29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ARALIK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 1 7 Şevki Diizyol 197O'liyıllar...Türkiye, Kıbns'ta Barış Harekâtı yaptığı için Amerika silah ambargosu koymuş; Türkiye, savunma sanayiinde dışa bağımlı olmanın acısını tüm çıplaklığı ile yaşıyor... O sırada bir sanayici, Şevki Düzyol, kimseye danışmadan yurtdışmda silah fuartannı geziyor; gözüne kestirdiği bazı silahlan hafızasına kaydediyor, kanşla ölçü alıyor... Istanbul'da, atölyeyi andıran küçük fabrikasmda yapa boza sabahlara kadar çalışıyor ve Amerika'nın ambargo koyduğu 2.75'lik roketleri üretiyor. Makine Kimya, 2.75'lik roketlerin içine mühimmatı koyunca Türkiye ambargoyu bir ucundan geçersiz kılmış oluyor. Şevki Düzyol aynı sessizlikte, MAK06, M-72LAWve X-H4H 90 roketlerine Türbjuf'nin adını ya*u r 1980'li yıllarda bir L' ""yabancı parça kullanmadan ve devletten tek kuruş almadan 70 mm'lik 40 roket fırlatan çok namlulu roketatann prototipini yapıyor. Şevki Düzyol, dün gece kalbine yenik düşüyor ve sessizce aramtzdan aynlıyor; Türkiye'nin başı sağolsun. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: demzsom6cumhuriyetcom.tr - Verginin yüzde 80'iyle faiz ödenecekmiş... "Vergilendirilmiş kazanç faizdir!" s ivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, de- mokratik kitle örgütleri, daha güzel bir Tür- kiye için olmazsa olmaz örgütler... Cezaev- lerinde yaşanan olaylarla Türkiye büyük bir sınavdan geçiyor, sınav halkın gözü önünde yapılı- yor ve sınav sonuçlarını halk degertendiriyor... Halk, insanların yakılışını görüyor... Halk, insanlan kimlerin yaktığını görüyor... HaJk, insanlann nasıl öldüğünü görüyor... Siz ise, "F tipi cezaevlerine karşı başlatılan ve mü- dahale edilen ölüm oruçlan surecinde, devlet yet- kilileri, tutuklu ve hükümlülerin taleplerini dikkate almaktan çok 'eylemin örgüt baskısı ile başlatıldı- ğı', 'eylemcilerin kendi özgür iradeleri dışında eyle- me zorlandıklarf, 'eylemin bir intihar olduğu' şek- linde kampanyalar yürütmeyi tercih etmiştir" diyor- sunuz. Halk, düşüncenin tükendiği, düşünme yetisinin bittiği anda, insanın vazgeçilmez hakkı yaşama hak- Sınav kına bir emiıie nasıl kibrit çakıldığını görüyor... Siz ise "Bu kampanyada devlet yalnız bırakılma- mıştır. Medyanın önemli bir kısmı ile bazı 'sivil inisi- yatifler' de bu kampanyanın gönüllü yürütücüleri ol- muştur. Bu kampanyaya bazı kişiler, insan yaşamı- na karşı sorumlulugu gerektiren hekim kimliği ile katılmışlardır" diyorsunuz. Halk, ölüme halay ve zılgıt çekildiğini görüyor. Siz ise "Ulucanlar'da, Diyarbakır'da, Buca'da, Ümraniye'de, Burdur'da aynı tutukluların kalaslar- la parçalanıp katledilmesini, 'insan yaşamına yö- nelmiş birtehdit' olarak algılamayan bu hekimlerçıg- lık çığlığa 'insan yaşamının kutsallığından' bahse- debilmiştir" diyorsunuz. Halk, cezaevlerinin cezaevi olmaktan çıkıp birer "eğitim merkezi"ne dönüştüğünü görüyor... Siz ise, "Bugün bu koronun istediği gerçekleşti. Müdahalenin nasıl kanlı sonuçlara yol açacağı de- falarca dile getirildiği halde, devlet müdahale etti. Bu ülkede insanlığı da, hekimlik onurunu da en son öğretecek olanlar, evet zafer kazandınız" diyorsu- nuz. Halk görüyor siz ise "Içerdeki tutuklular 'F tipi ölümdür, girmeyeceğiz' diyorlardı onlar da yenil- diler. Bugün, Adalet Bakanı'nın erteledığını söyledi- ği F tipi cezaevlerine dolduruluyorlar. Evet zaferini- zi haykınn, tüm medya hizmetinizde, 'hekimlik ve in- sanlık' adına dersler vermeye devam edin. Dinleyen- leriniz çok olacaktır. Söylediklerinizle ne kadar çok hayat kurtardığınızı anlatın" diyorsunuz... Siz, "Ancak, biz biliyoruz. Biz hep bileceğiz" di- yorsunuz. Bildiğinizi okuyorsunuz... Halk ise görü- yor ve gözlediği sınavın notunu veriyor... Bir kere daha düşünün! SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatta erdincutkucı yahoo.com 2001 'de Türkıye'yı nadasa bırakaJım. 2002'de daha venmlı olsun! Istanbul 1. Levent'te, tabelasında '24 saat açık kapalı otopark" yazan otopark, kapısına "kapalıyız" yazısını asarsa, çizer arkadaşımız Kamil Masaracı da yoldan geçerken dek- lanşöre basıp yukandaki fotografı çeker. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİISCt Ege'de2001'eDoğru... Ege Denizi'nın iki yakasın- dakı. vaktıyle "bir arada" ve "Anadolu'da" yaşamış güzel insanlann son yıllardaki "si- yasilere inat" yakmlaşmala- n ÇED Köşesi'ne de zaman - «îmart'yansıyor. ..' 1 Nıtekim bunlardan biri de, geçen yıl bu tarihlerdeki (26 Araük 1999) "Büyük Mü- badele Çocuklan Girişimi" konuluyazımızdı... 1920'ler- de "anayurtlarını" teık et- mek zorunda kalan iki kültür- den insanlann Türkiye'deki çocuklan ve torunlan bir "der- nek" çatısı altında bir araya ge- liyor. ÇED Köşesi de bu an- lamlı çabayı duyururken "kar- şı kıyıdan da benzer bir gi- rişimi duyma" özlemini vur- guluyordu... • • • Nitekim geçen yılki sesleni- şimize, karşı kıyıdan da "ses" geldi. Midilli Adasf ndayaşa- yan kardeş- "vize" kaldınlmah; 21 bin drahmilik bilet ücreti ucuzla- tılmalıdır. 2) ENERJt: Türkiye'den Lesvos'a "deniz altından" enerji verilmeli, adanın elekt- rik sık»fcsı "dayanışraayla" giderilmelıdir. 3) EĞİTİM: Üniversiteler arasında başlanan işbirliği sü- recine liseler ve ilköğretim ' okullan da katılmah, "öğren- ci değişimleri" organize edil- melidır. 4) KÜLTÜR: Yunan ada- lanndaki Osmanlı eserleri ile Türkıye'deki Yunan kültürle- nyle ihşkılı eserlerin "konın- masında" ve "restorasyon- larında" işbirliği yapılmalı; beledıyeler arasında kültürel et- kinlikler dûzenlenmelidir. 5) SPOR: Yunan adalan ile Türkiye'nin Ege kıyı kuşağı yerleşmeleri arasında çeşitli dallarda "sporyanşmaları" İerimizden Fatoş Laza- ris, ÇED Köşesi'ne bir faks mesajı ileterek "Biz de varız" dedi ve do- kümanlar gönderdi. Fatoş La- zaris'ın bil- dirdiğine gö- re "benzer birgirişim" Mıdilirde"3 yıldır" var- lığını ve ça- lışmalannı sürdürüyor. Bir "sivil toplum örgütü" olarak etkin- likler yapan "Ege'de Birlik- te Varolma ve lletişim" adlı kuruluşun iki "Türk köken- li" üyesinden biri olan Fatoş Lazaris, 20 Ocak 2000 tari- hinde Yunanistan'ın "Ege Ba- kanlığf'na sunduklan "öne- riler paketini" de ilettı. Kuruluş bildirgelerinde, "Barışı, birlikte yaşamayı, karşılıklı işbirliğini aynen bizim gibi arzulayan milyon- larca Türk insamnı özellik- le görmezden gelerek tüm Türk toplumunu düşman, barbar vs. olarak nitelendi- renlere HAYIR diyoruz" di- yerek Yunanistan'daki ırkçı- şoven pohtikalara meydan oku- yan bu duyarlı sivil toplum hareketınin, söz konusu "dost- lak için öneriler" paketini özetleyerek sunuyorum: 1) ÛLAŞIM: Midilli'den Dikili ve Ayvahk'a, Mithim- ma'dan Akçay'a ve Limni'den Cökçeada'ya ticaret ve turizm amaçlı "deniz hatları" açıl- malı; günübirlik ziyaretlerde Kaş'ın karşısındaki Meis Adası... Rum evleri arasındaki Yalı Camisi, dostluğun da simgesi... ve festivaller gerçekleştirilme- hdir. 6) AVRUPA BİRLİKTE- LİGİ: Yunan adalan ile Tür- kiye'deki yerel yönetimler Av- rupa programlanna "ortak kalkınma ve işbirliği proje- leriyle" katılmalıdır. 7) ÇEVRE: Çevre sorun- lan için ortak toplantılar ve projeler gerçekleştirilmeli, Ege Denizi'nin kirlenmeden ko- runmasında işbirliği yapılma- hdır... ••• Evet... "karşı kıyıdaki" dostlanmızın, Yunanistan'ın Ege Bakanlığı'na sunduğu bu öneriler, bizlerin de benzer önerileri gündeme getirme- mizle gerçekleşebilir ve ge- liştirilebılir. Böylece Ege De- nizi, sadece sözlerde, şarkı- larda ve yazılarda değil, "or- tak yaşam ilişkilerinde" de o özlediğimiz "banş ve dost- luk denizi" olma coşkusuna kavuşabilir... Bu özlemi 2001 yılına da taşıyoruz... HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCnturkJiet a o a a a a a o a a o a o a o a o o a a D G a O n o D an D o a o o c o a o D D D D a p a a a o a d o o a o a a o P o o o oo D 0 o a o a o Q 0 a o Q u q q o o rj o p o o o o c a o ûfl o a p D QQ 0 0 0 OO D 0 ÇtZGtLÎK KÂMtL MASARACI looc+i = * f .. ı KEDl LEVO APTÜÜKA TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24Arahk AMAZONORMANIMUCİZESL orri'De BUGÜM, PE*U mtt* rouAR»** AIT 4 MOTOK- LU SİR UÇAK,92 YOLCUSU/LA, UMA-PUCALLPA fÇ G / $B£K A S ! AMAZON OKMAAILAKlNtN Pe&U'DAKLI t&t-UUUNE DOfEN UÇAA: P*£C/UANM/f, GBNÇ KJZ, KOLTVĞİJ 'L£ &*0CA 8İÇ Y*N* 8eKLEM£SİHE KAKpN, KV*7XKMAYA G£l£N OiMf yıncA, oauANf eeçMeye XA&VZ VERPÎ. UÇA/OAN ALDISI SAZ/ yryEC£*X£KL£ rocA çı/rrt. TEM./. OKMAUl tf6UNDE Â$MAYtgAÇA&*CAKn.rB< Km. BEKİ, SA&ASJNIN ESKİ8IKÖ6ÛPU OLMUÇTV: r, MEH& SULUIZSUAJ.'. * PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU İki İnsan, İki Umut Ese Tanışık, yılın en erken inen akşamında, if- tar vaktı sonrası Taksim'de, The Marmara Oteli'nin önünden koşar adım geçerken ayağına takılan nes- nenin kabarık bir cüzdan olduğunu görünce elin- de olmadan heyecanlanmıştı... Bir an, "Alsam mı, almasam mı?" dıye kafasından geçirdi. Sonra ka- rannı verdı. Eğilip, aldı... Bir kadına aitti cüzdan... Kimlik, kredi kartlan, kartvizitler, birkaç vesikalıkfo- toğraf, arasına sıkıştırılmış taşlı bir kolye, küçük kâ- ğıt parçaları... Insanlar ne kadar çok para taşıyor- lardı yanlarında... Bir süre olduğu yerde durdu. Arayan gözlerle çevresini taradı... Bin çıkıp "Cüz- danım... Cüzdanım..." diye bağırıverse, hemen ko- şup verecek, rahatlayacaktı... Ama bağıran çağı- ran, soran soruşturan hiç kimseyi göremedi... Çorumlu bir temizlik işçisiydi Ese Tanışık. Eşi ve üç çocuğuyla birlikte Alibeyköyü'nde oturuyordu. Beş kişılik ailesini geçindirebilmek için iki ayrı işte çalışıyordu genç adam. llkyardım Hastanesi'ndesa- bahın 05.00'inde işe başlıyor, on saatlik yorucu bir mesaiden sonra Akbank'ta sekız saat sürecek ikin- ciişinekoşuyordu... Kapısından hiçbir zaman adım atamayacağı o bol ışıklı otelin önünde bulduğu cüzdanın içindeki para, Ese Tanışık'ın çalıştığı iş- yerinde bir aylık mesaisi karşılığında eline geçen paradan dahafazlaydı. Saçlarının dibı, avuçlarının içi terden sırılsıklam olmuştu. Cüzdanı cebineyer- leştirdi. Elıyle sıkı sıkı bastırdı üzerine. Neyapıp ya- pıp, bulacaktı cüzdanın sahibinı... Cüzdanım bulup, getiren genç adamı anlatırken gözleri parlıyordu Türkel Minibaş ın... Kendisini se- vince boğan yoksul temizlik ışçısini ödüllendirmek ıstemiş, ama utangaç bir "Neyaptık kiabla" soru- suyla karşılaşmıştı. Kırk dereden su getirerek, so- nunda, "çocu/c/ar için bir bayram harçlığına" razı. edebilmişti onu... • • • Türkel'i dinlerken, dört yıl önce Şanlıurfa'da ba- şımdan geçen bir olayı anımsamıştım... Kalabalık bir grupla indığimiz havalimanında bizi bekleyen oto- büse binmiş, yolda verilen kısa molalarda inip, çev- reyi dolaşmış, sonra da GAP idaresi'nde bir tanı- tım toplantısına katılmıştık. Toplantı sonrası, Ata- türk Barajı'na su yeren kanallardan birinin kıyısın- da dolaşmıştık. Öğlen yemeği için "Urfa Sofrası" adlı lokantaya geldiğimızde, Şanlıurfa'ya ayak bas- mamızın üzerinden saatler geçmişti... Cüzdanımı kaybettiğimin farkına, o lokantada tanıştığım bir ga- zetecıye kartımı veımek için elimi pantolonumun arka cebine attığımda varmıştım... Başımdan aşa- ğı kaynar sular dökülmüştü sanki... Kimliğim, sü- rücü ehliyetim, basın kartım, kredı kartlarım, pa- ram... Her şeyim o cüzdanın içindeydi... Yerimden fırlayıp, otobüse koşmuştum... Yoktu... Masanın keyfini kaçırmamak için sıkıntımı ne ka- dar belli etmek istemesem de yüzüm asılmıştı. Şanlıurfalı masa komşularımız, "Işimiz var!" diye- rek bırer ikışer kalkıyorlardı masadan. Biz ise da- ha bir süre, otelimiz hazııianana kadar lokantada kalıp, bekleyecektik... Istanbul'dan birlikte geldi- ğimiz dostlanm sıkıntımı dağıtmak için havadan su- dan konuşuyorlar, eğlenceli fıkralar anlatıyorlar- dı... Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum, biraz önce masamızdan kalkan GAP memurlann- dan genç bir kadın koşarak lokantaya girdi. "Bul- dum!.. Buldum!.." diyerek cüzdanımı uzattı... "Ta- nıtım toplantısında oturduğunuz koltuğa düşür- müşsünûz..." Bana bir teşekkür olanağı bile bırak- madan, "Hoşça kalın!" deyip gıtti. Adının Nezihe Kendirci olduğunu sonradan öğrenmiştim bu GAP görevlisinın... • • • Bu ülkede yalnız soyguncular. hırsızlar, namus- suzlaryaşamıyordu. Sesleri soyguncular, hırsızlar, namussuzlar kadar yüksek çıkmasa da dürüst, te- miz, namuslu insanlarçoğunluktaydı. Ese Tanışık, Nezihe Kendirci birer örnekti yalnızca... Onların yatlan, yalılan, bankalan, Paris'te düğün yapacak paraları yoktu. Emekleri ile yaşıyorlar, alın terleriy- ie direniyorlardı hayata... Eğer bu ülke, bu toplu/n hâlâ çökmemişse, hâlâ ayaktaysa bunu o dürüst, temiz, namuslu insanlann varlığına borçluyduk... Onur da umut da onlardaydı. Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluc; tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Dünya... ^ Bedenin bel- den aşağı bö- 2 lümlerini yıka- 3 makta kullanı- lantuvaletara- cı.2/Danışma kurulu... Kâ- ğıtlan bir ara- da tutmaya ya- rar madenı çengel. 3/ Şar- kı. türkü...Sa- lamuraya yatmlmış yiyecekler için kulla- nılan sözcük. 4/ Yaz yağmuru... Bir cins 3 sincap. 5/Iri taneli be- 4 zelye. 6/Borulan dön- 5 dürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı par- çası... Dudak boyası. II Marmara Bölge- sı'nde bir göl... Lıt- yum elementüıın simgesi. 8/ İçki içilirken yenilen yıyecek... Ince ve düzgün dokunmuş pamuİdu ku- maş. 9/ Baymdırlık... Yatak örtüsü olarak kullanı- lan pamuklu kumaş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yapı çatılannda kullanılan uzun mertek... Ana- dolu ile ilgilı, Anadolu'da yaşayan. 2/ Türk halk mü- zığınde, bağlama aılesınden çalgılann en küçük boylusu... Eğlence. 3/ Tümör... Japon mafyasına venlen ad. 4/ Şöhret... Briçte ıkı manştan oluşan bö- lüm. 5/ Toprak, kum. saman elemeye yarayan iri de- likli kalbur. 6/ XVII. yüzyılda Avrupa'da ortaya çı- kan sanat anlayışı... "Yüce dağ başında bir — kar idim/ Yağmur yağdı, güneş vurdu endım" (Kara- caoğlan). 7/ Saygınlık... Çemberin çevresinin çapı- na oranını gösteren sayı. 8/ Sığınn altı ayhktan bir yaşına kadar olan yavrusu... Haberci. 9/ "Olmüş —": AzizNesin'inöykükitabı... Kadınlannbluzya da gömlek üzerıne giydiklen yelek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear