25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ARAUK 2000 PAZAR 14 JvUI-iJ- U-K kultur@cumhuriyet.com.tr Afiş tasanmlannı bir kitapta toplayan Savaş Çekiç, her türlü konuya ilgi gösteriyor 'F *JLinçok dikkat ettiğim şey, afişin ruhunun, çarpıcdığımn olmasu Bunun için de afişte mutlaka bir cin fîkir otması gerekiyor. Ancak o zaman dikkat çekebüir, hedef kitleyi yakalama şansınız olur.' 'Tasanmagörürvegösterir'MELTEMKERRAR "Sanaün hangi dahyta uğraşrsamzuğ- raşın, bir tophım içinde yaşıyorsunuz ve her gûn birçok olaya, sosyal konuya tanık oluyorsunuz. Bu tanıknk, ûreti- len işleri etküer. Her sanat eseri doğal- dır ki propaganda özeüiği taşur." Savaş Çekiç 80'li yıllardan bu yana grafık tasanm alanında afış, kurumsal kimlik, ambalaj, broşür, katalog, faali- yet raporu, kitap kapağı, kitap, dergi, tak- vim, illüstrasyon gibi pek çok üriin ve- rerek çizgisini oluşturmuş ender isim- lerden biri. EvTensel Basım Yayın'ın yayımladı- ğı 'Gösteren: Savaş Çekic-afişler' adlı kitapta tasanmlarının yanı sıra Turgay Kantürk, Mehmet Ergüven, Mustafa Baykan'ın Savaş Çekıç'ın tasanm an- layışına ilışkin yazılan ve sanatçının afişleri üzerine izleyiciye açıklayıcı ni- telikte notlan yer ahyor. - Bir afişin tasanm aşamasında izte- diğiniz yol nedir? SAVÂŞ ÇEKİÇ - En çok dikkat etti- ğim şey afişin ruhunun, çarpıcılığının olması. Afişte mutlaka bir cin fikir ol- ması gerekiyor. Ancak o zaman dikkat çekebilir, hedef kitleyi yakalama şan- sınız olur. - 'Cin fikir' nedirve nasd ortaya çüa- yor? ÇEKtÇ - Bizi afişe çeken ve kendi- ni tükettiren şey cin fikir. Çûnkû zaman kısıtlı, yaşam çok kısa ve karmaşık. Sü- rekli bir iletışim bombardımanı içinde, afişin size bir şey söyleyebilme şansı çok az. Enteresanlığı yani cin fikri ya- rattığınız zaman mesajmı iletmeniz için biraz daha şansınız olabilir. 'Mesaj bir çırpıda söytenmeir - Tasarunlannızda yalınük ve esteti- ğe önem veriyorsunuz. ÇEKtÇ - Yalın ve estetik olmak, cin fikrin arkasından gelmesi gereken bir unsur. Çünkü iyi bir fikir bulduktan sonra onu afiş düzlemi içinde müm- kün olduğu kadar yalın ve herkesin an- layacağı bir şekilde sunmak, kitlelere ulaşmak için daha fazla avantaj sağh- yor. Ne kadar yalın halledebilirseniz o kadar göze çarparsmız. Ashnda bugün var olan tasanmlann yüzde doksanı ka- os ve karmaşa içinde size sunulur. Süs- lü ve güzel şeyler görûrsûnüz ama bir şey ifade etmeyebilir sizin için. - Az zamanda çok söz söylerken ya- hnlığı nasd sağhyorsunuz? ÇEKİÇ - Yalın olmak, iletiyi hedef kitleye ulaştırmak adına kolay kavrana- bilir olmayı getirse de bunu sağlamak aksine zor bir şey. Çünkü hem yalın ol- mak hem de çok söz söylemek zorun- dasınız. Bu noktada tasarımcının hem gören hem gösteren yanı anlam kaza- nıyor. Tasanmcı da tüketen biri aslın- da ama asıl görevi bir iletişim tasarla- mak, bir 'şey' söylemek. O şey ne ise hedef kitlesi tarafından da aynı şekilde tüketilmeli. Elma diyorsak, elma algı- lanmalı, armut değil! Var olan kriterle- re uygun tasarladığımız şeyi, yine o kri- terlere uygun bir şekilde tükettirmeye çalışıyoruz. Aksi takdirde büyük faci- alara neden olabilirsiniz. Bu yüzden kı- sıtlı alanda, söylenmek istenen bir çır- pıda söylenmeli. Kendine ait olana dönûştfirmek -Kitidierindikkatiniçekıneküzerebir işyapmak,tehlikeyidebarmdınyor.Na- sâl bir sonunhıluk getiriyor bu tehlike? ÇEKtÇ - Farklı anlamlar içeren şey- ler yapmaktan kaçmak, söylemek iste- diğinizi söyleyen, hedef kitlesinin bır anda çözdüğü işler üretmek gerekir. Yanlış anlaşılmak söz konusu olduğun- da hedef kitleyi iyi bilmek önem kaza- nıyor; çünkü ticari, kültürel ya da sos- yal işlerin hepsinde hedef kitleyi belir- lemek gerek. Herkesin bilinç düzeyine göre işler üretmek zorundasınız. Özel- likle de sosyal işlerde hedef noktası tüm toplum. - Nasıl bir ortak noktası var insanla- nn? ÇEKİÇ-Insanlara ulaşmak için dün- yada bilinen kodlardan yararlanırsınız. Bilinen kodlar ve ikonlar kullanılırken önemli olan tasanmcının, kullandığını 'kendine ait olana' dönüştürebilmesi aslında. - ÖzeuikJe sergi ve kitap tasanmlan- nın anlaşılnıamasından yakmıyorsunuz. ÇEKİÇ - Ressamlar, orada asılı olan afişin onlann resmi olmasını istiyor- lar. Biraz kanştınyorlar meseleyi. Afi- şin kendi resünlerinin türevleri olma- sını bekliyorlar. Ben belki bir tane har- fi ya da bir çizgiyi kullanarak o sergi- yı anlatacağım, ama buna izin vermi- yorlar. Kitap tasarımında da böyle. Fo- toğrafçılar içinde de kataloglannın ya da kıtaplannın tasanmcılar tarafından katledildığıni ıddia edenlervar. Bir söy- leşide şöyle yanıt vermiştim eleştirile- re: "Ona bir kitap olarak bakın, bir fo- toğraf sergisi olarak değü. Çünkü kitap olarak bakarsanız daha kolay algüarsı- - Neden böyle bir Uetişimsizlik yaşa- nryor? ÇEKtÇ - Hiç kimse kendi yaptığı ışin göz ardı edilmesinı, ikıncı planda olmasını istemiyor çünkü. Ama bazen hak vermiyor da değilim, çünkü söyle- nenleri haklı çıkaracak çok fazla yan- lış tasanmlar da yapılıyor. 'Bir probtemi çözüyorunT - Kitapta da afişlerin yanmdaki not- larda 'güzel' ve 'doğru' tasanmı yaka- lamariın öneminden söz ediyorsunuz. Doğru tasanmmölçütüwgüzeltasanm- dan ayrdan yanı nedir? ÇEKtÇ - En basit anlamda 'tüket- mek'. Güzel ve doğru olan arasında be- lırgin bir fark var. Doğru tasanmı ger- çekten tüketirsiniz ama güzel tasanmı tüketemeyebilirsinız. Tüketilmeyen bir tasanm da yalnızca güzel bır nesne ola- rak bir köşede kalır. - Farklı konular, mahemeterve hedef kMeleri üretiminizi nasıl etkiliyor? ÇEKtÇ-Farklı alanlarda olsa da, as- lında her biri bir problem benim için. Bu nedenle ticari, sosyal ya da politik işlere göre değişen bir manüğı yok. Or- tada bir problem var ve ben problem çö- züyorum diye bakıyorum. Değişecek tek şey hedef kitlesi olabilir yalnızca. - Tasanma hedef khieye nasd ulasa- bflir? ÇEKtÇ - Tasanmcı, işi talep eden kışiyle, işi tüketen topluluğun arasında- dır. Bir yanda tasanmcının düşüncele- ri, bir yanda talep eden kunımun düşün- celeri var. Önemli olan bu iki düşünce- yi bir noktada birleştirip afışe yansıt- mak. - Tryatro afişi tasarlamanın ayıncı özeüiği nedir? ÇEKtÇ- Bir oyunun afişi, oyuna yö- nelik ufak da olsa bir takım mesajlar ver- melı. Bu mesajın oyunun yaklaşunını, konseptini içeren ve izleyiciye sürpriz- ler bırakan bır özelhkte olması gerekır. - Son yıDarda neden özellikle sosyal konulara yöneküniz? ÇEKİÇ-Kırk yaşına ğeldim aruk. Ge- riye dönüp baktığımda bazı sorular sor- dum kendime. Dünyadan ve gidişin- den çok rahatsızım. Daha fazla işler üretip, daha fazla yük almak istiyorum omuzlanma. Bir tasanmcı olarak hertür- lükonuya parmak basmak isterim. Dün- ya öyle bir noktada ki cıddi bir şekilde herkesin taraf olması gerekir! tnsanlar teplasiz kalmamalı. Çocuklann gelecek- leri benı ilgılendiriyor. Her türlü sivil toplum örgütleri, kurumlar, dernekler bu anlamda benı kullanabilirler. Sosyal konulara yönelik hiçbir bedel beklemi- yorum. Yeter ki tasanmcı olarak beni kullansınlar. Bu anlamda ben bir tara- fım ve bir taraf olduğumu her fırsatta belli edeceğim! Sinematek anlayışıyla çalışan alternatif mekân 'Yeşilçam Sineması' salon, sinema lıalkevidir' HAStBEEREN/ORKUNYEŞÎM Son günlerde ticari filmler dışında 'sanat sine- ması' adı altında anılan Fılmlerin de gösterildiği bü- yüklü küçüklü mekânlar beürmeye başladı. Konso- losluklann kültür merkezlen, üniversite salonlan ya da küçük sinemalarda gışe beklentisi olmaksızın si- nema tarihınin ve günümuz sınemasmın önemli ve seckin örnekleri yavaş yavaş seyircıyle buluşabılir hale geliyor. v IşüdarSÖnmesin' ve 'HoşçakalYartn' gibi fılmlenyle tanıdığımız yönetmen ReisÇdik de, sinematek mantığıyla çalışan bir alternatif sinema salonunu'Yeşflçam Sineması'nı geçen günlerde hiz- mete soktu. Kendisiyle bu alternatif tnekân üzerine konuştuk: - 'Yeşilçam Sineması' aduu verdiğiniz bir alter- natif anema satonn açtmız. Bu proje nasıl ohıştu? REİSÇELtK-Dünyarun çeşıtli yerlerinde sık sık gıttiğim festıvallerde çok güzel filmler izliyordum. Bunlann Türkiye'ye gelme şansı yoktu. 70'lerde si- nematekten çok film izledik, ama bugün Türkiye'de alternatif sinema salonlan da yok. Dünyadakı dağı- tım şirketleri ve fabrika anlayışıyla sinema üreten fırmalann fılmleri dışında film izleme şansımız yok. Sadece Eurimages'ın zorlamasıyla Avrupalı birkaç firmanın seyirci potansiyeli olan bazı film- lerini izleyebiliyoruz. Işte bütün bunlar bende alter- natif sinemanın bizde de olması gerektiği fikrini yerleştirdi. Bir yer olanağımız vardı, onu bir alter- natif sinemaya dönüştürme çabasına girdik. Bir yıl içinde salonu açmış olduk. -Nasribû-lıedefkBİeyeulaşmayıamaçlrvorsunuz? ÇELtK- Bu tür sinemalann çok seyircisi yoktur. Göstereceğimiz filmler, seyircisi olmayan, ama önemli filmler. Bubir stnemaküitürü salonu. Bizim- ki sinemadan bir gelir etme yöntemi değil, bir sine- ma kültürii oluşturma yöntemidir. Bu salon kültür, sinema halkevıdır. - Alternatif bir sinema sakmaotaşturmayaçanşır- ken neden ticari sinemayı haorlatan 'Yeşilçam' is- mini seçtmiz? Reis Çelik, Yeşüçam Sineması'nda gösterilecek fjtankrte »nema kültûrü ohışturulacağını söylüyor. ÇELtK - Her ülkenin kendi bünyesindeki kültü- rünü, kişiliğini, rengini belirten kendi sinemasıdır. Hollywood, ABD'nin ürettığı bir sinema kültürünün sonucudur. Türkiye'nin 'Yeş&çam Sineması' diye ulusal kültür mirası vardır. Yeşilçam sınemasından Kemal Sunal da.çıkmıştır Yıhnaz Göney de, Ediz HandaçıkmıştırTankAkanda... tsim, sadece nos- taljik birbakıştır onun alnnda yatan, alternatif sine- ma kültürünün korunabilmesidir -Türkrve'de geneffikle sinematek benzeri muhaKf deolabilecekkuruhışlannuzıınsüreyaşamasımüm- kun olmuj'or. Ne tarz engellerle kar- _ _ ^ ^ _ ^ ^ düşfinüyorsunuz? I - Bınnci engel, işm ticari boyutu. Dunyanm alternatif sinema ömeklerinden izleyip sevdiğiniz bir filmi Türkiye'ye getırebilmenin be- deli çok ağır. Sadece kendi masrafı- nı çıkarabilmesi içinfilmiüç yıl gös- termeniz gerekiyor. Oysa örneğin Al- manya'da 7000 tane alternatif sine- ma var, program sınemacılar birlik oluşturmuşlar, bu sinemalarda yüz- lercefilmizleniyor. Biryandan da ta- bii ki uç noktalardaki fılmleri seçip göstereceksinız. 'DünyayıSarsanOn Gön'ünTürkiye'de yıllarca gösteril- mesıne rağmen hâlâ "Niyeoynanyor- sunuz?" diye soranlarvar. Ama umut- _ _ _ _ _ _ landırangelişmeler de var. Çeşitli şe- hirierden u Bizdebövkfilmkrgöstermekistiyonız'' diyen küçük sinema salonu sahipleriyle kontakt kur- maya başladık. Onun dışında 35 mm'lik olmasa da videodan ya da DVD'den film gösteren Bilgi Üni- versitesi, Aksanat, Goethe Enstitüsü, Fransız Kül- tür Merkezi gibi salonlar var. Bunlar da talebin işa- retleri. Şikâyetçi olma devri bana göre geride kaldı, tamamen yapmak ve direnmekten yanayım. - Ne tür fflmler göstereceksiniz? ÇELİK-Türkiye'ye gelme şansı olmayan film- leri göstermeye çalışacağız, kendi ülkemizde üreti- XjEer ülkenin kültörünû, kişiliğini, rengini belirten kendi sinemasıdır. îsim, sadece nostaljik bir bakıştır; onun altında yatan, alternatif sinema kültürünün korunabilmesidir. ien ama vızyon şansı bulamayan, iyi ya da kötü, filmlere şans tanıyacağız, ülkemiz sinemasının geç- mişinden bulabildiğimiz eski kopyalan getirip izle- mek isteyenlere sunacağız. Program sinemasmm özelüğı şudur Ayhk veya iki aylık programlar çı- kanhr. Herseansta farklı filmler oynar. Bizim prog- ramımızda beş tane bölüm var: Birincisi 'Dünya Si- nemasından Alternatif Fıhnler', ikincisi 'DünyaKla- sOderinden', üçüncüsü 'Vlzyon Bnlamayanlar', dör- düncüsü Kaçırdıklannız', beşıncisi 'Nostalji'. Ku- şaklar şu anda çok değişken bir düzende. Zamanla ^ ^ ^ ^ ^ ^ klasik bir düzene girecek, herkes ™^~™~™"" hangi seansta ne tür film izleyebile- ceğini bilecek. -ÖnümüzdekigünlenJe 'Yeşilçam Srneması'nmprogranundanekrola- cak? ÇELtK-Eski yönetmenleri, dün- yadan yönetmenleri, sinema adam- lannı getireceğiz. Gösterilen filmler üzerine söyleşiler, oturumlar yapa- cağız. Çeşitli ülke sinemalanyla il- güi projeler var. Şubat ayında 'Iran FlmkriHaftası'yapacagız. Iran'dan çok önemli yönetmenler gelecek, oyuncular gelecek, Iran sınemasını anlatacaklar. Öte yandan Asya sine- masından örnekleri getirebilrnekiçin _ _ _ _ _ _ _ _ girişimlerde bulunduk. 'KûbaFunı Günleri' olacak, Hint fılmlerini ge- tireceğiz. Türkiye'de çekilmiş, ama salon bulama- mış bir sürü film var. Bunlann hepsini sıraya koy- duk. tlk olarak Almanya'dan bir Türk yönetmen, Kadir Sözen'den iki film göstereceğiz. Bunlann dı- şında eski filmlere yönelik Mimar Sinan Üniversi- tesi'yle diyaloğumuz var. Yaprmcılanyla bağlantı- lar kurarak ve Kültür Bakanlığı'nı da hareketlendi- rerek arşivlerindeki fılmlerin kopyalannı basörma- yı ve fılinleri yeniden sinemaya kazandrrmayı isti- yoruz. Şimdilik pilot olarak başlayan programı ge- niş haliyle asıl yılbaşından sonra sürdüreceğız. Y A R ? Angelopoulos 'tan sürgün üçlemesi • Ollver Stone, eski ABD başkanı Ronald Reagan'ın 1981 'de vurulmasıyla ilgili filmi 'The Day Reagan Got Shot'un çekimlerine gelecek ay başlayacak. Halen aynntılan üzerine görüşmelerin sürdürüldüğu film, Stone'un, 'Nixon' ve 'JFK'den sonra ABD başkanlanyla ilgili üçüncü filmi olma özelliğini taşıyor. Filmde Reagan'ı Richard Crenna ve eşi Nancy Reagan'ı da Holland Taylor'ın oynaması bekleniyor. • Theo Angelopoulos, sürgün teması üzerine bir üçleme hazırhyor. Birinci filmin adı Gözyaşı Tarlası. Tonino Guerra'nın öyküsünden sinemaya uyarlanacak filmde başrolü Harvey Keitel oynayacak ve çekimler 2001 Eylülü'nde Yunanistan'da başlayacak. Diğer iki film Uçüncü Kanat ite SonsıiB Dönüş Rüsya, Italya, New York, Toronto, Avusturya- Macaristan sınınnda çekılecek. • Richard Crant, Güney Afrika'nm Cape Town şehrinde, beyazlarla siyahlar arasmdakı ihtilaflann sona erdirilmesi kapsamında hazırlanan 'HomeForAll' (Hepimizin Evi) adlı projeyi destekleyenler arasında yer aldı. • Pedro Almodovar m yeni fdminin adı Kötü Eğitim. 60'larda bir rahip okulunda geçen filmin kendi özyaşam öyküsü olmadığını belirten Almodovar, senaryoyu önce Hollywood'da çekmeyi planladığmı, ancak sonra Ispanyolca dışında film yapamayacağmı anladığım belirtmiş sonbasın toplantısında. • Richard Cere. New York'ta, Birleşmiş Milletler Genel Sekreten Kofi Annan ile görüştü. Annan'a Tibet, Nepal ve Hindistan'da çektiği fotoğraflardan oluşturduğu 'Pilgrim' (Hacı) adlı kitabını armağan eden Gere, Tibetlilerin sorunlanm anlattı ve Dalai Lama'nın mesajlanm iletti. • Jack Nlcholson ile Robm Wright Penn, yönetmenliğini Sean Penn'in üstlendiği Vaat (Friedrich Dürrenmatt) adlı filmde başroldeler. Nıcholson emekli bir polisi oynarken Sean Penn'in eşi Robin, oğlunun katilini arayan bir anneyi canlandınyor. • Peter steln Berlm Arena Tiyatrosu'nda ilk kez Goethe'nin Faust'unun tamamını sahneye koydu. Tam21 saat süren oyunu iki gün • arka arkaya yorumlayan ekibin başrolünde Bruno Ganz vardı. • Matt Dlıion, 1994'te Kamboçya'da yaşanan kanşık durum üzenne yazdığı senaryo için Kamboçya'da uygun mekân araştınyor. 'City of Ghosts' (Hayaletler Şehri) adlı filmde Dıllon başrolde de oynayacak. • Jose Carreras, Ahnanya'run Leipzig şehrinde aryalardan oluşan yeni albümü 'Lieder and Aria'yı tamttı. Carreras, gelecek yıl Almanya, Ispanya, ttalya ve Fransa'da vereceği solo konserlerin yanı sıra Luciano Pavarotti ve Placıdo Domingo ile Çin, Güney Kore ve Amerika'da da ortak konserler planlıyor. • Amanda Donohoe. Londra'da sahnelenmekte olan 'Mezun' adlı tiyatro oyununda, Mrs. Robinson rolünü canlandıracak. • carlos Saiira'nm yeni filmi Luis Bunuel ve onun vazgeçemediği aktörleriyle ilişkisini anlatacak. • Naglsa oshlma tam 24 yıl sonra Duygu Imparatorluğu adlı fılmini, ülkesi Japonya'da kesilmeden yayımlamayı başardı. Ancak sansürü aşmak için ilginç bir metoda evet demek zorunda kaldı Oshima ve aşın seks sahnelerinde görüntü bozularak beyazperdeye aktanldı. • Allcla AlOnsO'ya, bale sanatına katkılanndan dolayı Havana'da, başkan Fidel Castro, aktör Harry Belafonte ve Kübalı film yapımcısı Alfredo Guevara'nm da kabldığı bir törenle 'Jose MartiOnur Ödülü" verildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear