13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 EYLÜL 1999 SALi CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Galeri Apel'de resimden seramiğe, fotoğrafik enstalasyondan videoya, çeşitli anlatım biçimleri bir arada Konukseyerlik bağLamında 'sokak' Yrd. Doç. Dr. AYŞEGÜL GÜÇHAN Yeditepe Üni. Güzel Sanatlar Fat Galen Apel Altmcı Uluslararası Sanat Bienali ile eşzamanlı olarak yıne bır tema- lı sergiyle sergi sezonunu açıyor "Sokak". Me\ İutAkyıMız. Sefim Cebeci. Sakine Çü, Inci Eviner, Can GökniL Şirin İskit, Suzy Hug- Levy. Ne\zat Sayıa, Emre Zeytinoğ- lu veMüşerref Zcytinoğhı'nun katılımıy- la gerçekleşen sergi 14 Eylül-13 Ekım ta- rihleri arasında tstanbullu izleyıciyle bu- luşuyor. Serginin koordinatörü Nuran Terrioğ- lu'nun sergıye çerçeve oluşturan sokağın koordinatlanru Faik Paşa, Çapanoğlu ve Ce- zayır sokaklanna açılan Hayriye Caddesı olarak belirlediği, -kı. burasi Apel Gale- ri'nin yer aldığı caddedır- sergıye sanat- çılartuval resminden seramiğe. fotografık enstalasyondan videoya, çeşıtlı anlatım biçimlen ile yanıt veriyorlar. Suzy Hug-Levy iç ve dış mekânın smır- larını sorgulayan çalışmasında. kımhkten anndırdığı fıgürlen birer devinı içinde dondurarak salt sokağın değil. devıninın öz niteliği konusunda da izleyıcıye soru- lar sordurmayı denerken, galeri içerisine ördüğü du var ve bu duvann. karşısına yer- leştırilmış aynaya düşen yansımasıyla Sa- kine Çıl, galeri içinde gerçek bır sokak kurmayı deniyor. En geleneksel malzeme ile çağdaş. bir iş gerçekleşhren ve yapımın- da ateş tuğlası kullandığı duvan bır mıma- ri öğe olarak düşünme>ıp bır duvar gaze- tesi gibi niteleyen Çıl. duvann mülkiyeti koruyan niteliğindense iletışimsel yönü- nü öne çıkanyor. Duvar kavramı üzerine bir de incelemesı bulunan sanatçı, smırla- ma ışlevı tarih boyunca vurgulanan duva- nn 196O'lı yıllarda graffiti ile yaşayan bır organızma haline gelişi üzennde duruyor ve Bastil'in duvarlannın yıkılmasıyla baş- layan Fransız Ihtilali'nden Berlin Duva- n'nın yıkılmasına uzanan tanhsel çızgı içerisinde kazandığı simgesel değeri kul- laruyor. Sokaktaki alanlar ve' içerf Emre Zeytınoğlu'nun "Lavabolar \e Metro Haritası" adlı fotografık yerleştır- mesi(140x300cm)sokakkavramını ya- tay ve dikey / düşeyde irdeleyen bır yapıt. Sokak ilk anda "dışan" kavramını çagnş- tırmakla birlikte, bu çağnşımın çok da ke- sin biraçıklaması olmayışı noktasından ha- reket eden sanatçı. "özd alanlar" ile "dt- şan/kamusal alanlar" arasındaki aynmın da yalnızca "ev" ve "sokak" çerçevesm- de açıklanamayacağı görüşünde. Kamu- sal alanın insanlann demokratik bir or- tamda, bıreysel özelliklenni özgürce bir- birlerine sunacağı ve bu özellikJen yeni so- nuçlar çıkarmak için kullanacaklan bir yer olmayıp daha çok, bir devlet erkinin, • Nuran Terzioğlu'nun koordinatörlüğünü üstlendiği sergide Emre Zeytinoğlu, 'Lavabolar ve Metro Haritası' adlı fotoğrafik yerleştirmesiyle sokak kavramını irdeliyor. Suzy Hug Levyiç ve dış mekânın sınırlannı sorgulayan çalışmasında, salt sokağın değil, devinin öz niteliği konusunda da izleyiciye sorular sordurmayı deniyor. Müşerref Zeytinoğlu, kolayhkla insanın metaforu olabilecek sokak köpeklerini gözlemliyor. ıdeolojisınin, kapalı bır cemaat yapısının, kültûrel ya da sınıfsal davranış biçımleri- nin uygulandığı ve yansıtıldığı alanlarbü- tünü olarak algılanması gerektiğıni savu- nan Emre Zeytinoğlu, bu yönüyle sokak- taki söz konusu alanlann, "dışan" olmak- tan çok, "içeri" kavramını banndırdığını savlıyor. Kant'ın Ebedi Banş Üzenne Üçüncü Be- lırleyıci Madde adlı metnini çıkış noktası olarak alan Jacques Derrida'nın "konuk- severük" kavramı analızlen üzennde du- ran Zeytinoğlu, volcunun özgürlüğünü ko- nu edıniyor ve "hoşgeldiniz" ıfadesıyle karşılanan kışmin. aslında. yeni bir erk'in etkisi altına gırışını sorunsallaştınyor.(l) "Konukseverlik"kodunun. "kabuletmek" ve "kendi mülkünde ağırtamak" yan an- lamlannı ıçerdiğı göz önünde bulundu- rulduğunda. kurallan ev sahibi tarafından belirlenen bir tür ıktidar olarak algılan- masının kaçınılmazhgı ortaya çıkar. Bu iktidirı kırmak içın sanatçının önerisi. alanlar arasında varolan sınırlan kat ediş anını, bu alanlar arasında yapılacak yol- culuklan, insanın kendi alanından çıkış ve geri döniiş durumunu, sınırlann birer "çngP olarak sağmdaki ve sohındaki alan- lardan nasıl aynlabildiğini de gündeme getirme gerekliliğı olarak özetlenebilir. Bu hareketlerin, insanlann kendi kımlık- lerinı terk etmelen ve demokratik ılişkı- leri daha gerçek biçımde yaşamalan an- lamına geldiğmi behrten Zeytinoğlu, böy- lelılde ilişkilerde "konukseverler" olma- yacağı gıbi. "hoşgeMiniz" sözünü kullana- cak kimsenin de bulunamayacağmı savu- nuyor. Aynca, sokağı enine genışleyen bır alan olarak görme alışkanlığmı da gözden ge- çırmeyı öneren sanatçı, kentın. üzerinde du- rulan toprak parçasının sınırlanndan ıba- ret olmadığını ve böyle bir düşüncenin kenti, yalnızca toprağın en üst katmanıy- la ve bu katmanın oluşum zamanıyla al- gılamak olacağını savunan çalışmasıyla bu kez Gabriella Baptist'e göndermede bulunuyor. Kentın alt katmanlanndan ol- duğu denlı, kentin gökyüzünden de söz etmeyi bırzorunluluk olarak ortayakov an Zeytinoğlu, bireyın, alt katmanlann kül- tûrel binkimiyle, gökyüzüne açılan uydu antenlerin kanşımının merkezinde durdu- ğunu imlıyor. tşte, "LavabolarveMetroHa- rittsı" adlı yapıt tam da bu noktada. üze- nne bastığımız kımlik alanlannın ve bu alanlar arası (genellikle kimlık bozucu) sınır çizgilerinin yer aldığı, ama aynı za- manda da dıkey-düşey genişlemelere sa- hıp olan, çok zamanlı, çok boyutlu uzam kavramı üzennde kurulmuş bır çalışma. Zamanlararası bir yolculuk Kımlik alanlannı dikey-duşey hareket- ler içinde görebıldiğımızde, bu geçış alan- lannı çızgı kahnlığından kurtanpdaha ge- nış alanlara yayma olanağına sahıp olaca- gımızı savunan sanatçıya göre, bu geçış alanlannın en önemlısi metrodur. Metro- da, kimlık alanlannın terk edıldığinı ve o mekânın yalnızca geçış amacıyla kullanıl- dığını bıhyoruz. Metro bır bakıma ince geçış çizgılennin alanlara dönüşmüş du- rumuysa ve her şeyden önemlısi, ayağımı- zı bastıgımız katmanın aitında yer alıyor- sa, bu kımliksız alan aynı zamanda bizi za- manlararası bır yolculuğa da çıkartıyor demektır. Yani, dünün kutsal varhklan- nın, atalann, eski kahramanlann ve bugü- nün lağım yollannın ıçıne bir yolculuk...(2) Yapıtın en küçük bırimı olan lavabo ise, Roman Polanski 'nin yeni şeytanfılmi 'Dokuzuncu Kapı 'nin prömiyeri Fransa 'da yapıldı Rahatsız edici birgerüimfüml Kültür Servisi - Ünlü yönetmen Roman Pobnsld. kansının. Charles Manson'ın satanist hippi çetesi tarafindan öldürülmesinin ve başyapıh 'Rosemarv'nin Bebeği'mn 30 yıl ardından çevirdiği yeni şeytan Fılmi 'Dokuzuncu Kapı'nın (La Neuvieme Porte) Fransa prömiyerini gerçekleştirdı. Polanskı'nin 'Hitchcoockyen' olarak değerlendırdiği filmın prömiyerinde farklı kesimlerden izleyiciler bir araya geldi. Fransız Liberation gazetesi, Dokuzuncu Kapı'nın klasikler arasına gireceğini, ancak sinema tanhinde delilik ve azami saçmalığın fılmı olarak da adeta bir atasözü niteliği kazanacağını behrttı. Le Parisien, başanlı ve rahatsız edici bir geriiim filmi olarak tanıttı Polanski'nin son çalışmasını. Tüm eleştinlerin birleştiği nokta ise filmde bir antıka kıtap tacinni canlandıran Jofanny Depp'ın ne denlı başanlı bir perfbrmans çıkarttığıydı. Fransa ve Ispanya'nın mekân olarak kullanıldığı ve bütçesi Fransa tarafından karşılanan fılm, lngilizce çekilmiş. Dokuzuncu Kapı, Polanski'nin, şeytandan hamıle kalan bir kadının öyküsünü anlattığı 1969 yapımı Rosemary'nin Bebeğfnden bu yana şeytan temasmı işlediğı ılk film. Aynı yıl Polanskı'nin bebek beklemekte olan eşı Sharon Tatc. Charles Manson'ın şeytana tapan hippilerden kurulu 'ailesi' tarafindan öldürülmüştü. Dokuzuncu Kapı'da ise Johnny Deep'in canlandırdığı Dean Corso büyük bir ustalıkla az bulunan kitaplann izini sürüyor ve onlara sahıp olrnak ıçm elınden geleni yapıyor. Müşterilerinden biri olan Boris Balkan zengin bir koleksıyonerdir. Corso'yu şeytansal ruh çağırma aymlerinin son iki el yazması örneğıni bulmakla görevlendirir. Gölgenin Dokuz Kapısı adını taşıyan bu eser 17. yüzyılda karabüyü yapmak için din diri yanan bir basımcı tarafindan yazılmıştır. Araştırmaya başladıktan sonra birçok ceset ortaya çıkmaya başlar. Sonralan doğaüstü yeteneklen olan bir genç kız tarafindan ızlenmeye başlanır. Eleştirmenler Polanski'nin yeni filmine geçer not verdi. Dean Corsa'yı canlandıran Johnny Depp, güzel ve çıplak bir kadın olarak görûnen şeytanı, Polanski'nin, ikıncı çocuklan Elvis'i fılmden hemen önce dünyaya getıren yeni eşi Emanuelle Seigner canlandınyor. Eleştirmenler Rosemary'nın Bebeğı'yle Dokuzuncu Kapı arasında, özellikle de Polanski'nin şeytana tapınma konusuna yakJaşımı açısmdan paralellik olduğunu belirtiyorlar. Polanskı'nin satanist ayinleri 'saçma ve gülünç bir parodi" olarak yorumladığı görüşündeler. Polanski de Figaro gazetesine yaptığı açıklamada, şeytanın kesinlikle bir kurgu olduğuna ve insanlar tarafindan kendi gûnahlannın bir özrü olarak kullanıldığına inandığını söylüyor. Emre Zeytinoğtu "Lavabolar ve Metro Haritası" (yanda)yapıtırKİa sokakkavra- mını irdelerken, Müşerref Zeytinoğlu soka^ferkhaktörkTİrugadernliyor(üs«E) dennine bir hareketın çağnşımmı gerçek- leştirdiği gibi. çeşitli amaçlar için kulla- nılan sıvılann alt katmana gönderimini de sağlamaktadır Böylelikle, bugünün lağı- mı ile derimne hareketın çağnştırdığı alt karman objelen arasındaki bağdan söz eden yapıtta her lavabo bır metro istasyo- nunun kapısı olarak düşünüldüğünde, fark- lı sıvılann birbinne kanşarak aşağı doğru sürekli bır hareket (alt katmanlara aktanm) çağnşımı hiçbir zaman kesilmeyecektir. Müşerref Zeytinoğlu'nun "Sokak" ser- gısı içın gerçekieştırdıği video-enstalasyon ise bıçim olarak öncekı çahşmalanndan farklıhk göstermekle birlikte -sanatçının video enstalasyonu ilk ve son kez Anka- ra Urart Galeri'de ReyyanSonnıncuoğlu ile birlikte gerçekleştirdiği "Kirlenirken" ad- lı yapıtında kullandığı bıluııyor- ıçerik ola- rak sanatçının genel tavnyla uyum içinde. Kariyerinin başlangıcından bugüne değin gerçekleştirdıkleri anımsandığında, "bir toplumsal gözfemd" olarak nitelenebile- cek olan Müşerref Zeytinoğlu bu kez so- kağın "farklı" aktörlerinı gözlemliyor. Gözlemlediğı aktörler ise, kolaylıkla insa- nın metaforu olabilecek sokak köpekleri. Sanatçının önceki çalışmalanndaki meta- fonk anlatım düşünüldüğünde, bu çıkanm anlam kazanıyor. Iktidar karşrthğı Mekân olarak Istanbul'unkalatalıkcad- de ve sokaklannın ("dışansı") seçildiği yapıtın merkezinde "kentiçindeköpek" ve "sürekli yer değiştiren köpek" kavramla- nnın durduğu söylenebılır. Bır — — ^ ^ öykü üzerinde temellenme- yen ve minimal bır anlatım dılıne sahip olan yapıt, sokak- taki canlmın, sokağın sahibi- nı. ıktidan görmezlikten ge- lışı üzenne ıronik bır bakış açısından okunduğunda ıkti- dar / mikro ıktidar karşıtlığı üzerinde kurulu gibi duruyor. Gaston Bachelard'ın, ben- zersiz yapıtı "Mekânın Poeti- kası"nda savunduğu dışan ve içerinin "gelgit'' diyalektiğı- nin geometrisinın, onu eğre- tıleme alanlannataşıdığı an tı- kanıp kalma olgusu, Müşer- ref Zeytınoğlu'nun yapıtını okurken izleyiciye yön göste- rebilir. Dışan ve içeri terim- lerinın birbiriyle bakışımsız sorunlar ortaya koyduğunu savunan Bachelard, içerinin somut, dışannın engin oluşu- nun bu iki terimi karşıtlaştır- mayıp, içeri ve dışan diyalek- tiğmi sonsuz ince aynnılarla çoğaltıp farklılaştırdığıru öne sürer. (3) Çalışmanın aktörle- n olan sokak köpekleri ye- mek, içmek, uyumak, seks yapmak gibi -insanlarla ortak olan- işlevleri kamusal alan- da, sokakta yerine getirirken videoya alınmış. însana göre kamusal olan, köpeğe göre hem kamusal. hem de özel bir alansa, doğaya ait olan, fakat ait olduğu doğa yok edilen köpekle, kûltüre ait olan ve doğayı yok eden insanın ıç ve dış uzamlannın sının nerede başlamaktadır, ya da böyle bir sınır var rrudır? Köpeğin, "so- kaldannda"dolaşrnasını "boş gören" ıktidar sahibi insanın, ona Derridacı anlamda "hoş geklin" derneye hakkı var mı- dır? Bu sorunun yanıtını bil- miyoruz; bildiğirniz bir şey varsa, o da mekânı kodlayan iktıdara karşı, her yeri tanı- dık olarak kabullenen köpe- ğin mikro-iktidannın sınırla- n yok sayan özgürlükçü tav- nnın kutsandığı: Ama içimiz- de, sınır yoktur artık! (4) (1) Jacques Derrida, Konuk- sev(-er / -mez)lık, s.51. (Yay. Hazırlavan) FentaKeskin-Onay Sözer, Pera, Peras, Poros. Is- tanbul: Yapı Kredi Y, 1999. (2) GabrieDa Baptist, "Başk*- smın Keoti". Y.a.g.y.. ss.122- 123. (3)Gastoo Bachebrd, Mekânın Poetikası. Çev.: Aykut Der- man tstanbul: Kesıt Y, 1996, s. 229. (4) Tardieu'den alıntılayan Gaston Badıebrd, a.g.y, s. 228. Saim Akçıl, 18 Eylül'de Almatfda konser yönetecek • Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan öğretım üyelerinden Prof. Saim Akçıl. 18 Eylül'de Kazakistan Devlet Akademisi solistlerinin katılacağı sezonun açılış konserini yönetmek üzere Almatı'ya davet edıldı. Italyan solistlerin de katılunıyla Mendelssohn'un keman-piyano konçertosunun seslendirileceği konserde aynca Çaykovskı, Ulvi Cemal Erkın ve Nikos Skalkottas'ın eserleri de yorumlanacak. Akçıl, Kazakistan ve Özbekistan'da vereceği diğer konserlerde program değişikliği yaparak Türkiye ve Yunanistan'daki depremlerde yaşamını yitirenler için Mozart'ın Requıem'ini seslendirmeyi planlıyor. Efsanevi münsyen ivioondog' Almanya'da öhlü • MUENSTER(AFP)- Amenkan müziğinin efsanevi adı Louıs Hardın, takma adıyla 'Moondog', Almanya'nın Muenster kenrinde yaşamını yitirdi. 26 Mayıs 1916'da Kansas eyaletinin Marysville kentinde dünyaya gelen Hardın, henüz 16 yaşındayken geçirdiği bir kaza sonucunda görme yetisini kaybetti. Sanat yaşammın en başlannda ticari amaçlı müzik yapmaktan kaçınarak yalnızca müzığinı gelıştırmeye odaklanan Hardin'in profesyonel sahne yaşamına i atılması l%O'ı buldu. Klasık müzik. caz ve rock'ı ' Kızıldenli ezgileriyle başanlı bir şekilde bir araya getiren sanatçının en başanlı albümlennden bin olan 'Moondog' (1%9), ona yaşamı bo>r unca taşıyacağı lakabı armağan etti. 1970'lenn sonunda kariyerini Avrupa'da sürdüren sanatçı, 198O'lerde>eniden ı parlamaya başladı ve tsviçreli şarkıcı Stephan Eicher'la birlikte 'Guggisberg' adlı bir albüm vaptı Charlıe Parker'ın yakm dostlanndan biri olan ' Hardin'in parçalan daha sonralan Janıs Jophn'den ; Stereolab'a ve Kronos Dörtlüsü'ne kadar pek çok ünlü '. şarkıcı ve grup tarafindan yorumlandı. Paul Simon'ın da kendine örnek aldığı müzisyenlerden biri olan Hardin, son olarak 1991 "de "Sax Sax for a Sax" ve 1996'da 'Big Band' adlı aJbümlen yaptı. Sanatçının ağustosta Fransa'nm Arles kentinde gerçekleştirdiği son konserin kaydı ise yakında satışa sunulacak Uğur Seyrekln heykel sergisr • Kültür Servisi - Uğur Seyrek'in heykel sergisi Ankara'daki Vakko Sanat Galensı'nde sürüyor. Sanatseverler, Seyrek'in yapıtlannı 2 Ekim'e kadar görme olanağını bulacaklar. 1958yılmdaDenizli'de doğan sanatçı, yaşamını 1981 yılından bu yana Almanya'da sürdürüyor. Heykelin yanı sıra dans, koreografı ve resimle de ilgilenen Seyrek, 1985'ten beri Almanya ve Türkiye'de kişisel sergiler açıyor, karma sergilere katıhyor. (0312-425 22 85) Toronto FHm Festivalj'nin açılışmda hükümete protesto • TORONTO (AFP) - Kanada'nın Toronto kentinde düzenlenen Toronto Film Festıvalf nin geçen perşembe gerçekleştirilen açılışının başrollerinde sinemacılar değil, hükümeti eleştıren protestocular vardı. Kanadalı ünlü yönetmen Atom Egoyan'ın 'Felıcia's Journey' adlı filmıyle gerçekleşen açılış töreninde, yaklaşık 50 kişiden oluşan bir topluluk. törenın yapıldığı Roy Thoson Salonu'nun önünde oturma eylemi yaparak pankart açtı. Ontario eyalerınde uygulanan sosyal ve ekonomik politikalan protesto eden grup, geleneksel festival kortejınde de kargaşaya yol açtı. ÖzellikJe 'Hollyvvood'a geri dönün' yazılı bir pankart dikkatlen çekti. Festivalın ağır toplanndan olan Atom Egoyan ise, protestoculan destekledığini söyleyerek herkesi şaşırttı. Açılış gecesinde sahneye çıkarak Ontario Başbakanı Mike Harris'e, sosyal reformlara köstek olmaya bir son vermesi için çağnda bulunan Egoyan, Felicia's Journey adlı fılmını de uyuyacak bir yen olmayan bütün ınsanlara adadı. 310 filmin gösterileceği Toronto Fıhn Festivali'nde 70 fılm prömiyerini yapacak. Çocuk Hakları Okulu 20 Kasım'da açılıyor • Kültür Servisi - Çocuk Vakfi, 4 Ekim 1999 Dünya Çocuk Günü'nde açılışını gerçeJdeştireceği Çocuk Haklan Okulu'nun açılış tarihini deprem felaketi ' nedeniyle 20 Kasım'da kutlanacak olan Dünya . 1 Çocuk Haklan Günü'ne erteledi. Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhı Şirin, depremden zarar gören çocuklann her türlü sosyal ihtiyaçlannın i karşılanması içın çalışmalannı sürdürdüklerini belirtti. Çahşmalann 31 Arahk'a kadar devam • edeceğini söyleyen Şirin, Türkiye Gönüllü Çocuk Dostlan ile deprem bölgesinde düzenledıkleri " etkinliklerin çocuklann acılanm hafıfletmesini c umduklannı dile getirdi. * Sessiz sinemanın yıldızı Ctiili Bouchier öldü • LONDRA(AFP)-Ingiliz sessiz sinemasının ünlü ismi Chili Bouchier, 89 yaşmda öldü. 'The Blue Danube', 'Ebb Tide' ve 'Murder in Reverse' gibi fılmlerle üne kavuşan sanatçı, ünlü milyarder " Hovvard Huges'un yaptığı evlenme teklifini reddederek dikkatleri üzerine çekmişri.Asıl adı Dorothy Irene Bouchier olan sanatçı, Harry Mılton ; ve Peter De Greef adlı aktörlherle ve Avusturalyalı film yönetmenı Bluey Hill'le evlilik yapmıştı Zeyfinburnu Musiki Derneği'nde yenidönem • Kültür Servisi - Zeytinburnu Belediyesi Musiki Derneği, yeni dönem çalışmalanna 4 Ekım'de başlıyor. Vedat Çetinkaya'nın yönetiminde gerçekleşinlecek olan dersler Pazartesi ve Çarşamba günleri 18.00-20.00 saatleri arasında Zeytinburnu Belediyesi Atatürk Kültür Merkezı'nde yapılacak. ; Aynntıh bilgi almak isteyenler 0212 558 89 83 numaralı telefonu arayabilirler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear