25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 KASIM 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Server Denizli'nin Servergazi beldesinde iki yıldır Server Gazi'yi anma toplantılan ; - düzenleniyor... Söyienceye göre Server Gazi, Bizanslılarla savaşırken şehit - - ^ düşmüş... (#>• 0) Ortada tarihi \ - ^ bir belge yok... J L Belediyenin düzenlediği anma toplantısı dualaria açılıyor, lokma dağıtılarak sürüyor... llginçtir, bir söyienceye dayanarak iki yıl önce başlatılan etkinlik için, yılın 365 günü arasından 29 Ekim seçilmiş... liyatroda Giresun Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Aziz Nesin'in bir eserini Şebinkarahisar'da sahnelerken, izleyicilerden biri ayağa kalkıp "Bu "i- oyun ailece izlenecek bir oyun" değil diye bağınyor... Jandarma Komutanı, "Beğenmiyorsan çık dışan" deyince, MHP belediye başkan adaylığından şimdiki başkan lehine çekilip belediyeye ait kent merkezindeki bir arsayı 37 yıllığına kiralayan Şeref Yıldınm salonu terk etmek zorunda kalıyor. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - MHP, değişmeden gelişmiş... "Gelişmemiş toplumlar için gecerii bir deöisiml" emmuzun 25'inde şöyle yazmışız: "REFAH- YOL iktidarında şeriatçılann iyice öbeklen- diği Vakıf Gureba Hastanesi'nin, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Istanbul Üni- versitesi'ne devri söz konusuydu fakat saman altın- dan su yürüten şeriatçılann çabalanyla bu girişim ya- nm kaldı. Bu arada öğrendik ki, yeni bir girişim baş- latılmış. Vakıf Gureba'yı Sosyal Sigortalar Kuru- mu'na vereceklermiş. Hastane, Istanbul Üniversite- si'ne devredilecekken şeriatçılann sorun yaptığı 'va- kıf senedi' anlaşılan Sosyal Sigortalar Kurumu'nda bulunan bir 'sigorta' ile sorun olmuyor! Hastaneye Atatürk Köşesi açarak ne kadar Atatürkçü olduğu- nu gösteren başhekim Rıza Kutaniş, Vakıflar Ge- nel Müdürü Nurettin Yardımcı'yı aşıp Vakıflar'dan sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a onay- latıp projeyi hayata geçirmeye çalışıyormuş. Yaşar Okuyan, SSK hastanelerini satıp savmayı düşünür- Garabet ken, SSK hastaneleri için söylemediğini bırakmaz- ken, Vakıf Gureba'nın SSK Gureba olmasına talip- se bu 'proje'nin altında kimbilir Kutaniş'i bile aşan ne işler vardır... Sayın bakanlar Yalova ile il olarak Yalova'nın hamisi Okuyan lütfedip açıklarlar mı aca- ba Istanbul'daki Vakıf Gureba'da neler oluyor?" Aradan üç ay geçti, lütfedip sorumuza yanıt ver- mediler... Açıklama geçenlerde yapıldı ve Gureba Has- tanesi, Vakıflar'dan alınarak SSK'ye devredildi! ilginçtir, Vakıf Gureba'nın şeriatçılardan temizlen- mesine yönelik her girişime Bezmiâlem Vatide Sul- tan'ın "vakıf senedi"ni öne sürerek karşı çıkan şe- riatçılar, hastanenin SSK'ye devrine hiç ses çıkar- madı... Neredeyse zil takıp oynayacaklar! Biz sorulanmıza devam edelim... Gureba'nın SSK'ye devrine karşı çıktığı söylenen bakanlar Enis Öksüz, Osman Durmuş ve Hüsa- mettîn Özkan, ne oldu da son dakikada bu 'pro- je'ye onay verdi? Profesörler bile şeflik sınavına gi- rerken doçent Rıza Kutaniş'e nasıl oldu da sınavsız şeflik verildi? Rıza Kutaniş'in görevden alınmasını öngören müfettiş raporunu.Vakıflar Genel Müdürü Nurettin Yardımcı'nın işleme koymasını hangi güç- ler engelledi? Devlet Bakanı Yüksel Yalova, neyin karşılığında Vakıf Gureba'yı elden çıkarttı? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, SSK has- tanelerini satmayı düşünürken ne oldu da Vakıf Gu- reba'yı SSK'nin bünyesine aldı? Ve en önemlisi... Gureba'nın Istanbul Üniversitesi'ne devrine "va- kıf senedi"ni göstererek karşı çıkan şeriatçılar nasıl oldu da SSK'ye devrine tepki göstermedi? Vakıf Gureba'da ilginç olaylar yaşanıyor... Gureba'daki garabet bu kadarla kalmayacak! SESSÎZSEDASam, NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(a yahoo.com jPoIitika aşkının gözü kördür. Yolsuzluğa göz yumar ya| da görmezden gelır siyasıler! Cezaevlerinde bahşiş sistemi Egebank'ın içinin boşaltılması ope- rasyonunda "dokuzuncu" olarak anı- lan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin yeğeni Yahya Murat De- mirel'den sonra tutuklanan ünlü rek- lamcı Nail Keçili'nin, konduğu Ulu- canlar Cezaevi'ndeki ilk gecesinde Demirel tarafından teselli edildiğine ilişkin bir gazete haberinin son tüm- cesi: "Tansiyon ilaçları aldırtan Keçi- li, bazı görevlilere de yüklü bahşiş da- ğıttı." Cezaevlerinde olan biteni, bundan daha güzel açıklayan bir tümce ola- maz... Cezaevindeki görevlilere dağıt- tığınız bahşişin miktannı biraz daha art- tınrsanız, tansiyon ilacı yerine cep te- lefonu aldırtabilirsiniz... Bahşiş biraz daha yükselirse, cep telefonunun ya- nında uyuşturucu servisi de yaptıra- bilirsiniz... Yükselteceğiniz bahşişle, cezaevinde tabanca edinebilir hatta küçük çapta bir cephanelik ku- rabilirsiniz... Dağıttığınız bah- şişle cezaevine kadın da so- kabilirsiniz... Bahşişin mikta- n, sizi cezaevinin yönetiminde söz sahibi yapabilir, işlerinizi müdü- rün odasından yürütebilirsiniz... Çünkü Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlülerin cezaevindeki görevlile- re "bahşiş" dağıtmasını son derece normal karşılıyor! Aksi olsa, Adalet Bakanı Hikmat Sami Türk, Keçili'nin Ulucanlar Ce- zaevi'nde görevlilere bahşiş dağıttığı haberini ihbar kabul ederek soruştur- ma açtırırdı! Çuvalı Delen Mızrak MUSTAFA KUL 12 Eylül askeri darbesi üze- rine çok şey söylendi ve yazıl- dı. "12 Eylülöncesi've "12 Ey- lül sonrası" \fade\eri, neredey- se tum değeriendirmelerde ilk vurgulanan sözcukleroluyor- du. Kimileri bu darbenin, bir "milaf gibi kabul edilmesin- den rahatsız oldu ve tepki gös- terdi. Klişeleşmiş birtespit gi- bi gösterilmesinerağmen, 12 Eylül askeri darbesinin onca yozlaşmada, dejenerasyonda bir "milat" olduğunu kim inkâr edebilir? Bu ay, "Susurluk kazası", "YÖK tartışmaları", "banka operasyonlan" ve "yolsuzluk ekonomisi" ifadeleri gündem- de olacak. Bunların hangisini ele alırsanız alın, altından 12 Eylül ve Özal hükümetleri çı- kacaktır. Bu darbe aracılığıy- la ülkemizde uygulanan eko- nomik modelin sonuçlan; aç- lık sınınnda yaşayan; eğitim, sağlık ve kültürel olanaklar- dan gerektiği gibi veya hiç ya- rarlanamayan milyonlarca in- sandır. Gündemde olan ve böyle giderse daha çok za- man gündemde kalacak tüm olumsuzlukların 12 Eylül'eve Özal'a bağlanmasına tepki gösterenlerin, bütün bu olum- suzlukların ülkemizde uygu- lanan ve uygulanmaya devam edilen ekonomik, kültürel ve sosyolojik modelin sonuçlan olduğu gerçeğini göz ardı ede- bileceklerini hiç sanmam. Yıllardırtüm büyük ihaleler- de ve özelleştirmelerde aynı isimlere rastlıyoruz. Ve dikkat edildiğinde, bu kişilerin çoğu- nun bir bankası ve gazetesi veyatelevizyonu olduğunu gö- rüyoruz. Bütün bunlartesadüf olmasa gerek. Işin bir başka vahim yönü de bu insanlann banka sahibi olurken veya bü- yük ihalelere girerken gerekli kaynağı kamu bankalanndan sagladıklannın anlaşılmış ol- ması. Sıradan bir vatandaş, belki de biryaşam kurmak için gereksindiği sermayeyi kredi olarak temin etmek için, bir kamu bankasının tüm koşul- lannı yerine getirmek zorunda- dır. Teminatsız asla kredi kul- lanamaz. Kredisini ödeyemez- se bankanın tüm sözleşme ko- şulları hiçbir tolerans göste- rilmeksizin kendisine uygula- nır. Oysa, "bazılan için mute- ber" kabul edilen gündemde- ki isimler, aldıkları "milyonlar- ca dolan" ödemedikleri gibi üstüne yeni milyon dolarlar alıriar. Ve bu paralaria ihalele- re girerier, banka satın alıriar, sonra da bu bankalann içini bo- şaltırlar. Her iki durumda pa- ra bizim cebimizden çıkmak- tadır. Eğitim, sağlık ve kültü- rel haklardan yararianamayan milyonların, bu hayati feda- kâriıklan sonucunda, "muteber kişiler" inanılmaz bir servet içerisindeyaşamaktadır. "On- lar" bu sistemin tanrılandıriar. Bütün bunlar için kamu ban- kasına hesap sorulduğunda "bankacılık sırn" deyip işin için- den çıkılmaktadır. Geçen yıl hükümetin yeni kuruidugu gün- leri anımsayın. llkyaptıklan ic- raatlardan biri, "bankacılık sır- n"ifadesinin delinmez birzırh haline getirilmesi olmuştu. Bu kapsamdaki konulann "yasay- la" medyada yer alması en- gellenmişti. Hükümete gelince, şimdiki hükümeti oluşturan iki parti yıllardır iktidarda. Bu soygun- lara, peşkeşlere yıllarca göz yumdular. Buna karşın enflas- yonla mücadele edeceğiz de- yip inanılmaz uygulamalar ger- çekleştirdiler. Bütun yükü, bu işte hiçbir sorumlulugu olma- yan insanlann üzerine yıktılar. Gelecek yılın bütçe rakamlan da belli oldu. Vergisini veren ve- ya en hayati taleplerinden vaz- geçen dürüst insanlardan bu fedakârlıklann devamı isten- mektedir. Bankacılık sınrı da devam edecektir. Ve tabii ki kamu bankalanndan kaynak aktarımı da... Bütün bunlann yanı sıra bir de yatınma dönüşmeyen ka- mu harcamaları bulunmakta- dır. Memura %25 maaş zam- mını zar zor veren hükümet, ka- mu harcamalanndan hiç taviz vermemiştir. Yurtiçi görev ve yolluklar yüzde 125, yurtdışı görev ve yolluklar yüzde 81, ta- şıma gidederi yüzde 144, akar- yakıt ve yağ gideri yüzde 116, tören giderieri yüzde 100, ta- şıt alımı yüzde 50, demirbaş aiı- mı yüzde 144 artmıştır. Ülke- mizde yalnızca makam aracı şoförlerine yılda 600 trilyon TL. ödendiği belirtilmektedir. Devlet dairelerinde çoğu ulus- lararası görüşmeye açık 162.000 telefon bulunduğu ve bu telefonlar nedeniyle ayda 5 trilyon TL ödendiği ifadeedil- mektedir. Bütün bu harcama- ları yapanlar da, tahmin eder- siniz ki alt düzeydeki memur- lar değildir. Rakamlar öyle çarpıcı ki! El konulan bankalann devlete getirdiği yük, IMF'den üç yıl- da alacağımız paranın üç ka- tına yakın bir miktar. On aile korkunç bir açgözlülükle tüm kaynaklara saldınn\en milyon- larca insan karnını nasıl do- yuracağını kara kara düşün- mekte; eğitimden, kültürel ola- naklardan yararianmak ise hiç akıllanna gelmemektedir. Bü- tün bunlann üzerine, insanla- n gelecek güzel günlerle avut- maya çalışan hükümetin ken- di harcamaları ortada. Ne ka- dar inandırıcı olabilirier ki! De- yim yerindeyse artık mızrak çuvala sığmamaktadır. KlM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇtZGtLtK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİHPOROY semihporoy(çı yahoo.com KEDt LEVO APTÜÜKA TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Kasım Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı gunluk Bizim Gazete Ulke sorunlarına ılışkın raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberierıyle sıvıl toplumların gazetesi. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 19OO YILINDA BO6AZA KÖPRÜf 19OO'DE BUGÜN, /STANSUL BOĞAZf'NH M/fA £OlLM£K ÜZEISB HA2tEL/1NA*J glK ASMA tCÖPKÛ P&OTESIYL.E /L6IU tSABEie, ALMA*J BASMMPA yAY/MLAA/MfÇTf. "/LLUS7Kf£INB ZEITUNG"/iou DE/eeı, KI *:rr/iyr B/e- LEÇnE£C£K BÖXL£ 8f& KOP&UAJUN ŞIM İÇİN OLAĞANLIS7TJ X4YfAJDAKl PGOJTE, OSMAN- LILA&IN İC.6/SİNI ÇEKfi/l£K (Ç.IN ıSLAM TA&ZIAJP/I HAZtieZjtM/VttfTr. AA/CAAC, tMPA&4rO&U/<K O SIGAL/ie, SOMUM 8AÇ- CAA/GlCfAJPAypf i/£ Bu TİP ÖNER.lC-£- Rİ plKICATe rfLACAK DÜ/ZUMPA OEĞİLOİ.. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Örtülü Savaş' Ülkenin en köklü, en güçlü tanıtım kuruluşu- nun, yaşamı sayısız meslek ödülleriyle süslen- miş, başarıları kitaplaşmış patronunun "gözaltı görüntüleri" insanın içini acıtıyordu doğrusu... Da- ha önce de bir banka soyguncusuna "erkete gi- bi" dururken odaklanmıştı kameralara... Belki gerçekten bir "rastlantı" idi o anda orada olu- şu... Belki yalnızca bir talihsizlikti... Belki deyar- gılanıp aklanacaktı... Ama o görüntüler hiçbir zaman silinmeyecekti belleklerden... Adı her geçtiğinde o fotoğraflarla anımsanacaktı... • • • Benzer görüntüler sıklaşıp, yeniden yeniden kar- şımıza çıktığında düşünüyor, kendimizi de sor- guluyorduk ister istemez. Daha düne kadar ad- lanndan "sitayiş"\e söz edilen, "itibar" gösteri- len bu insanlarla bizim de yollarımız kesişmişti kimi zaman. Bir kongrenin kahve arasında kar- şılaşmış, bir konserde ya da bir tiyatro gösteri- minde yan yana düşmüştük sözgelimi. Bakım- lı, şık giyimli, özgüvenleri güneş yanığı yüzleri- ne yansıyan; kahkahaları şen, sesleri gür, dav- ranışlan alabildiğine rahat insanlardı... Nereye git- seler kendilerini bir "ilgi yumağı"run içinde, bir "sevgi çembeti"n\n ortasında buluyoriardı... Çev- relerindekilere anlatacakları o kadar çok şey var- dı ki... Hep onlar konuşuyordu. Çevrelerindeki- ler de hep onların konuşmasını istiyoriar, onlan hayranlıkla dinliyoriardı... Gidecekleri yere paha- lı otomobillerle, özel helikopterleriegidiyorlardı. Büyük malikânelerde yaşıyorlar, lüks yatlarla do- laşıyorlardı... Sonra birden çökmeye başlamışlardı... Çök- tükçe boyaları dökülüyor, gerçek renkleri, ger- çek yüzleri ortaya çıkıyordu... Çevrelerindeki il- gi yumakları çözülüp sevgi çemberleri kırılınca çaresizleşiyorlar, yalnızlaşıyorlar, çıplaklaşıyor- lardı... özel uçaklardan inip parmaklıklı cezaevi arabalanna binmek kolay değildi, "Nuriş Kar- djeşler" gibi... "yurtdışı yasaklı" bir diğerini sınır kapısından geri çevirmişlerdi. "Belki son bir şans!" diye düşünmüşolmalıydı... Bir başbakan torunuydu. Büyük bir stadyum onun soyadını ta- şıyordu. Cebimizdeki paralarda onun imzası var- dı birzamanlar... • • • Cumhurbaşkanı yeğeni, başbakan torunu ban- kacılar, büyük tüccarlar, büyük müteahhrtler, bü- yük tanıtımcılar, büyük medya patronları aynı yerde buluşmuşlardı... Bir rastlantı değildi bu kuşkusuz. "Düzen" buluşturmuştu onlan... To- humları bu düzende atılmıştı. Bu düzende filiz- lenmişler, bu düzende yetişmişlerdi onlar. Hayat- ları gibi kaderleri, sonları da ortak olacaktı do- ğal olarak. Ama ya bizler?.. Kimbilir kaçımız on- larla bir arada olmak, onlarla bir arada görün- mek, onların hayatına kıyıdan köşeden de olsa, bulaşabilmek için ne yollara başvurmuştuk? Kimbilir kaçımız için bir "ikbal", bir "itibar" ka- pısıydı onlar? Kimbilir kaçımız onların o kirli pa- ralarıyla beslenmişti? "Birazdaha", "birazdaha fazla" kopartabilmek için kimbitir neler yitirmiş- tik hayatımızdan? Yoksa neydi o ayağa fıriama- lar, o düğme iliklemeler, o boyun büküşler, o yal- taklanmalar?.. Sonra ne olmuştu? Nereye gitmiş, nereye sak- lanmıştı onca insan? Onca köşk, yalı, yat yala- kası nereye kaçmıştı? Gözaltındakilerin, tutuk- lananlann, yurtdışı yasaklılarının, çıplaklaşanla- nn hayatları, hep düşledikleri hayatlar değil miy- di şimdi birden ortadan kaybolanların? Sahi ne olmuştu, köşelerinde bir zamanlar onlar için in- ciler döktüren, övgüler düzen o köşe yazarları- na? Ne büyük aşağılıklara, ne derin alçalmala- ratanıkolmuştuk... Bu düzen daha nelere gebeydi kimbilir? Kim- bilir daha neler görecek, nelere tanık olacaktık? Buraya kadar görüp, tanık olduklarımız "ilk"\er- di henüz... Çok uzun bir dizinin birinci bölümüy- dü... Sıra beslemelere, yalakalara, yağdanlıkla- ra da gelecekti bir gün... örtüsü her gün biraz daha aralanan, biraz daha açılan bir "savaş"tı sü- ren... Ve yenilen, hep biz olacak değildik ya!.. Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(n tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: îyOtomobüle- rin soğutma sistemine katı- 2 lan ve eridiği- 3 nde suyun donma nokta- sını düşüren madde. 2/Me- zopotamya'da kurulmuşeski krallık...Antik 8 Yunanmımar- g lığının üç bi- çemınden biri. UzakJık işareti... Ka- 1 yınbırader...Kuzuse- 2 si. 4/ Halk dilinde so- 3 ğuk algınlığına veri- 4 len ad... Doğu Ana- 5 dolu'da bir ırmak. 5/ 5 Tatlı sularda yaşayan beyaz etli bir balık. 6/ Motorun eskiyen ya da aksayan parçalan- nı değiştirerek ya da onararak motoru yeni duruma getirme işlemi. II Tavlada "iki" sayısı... Geçimsiz- lik. 8/ Gevrek bir elma cinsi... Bir göz rengi. 9/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını istediği kâğıdı belirtme... Kazı yeri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir sigorta sözleşmesinin sigorta şirketi için do- ğurabileceği zaran ya da riski hesaplayarak, uygun sigorta pnmıni hesaplayan kişi... Bir nota. 2/ Ölen kimsenin vücudu... Toplum töresine uygun davran- ma. 3/ Paramızı simgeleyen harfler... Agız kısmı yay- van bakır tas. 4/ Uygur hükümdarlanna verilen san... Vilayet. 5/ Deneylere ve tanıtlamalara daya- nan bilımlerin genel adı... Pirinci kabuğundan ayır- mak ya da bulgur dövmek için kullanılan dibek. 6/ Göreceli. 7/ Ilkel benlik... Yeraltı suyunu taşıyan ge- çirimli katman. 8/ Taş kırmakta kullanılan büyük çekiç... Düz ve açık su kıyısı. 9/ Bir nota.... Bulu- nulan yer.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear