25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURfYET 10 NİSAN 2000 PAZARTE OLAYLtAlt olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Bilgi Avrupası' ve Türkiye DenİZ JLAjALBogaziçi Üni. öğr. Ûy., Marmara Üni., Av. Top. Ens. G ünümüzden 13 yûzyıl önce yaşamış olan Sokrates, 14 Mart 1995'te Avrupa'nın eğitim ve kültûr dün- yasına "sanaT olarak yeniden iniş yaptı. SOKRATES adlı eğitim programı çerçevesinde Avrupa Birliği'nin (AB) 15 üye ülkesi, Avru- pa Ekonomik Alanı (EEA) içindeki Izlanda, Lihtenştayn ve Norveç, AB 'ye adaylık statüsü kazanmış olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri (CEEC), Mal- ta, Kıbns ve 2000 yıhndan itibaren aralanna yeni katılacak olan Türkiye, üniversite ögrencilerinin egitim ve araş- tırmalannda geniş kapsamlı bir birlik- telik içinde ılerlemeye başladılar. Avrupa Konseyı'nin ve Parlamento- su'nun aldığı 24 Ocak 2000 tarihli ka- rara göre (Karar No: 253/2000/EC), 1 milyar 850 miryon EURO'luk bir büt- çe, 31 Aralık 2006 tarihine kadar sü- recek eğitim projelerini kapsayacak etkinlikler için aynldı. Bir "bflgi Av- rupasTnın yaratılması, eğitim ve öğ- renimde Avrupa boyutunun vurgulan- ması, kişilerin etkin yurttaşlık bilinciy- le donanması ve iş alanJan için hazır- lanması, programın genel hedefleri arasında ifade edilmekte. Avrupa Birliği'ne adaylık yolundaya- pılacak çeşitli işlerin arasında çok önerrdı bir kalemi de, özellikk yüksek öğrenimde süratle gerçekleştırmemiz gereken, akademik kredılerde ve ders iceriğinde uyum, diplomalardahil de- ğişik düzeylerdeki sertifıkalann kar- şılıklı tanınması, Avrupa dillerinde uz- manlaşma gibi atıiımlar oluşturmak- tadır. Avrupa kendi içinde yoğun bir bj-ci- mde yüksek öğrenimini taruşıyor: Üni- versite ögrenimınde nasıl bir "Avrupa abun" yaratılmalıdır ki, Avrupa kültü- rünûn olağanüstü düzeyine ve bilım- sel konulardaki zengin geleneğine ya- kışır birçekicilikle bütün dünyada genç beyinlerin ilgi odağı olsun! Her konuda olduğu gibi, yüksek öğ- renim alanına da önemli bir ekonomik gırdi bilincıyle bakan ve ABD ile re- kabet edebilecek düzeye ulaşma dür- tüsüyle yaklaşan Avrupa, bu hedefin aslında bir sooıtç olabileceğinin, bir başka deyişle ancak egitimde en iyiye ulaşılmasıyla, genç ınsanın araştırma ve çeşitli hizmet gereksinimlerine en iyi yanıtın verilmesiyle sağlanabile- ceğının farkında. Yüksek öğrenimde Avrupa ülkele- rinde bir örnek olmasa da düzeyi be- lirli ve kıyaslanabilir yeteriiliklerin, derecderin ve dfylotnalann yer alma- sı en başta gelen bir uyumlaştırma he- defı olarak tartışılmaktadır. Ikı ana sü- reci içeren bir yüksek öğrenim mode- linin benimsenmesiyle, lisansüstü gi- riş noktaJannın ve yatay/dikey geçiş- lerin kolâyca uygulanabileceği bek- lenmekte. Birinci lisans sürecinin mutlaka ay- m yollardan katedilmesi gereken biraşa- ma olarak görülmesinin "dtşlavTcıhk" olacağı düşünüldüğünden, ikinci li- sansüstü sürece geçmede değişik fir- satlann da yaratılması ve tanınması is- teğibelirtilmekte.(l) Haziran 1999'da Bologna'da Avru- pa Eğitim Bakanlannın yaptığı top- İantıda ve bundan biryıl önce, 25 Ma- yıs 1998'de, Sorbonrte Üniversitesi 'nın 800. kuruluş yıldönümü kutlamalany- la birlikte yapılan "Sorbonne Toplan- üsı''nda ele ahnan konular ve vanlan sonuçlar "Avrupa febefesi n yle yakın- dan bağlantılı: Bireyin eğitim yoluyla Avrupalı biryurttaş olarak yetiştirilme- si için gereken yatınmm hiç aksatılma- masının ve en geniş "Avrupa AlanTna yayılmasının önemi vurgulanmakta- dır. Ekonomi ve iş alanlan açısmdan bakıldığında bireye yapılan yatırım karşılığını rekabette ulaşılacak olum- luluklarda belirleyecektir. Aynı zaman- da bir "Bilgi AvrupasTnın yaratılma- sıyla, kültüre, bilime, sanata ve insa- noğlunun anlaşılmasına ve açıklanma- sına da sürekli bir katkj akışı sağlana- caktır. 1999 Bologna Forumu'nun hazır- lıklan arasında AB Eğitim Bakanlan, Yüksek Öğrenim Genel Başkanlan, AB RektörlerKonferanslan Konfede- rasypnu (CPU), Ekim 1998'de Avru- pa Üniversiteleri Derneği (CRE) ile işbirliğı yaparak, Avrupa Komisyo- nu'nun eğitimden sorumlu 22 numa- ralı Genel Müdürlüğü'ne birproje öne- risinde bulunmuşlar, sonuçta ''Yük- sek Öğrenimde Yapılanmadaki Eği- Hmfer" adlı bir rapor hazırlanmıştır.(2) Ortaya çıkan tabloda, temel aynlık- lann en başta şu nedenlerden kaynak- landığı açıklanmaktadın a) Orta ve lise düzeyi eğitimin türü, derinliği ya da süresine bağlı olarak gençler farklı bilgı birikimiyle üniver- sitelere gelmektedirler; b) Yüksek öğrenimde alt birimlerin var olup ohnaması, ülkeden ülkeye farklılıklara neden olmaktadır; c) Yüksek öğrenime giriş koşullan, örneğin sınav gibi bir yerleştirme sis- temi ya da isteğe bağlı başvuru fark- lılık yaratmaktadır; ç) Ödenen harçlar, gönüllü ya da zo- runlu ödemebiçimlen de farklılık gös- termektedir; d) Derslerin düzenleniş biçimi, ör- neğin yıllık ders programlan veya bir ünite olarak sunulan ders; seçmeli/zo- nınlu dersler; smama biçimlerindeki farklılıklar, örneğin tek bir bitırme sı- navı mı yoksa birçok sınav sonucun- da kazanılan kredi tnı olduğu, farklı- lıklar göstermektedir; e) Derslerin belirli bir dilde görül- mesi ve bu dilin yeterlilik düzeyinin be- lirlenme yöntemi de uyumlaştınlacak farkJılıklardan biri olarak ortada dur- maktadır. Yüksek öğrenirnin yeniden yapılan- masında, Avrupa ülkelerinın hükümet- leri yaygın ve güçlü bir bıçimde daha kısa yüksek öğrenim sürelerini des- teklemektedirler. Kısaltma eğilimleri hem resmi sürelerin üzerine çıkılma- ması yönünde olmakta, hem de Al- manya ve Avusturya'da olduğu gibi yüksek öğrenimin geleneksel uzunlu- ğunu ve tekil sürecinı ıstendığınde "bachdors" (B. A.) ve •mastens" (M.A.) gibi ıki aşamaya bölmek şeklinde or- taya çıkmaktadır. Italya'da ve Fran- sa'da görüldüğü gibi yüksek öğrenim, çoğunlukla birinci ve ikinci lisansüs- tü süreçlere yerleştirilmektedir. Iki ba- samaklı yüksek öğrenim artık AB/ EEA ülkelennin hemen hemen hepsinde be- nımsenmiş durumdadır. Akademik kre- di transferlen konusunda, çoğu ülke- de ECTS (European Credit Transfer System) sistemiyle bağdaşabilecek dü- zenlemeler yapılmıştır ve bu eğılım giderek daha fazla sayıda yüksek öğ- renim kurumuna yayılmaktadır. Ayn- ca üniversitelerin özerk olması konu- sunda belirgin bir yönelmenin güç ka- zanmasının yanı sıra, kalite denetimi ve değerlendirmede yeni ve geniş kap- samlı girişimler yaygınlaşmaktadır. özellikle Atlantik ötesinden, yani ABD'den, giderek artarak Avrupa'ya "şube" kampüs modeliyle, "Fhuıchi- siııg n olarak ya da elektronik ("oo-ti- ne") öğrenim hizmetleri biçiminde it- hal edilmekte olan yüksek öğrenimin de bundan böyle Avrupa hükümetleri tarafından görmezlikten gelinmeye- rek daha bilinçli bir denetim ve göze- tün altına alınacağı vurgulanmaktadır. Haziran 1999, Bologna Bildırge- si'nde ortaya çıkan tanımlayıcı ılkele- rin en başında, yüksek öğrerum alanın- da yapılacak işbirliğiyle demokratık toplurnlann gelişmesine katkı sağlana- cağı gelmektedir. Üniversitelerin özerk (otonom) ve bağımsız olmalan; yapı- lanmalannda çoğulcu bir tablo sergı- leyerek, sürekli olarak değişim göste- ren eğitim ve toplum gerçeklerine es- neklikle yanıt verebilmeleri, ikinci il- ke olarak izlenmektedir. Aynı zaman- da ortakbirçerceve benimseyerek lark- lı sistemler arasında yeterlilikleri ko- layca belirlemeye uygun biryapı oluş- turmalan gereği ise, Avrupa üniversi- telerinin üçüncü önemli ilkesı olarak ortaya konulmaktadır. (1) EAIE Comments on the Bolog- na Declaration, The European Higher Education Area, Joint Declaration of the European Ministers of Educati- on, signedin Bologna, l9June 1999, http://www.eaie. nl/about/comments / Bologna.html, p.2. (2) Inge Knudsen, Project Report: TrendsinLearningStructures", 7Ju- ne!999. http://www.rks.dk/trends5.htm. 3 Mart 2000 tarih ve 23982 sayılı Resmi Ga- zete'de hem de öğreüm Birliği Yasası'nın 76. yıldönümünde "DfyuıetlşleriBaşlnıılığıKa- ran Kurslan ile Öğrend Yiırt ve Pansiyoııl»- n YönetmeBği" yayımlandı. Bu yönetmelığe göre Diyanet Işlen Başkanlığı, sürekli kurslann yanında yaz aylannda isteyenlere Kuran Kursu düzenleyecek, yurt ve pansiyonlar aça- bilecek. Bilindiği gibi 8 yıllık zorunlu eğıtunin ke- sıntisızlıği üzerine uzun tartışmalar olmuş, sonun- da tasan 18 Agustos 1997 tarihinde yasalaşmıştı. Da- ha yasa yapılırken o zamanki ANAP ve DSP hükü- metı, çocuklann ılköğretimın 5. sınıfından sonra hafta sonlan ve yaz aylannda Kuran kurslanna git- mesi için 4. maddeyı düzenlemiş, ancak Meclis'te bu madde reddedılmıştı. Buna karşın hûkümet, ya- sadan iki gün sonra Kuran Kursu Yönetmeliği'nde 5. sınıftan sonra Kuran kurslanna gitmeyi saglayan bir değişiklik yapmış, Eğit-Der de bu değışiklıği. 27.1.1998 tanhınde Danıştay 8. Dairesi'nde ıptal ettirnıişti Bu iptal ûzenne Diyanet lşleri Başkanlı- ğı 29 Mayıs 1998'de bu- genelge çıkararak yaz ay- lannda herkesi Kuran kursuna çağırmış, bu genel- ge de aynı gerekçelerle Danıştay'da iptal edilmişti. Ancak 18 Nisan seçimlerinden sonra hükûmet, da- ha öncekı Meclis ıradesını ve Danıştay'ın bu konu- dakı iptallennı hiçe sayan bir yasa çıkardı. Yasayla 5. sınıii bitıren ılköğretim çocuklannuı, isterlerse ya- zın Kuran kurslanna gıtmesını sağladı. Böylece 8 yıllık kesuıtisiz eğitim gölgelendı. Diyanet lşleri Hür ve Bilimsel Eğitim Olacaksa... MUStafa GAZALCI CHP MYK Üyesı Eğit-Der Genel Başka, Başkanlığı bu yasaya göre yukanda adı geçen yö- netmelıği düzenleyerek daha önce olduğu gibi iste- yen çocuklan yaz aylannda Kuran kurslanna çağı- nyor. Aynca Diyanet Işlen Başkanlığı orta ve yükseköğ- renim gençliğiyurt, pansiyon bulamazken Kuran kurs- lanna katılacaklar için yurt ve pansiyon açacak. Yoksul halk çocuklan bu yurt ve pansıyonlarda ve Kuran kurslannda duısel eğitimden geçecek. Anayasanın 42. maddesı "Eğhinı ve öğrenim. Atatürkikeleri ve inkdaplandoğrultusunda, çagdaş bffim ve eğitiınin esaslanna göre, devletin gözetim ve denetimi aJnnda yapılır. Bu esaslara aykın eğitiın ve öğrenim yerieri açdamaz" der. Yine Mjlli Egitim Temel Kanunu'nun 2. madde- si, çoculdanmızın••"lıûr ve bifanseT bu eğitim a\- masuu behrtir. Oysa bu kurslarda ve yurtlarda çağ- daş esaslara uygun hür ve bilimsel eğitım verilme- yeceği açıktu. Bunlann denetimi de bugüne değın yeterince yapılamamışnr. İyi niyetli kımi yurttaşla- nmız "Çoculdarumz din kültürü almasınlar mı, bu kursiar bir boşluğu doldurmuyormu" dıyebilir. Ha- yır, bir boşluk söz konusu değildir. Çocuklar ilköğ- retimde 4. sınıftan başlayarak 8. sınıfın sonuna ka- dar haftada 2 saat zorunlu dın kültürü ve ahlak bil- gısı dersi alu-lar. Ilköğretim 5 yılken çocuk 4. ve 5. sınıflarda 4 saat zorunlu duı dersi alırken 8 yıllık ya- sasıyla birlikte 8. sınıfin sonuna kadar 10 saat alma- ya başladı. Bu kadar dın kültürü ve ahlak biigisı dersinden sonra arkadaşlan dınleniricen bir kısun ço- cuğun 2 ay bile olsa Kuran kursuna gıtmesi doğru değildir. Daha fazla din dersi alması isteniyorsa ço- cuğun ılköğretunı bitinnesi beklenmehdir. Adı üze- rinde zorunlu ılköğretim herkesin aynı programla, aynı anlayışla aldığı temel eğitımdir. Bu egitimde ıs- teğe bağlı da olsa çocuklann bir bölümü ayn bir eği- timden geçmemelidir. Yalnızyurtiçinde değil, yurt- dışındakı çocuklanmızın da özgür(hür) ve bilimsel bir eğitim almastnı sağlayamıyoruz. 23 Şubat 2000 tanhinde Almanya ldare Mahkemesiy Berlin okul- lannda okuyan fürk çocuklanna duı dersi okuma hakkuu Mıllı Görüş Teşkılatı'na bağlı lslam Fede- rasyonu'na verdi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın cılız ıtirazı dışında hükümet bu konuda da sesini çıkar- madı. Tersüıe Başbakan BülentEcevit 1 Mart 2000 tarihinde Meclis grubunda yaptığı konusmada, Fet- huDah Gülen'ın okullannı amaçlayarak "Özdgiri- şüncfler >urtcuşuıda çocuklanmızj çok gûzeJeğjtiyor" dedi. Laiklığe, öğretim birliğıne, yasalara aykuı bu uygulamalar karşısuıda hükümetin susması bize cumhuriyeun ilk yıllanndala yönetıcılerin 3 Mart Öğ- retim Birliği Yasası'nın uygulaması ile ılgılı tutum- lannı anımsattı. tki hükümetin tutumunu karşüaş- nrmak için Prof. Dr. Ühaa Başgöz'ün "Tûrkiye'ııin Eğitinı Çıkmaa ve Atatürk" adlı kitapta anlatnğı bir olayı okuyalım: "YeniTinidyeııinidamâfcTİ,kendiokuBaniçmka- bul ettilderi laik esaslann azınlık okuilannda da ay- nen uygulanması için büyüktitizUkgostennişJerdir. Oğretimi birkştirme kanunu kabul edilince, Türki- ye'deki bütün vabana okuliara yofladiğı bir genelge ik hükümet, bu okullarda din esasiarma dayanan eğitim ve din propagandası yapılmasuu yasak eder. Okulktaptanndanazizresünkrinmçriatnlmaa,okul binabrmdaki haçtarm indirflmesi de istenmektedir. Baa okuflaı;hökümetinistdderiniyerinegetirir. Ama bazdan, Osmanlı döneminin anşkanhğı ile emri pek dnemsemezler. Hükümet isteklerine uymayan bütün vabancı okuHan kapanr. Merzifon'da bir Amerfluın okuiu, tzmo-'debazıFranszokuüankapananlar ara- - smdadır. tngiitz, Fransızve ltaiyanayaai tennflcfleri- niBaı^ginııesi\vişinsiya9ilqkieraiaııııudökül- mesi, hûkûmeti kararmdan döndüremez. Kanunun gerekfcrine uyana kadar oknltar kapan kanr. (Kût- tûr Bakanhğı Başvuru Kitata sayfiı 8(W1) Iki tutumu karşılaşunrken zaman ve koşullar de- ğişti demek yeterli değildir. Asü degışen ülkemizi temsil eden yöneticilerin anlayışıdu-. Yoksa laikliğin de, bilimsellığin de, bagunsızlığuı da önemi aynı duruyor. . . . .. < • • * • Üç kuşaktan başanlı aile, '57 Chevroiet, dalgıçlık lisansı, pUotluk lisansı, hızlı karar yeteneği, değışıkiik merakı, mor T10. Dual Band GSM 900/1800, güçlü anten, titreşim özelliği, üç saür full grafik ekran. küçük bo\-ut; Şeker Pembesi. Türkuvaz. ıMenekse ıMoru. Okyanus Mavisi, Hardal Sansı, Siyah renklerde CUMHURIYET'TEr OKURLARA ORHANERtVÇ 28 Şubafın Rövanşı Süleyman Demirel'i Devlet Su lşleri Genel Mi düriüğü'nün son yıllanndan beri izlerim. 27 Mayı 1960'tan sonra askere gidişini, Merkezi Hükümc Teşkilatı Araştırma Projesi'nde (MEHTAP) görev al şını, polrtikaya atılarak Adalet Partisi Genel Baş kanlığı'na seçilişini meslektaşlarım aracılığıyla iz lediğimi belirtmeliyim. 20 Şubat 1965 günü kurulan Suat Hayri Ürgüp lü kabinesinde TBMM üyesi olmadığı için Devle Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev alar Demirel, cumhurbaşkanlığına kadar geçen süreç te özellikle laiklik konusundaki ödünleriyle anılır ol muştur. Muhalefet lideri ya da başbakanken yaptığı ŞL açıklamalar özellikle imam-hatip okulları ve şeri- atçılık konusundaki yaklaşımını belgeler nitelikte- dir "lslam birliği konusunda asıl mesele, her ülke- nin Islamı doğru anlayıp tatbik ederek Kuran'm getirdiği nizarnı yaşamaya çalışmasıdır. O zaman lslam dünyası gerçek manada güçlenmiş olur." "İmam-hatip okullannın gayesi, sadece dın ada- mı yetiştirmek değildir. Dini bilen Türk vatandaşı doktor, mühendis, hâkim olsa daha iyi değil mi?" "Bugün orta eğitime giden 3 milyona yakın öğ- rencimizin 240-250 bini klasik lise eğitimine ila- veten din eğitimi de veren okuliara gidebiliyor. Bu okullann tümü üniversiteye açıktır. Onu biz yap- tık." "Şayet Kuran kurslan veya din eğitimi bu ka- nuna ters düşüyorsa yanlış olan din eğitimi de- ğildir. Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) kanunu- dur." Süleyman Demirel, milletvekili olarak ettiği ye- mine, yukandaki örnekleri göz önüne alırsak pek uymamıştır. Ama cumhurbaşkanı seçıldikten son- ra çok partili dönemde ettiği yemine uyanlar ara- sında başlarda yer almıştır. özellikle laik Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltilen şeriatçı girişimleri engellemeyi amaçlayan 28 Şu- bat sürecindeki tutumu övgüye değerdir. REFAHYOL iktidanna nokta koyan uygulama- sıyla Refah Partisi (Fazilet Partisi) ve Doğruyol Partisi'nin şimşeklerini üzerinde toplamıştır. Prof. Dr. Kemal Gürüz'ü yeniden YOK Baş- kanlığı'na atamasıyla da bunlara ek olarak MHP veANAP'lılann eleştırilenni almıştır. DSP içınde de hem bu nedenlerden hem de demokrasi anlayışı yüzünden kendısine karşı olanlar vardır. Başbakan Bülent Ecevit'ın, bu durumu dikka- te almadan Demirel'ın görev süresini uzatmak için üçlü bir paket hazırlaması, içtenlikli olsa da yan- lış olmuştur. Yakaladıklan her fırsatta 28 Şubat sürecini delmeye kalkanlann eline güçlü bir koz vermiştir. 28 Şubat karşrtlannın eklenmesiyle 5 + 5 formü- lü için kullanılan "refoylannındiğerdeğişiklikler- den daha fazla olmasının önde gelen nedenlerin- den bıri de budur. ,ır n Karşıtlari', 28 Şdbaf^ın rövanşını Demîreîin ûze- rinden almışlardir. Bü yüzden secilecek yeni cum-' hurbaşkanırıın kimfiği ve Rİşiliği daha dk 6nem ka- zanmıştır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini temsil edecek aday, yaşanılan koşullar dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu da duygusallığın önüne aklı ge- çirerek sağlanabilir. önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. oerinc@cumhuriyet.com.tr SİSTEM ELEMANI Windows NT/4.0, Linux (tercihen), netvvork konulannda bilgili ve deneyimli bilgisayar sistem elemanı aranmaktadır. Lütfen 512 39 85 nolu faksa SİSTEM SERVİSİ adına CV geçiniz. Cumhuriyet k i t a p I a r ı M. Emin Deeer BİR CUMHURİYET DÜŞMANININ * PORTRESİ yada Fethullah Gülen Hocaefendinin Derin Misvonu Bu kitap şımdiye kadar açılma>an gözleri açacak bılgılen içeriyor; Fethullah olayının yalnız Türkıye'dekı değil, dünyadakı harıtasını da çızıvor. Şenatçıhk coğrafyasını dünya ölçeğinde öjrenmeden ırtıcayla başa çıkamayız. Elinızdekı kıtap Fethullah Hoca"nın kımlık cüzdanı gıbıdir. İLHAN SELÇUK Çağ Pazarlama A Ş Türkocağı Cad No 39/41 <34334)Cağaloğlu-istanbul Tel. (212)514 01 96 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştırmalan/la, köşe yazılarıyla, tarafsız haberieriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli ckumak için abone olun. Tel 0.212.511 08 75
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear