25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 1999 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALt SİRMEN Ben İyi Bir Vatandaşım Ben iyi bir vatandaşım, devletin istediği, poli- tikacının sevdiği türden... Üzerimde hep vesikalık fotoğraf taşınm. Ne olur ne olmaz belki lazım olur... Bana söyleneni, eksiksiz, hem de düşünme- den yapanm. Ne zaman otobüsle şehirterarası yolculuk yap- sam, muavin "çaymolası" diye bağırınca, gece büzüldüğüm yolcu koltuğunda kan uykusunda olsam, yine de kalkar, kaç kez çağn yapmışlar- sa o kadar, çay içerim. Askerde talim aralarında 10 dakika sigara mo- lası verirlerdi, o şekilde sigaraya başladım. Ben iyi bir vatandaşım. Haberleri dinler, nutuk- lara kulak verir, nurlu ufuklara gittiğimize hep ina- nırım. Vergi kaçırmam, kaçıramam çünkü zaten üc- retliyim. Inanırım ki, herkes benım gibi olsa, herkes mı- rın kırın etmeden söyleneni yapsa, demokrasi- miz çok iyi yolda gidecektir. • • • Kısacası bana söylenene eksiksiz inanınm. Mesela "ekonomimizdinamik" derier, inanınm. Dinamit üzerinde oturduğumuzu söyleyen ya- bancılara da hemen yanıtı veririm: "Dinamit de- ğil, dinamik." Aslında ekonomiden fazla anlamam, öylesine akıl erdiremem çarkın nasıl döndüğüne, devlet büyüklerimiz ile sütunlarının başlarında resmi olan yazarfarımız, dinamik olduğumuzu söyledik- lerine göre, fazla da kafa yormam bu işlere. Dün gazetelerde bir haber okudum, bir sevin- dim bir sevindim ki sormayın. Şu G-7'ler denen Zenginler Kulübü genişliyor- muş. Hani şu dünyanın en zengini olan, sınır ta- nımayan şirketlerin büyük bir bölümünün mer- kezlerini bağırlarında barındıran, oturup arala- nnda dünya ahvalini, doların encamını konuşan zengin ülkeler... Işte bunlann sayısı şimdi 20'ye çıkıyormuş ve de aralarına Türkiye de katılıyormuş. - Sonunda, dedim kendi kendime, dünya ça- pında ulusça sınıf atladık ve Zenginler Kulübü'ne girdik. Bu sevinçle koştum, bizim Münafık Avni'ye. - Bak, dedim, n'aber, artık biz de Zenginler Kulübü'ne giriyoruz. Gülerek baktı yüzüme: - Yaa, öyle mi? dedi. - Öyle ya Münafık, dedim, öyle. Sen hâlâ bil- diğini söyle! Yine güldü: - Oğlum. dedi, çevrene bir bak. Başbakan'ın ABD'de Dünya Bankası ve IMF'den para kopar- mak için yırtınıyor. Ekledi: - Ekonomini kurtarmak için ona buna avuç açı- yor, bir uluslararası şirketin bir ytllık kânnın yarı- sı kadar para için göbek atıyorsun. Devam etti: - Hem bak bakalım aralarında kimler var, aç- lıktan yeni kurtulmuş Hindistan, Meksika, vb... Manah manalı baktı: - Ama, dedi. Ispanya yok, Danimarka, Hollan- da, Isveç yok. Yoksa iki gün içinde onlardan zen- gin mi olduk? dedi. Sonra uzun bir nutuk attı: "Oğlum bir düşünsene, gerçek zenginleri ol- mazken, ona buna avuç açan züğürtleri, neden zenginler diye bir araya topluyor. Bak bunlar zengin değil, ama stratejik konumlanyla dünya- nın dört biryanını temsil ediyorlar, kalabalık nü- fuslanyla geniş pazariar oluşturuyorlar, gelecek düzenin altyapısının köprüleh kuruluyor ve sen deorada..." Daha anlatacaktı, suratıma baktı, vazgeçti: - Sen git, yine bir büyüklerine, bir bilenlerine sor "Bayram değilseyran değil, eniştem benine- den öptü?" diye. Münafık işte, adı üstünde, her şeye karşı çıkar, insanın keyfini kaçırmakta üstüne yoktur. Ama doğrusu kafamı karıştırmadı da değil. Şimdi bilen abilerim, ablalanm sizden ricam, bi- zim şu "Zenginler Kulübü"ne neden alındığımı- zı, oradaki işlevimizin ne olduğunu bir anlatın da şu Münafık'ın ağzının payını vereyim. Ben kendi başıma yapamıyorum. Çünkü iyi bir yurttaşım ama ekonomiden anlamıyorum. TCC Baskanı Nail Cüreli ' Türkiye 'de iletişim ozgurlugü yok ANTALYA (Cumhuri- yet) - Türkıye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Gü- reli. Türkiye'de iletişim öz- gürlüğünün önünde yasa- lardan gelen birtakım kı- sıtiamalar ve yasakJar bu- lunduğunu söyledi. Güreli. Konrad Adenauer Vakfı ve Türkiye Gazeteci- ler Cemiyeti'nin Antal- ya'nın Belek beldesindeki Antbel Otel'de düzenledi- ği "Alman-Türk Yerel Ga- zeterilikToptonüsrnda yap- Oğı konuşmada, Türkiye'de medyanın genel durumu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Güreli, 150'yiaş- kın yasada basınla ilgili 800 dolayında hükmün yer al- dığını belirterek "Türki- ye'deiletişim özgürlüğünün önünde yasalardan gelen birtakım kısıtlamalar \çya- saklar bulunuyor" dedi. Demokrasi ve bunun vazgeçılmez önkoşulu olan iletişim ve düşünce açık- lama özgürlüğü sorununun 150 yıllık basın tarihi bo- yunca gündemden düşme- digini belirten Güreli, bü- yük sermayenin medyaya girişi, editoryal bağımsız- lık. bireysel sorumluluk gi- bi konulara değindi. Güre- li şunlan söyledi: "Türkrye'de261televiz- yon kanah, 1199 radyo ve 7S9 gazete bulunduğuna bakarak tam bir çokseslili- ğin yaşandığını, iletişim ve ifade özgürlüğünün tamoi- duğunu sanmayın. Ben bu say ısal çokluğu. bütünenst- riimanlan kemanlardan ve piyanolardan oluşan biror- kestraya benzetiyorum. Bu orkestranın içindebir davul sesi duyulduğunda. sahibi kendini ya kapının önün- de, çoğunlukla da mahke- mede.hattacezaevinde bu- labiüıf* Dün sona eren top- lantıda, "Türkiye'de Poü- tik Durum", "Türkiye'de MedyanınGenel Durumu", "Yerel Gazetecflik" konu- lan ele aluuyor. Gazetemiz Yurt Haber- leri Şefı MehmetFaraç ye- rel gazetecilik hakkında bir konuşma yaparken Sorum- lu Müdürümüz Ffltret bldz de yerel gazetecilığe ıliş- kin hukuki kurallar, kuru- luş şartlan. resmi ilan için gerekli şartlar, cezalarko- nusunda bilgi verdi. Osmanlıya başkaldıran Yemenli lider İmam Yahya babasına şöyle bağırır: ordularböyle kınlırHollandalı JeUe Van DerToorn Vrijtoff un ıki kartı var. Birinde, " Yemen Ulusal Müzesi Restoras- yon Projesi Proje Direktörü-Sa- na" yazılı. Ötekindeki sıfatı kı- sa: "Total Desing-Amsterdam." Türkiye'den geldiğimı öğre- nince hemen istemini aktardı: "Biz Osmanlı Askeri Hastane- si'ni restoreediyoruz. Ulusal Mü- ze yapacağız. Ancak burada has- tanenin ilk şekline Uişkin nefotoğ- raf bulabildik ne de çizinı benze- ri belge. Türkiye'den vardım is- tedik. Araştinyoriar. Acaba btze yarduncı olabilir misiniz?rl Eski Sana'nın hemen yanın- daki askeri hastanenin pencere- leri ilk bakışta kımlığıni ortaya ko- yuyor. İçinde yoğun bir çalışma var. restorasyon devam ediyor. Ulusal müze şımdilik, hastanenin idari bölümünde hizmet veriyor. Birınci kat, Yemen coğrafyası- nın milattan öncekı bölümüne aynlmış. tkınci kat, Islamiyet ön- cesi döneme ait. Sonra Islamıyet dönemı. Bınanın pencereleri. du- var oyularak yapilmış, lcanatlan işlemelı tahta dolaplar, insana es- ki bir Anadolu konağındaymış hissi veriyor. Ulusal müzenin Islamiyet ön- cesı uygarlıklara ilişkın bölümün- de Anadolu'daki tannçalan andı- ran heykeller var. Bunlann farkı. bıraz daha az göbekli olmalan. Ağaçtan yapılmış, saçlanndaki tarama çizgileri belli olacak kadar ince işlemelı ka- dın heykeli aynca güzeldi. Müzenin tslam uygarlı- ğına ılişkin bölümünde ise güzel işlemeli kumaşlar, kılıç ve kamalar vardı. Eski Sana ile Türk Mahalle- si arasında çok sayıda Osmanlı dönemine ait bina var. Surlann hemen yanındakı Bekıriye Camisi, Os- manh'nın Sana'daki ilk yapısı olarak kabul ediliyor. Hemen karşısındaki askeri binanın önünde iki Os- manlı topu duruyor. Bina bakımlı ve bugün de yük- sek rütbeli askerlerin makam odalannın bulunduğu askeri bir kurum olarak kullanılıyor. Anlatılan o ki, tsmet Paşa bu binada görev yapmış. Bekiriye Camisi ve askeri binanın arasından mer- keze doğru yürürken Sana evlerinin içinde kaybol- muş kubbeli bir bina dikkatimi çekti. Osmanlı ha- mamı... Balkanlar'dan Ortadoğu'ya Osmanh'dan ka- lanlar deyince, ilk üç şu: - Kaleler ve asken binalar. - Camiler. - Hamamlar. İşte Sana'da da üçü yan yana... Kullanılmıyor ol- duğunu düşünüpharnama doğru yüriidüm. Kapıara- lık. Daldım. lçerde bir metrelık bir yükseltide nar- gile içen iki peştamallı... Elimde fotoğraf makine- sîni göriince şaşırdılar. Tanıştık, içeri buyur ettiler. Hamama davet... lç ıçe geçmiş taş-mermer odalar... Bugün erkeklergünüymüş. Haftanın belli günlerin- de kadınlara aynlıyormuş. lçerde peştamallı genç- ler birbirlerinın üzenne tasla su atıp kahkahalar atı- yor. Yankısı binanın tüm hücrelerine yayılıyor. Fo- toğraf çekmek için elim deklanşöre gitti. Bir şey gö- remiyorum. objektif buhar banyosu yapıyor. Türklerin yüzde 20 si döndü' Marco LKadiotti Türk mahallesınin sakinlerinden. Büyükanne-bü>ükbaba ve anne- babanın kökenle- ri şöyle: Italya, Yunanistan, Beyrut, Kıbns Rum K.e- simi, Tarsus. Marco bir turizm şirketi kurmuş. Yemen'le Batı arasında köprüler kuruyor. Mar- co'ya göre Türk mahallesi Sa- na'nın vazgeçilmez önceliklerin- den olması gereken bir yer. Eski Sana, Birleşmiş Milletler'ce ko- ruma altına alındı. Bu kapsama Türk mahallesinin de alınmama- sına bozuluyor. "Bu ikisi bütün. Tarih bw unca birbirlerini besJe- mişler. biriikte >aşamışlar. Şimdi ayınyorlar, bu haksızlık" dıyor. Marco'ya göre 1918"delci dö- nüşte Sana'dan aynlmaya karar veren Türklerin oranı yüzde 20'yi geçmez. Çoğu burada yaşamayı tercih etti. İki nedenle: - Arap cölünü geçmeyi göze alamadığı için. - Sana'da kurulu düzeni bulun- duğu için. Kalan Türkleri de üç smıfa ayı- nyon 1 - Osmanlı burada ordu kurdu- ğu için ticaret işine giren zengin tacirler. 2- Parası olmadığı için dön- meyi göze alamayan fakir kişiler. 3- Askerler. Eski Sana'yı ve Türk mahal- lesini Marco ile.dolaşmak ayn- ca zevkliydi. Tüm ara sokaklan biliyor, yer döşemelerinden du- vardaki taşlara dek hemen herşe- yin geçmişi ve özellikleriyle il- gili. Hazreti Muhammed döne- mınden kalan camilerin, halen kullanılmakta olan kuyulu Os- K U Ş M E R A K I - Yemen'de sık karşılaşıian manzaralardan biri de ayaklan ip- li, sanibinin omzunda gezen kuşlar. Özellikle düğünlerin eğlence odaklarından biri olan atmacalar, uçamamanın getirdiği eziklikle olsa gerek, donuk duruyor. manlı çeşmelerinin, taş değırmende döner deveyle susam öğüten atölyelenn arasından geçtik. Bu coğrafyada hemen hiç mekân düzenlenmesi yap- madan. yüzlerce hatta bin yıl öncesini anlatan film çekilebilir. Yapılara zaman, çok farklı biçimde yan- sımış. Yan yana duran iki binadan, "bin yd öncesine aittir" diye düşündüğünüz geçen yüzyıla ait çıkıyor. "Herhalde yüzyıhn başında eski yvpılardan öyküne- rek inşa edilmiştir" dediğinizi, 1500 yıl önceye ta- rihliyorlar. İmam Yahyanın evlnde ,,,. f Yemen'de Osmanh'ya kök söktüren tmam Yah- ya'nın o dönemde kullandığı ev başkent Sana'ya 10 dakika uzaklıkta, Vadi Dar'da. Yola çıktık... Çevre- mizde iki tür araç var. Ya çok lüks ya da dökülüyor. Dökülenler, ortalama 2-3 yerinden çarpılmış, tamır görmedıği için çok değişik birmodel olmuş. Kırmı- zıışıklardadurmanınriskı,dilenciler. Hemen-herkır- mızı ışık en az 10-15 dilenci demek... Sana'dan çıktık, sağrmız solumuz gat bahçeleri. Dört mevsim filiz veren gat artık kahve bahçelerini de tehdıt etmeye başlamış. Bir anket yapılsa, "gat mı kahve mi" diye sorulsa, gat ağır basar. Tam Vadi Dar'a ınmek üzereydik ki, sağda ileri- mizdeki tepede bir kalabalık, davul- zurna, oyun oy- nuyorlar. Düğünmüş. Daldık... Damadın elinde iş- lemeli büyükçe kılıç var. Gelenek buymuş. Düğün günü açık bir alana çıkılır, erkekler kendi araların- da cembiyey leoyun oynarmış. Tepenin azötesi uçu- rum. Karşıda hayal meyal tmam Yahya'nın evi se- çiliyor. Altımızda yeşıl bir vadi. Bahçelerde. üzüm asmalan. nar, ayva, elma, kayısı var. Yolda ayva al- dık. Anadolu"da yetişenden bıraz daha küçük. Dışı, seyahat çantasında sıkışmış gömlek gibı kınş kınş_. Yahya'nın kullandığı evin ilk inşa edildiği tarih MO 2700.20 metreyi bulan yükseklikte bir kayanın içi- ne ve üzerine inşa edilmiş. Ev saldınlara karşı bir dizi önlemi de içerdiği için Yahya da burayı tercih etmiş. Önünde onlarca dallı, yaşça evle değil, ama ziyarete gelen herkesle yanşan bir ağaç var. 5-6 ki- şi el ele verip daire oluştursa belki etrafını kusata- bilir. Ağacın dibinden içeri girdik. Kaya merdiven- lerden çıktık. Kayanın yan içine yan kıyısına kuru- lu dar odanm kapısında lngilizce-Arapça şu yazılı: "Mahkerae" İmam Yahya'nın yargı salonu. 5-6 basamak sonra kayanın içine girdik. Taş he- men soğukluğunu hissettirdi. Buranın restorasyo- nunu da Hollandalılar üstlenmiş. Girişe bir levha koymuşlar. Dar bir merdiven, ardından kayaya oyu- lu yine dar bir geçit... Bir bölümü balkon gibı dışa uzanmış kayanın hemen dibinde 150 metre derinli- ğinde kuyu var. Burası kuyunun ortasına yakın pen- ceremsi biraçıklık. Kuyu, yukanya doğru devam edı- yor. Hazine odasını geçtik, yine kayaya oyulu dar bir geçitten, başımıza dikkat ederek mutfağa ulaştık. Ekmek yapım yerleri, arkasmda un hazneleri... Yi- ne dar bir geçitten mumya odasına. Bizimle evi do- laşan. o çevrenin ınsanı Ahmed, gırdığımiz yerin iş- levine ilişkin taklitler yapıyor. Burada hemen yere uzandı, ellerinı göğsûrie koyup, soluksuz yattı. Bol bo^.fo^)grafını çektim. Yanda iki kişilik gat çiğne- me yeri. Dar bir bölümden vadiye ve karşıdaki dağ- lara bakıyor. Binanın halen kayalann içine oyulu bölümündeyiz. Cst kata çıktık, yatak odasıymış. Pencereler tahta panjurlarla örtülü. Dilimli delikle- rin özelliğı ıçeriden dışansının görünmesi. ama dı- şandan içerisinin hiç görünmemesiymiş. Yatak oda- sına girişte hol var. Tahta bir dolap kapısı gösterdi- ler: "Burası buzdolabı." Kapağı açtım, elimi uzattun. Püfur püfûr esiyor. Sana mimarismin özelliklerinden birisi. Dışa uzanan yanm ya da bir metre çıkıntı, altı kapalı, yanda par- maklığı andıran dilimler. Havayı öyle içeri alıp kar- şı delıktendışan atıyorki,tatlı soğuk bir rüzgâr esi- • Osmanh'ya kök söktüren ayaklanmalann lideri imam Yahya'nın Sana'da Vadi Dar'daki evi bugün de canlılığını koruyor. Yahya, "Osmanh'ya baş kaldırma" diyen babasına testiyle karşılık vermiş. Taş duvara fıriattığı testinin parçalarını gösterip seslenmiş: "Burada ordular böyle kırılır." • Osmanh'nın Yemen'deki izlerinin bir bölümünü Hollandalılar restore ediyor. Askeri hastanenin ilk şekline ilişkin fotoğraf-belge bulunabilirse aslına uygun biçimde restore edilecek, ulusal müze olacak. yor. Oysa dışanda yaprak kıpırdamıyordu.- Burada et, yazın en sıcak gününde iki-üç gün bozulmadan kalırmış. Holden yine kayanın verdiği olanakla balkonlaş- mış bir bölüme çıktık. Kaya tarafına aynca siyah taş- la bir metre kadar yüksekl ığinde kalın duvar örmüş- ler. Burası çamaşırhane. Balkonda çamaşırlar yıka- nıp bu siyah taşlann üzerine serilirmiş. Siyah taşlar güneş ışınlannı çabuk aldığı için hemen kurutur- muş. Dokundum, doğalgazı bol bulmuş apartmanuı kalonfer petekleri gibi. Çamaşırhanenin ucundan yanm metre genişliğın- de bir geçitten hizmetçi odalanna geldik. Çamaşır- haneden kral dairesine geçilecek değil ya. Oradan da imamm iki kansının oturduğu odaya geçtik. Ima- mın dört kansı varmış. tkisi burada ikisi iki kat üst- te. Kendisi de tam ortasındaki katta otururmuş. Yah- ya belki de cenneti böyle anlatıyordu! Bitmedi, de- vamı var... Katlar arasuıdaki holde hamam var. Tam karşısında da buzdolabının inşa biçimine benzer de- likli bölüm. Ancak kapağı yok. Çünkü bu klima! Yan- dakı deliklenn yanı sıra ait kısım da bölmeli. Hava alttan giriyor, h TÜRK MAHALLESİNİN BEKÇİSİ - Ataları, Yuna- nistan'dan Italya'ya, Türkiye'den Kıbrıs'a kadar uzanan Marco Livadiotti, Sana'ya yerleşmiş. Türk mahallesin- deki turizm şirketi eski bir Osmanlı evi. Marco, "Eski Sa- na ile Türk mahallesi bir bütündür, ayrılamaz" diyor. KAYA-SARAY - İmam Yahya'nın Sana yakınlanndaki evinin görünümü ilk bakışta kaleyi andınyor. Kocaman blok bir ka- yanın içine ve üzerine kurulu evin tarihçesi MÖ 2700 yılı önce- sine kadardayanıyor. Binanın içindeki olanaklar, günlerce, bel- ki de aylarca dtşandan yardım almaksızın yaşamaya elverişli. 'Yemen'de ordular böyle tarılır' İmam Yahya'nın oturduğu odanın yan perceresin- den asağı baktım, 3-4 kubbeli tek katlı taş bina dik- katimi çekti. Osmanlı hamamıymış. Görebilir miyim dedim. Kadınlar günüymüş. Binanın tepesi ise gü- neşlenme ve seyir yeri olarak kullanılıyormuş,. Bir insan boyunu aşan duvan var. tki çeşit seyir pence- resı yapmışlar. Biri çok dar, öteki genış. Darolan ka- dınlann bakacağı bölüm, dışandan görünmesinler di- ye. İmam Yahya'nuı evinden Sana'ya gıderken çalış- ma odası olarak kullandığı yer bir kez daha gözü- mün önüne geidi... Osmanlı'yla kavgayı kafaya ko- yan Yahya'ya ilişkin anlatılanlan düşündüm. Belki de o olaylann çoğu bu odada geçti. Yahya'ya babası kızıyor. "Yapma o^um" diyor. "Os- manh güçKL Bak sufYemen için ordu kurmu$. 7. Orduyıı kur- muş. Oteden beri Vemen'i Mek- ke-Medine'nin güvenliği için çok önemli görüyor.J' Yahya, babasım dinledikten sonra eline kocaman bir testi alıyor. Karşı taş duvara firla- tıyor. Testi kırılıp dağılıyor. Yahya, "baba" deyip testi par- çacüdannı göstererek devam ediyor: "Burası Yemen™ Şu karşı dağlara bak.» Çölü dü- şün_Burada ordularböyle kı- ntar!" Diziyi Yemen yollan gibi uzatmayalım, burada keselim... Uçak Sana'dan aynlıp, kaya taçlı dağlann üzerinden Bas- ra Körfezi'ne yönelirken, ge- zi bir film şeridi gibi gözleri- nünönünden geçti... Arka plan- da hiç silinmeyen görüntü ise Sana-Hudeyde yolunda, pınl pınl gökyüzünün attındaki siv- ri tepelerin eteğine döşek ser- miş ince duman kümeleriydi... Başımı uçağın penceresine dayayıp sesimi o dağlara duyuracak kadar sessizce hay- kırmışmı: "Havada buhıt yok, bu ne dumandır_" - BİTTİ TÜRKIYE B ÜYÜK MILLET MECLİS!-NIN A ÇILIŞINDAN NOTLAR Cunıhıırbaşkanı gerçekten v^la etti mi? TÜREY KÖSE / SEBAHAT KARAKOYUN ANKARA - Cumhurbaşkanı Süieyman Demirel'in dün TBMM açılışında "halk tarafindan seçilmiş gûçlü bir cumhurbaşkanı" önerisini gündeme getirdikten sonra veda etmesi, "veda mı, devam mı" tartışmalannı gündeme getirdi. Demirel'in. ANAP lideri Mesut Yılmaz ve DYP lideri Tansu Çiller'in de önerdiği gibi, cumhurbaşkanının 5 yıllık süre için ve iki kez seçilebilmesi gerektiğini bildirmesi, süre uzatma tartışmalanm yeniden öne çekti. FP Genel Başkanı Recai Kutan, Demirel'in konuşmasının "veda konuşması gibi olduğunu, ancak geleceğe yönelik mesajlar da taşıdığını" belirterek "Cumhurbaşkanının halk tarafindan seçilmesini biz de istiyoruz. ancak süre konusunda görüşümüz farklı, biz 4 artı 4'ten yanayız" diye konuştu. 16 Mayıs 1993 tarihinde cumhurbaşkanı seçilen Süieyman Demirel, dün 8. kez TBMM açılışı nedeniyle kürsüye çıkarken çok uzun, aynntılı bir konuşma yaptı. 147 sayfalık konuşma metnini okurİcen araya bazı eklemeler de yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KıvTikoğiu, konuşmanın iik 1.5 saatlik bölümünü dinledikten sonra TBMM'den aynldı. Kulislerde, Demirel'in metnin tamamını okuması durumunda konuşmanın 5 saat süreceği hesaplan yapılırken metindeki birçok bölümü atlayan Demirel, konuşmasını 2 saat 10 dakikada tamamladı. Cumhurbaşkanrnın uzun konuşmasından sıkılan DYP'liler de birbirlerine, "Bundan sonra, konuşmasını 10 dakikayla sınıriay acağmı vaat eden cumhurbaşkanı adayını destekleyelim" diye espn yaptılar. Demirel'in "müzmin muhalifr Tunceli Milletvekili Kamer Genç ise hemen kuliste, aday olacağını açıklayarak cumhurbaşkanı seçilirse konuşmasını "5 dakikayla sınırlayacağı'* vaadinde bulundu. Demirel'in görev süresinin uzatılabileceğine ilişkin kulisler, merkez sağda ceşıtli değerlendirmelere yol açtı. ANAP'lı bir politikacı, bu öneriyle ilgili olarak, "Çffler de, Mesut Yılmaz da, Demirel Çankaya'dan inerse tekin durmaz, diye çekiniyor. Merkez sağdaki dengder çok bozulur diye bir süre daha Demirel'in orada kalmasında yarar görebüirler" değerlendirmesini yaptı. DSP'liler ise Demirel'in görev süresinin uzatılmasına "gömUden" destek verir gibi görünmüyordu. Aralannda Uluç Gürkan'ın da bulunduğu bazı DSP'liler, Demirel'in görev süresinin uzatılmasına ilişkin bir anayasa değişikliğine destek vermeyeceklerini gizlemedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear