18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 1997 PAZAR PAZAR KONUKLARI Bülent Eczacıbaşı ile Muharrem Kayhan siyaset, dış politika ve irtica konulannda iş dünyasının görüşlerini yansıttılar însan hakları gözardı edilmemeliM ^ M I TÜSİAD heyetinin Washington 'daki temaslan sıra- sında Türkiye'deki enflasyon vepetrol boru hatları konula- nnda söyledikleri sözler bazı gazetelerde yanlış yansıtıldL Siz- ler bu konulara açıklık getirmek ister misiniz? ECZAC1BAŞI - Burada Suna Hannn (Suna Kıraç), Musta- fa Koç, Semahat Hanım (SemahatArsel),ben hepimız aynı şey- leri söyledik. Ama ortada muazzam bir fikir aynlığı varmış gibı yansıtıldı. Bu konuda gerçekten daha fazla söyleyecek bir şey yok. Ama boru hatlanyla ilgili konu çok önemli. M ^ ^ B Yine de enflasyon tartışmasına bir açıklık getirilme- si iyi olur düşüncesindeyim... ECZACIBAŞI - Orada beni esas rahatsız eden başka bir yanlış anlama vardı. Ben demişim ki: "Bürokratlar masa ba- şından idare ediyor. Masa başından idare etmesinler." Oysa o tartışmanın gelişmesi içerisinde, bambaşka biçimde, bambaş- ka kapsamda söylenmiş bir sözdü. Artık eskiden kapalı eko- nomı devrinde olduğu gibi değil, Türkiye ekonomisinin dışa açılmasıyla bazı açılardan bilinç gelişti. Bu bilinç bürokratla- nmızda da gelişti. Artık dûnyaya daha açık bürokratlanmız var ve masanın ardından ekonominin dünyadan habersız, özel sek- törden de bağlantısız olarak yönetilemeyeceğini biliyorlar. Çûnkü pazarlarda savaşanlar işadamlan ve yöneticiler. Onla- nn kamudaki karar odaklanyla sıkı ilişki içinde olmalan la- zım. Bızim rakibimiz olan ülkelerde böyle. Hedef aldığımız Avrupa ülkelerinde de böyle. Bizde de böyle olması lazım. Ka- muda karar alanlarla özel sektör birbirinden kopuk olursa o zaman büyük yanlışlar yapılabiliyor. Çok şükür bu konuda Türkiye'de olumlu gelişmeler var. Tabiı Ekonomık ve Sosyal Konsey daha iyi çalışırsa daha da aşamalar kaydedılecek. "Türki\e'de bürokraüann. hatta siyasetçilerin anlayışı es- kiden olduğu gibi değil. Özel sektörün, dünya pa/ariannın re- kaberiniçokdaha i\i anlryoriar. Bu, çokdaha da iyiye gjdecek", görüşünü dıle getirmeye çalıştım ben. KAYHAN - Ben de Bakü- Cey- han petrol boru hattı konusunda- ki yanlış anlamaya açıklık getire- yim. Bu konuda Washington Ins- titute'de benim konuşmamdan sonra yapılan tartışmada dile ge- len bir konuydu. O tartışmanın so- nundaki bir cümleden çıkan bir yanlış anlaşılma. O tartışmanın başından beri bo- ru hatlan ele alındığında Türki- ye'nin enerji ihtiyaçlan nedeniy- le bütün çeşitli yakıtlara ihtiyacı olduğu ve Bakü Ceyhan'ın zaten stratejik önemi dolayısıyla gerek- li olduğunun tespit edildiğı görüş- leri dile getırildı. Hatta ABD Ti- caret Bakanlığı'nın toplantıda ha- zırbulunan temsilcisi, zaten ABD Ticaret Bakanı Pena'nm da Ba- kü'de yaptığı konuşmayla bunun gerekliliğini ve ABD desteğinin var oldugunu söylemişti. Dolayı- sıyla bunun stratejik gereklilığı ve , Türkjye açısından önemi tartışıl- madı. Bütün yollar açık olsa Tü- kiye için en ekonomik boru hattı mıdır, konusunda Sinan Tara'nın "Ben ekonomik olarak en iyi ol- duğundan emin değilim. Çünkü henüz fizibilitesi. hesaplan çıkma- mıştır", sözleri, "Türkhe açısın- dan biz bu boru hattını istemiyo- nız", biçimınde basında yer aldı. O da bızi biraz üzdü. Daha önce hem ABD Ticaret Bakanlı- ğı'ndan, hem de ABD yönetımin- den bir kişi özellikle bunun için de ABD hükümetinin mali katkılan- nın büyük olmasının zorunlu ola- cağını belirttiler. Çünkü bunun stratejik önemi var. Bunun ikinci bir stratejik önemi var: Belki bu boru hattı dolayısıyla belki bölgedeki banşın kurulma- sı, belki Ermenistan ve Azerbay- can'daki dengelerin daha düzele- ceği, banşa katkısı nedeniyle de daha önemli olduğu dile getirildi. Yani stratejisi sadece Türkiye'nin belli bir yoldan yakıt alması değil, aynı zamanda bölgeye denge ge- tirmesi bakımından önemli. ^ ^ ^ n Bu bağlamda Ermenistan 'la Türkiye arasmdaki iliş- kiler gündeme geldi mi? ECZACIBAŞI -Bizim grubun yaptığı bir iki toplantıda gün- deme geldi. Aslında Tükiye'yle Ermenistan arasındaki ilişki- leri bilmiyorlar. Malum nedenlerle yanlış bir izlenim var. Düş- man olduğumuz var sayılarak Türkiye'nin bir tavır içinde ol- duğu ızlenimi bulunuyor. Bunun böyle olmadığını bir- iki yer- de anlatma durumunda kaldık. • • ^ ^ H Peki, Ermenistan 'dangeçmesi düşünülen petrol bo- ru hattıyla ilgili herhangi bir soru sordular mı? KAYHAN - Ermenistan'la ilişkilerde bilinmeyen bir konu hava sahamızın tamamıyla açık olduğu. Onlar sırar kapılan gi- bi hava sahasının da kapalı oldugunu sanıyorlardı. Buna açık- lık getirdik. i ^ ^ B TÜSİAD'ın bir hafia süren tVashington ve New York seferinin sonuçlannı nasıl değerlendiriyorsunuz? ECZACIBAŞI-Ben son derece olumlu değerlendiriyorum. Bir kere ben şunu gördüm: Türk özel sektörünün başanlanndan ve yıllar içerisinde tu- tarlı görüşler ve yorumlar ortaya koymasından kaynaklanan inanılırlık var. Bu gerçekten bizim için olumlu ve özenle de korumamız gerektiğine inanıyorum. Bunun, sık sık değışen hü- kümetler, parti programına dönüşen bütçeler, propaganda bel- gelerine dönüşen hükümet programlan, uygulanamayan prog- ramlar nedeniyle özel sektörün yorumlan ve değerlendirme- lerinin yabancı gözlemciler nezdinde değer taşımaya başlama- sından kaynaklandığını düşünüyorum. Bence bizim, bunu Tür- kiye lehine kullanmamız lazım. Bunu da mümkün olduğu ka- Ç/77VZ/Ç Türk Sanayici ve işadamlan Derneği'nden (TÜSÎAD) üst düzeyde bir heyet * iki hafta önce Washington ve New York'ta temaslar yaptı; çeşitli kunıluşlarda Türkiye'yle ilgili zemin yokladı. TÜSİAD'ın ABD'deki temaslanyla ilgili pek çok şey yazıldı. Bunlann bir kısmı doğru, bir kısmı da yanlıştı. Hatta, görüşmelerde bulunmayan bazı gazeteci arkadaşlanmız o görüşmeleri, salonda bulunmuşlar gibi kaleme almışlar, doğal olarak da bazı hatalara düşmüşîerdi. TÜSİAD heyetinin gerek Washington, gerekse New York'ta ciddi ilgi uyandıran bu görüşmelerinin sonuçlannı, neler olup bittiğini ilk elden öğrenmek istedik. Heyetle birlikte ABD'de bulunduğumuz sırada TÜSÎAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan ve TÜSÎAD Yüksek îstışare Konseyi Başkanı Bülent Eczacıbaşı'yla bu konuşmayı yaptık. Sanıyoruz, bu konuşma akıllarda çengellenen soru işaretlerinin hemen hemen hepsine yanıt ve açıklık getirecektir. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU " dar siyasetçilerimizle işbırliği içinde yapmalıyız. Biz bu görüşmelerde hükümetin programına destek verdi- ğimizi de defalarca vurguladık. Bunun önemli olduğuna ina- nıyorum. TÜSİAD'ın bu ziyareti önemli bir girişim. Türki- ye'den bir özel sektör heyetinin hem kendini tanıtmak, hem gö- rüşlerini yansıtmak, hem de kritik bir aşamada hükümetin programıyla ilgili görüşlerini dile getirmek amacıyla bu tür te- maslarda bulunması önemli olarak algılandı. Bence iyi sonuç- lar verdi. Somut olarak, 'Şunu basardık*\demek zor. Ama et- kili olduğu. söylenenlerin can kulağıyla dinlendiği ve değer verildiğini ben gördüm. TÜSİAD'ın burada aktıvitesini şu ya da bu şekilde arttırmasının önemine ben şahsen inandım. Ta- bii Muharrem Bey (Kayhan) ve yönetim kurulundaki arkadaş- lar da bunu değerlendireceklerdir. KAYHAN - Bülent Bey'in görüşlerine ve değerlendirmele- rine tamamıyla katılıyorum. Çok kısa bir programda etkileri- ni biz ölçemeyiz. Ama öncelikle bunu yaptığımız için biz memnunuz. Ondan sonra bize etkileri, bir şekilde gelecektir. Biz çoğu yerde Türkiye'yi, bölgeyi iyi tanıyan insanlarla görüştük. Onlarda, Türkiye'nin gö- rünümü açısından bizim verdiğimiz bilgilerin bir katkı yapnğına tanık ol- duk. Dolayısıyla Türkiye'yle ilgili yeni birbakış acısı getirdiğimize ina- nıyorum. Türkiye'de yıllarca süren istikrarsızhktan sonra hükümetin ka- rarlı bir ekonomik prgramla ortaya çıkmış olmasını ve özel sektörün bu programa bakış açısını da taşıdık. Bu programa, yapısal reformlara, söyle- nenlere destek verdiğimizi belirtme- mizin tahmin ediyorum aynı anda devam eden görüşmelere bir katkısı oldugunu umuyoruz. Tabü bunun derecesini bilemeyiz. Ama o, zaten bizim bağımsız görüşümüzdü. Dün- yadaki bugün tek kalan süper güç, ya da ABD'nin Türkiye'yle ticari iliş- kıleri ekonomik büyüklüklere göre çok az. Bununla birlikte Türkiye'nin bölgedeki önemi birçok yönden ar- tıyor. TÜSİAD'ın bu noktada bir katkısı olur, düşüncesindeyim. BÜLENT ECZACIBAŞI 1949, tstanbul doğumlu. İngiltere ve ABD'de sürdürdüğü üniversite öğrenimini yüksek kimya mühendisi olarak tamamladı. Çalışma yaşamına 1974'te Eczacıbaşı Topluluğu'nda başladı. Topluluğun çeşitli kuruluşlannda yöneticilik yaptı. Şimdiki halde Eczacıbaşı Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı. 1989-91 arası TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı, 1991-93 arası TÜSlAD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1997 başında TÜSİAD Yüksek tstişare Konseyi Başkanlığı'na getirildi. Çeşitli gönüllü kuruluşlann yönetiminde yer alıyor. 1995-97 arasındada Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakft (TESEV) Başkanlığı yaptı. ECZACIBAŞI - Muharrem Bey'in söylediği gibi görüştüğümüz kişiler Türkiye'yi iyi tanıyan ve gec- mişte özel sektör-hükümet ilişkileri- ni iyi bilen kişiler. Özellikle TÜSİ- AD'ı kastederek söylüyorum. Özel sektörle hükümetin her zaman can- ciğer kuzu sarması olmadıklannı, sürekli bir çekişmenin her zaman gündemde bulunduğunu, TÜSl- AD'ın hükümet programı ve hükü- met uygulamalanna genelde sert eleştiriler getirdiğini bildikleri için bu sefer TÜSİAD'ın başka bir gö- rüşle ortaya çıkması bence özellikle etkili oldu. Biz, hükümette çoktan- dır görmediğimiz bir kararlılık görü- yoruz. lkincisi, hükümetin programı bize göre tutarlı. Üçüncüsü de. uygu- lama becerisine sahip, yetenekli kad- rolar görüyoruz. Bu üç unsurun An- kara'da bir araya gelmesi şanstır. Bu şansın kullanılması gerektiğini düşü- nüyoruz, biçiminde görüş belirtme- si geçmişteki ilişkilerle kıyaslandı- ğında bence özellikle önem kazanı- yor. KAYHAN - Bu toplumsal desteğin aksiyona dönüşmesi ge- rektiği kanısındayız. ^^^mm Bunda acaba TÜSİAD yönetiminin daha genç bir kuşağın elinde olması etkili mi? KAYHAN - Aklın yaşı bası olur mu? • M ^ TÜStAD heyeti tVashington ve \e*> Yorkiayken i- ki devlet bakanı, Iştn Çelebi ve Güneş Taner de temaslarda bulundular. Bu arada Türk ve Amerikan bankacı ve işadam- lannın New York 'ta bir konferans düzenlediklerini biüyoruz. Tam şu sırada Türkiye'den ABD'yeyapılan bu çıkartmalar rastlantı mıydt, yoksa birbirine bağlı mıydı? KAYHAN - Bizimkı nısan-mayıstan beri planlanmıştı. Hat- ta randevulann çoğunu haziranda aldık. Biz bu hazırlıklan ya- parken ortada ne bu hükümet, ne de bu görüşmeler programı vardı. TÜSİAD'ın ABD gezisine rastlantı diyebiliriz. Ama dediğiniz gibi iki bakanın ziyareti ve Türk-Amerikan İş Kon- seyi toplantılan, daha sonra 8 Aralıkta yapılacak ABD-Türki- ye Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) toplantısı ve 19 Ara- hk'ta Başbakan Yıhnaz'ın ziyaretiyle noktalanacak uzun sü- ren bir Türkiye ilgisi var. Burada bizim özel sektör açısından önemimiz şu: Biz bu- rada "TÜSİAD'da politika geHştiriyoruz" diyoruz. Öte yandan iş âleminde gelişme konusunda dınamik, geli- şen bir özel sektörümüz var. Türk-Amerikan İş Konseyi top- lantısında 10 Türk şirketinin prezantasyonu vardı. Ben orada iki- üç tane de çok ilginç prezantasyon izledim. Dolayısıyla bütün bunlann bir etki yapacağı kuşkusuz. Bizim ziyaretimiz rastlantı. Ama öbürlerinin belli bir programı var. Bakanlan- mız ve Başbakanımızın ziyaretleri zaten Türkiye'yle müttefik olan ABD'yle ilişkileri arttırma yönünde bir gayret. Aynca da uluslararası finans çevTelerinde bu ekonomik programa veri- lecek destek konusunda görüşmeler. Bunlar konjonktürün be- lirlediği görüşmeler, diye düşünüyorum. ^^mmm Görüşmelerinizde ele alınan başlıca konular arasın- da Türkiye ile Yunanistan arasındaki iliskiler, Kıbns Rum Ke- simi'nin AB'ye tam üyeliğinin gündeme alınacak olması ve Türkiye 'deki insan hakları ihlalleriydL Özellikle de insan hakları bağlamında Leyla Zana 'nın ha- piste olması konusunun ön plana çıkanlmak istendiği, kadın olduğu için onun simgeleştirilmesinin amaçlandığı izlenim- leri var... Bu noktalarda Amerikan tarafinınyaklasımlan na- sıldı? KAYHAN - Dediğiniz gibi bunlar hep bize sorulan konular oldu. AB'nin Türkiye'ye karşı olarak gösterdiği argümanlann ABD'de ilk kez yavaş yavaş ele alınmaya başlandığını tespit ettik. Ama AB'nin Türkiye'ye olan tavnnın aksine,bir ekono- mik yardımın, ABD'yle sıkı ilişkile- rin bunlara bağlı olduğu değil, bun- lardan bağımsız olarak hükümete ekonomik programa desteğin gelişti- ği, bu konulann Türkiye'nin günde- mine daha ağırlıkla girmesi gerekti- ği biçiminde bir mesaj verildiğini gördük. Ama iki tarafta da Türkiye'nin dış politikasmdaki gündemin aşağı yu- kan aynı noktalara odaklandığını al- gıladık. Tabü ki sözü edilen kişi in- san haklan konusunda çok kötü bir örnek. Benim bildiğim kadanyla onunki bir fikir suçu değil. Ama ca- zip bir propaganda konusu olabili- yor. Ama üzerine yemin ettiği anaya- saya karşı ciddi suçlar işlediği de hiç- bir biçimde şüphe götürmez bir ger- çek. Türkiye'nin bölünmez bütünlü- ğü konusunda hepimizin çok duyar- lı oldugunu ve bu konularda da Tür- kiye'nin ödün vermesinin hiçbir te- mele dayanmadığını söyledik. Türkiye'de insan haklan konusun- da bir gerçek var. Bunu biz de ifade ettik; hükümetin en yetkili ağızlann- dan da ifade ediliyor. Hükümette ar- tık, daha önceki bu olaylan görmez- likten gelme ta\Ti kalmadı. Ama bu konularda artık eyleme geçmesi bi- zim de arzumuz. Bu, kendi insanımı- za borcumuzdur. Ben böyle değer- lendiriyorum. Fakat, gündemlerde ABD ve AB'nin belli yönlerde ortak gidişi var. ECZACIBAŞI - AB'nin Türki- ye'yle ilişkilerinde bu tür konulan ön koşul olarak öne sürmesinin ne kadar yanlış oldugunu her firsatta ifade et- tik. Türkiye'nin bu konularda bazı adımlar atması bekleniyor. Biz de za- ten bu adımlan atmamız gerektiğini, ekonomımizi düzeltmemizin zorun- lu oldugunu biüyoruz. Demokrasi- mizi değiştirmek yönünde yapmamız gerekenler var.Biz bu yönde TÜSÎ- AD olarak hiç durmadan çahşıyoruz. Takvim olarak kritik bir aşamaya gelen AB'yle ilişkilerde. sanki bütün bu konular üç-beş hafta içinde hal yo- luna sokulursa her şey hallolurmuş izlenimini vermek de çok yanlış. lşi çıktnaza sokar. Daha önceden AB'ye katılmış olan Avrupa ülkelerindeki durumlan düşündüğünüz zaman hak- sızlık apaçık ortaya çıkıyor. Bütün bunlan burada Amerikalı dostlanmıza da anlatmaya çalıştık. Ekonomimizin gerçekten yetersiz yönleri var. Ama Türk ekonomisinin, başka aday ülkelerinkine kıyasla çok daha güçlü olduğu da onlann da hazırlattığı raporlardan ortaya çıkıyor. Kıbns konusunda atılacak adımlann birkaç haf- taya sığdınlamayacağı da gayet açık ortada. Bu konulann AB'ye aday ülkeler arasında yer alma koşulu olmaktan çıka- nlması gerekir. Biz Amerika'daki dostlanmıza bu görüşleri- mizi anlatmaya çalıştık. ^mmmm Türkiye 'de şeriatçı akımlann güçlenmesi ve RP'ye açdan kapatma davası konusunda ne düşünüyorlar? KAYHAN -Bize sadece sordular. Kendileri pek fikir beyan etmediler. Sadece bir toplantıda, "RP'nin kapaülması yanlış olur", gibi bir düşünce öne sürdüler, ama bu ne onlann, ne bi- zim, ne de TÜStAD'ın takdiri. Konu yargı takdirine kalmış- tır. Biz o konuda iki şey söyledik. Öncelikle."TÜSİAD zatendaha fazla siyasiörgüüenme ser- bestliğine taraftar. Bunu Siyasi Partiler YasasTnda istediği de- ğişiklikkrle kanıdadL Bu konuda rapor hazırlattı. Siyasi Par- tiler Yasası'ndaki bazı sınııiamalann da kaldınlmasına taraf- tar. Çünkü bu, böyle bir akım varsa suuriamalar bunun yeşer- mesini en^Uemiyor" dedık. Olay yargıda olduğu için RP burada haklı.burada haksız, demiyorum. Ama işin bir yanı daha var. ABD'de de çok gün- cel bir konu olduğu için kanunsuz finansman konusuna biz özellikle dikkat çektik. Savcının iddianamesinde de bu var. Bu sadece anayasanın fikren, ya da olaylarla ihlali yerine, iddi- anamede kanunsuz finansman konusunda maddeler olduğun- dan da söz ettik. ABD tarafi olayı, yakın geçmişte iktidarda olan bir partinin kapatılmak istenmesi olarak gcrüyor. Bizim söylediğımiz, partinin kapatılmasının tabandaki oy oranını pek değiştirmeyeceği, günün koşullanna göre yeniden örgüt- lenecekleri. 1960'lardan beri bu düşünce nasıl karşunızdaysa, Türkiye'nin siyasi hayatında nasıl yerini alıyorsabundan son- ra da yer alacağı. ^tma^ Bu bağlamda ordunun rolü konusunda herhangi bir şey söylediler mi? KAYHAN - Hayır. Ama biz, siviller ve iş âlemi olarak bi- zim siyasal sistemimizin kendi panzehirlerini üretip çözüm- leri bulması ve boşluklar doğmamasını dilediğimizı söyledik. Ordu burada hem kurumsal, hem anayasal gücünü kullanarak bir tavır gösterdi ve Türkiye'nin çok büyük kesiminin de bu kuvvetli söyleminde desteğini aldı. Arzu edilen sivil siyasal sistemin, parlamentonun bu tepki- yi göstermiş olması ve bunlara hiç meydan kalmamasıydı. Biz özellikle bunun üzerinde durduk. ^ ^ • ^ Sizce ABD tarafi neden tam bu sırada Türkiye bağ- lamında AB söylemlerini kuUanmaya başladı? KAYHAN - Amerikan tarafinın Türkiye'nin AB'yle ilişkı- lerinin yakınlaşmasına çok büyük destek verdiğini kulaklan- mızla duyduk. Ve gördük ki ABD bu konuda çok büyük bir dıplomatik faaüyet içinde... Ama genel dış kamuoyunun kay- gılannı dile getirme yönünde ortak bir gündem oldugunu söy- leyebiliriz. Aynca AB'ye destek verirken zaten bunlar Türki- ye'nin "Bunlar benim eksikKklerim" diye ortaya çıktığı konu- lar. Dolayısıyla bu, dünyayla bırleşmenin de şartlan. Ben, Tür- kiye çıkarlanndan vazgeçsin, demiyorum. Ama Türkiye sorun- lanna ciddiyetle eğilmeli, aynı zamanda da muhataplan da bu sorunlan aynı ciddiyetle ele almaü. Bu anlaşmazlıklar aynı güçle gündemde kaldığı takdirde Türkiye hiç bir zaman AB'yle tam bir yaklaşma içinde olamaz. ^ M ^ H Sizler kongre, dışişleri bakanlığı ve Pentagon 'la da görüşmeler yaptınız. Kongre ve yönetim arasında herhangi bir görüş ayrılığı hissettiniz mi? ECZACIBAŞI - Hayır. Ama ben ABD tarafinın Türkiye'yle il- gili olarak AB'yle aynı söylemi kullandığına pek de katıl- mıyorum. Görüşmelerde Tür- kiye'ye tam üyelik perspektıfi verilmesinın karşısında bir görüşe rastlamadım. Tam üyelik baş- kadır, ama aday ülkeler arasında tam üyelik perspektifi başkadır, dediğiniz zaman buna karşı bir görüş ileri sürülmedi. Türkiye'nin atması gereken adımlar konusun- da Avrupa'yla bir fıkir birliğı var. ^ • ^ M Sizce AB'nin Tür- kiye ye bu yaklaşımı ekonomik mi, siyasi kaygüardan mı kaynak- lanıyor? KAYHAN - Ben şu anda Tür- kiye ekonomisinin yakın geçmiş- teki performansına baktığım za- man, Türkiye, ben üyeliğe hazınm, dediği zaman karşı tarafin da bunu bildiği kanısın- daynm. AB'nin itirazı sadece Tür- kiye'nin eksikliklerinden değil, politik olarak kendi içindeki ra- hatsızlıklanndan da kaynaklanı- yor. Örneğin Almanya'da gelecek yıl yapılacak seçimler. Yunanıs- tan'm malum itirazlan, bazı ülke- lerin Türkiye'nin tanmsal destek politikalan yönünden bütçeye ne gibi sorunlar getirebileceği kay- gılan örnek olarak sayılabiür. MUHARREM KAYHAN 1955, Izmir doğumlu. Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi'nin orta, Robert Kolej'in lise bölümünü bitirdi. İngiltere'de Üniversity of Manchester'de Tekstil Mühendisliği Bölümü'nden 1976'da mezun oldu. ABD'de Cornell Üniversitesi'nde iş idaresi "master"ı yaptı. 1980'den beri Söke'deki Söketaş'ta genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak çahşıyor. TÜStAD'a 1989'da üye oldu; 1993'te yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 1993'tenberi TÜSlAD Sosyal Işler Komisyonu Başkanlığı'nı yürütüyor. Bu yıl başında TÜSlAD Başkanlığı'na seçildi. M ^ M Bir de konusu var... para birliği KAYHAN -AB üyelerinin hep- si de bu konuda Fıkir birliğı için- de değil. Ülkeler büyüklüklerine göre karar mekanizmalannda yer alıyorlar. Bugün bir ülke bile gir- se AB'ye en azından bir resmi dil daha giriyor. Yani kendi poli- tik yönetimleri açısından da karmaşık ve zor bir dönem için- deler. ECZACIBAŞI - Çeşitli nedenler arasında politik olanlann ağır bastığı kanısındayım. Tabü ekonomik nedenler, tanm ürünleri. serbest dolaşım meselesi var... Türkiye'nin ayn bir kültür dünyasından olmasmın çok büyük ağırhk taşıdığını sanıyorum. Bu da tabii politik nedenlerle bağlantılı. mmm^m Ama Türkiye 'nin başka bir kültür dünyasından gel- miş olması 1963He AnkaraAnlaşması imzalandığızaman da bilinen bir gerçekti. Türkiye bugün kültürel farktılığa uğ- ramadı ki Acaba bu kültür farklüıkları söyleminin ağırlık kazanması sizce Samuel Huntington 'ın "Medeniyetlerin Çattşması" tezinden kaynaklanmıyor mu? KAYHAN - O tez doğruysa Yunanistan da bu büyük pro- jenin dışında kalacak gibi görünüyor. Başanlı bir Avrupa pro- jesinin içinde bu çok kültürlülük yoksa o zaman serbest ticaret bölgesi olarak kalıversin. Yok eğer bir ağırlık taşıyacaksa o za- man kendi içinde bütün bu farklıhklan sindirebilmesi lazım. Akdeniz kültürleri Türkiye'ye taraftar. Ama Almanya'da, oraya entegre olamamış bir topluluk var. Bunun, Almanya açısından bir rahatsızlık oldugunu ifade etmek lazım. ECZACIBAŞI - Türkiye'nin üyeliğıni savunan Avrupalı yorumcular da ekonomik argümanlann da ötesinde işte bu kültürel konuyu esas olarak ortaya koyuyorlar. Bu kültürel zenginliğin çok şey katacağını savunuyorlar. Bence doğru olan bakış açısı da bu. Ama Türk kültürünü de tamamen Avrupa dan kopuk olarak görmenin yahşhgı da ortada. Çok yüzeysel tep- kilere yol açması çok yanlış. Zaman içinde bu zorluklann aşılacağını umuyoruz. KAHRAMANMARAŞ SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN DosyaNo: 199725 Davacı Mehmet Kıncı ile Mehmet Yaşar Delioğlan aralanndaki izaleyi şüyuu davasının sonunda verilen karar gere- ğince dava konusu K. Maraş merkez Yusuflar Mahallesı 510 ada 9 parsel numaralı 27.48 m2 büyüklügünde ve 5.35O.OOO.0OO TL muhammen bedelli kâgİT dûkkân açık arttırma ile satılacaktır. 1. satış 27.1.1997 Salı günü saat 10.00 ile 10.15 arası K.Maraş Adlıye 1. As. Hukuk Mahkemesi kalem odasında ya- pılacaktır. Bu satışta talip çıkmaz veya kıymetin %75'ini bulmazsa 6.2.1998 Cuma günü aynı yerde ve aynı saatler ara- sında 2. satış yapılacaktır. Ihaleye gireceklerin kıymetin %20'sini teminat olarak yatırmalan gerekir. Şartname 8.12.1997 tarıhinden ıtibaren dairede açıktır. Davalı Mehmet Yaşar Delioğlan adma çıkanlan tebligatlar bila tebliğ gelmiş olup, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmıştır. Fazla bılgı almak isteyenlerin dosyaya müracaatlan gerekir. Davalı Mehmet Yaşar Delioğlan adına tebligat yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basm: 54941 ŞARKIŞLA ASLIYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1994/388 Davacı: Kazım Çelık Davalı: Hediye Öztürk, Çayırbelı köyü Karayazı-Erzurum Dava: Ferağ İcbar ve Tesciİ Davacı tarafindan davalı aleyhine açılan davanın yapılan açık yargıla- ması sırasında tüm aramalara rağmen davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilemedığınden adı geçene ilanen tebliğ yoluna gidilmiş, davalının duruşma günü olan 25/12/1997 günü saat 10.45'te mahkeme- mizde hazır bulunması veya kendisıni bir vekille temsil ettirmesı aksi tak- dirde dava dilekçesinin ilan tarihınden itibaren 15 gün ıçensınde davalıya tebliğ yenne geçmek üzere ilanen teblıg olunur. 18.9.1997 Basın: 42807 CEYHAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996/184 Davacı Osman Salman ile davalılar Alı Gıray, Türkan Giray, Ayşegül Giray, Aysun Yağcı, Ayten Bulut arasındaki tapu iptalı, tescil davasın- da: Davalılardan Ali Giray'a tebligat yapılamadığından adı geçen dava- lıya ilanen tebilgat yapılmasına karar verildiğinden, Adı geçen davalı Alı Giray'ın Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkeme- si'nde 20/1/1998 günü saat 09.00'da yapılacak olan duruşmada bizzat hazır bulunması veya bir vekille temsil olunması 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 4.2.1997 Basın: 5894
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear