25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
»YFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2000 CUMARTESİ 2 O L A Y L A K Vfc C J O K U Î ^ L J C J K olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Meclis İradesine Saygı... Dr. ALEV COŞKUN Ğğretim Üyesi O ktidan elinde bulunduranlar, I bir süre sonra bu iktidan kötü- ye kullanmaya eğilim gösterir- ler. 0nun için üç büyük güç (Yasama, Yûrütme, Yargı) bir- birinden ayn olmalıdır, bu erk- Ierbirbirini denetlemelidir. Montesqu- ieu 252 yıl önce bunlan söylemişti. 1748'de yayımlanan Kanunlann Ruhu (De L'esprit des lois) adlı yapı- tıylâ siyaset biliminin ve çağdaş ana- yasa hukukunun öncüsü sayılan Mon- tesquieu (Monteskiyö), güçler aynlı- ğı kuramını ortaya atarak demokratik sistemin oluşmasında ve kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınma- sında önemli rol oynamıştı. Bu ûnlü yapıtının yayımlanmasın- dan 252 yıl sonra, Montesquieu'nün söyledikleri ûlkemizde aynen geçer- lidir. Tûrkiye'de ne yazık ki sağlıklı, kurallann işlediği demokrasi yerine, kişilere dayalı demokrasi için gayret gösteriliyor. Iktidan ellerine geçirenler, oradan aynlmayı içlerine sindiremedikleri için kişilere dayalı anayasa değişiklik- leri yapılmaya çalışılıyor. DemireTi yeniden Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmak için uğraş veren başbakan ve koalisyon ortaklan, demokratik reji- min, anayasa hukukunun, anayasal geleneğin ve TBMM'nin neler yitir- diğini göremiyorlar mı? Üçlfipaket Demirel birkaç yıl daha Çankaya'da otursun diye üçlü paket oluşturuldu. Bu pakete, anayasanın üç maddesi, (101, 69 ve 86. maddeler) konuldu. Böylece cumhurbaşkanının görev sü- Milletvekili, Bakan, Kamu Yönetimi resi uzatılırken 86. madde değişikli- ğiyle milletvekillerinin cebine daha fazla para gırmesi amaçlanıyor ve 69. madde değişikliğiyle siyasal partıle- rin kapatılmasının zorlaştınlması sağ- lanıyor. Birbirinden tamamen bağımsız üç ayn konu bir paketin içine sıkıştınla- rak siyasal yaşamımızda çok garip şa- ibeli (kara lekeli) bir pazarlık yaratıl- maktadır. Sanki 1982 Anayasası'nda değiştirilecek başka maddeler yok- muş gibi konu bu üç maddeye indir- geniyor ve birbirinden bağımsız bu konular birleştırilerek paketleniyor. Yeniden cumhurbaşkanı seçilsin di- ye, anayasa kişiler için değiştirilme- ye kalkılırsa, bunu başarmak için mil- letvekillerinin özlük işlerine ilişkin madde "parasal ulûfe"(*)olarak bu pa- ketin içine sokulursa, bu yetmiyor- muş gibi, laiklik karşıtı partılerin ka- patılmasını önleyici anayasa değişik- liği "ayasal ulûfe" olarak pakete da- hil edilirse bunun adına ne denir? tşte bu yüzden komuoyunda, basın- da bu yöntemi destekleyen kişi çok az. Hemen yok gibi... Yazarlar, düşünür- ler, siyaset bilimı ve anayasa hukuku öğretim üyeleri bu pazarlık paketine, kural olarak ve etik olarak karşı çıkı- yorlar. Bu nedenle tUıan SeJçuk, konuyu "SakıncaJı Gidişat" olarak yorumla- dı. Bunun için milletvekili Yıhmaz Ka- rakoyunhı, sütununda konuya "Ana- yasal Ulufe" adını verdi. Bunun için Güngör MengL başyazısmda bu hare- ketı rejim için "Çok Pahalı" bir fatu- ra olarak gördü. Bunun için Necati Doğru, yazısına "Son Demirel: Tûr- Idye'nin Önünû Tıkavan Adam!" baş- lığını koydu. Hasan Pulur, bunun için Demirel'i "Dün dündiir. bugün bu- gündür" deyişiyle tekrar ele aldı. Bunun için Izmir Milletvekili Meb- met Ozcan "kişiye özeP anayasa de- ğişiklığine gıtmek sadece padışahlık rejimlerinde olur. Cumhurbaşkanlığı ile 69. madde değişikliğini bir araya getirmek aynca çok vahimdir" diye- rek bu önermelere karşı çıktı. Bunun için siyaset bilimcileri, ana- yasa hukuku hocalan, bu Öneritere karşı çıkıyorlar. Bunun ıçın Prof. Öz- budun, "Anayasadaki sistemi bozmak yanhşür" diyor. Bunun için siyaset bı- limci Prof. Kalaycıoğlu, bu değişikli- ğin sakıncalar doğuracağını "Cıun- hurbaşkanlannın yeniden seçilmek için başbakanlar gibi icraat yapmaya kalkacağını, seçimlerde tarafolacağı- m, başbakanarakipolacağuu anlaü- yor". Bunun için bu değişiklik nede- niyle ilende "Türtdye'nin pişman ola- cağuu" söylüyor. Bu acayip paketle, bir yandan TBMM'nin manevi kişiliği zedeleni- yor; laiklik ilkesinin güvencelerinden olan anayasa maddesi dinamitleniyor. DemireFin Çankaya'da birkaç yıl da- ha oturmasının sağlanması için ana- yasanın temel kuralı çiğnenerek kişi- ye dönük anayasa değişimi gerçek- leştiriliyor. Temel ilkelere ters Yapılan iş, siyaset bilimi ve anaya- sa hukukunun temel ilkelerine de ters- rir._ Öncelikle anayasamızı değiştirmek için kişi yararlan noktasından değil, ilkelerden hareket edilmelidir. lkincı olarak kişilere dayalı siyasal durul- gunluk (istikrar) aramak, demokrasi- nin zayıflığını kabul etmek demektir. Üçüncü olarak 5 artı 5 formülü, par- lamenter sistem açısından sakıncalı- dır. Batı ülkelerinde devlet baskanlan- nın iki kez seçildiği öne sürülüyor. Örneğin Amerika'da başkan iki kez se- çilebilir, ama orada başkanlık sistemi geçerlidir ve başkan halk tarafından se- çilmektedir. Devlet başkanlığının yanında hü- kümet başkanlığı ve silahlı kuvvetler başkomutanlığını da üstlenmış olan başkan, meclis ve senatoya karşı so- rumlu değildir. Ama kendisinin atadı- ğı hükümet için yasama organının ona- yını almak zorundadır. Böylece katı bir kuvvetler aynlığı ılkesı uygulan- maktadır. Yürütme, yasama ve yargı üç ayn erk olarak birbirinden tamamen bağımsız ve birbirlerini denetlemek- tedirler. (Kuvvetler aynmı, denge ve denetim ilkesi.) Bizde ise ilke olarak, kıta Avrupa- sı ve Ingiliz sisteminden model alınan parlamenter sistem geçerlidir. Kesin çizgileriyle birbirinden aynlmış erk- ler söz konusu değildir. Bu nedenle Meclis'e bağlı ve Meclis'ten yeniden seçilmek zorunda olan bir cumhur- başkanı Meclis'e ödün vermek zorun- da kalacaktır. Cumhurbaşkanının 7 yıl için seçi- mi Meclis'in her yasama döneminde bir cumhurbaşkanı seçmesini önle- mek ve cumhurbaskanlannın taraf- sızlığının korunmasını sağlamak için anayasaya konmuştur. 5 artı 5 formülü ile belki bir kişiye 3 yıl ya da 5 yıl daha Çankaya'da otur- ma olanağı tanıyabilırsiniz. Ama cum- hurbaşkanlığmın yansızlığını yitirme- sıne neden olunmaktadır. 7 yıllık süre, o yüce makamı halkın ve devletin çıkarlannı gözeten bir ko- numa getirmişti. Ama, 5 artı 5 for- mülünü getirerek bir kişiyi iki kez se- çime sokarak o makamın bu nitelik- lerinı yok etmektesıniz. Bunu gerçek- leştirmek için büyük gayret sarf eden- ler ileride siyaset bilimi ve anayasa hu- kuku kitaplanna, ilkesiz politikacılar, kendi siyasal çıkarlan için Cumhur- başkanlığı seçımlerini pazarlığa yatı- ran politikacılar olarak geçecektir. Demirel, bu konuyu bizzat kendisı bir kez daha, ama esenlikli bir kafay- la düşünmelidir. Tüm siyasal yaşamı boyunca bu kadar kısa sürede sağdan ve soldan bu derece ağır eleştın alma- mıştır. Oysa, o Demirel demokrasi havari- si değil miydi? 6 defa gıdip 7 defa gelmekle övünen, o Demirel değil mıydi? llkeler zorlanarak cumhurbaş- kanı olmakla, demokrasi mücadelesı veren liderkonumunu yitireceğini De- mirel göremıyor mu? Ama, ulûfe usulü seçim taktıklen ne- deniyle Demirel (yeniden), Çanka- ya'da otursa bile kamuoyu karşısına, ne yazık ki kamu duyuncunda (vicda- nında) eski gücünü yitirmiş, zedelen- miş, yara bere almış bir cumhurbaş- kanı olarak çıkacaktır. Bu zorlamayı yapan liderler ne kendılerine ne De- mirel'e ne TBMM'ye ne de Türki- ye'nin demokrasisine yardımcı olu- yorlar. Nitekim lıderlere karşın Meclis, ön- ceki gün birinci oylamada iradesini açık seçik göstermiştir. Bu oylama- nın sonuçlanna saygı duymak gereği ortadadır. (*) Ulûfe. Osmanlı lmparatorlu- ğu 'nda kapıkulu askerlerine, saray- daki görevlilere üç ayda bir verilen ücret. Bir Duruş ve İki Sözcük Dr. MUSTAFA BAŞOĞLU Y üzyıllar boyu line dayalı, bağımsız ve bir monarkın özgür bireylerden oluşan kulları olmuş insanlanmızın, ulus kavramının ve özgür bir birey olmanın bilincin- de olmadığı bir ortamda Mustafa Kemal tarihin en büyük anti-emperyalist sa- vaşmı vererek toprak teme- bir ulus ve halk egemen- liğine dayalı bir devlet ya- ratıyor. Ve 77 yıl önce Tür- kiye Cumhuriyeti kurulu- yordu. Cumhuriyetin ilk doğan- lan, bugün yetmişli yaşla- n sürdürüyor. Toplumu- muzu oluşturan bireylerin büyük çoğunluğu, Cum- huriyet'ten sonra özgür bi- reyler olarak yaşamla ta- nıştılar. tnsanın aklına sorular geliyor. Cumhuriyet çocukları birey olmayı özümseye- bildi mi? Toplumumuz bireyleri- ne, özgür bireyler olduk- lannı özümsetebildi mi? Bu sorulann yanıtlan- nı ararken, güncel yaşam- da sık karşılaştığımız dav- ranışlar ile dilimizde çok kullanılan sözcüklerin (ke- limelerin) sözlükanlamla- nnı ve kullanılış biçimle- rini de gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum. BİRT10 HİKÂYESİ... ÇIKAN KISMIN ÛZETI Barda bir yabancıyla karşılaşan ıkı k\z. adamın sıyah T10 çıkaracağını zanneüer. Oysa ...adam pembe T10 çıkarır. Kızlar yanılmıştır Yeniden açılan kapı, içerı gıren bir başka merak kaynağı.. Elınde bir kıtap var, fikır sahıbı Doğrusu çok hoş; sinemadan çıkmış gibi, belkı de spordan Asıl meseleye gelince.. -Sıyah T10! -Kesın' Sızce bü sefer kızların tahmını doğru mu? (Cevabı bu akşam teievızyonda.) İPUCÜ: Erıcsson T10; Dual Band GSM 900/1800, guçlu anren, cıtreşım özclhğı, üç satır ftıll grafik ekran, kuçuk boyut, Şeker Pembesı, Turkuvaz, Menekşe Moru, Okyanus Mavısı, Hardai Sarısı, Sıyah renklerde. ErİCSSOIl T 1 0 . Herkesın gözü onda. ERICSSON ^ Bire bir ilişkilerde kişi- lerin duruş biçimleri var- dır. Bunlann algılanışı ki- şiden kişiye farklılıklar gösterse de genellikle birbirine yakındır. Başı öne eğik ve ellerini önünde birleştiriyorsa çekinik ve saygılı bir davranış olarak benimsenir. Insanımız, amir, işveren veiş isteye- ceği kişi gibi çekince duy- duğu otorite karşısında ge- nellikle başı öne eğik ve el- leri önünde bırleşmış ola- rak durur. Bu duruş aslın- da saygı anlamında ele ahnmamalıdır. Saygı, sev- giye dayalı bir kavramdır. Oysa kişi, sevgi duyduğu insan karşısında daha gü- venli davranır. O halde bu duruş saygı- yı değil, korkuya dayalı çekinikliği anlatır. Eğer ortada otoriteye karşı kor- ku varsa, o zaman otorite demokratik bir toplumda, demokratik olmayan bir davranış göstermektedir. Kendi konumunu baskı öğesi olarak kullanmak- tadır. Eğer toplum, otori- tenin kendi konumunu bas- kı öğesi olarak kullanma- sına izin veriyorsa demok- ratikleşmeyi; bireyler ise, özgür birey olmayı özüm- seyememiştir. TDK sözlüğünde Hoca: Müslümanlıkta din görev- lisi, öğretmen, medresede eğitim gören sanklı cüb- beli din adamı, mecazi ola- rak akıl öğreten, öğüt ve- ren kımse olarak tanım- lanmıştır. Toplumumuzda sözlük karşılığı dışında. güncel ilişkilerde de "ho- ca" çok kullanılan bir ke- limedir. Pek çok kişi "Bey de- meyi çok resmi, yalnızca adıiu söylemcNİ fazlaca sa- mimi bularak. biraz vaşça büyükvesa\gıdu>ulan ki- şilere hoca dediklerini" söylemişlerdir. Çocukluğumda, hoca imamdı. Ortaokulabaşla- dığım zaman, öğretmenle- re de hoca dendiğini ögren- dim. llkokul öğretmenle- ri hoca bile olamamışlar di- ye düşündüğümü; hocala- nn, korku saygı arası bir duyguya neden olduğunu anımsıyor, çocuk dünyam- da ilkokul öğretmenlerinı küçümsediğimi ve o seve- cen insanlara ne büyük haksızlık ettiğimi düşünü- yorum. Lise ve üniversite öğrenimim boyunca, tüm öğretmenlerim ve öğretim üyelerim hocalanm oldu. 1972 yılında Hacettepe Hastanesi'nde uzmanlık eğitimine başladığım sı- rada kendisine Hocam di- ye hitap ettiğim bir öğre- tim üyesi "dinöğretmedi- ği için kendisine hoca de- memem" anlamında bir söz söyledı. O gün putlar devrilmiş ve o öğretim üyesi saygın bir yere otur- muştu. Demek ki kullan- dığı sözcükler de, kişinin birey olmakla ilişkisini yansıtıyordu. Son yıllar- da sokakta, görsel yayın- da ve basında hoca sözcü- ğü o kadar çok duyulur ol- du ki, bu durum bende, sanki şeriatın yükselişi ile özdeş bir durum aldığını düşündürmeye başladı. TDK kurumu sözlüğün- de, efendi: Buyruğu yü- rüyen, sözü geçen insan, koca, terbiyelı kibar ve ağırbaşh insan olarak; Efendim ise: Bir sesleniş karşısında buradayım an- lamında anlasılmayan bir sözü yineletmek amacıy- la kullanılır, nezaket ve saygı için söze katılır şek- linde tanımlanmıştır. Güncel konuşmada efendi sözcüğü, kırsal kö- kenli kapıcı, odacı gibi alt basamak görevlileri için çok kullanılır. Sanınm bu kullanılış biçımı Ata- türk'ün "Köylü milletin efendiskür" sözünden kal- madır. Sanınm Atatürk bu sözü "köytünün toplumda sözü geçen ve terbiyeli in- sanlar olduğu" anlamına dönüştü: Efendi,bey keli- mesinin sonuna eklendiği zaman, buyruğu yürüyen anlamı taşır. Kölecı top- luluklarla ilgili yazılarda da köle sahibi gibi bir an- lamda kullanılır. Esnaf müşterisıni kar- şılarken, konuşma sırasm- da kişi karşısındakinin ya- nıtını sorarken, telefonu açınca, amirle, ışverenle konuşurken sıklıkla "bu- yunın efendim" diye ya- mt verir. Bu sahıphk kav- ramı ile eşdeğer ve sanki kulluktan kalma izlenimi vermektedir. Hocalar, efendiler, hazretler artık güncel yaşamın parçası ol- du. Dilimizde, üzerinde du- rulması gereken daha pek çok sözcüğün olduğunu sanıyorum. Böyle kelime- lerin günlük kullanımdan anndınlması, yerinde kul- lanılması veya öğretmen, bey ve hanım gibi kelime- lerin yaygınlaştınlması, özgür birey olma bilinci- nin oluşmasında etkili ola- bilir. Öte yandan, on bin yıllık bir süreç içınde Ana- dolu'ya yerleşmış insan topluluklannın kaynaşma- sı ile oluşan ortak Anado- lukültürü, Amerikancı bir kültür bombardımanına tutulurken, özellikle Ingi- lizce, Türkçe üzerinden giderek egemenlik kurma- ya başladı. Artık sokakta- ki insan bile, sanki Türk- çe karşılığını bilmıyormuş gibi Ingilizce sözcükler kullanıyor. Küreselleşme adına em- peryalist kültür ve dilin, ulusal bilincin öğeleri olan dil ve kültürümüz üzerin- de egemenlik kurmaya ve bunlan yok etmeye başla- dığı bir süreç yaşıyoruz. Yurttaşlık bilinci, bir yandan dilimizdeki geç- mişten kulluk düşüncesi- ni anımsatan sözcüklerin anndınlması ya da uygun bir biçimde kullanılması ve emperyalist baskıya karşı, dil ve kültürümüzün geliştirilmesi içinçaba gös- termeyi gerektirir. ÜSKÜDAR ASIİYE 3. HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN Esas No 1999'229 Karar No 2000 209 Davacı Mehmet Işık vekılı tarafından davalı Dılber lşık aleyhıne açılan şıddetlı geçımsızlık se- bebıyle boşanma davasının duruşması sonunda; 13 03 2000 tanh ve E 1999 229 - K. 2000 209 sa- yılı karar ile, subut bulan davanın kabulû ile. Üsküdar, Tavaşı Hasan ağa Mah cılt 0042, kütuk sı- ra no 0096'da nüfusa kayıtlı. Mustafa oğlu, Gülüzar'dan olma 1337 doğumlu Mehmet lşık ile, Mehmet kızı Zülffi'den olma 1936 doğumlu Dılber Işık'ın M K 'nun 134 maddesine göre boşan- malanna, karann kesınleşmesıne kadar ayda 25.000.000 - TL. tedbır nafakasımn davacıdan tahsı- lı ile davalıya venlmesıne. masraf ve ücretı vekâletm davahdan iahsılme karar venlmış ve davalı- nın adresının meçhul bulunması sebebıyle, evvelce kendisine teblıgatlan ılanen teblığ edılmış ve mahkeme ılamınında ılanen teblığıne karar venlmış bulunmakla, davalı Dılber lşık'a mahkeme ıla- mı teblığı yenne kaım olmak üzere ılan olunur 24 03 2000 Basın: 15585 İZMİR 4. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/952 Esas Davacı Orman Genel Müdürlügû'ne ızafeten tzmır Bölge Mudürlugu tarafından davalılar Hüsnü Buzluk, Çetmer Yalçın, Ahmet Baykaloğlu, Cuma Kara. ftrahım Aysu vs aleyhıne açılan tazmmat davasında, Davalılardan Ahmet Baykaloğlu"nun Emır Mahallesı, Bayındır Cuma Kara'nın. Yıldızlar Mah Kaynaklar Koyü Buca-lzmır, tbrahım Aysu'nun Turmen Koyiı Torbalı-tzmır adreslenne yapı- lan teblıgatlar bıla teblığ ıade edılmış ve yaptınlan zabıta ara^tırmalanna rağmen teblıgata elvenşlı ad- reslen tespıt edılmemış olmakla dava dılekçesımn ılanen teblığıne karar venlmış olup. yukanda adı ve adresı yazılı davalılann dunışma gunü 7 6 2000 gûnü saat 9 OO'da mahkememızde hazır bulunmalan veya kendılennı bir vekılle temsıl ettırmelen aksı halde dnruşmalara gıyaplannda devam edılıp yok- luklannda karar venleceğı hususu dava dılekçesı teblığ yenne geçmek üzere ılan olunur. 23 3.2000 Basın 15576 PENCERE Laf Kıtlığında Asmalar Budamak... Suavi Süalp'ı şu günlerde çok anyorum; yaşa- saydı, tam zamanıydı. Suavi mızah dünyamızın eşi menendi bulun- maz bir yazanydı, kendine özgü bir tuhaf mantık dünyası vardı, "saçmalık" üzerine kuruluydu. Bir gün Suavi ve iki arkadaşı Beyoğlu'nda vol- ta atarlarken, karşıdan birbirinden güzel üç kızın geldiğini görüyorlar. Arkadaşlan Suavi'yi öne sürüyor - Belki iş çıkannz; şu kızlara lafat!.. Kızlar yaklaşınca Suavi sesleniyor - Laf... -, • Suavi en güzel yazılannı 1950'li yıllarda çıkan 'Dol- muş" dergisinde yayımladı; bunlar "saçmalığın mizahr diye tanımlanabılir: Sualp'ın "SeçmeSöz- ler" başlıklı köşesı her hafta sabırsızlıkla beklenir- di. Ne vardı bu köşede?.. Gelişigüzel birkaç örnek: "Hakikat bibere benzer. Realist Hakkı Saç sakal 150 kunıştur. Sevil Berberi Evde olan çarşıda da bulunabılir. Henry Mayer Herhangibirkonuda konuşurken o konunun d\- şında da konuşursanız... Yanm Cümle Hamdi Nerede kalmıştık?.. Otelde Arayan belayı da helayı da bulur.. ŞehirRehberi Gözünü aç efendi!.. Damlalık Muhabbetiniz yumurtalı olsun!.. Piyaz Eski camlar bardak oldu. Paşabahçe Cam Fabrikası Venlmış sadakanız varmış.. Dilenci • Laf üç harfli bir sözcük.. Türkiye yıne lafa boğuldu. Şu cumhurbaşkanı seçımine bakın!..Şirazesi da- ğıldı, zıvanasından çıktı; ama, bir köşe yazan bu- gün ne yazabilir?.. Ankara'da olan btenlen değil mi?.. Ecevit ne yapmalı?.. Süleyman Bey ne du- şünüyor?.. Milletvekıllen genel başkanlanna attı- lar mı kazığı?.. Parti liderlen eşekten düşmüş kar- puza mı döndüler?.. Türkiye knzegirermi, gırmez mi?.. Laf.. laf.. laf.. Gazetelerde çıkan her yazı, politikacılann söy- leyeceği her şey laf... Hem de laf ola.. Beri gele.. Neresinden tutarsan tut, her söyleyeceğin söz yüzeysel siyaset bulamacına macun olmaktan ötede bir içerik taşımayacak... Lakırdıya dönüşecek... •k öyleyse birkaç laf daha edelim: Toplumsal yapı bir kez bozuldu mu siyasette is- tikrar kalmaz. Müstakar Allah kimseyi düşürmesın!.. Buz Düşmek istemiyorsan muz kabuğuta basma!.. Çikita Çanlar kimin için çalıyor?.. Çankaya * • : , | GAZETECI-YAZAR MAY YAYIMARI KURUCUSU VE IDİTÖRÜ BABAMIZ MEHMETALI TALCIN'ı ÖLÜMÜNÜN 20. «TLINDA 1 SAYGIYLA ANTVORUZ. 1 J u E Î B I S a YALCIN YAYNLARI^ GUNDEMDEKI KITABIN 3. B/SIMI CÜNEYT ARCAYJREK Demokrasi Dönemecinde Üç Adam "Cüneyt Arcayurek Anlatıyor: Büvuklere Masallar. Kuçuklere Gerçekler" dizisinin ilkinde; demokrasinin 1982'den sonrakı evriminı, Evren- Özal-Demirel arasındaki çatışmalan 'ozel not, belge ve goruşmeler'de bulacaksınız. Demokrasi ^ YAYINEVl SÎNCAN ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2000 7 Sıncan Aslıye Hukuk Mahkemesı'nm 10 2 2000 tanh 2000/7 Es. 2000/76 sayılı ılamı ile Iğdır ılı. merkez ılçesı, Soğütlü mahal- lesı cılt 0003, kutük sıra no 0260da nufusa kajıtlı Alı ve Ta- marya'dan olma 10 7 961 doğumlu Asker Yazar'ın ısmı Asker Turan olarak duzeltılmıştır Ilan olunur 24 3 2000 Basın 1 < >632
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear