22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 EKİM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Devriminin 50. yılını kutlayan Çin Halk Cumhuriyeti, şehircilikte ise karşıdevrimi yaşıyor 'Befleğhıi yitiren' sosyalistPekinde "50. yıl düzenlemesi" için ana caddeler kenanndaki tek katlı özgün evlerden "28 bini" yıkıldı ve yerlerine dev gökdelenler dikildi. Bu "radikel dönüşüme" koşut olarak berber ve kuaför dükkânları da artık kendilerini şöyle tanıtıyorlar: İmaj değişikliği salonu... OKTAYEKİNCİ Çin Hdk Cumhuriyeti, l Ekım 1999 gününder. itibaren "devrimin 50. yıhıu kudama" törenlerine sahne oluyor. Ün- lü "Tîananmen Meydanı" bu kez politik gösteriler yerine "bayram yapan" bir milyona yakın Çinliyle ulusal coşkuyu kucaklarken Pekin'in 50. yıla yetiştiri- len yeni uluslararası havaalanı da kutla- malara kaiılmak isteyen yabancı konuk- larladoluptaşıyor... Çin Halk Cumhuriyeti yöneticilerinin 50. yıl sö>lemlerinde öne çıkardıklan te- ma; "sosyalizmi 21. yüzyüa taşıyonız" şeklinde... DevletBaşkanı Ciang Zemin. 1 Ekim 1999 günû Tiananmen'deki törenleri baş- latırken yaptığı konuşmada; "50 yıl ön- ce Mao Zedong burada yeni ÇiıTin ku- ruluşunu ilan etti_" dedikten sonra şun- lan ekliyor: "20 yıl önce de Deng Şiao- pıng'in başlattığı reform, dışa açılma ve modernizasyon yolunda, dünyayı sarsıcı değişimler oldu. Olaylar, Çin'i koruya- cak ve geliştirecck tek yolun sosyalizm ol- duğunugösterdL." (Cumhunyet. 2 Ekim 1999). Peki. Başkan Ciang Zemin'in "dışa açılma ve modernizasyon" şeklinde özet- lediği reform sürecı. acaba gerçeklen "Çin'i koruyan" bır sosyalizmin yaşa- ma geçinlmesine de katkıda bulunmuş, muydu?.. Bu sorunun yanıtını da geçen Haziran (1999) ayında Lluslararası Mimarlar BirliğTnin Diinya Kongresi ve genel ku- ruluna katılmak üzere gittiğimiz Pe- kin'deki "şehircilik" gözlemlerimizde bulmuştuk. Eğer "Çin" demek, sıradan bir siyasal coğrafya değil de binlerce yıllık bir "uy- garlıklar ülkesi" demekse, dışa açılma. ve modernizasyona sevdalanmış bfr sqs : " yalizm. bu tarihsel niteliği korurriak Viir yana, sanki tümüyle ortadan kaldırmaya niyetlenmişti. Yok eğer yine Çin demek, sadece "ya- sakkentin" girişindeki Mao'nun resmiy- le ve Tıananmen Meydam'nda dalgala- nan kızıl bayraklarla yetinilen bir "sos- yalist söylemli" devlet demekse, yine dı- şa açılma ve modernizasyon, bu iki sim- geyi korumakla sınırlı kalan bir "yenile- me" sürecıyle, a\nı tarihi ülkeyi geçmı- şıni tümüyle silmiş bir "yabancı kimKk- le" donatma çabasından ibaretti... Yine, 50. yılı kutlama haberlerine gö- re, özellikle başkent Pekin'deki işte bu "modern yenileme"' projeleri için rrril- yarlarca dolar harcanmış durumda. Bizım de 5 ay önceki ziyaretimizde ta- nık olduğumuz "eski Pekin dokusunun yıküarak ortadan kaldınlmasr operas- yonlannda. sadece ana caddeler çevre- sindeki tek katlı özgün "Çin mahallele- ri" yapılanndan yok edilenlerin sayısı "28bini"buluyor. Geçmiş yerel kimliğe karşı bu büyük "imha" hareketıyle ortaya çıkan yeni i- mar arazilerinde ise Pekin'i New York'a ya da Singapur'a. Tokyo'ya benzeten "sayısız dev gökdeten" yükseliyor. Feodal dönemdeki imparatorun "kış- hksarayı" bulunan yasak kent, yine im- paratorun büyük bır göl etrafVndâki *yaz- hk sarayı", ülkedeki çok sayıda değişik kültür bölgesınin mimari örneklerinden 1' 1 ölçekli "maketyapüann" sergilendi- ğı "Etnik Kültürler ParkT ve elbette ki yine Tiananmen Meydanı ileçevresinde- ki bazı "sosyaüstdevrim binalan" dışın- da, neredeyse bütün Pekin'i donatan ve her biri diğerinden daha yüksek ve daha "•emperyaT olmak üzere adeta yanş ha- linde bulunan bu gökdelenlerin zemin katlan ise dünyanın belki de en geniş "fast-food" zincirlerine bağlanmış... Sadece Pekin'de McDonaldY sayısı 50'yi aşarken Kentucky Fried Chic- ken'lar da genye kalan köşeleri tutuyor. Pekin tş Dünyası dergisinin kapağmdaki slogan yeni devrimi şöyle özettiyor: 'Ga\ rimenkul devrimi' Geleneksel pazaryerleri ve çarşılann ye- rini alan mağazalar ve işyerleri, kentte- ki bu "radikal kimlik değişimini" öyle- sine körüklüv orlar kı, ömeğin bay ve ba- yan berber dükkânlan bile "kuaför" adı- nı da artık kullanmayarak, yanıp sönen ışıklı yazılanyla kendilerini şöyle tanım- lıyorlar: "tmaj değişikliği sakfflu.-" Çin'de btf büyük kimlik değişimini görünce. ister istemez Türkiye ile kıyas- Bu 'Çin çatuV gökdelenlerin yerinde birkaç yd öncesine kadar ünlü 'Hutong' evler ve özgün 'Çin ıfıahalkleri vardi. (Fotoğraf: OKTAY EKlNCİ) lamış ve bizdeki onca yağmacı ve rant- çı imar politikalanna rağmen eski kent dokusuna olan duyarsızhğın bu denli yüksek düzeylere ulaşmamış olmasına da bir anlamda "şükretmiştik." Kuşkusuz eğer bizdeki "duyarta kül- türel muhalefet" yoğun mesaisinden bi- raz ödün verseydi, örneğin Istanbul'u da Hong-Kong'a, Singapur'a dönüştürmek isteyen ve elbette ki "anti-sosyanst" olan politikacılar, şimdikinden çok daha **üe- ri mevzüeri" elde ederek belki de Sulta- nahmet Meydanı'na bile gökdelenlerini çoktan dikmiş olacaklardı. Ne var ki hem yurtsever güçlerin di- renişi hem de Cumhunyet'in "kamuya- rarını ve bilimi temd alan hukuk ilkele- ri". kimi zaman kamuoyu baskısıyla, ki- mi zaman da aynı hukukun güvencesi olan "yüksekyarjp" kararlanyla bütün- leşerek Pekin'de gözlenen "modernizas- yonun" bizim kentlerimizi de "küresel- leşmeye" tümüyle teslim etmesine en- gel oldu. Kimi "avncahklı imar hakla- nyla" inşa edilen gökdelenler de bugün özellikle kamuoyunda "taraşmab" ko- numlanyla başlan dik değil, ^eğjk" ola- rak yükseliyorlar... Yeniden Çin'e ve "devrihBri" 50. yıh kutlamalanna dönersek, Çin halkının 1949'daki destanlaşan başansını ve Mao'nun tarihsel zaferini sevgiyle ku- caklamakla birlikte, "1999 yılı kent gö- rüntülerine" bakarak şunu da söylemek dunımundayız. Bugün Pekin'de. Şanghay'da ve diğer büyük Çin kentlerinde "dışa açılma" adına yaşanan "kûltürel tayım", en vah- şi kapitalizmin egemen olduğu ülkeler- de bile gözlenmeyen türden büyük bir "tarihsel bellek kaybını" 3. binyüa taşı- yor. Çin'ın sosyalist yöneticileri, tıpkı 1960'lardaki "kültür devrimindeki'' gi- bi, sosyalizm öncesi kültürün "tümizle- rini" ortadan kaldırarak "beUeksiz bir tophunu" kendi siyasal iktidarlan için de "sosyal bir güvence" gibi hâlâ görebilir- ler.Ancak Çin'in tarihsel birikimi, uy- garlık tarihine olan katkılan ve bu geç- mişin kentlerde yaşatılması gereken mi- mari mirası, sadece Çinlilere ait değil. tüm ınsanlığın "ortak" malıdır. Bu ne- denle yıkılan her tarihi semtte bizim de insanlık hakkımız vardır ve bunu da as- lında en iyi "sosyalistierin'" kavraması gerekir... Kalkınma adına bu evrensel mirası yok eden, kıvnk çatılı *hutong*lan or- tadan kaldınp sadece birer "figur" şek- lirnle damlanna taşıyan görkemli gökde- lenleî ise görülecektir ki Çin'e de o u- mut bağladıklan "Batı refahı" yerine, sadece sömürgeci zenginliğin "künBk- siz tüketim toplumunu" dayatacaklar- dır... 41 ülkenin katıldığı kampanyada kûltürel, doğal ve tarihi miras bilincinin yükseltilmesi hedefleniyor 'Avrupa, Bir Ortak Miras' kampanyasıANKARA (AA) - 'Getecek. bırakoğın izdir' temasıyla başlatılan "Avrupa, Bir Ortak Miras" kampanyası. yüzyıllardır çeşitlı medenıyetlere beşiklik eden Avru- pa'nın kûltürel ve doğal mirasının korun- ması ve gelecek kuşaklara aktanlması amacıyla düzenlendi. 41 ülkenin katıldığı ve bır yıl sürecek kampanyayla kûltürel, doğal, tarihi miras bilincinin yükseltilmesi ve kûltürel çeşıt- lıliğe saygı çerçevesinde ülkeler arasında işbirliğinın geliştirilmesi hedefleniyor. Çe\Te. SlT'ler, peyzaj ve sanat eserlerinin yanı sıra kûltürel. sosyal, geleneksel. ah- laki, dini ve manevı değerlerin ön plana çıkanlması amaçlanıyor. Bükreş'te 11 Eylül'de düzenlenen tö- renle başlatılan kampanyaya, 41 ülke ile kültür sözleşmesine imza koyan Azerbay- can. Belarus, Bosna- Hersek. Ermenis- tan, Monaco ve Vatikan katılıyor. 15. yüzyıldan bu yana Avrupa'nın siya- sal sistemine ve coğrafyasına dahil olan, kültür değerleriyle bütünleşen, aynı za- manda evrensel, kûltürel ve doğal olarak mirasın en eski ve anlamlı unsurlannı ba- nndıran Türkiye de kampanya çerçeve- sinde çeşitli etkinlikler düzenleyecek. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği'nin ortak bir program uygulayacağı kampan- yaya. OECD, UNESCO, merkezi Lük- semburg'da bulunan Avrupa Kültür Yol- lan Enstitüsü. Avrupa Miras Becerileri Vakfı gibi kurumlann yanı sıra şirketler, dernekler, vakıflar da gönüllü olarak ka- tılıyor. Kampanyanın kapanış töreni Ey- lül 2000'de Slovenya'nın başkentı Ljubl- jana'da yapılacak. Türkiye'deki etkinlikler Birçok kurum ve kuruluşun sponsorlu- ğunu yaptığı Avrupa. Bir Ortak Miras kampanyasında Türkiye'nin projelerinin bazılan şöyle: • Dini SlT'ler Konferansı: 20 Nisan 2000'de Tarsus Kültür Merkezi'nde 2000 yılı inanç ve hoşgörü çağında 3 semavi di- nin temsilcilerinin katılacağı "Dini SlT'ler" konferansı düzenlenecek. • Tarihten Gelen Dostluk etkinlikleri: 3-11 Haziran 2000'de Istanbul Polonez- köy'de Türkiye ve Polonya'nın işbirliği ile 'Tarihten Gelen Dostluk' kültür ve sa- nat yaz etkinlikleri yapılacak. • Mimar Sinana saygı, inceleme ge- zisi ve sergisi: Istanbul, Edirne ve Zag- rep'te Kasun ayından Mayıs 2000'e kadar sürecek. Eserlerinin kişilik verdiği şehir- lerde rehber ve uzman bilim adamlan eş- liğinde inceleme gezileri düzenlenecek. • Güneydoğu'da El Sanatlan Festivali: Tarih boyunca çeşitli uygarlıklann yaşa- dığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, 2000 yılının Ağustos ayında, el sanatlan- 14 KİŞİLİK PANS GRUBU ELÇtLlĞE SIĞINDI Güney Afirikalılar'ın Türkiye macerası ANKARA (AA) - Ankara'da bir gazino, Güney Afrika'dan getirdiği dans grubunu erkeklerle içkili sohbetın yapıldığı 'konso- masyona' zorlayınca ortalık kanştı. Cinsel tacıze uğradıkiannı belırten grup. gazinoyu terkederek ülkelerinin büyükelçiliğine sı- ğındı. Kızılay'da bulunan ve genelde Rus grup- lann gösteri yaptığı içkili Şehrazat Gazino- su, Mkhel Jovergrove adlı menajerle görü- şerek Güney Afrikalı bir dans grubunu An- kara'ya getirtti. 13 kadın ve bir erkeğin bu- lunduğu dans grubu, prova yapmak için ha- zırhklara başladı. 'Sahne ve grup üyelerinin uyumunu sağlamak için' için sıkı bir çalış- maya gıren gruba gazino yetkilileri, "Boş- verin provayı, yann hemen gösterilerinize başlayın" dedıler. Gazinonun isteği doğrultusunda çalışma- ya başlayan grup üyeleri. gece yanm saat sü- ren göstenlerinin ardından otellerine dön- mek istediler. Gazino yetkilileri ise grubu otele göndermedi ve her akşam saat 21,00'de gazinoya geleceklerini, saat 04.00'e kadar gazinoda kalacaklannı söylediler. Gazino görevlileri. ertesi gün ise dans grubu üyelerine. "Müşteriler sizi yanlanna cağırvsa onlara eşlik edin, onların ışmarla- dığı içkileri için" diyerek onlardan konso- masyon yapmalannı istediler. Grup üyelen. sözleşmelerinde böyle bir şey bulunmadığı gerekçesiyle buna karşı çıkmca gazınocular. "Bunda kötü bir şey yok. ülkentri tanıtnuş olursunuz" dıye grubu ikna etti. Gazmo yet- kilileri bu arada, "Bizim ülkemizde polisler çok saygındır. Beyaz ışık yandığuıda hemen ayağa kalkın, bir köşede toplanın, sayguıızı bÖytece ifade edersiniz*" dıye nasihatta bulun- dular. Bu istekleri de kabul eden grubun ka- dın üyelen müsterilerle oturmaya başladılar. Ancak bir süre sonra müştenlerin 'çapkın- ca' da%Tanışlarından rahatsız olan Arrıkalı- lar, yine itirazda bulunmaya başladılar. Ça- lıştıklan gazino ve yerleştirildikleri oteller- de eski Doğu Bloku ülkelerinden gelen ka- dınlann müsterilerle çok yakın ilişki kur- ması ve kendılerinin de bunlarla kanştınl- masından rahatsız olan grup üyeleri eşyala- rını toplayarak Güney Afrika'nın Ankara Büyükelçiligi'ne sığındılar. Güney Afrika Büyükelçiliği yetkilileri. Dışişleri Bakanlığı'm arayarak olayı diplo- matik yoldan çözmek istediler. Dışişleri Ba- kanlığı'nın konuyu Ankara Emniyet Mü- dürlüğü'ne bildırmesi üzerine polis olaya el koydu. Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'nün yabancı dil bilen uz- man elemarüan. büyükelçiliğe giderek bü- yükelçi \e grubun üyeleri ile görüştü. Dans grubu üyelerinin gazinoculann pasaportla- nna el koyduğunu bildirmesi üzerine polıs, gTubun pasaportlanm kendilerine ulaştırdı. Grup üyelerinin ifadelenni alan polis, olayı savcıhSa bıldirdı. Şırketımizin Istanbul tesislerinde yeniden yapılanma sürecindeki K a m y o n Geliştirme bölümünde, sağlanacak eğitim olanaklanyla birlikte bizimle başanyı ve geleceği paylaşacak, aşağıda nitelikleri belirtilen çahşma arkadaşlan aranmaktadır. 1yi derecede Almanca bilen , :- • • Konstrüksiyon konusunda deneyimli Tercihen Bilgisayar Destekli 3 Boyutlu Tasanm yapabilen Sorumluluk almaya istekli, yaratıa ve analitik düşünebilen Makine Mühendisliği eğitimi olan Konstrüktörler Ref.: ELK aranmaktadır. . ,. Bu niteliklere sahip olan. erkeklerde askerlik hizmetini tamamlamış olan adaylann Türkçe ve Almanca özgeçmişlerini. diploma fotokopileri ve fotoğraflannı içeren müracaatlannı referans belirterek aşağıdaki adrese göndermeleri rica olunur. N , Mercedes-Benz Mercedes-Benz Türk A.Ş. Personel Mudürlügu Burmalı Çeşme Sok Asken Fınn Yolu No 2 Davutpaşa 34022 ÎSTANBUL nın ayn bir yeri olduğu düşüncesinden ha- reketle ülkenin kültür yapısı ve kültür se- viyesinin en canlı belgeleri olan el sanat- lan uluslararası boyutta tanıtılacak. • Kavacık Parkı Projesi: TEMA Vehbi Koç Kültür Merkezi, Istanbul'da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü inşaatı sırasında karayollannın şantiyesi olarak kullanılan ve köprünün Asya çıkışında sağ tarafta yer alan, bitki örtüsünü kaybetmiş ve bo- zulmuş 150 dönümlük araziyi, bir doğa ve kültür parkına çevirecek. • Sinema ve Avrupa Mirası: Kültür Ba- kanhğı'nın katkılanyla Nisan 2000'de Anadolu'dayaşayan kültürmirası kaleler, tarihi binalar. mekânlar, hamamlar. saray- lar, hanlar, köprüler, müze- ler, çeşmeler bir belgesel fılm ile gösterilecek. • Van'da Ceviz Şenliği: Van Bahçesaray'da Nisan 2000'de doğal ceviz varlığı- nın yok olmasının önlenme- si, nitelikli cevizlerin çoğal- tılması, bu çerçevede yöre halkının geçim kaynaklan- nın artınlması, geleneksel el sanatlanmn canlandınlması amacıyla şenlik düzenlene- cek. • Osmanlı Sultanlan Port- releri Sergisi ve Kitabr. 2000 yılıntn Nisan ayında Kültür Bakanlığı ve Türkiye Iş Ban- kası'nınkatolanyla Oxford, Hanvard, Münich, Münster, îstanbul ve Hacettepe üni- versitelerinden bir grup bi- lim adamının Avrupalı ve Türk ressamlar tarafından yapılmış Osmanlı sultanlan resimleri üzerine uzun süre- den beri sürdürdükleri araş- tırmanın sonucu olarak 'Os- manh Sultanlan Portreteri' adı altında bir kitap yayım- lanacak ve Topkapı Sarayı Müzesi'nde ve ABD'de ay- nı isımde bir sergi açılacak. -Noel Baba Etkinlikleri: Antalya Demre'de bulunan Noel Baba Kilisesi'nde Ara- lık ayında yapılacak. Aynca 3 semavi dinin temsilcileri- nin katılımı ile düzenlene- cek toplantıda. 2000 yılının dini anlamı tartışılacak ve geleceği yönelik banş me- sajlan verilecek. AYDINLANMA EMRE KONGAR TemsiliDemokrasiKrinnin İki Temel Nedeni Üniversitelerle birlikte, "türban eylemleri" de başladı. Haber sunuculan ekranlarda güvenlik, adalet ve siyaset sorunlannı çözümlemek yerine, çözme- ye başladılar. Bugünkü noktaya nasıl geldik? Bugünkü yapı, bugünkü rejim bunalımı ve bu- günkü sorunlar, yakın neden olarak 12 Eylül'ün ürünüdür. 12 Eylül derken, sadece 1980-1983 arası Mil- li Güvenlik Konseyi dönemini değil, onu izleyen denetimli seçimlerin sonunda oluşturulan Özal hiikümetlerini de içeren zihniyeti kastediyo- rum. Bu dönemde iki önemli süreç ülkeye egemen oldu: Birinci süreç, eğrtimin her kademesine "Si- yasal Islam" anlayışının egemen kılınmasıydı. Hiç kuşkusuz bu süreç 12 Eylül ile başlamış de- ğildi. Çok daha önceden, kökleri Ikinci Dünya Sa- vaşı sonrasına kadar giden ve çok partili düzenin kurulmasıyla çalışan "küresel" bir "soğuk sa- vaş" stratejisinin sürdürülmesiydi bu. 1946'dan sonra başlayan, Bayar - Menderes ikilisinin verdiği ivme ile hız kazanan, Sunay - De- mirel ikilisi zamanında "imam-hatip" anlayışı- nın yaygınlaştınlmasıyla süren bu süreç, 12 Ey- lüt'de Evren - Doğramacı - Özal üçlüsü ile "do- ruk noktasına" ulaşmıştı. 12 Mart müdahalesi ile 197Û'Iİ yıllarda Ece- vit'in elindeki iktidarı koruyamaması sonunda ku- rulan ve birbirini izleyen Demirel'in başbakanlı- ğındaki "Milliyetçi Cephe" hükümetleri sırasın- da güvenlik güçlerı ve başta "eğitim enstrtüle- ri" olmak kaydıyla pek çok öğrenım kurumu "mil- liyetçi - mukaddesatçı" merkezler halıne geti- rildi. Bütün bu ve benzeri düzenlemeler yeterii gö- rülmedi. Çünkü 27 Mayıs Anayasası ile topluma ka- zandırılan üniversiteler, TRT ve benzeri özgürlük- çü ve özerk yapılar, bu "milliyetçi - mukadde- satçı" çizgideki soğuk savaş stratejisine uygun "Islamlaştırma" sürecinin önünde birer engel olarak görülüyordu. 12 Eylül, bütün bu engelleri ortadan kaldırarak toplumu "baştan aşağı" yeniden düzenledi. Bu çerçevede, üniversiteler hem gerçek bilim yapmaya çalışan öğretim üyelerinden temizlen- di, hem onlann yerine "milliyetçi - mukaddesat- çı" öğretim üyelen ve yönetıciler atandı. Aynca, YÖK, 1982 Anayasası ile korunarak ve örneğin "eğitim enstitüleri" gibi zaten "mil- liyetçi - mukaddesatçı" merkezler halinegelmiş olan kurumlar, organik ve hukuksal olarak doğru- dan üniversitelere bağlanarak bu sürece hukuken ve fiilen "geri döndürülmesi olanaksız" bir ni- telik de kazandırıldı. Böylece "üniversitelerimiz", ilköğretimde Kü- ran kursları ve din dersleri ile ortaöğretimde ise bunlara ek olarak imam-hatip liseleri ile gerçek- leştirilmiş olan "eğitim kurumlarındaki siyasal Islamın egemenliği" ile uyumlu hale getirilmiş oluyordu. Tüm gençliği kapsayan bu gidişin beş-on yıl içindeTürkiye'yibir"şeriatdevieti"nedönüştür- memesi olanaksızdı. Ikinci süreç, hukuk sisteminin tahrip edilme- srydi. Bu süreç de, hem "çöken devlet yapısını onarmak" gerekçesiyle yapılan 12 Eylül darbe- sini hem de onu izleyen Ozal dönemini kapsar. Bu süreçte "hukuk" bir "ayak bağı", "devlef ise sadece "iktidann emrinde bir araç" olarak görülmüştür. Ne yazık ki bu sürece 1982 Anayasası gibi bu- günkü hukuk sistemimızin altında yatan ana hu- kuk metninin kabulü de dahildir. Ne yazık ki bu süreçte. bugün "haksız reka- bef ve "santaj" tartışmalanna yol açan "Star Grubu"nun anayasaya aykın olarak ilk özel te- levizyon kanalı biçiminde yayına başlaması da vardır. Bu sürecin bir bölümü, işkence gibi, "bireysel hak ve özgüriükleri" ortadan kaldıran fiili davra- nışlardan, bir bölümü de doğrudan "yağmaya" yönelik (anayasaya aykırılığı iddia edilemeyen garip yasalar gibi) düzenlemelerden oluşmakta- dır. Biz bugün bu iki sürecin, yani "eğrtimin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte islamlaştırılma- sının" ve "hukuk sisteminin -tabii bu arada 'dev- let' kavramının- tahrip edilmiş olmasının" be- delini ödüyoruz. Mevcut "rejim bunalımı"nı aşmaktaki ilk adımlann, başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim kurumlannın çağdaş ve fonksiyonel bir kimliğe kavuşturulması. devletin ise doğrudan hizmete dönük ve "hukukun üstünlüğü" anlayı- şına uygun bir biçimde yeniden düzenlenmesi ol- duğunu düşünüyorum. Ozet olarak söylemek gerekirse, mevcut buna- lımı aşmak için önce eğitim, adalet ve idare re- formlan gerekli görünüyor. Rejim krizinin kısır döngüsü de burada: Re- jimi kurtarmak için bu reformlar gerekli ama re- jim bunlara izin vermiyor. Turk-Yunan gazeteciler 4 Süah tüccarlarına alet olunmasın9 LATtFSANSÜR KUŞADASl - Kıyı Ege Belediyeler Birliği'nin (KEBB), Yunan milletve- killeri, belediye başkanla- n ve valilerin de katıhmıy- la düzenlediği toplantıyı izleyen Türk-Yunan gaze- teciler ortak bir deklaras- yon yayımladı. Gazetecilerin 'tarihin tanddan' olduğunun vur- gulandığı deklarasyonda, "Tariheolantanıklıgımıan her iki ülke insanlannın onur, hak ve özgürlükleri- ni daha ilerhç götürme ta- ruklığı olmasıru araıladığı- mızı beürti>or. başlaalan girişimlerin bir başka do- ğal afette haorianması yeri- ne sürekli gündemdetutul- masını talep ediyoruz" de- nıldı .Gazeteciler. uluslara- rası silah tekellerinın her i- ki ülkeyi düşman ederek çıkarlannı gelişnrmelerine daha fazla alet olmak iste- mediklerini vurguladılar. Türk ve Yunan heyetle- ri de. dünya kamuoyuna açıklanmak üzere bir bil- diri yayımladı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear