Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLUL1999 SAU
14 kultur^cumhuriyet.com.tr
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Yaşam ve gökkuşağı renkleri• tzmit Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrosu,
Izmit ve çevresinde
depremden etkilenen
çocuklara 'yaşam desteği'
veriyor. Işıl Kasapoğlu'nun
fikir babası olduğu projenin
temel amacı sanat yoluyla
çocuklan yaşamla yeniden
buluşturmak ve banştınnak.
Adapazan, tzmit Gölcük, Yalova, De-
ğirmendere, Karamürsel, Istanbul. Yıl-
lar önceki güzellikleri, dinginliği düşü-
nüyorum... Bir gece içinde ölen onca in-
sanı düşünüyorum. Geride kalan onca
canı düşünüyorum. Acı ve öfke sanyor
benliğimi.
• • •
Feneton'un 1697'de yazmış olduğu 'Te-
lemakhos'un Başından Geçenler'i oku-
yorum. Çevirmen Ziya Ihsan. önsözün-
de bizde çeviri hareketinin bu eserle baş-
ladığına değmiyor.
Babası Odysseus'u arama>'a çıkan genç
prens Telemakhos'un Fenıke, Mısrr, Kıb-
ns, Girit ve ölüler ülkesi Kalypso adası-
na dek uzanan serüveni, insan ve sistem
üstüne ılgınç saptamalarla dikkat çekiyor.
Insanın insança yaşamasını sağlayacakte-
mel gereksinimler üzerinde duruyor. Bu-
gün yaşanmakta olanlarla öylesine örtü-
şüyor ki kimi bölümler... L'mursamazh-
ğa, çıkarcılığa. bilgısızlığe ve belleksiz-
liğe şans tanımıyor Fenelon.
Gûven duygusu aşüamak...
"(Mentor) küçük bir arsa üzerine ka-
lababk bir aiknin oturabileceği gibi ku-
rulacak şen ve rahat evlerin nasü olaca-
ğını gösteren basit ve zarif yapı örnekkri
verdi: birbirinden ayn yapılacak olan bu
evlerin sıhhibir görünüşü o4acak(tı)_ Ai-
lek'rin kalabalığına göre inşa edilen bu
muhtelif ömekte e\ ler, şehrin bir kısmı-
nı az masrafla güzelleştirip ona muntazam
bir görünüş verdi; herkesin keyfine ve
gösteriş merakına göre inşa edilrniş olan
diğer ktsmının ise ihtişamına rağmen..
hoş bir tertibi olmadıktan başka.. ktılla-
nışb bir haü de yoktu." (10. Kitap)
-Nart^Lgemİlerimizinagaakinetimiz-
de Liibnan ormanlan var, dedi; onlan
dikkatle bu işe tahsis ediyoruz ve ağaçlar
yalnız kamu ihriyaçlan için kestliyor;' (3.
Kitap)
tzmit Şehir Tiyatrosu sanatçılan günde 3 çadırkent ziyaret ederek. salt çocuklarla değil yetişkinkrie de ilişki kuruyor.
"_ ticaret kaklelerini biteviye degiştir-
meyiniz; ~ halkı bu kaidelere nıutlak su-
rette uymaya alıştırınız; ...tkareti mah-
veden hilekâr.. tacirleri şiddetle cezalan-
dıruıız. Hele sakın, tkareti kendi görüşü-
nüze göre idare etmek maksadıyla ihlal
eüneyiniz.''(3.Kitap)
"tnsanlan idare etmek için kanunu el-
lerinde tutanlar, bizzat kendikrinrde ka-
mınunidareetmesine raaohnabdırbr. Hü-
küm sûren,adamdeğil kanun olmabdır."
(5. Kitap)
İnsan yaşamı böylesine değerli Tele-
makhos'un dünyasında...
• • •
Izmit Büyükşehir Belediyesi Şehir Ti-
yatrosu, Izmit ve çevresinde depremden
etkilenen çocuklara 'yaşam desteği' ver-
mek üzere çalışmalara başladı. Işd Ka-
sapoğlu'nun fikir babası olduğu bu an-
lamlı projenin koordinatörü Veysel Sami
Berikan. Genç ekip yoğun bir tempoyla
sürdürüyorçalışmalannı. Temel amaçla-
n sanat yoluyla çocuklan yaşamla yeni-
den buluşturmak \ e banştırmak. Yaratı-
cı drama çocuklara güven duygusu aşı-
lamak amacını güdüyor. Yapılan çalışma-
larda çocuklar kulaklannı toprağa daya-
yip topraktan gelen sesleri dinliyorlar,
elleriyle toprağı hıssediyorlar, ayaklan-
nı toprağa vuruyorlar ve topraktan aldık-
lannı harekete dönüştürüyorlar, önce do-
ğayla. sonra birbırleriyle iletışim kuruyor-
lar. Birbirlerine yaslanma hareketlenyle
güven duygulannı geliştiriyorlar. "Bun-
larçoktemelçahşmalar" diyOT Emre Ko-
yuncuoğlu. "Yeterli o!ma\aeağmı biliyo-
ruz. Bunu bildiğimi/ için de kendi içimiz-
de kısrtiı kalnuyor, dışa açılıyoruz. Bir
yandan yurtiçinde, bir yandan da yurt-
dışmdatemaslar kuruyoruz.Ödenekli ve
bu işe yatkın özel thatrolar, çocuk tiyat-
rolan, gönüilü olarak buraya gelerek bi-
zimle çalışan sanatçılann yanı sıra Koca-
eli Üniversitesi. Ankara DTCF Tiyatro
Böiümü.Lstanbul t niversitesi Edebiyat Fa-
kühesi Tıyatro BÖIümii, Boğaziçi L ni\er-
sitesi Görsel Sanatiar Böiümü bize el ve-
ren,elverecekolan eğitim kurumlanndan
bazılan. Öte yandan. Hollanda Tıyatro
Ensmüsü bizi drama terapisi üzerine uz-
manlaşmış thatrolarla iBşki içine soktu.
tngtttere, Fransa ve İspanya'dan bu konu
üzerinde çabşan gruplar gelecek" Emre
ile birbınmıze soruyoruz: böyle grupla-
ra sahip olmak bir Müks' mü? "Belki bi-
nm ülkemiz için acildurumda hemen işe
koyıüacak bir ekipoluşturmak' lüks" ka-
çabilir. ama bugün 'lüks' olnıadığını da
düşünüyorum.Yurtdıs.ında böyle İüks'le-
re abşkın ekipler >ar. Gelecekler. bir sü-
re için de olsa bizterie yaşayacaklar."
Binalann dışında bir buluşma
lzmıt Şehir Tiyatrosu sanatçılan dep-
remden hemen sonra lzmit'te de\ bir ça-
dır kurarak çocuklan bu çadırda toplamak
ve bütün gün sürecek bir program oluş-
turmak istemişler. "Amagördükkibunok-
tadaçocuklanaileterden almakdoğru ol-
mayacak. Okullann açılmasryla birükte
çocuklarzaten ailelerinden uzaklaşacak-
larvebununtedirginliğiniyaşryortar.Ça-
dırkentierdekipsikoioglara danıştk. Şim-
di bizçocuklaragidiyoruz." Sanatçılar el-
lerindeki tek minibüsle ancak Izmit çev-
resindeki çadırkentleri dolaşabiliyorlar.
Genç ekibin sağladığı başan
Günde 3 çadırkentziyaret ediyor vebu-
ralarda salt çocuklarla değil, yetişkinler-
le ilişki kuruyor, onların sorunlannı da
paylaşıyorlar. "Psikologlar çadııiara gi-
dip orada yaşayan insanlaria bir bardak
çay içmemizin bik >eterli olacağını söyie-
mişlerdi. O insanlaria birlikte oldukça,
oolann ruhsal açbklarını elimizden gel-
diğincedindirmeye çahşükça psikologja-
nn nedemekistediğini dahaiyianhyorum."
Kojuncuoğlu' nun üzennde ısrarla durdu-
gu bir nokta, bu alanda genç bir ekip ola-
rak sağladıklan başan. Felaket bölgesi-
ne ilk ulaşanlar da her kesimden gençler
olmadı mı? "Zor şartlarda el ele tutuş-
masınıve ayaktadurmasını becerebikük.
Biz de çadniarda ve zor koşuOarda yaşv
yoruz. ama kendi sorunlannuzı bir yana
bırakarak yöre insanına yöneldik. Bu in-
sanlar bizim bir parçamız, bLdm seyirci-
miz. Bir zamanlar selamlaştığınuz, mu-
habbetettiğimiz insanlann başmageâdibu
felaket Çadırkentlere gittigimizde kimi-
si bizi çok sıcak karşılrvor, adeta kucakb-
)t>r. Kunisi önceleritedirgin bakıyor sıra-
sı mı şündi gibilerden. ama sonra onlar
da aramıza katüı>or, insani bir şey bu,
garipbir kaynaşma.Sözkrleanlatmakçok
zor.Gösterimizhitince hementoplanıpgh-
mek istemi>oruz, oradaki insanlar da bi-
zi bırakmak istemhorlar." Bugünlerde
binalann dışında bir buluşma yaşanıyor
insanla tiyatro arasında. "En güzel tatmin
burada yabyor. Arük görkemli bir bina-
ya ve onun sahnesine oturtuhnuş bir gös-
teriye gerek yok" diyor Emre Koyuncu-
oğlu, -Geçen gün bir arkadaşınuz saz
çalmakistedi kendi başma. Her tür insan
aldı çevresini. Çekirdek >iyen, ağla>an,
arkadaşıyla sohbet ederken zaman za-
man kulak kabartan» Kimse çağrdı de-
ğüdi. İnsanlar geldiler, katıklılar. pavlaş-
ülar. Çok eddleyici bir olaydı bu".
Yıkıntılann içinden yeniden bir şey
kurmak, yeniden bu-şeyleryaratmak. ku-
caklaşmak, paylaşmak... "Ben acıyı da-
ha güçlü hisseder oldum" diyor genç
sanatçı. Bu acı herkesin içinde ve sanat
çevrelerine çok büyük görevler düşüyor
geleceği aydınlatmak için.
Kökden, 'Düşlerin Günbatımı'nda uygarlıkların izini sürerek zamanı sorguluyor
Kendini büinnıeyene bırakmak
Ivan Masson'un başkanı olduğu Çağdaş Sanatiar
Enstitüsü, pek çok sanatçıyı ihraç etmek istiyor.
'BizeMçbir
kadamzyok
9
Kültur Servisi - ABDdekı
Çağdaş Sanatiar Enstitü-
sü'nün başkanı lvanMassovv,
David Bowie ve Bryan
Ferry'nin de içindebulundu-
ğu bir grup koruyucuyu ens-
titüden ihraç etmek istiyor.
Enstitü, son olarak film yö-
netmenı Jane Campion ve
Rachel Whiteread'e birer
mektup göndererek katkılan
için teşekkür etti ve artıkken-
dileriyle çaltşmalanna gerek
kalmadığını belirtti.
Kısabir süre önce tartişma-
lı bir biçimde ICA'nın yöne-
timine gelen Massovv, yaptı-
.ğı bir açıklamada 'enstitüye
hiçbir katkılannın olmadığı-
m' düşündüğü sanatçılan sert
bir dille uyarmıştı. Söylenti-
lere göre de, Massow, bu sa-
natçılann ihraç edilmesıni ve
yerine geçecek olan koruyu-
culann da çağdaş sanata kat-
kıda bulunan kişiler olması-
nı ıstemişti. Başkanın eleşti-
rileri, enstitüye yalnızca kâ-
ğıt üzerinde katkıdabulunan
Madonna ve Joanna Lum-
ley'e de yönelmışti.
Massovv'u harekete geçiren
etmen. son zamanlarda Çağ-
daş Sanatiar Enstitüsü'nün
yeteri kadar dınamık ve çağ-
daş olmadığı yönünde gelen
eleştiriler. Son olarak düzen-
ledikleri Hollandah bir mi-
mann işlerinın yeraldığı ser-
gi 'çağdaş sanatuı gerektirdi-
ğikadaranlaşıtanaz' bulunma-
mış ve ılgı görmemişti.
ICA'nın Genel Müdürü
PbillpDodd ıse. başkanla ay-
nı görüştedeğil, hiçbirdestek-
çiyi gücendirmeme taraftan.
Kırgınlıkla enstitüden ayn-
lan destekçilerin basının da
gücünü kullanarak büyük bir
karşı kampanya başlatacakla-
nnı düşünen Dodd, bu duru-
mun da enstitüye yeni des-
tekçileri çekmeyi zorlaşûra-
cağını belirtiyor, Dodd, baş-
kanın sözlerinin kendi kişisel
fikirleri olduğunu, ICA'nın
bütün koruyuculannı yararlı-
lıklanndan ötürü takdir etti-
ğini söyledi. Dodd, Madon-
na ve Joanna Lumley'in ko-
ruyuculuk görevlerinin sona
erdirileceği yönündeki iddi-
alan reddederken, diğer yan-
dan da. yeni destekçilerin ara-
yışına gördüklennı de itiraf et-
ti: •'İçinde bulunduğumuz
günlerde pek çok saçmahk
yaşıyoruz. Konıyuculanmı-
an hepsine tek tek mektup
yazarak özür dUedim. Rac-
hel Wlüteread ve Jarvis Coc-
kergibisanatçdanmn.ICA'ya
değeri ölçülemeyecek kadar
çokhizmettebulunmuşlardır.
Eğer herhangi bir degişiklik
yapılacaksa. bunu herkesten
önce bu koru> ucu sanatçüa-
nnuz duyacaknr."
FECİRALPTEKİN
"Herhangi bir zamandan derlenmişyüzler,
yerter, anılar, öykfller, sesler, gökkuşağı renk-
leri ve sonlu >aşamlar kozası...
1
" Usta deneme
yazarı Uğur Kökden. Yapı Kredi Yaymla-
n'ndan çıkan son kıtabı "Düşkrin Günbatı-
mı'nda. farklı coğrafyalarda gezinerek top-
ladığı doğa manzaralan ve uygarlık izlerinin
ışığmda insani, yaşamı ve zamanı sorguluyor.
Yeni yolculuklann dönüşünde, 'deneme' sı-
mrlannı zorlayan yazılar sunuyor okura.
Kökden"le, 'Düşlerin Günbatımı' üzerine
konuştuk:
- Her yeni yolculuğu yeni bir tat >itik mut-
luluğun peşine düşme-
nin ve gerçeği arama-
nın dolaylı bir yolu ola-
rak değerlendiriyor;
gezmedûrtûsünü, 'ben'
yerine 'öteki' olma ge-
reksinimiyle özdeşleşti-
riyorsunuz. Yolculuk
nasübir tutku sizin kin?
KÖKDEN - Yolcu-
luk şimdiye dek benim
tanıdığım en büyük tat-
lardan biri, belki de en
büyüğü... Hapisteyken
bile disiplinli bir şekil-
de haritalar çizer, sanal
yolculuklar yapardım.
Bazılan için tatil, bir
yolculuk sonunda gidi-
İen yerdir. Benim için
tatil yolculukla, hatta
yolculuğun organizas-
yonuyla başlar. Yolcu-
luk, insanın kendini bi-
linmeyene bırakması-
dır. Her an yeni bir şey
öğrenebılirsiniz. Örne-
ğin Goethe Italya'ya gı-
dip portakallann ağaç-
ta yetiştiğini gördüğün-
de çok şaşırmış. Beni de
muzun meyvasının yu-
kan, çiçeğinin aşağıya
doğru olması çok şa-
şırtmıştı.
- Bulunduğunuz yere
hangi tepeden ve neyi
arayarak bakacağuuza
nasü karar veriyorsu-
nuz?
KÖKDEN - Böyle bir ön kararla yola çık-
mıyorum. Hatta kendimi tamamen serbest
bırakıyor ve tüm kapılanmı açıyorum; hem
duygusal, hem akılsal hem de belleksel an-
lamda... Içime neler dolarsa onlan kaydetme-
ye, not almaya çalışıyorum. Bazen bir küçük
hareket başlangıç noktası olabıliyor. Çağn-
şımlarla kendime bir yol açmayı deniyorum.
İnsandan kalan en eğreti ızin bile kaybolup
gitmesi gönlüme ağır geliyor. Kısacası ken-
dimi serbest bırakarak, ama görmeye çok
özen gösteferek bakıyorum.
- Düşlerin Günbatımı'nda insanın doğaya
olan büyük aşkına tanık oluyoruz... Peki bu
aşka, doğanın hâkimhetini kabulleniş ve bir
boyun eğme duygusunun eşlik ettiğini söyle-
yebilir miyiz?
KÖKDEN-Doğa,DüşlerinGünbatırm'nda
ve önceki birkaç kitabımda ağırlıklı yer tu-
tuyor. Ben doğa karşısında her zaman sınır-
lanmı bildim; ona karşı hep hayranlık ve say-
gı duydum.
Doğayı yapıtlanmda mümkün olduğunca
yansıtmaya çalıştım. Şimdi güncel bir nok-
taya dokunacak olursak, denizden zorla ça-
lınıp doldurulan ve üzerine yapılar kurulan
yerîerde doğamn öcünü aldığını görüyoruz.
(Fotoğraf. KAAN SAĞANAK)
olculuk, insanın kendini bilinmeyene bırakmasıdır. Her an yeni bir
şey öğrenebüirsiniz. Doğa karşısında her zaman sınırlanmı bildim;
ona karşı hep hayranlık ve saygı duydum. Tarihle doğanın atbaşı
gittiklerine inanıyorum. 1990'ların ikinci yansında güncellikle
arama mesafe koymaya, doğaya yakın ve güncele uzak bir çizgi
izlemeye çalıştım. însanın serüveninin değişmediğini gördükten
sonra da, insana uzak aralıklarla bakmaya başladım.
Tarihle içiçelik buradan kaynaklanıyor.
"Doğayı v'avaş yavaş ve en küçük aynntısına
kadar inceledim'* diyor Goethe: "Doğa şaka
yapmaz, söyledikleri her zaman doğrudur,
her zaman ciddidir, her zaman serttir. O her
zaman haklıdır; yanügüar ve vanlışlıklar. eğer
varsa, insandan kaynaklanmıştır". Doğayla
bu denli yakınlık kurduğu. doğayı bir çeşit kıla-
vuz kabul ettiği için gerçeği betimlerken ko-
lay kolay hataya düşmediğini söylüyor. Fa-
ust da kendisine doğanın koynuna girme ye-
teneği verdiği için kudretli ruha şükredıyor.
Ben bu ilkelerin ışığında yaklaşmaya çalış-
tım doğaya.
- Denemeternüzde, bulunduğunuz coğraf-
>-ada iz bırakmış uygarlıkların da peşine dü-
şüyorsunuz. Sizi yazarken tarihle iç içe ohna-
ya iten neden nedir?
KÖKDEN - Kitabunın ikinci ayagını tarih
oluşturuyor: çünkü ben tarihle doğamn atba-
şı gittiklerine inanıyorum. 1971 darbesinin he-
men ardmdan yazmaya başladığım deneme-
lerimde Avrupa coğrafyasmı kendime fon
olarak seçmiştim. Çok seyahat ettim ve Ital-
ya'daki faşizmi, Ispanya İç Savaşı'nı, Fran-
codöneminin son yıllannı araştırdım. Ancak
bir yerden sonra yorulduğumu ve bunlardan
sıynlmam gerektiğini hissettim. 1990'lann
ikinci yansmda Yapı Kredi Yaymlan'ndan
çıkan kitaplanmda gün-
cellikle arama mesafe
koymaya, doğaya ya-
kın ve güncele uzak bir
çizgi izlemeye çalıştım.
insanın serüveninin de-
ğişmediğini gördükten
sonra da. insana uzak
aralıklarla bakmaya
başladım. Tarihle iç i-
çelik buradan kaynak-
lanıyor.
- 'Duvar' başuklı ya-
zuuzda uygarhklar ta-
rihinin, tek başma' du-
var' ın tarihi olarak de-
ğerlendirilebileceğini
sövlüvorsunuz.»
KÖKDEN - İnsanın
mağara yaşamı üç du-
vara tekabül eder; fa-
kat dördüncü duvan bu-
luşuyla birlikte 'duvar'
denilenolgunun ya için-
de ya dışında kalmış,
buna göre de insanlık
tarihi gelişmiştir. Ya du-
vann dibine dizmişler-
dir insani, ya içinde
hapsolmuş, ya kendi
kendini hapsetmiş, ya
da dışanda kalmış ve
bir sınıfmücadelesi ver-
miştir...
Biraz gerçeküstücü
bir yaklaşımla, biraz
zorlayarak bakarsanız
insanlıktarihinin çeşit-
li evrelerini duvann ta-
rihinde görebilirsiniz.
- Peki kitapta uygartıklann izleri, tarih ve
doğa aracılığıyla aslında yaşamı ve zaman
kavramııusorguladığmızı söyieyebilir miyiz?
KÖKDEN - Evet, özellikle zamanı... Beni
sürekli meşgul eden şey zamandır. Bana bir
şey olursa bu zaman yüzünden olacak. Za-
manı anlamaya çalışıyorum: çünkü zamanı an-
larsam insani ve yaşamı anlamaya yaklaşa-
cağımı umuyorum. Ölüm olmasaydı ne ola-
caktı ya da ölümün varhğı insana ne getiri-
yor? Zamanın, insan için en büyük gizemli
aımağan olduğuna inanıyorum.
ODAK NOKTASI
SELÎM İLERİ
Istanbul, Özyalçıner'in
KalemlndenBir zamandaha geçince, kırk yıla iyice yaklaşa-
cak: Adnan Özyalçıner'in "Güneş Batarken" öykü-
sü. Bir havuzlu alan anlatılır, güz yaprakları, durak-
ta "geceden kalmış, ölü gözlü, çıplak, san ampul"...
Adnan özyalçıner'in öykülerini, bilmem neden,
hep bu görüntüyle hatrianm. Istanbul'un Istanbul kal-
mış, ama yoksulluğundan dolayı Istanbul kalmış,
güzel, içli, kendine kapanıp gitmiş semtleri belirir. ;
Değişen Türk hikâyesinde, yeni bir anlatıma açı- •
lırken 'yerli' kalmayı özellikle yeğlemiş bir hikâyeci-
dir özyalçıner.
Nice yıllann bu emeğinden "Istanbul öyküleri", şim-
di Yazdan Kalma Bir Gün'öe (Doğan Kitap) derlen-
miş. Yazarın vurguladığı gibi, semtler, sokaklar, ya-
şananlar, dahası, yapılar, mevsimler, ışıklar, bir sürü
perspektif, Istanbul'u kaleme getiriyor.
Eski ve yeni öyküler.
Semtler: Gerçi şatafatlı Adalar'ı da anlatıyor yazar,
ama daha çok, Aksaray, Fatih, Yedikule'ye giden
Langa Sokağt, surlar, bazan Moda, Kadıköyu'nden
bir başka yazsemti... v -..,. , •
Elbette 'bahçe sinemalan'... ."..-. „
Adafaytonlan... •;r
._. .,..
Yiten kentte, bellegin iz sürüşleri.
Bu öykü coğrafyasında 'yazar' nerede? Onu "Bu
öykü Nasıl Yazıldı?"üa yakalıyoruz. Orta halli yaşa-
manın insani olan yazar, hangi koşullarda çalıştığın-
dan başlayarak, şehrin yine kıyı köşe semtlerinde pa-
zar sabahı gezintisine çıkıyor, dünün anılannı bu-
günde diriltiyor.
Gerçekten çok sıcak bir öykü. Bir yerinde de A.
Kadir ansızın karşımıza çıkıyor.
Unutulmayacak şiiri A. Kadir'in: "Cibali": "Cibali
dendi mı, / ak/ıma sizgelirsiniz kadınlar. I Çarpık ayak-
kaplannız gelir, I kahraman elleriniz."
Hepi topu birkaç kez gördüm A. Kadir'i. Hocam
Vedat Günyol tanıştırmışt. Bir kez Azra Erhat'ın evin-
de. Azra Erhat'la ikisinin llyada çevırıleri büyüleyici
gelmişti bana. llyada'dan sonra okudum A. Kadir'i.
O yıllar ince yalmlığının tam ayırdına varabilmiş miy-
dim?
A. Kadir'in şiirlerini şimdi çok daha başka duygu-
laria okuyorum. Istanbul'un, yurdun bazı insanlan dar
olanaklanyla soluk almaya çalışıyorlar şiirlerde.
Ve Özyalçıner, keskin çizgilerle resmediyor şairi,
yaşama koşullannı. Özyalçıner'den okunduğunda,
A. Kadir'in dünyası büsbütün aydınlanıyor.
"Beşiktaş Tramvayı" şiirinden şu dizeler:
"Terzi Âdern, berber Ali, I dikimaneden Emine
Teyze I ve Makbule. Üç sanşın birader, I Kapalıçar-.
şı teriikçileri. I Bir küçücük simitçi çocuk, I levent
bir hizmet eri.
"Hep iyi insanlar bunlar. I Dert yüzü görmesinler./
Eksik olmasınlar. I Vatman ağbimiz de eksik olma-
sın. I Her akşam böyle götürsünler senı evine, I bir
elinde gönlüm benim, I bir elinde sefertasın."
Işte Adnan özyalçıner'in de anlattığı Istanbul ve
Istanbul insanlan. Bugünün gözüdönük Istanbul'un-
da hâlâ ayakta kalmaya, yaşamaya, var olmaya ça-.^
lışan bu insanlan, Yazdan Kalma Bir Gün'üh oy.kü-^,
lerinde birer ikişer tanıyoruz. -T,
Degişik yıllarda, yazann degişik dönemlerindeya-;
zılmış içten öyküler, Istanbul 'un degişik görünümle-
rini, değişen zamanlarını yansıtıyor.
Orta hallinin, dar gelirlinin, Istanbul'da sırtına çile
gömleği geçirmişlerin dünyalarındaki acıları, ender
sevinçleri, alçakgönüllü gezintileri, daha mutlu bir ya-
şamaya özlemi Adnan Özyalçıner'in kaleminden
okuyorum.
Takvimde İz Bırakan:
"Çiçek Sineması yalnız yazlan açılırdı. Bu sinema,
Karagümrük Pazan'nın ortasındaydı. Bahar gelince
boyacılar, badanac/lar ışe koyulur; bahçe duvarla-
nnı renk renk badanalar, sandalyeleri göz alıcı renk-
lerle boyarlardı. Kahve tipi sandalyelermavi olurdu.
Bunlarsahnenin önüne dizilir; araianna birkalas ge-
çihlerek sabitleştirilirdi. Mavi sandalyelerden oluş-
turulan bu on sıralık bölüm, birinci mevkiydi. En
ucuzyerdi. Arka sıralarda tahtaydı, ama sandalye-
leri koltuk biçiminde ve renk renkti. Oraya lüks rnev-
ki ya da koltuk denirdi. Orası önlerden pahalıydı."
Adnan özyalçıner, "Bahçe Sinemalan Peşinde",
Yazdan Kalma Bir Gün, Doğan Kitap, 1999.
Ressam ve heykettıraş
Jean Massagier öUü
• FRANSA (AFP) - Fransız ressam ve heykeltıraş
Jean Massagier 79 yaşında yaşamım yitirdi. 13
Temmuz 1920 yılmda Paris'te doğan sanatçı,
sanat yaşamı boyunca 100'ün üzerinde kişisel • •
sergi açtı, tsveç'ten Güney Kore'ye,
Brezilya'dan Japonya'ya kadar dünyanın pek çok
ülkesinde düzenlenen önemli sanat
organizasyonlanna katıldı. Massagier'in cenazesi, ..i
dün Colombiers Fontaine kentinde düzenlenen <•, •
törenle yakıldı.
'3. Btward
r
r on iki yıl aradant.;.
sonra yine sahnede
• LONDRA (AFP) - Yazannın kim olduğu
konusunda uzun yıllar tartışılan, en sonunda geçen
yıl Shakespeare'e ait olduğu anlaşılan '3.Edward'
adh oyun, tartışmalar sona erdikten sonra ilk kez
geçen hafta sonunda Londra'da sahnelendi.
Shakespeare Kraliyet Topluluğu tarafından okuma
tiyatrosu biçiminde yorurnlanan oyun, yazann
doğduğu yer olan Stratford'da izleyiciye sunuldu.
Yapıt, son olarak 1987'de sahnelenmişti. 1592 'de
yazılan oyunun yazannın kim olduğu sorusu üzerine
yıllardır süren tartışma etı sonunda geçen yıl sona
ermişti. Bilgisayar yardımıyla yapılan incelemeler
sonucunda Shakespeare'in üslubuyla uyumlu olduğu
kabul edilen oyvm, Shakespeare'in tarihi yapıtlannın
ilkini oluşturuyor.
Van Gogh'un az bifînen bir
tablosu satışa çıkarıbyop
• LONDRA (AFP) - Vincent Van Gogh'un, ' '
ayakkabılannı betimlediği beş parçalık serisinden bir
tablo, araiık ayında Londra'daki Christie's Müzayede
Evi'nde satışa sunulacak. Yapıtın en önemli özelliği,
elli yıldır kamuoyundan saklanması ve serinin özel
mülkiyette bulunan tek parçası olması. Tablo için
açılış fıyatı olarak 2.5 mih/on dolar belirlendi. Van
Gogh, 'Ayakkabılaı' serisini 1886'da Paris'e
kardeşiyle birlikte yaşamak için geldikten sonra
yapmıştı. Seri, sanatçının Paris'teki bir bitpazanndan
aldığı ve kullanılmayacak hale gelinceye kadar
giydiği botlann tuval üzerindeki beş ayn yorumunu
içeriyor.