25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 EKİM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA U İ Y kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Bağımsız Sinema'nın yüz akı bir Tom DiCillo filmi, gecikmeli de olsa gösterimde 4 Bay Saat Ayan'nm değişhm... SUNGU ÇAPAN lş ortaımnda pek sevilmeyen, ailesin- ce de fazla önemsenmeyen, Chicago'lu elektrik mühendisi Al Fontain (John Turturro), özelde aşın düzgün, mesafe- li, son derece düzenli, planlı program- h, saat gibi dakik yaşayan. hahm selim, iyi biri ama genelde sevımsiz, sıkıcı bir koca, katı, hoşgörüsüz bir baba ve aşı- n disiplin sahibi, işkolik bir aile reisi- dir. Şirketi, cahştığı cam sileceği fabrika- sındaki işini durdurunca, evini. kansı- nı, oğlunu arkada bırakıp çıkmış oldu- ğu iş gezisini uzatır Al, firsattan istifa- de. Şu yaşına kadar hep düzen maske- si altında, çalışmayla geçmiş, robotum- su yaşamına 'bakar', kiralık arabayla di- reksiyon salladığı 'derin' Amerika'nın ıpıssız yollannda. Her gün. belli saatlerde evıni arayıp, saat ayannı sürekli kocasının telefonla- rma göre yapmaya alışmış kansı Deb- bie'yle (Annie Corley) ve kerrat cetve- li kâbusunu aşamamış. ezberi kıt oğ- luyla hep aynı kısa klişelerle konuşan A)'m ot gibı yaşamı. saçına düşen ilk akı fark ettiği gün kararmışrır zaten. Al'ın orta yaş bunalımı Işle evi arasında gidıp gelen, aşın dü- zen tutkusundan dolayı duyguyu, coş- kuyu yeterince soluyamamış, zaten ku- ru, yavan ve gergin yaşamından sıtkı sıynlmış ve orta yaş bunalımına girmiş Al, ansızın nvutlu çocukluk anılannın pe- şınde, geçmişi arama serüvenine doğru direksiyon kırar, fincana doldurulan kahvenin, taşıracağı yerde fmcanda kay- bolduğu gibisinden bazı gerçeküstü(cü) görüntüler ve her şeyin tersten cereyan ettiği birtakım sannlar gördükten son- ra. Ne var ki gözleri deli deii bakan, ya- kında kafayı üşütüp televizyon haberle- rine konu olacak. tehlikeli bir rahiple ka- nsının kıyısmda yürüyüş yaptığı ve vak- tıyle çocuk Al'ın, arkadaşlanyla kaydı- raktan atlayarak, bağrış çagnş içinde yüzdüğü göl, çevredeki fabrikanın yıl- lardır saldığı zehirli atıklarla artık göl- den çok bir batakhğa dönüşmüş gibidir. 4 Temmuz kutlaması için evine yeti- .şecekken, bastıran mutlu çocukluk anı- lanntn nostaljisiyle ailesine dönüşünü er- teleyerek birkaç gün daha, Jesus Christ'çilerden geçilmeyen yollardaki se- feri halini sürdüren ve 'zamanı durdur- mak, hatta geriye döndürmek isteyen'. sıkı gözlemci. duyarlı Al, yaşarrunı sor- gularken tarih düşürüp teybine kayde- John Turturro günûtnfizûn en büyük oyunculanndan biri. BOX Of Moonlight / Yönetmen, senaryo: Tom DiCillo / Kamera: Paul Ryan / Müzik: Jim Farmer / Oyuncular: John Turturro, Sam Rockvvell, Catherine Keener, Lisa Blount, Annie Corley, Dermot Mulroney /1996 ABD (Özen Film) derek habıre 'Hayatdahndan kopantauş bir domatestir' gibisinden bırtakım ve- cizeler yumurtlamaktan da hiç gen kal- maz direksiyon başında. Derken, nice- dir doğanın çağnsına uyup medeni şe- hir hayatından kaçarak ormanda, açık ha- vada yaşamayı seçmiş, özgür ve asi genç Buck the Kid'e (Sam RockvteU) rastlar. Sıradan, hatta itici ve kendi halindeki Al'ın tam karşıtıdır Buck ya da Kid. Al'ın, Kid'ın yol kenanna çektiği ve az daha çarpacağı. bozulmuş, külüstür arabasını onarmasıyla başlayan bu bir- birinin tam zıddı mizaçlardaki iki erke- ğin yakınlaşması hikâyesi. Bağımsız Si- nema'nın ve "Indie' yönermenlerin ta- nınmış isımlerinden Tom DiCillo'nun elınde, >alın, sıcak ve meraklısmın ke- sinhkle kaçırmayacağı cınsten, melan- kolık bir 'yol filmi'ne dönüşüyor 'Ayışı- ğı Kutusu'nda. Postmodern bir çiçek çocuğu Davy Crockert'van, hırpanı giysileri ıçınde, alabildiğine özgür, uçan. çocuk- su ve cana yakın Kid'den etkilenerek yaşamadan yaşlandığmın faıkına varan Al. daha önce bılmedığı. tanımadığı 'ba- zı şeyleri görmeye" başlar, yaşama me- safeli duruşu gitgıde değişir. Arada sı- rada bahçe süsü niyetine birtakım kitsch heykeller satarak yolunu bulan. bu ara- da bır kutunun içinde topladıği ayışığı- nı da saklayan, kimsedenemir almaz, ba- şına buyruk, CI A-uygarlık takıntılı, ra- hat ve boşvermış. postmodern bir çıçek çocuğu sayılabilecek yoldaşı Kıd'ın kı- lavuzluğunda, yenı bır hayat kitabının sayfalannı iştahla çevırmeye koyulur Al. BirbİTİerine süTekli bır şeyler öğre- tip etkileyen bu farklı ikilinin, haylaz ço- cuk hınzırlıklan yapıp cam çerçeve ın- dirmekten, yol fılmlerinın atası, öncü- sü. unutulmaz Easy Rider'ı çağnştınr- casına. bir gecelik aşk vaat eden ikı kız- la (Catherine Keener, Lisa Blount), âdem baba kılığında suya girmeye ve fingir- deşmeye kadar uzatılacak serüvenleri- ne dayanan *Box of Moonlight-Ayışığı Kutusu'. meraklısınca keyıfle ızlenıyor baştan sona. Yollarda, nerde sabah. or- da akşam çeşidinden tam özgürlüğü, aşk kaçamaklannı, sorumsuzluğu, iha- netın vicdan azabını tanıyacak, Kid'le geçen yoldaşlığının her anını dolu do- lu yaşayacak Al rolündeki harika John Turturro, günümüz Amerikan sınema- sının en büyük oyunculanndan biri ol- duğunu bir kez daha kanıtlarken, Di- Cillo'nun ilk filmi 'Johnny Suede'le 1991 'de admı duyuran Brad Pitt'i andı- ran yenı keşfi Sam Rockvvell de, Kid'de yeteneğını konuşturuyor. Yönetmenin fetış oyuncusu Catheri- ne Keener de her DiCillo fümindeki gi- bi fiziği ve oyunuyla yine öne çıkıyor, yüzüne gözüne bulaştırdığı telefonda seks işinden kapı önüne konmuş, zarif, kırgın. solgun güzel Floatie rolünde. Bir Indie filminin çekim setinden sinirbo- zucu manzaralar sunan ve bizde 1996'da, çekimlerdeki aksiliklerden ötürü sinir- leri bozulmuş, acemi bir fılm yönetme- ninin ve sarsak ekıbınin ruh halini ifa- de eden 'Manik DepresiT adıyla göste- rilmiş 'Lhing in Oblivion'dan (1995) sonra, bu kez oyunculann dünyasını hic- vettiğı. dördüncü ve şimdilik son eseri 'RealBkmde-GerçekSansın'ı(1997)da geçen >ıl seyrettiğimiz DiCillo'nun üçüncü filmi 'Box of Moonlight-Ayışığı Kutusu' (1996), Jim Jarmusch'un ka- meramanlığından yetişerek düşük büt- çeli bağımsız sinema dünyasının, yara- tıcı yönetmen âleminin yıllarca tüm eza- sını cefasını çekmişbu Indiekameraman- senarist-yönetmenin kendine özgü üs- lubunu vansıtıyor bütünüyle. Melankolik bir yol filmi Yalın, abartısız, düz bir çizgide, ağır ağır akan. aynntılann özenle hakkını vererek ince ince işlenmiş, sıcak, insan- cıl bir armosfer kuran. melankolik ton- lara bürünen ve oyunculanndan destek alan bır üslup DıCıllo'nunki. Espriler- le. gözlemlerle, dokunaklı sahnelerle ve çeşitli göndermelerle örülü, yollarda, barlarda, ruhsuz motel odalannda ve açık havada geçen 'Ayışığı Kutusu'. ba- şanyla çekilmiş ve oynanmış, sıkı bır yol filmi çeşitlemesı ama sadece ikı salon- da gösteriliyor koca istanbul'da. Bizim değişmez oda sinemamız Pe- ra'da seyrettiğimiz kalabalıkça seansta gözlediğimiz genç seyircinin filme ka- tılımı, ışletmecılere yol gösterebilirbel- ki bundan böyle. Finalde, beylik bir mutlu sona bağlanmasma karşın, 1996 yapımı bu ılginç 'Ayışığı Kutusu', kuş- kusuz merakhsına sahk verilecek cins- ten ve DiCillo'nun Amerikan Bağımsız Sıneması içindeki konumunu örnekle- yen, ilgınç bır Indie yapımı. Tesadüfen tam da dolunayda seyTettiğimiz bu üç yıl- lık "Ajışığı Kutusu', bızce haftanın fil- mi nitelemesini hak ediyor. YENI BASLAYANLAR The Blalr Wltch pro]ect / Blalr Cadısı 1994 yılı ekiminde, ikisi erkek biri kız. üç gençten oluşan bir film ekibi, Mary- land'deki Black Hills ormanlannda zor- lu bir yolculuğa çıkar. Gençlerin amacı. o bölgede dilden dile dolasan 'Blair Ca- dısı Efsanesi'ni konu alan bır belgesel çekmektır. Ekip, yöre halkıyla söyleşiler yapacak, daha sonra da topladıklan vc- rileri belgesel haline getirecektir. Ama gi- diş o gidiş... Daniel Myrick ve Eduardo Sanchez'in biıhkte yönettikleri filmin seaaryosu ve montajı da yönetmenlere ait. YiMız Savaşlan / Bölüm 1. Cizll Tehlike 'StarWars' admı ilk olarak bundan 22 yıl önce duyduk. Bu ad. modern bir ef- sanenin doğuşunu müjdeliyordu ve efsa- ne, yüz milyonlarca kişinin yaşamına ka- nşıverdi. Uç fılmlik seriye dönüşen bu efsane, iyi-kötü ve teknoloji- insan kar- şıtlıklanndan yararlanarak kahramanhk duygusunu yücelten bir dünya görüşünü sergilemişti. GeorgeLucas. bu kezbizleri 22 yıl ön- ce anlatılmayabaşlayan öykünün başlan- gıcına götürüyor. Senaryosunu da yönet- meninyazdığı film,DarthVader'm9ya- şındayken Obi\ an Kenobi tarafından na- sü himaye altına alındığını ve bir Jedi sö- varyesi otarak yetiştirilmesini atılanyor. Filmde Liam Neeson, Ewan Nathalie Portman başrollerde. StarWarsefeanea yenidengûndemde. Ferzan Özpetek, Osmanlı kurumlarına kamera tutmayı sürdürüyor HaremeglrenFrenkçekomışurSınema eğitimi için I976'da gittiği Italya'da uzun süre asıstanlık ederek Maurizio Ponzi. Rick> Tognaz- zi, Sergio Otti, Francesco Nuti, Marco Risi \e 'Posta- a'nın başansını göremeden ölen oyuncu Massimo Troisi. Lamberto Bava gıbi yönetmenlerle çalıştıktan sonra, 1997 Cannes Festivali'nde Yönetmenlerin On- beş Günü bölümünde gösterilen ilk filmi 'Harem'le adını uluskrarası arenada duyuran, 1959 Istanbul do- ğumlu Ferzan Ozpetek. 'Hamam'dan sonra. bu hafta seyrettiğimiz 'Harem Suare'yle de yüzyıllardır gele- nekselleşmiş Osmanlı kurumlarına el atmayı sürdü- rüyor. Kameranın bu kez yirminci yüzyılın başındaki, hâ- lâesrarmı, çekıcilığını İcoruyan, alabildiğine merak uyan- dırıcı Osmanlı haremme çevnldığı ve bu yıl yine Can- nes'da Belirli Bir Bakış bölümünde kapanış filmi ola- rak gösterilen 'Harem Suare', 'Kızıl Sultan' 2. Abdül- hamit'in îtalyan asılh gözdesi Safiye'yle (MarieGü- lain), harem ağası Nadir ağa (Alex Descas) arasmda- ki yasak aşkı hikâye ediyor. Valde sultanlarla hanım sultanlann borusunun öt- tüğu, sultanın isteği doğrultusunda harem ağalan ta- raftndan çekıp çevrilen, her ırk, boy ve renkten güzel kadmlarla. dilber canyelerle dolusturulup, aslında acı- nası bir tutsak hayatı sürdürdükleri, dış dünyadan tec- nt edıhniş ve asıl işlevi padişaha, güzeL seçkın kadın(lar) sağlamak olan haremde, malum olduğu üzere. sabah- tan akşama çeşitli entrikalar döner, gün ve gece bo- yunca. Doğu'ya özgü haremin gjzemi ve büyüsü Aşk, ıktıdar, baskı. korku. bastınlmış cınsellık, dost- luk ve ihanetlerle çepeçevre kuşatılmış esrarengiz bir dünyaya davetiye çıkaran filmde, Kahire'deki bir esir pazanndan satın alınıp Osmanlı sarayına hediye edil- miş, Îtalyan asılh dilber Safiye, Tiirkçeden çok Fran- sızca konuştugu harem ağası Nadir'le anlaşır. Once koy- nuna gırmeyı, sonra da tahtın vârisi bir şehzade do- ğurmayı planlayıp padişahın gözdesi olarak ıktidara uzanmayı amaçlayan \e bu nedenle harem ağasıyla da- yanışma içine gıren genç Safiye'yle Nadır ağa arasm- da da kaçınılmaz bır tutkulu aşk fılızlenir zaman için- de. Sanatı, özelhkle operayı. bütün Fınalleri mutlu son- la değıştirecek kadar seven, piyano çalan. sarayında sinematograf denen yeni icadı da. keşfedilır keşfedıl- mez özel gösterilerle oynatıp tanıyan 2. Abdülhamit'in (Haluk Bilginer) tercüman gözdesi Safiye bir de er- kek şehzade doğurunca, âşıgı Nadir ağayla planladı- ğı iktidar rüyalan gerçekleşecek gıbi olur. ama... Genç Safıye'nın yaklaşık yanm yüzyıl sonraki yaş- lı, bezgin haliyle (çocukluğumuzun lspanyol mata- dorla evlenıp perdeyi bırakmış Îtalyan ilahelennden Luda Bose), Itarya'nın Parma kenundeki küçük bir tren istasyonunda. kocasının kız kardeşiyle ilişkisini öğ- renmemn şokunuyaşayan genç bir îtalyan kadınına (Va- leriaGotino), hayallerle gerçeklen birbırine kanştıra- rak anlattığı özgeçmiş hikâyesi, Osmanlının batışın- dan sonra mecburen anavatanının yolunututup 1920'li yıllarda, her akşam göbek atılan egzotik bu- çadır ti- İki Fransız oyuncu Marie Gillain'le Ale\ Descas, 'Harem Suare'nin gözde Safiye'siyle harem ağası Nadir'i. Yönetmen: Ferzan Özpetek / Senaryo: Gianni Romolli, F.Özpetek / Kamera: Pasquale Mari / Müzik: Pivio, Aldo De Scalzi / Sanat yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler, Bruno Cesari / Kostüm tasarım: Atfonsina Lettieri / Oyuncular Marie Gillain, Alex Descas, Serra Yılmaz, Haluk Bilginer, Valeria Golino, Lucia Bose, Malick Bowens, Ali Başar, Nilüfer Açıkalın /1999 Türk- Italyan-Fransız ortak yapımı. yatrosunda sahneye çıkarak ve padişahın hareminde- ki renkli mazisini şova dönüştürüp anlatarak hayatmı kazanmasıyla sürüyor. Efendi'nin, sarayda yükte ha- fıf pahada ağırne varsa kaldınp götürmesınden son- ra haremin kapatılmasıyla tüm harem sakinlerinın ya- şamı da dış dünyaya açılıyor. Cocuklu bir dulla evle- nen Nadır ağa Kızıltoprak'ta tren altında kalıp ölür- ken Safiye de geçmişinı unutturacak yeni bir yaşama doğru, Italya'nın yolunu tutuyor... 'Harem Suare', görsel açıdan binnci sınıf bir seyır- lık, sinemamızda şimdiye dek rastlanmamış cınsten. sanatyönetımınden dekor-kostüm tasanmınakadar, ger- çekten usta işı bır tanhsel üstün (ve ortak) yapım. Ha- luk Bilgıner'ın. sanatsever, entelektüel bir aydın ola- rak yorumlayıp ustalıkla canlandırdığı ve adeta Kızıl Sultan'ı sevdırdiği, Marie Gillaın'in de rolüne cuk oturduğu filmde oyunculuğun çok tatmın edici oldu- ğunu söyleyebilmek zor. Tıpkı ilk filmi 'Hamam' gıbi > ine ılgıyle ızlenen, ancak Doğu'ya özgü haremin gizemine ve büyüsüne bır Batılının gözüyle bakan, şık. gösterişli bir film ko- tarmış Ferzan Özpetek. Kuşkusuz 'Hamam'dan daha başanlı bir fılm 'Harem Suare'. Aşk, ıktıdar, korku ek- seninde. kişiler arasında dallanıp budaklanan ve bey- hk Safiye- Nadır ilişkisini, iki koldan, yanm yüzyıl arayla hikâye eden fılm, gerçek tarihsel bilgilerle ye- tınmeyip düşsel karakterlerle zenginleştirilerek klost- rofobik yanını gidermış. başanlı görselliğınin yanı sı- ra. Her zaman görmek istediği filmi çektiğıni belirten Özpetek'in 'Hamam'la yakaladığı popülerlığı katla- yacağa benzeyen 'Harem Suare'sındekı Avrupah gı- bi yatıp kalkan, zanf, hoş. (aslında tutsak yaşayan) ha- rem kadmlanna kapılmamak olası mı? Değil kuşku- suz. ama bu muhabbetlı harem- cariye imajı, yönet- menın başını, tarihçilerle biraz ağntacağa benzer sa- nınz. V'aktiyle'haremkapandıgındaiçindekioncaka- dınaneolduğunu'merak edenleri aydınlatmak içinkol- lan sıvamış Ferzan Özpetek'ın 'HaremSuare'si de. kuş- kusuz bu haftanın ilgıye ve seyredeğer bir başka fil- mi. KEDİ GOZU VECDt SAYAR Sınav Devlet memurtuğuna girişte haksızlık maksızlık, torpil morpil olmasını engellemek için kollan sıvayan Başbakan Ecevit, memur alımlannı merkezi sınav sis- temine bağlamıştı ya, son günlerde bu sınava hazır- lık babmdan deneme sınavlan yayımlanıyor gazete- lerde. Bilmem, göz atmaya fırsatınız oldu mu? Kedi merakı işte, şu sanav sorulanna bir bakayım dedim. "alb: 3/2 olduğuna göre, 2a+2b/a-b kesrinin de- ğeri kaçhr?" Bilemediyseniz yandınız... Ya, şuna ne buyrulur "Sekizin karekökü, artı ellinin karekökü, bö- lü otuz ikinin karekökü, eksi ikinin karekökü" Devlet memuru olmak için, hesap kitap işlerinden iyi anla- mak gerekiyor besbetli... "Benim memunım işini bi- lir" diye bosuna söylemedi büyüklerimiz, işini bilmek için hesabı iyi yapmak gerek. Bazı sorulara anlam verebiliyorum: "4 milyon 200 bin liraya alınan bir mal yüzde 20 kârla kaç liraya sa- tılır?" Memurun işine yarayabilecek bir soru olabilir. "Bir kümenin alt küme sayısı ıle özalt küme sayı- sının topiamı 63 olduğuna göre, bu kümenin eleman sayısı nedır?" Eh, bu da toplu hareketleri dağıtmak- la görevli memuriann işine yarayabilir (Ben, bu "özalt küme"r\\n ne olduğunu bilmiyorum ama çaktırmayın, zaten benden "devfef memuru" olmayacagmı hepsöy- lerlerdO. Ama, bazı sorulara dikkat etmek gerek: "Bu gün günlerden salı olduğuna göre, 30gün son- ra hangi gün olur?" Sakın, tuzak bi soru olmasın... Yoksa, "devtetdüş- manlan"ta içimize sızmış, maneviyatımızı bozmaya mı çalışıyor? Mesela, şöyle bir soruyla karşılaştığıntzı düşünün: "Bugün 1 Eyiül, öncekı gün takvimlerhangı tarihigös- teriyordu?" Acaba, "30Ağustos"demeli mi, dememeli mi? Bu sorunun politik bir anlamı var mı? (Kolay değıl, kos- koca devlet memuru olacaksın, her şeyi hesaba kat- mak gerek.) Yoksa, ne kadar uyantk olduğumuzu mu ölçmeye çalışıyoriar? "Ne 1 Eylül'ü, bugün tamı tamına 1 Ekım" desek, doğru mu yapmış oluruz, yoksa dogru söyleyenı do- kuz köyden kovarlar mı? Bir de, "genel kültür" sorusu okumaya ne dersi- niz? "Asağfdafcıterin hangisi, milletvekıli seçilmeye en- gel değildir? A) Askertik hizmetini yapmamış olmak, B) Kamu hizmetinden yasaklı olmak, C) Yüz kızartıcı bir suç- tan hüküm giymiş olmak, D) 40yaşını doldurmamış olmak, E) ilkokul mezunu oimamak." Buyrun, verin cevatn bakalım. Testi "Hepsi" diye yanıtlayan memur adayına diyecek sözünüz var mı? Bu hazırlık testlerinin hayattan örneklerle zengin- leşbrilmesi çok yerinde olurdu diye duşunuyorum. Me- sela, şu tip sorularla memur adayının ne menem şey olduğu şıp diye anlaşılabilir: Soru: "Asağ/da/o/erden hangisi düşünceleriniaçık- lama özgüriüğüne sahip olamazlar?" A) Sanatçılar, B) Kadınlar, C) Devlet memurtan, D) Hepsi. Soru: "Aşağıdakilerden hangisi 'iyi' memur değil- dir?" A) Cezaevlerindeki zulme karşı çıkan Bayrampa- şa Cezaevi (eski) Savcısı, B) "Bakanlık işlerimtze ka- nşamaz" diyerek özerkliğı savunan (açıktaki) Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü, C) "Özgürlükçülük, de- mokrasınin olmazsa olmaz ögesıdir" dıyen Yargıtay Başkanı, D) "Okullarhasartı, eğıtıme geç başlayalım" dediği için gorevden alınan Sanyer Kaymakamı, E) "Polisten vali olmaz" dedigi için merkeze alınan (es- ki) Erzincan Valisi, F) Hepsi Memur alımında yanlış yapmamak için sorulartn yu- kanda görüldüğü şekilde "kolayanlaşılır" olmasında yarar görüyorum. Benden söylemesi... PBI Yazarlar Derneği nden hraU BüyükeJçiliği'ne kınama • Kültür Servisi - Kudüs'te düzenlenecek Şiir Festivali'ne Fılıstın PEN'ı tarafından davet edilen şair Arife Kalender'e Israıl Konsolosluğu'nca vize verilmemesı, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Alpay Kabacalı tarafından kınandı. Kalender'in vize isteminin 'Filistm PEN'i diye bir kuruluş tanımıyoruz' denilerek reddedilmesi, durumun Israil Büyükelçiliği'ne yansıtılmasına karşın gelişme sağlanamaması üzerine Kabacah, büyükelçiliğe bir kınama mesajı gönderdi. Yazıda şu görüşlere yer verildi: "Yazarlar devletlerini değil, halklannı temsil ederler. PEN'ler. bildiğiniz gıbi, dilleri de temsil eden kuruluşlardır. Aynı zamanda dünya banşına katkıda bulunmayı amaçlayan ve uluslararası nitelığı bulunan kuruluşlardır. Bu nıtelikleri dolayısıyla, PEN'lenn düzenledikleri uluslararası toplantılar için hemen bütün devletler, bütün elçilıkler. bütün kuruluşlarca kolaylıklar gösterilir. Dolayısıyla devletinizle Filistin arasındaki sorunlar bulunması size bu toplantıyı engelleme hakkını vermez. (...) Düzenlediğimiz uluslararası toplantılara Filistinli yazarlarla birlikte çağırdıgımız. aynı platformlarda İconuşan lsrailli yazar dostlanmıza karşı tutumumuzda değişiklik olmayacağını da eklemek isterim." Ayşegül Kora'nn resim sergisi • Haber Merkezi - Ayşegül Kora ilk kişısel sergisini bugün Deniz Müzesi Sanat Galerisı'nde saat 18. OO'deacıyor. Sergi 15 Ekim tarihine kadar gezilebilecek. Karma sergılerden sonra ilk kez kışısel sergiyle ızleyici karşısına çıkacak olan Ayşegül Kora. Abdülkadir Günyaz'ın deyışıyle 'renklerinde kısıtlamaya, aynmlara. seçmeciliğe gitmeden' ustalaştığı resimleriyle çalışmalannın sonucunu almayı amaçlıyor. Livaneli, San Remo'da ödül aldı • ANTCARA (AA) - Ünlü müzisyen Zülfü Livaneli, ltalya'nın San Remo kentinde 25 yıldır verilen - geleneksel 'Premio Luigı Tenco Uluslararası Besteci' ödülüne değer bulundu. 1967'de yaşamını yitiren müzisyen Luigi Tenco'nun anısına düzenlenen ve her yıl dünyadan bir besteciye verilen ödülün Livaneli'ye, 'yapıtlanndaki lirik gerçekçılik ve derinlik' nedeniyle verildiği belirtildi. Livaneli ödülünü 22 Ekim'de San Remo Ariston Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenlenecek bir törenle alacak. Törende sanatçının yapıtlan seslendinlecek. Luigi Tenco Ödülü'ne daha önce Jacques Brel, Leonard Cohen, George Brassens, Leo Ferre, Cesaria Evora, Lluis Llach, Joni Mitchell, Alan Stivell, Charles Terent ve Tom Waits gibi dünyaca ünlü isimler değer bulunmuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear