25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3ARALIK2OOOPAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Medine'de sınav kime Milli Eğitim Bakanlığı'nın Anadolu Öğretmen Liselerine, Sağlık Meslek Liselerine ve öteki bakanlıklara bağlı meslek liselerine başvuru koşullanndan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak... Ancak Fen Liseleri, Anadolu Liseleri, Anadolu Imam Hatip Liseleri, Anadolu Teknik ve Anadolu Meslek Liselerine başvuruda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma koşulu aranmıyor... Aranmayabilir... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma koşulunun aranmadığı sınavtar Türkiye dışında birkaç merkezde yapılıyor. Bunlar Lefkoşa ki yavru vatan sayılıyor ve... Trablus, Riyad, Medine, Cidde... Bütün dünyada Libya'dan bir, Suudi Arabistan'dan üç kent... lyi niyetin olmadığı bir operasyon sonunda gerçekleştirilmiş bir organizasyon gibi! lyi niyet olsa, Avrupa'da çalışan Türk işçilerinin yabancı bir ülkenin pasaportunu taşıyan çocuklan için Beriin'de, Köln'de, Hamburg'ta da sınav yapılırdı... Elektronik posta: deracsom9cuntfHmyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Seçmen kütükleri partilere satılacakmış... "Seçmen de oyunu satsın!" enizin ortasında görünür bir kaza nasıl ya- şanır? Bu sorunun yanıtını bulmak için ge- çen perşembe saat 18.30'da Şehir Hatla- n'nın Eminönü Iskelesi'nden Kadıköy'e kal- kacak Bostancı vapurunda olmanız gerekiyordu... Vapura yetişmek için koşmanıza gerek yok çün- kü Şehir Hatları'nın gemileri genellikte üç-beş da- kika geç kalkıyor... Ayrıca, vapura binmek için aldı- ğınız jetonla zaten yolcu ve yük taşıma sözleşme- sini kabul etmiş oluyorsunuz ki, buna göre Şehir Hatları degil keyfine göre rötar yapmak isterse se- feri iptal bile edebilir... Neyse... Saat 18.33'te halat çözüp iskeleden ayn- lan Bostancı vapuru, uygun hava koşullannda seyre- derek Haydarpaşa mendireğinin dışından Kadıköy'e doğ- ru ilerliyor... Başüstündeki güvertede oturmanızda ya- rar var çünkü, hem sigaranızı içebilir hem de biraz son- raki çarpışmayı en güzel buradan izleyebilirsiniz! Kadıköy koyuna girmeden önce çaycı boşlan top- larken kaptan da iki vapura yol veriyor... Kaptan, is- Gorunup kaza keleye Haydarpaşa'nın iç mendireğini alarak ilerli- yor, Kadıköy iskelesini sancak başomuzluktan gö- rüyor... Binaların ışıkları belli belirsiz suya vuruyor... Size vuracak gemi de Kadıköy iskelesinden kalk üstünüze geliyor... Bostancı vapurundan bir uzun düdük... Bir uzun düdük daha... Upuzun bir düdük gecenin karanlı- ğında, kıyıdaki binalardan yankılanıyor... Şehıt Necati Gürkaya vapuru, sancaktan geliyor; düdüklere de yanıt vermiyor... Acaba kaptan köş- künde kimse yok mu? Var da baygınlık mı geçiriyor? Gemileri, şu sıralar bir deterjan şirketine temizleti- yorlar, acaba temizlikçi çocuklardan biri dümene geçti de düdüğün kolunu mu bulamadı? Bostacı'nın başüstünde başlayan panik, tüm gü- vertelere yayılıyor... Yolcular koşturarak bir yerlere gitmeye çalışıyor... Kadınlar çığlık atıyor; çocuklar ağlıyor... Kaçın gemi çarpacak! Artık herkes görüyor, gemiler çarpışacak... Çar- pışmanın şiddeti nasıl olacak? Nereden vuracak? Gemi batacak mı? Can yelekleri nerede? Başüstün- de tavandaki yelekleri kaldırıp büyücek bir kutunun içine kilrtlemişlerdi; kilidin anahtarı kimde?-Anahtar olsa bile kilidi kim açacak? Mendireğin içinden git- meye kararlı Gürkaya, tam sancak başomuzluktan kararlı bir şekilde geliyor... Bu arada iki gemide de makinelertam yol geri alın- mış, hıziyiceyavaşlamış... itekakagidenyaşlı Bos- tancı'nın makinelerinin böylesi ani bir kararı kabul etmesi ne büyük mutluluk! Küt... Garç... Gürkaya'nın burnu, Bostancı'nın ba- şüstündeki yolcu güvertesine girip çıkıyor... Şehit Ne- cati Gürkaya "gazi" olarak geri çekiliyor; yoluna de- vam ediyor... Bostancı, iskeleye yanaşıyor; yolcu- lar, yarasına bakarak evlerine gidiyor... • Şehir Hatları, gemileri işletıyor! SESSÎZ SEDASIZ (!) / w—' NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku " yahoo.com Dünya AIDS gününü Nataşalarla ne güzel kutladık la Haso! Haydarpaşa'da yapılamayan yıkım Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin arkasında bir arsa var... Kamuyaait... Üstünde de bir benzin istasyonu, üç eczane, bir otopark; arsa işgalde... Yıllar süren mahkeme sonuçlan- mış, karar Yargıtay'da onanmış, teb- ligatlaryapılmış; kaymakam bile kal- kıp gelmiş; yıkım yapılacak, işgal kal- dırılacak. Arsaya, Sağlık Bakanlığı'nın öngör- düğü şekilde prefabrike deprem has- tanesi inşa edilecek... Yeni hastane olağan gunlerde de kul- lanılacak ama asıl amaç olası bir dep- remde ayakta kalacak bina olması... Her şey hazır, tam yıkıma başlana- cakken... - Durun! Ankara'dan faks geldi, yı- kamazsınız... Demokrasilerde dört kuvvet vardır; yasama, yürütme, yargı ve bir de faks! Yalan mı? Yazımız üzerine, eski müzik sanatçısı Engin Noyan tarafın- dan arandık; eşini terk edip bir kadınla imam nikâhı kıyma- dığını söyledı ve kendisini "düzMüslüman" olarak tanımladı... Bir Müslüma- nın yalan söylemeyeceği ilkesinden hareketle bu beyanını kamuoyuna duyu- racağımızı söyledik... "Müslümanlar da yalan söyler" dedi. Görüşümüzde ıs- rar ettık; dinden para kazanan Muslüman asla yalan soylemez, takıyye yapar! ÇED KOŞESt OKTAY EKlNCİ Server Tanilli 'Akademide'... Geçen salı günü (28 Kasım 2000)Mimar Sinan Üniversi- tesi'nin (MSÜ) oditoryumun- da kalabalık bir öğrenci toplu- luğuyla bırlıkte Server Tanil- U'yı dınledık. MSÜ Fen-Edebı- yat Fakültesi 'nin konuğu olarak ,"Aydınlanmanın Neresinde- , yiz?.." sorusunu irdeleyen bir konuşma yaptı. Bir saatlik su- nuşundan sonra bir saat de öğ- rencilerin ve öğretim üyelerinin soru ve katkılanna zaman ayır- dı. Böylece, sadece bir araştır- macı, yazar ve düşünür değil, adınm başındaki "Prof." un- vanına da yakışır biçimde kon- feransmı, çağdaş bir "ders" gi- bi "bilimsel tartışma ortamıy- la" noktaladı... ••• • ' Prof. Tanilli'yi MSÜ'deki "kürsüde" gördüğümde, as- lında bu buluşmanın benim ve bazı arkadaşlanm için "25 yıl- lık özlem" olduğunu anımsa- dım. Dahası. bunu salondakile- re de anlatarak paylaştım... Gerçekten, 1970'lerin orta- lanydı: yani tam 25 yıl öncey- di... Server Tanilli, Şişli'deki Siyasal Bilgiler Yüksek Oku- lu'nda ünlü "Uygarlık Tari- mu" için başlattığımız eylem- ler zincirindeki "boykot" ge- rekçelerinden biri de Uygarlık Tarihi dersinin konulması ve hocasının da mutlaka "Server Tanilli olması" idi... Böylece, 1973-1980 döne- mındekıögrencthareketlen içe- risinde, "bir dersin" ve bir ho- canın istenmesinin "boykot ne- deni" olduğu tek eylem belkı debuolmuştu... Eylem sonucunda ise Uygar- lık Tarihi diye bir ders gerçek- ten programa alınmış, ancak hocası Tanilli olmadığından he- vesimiz de kursağımızda kal- mıştı... • • • Şimdi, 25 yıl sonra Tanilli'yi Akademi'de hiç değilse "ko- nuk" olarak dinlemenin sevin- ci içinde bu yazıyı yazarken masamın ûzerindeki "son kita- bına" bakıp yine de hayıflanı- yorum. "Keşke" diyorum, "tn- sanlığı Nasıl Bir Gelecek Bek- liyor?" ısimlı bu büyük yapıtı da hazırlarken aynı zamanda Strazburg'da değil de Türki- ye'deki bir üniversitede "ho- ca" olarak yeni Server Tanılli'le- rin yetişmesine katkıda bulun- CanındMçoksevdiğiTnrH)*'ııiııDGM'snMteyargıianırken^(1978)\uranlar da vargılayanlar da aloldao ve Tanilli'nin "akhndan" korkanlar idiier... hi" dersini veriyordu. Ben de MSÜ'nün o yıllardaki "baba- sı" olan Güzel Sanatlar Aka- demisi'nde Mimarlık Bölü- mü'nün "öğrenci temsilci- si"ydim... (MSÜ'nün "dede- si" de Sanayı-ı Nefise Mekte- bi'dir). Biz, bir grup arkadaşla birlik- te Tanilli'nin Şişli'deki dersle- rini izlemeye başladık. Uygar- lık Tanhı'nin o yıllarda "tek- sirle" çoğalmış saman kâğıt- lardaki notlannı elden ele do- laştınp okuyorduk. Derken bu dersin ve bu hocanın neden Aka- demi'de de olmadığını düşün- dük ve Uygarlık Tarüıi'nin kül- tür-sanat eğitimi veren bir okul için ne denli gerekli olduğunu Akademi yönetimine anlatma- ya çalıştık... Belleğimi zorladığımda anım- sıyorum ki buna önce olumlu bakılmasına rağmen, kimi ho- calann "Ne gerek var; bizim derslerimiz uygarlık taribini de zaten içeriyor..." şeklinde- ki karşı çıkışlan yüzünden ıs- teğimiz bir türlü gerçekleşeme- di... Sonunda, yine o yıllarda "Akademi'de eğitim refor- saydı... Çünkü son yıllarda, özellik- le de şu ünlü "vakıf üniversi- telerinde" yetiştinlen öğren- ciler, sözgelimi ülkenin ve eko- nominin kurtuluşunun "özel- leştirmeden" geçtığini anla- tan kıtaplan okuyor, hatta bun- lardan "smava" bile ginyor- lar... Oysa, "Aydınlanmanın Ho- cası" Prof. Server Tanilli aynı kiabındaözetle diyorki: "Eğer özelleştirme bu şekliyle ve bu talan ekonomisivle sürerse, ülkemizi ve hatta insanlığı çok daha karanlık ve yozlaşmış bir gelecek bekliyor..." Tanilli'nin bu kitabındaki, özellikle "kentlerin geleceğiy- le" ılgıli bölümlere gelecek ya- zılanmda değineceğim. Ancak, almayanlar da hemen kitabı edinmeli ve sayfalannda dolaş- maya başlamalı. 21. yüzyıla "aydınlanarak" girebilmenin bu eşi bulunmaz olanağından yararlanılmalı... Bunu bize sağladığı için de Tanilli 'ye ne kadar teşekkür et- sek, onunla ne kadar övünsek azdır... HAYVAJNLAR İSMAİL CÜLGEÇ sQ&o? igulgecuı yahoo.com ı*r »•=•-•• ^ • . % ~ . KİM KİME I>ÜM DUMA BEHIÇAK behicak ı turk.net ÇİZGİLtK KÂMtL MASARACI J ni - r " HARBİ SEMİH POROY semihporoyCa yahoo.com ÖLÜArl TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Aralık TURKIYE SAVAŞA GIRSINf. 1943'Tg BU6UN, İKINÜ OuNyA £»VA$I /ÇrA,D£, MÛT- TEF4K UUCE TEMSlLClLEZİ ILE TüHıaYB CuıUtJUg- BAŞKANI İSMEr INONUy ONCEKI GUN yAP/lAV TAU/ZAN UEMEN £ON£A,A£ TERE 8A$£AKAf*'( CHUKCMLL, iNÖNu 'YÛ KAUI&E'YE DAVET £P£££K, TURKlYE'WN P£ S4I/AŞA Sl!ZM£- SlHİ İSTEPrtO££jNf 8lLC>İGPIL£k.. 1H0NU, MUTTE- Flk.L£RlN YAH/N&A £AVA$A SllZMEY£ KAI2$/ Ot-- MADIKl/yZNı, ASİCAK, SUMU ÇfMBLE D£&L. £$tr \ 8İR ÜY£ GLA/SAK /APABn-EC&Cı-ERlNt, Tu2< CZ-\ S \ OLPUSUMU SOYLEMtÇTI PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Ağza Tıkılan Demokrasi ya da Yanlış Ofkeler Ağzına "demo/cras/"'nin tıkıldığı an, yurttaş Gün- düz Yetkin Akman'ın hiç unutamayacağı anlar- dan birisi olacaktı yaşamında... Kayseri'de bir toplantıda Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz konuşuyor, o da dinliyor- du... Doğrusu anlamlı, güzel, insanı coşturan şey- lersöylüyordu ANAP'ın °//öera//e^en"lideri... "Bir- kaç yıl sonra Türkiye 'de çok şey değişecek..." di- yordu, "ilk yapmamız gereken şey ANAP'ın sivil, demokrat, hüniyetçi çizgisini ön plana çıkarmak- tır..." Oldukça gecikmiş Türk liberalizmi adına al- kışlanacak sözlerdi bunlar... Salon da alkıştan in- liyordu zaten. "Vatandaş" Akman da katılmıştı al- kışlara... Mesut Yılmaz sözü Avrupa Biriiği'ne ge- tirirken bir ara, "Demokrasi misyonumuzu vatan- daştan yana koyduk..." deyince artık kendini tu- tamamış, ayağa kalkıp, "Demokrasi istiyoruz!" diye bağırmaya başlamıştı... Ne olmuşsa o anda olmuştu... Posta gazetesinin "Al sana demokra- si!" başlığıyla manşetten verdiği habere göre çev- redeki sivil polisler hemen üzenne atlayıp, tıkıver- mişlerdi "demokrasi"yi çıktığı yere!.. Sonra ağzı- na tıkılı "demokrasi", apartopargötürmüşlerdi Va- tandaş" Akman 'ı... Adını bilmediğim otelevizyon habercisinin, Ana- yasa Mahkemesi'nin karşı kaldırımında polisten yumruk yediği an da, hiç kuşkusuz unutamaya- cağı anlardan birisi olacaktı yaşamında... Milyon- larca televizyon izleyicisi de tanık olmuştu nede- ni meçhul o yumruğa... Cumhurbaşkanı'nın da ka- tıldığı bir yemin töreninin sonrası, çıkış kapısın- da görüntülenmemesi gereken ne tür bir görün- tü olabilirdi? Tekme tokat girişmişti bir sivil polis, haberciye... Dayak yerken, fırsat bulup da sordu- ğu sorulardan, hiçbir şey anlamadığı anlaşılıyor- du habercinin... "Ne pahasına olursa olsun!", te- levizyon habercisini engellemeye çalışan o poli- sin engellediği, kendinin de haber alma özgürlü- ğüydü aslında... Kayseri'de ağza tıkılan demok- rasinin, demokrasiyi o "vatandaş"\n ağzına tıkan polislerin de "demokrasi"s\ olduğu gibi... Belki de en çok onlann gereksinımleri vardı demokrasıye... Istanbul'da, Kartal'da, PTTönündeyüzde 1O'luk memur zammını protesto için Ankara'ya toplu telgraf çekmek isteyen öğretmenleri dağıtan si- vil polislerin o hırçın görüntüleri de belleklerimiz- deydi hâlâ... "Kaşınıyorsunuz ulani." diye bağı- rıyordu içlerinden biri... O kadar öfkeliydi ki... Oy- sa o öğretmenlerin hak arayışlannda, söz konu- su olan haklar, o hak arayışını engellemeye çalı- şan polislerin de haklanydı aynı zamanda... • * • Onlar da o öğretmenler gibi dar gelirli memur- lar değil miydi sonuçta? Aynı dertleri, aynı çile- leri çekmiyoriarmıydı? Sırtlanndaki üniforma ne- yi değiştiriyordu ki benzer hayatlannda? Onlar da, o hak arayan öğretmenler gibi kışın Uludağ'da ka- yak yapamıyorlar, beş yıldızlı tatil köylerinde yaz geçiremiyoriardı... Onlar da, o öğretmenler gibi Akmerkez'in lüks mağazalarından alışveriş ya- pamıyorlar, pahalı lokantalarda yemek yiyemi; yoriar, gece kulüplerinde gönül eğlendiremiyor- lardı. Çoluk çocuk, güle oynaya mutlu bir haya- ta hakları yok muydu onlann da?.. Kayseri'deki vatandaş, insanca yaşamak; An- kara'daki televizyon habercisi, özgürce çalışmak; Kartal'daki öğretmen de hakkını aramak istiyor- du yalnızca... Neydi o halde polisleri böylesine hır- çın kılan? Kendilerinden olanlara, kendileri gibi olan- lara niçın öfke duyuyorlardı? Hırçınlıklannın, öf- keterinin nedeni, layık olmadıklanna inandıklan ken- di zor hayatlarını kabullenişleri, bunu duyumsa- maları mıydı yoksa? Eğer öyleyse, öfkelerini nı- çin demokrasi isteyen vatandaşlara, kendilerini bilgilendiren habercılere, çocuklarını okutan öğ- retmenlere taşınyoriardı? Polis Akademisi'nde görev yapan bir öğretim üyesini, Önder Aytaç'ı dinlemiştim bir kongrede. "Onlar da mutlu bir hayatı özlüyorlar..." demişti canımızı, malımızı koruyan üniformalı emekçiler için... Dinlerken düşünmüştüm... Onlann mutlu- luğu bizim güvenliğimize de yansıyacaktı mutla- ka bir biçimde... Desteklenmesi, paylaşılması ge- reken bir özlemdi bu... Ya kendileri?.. Demokra- siye, özgürtüğe, hak arayışlara, kendi gelecekle- rine yabancılaşarak, yanlış yerde yanlış öfkeler du- yarak nasıl varacaklardı özledikleri mutlu hayat- lara? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(<? tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAÎS' SOLDAN SAGA: 1/ Manisa ya- kınlannda, ulu- sal park kapsa- 2 mına alınmış dağ... Paralı oyunlarda kâr ve zarar olma- dığını behrtmek ıçın kullanılan sözcük. II Üzüntülü dü- şünce durumu... Sazşaın.3/Ya- 9 bancı... Ekmek, peynir ve et suyu ya da sütle yapılan bir tür ye- mek. 4/ Temiz... Soh- baharda kuruyup dökü- 3 len ağaç yaprağı. 5/ Huysuz, çırkin ve yaş- 5 hkadın.6/EskıbirFran- g sız halk dansı... Parlak kırmızı renkte bir süs taşı. II Beyaz mermer- debulunansertkısım... ° Radyum elementinın simgesı. 8/ Bir ilimiz... Gelır. 9/ Kuran'da bir sure... Izmır'in bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Müzık eşlığınde yapılan bir çeşıt jımnastik... "Ha- va toprak gıbı — " (Nâzun Hıkmet). 2/ Bez parçala- nndan dokunan basit kılim... Tannlann kralı sayılan eski Mısır tannsı. 3/ Duman lekesi... Bağlama ve bır- leştirme işlemlerinde kullanılan ağaç çıvı 4/ Ege Böl- gesı'nde taze san ıncıreverilenad.. Balıkakını. 5/ Ame- nka'nın nemlı ormanlannda büyük sürüler halınde yaşayan kemınci bir hayvan. 6/ Değerli bir süs taşı... Doku telı. II Yahudilenn inandıklan çöl şeytanı... Ro- manya'nın plaka işareti. 8/ Tane, adet... Kastamo- nu'nun bır ilçesi. 9/ Kendisine inanılan, sır verilen kımse Dar ve kalınca tahta.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear