Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 ARALIK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DİZÎ
mesleki eğtöm
• ANKARA(AA)-
Tüıkiye Iş Kurumu'ndan
işsizlik ödeneği almaya hak
kazanan işsizlerin enkısa
sürede yeniden istihdam
edilmelerini sağlamaya
yönelik olarak
gerçeldeştirilecek meslek
geliştinne ve edindirme
eğitimlerine ilişkin usul ve
esaslar belli oldu. Resmi
Gazete'de yaynnlanan
Çahşma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı
yönetmeliğine göre,
işsizlerin katılacaklan
mesleki eğitimlerine ilişkin
hızmet satın alınmasında ve
kurum tarafından organize
edılecek kurslann
belirlenmesinde, kurum il
müdürleri ile şube
müdürlükleri görevli, yetkili
ve sorumlu olacaklar.
îşsizlere verilecek eğıtim ve
meslek edindirme
gıderlerinin finansmanı
"İşsizlik Sigortası
Fonu"ndan karşılanacak,
eğitimlerde görev alan
üniversite öğretim üyelerine
ödenecek ücretler ise
üniversitenin ilgili
mevzuatına göre lespit
edilecek.
Yardım eklpleri
kuputocak
• ANKARA(ANKA)-
Türkiye Kızılay Demeği
' Tüzûğû'nde yapılan
değışıklıkle. Marmara
depreminde yeterli hizmeti
sunamayan Kızılay,
kurtanct, ilkyardım, acil
bakım ile ıhtiyaç bulunan
branşlarda sağlık meslek
elemam yetiştirecek ve
gerekli kadrolardan oluşan
ilkyardım ekipleri
olusturacak. Kızılay
yönetiminde tıp doktoru
bulunması zorunluluğu
kaldınlırken Genel Merkez
Kurulu'nun 30 üyesinden
10'u her yıl değişecek.
Şubelenn yılhk
gelirlennden Kızılay Genel
Merkezi'ne göndereceği
pay yüzde 40'tan yüzde
20'ye indirilirken genç
yöneticilerin de önü açıldı.
(smetkıönü
anbyop
• Haber Merkezi - tsmet
lnönü, ölümünün 27.
yıldönümünde anılıyor.
Atatürkçü Düşünce
Derneği ve lnönü Vakfı,
yann saat 15.30'da ADD
Genel Merkezi'nde ortak
etkinlik düzenleyecek.
Sıvas Valiliği, Ismet
tnönü'nün kaldığı ve halen
müze olarak kullanılan
konağı restore edecek.
tlgisizlik ve bakımsızlık
yüzünden çürümeye terk
edilen lnönü Müzesi'nin
fotoğraflan çekilerek
Kayseri'de bulunan Anıtlar
Yüksek Kurulu'na
gönderilecek. Müze,
kuruldan çıkacak karar
doğrultusunda
restorasyonu
gerçekleştirecek.
Işkazalan
• ANKARA(AA)-
Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası'nın(MESS)
yapöğı araşnrmaya göre, iş
kazalan en çok haftanın ilk
çahşma günü olan pazartesi
günü (yüzde 21) meydana
gelirken, bunu sırasıyla
perşembe (yüzde 16.9),
çarşamba (yüzde 16.4), salı
(yüzde 16.1), cuma (yüzde
15.7), cumartesi (yüzde 9.7)
ve pazar (yüzde 4.2) günleri
izliyor. Araştırmaya göre, iş
kazalanna en çok 26-35 yaş
grubundaki işçiler (yüzde
53) uğrarken. bunu 18-25
yaş grubu (yüzde 25.2), 36-
45 yaş grubu (yüzde 19.8),
46-55 yaş grubu (yüzde
19) ve 55 yaş ve üstü
grubundaki işçiler (yüzde
C1) takip ediyor.
Insanlan riske atmayınBaz istasyonlarının elektromanyetik alanlarının ölümcül etkilerine ilişkin
bilimsel delillerin sigaranınkilerden çok dahafazla olduğu belirtiliyor
PAZAR
nceki birçok
araştırmayia sonu
şimdiden belli olan bir
deneyin tekrannda
kobay olmak ve
mahvolmak
istemiyorsak, bağımsız
bilimsel araştırmalara ve
kurumlara inanmahyız.
Endüstri, halkın
sağlığını hiçe sayarak
politikalan
yönlendiriyor.
ilim adamlan, mikrodalga-
lardankaynaklanankanse-
nn5, lOveya 15seneson-
ra çıkacagını söylüyorlar. Bazı ra-
hatsızlıklann çok daha erken çık-
hğına ıse halihazırda (Türkiye'de
ve dünyada) çok sayıdaki yakın-
malarla tanık ohnaktayız. Bazı bi-
lim adamlan (ve hukiık), tam bi-
limsel kanıt olarak yüzde yüz her-
kesin hemen ölmesini bekliyor
herhalde; o zaman bilime, hukuka
ne gerek var?
Sıgaranın sağlığa zararlannın
da tam olarak kabul edilmesi 50
yıl aldı ve üstelık hem hâlâ elekt-
romanyetik alanlar ıçın talep edi-
len türden bir bilimsel kanıt yok
hem de elektromanyetik alanlann
ölümcül etkilerine ilişkin bilimsel
deliller sigaranınkilerden çok da-
ha fazla. Endüstrinin "bffimsd ka-
Drt" hilesine bir cevap da Mihva-
ukee Journal Sentineİ'in 21 Tem-
muz tanhli şu haberinde var: "Uz-
manlar Aroerikan Kongresi'ne,
cep teiefonlan ve diğer elektronik
cihazlann uçaklarda emniyet ba-
kımından bir tehlike oluşturduğu-
•a dair bir kanıt ohnadığı halde,
çok uzak bir ihtimaK bertaraf et-
mek için, ihtiyatk davranmak adt-
na, Inılhmnı yasağmm devam et-
mesi gerektigini sö>1edfler. L'zman-
lara göre, bu potansivel tehlike ka-
builenilemeyecek bir risk. Endüst-
ri temsucileri ve pilouar bu karan
destekkdikJerini bdirttüer."
Bu haber tek başına, endüstrinin
itirafı; tırnak içıne aldığun yerle-
re dıkkat edın "kanrt otoıadığı",
"çok uzak bir ihtimaT olduğu hal-
de, "potansiyel bir tehlike" olarak
gördüklen halde uçaklanriskeat-
mıyorlar ama, bunca bilimsel ka-
nıt varken onlan kabul etmeyıp in-
sanlan riske atıyorlar.
Hayvanlara yapılan
deneyterln blllmselllfll
Endüstri yandaşlannın yine
araştırmalar konusundaki bir baş-
ka hileli cümlesi: "Hayvan deney-
leri güvenflir değfl, çünkü insan,
meseia, fare değfl." Ne kadar ko-
mık; demek gelmiş geçmiş bütün
hayvan deneyleri için kullamlan
mityarlarca dolar, onca emek ve
onca hayvan boş yere harcannuş,
boş yere telef olmuş? Demek, in-
sanların kobay olduğu deneyler
gerekiyormuş tedbir almak için.
Zaten şimdi yaptıklan da bu: He-
pimızı uzun ve ıstıraplı bir dene-
yin kobayı yapıyorlar.
Bu hileli cümleye verilecek
ıkinci cevap da şu: Evet farelerle
insanlar arasında, meseia boy ba-
kımından fark var ama, burada söz
konusu olan biyolojik mekaniz-
malar bakımından, meseia DNA
bakımından fark sadece yüzde 1
veya 2; zaten bu nedenle bu hay-
vaiüar seçiliyor ve bu deneyler ya-
pılıyor.
Araştırmaların tefcrarı
Endüstri yandaşlannın çıkar-
dıklan bir başka engel de, bu se-
fer, araşürmalann tekran. Halbu-
ki, Prof. Nefl CheiTy'ye göre: Ev-
velden, her çahşma delildi, sade-
ce biyolojik mekanızmayı tesıs
için tekrar gerekiyordu. Diğer
yandan bu çalışmalann çoğu ba-
ğımsız bılım adamlannın kişisel
fedakârlıklan sonucu yapıhyor ve
parasızhk ile endüstri yandaşlan-
nın blokajı sonucu tekran imkân-
sızlaşıyor. Dikkat çekici olan, böy-
lesi önemli sonuçlar çıkaran araş-
tırmalan hükümetler neden tek-
rarlatmıyor? Kaldı ki, ölümcül et-
kilerin çoğu araşnrmalarda tekrar
tekrar ortaya çıkıyor. Aynca, bir-
çok önemli bilim adamına göre:
Araştırmalann hepsi bir bütün ha-
linde ele almıyor ve böyle olunca
birbirlerini destekliyorlar. Bu ko-
nuda Prof. Hybnd de şu uyanda
bulunuyor: "—araştınnalann tek-
rannda aynı sonuçlann etde edB-
meside, her seferinde mümkün ol-
mayabflir_" Hepsi bir yana, araş-
tırmalan tekrarlamayan, bunlann
yüzde 80'ini finanse eden endüst-
rinin ta kendisidir.
Hemen yukanda, bilimsel kanıt
konusunda cevap verdim ama, yi-
ne de, diyelün ki, her şeye rağmen
hâlâ endüstri taraftarlarının mı
yoksa mağdurlann ve dürüstlerin
Cep tetefonlan ve baz istasyonlan konusunda karar verroek zorundasnıız. Siz hangi taraftasuuz?
mi haklı olduğuna karar veremı-
yorsunuz; kime inanacağınızı bil-
miyorsunuz. Yanı, ya binncisi
haklı ya da ikıncisi. Bu durumda
emın olamıyoruz. Böyle bakıp her
iki tarafa da eşit uzaklıkta dursak
ve şüpheyle karşılasak bile ortada
göze alınamayacak bir tehlike ol-
duğunu inkâr etmek imkânsız.
Tedbir de zaten tehlike olduğunda,
yanı ıhtimal olduğunda alınır; her
şey olup bittikten sonra tedbir ala-
mazsınız; sadece mahvolursunuz,
kahrolursunuz veya ölmüş ohırsu-
nuz.
uyancı broşür
Önceki birçok araştırmayla so-
nu şımdiden belli olan bır deneyin
tekrannda kobay olmak ve mah-
volmak istemiyorsak, bağımsız bi-
limsel araştırmalara ve kurumlara
me nsklenne karşı endüstriyi si-
gorta etmeyi reddetti.
Düzenbazdırntayanlann
mücadelelerl
Birleşmiş Milletler Genel Sek-
reteri Kofi Annan'a gönderilen
mektuptan yazının başlannda söz
etmiştim. Bır başka toplu dilekçe
de Amenkan vatandaşlannca ım-
zalanıp Bırleşik Devletler Yüksek
Mahkemesı'ne göndenldı. Talep,
kamu sağhğının korunması ve baz
istasyonlarının konumlandınlma-
sınm yeniden yerel birimlerin
kontrolüne bırakilması. Çünkü şu
anda, olması gerekenin aksine,
Kongre, eyalet ve yerel hükümet-
lerin, yöre halkuun sağlığını ılgi-
lendiren böyle bu- konuda kendi
kararlannı almasını yasaklıyor -
aynen Türkiye'de Ulaşunna Ba-
önermiştı. Bu rapor (Beyaz Saray
ve Hava Kuvvetlen'nin, halk pa-
niğe kapılır ve mılli güvenlik ge-
rekçeleriyle müdahalesi sonucu)
polink baskı nedenıyle yayımlan-
mamış ve EPA'nın bu konudakı
araştırma fonu Kongre tarafından
1996'da kesihniştı (bu konu bir-
çok gazete haberine ve kıtaba mal-
zemeoldu). (
ABD'deki dilekçe
Endüstrinin Kongre üzerindeki
lobi faaliyetlerinin 39 miryon do-
lan aştığına işaret eden dılekçede
şöyle deniliyor: "Vatandaştann,
kendiseçtikleri Kongre delegeleri-
nin bu pasifliklerinin geniş kam-
panya bağışian veyoğun lobi faafr-
yederine bağh olup ofanadığı ko-
nusundakarar vermeterine izinve-
rBmetktiıf Dilekçenindevamında
1
irçok başka ûlkede olduğu gibi
Türkiye'de de Ulaştırma Bakanlığı,
baz istasyonian konusunda yerel
yönetimleri etkisiz kılarak hayatımızı
ilgilendiren böyle bir sorun
karşısında karar mekanizmasına
katılmamızı engellemeye çalışıyor.
inanmahyız. Bunun için ılle de in-
sanlann, çocuklann ölmelen mi
gerekıyor? Nitekım, John Green-
vraJd' ın 1 Ekim tarihh Time Cana-
da haberine göre: Artık Amenkan
Metrocall'un 120 satış noktasın-
dan birine cep telefonu almak için
girenlere cıhazın muhtemel zarar-
lan hakkında uyancı nıtelikte bir
broşür veriliyor. Broşür, özellikle
çocuklanna cep telefonu almak is-
teyen ebeveynleri uyanyor. Yakın-
da Motorela, Nokia ve diğer cep
telefonu üreticileri de Metro-
call'un yolundan yürüyecek.
Slgorta şlrketlerl
Artık, en son modellere ekle-
nen broşürlerde telefonlann insan
dokusuna neşredecekleri enerji
miktarlan Specifıc Absorptıon
Rates (SAR) de yazılacak. Ama
bu değerler tek başlanna yeterli
değil, meseia Motorola Star Tac
düşük SAR değeri verdiği halde
birçok kullamcı baş ağnlan ve di-
ğer semptomlardan şikâyetçi. Ya-
zının başlannda değindiğim gibi,
bağımsız olmayan Bağımsız Uz-
man Grup Raporu'nda bile aynı
uyanlara yer verildiğini hatırlatı-
nm.
Bir başka gelışme: Uçaklardan
futbolculann bacaklanna kadar
her şeyi sigortalayan meşhur Ingi-
liz sigorta şırketı Lloyds, cep tele-
fonlannın uzun vadede doğabıle-
cek zararlan nedeniyle dava edıl-
kanlığı'nın ve Ingiltere'nin (yine
geleneğin aksine) yaptığı gibi.-
Herhalde küreselleşmenin azizhk-
lerinden bin: Dını, imanı, ahlakı,
vicdanı, cinsiyeti, milhyeti ouna-
yan endüstri, halkın ve üzerinde
yaşadığnnız gezegenin sağhğuu
hiçe sayarak politikalan yönlen-
diriyor dünyada.
Kamu hlzmetl ml?
Burada. endüstri güdümündeki
polıtıkalann ve polıtikacılann kul-
landıklan bir başka cümleye değı-
nelım: Baz istasyonlarının bir ka-
mu hizmeti olduğunu savunmaya
çalışıyorlar. Öyleyse hizmet et-
mek istedikleri kamuya bir sor-
sunlar bakalım; yerel yönetimlere
işi bıraksınlar. Bunlan yapmazlar,
çünkü öyle değil. Buradakı kamu
yaran, kablolu telefon ve elektrik
hizmeti gibi bütün halkın değil sa-
dece bir azınlığın yararlanacağı
bir hizmet; hatta gerçek bir hiz-
met de değil, kablolu iletışım hiz-
metınin bk lüks uzantısı. Azınlı-
ğın lüksü için kamu sağlığı hiçe
sayılıyor. Kamu hizmeti veren bir
sistem, daha da önemlisi hiç zara-
n ohnayan bir sistem için neden
100 binlerce dolar kira veriliyor?
Tekrar Birleşik Deyletler Yük-
sek Mahkemesı'ne gönderilen
toplu dilekçeye dönelim: EPA
(Çevre Koruma Ajansı), 1990'da
elektromanyetik alanlann "nnıh-
temel kanserojen" ılan edılmesını
da, mikrodalgalann ölümcül etkı-
lerinden söz ediliyor ve baz istas-
yonlarının yerleşım alanlanndan
uzağa konulması gerektiğine dik-
kat çeküiyor.
Birleşik Devletler Yüksek Mah-
kemesi'ne gönderilen birbaşka di-
lekçe de, bu konuda mücadele ve-
ren kuruluş Cellular Phone Task-
force imzasmı taşıyor. Bu dilekçe-
de de Kongre ve Amerika'da ü-
mitlen belirleyen FCC (Federal
Komünikasyon Komisyonu) Yük-
sek Mahkeme'ye şikâyet ediliyor.
Bunlar, dilekçe ve mektup savaş-
lanndan birkaç örnek; aynca bir-
çok yerde davalar açılıyor, müca-
dele veriliyor.
Almanya'da slvll
kuruluşlann çabası
Almanya'da 200 baz istasyonu-
nun dıkılmesını önlediklerini be-
lirten Buergenvelle gibi srvil ku-
ruluşlar lngıltere, Isviçre ve Italya
gibi ülkelerde mücadele veriyor-
lar. Hatta bazı gruplar, bazlann
kendilerini imha etmesinden ko-
runmak, yam nefsi müdafaa ama-
cıyla bu tesisatlan imha etmek için
şiddete bile başvuruyorlar.
Dava etmeye hazırlanan grup-
lardan bin de IERVN (Irlanda
Elektromanyetik Radyasyon Kur-
banlan Birliği). Bu organizasyon,
dünyadaki elektrohassas insanlar-
dan haber bekliyor. Elektroman-
yetik alanlara, yanı onlan yaratan
cıhazlara karşı bir alerjiniz varsa
(zihin bulanıklığı, baş dönmesi,
baş ağnsı, hanza kaybı, konsant-
rasyon zorlugu, tedirginlik, solu-
num rahatsızhklan, bitkinlik, za-
yıflık, göğüs ağnsı, eklem ağnla-
n, vb. gibi) şikâyetlerinizle birlik-
te bu durumu organızasyonun sek-
reten Imdda O'Connor'a (imel-
daoconner(&hotmaıl.com) veya
lngilizce yazamıyorsanız, bana
(aburakd@veezy.com) yazuı.
Cdsteıiler
Bunlardan başka, 13 Ekım'de
Salzburg'da ve 15 Eknn'de San
Francisco'da baz istasyonlanna
karşı birer gösteri yapıldı. Yakuı-
da da Indiana'da yapüacak. San
Francisco'daki göstennin basın
bülteninde gösteriye açık destek
veren organizasyonlar yanında şu
yabancı ülkelerden gelen bireysel
destekler göstenliyor: "Amerika,
tspanya, BreziK'a, tsveç, Kanada,
tsviçre, Avusturya, Tfiridye, Çia
ve İrianda." Gurur duyulacak ve
üstünde durulacak bir şey olduğu
için vurguladım. Uetişim teknolo-
jisinden daha fazla araştırmaya
konu olmuş çok düşük frekanslı
elektromanyetik radyasyon konu-
sunda, üstünde durulması, vurgu-
lanması ve desteklenmesi gereken
bu başka önemli gelışme daha var
Türkiye'de ve bu, 16 Kasım 2000
tanhli Cumhuriyet gazetesıne
yansıdı: "Antarya'nmNebtterKö-
yü'ndeo geçirilmesi düşünülen
Varsaklar Serbest BöJge Yüksek
Geriüm Enerji Naki Haöı, köyte-
krintepldSDMyolaçtLNebflerKö-
yü sakjrieti TEDAŞ'm köy yerie-
şinı alanının 10 metre yaknundan
geçirme>i planladığı \iiksek geri-
linı enerji nakil hattmm, insan sağ-
bğmı tehdit ettiğmî öne sürerek ey-
lem >aptıiar. Kö>1üier, Bölge 1da-
reMahkemesi'ne başvuracaldan-
mbiktirdDer.''
Slz hanpl taraftasınız?
Bazlarla ilgili olarak da aynı bı-
lincin ve tepkının göstenlmesı
şart Hukuki önlemlerin dışuıda
da yapdacak şeyler var. En basit,
en önce ve en makul olanı bu tek-
nolojiyı terk etmek, cep telefonla-
nnı bırakmak. Cep telefonlanyla
kendinize zarar veriyorsunuz, ya-
kınlanmza zarar veriyorsunuz,
çünkü kapalı olmadığı her zaman
etrafi mikrodalga bombardımanı-
na tutmaya devam ediyor ve cep
telefonu kullanarak baz istasyon-
larının bombardımanını armnyor-
sunuz. Bu arada, kulaklık vs. kul-
lanarak cep telefonunun zararla-
nndan kendinızi koruyacağuııza
da inanmaym: Ingilız Tüketiciler
Birlıgı'nın dergisi Which'de yer
alan bazı araştırmalar, bu tıp ek-
lentilerin zaran azaltmak şöyle
dursun, iki üç katma çıkardığuu
gösteriyor.
"Biz geçinıderdindejTZ. Çocuk-
bumuzın ekmek parasnu kazan-
maya çahşıyonız kardeşim. Ekkf-
romametik aianbrb bbn uğraşa-
majTz" dıyorsanız hâlâ, çocukla-
nnızın ekmek parasını boşuna ka-
zanıyorsunuz. Çünkü siz ekmek
parasını kazanmaya çalışırken,
onlan hayata iyi hazırlamaya ça-
hşırken baz istasyonlanndan yayı-
lan ve sizin ve çocuklannızın vü-
cutlanna girmeyi sürdüren mikro-
dalgalar orada ölümcül tahribat-
lannı yapmaya devam ediyorlar.
Kader deflll
Bazüan da "Aman boş ver ya!"
diyordur. Çürük zemınde çürük ev
yaparken, orada otururken de öy-
le demiştuuz. Depremde sizi Al-
lah veya kader öldürmedi. Üçkâ-
ğıtçılar, hırsızlar, caniler ve katil-
ler öldürdü -kendi çıkarlan için.-
Şimdi de aynı şey oluyor. Siz Al-
lah'a veya kadere boyun eğmiyor-
sunuz, para VmsmmnV için çocuk-
lannızı katleden cehennem zeba-
nilerine ve bu katliama boyun eği-
yorsunuz. Kendi vurdumduymaz-
hğınıza boyun eğiyorsunuz.
Üçüncu dunya savagt
"Ya işte, hayat böyle; hep böyle
şeyler oluyor; bunlann içjnde ya-
şıyonız zaten" diyenler varsa hâ-
lâ, böyle demekle gerçekçi ohnu-
yor; bu rezil gerçeği, daha doğru-
su yalanı tescil etmiş, yalanın ka-
zanmasına göz yummuş oluyor-
lar. Hayn-, hayat böyle değil. Ha-
yat cehennem değil. Onu cehen-
neme çevirdiler. O herkesin kay-
bedeceği söyienen üçüncü dünya
savaşı çoktan başladı; aslında ka-
7anmalt bıze bağlı, ama aynı dere-
cede önemh olan şu: Siz hangi ta-
raftasınız? Cehennemden yana
mi, hayattan yana mı? Taammü-
den çocuklannızı katleden cehen-
nem zebanilerinden yana mı, ço-
cuklannızdan yana mı?
BİTTÎ ~
ORHAN BURSALI
Bler Yukarı!
Gazetemizin dünkü manşeti "Teslimiyet mektu-
bu", yaşadığımızı anlatmakta abartma değil, eksik
bile. Olayın adı, tam teslimiyettir. Gerçi 1950'lerden
sonra siyasetçi takımının IMF ile giriştikleri anlaşma-
lann ve bu anlaşmalar çerçevesinde yerine getirdik-
leri yükümlülüklerin neler olduğunu aynntılanyla bil-
miyorum. Ancak sanıyorum Türkiye'nin boynuna
bugünkü gibi en kalitrye Ingiliz siciminden ekonomik
(ve yansımalan itibanyla da oldukça siyası1
) bir ilmik
geçirilmemiştj.
• • •
Burada bazı noktalann artını çizmekte yarar var.
1) IMF ile ilişkilerde bizi sinirtendirmesi gereken en
önemli nokta, neyin Türkiye'nin yaranna olduğuna
ve olacağına, bizlerin, siyasetçilerin, bu malın mül-
kün esas sahibi olan bu milletin karar verememesi,
verecek duruma gelememesidir.
2) IMF'ye sinirlenmeli miyiz? Hayır, niye sinirlene-
lim?
IMF'ye sinirienmek, ancak eski çağ solculuğunun
gereğidir. Türkiye'nin karşılaştığı her -burada eko-
nomik- belayı "emperyalist kapitalizmin" sonucu /
oyunu olarak gören, böylece Türkiye'de reel siyasal
ekonomi politikalann tasarlanıp uygulanma şansını
veya olasılığını sıfırlayan görüştür. Sağcı veya libe-
rallerin yanı sıra, solculanmızın da "Türkıye nasıl kal-
kınır?"\ sorgulayan bir gerçek ekonomi-politik çer-
çevesi / programı olmamıştır.
IMF, sosyal bir yardım kuruluşu, Kızılhaç, Kızılay
değil. Tamamen girdilere, çıktılara bakan, bu anlam-
da da çok rasyonel bir kurum. "Aman bana para"
diye gidip kapısını çalıyorsun. Istediğin öyle üç beş
kuruş değil. Öyle olsa, kapının aralığından eline di-
lenci parası tutuşturup savacak! Istediğin, batan
koskoca bir ülkenin ekonomisinin kurtanlması. Bu
kurtarma parası, 10 milyar dolardan başlıyor, 20 mil-
yar dolara kadar tıımanıyor. Bu parayı isteyen ülke-
nin de üstelik 110 milyar dolardan fazla dış borcu
var!
3) IMF, oyunun kurallannı koyanlann örgütü. Ve-
receği paranın karşılığını hesap edip istemesi çok
dogal. Türkiye'nin nesi var nesi yoksa, bu 10 milyar
dolan en tez zamanda nasıl yaratıra bakıyor. Aynca,
bu karşılığı da parayı verenlenn adına istiyor. Karşı-
lığı olmayan bir parayı kim kime verir? 10 milyar do-
lar edecek neyiniz varsa, haraç mezat satacaksınız...
Telekom'unuz, maden işletmeleriniz, MKE'niz... Ma-
denleriniz.. ne varsa!
Vatanseveriikte tozu dumana katan, milliyetçilik
adına en büyük rezillikleri gözünü kırpmadan ya-
panlar, Türkiye'yi rnüflis bir şirket durumuna getir-
mişlerdir.
4) Ekonomik hayatı Türkiye'nin koşullanna ve ya-
ranna göre nasıl, ne zaman ve hangi koşullarda ras-
yonelleştireceğinizin, verimli hale getireceğinizin
araçlan elinizden alınmaktadır. Her şey, şu an ve
şimdiye programlanmıştır. Burada önceliklerin ulus-
lararası piyasalann yaranna olması çok doğaldır.
5) Bir kötü sonuç da IMF'nin koyduğu kurallan ye-
rine getirdiğimiz takdirde, Türkiye'nin ekonomik ola-
rak düzeleceği ve düzlüğe çıkacağı konusunda ya-
yılan ham hayallerdir, savunulan yalanlardır.
6) IMF Türkiye'ye bir kalkınma programı sunmu-
yor. Nryet mektubuna bakın. Hepsi mali piyasa vb
düzenlemeleri ve verilen borç paranın nasıl karşıla-
nacağına ilişkin ulusal ve uluslararası piyasaya dev-
redilecek malın mülkün dökümüdür. IMF'nin zaten
Türkiye'yi kalkjndırma savı da yoktur.
7) Bu nedenle IMF kendi programının sosyal so-
nuçlannı da düşünmemektedir. Bu sonuçlar, ülke
yönetiminin sorunudur. Bunu IMF'den istemek, IMF
keşke bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını
gerçekleştirecek bütün araç ve gereçlere, ana poli-
tikalara, erklere vb sahip olan bir kurum olsa, diye
hayal kurmaktır.
Acaba "Ülkeleri Sosyal, Ekonomik, Kültürel ve
Siyasal Kalkındırma Uluslararası Örgûtü "nün kurul-
masını mı istemek gerekir?! Niye olmasın? Az geliş-
miş ülkelerin durumlanna bakacak olursak, büyük
çoğunluğu için şanslan yok diyebiliriz!
8) Hiç gocunmadan, IMF'nin dayattıklanndan bir
kısmının ise iyi olduğunu görmeliyiz. Özellikle, siya-
setçilerin devfet bankalannı, mali piyasalan, devlet
şirketlerini, özetle ekonomik yaşamı kendi siyasal
yaşamlanna endeksleyen, siyasal varoluşlanna, ik-
tidar tırmanışlanna yemlik yapan araçlar ve yetkiler
yer yer budanmaktadır.
9) Niye acaba hep Türkiye ve benzer ülkeler
IMF'nin kapısını çahyor ve eline düşüyor da, öme-
ğin Yunanistan, Portekiz, Ispanya gibi kendimizle
kryaslama hakkı görebileceğimiz ülkelerin IMF'yte bir
ilişkileri olmuyor?
Bu konuda neden kafa yoımuyor bu millet?
• • •
Kendi kurallannı koyamayanlar, başkalannın ku-
rallanna göre oynamak zorundadır. Bir toplantıda
bir konuşmacının söylediği gibi: Kendi gerçekleşti-
recek düşleri olmayanlar, başkalannın gerçekleştir-
diği düşleri yaşayacaklardır.
obursali@bilimmerkezi.org.tr
Şebeke lideri aranıyor
Otomobil kampanyası
operasyonu: 7 gözaltı
tstanbul Haber Servi-
si - Düzenledikleri oto-
mobil kampanyasıyla
2fX) kişiyi yaklaşık 4
trilyon lira dolandıran
şebekenin 7 üyesi yaka-
landı. "Bafina Operas-
yonu'' kapsamında da
aranan ve şebekenin li-
deri olduğu belirlenen
Abdurrahman Yakup
Reisoğlu'nun ise yaka-
lanmasına çalışılıyor.
tstanbul Mali Şube
Müdürlüğü ekiplerince
Kadıköy'de bulunan
Vatan Otomotiv adlı fir-
maya düzenlenen ope-
rasyon sonucu, aralann-
da firma yöneticilerinin
de bulunduğu 7 kişi gö-
zaltına alındı. Bu kişi-
lerin sorgulanması so-
nucu, firmanın, Balina
Operasyonu çerçeve-
sinde de aranan ve Tür-
kiye'nin en büyük ha-
yali ihracatçılanndan
biri olduğu ileri sürülen
Abdurrahman Yakup
Reisoğlu tarafından
sahte kimlik düzenlene-
rek kuruldugu saptandı.
Firma çalışanlannın
sorgulan sonucu gözal-
tma alınan 7 kişinin, pa-
ravan olarak kurulan fir-
ma aracılığıyla otomobil
kampanyası düzenledik-
leri ve 200 kişiden yak-
laşık 4 trilyon lira aldık-
lan, ancak otomobüleri
kazananlara teslım etme-
dikleri, kampanyayı da
Reisoğlu'nun talimatıyla
yürüttükleri belirtildi.
Yakalananların sor-
gularına Mali Şube
Müdürlüğü'nde devam
ediliyor.