden, gerçek kurtuluşlaruun bağımsız bir ülkede, bir bü- tün olarak halkın özgürleşmesi ile müm- kün olduğu bilincı ile mücadele ediyor- lar. 5-) Türkiye 'deki çeteleşrne ve devletin çeteleri kullanması. Türkiye'nin NATO'ya girişi ve kontrgerillamn kuruluşu>ilebaş-, ladı. Emperyalizme bağımlılıktan kurtul- madıkça bu sorun çözülmeyecektir. Çe- telerin en etkin olduğu dönem, dışarıya bağmüılığm en fazla olduğu 12 Mart ve 12 Eylül sonrası dönemidir. 6-) Medya, büyük oranda tekelleşmiş ve dışanya bağlı hale gelmiştir. Halkm ıs- temlerini dile getiren basm organlan par- makla sayılacak kadar azdır. Basının ar- kasındaki maddi güç, çoğu kez hukuk il- kelerini yok sayan, haber verme görevi ye- rine dedıkodu üreten ve bilinç kanştıran yeni bir medya anlayışmm yaratılmasına neden olmuştur. Bu konuda evrensel il- keler ışığında hukukçulardan başlayarak yeniden düşünmeye gerek var. 7-) insanhğın kurtuluşu, sosyalizmle mümkündiir. İnsanlık bu gerçegi yeniden keşfedecektir. Türkıye'de bugünkü sosyal demokrasi, büyük ölçüde Kemalızmden kopmuş, Avrupacı. özelleştirmeci bir sos- yal demokrasi haline gelmiş, kaderinı de dünya sermayesinin kadenne bağlamış- tır. Bugün sosyalistler, Kemah'stler, ulu- sal güç birliği için tüm bağımsızlıkçı güç- lerbirleşmek zorundadırlar. Kurtuluş Sa- vaşı'nda uygulanan politikalara yeniden şiddetle gereksinim vardır. Türkiye'de sosyalistlere ve sosyal demokratlara ge- reken ruh, Kuvay-ı Milliye ruhudur. nr m Türkiyeiçin ütopyadırProf. M.TAHİR HATİPOĞLU (Tüm Öğretım Üyeleri Derneğı Genel Başkanı) Türk solu, geleceği ciddi şekilde tartışmalıdır. Tür- kiye"nın geleceği soldadır. Sağ, elli yıldır iktidar- dadır. Bugünkü çıkmaza sağla ulaşılmıştır. Bu çık- maz; ödenmesi güç borçla, tam bağımsızlığm yi- tirilmesiyle, insanlararası eşitsizliğin derinleşme- sıyle, karnu hizmetlennin parayla satıhnasıyla kar- şımızdadır. Öyleyse, Türkiye, sol çözüm içinTür- kiye'ye özgü solu tartışmalıdır. Bu nedenle Türk solu geleceği tartışmalı ve ulusalcı çözüm yollan- nı üretmelidir. Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye'nin aleyhine so- nuç verecektir. AB, Türkiye'ye bakışını daha çok etnisıte üzerine kurmaktadır. Benzer bakış Tanzi- mat sonrasında da olmuş ve Osmanlı parçalanmış- tır. Oysa ki, Türkiye'nin, her zamankinden daha çok ulusal bütünlüğe gereksinmesi vardır. Öte yandan Türkiye, insan haklan, hukukun üstünlüğü, de- mokrasi ve düşün özgürlüğü konulannda AB öl- çütlerinin çok üstüne çıkmalıdır. Türkiye'de bir Güneydoğu sorunu vardır. Bu ara- da Kürt sorunu da vardır. Bu iki sorun iç içedir. Gü- neydoğu sorunu aşıldığında Kürt sorunu da çözü- lecektir. Temel sorun ekonomiktir. Bölge halkı iş- sizdir, eğitimden, sağlıktan ve aydınlanmadan yok- sundur. Halk Cumhuriyet'i bile yaşamamıştır. Bu sorunlar çözüldüğünde kendini Kürt olarak ifade edenlerkendilerini Türkiye'nin aynlmaz parçası sa- yacaklardır. Benzer olgular pek çok ülkede vardır. Bunun yanında, Kürtçenin konuşulması, Kürtçe ya- yın yapılması, özel radyo ve TV yayınlanna izin verilmesi, Kürtçe kurslann açılması gibi istekle- rin karşılanmasmdan korkmamak gerekır. Türkiye'yi tehdit eden en önemli sorun siyasal tslamdır. Siyasal lslam sorunu bütün diğer sonın- lann üstündedir. Burada en ufak ödün verilmeme- lidir. Şeriatı güçlendiren cehalet, taassup ve yok- sulluk yenilmelidır. Siyasal lslamda insan hakkı, hukuk ve demokrasi gibi insana kişilik veren çağ- daş değerler yoktur. Cumhuriyetin altı ok değerle- rine sahip çıkılmahdu". Ne var ki, ilk yıllardakı ka- rarhlık, verilen ödünlerle zayıflamış ve Cumhuri- yet' in en büyük düşmanı kara kuvvet yeniden hort- lamıştır. Türkiye, kadın sorununu bana göre aşmıştır. Aşamadıklan varsa -az da olsa var- aşacaktır. Bu- gün Türkiye'de yükseköğretim öğrencilerinin yüz- de 44'ü, öğretim elemanlannın yüzde 34'ü kadın- dır. Cumhuriyet en çok bu alanda başanlı olmuş- tur. Böyledir diye sessiz kalınamaz. Kök henüz toprağm altındadır. Güneşi ve suyu bulduğunda eskisinden daha gür fişkırabilir. Türkiye, yıllardır çete ağına tutsaktır. Çeteleş- me kurumsallaşmıştır. Bu da çok büyük tehlikedir. Çeteler sağın ürünüdür. Bunun nedeni Türkiye Cumhuriyeti'nin, kendisini seven, insanlan seven, eşitlıkçi sol görüşe düşmanlığıdır. Türkiye'de top- lum önderi sol aydınlann çoğu eziyet görmüştür. Ne yazık ki bu eziyetçi bakış bugün de vardı. Sol düşmanlığından sağ çete doğmuştur. Türkiye sol görüşün eseridir. Medya, Türkiye için hiçbir dö- nemde bu kadar tehlikelı olmamıştır. Emperyaliz- min ve işbiriikçileri medyayı kullanmaktadır. Med- ya artık halktan, kamudan ve insandan yana yazı- lara ve haberlere yer vermiyor. Özellikle çok sa- tışlı gazeteler uyutucu yaym yapıyorlar. Bunu her gün yaşıyoruz. Medya ulusalcı çizgiye çekilmeli- dir. Bunun ilk koşulu tekelleşmenin önlenmesidir. Medya bağımsız düşünceye de en büyük engeldir. Medya beyin yıkama servisine dönmüştür. Halk medyaya karşı örgütlenmelidır. Sosyalizm, Türkiye için ütopyadan öteye gitme- miştir. Günümüzkoşullan böyledir. Şeriat tehhke- sini aşamayan bir ülkenin sosyalizme geçmesi mümkün değildir. Hedef sosyalizm olabilir, olma- lıdırda. Ancak, şimdikı durumda. Türkiye'yi ile- riye götürecek sol sosyal demokrasiye büyük ge- reksinme vardu 1 .0 nedenle kendisini solda gören- ler, sosyalistler ve sosyal demokratlar, Atatürkçü- ler epeyce bir süre birlik içinde olmalıdırlar. Bu ol- madığında, çeteleşmiş devletin çızmeleri altında ezil- me sürecektir. Yaşam bunu dayatmıştır. Olan bize ve halka olmaktadır. YARIN: OSCar LafOlitalne (Eski SPD Genel Başkanı), Alaaddln Dinçer (Eğitim-Sen htanbul 2. Bölge Başkanı), Haşmet Atahan (68 'liler Birliği Vakfı Başkanı), EŞber Yağmurderelİ ('Avukat-Yazar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear