23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29KASIM 1997 CUMARTESI CUMHURIYET SAYFA 13 jfcıkuku incltmemeliyiz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel e gaze- ecier soruyor: 'Susurluk kazası sonrası açılan davalarda iüıeklitahliye var. Bîryere ulaşılamıyor mu? " Demirel in yanıtı özetle söyie: 'Yargıyı rahat bırakın. Kendiniziyargı ye- rine koyduktan sonra yargıya ne gerek var? iiraz sabredin. Şimdiyargıyı rahat bırakın di- wwm. Bu, mesele kapansın demek değitdir. îa'imsız yargıya inanmak mecburiyetindesi- ıiz. İlle de birileri cezalandırıLsın diyorsanız, kukukungenelprensiplerini incitirsiniz. O za- man sonuçta siz zarargörürsünüz." .işağıdaki döküm, özelleştirme uygulamala- n bölge idare mahkemeleri veDanıştay larafm- Uir, verilmiş kararlara ilişkindir: Hopa Limanı ikriesi hakhnda iptal. ORÜS Pazarköv ve Ve- zrtöprü işletmeleri ÖYKsatış kararı hakkında yüritmeyi durdurma, Antalya Limanı ihale iş- lemı hakkında iptal, Şanlıurfa, Nevşehir, Esh- şehır Sümerholding ile Deniz Nakliyat ÖYKsa- tş kararian hakhnda vürütmeyidurdurma, HA- V4Ş ÖYKkararı hakhnda iptal, PETL4S ve La-> lapaşa Çimento Fabrikası ÖYK kararı hakkın- aa yürütmeyi durdurma, Elazığ Çimento ÖYK satış kararı hakhnda iptal. Yargı tarafından verilen tüm bu yürütmeyi durdurma ve iptal kararlanmn gereği bugüne değın yerine getirilmedi. Bağımsız vargıva inanmak mecburivetinde- yiz. Hukukun genelprensiplerini incitmemeliyiz. Clinton'a çeşm ABD Başkam Bill Clinton, Şükran Günü ne- deniyle kendisine armağan edilen 28 ayhk ve 3ûkilo ağııiığındaki hindiyi affetmiş. Dost ve müttefıkimiz ABD 'nin değerli Baş- kanı Clinton un masasının böylesine bir gün- deyoksul kalmasına gönlümüz razı oltnamalı. Neyapalım? CHP lideri Deniz Baykal Lez- zetDergisiiçin aşçı hvafetigiymiş, mutfağagir- miş, birdenefis "yeniyıi" salatası yapmışya, tşte bu salatayı. bir kayık tabağa yerleştirip CampDavid'egönderelim. Bayan Hiliary Clin- ton 'un, Şükran Günü için hazıriadığı doldurul- mus hindi. patates püresi ve kabak tatlısından oluşan yemek listesine çeşni katmış oluruz. % § ISfKKANSU Bizim pamuk şekercilereHamam tellaklarının ka- pışması, HüfyaAvşar'm ge- beliği, Bayern Münihlifut- bolcu Mehmet Scholl'ün yıllar sonra babası ile ta- nışması, Mahsuıt Kırmızı- gûl ün Seda Sayan ile kav- gası, Ahu Tuğba'mn Ke- nan Evren 'e kondurduğu öpücük, Bülent Ersoy 'un nişanlısı... Medyamızın gerçek üstü- ne ucuzundan balsürülmüş haberleri savmakla bitmez. Ankaradah caddelerde öylesine dolaşırken ayırdı- navaramazsımzbelh. Birbi- lirhşigözüyle inceleyin çev- renizi. Seyyar satıcılar gö- receksiniz: "Simitçi, kesta- neci, kazakçı, elma şeker- ci, korsan kitapçı, incik- boncukçu, kalemci, yara- bantçı, çorapçı, ocak alt- lıkçı, terlikçi,pijamacı,ya- bancı sigaracL, kravatçı, tes- pihçi, biblocu, vergiiadeci, mendilci, çiçekçi, tatlıcı, lahmacuncu, biletçi, ham- sici, soğan-patatesçi, ba- loncu,jetoncu, çakmakla- ragazcı, millipiyangocu..." Bütün bu insanlar neyin göstergesi7 lşsizliğin elbet- te... Saydığımız insanları gö- rebiliyor musunuz medya- da? Ne gezer? Kim var? Halkia dalgageçermişgibi. elindeh bilgisayar "faresi" ile Hal Yasası 'nda değişik- likyapıldı mı, enflasyonun "dan " diye düşeceğini ile~ ri süren Giineş Taner var. Yoksulluk ve işsizlik hır- çın dalgalara dönüşürken, bizim medya pembe bulut- lardapamukşekeryalama- da. Medyadagerçeklerigöz- lerden kaçırmaya çalısan- lara biruyanmızolacak. th' meslektaşımız, Spiegel in redaktörlerindenHans-Pe- terMartin HeHaroldSchu- mann ın ortaklaşa kaleme aldıklan "Globalleşme Tu- zağ\ Demokrasiye ve Re- faha Saldın" adlı h'tapla- n Türkiye'deyeniyayımlan- dı. Bahn ne divorlar: "OECD ülkelerinde 40 m'Uyonun üzerinde insan 1996'da boşuna iş aradu ABD 'den Avustratya'ya, tn- gütere'den Japonya'ya ka- dar dünya ekonomisinin öndegiden ülkelerindekit- le refahı hızla kayboluyor. Çöküşü anlatmasıgereken ve 'badnews 'ın (kötühaber- lerin) 'good news' (iyi ha- berler) anlamına geldiği medya bile bunuyakından hissediyor. Gittikçe daha az sayıda medya çalışanı, da- ha hızU ve daha çok öykü üretebüiyor. Uzun zaman- dır yasal TV kuruluşlan- nın veyaztlı basının gene- ral gemisinde olduğu gibi yeni kuşak gazeteciier. dol- gun ikramiyelisabit işlerin düşünü bile kuramayacak- lar. ÖnceleriSpiegel, Stern, WDR ve Bayerischen Rundfurk 'ta belli bir stan- dart söz konusuyken, bu- gün bu, sadece uzunyülar- dır çaltşanlann ve birkaç genç yüdızın hakku Mes- leğe yeni başlayanlar ye- terli güvenceyi vermeyen sözleşmeler vesatır başla- rvta alacakian düşûk ücret- lerleyetinntek zorunda ka- lacaklar. Yayınevi sahiple- ri, ciddi televizyon vejfUm yapımcüart bile düşük üc- reiliişlere elatmaya başla- dılar." Türkiye'de tekelci bası- nınyaratmak istediği sanal dünyaya kendinikapıp koy- verenlere son söz: "Gülme komşuna gelir başına...". Suspus olmanın gerekçesi Plan ve Bütçe Komisyonu 'nda, Ener- ji ve Tabii Kaynatiar Bakanlığı bütçesi görüşülürken. enerji santrallannın özel- leştirilmesine karşı eleştirigetiren tek üye ANAP Kocaeli Mületvekili Hayrettin Uzun'du.Uzun, Türkiye 'nin enerji gibi stratejik bir alanda imtiyaz devrini "Os- manh'nınson dönemi"nebenzetti. Uzun, neden enerji santrallannın özellestirü- mesine karşıydı? Komisyon toplantısın- da söylediklerini köşemte birazdaha aç- tı:u Türkiye'deki özelleştirme değiL Bir kere devlet teketi özel tekete çevritiyor. Tekelin anlamı değişmiyor. Gerçek an- lamda özelleştirme yapılabilmesi için milliservetin milletepaylaşttnlması la- zun. OyoL Rekabet ortamı, özel teşeb- büsün, liberal ekonominin temelindeki risk söz konusu değiL Bu, özelleştirme değil, gelirin transferidir. Devlet, iflas etmiş bir tüccargibi, gelecekgelirierini şimdiden sattyor. Hiçbir yönden tutar- hhğıyok, Oysa devlet, bu santrallan ve- rimlıişletebilir, enerjiaçığını kapatacak yenienerjiyaürımlannı da özelteşebbü- se açabilir. Böylece kamu ile özel teşeb- büsün baştayansması sağlanabilir. Son- ra gerçek anlamda özelleştirmeyapıla- rak rekabet ortamı yaratılabilir. Esas olan, enetjiyi ucuz olarak temin etmek, toplumun çokyoğun biçimde kullanma- sını sağlamaktır. Bugün Tûrk halkı, en az enerjiyienpahah şeldUe kullamyor." ANAP lı Hayrettin Uzun bu görüşleri savunurken, hükümet uygulamalarına ilişkin muhalefetini "TBMM Dışişleri Komisyonu Başkam bizden olsun " ko- nusuna indirgemiş CHP'nin sözcüleri suspus olmuşlardı. Ne demek istiyoruz yani? CHP sözcüleri, enerji santrallan- na, dağıtımşirketlerine talip olan hmi hol- dingleremigebeydiler? Yoksa, avnısant- ral ve dağıtım şirketlerini devralmak is- teyen hmi medya hıruluşlanndan mı ür- küyorlardı? Hâşâ! Yüksel Endeğer yazıyor Bir Hayat Çömezînin Defterinden Aptal gençlik günlüğümden bazı bölümlerin altını çizdim. Dayanamadığım yerlerde ara- lara girerek aktarıyorum: 16 Ocak 1968 - Yarın yirmi 1 yaşına giriyorum. Artik sosya- lizm adına sorumluluk alabile- cek bir devrimci olduğuma inanıyorum. Bu günlük benim olgunlaşma sürecimin tanığı olsun isterim. Eğeradım Yük- sel'se, dünyanın tüm halkları- na söz veriyorum, yolumdan dönmek bir yana.. sapmaya- cağım bile! Yılmayacağım. (Acemi ve heyecanlı olduğu- mu hatırlıyorum, ama bu ka- dar da kafasız olunmaz ki! Ah benim aptal oğlum; sosyalizm, Berlin Duvarı'nın altında kalıp cavlağı çekti, sosyalist mi de- ğişmeyecek? A moron!) 17 Ocak 1968 - Artık yirmi yaşındayım. Insanlığın parça- sı olmaktan gurur duyuyorum. Bütün insanlar ne kadar öz- gürse, ben de o kadar özgür olmak istiyorum. Hepimiz hep birlikte sonsuza kadar özgür yaşayalım istiyorum. Eşitliğe inanıyorum. Eşitlik yolunda büyük Nâzım'ın yazdığı gibi bir "sıra neferi" olmaktan baş- ka amacım yoktur: "Başladı işe, Bitirdi işi. Başlarken avaz avaz bağır- madı. Bitirdi ve 'Gelin seyredin' diye dört biryanı çağırmadı! O milyonlann milyonda biri- dir o bir sıra neferidir!" (Şu Iaflara bak. Ta o zaman- dan "kopyaianmış bir kuzu" gibi, nasıl ezbere, nasıl sürü psikolojisiyle yazmışım. Sıra neferiymiş! Bir insanın kendi- sini cahil, bakımsız kitlelerle eşit görmesi ya özentidir ya hastalık. Demek ki bende iki- si de vardı!) 28 Ocak 1968- Yolsullukni- ye var? Zenginlik olsun diye! Niye sıkıntı çekiyor çoğunluk? Azınlık sıkıntı çekmesin diye. Zengin nasıl zengin oidu? Yok- sulların sırtından zengini kim zengin etti? Yoksul! Yoksullar birarayagelipçalışmasa, zen- gin zenginliğini sürdürebilir mi? Haytr! Yoksullar, zengine ka- zandırdıklan parayı kendi ara- larında eşitçe bölüşemez mi? Evet! Bunu kim istemez? Zengin! Niye istemez? Ser- vetini ve egemenliğini kaybe- decegi için! Önlem olarak ne yapar? Kimde silah varsa onu yanına almaya çalışır. Alamaz- sa? Kendi silahlı gücünü ya- ratır! Ya silahlı güç yoksullann yanındaysa? O zaman çok da- ha büyük, daha fazlasilahlı bir güce yanaşır! Niçin eşrtlikten bu kadar korkarlar? Çünkü üretmek nedir bilmezler, baş- kalarının ürettiklerine sahip ol- madan yaşayamazlar! Peki ne yapmak gerekir? Sömürüye karşı isyan bayrağı çekmek gerekir. (Hay maşallah, sen -yani ben-, bülbül gibi şakıyormuş- sun zamanında. Şu ifadelere bak: Zengin, yoksul, sömürü, üretmek... Sen bu dangalak- lıktan iyi sıyrılmışsın be oğlum Yüksel! O zamanlar senin gi- bi olup bugün hâlâ aynı ka- lan, hatta daha beter olan di- nozor tayfasına benzemek de vardı, yine de ucuz kurtarmış- sın! Laflara bak, yoksullar bir araya gelseymiş! Yoksulun da- yanışmasından n'olur be çay- lak, doğru dürüst bir zengini bir yoksula tercih etmez de ne yapar şu insanoğlu dediğin?!) 11 Şubat 1968 - Ey oligar- şinin kana doymaz vampirle- ri, ey kiralıktetikçiler, ey bütün faşistler! Dünya emekçi halk- ları, sizlerle er ya da geç he- saplaşacak. Mutlaka, birgün mutlaka! (Pes be oğlum. Nasıl yazmı- şım ben bunları acaba, şimdi okurken bile tüylerim ürperiyor. Allahtan solculuğumu kısa dö- nem yapmışım!) internet: htp/ www/ De- magojide çare tükenmez. TjmT Cumhuriyet L^^ kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu 1-7 Aralık (Pazartesi hariç her gün10.00-19.00) DERS KİTAPLARINDA CİNSİYETÇİLİK (1928-1997) (Firdevs Gümüşoğlu'nun araştırrnası ve Istanbul Üniversitesi Kadın So.-'jnları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin düzenlemesiyle) Adres: Istiklai Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ KİM KÎME DUM DUMA BEHİÇAK • •rr: a 'r-fpnr- fiir fa<4f*nd<\- SAVAŞ -»»- ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİHPOROY TARİHTE BUGÜN MİJMTAZ ARIKAN 29 Kasım DEV OPERACI PUCC/NI.. 1924'TE 8UGÜU, İTALYHH OPBRASININ V&tDl'PENSON- RA GHFAJ EU BÛYÜK BESTBCJSİ &ACOUO PüCCO/t (ÇJTAKOMO PUÇ&Uİ) 66 •m$INDA ÖWÜ.. BEUCİ LİS- RSTTDCARI (MtrİNLEgİ) AÇISINDAN D£İİL AMA, 6ÛÇ- LÜ MÛZıĞİ VB İNSAN SESİNİ OBĞEEL£HDıRl$iri£ MOLAY EKİŞİLEMİYECEK BİR OPBRA DO£UĞUYDU. KENDİNDEN ÖNCS BAŞLAUIÇ OLAhl'oPERADA 60Z Ç£JCÇİUK"(yeKlSMO)AKJMINA UYHVUOA eiKLİK- TE, ROAMNTİKTİ D€.. "MANON LESCAUT* *LA SO. HEME* "MAOAME 8UTTERFLY*, 'LA FAHCIULLA DEL W£Sr'(Ai.TIN BATr'MN Kizf) VE SON K/SMINt BİTİREMEDEN ÖLPÜ6Ü 'TUKANpOr"'SİSİ YAPmAR VBREN eeSTECİ, &UNLARPAKJ 'Mı CH/AMAVO /UUU/\İA SOf&Me'OE) VE BAÇICA AKYALAGLA DA £İLİNMİY£C£K eiR İZ GÖRÜŞ REFIK. E R Yargıtay Onursal Üyı'esı Yasama DokunulmazlığıDokunulmazlık, eski tabiriyle Teşriî Masuniyet, "Milletvekillerinin Millet Mecljsi içinde görevlerini ifa ederken, kullandıkjan oy, görûş belirtme, demeç, tek- lifve kararianndan ötûrü sorumlu tutulamazlar' şek- linde tanımlanabilir. Bu tanımlamaya göre milletvekillerinin sorumlu tu- tulmamalan için faaliyetin kesinlikle görevleriyfe ilgi- li olması gerekir. Bu konunun Türk anayasalannın tarihi gelişimi içinde incelenmesinde yarar vardır. Bilindiği gibi Osmanlı dönemi de dahil Türkiye 1876,1924,1961 ye 1982 yıllannda yapılan anaya- salarla yönetilmiştir. 1876 tarihli Anayasa'nın 47. maddesi bu konuyu düzenlemiştir. Madde aynen şöyledir: "Meclis umu- mi azası rey ve mütalaa beyanında muhtar olarak bunlardan hiçbiribirgüna vaadve vaidve talimatkay- dı altında bulunamaz ve gerek verdiği reylerden ve gerek Meclis'in müzakerat esnasında beyan ettiği mü- talaalardan dolayı bir veçhile itham olunamaz; me- Çjer ki, Meclis'in Nizamname-i Dahilisi hilafına hare- ket etmiş ola. Bu takdirde Nizamname-iMezkûrhük- münce muamele görûr." Aynı anayasanın 79. maddesinde de "Heyeti Me- busanın müddetiiçtimaiyesindeazalardan hiçbiri he- yet tarafından ithama sebebi kâfi bulunduğuna ek- seriyetle karar vehlmedikçe veyahut bir cünha veya cinayet icra ederken veya icrayı müteakjp tutulma- dıkça tevkrf ve muhakeme olunamaz" kuralını koy- muştur. 1924 tarihli Anayasa'nın 17. maddesinde de "Hiç- bir mebus Meclis dahilindeki rey ve mütalaasından ve beyanlanndan Meclis dışında irat ve izhanndan do- layı cezai ve hukuki mesuliyete matuf değildir" hük- mü getirilmiştir. Bu hüküm mutlak dokunulmazlığı gerektiren bir hü- kümdür. Aynı madde nisbi dokunulmazlığı ise şu şekilde dü- zenlemiştir: "Milletvekili gerek intınabından evvel ge- reksonra aleyhine suç isnadı halinde suçlu olarakis- ticyabı veya tevkifi veyahutyargılanması Heyeti Umu- miyenin karanna bağlıdır. Cinayetişlemekbundan is- tisnadır. Ancak bu takdirde ait olduğu merci Meclis 7 hemen haberdar etrpekle yükümlCidür." Bu anayasaya göre 1950'den 1960 yılına kadar Cumhuriyet Halk Partisi vekillerinden birinin doku- nulmazlığı 4 defa kaldınlmış, ancak bu kişi mahkûm olmamıştır. Özellikle Cumhuriyetçi Millet Partisi lideri Sayın Osman Bölükbaşı'nın masuniyeti Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetini tahkir iddiasıy- la kaldmlmış, tutuklanmış, yargılanırken tekrarseçıl- mesi üzerine yeniden dokunulmazlık hakkına kavuş- muştur. 1961 Anayasası'nın 79. maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalanndaki oy ve sözlerinden, Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunlan Meclis dışında tekrariamak ve açığa vur- maktan sorumlu tutulamaziar. Seçimden önce veya sonra bir suçişlediğıilerisürülen birMeclis üyesi ken- di Meclisi'nin karan olmadıkça tutuklanamaz, sorgu- ya çekilemez ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerekti- ren suçüstü hali bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan üyenin Meclisi'ne bildirmek zorundadır" hükmünü getirmiştir. 1982 Anayasası'nın 83. maddesi "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalanndaki oy ve sözlerinden Meclis 't&ileri sürdükleri düşüncejerinden o oturumdakt BaşkanlıkDivanı'nin tekün üzerine Mec- lisçe başka bir karar alınmadıkça bunlan Meclis dı- şında tekrariamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutu- lamazlar" hükmünü koymuş, 2. fıkrasında da 1960 Anayasası'ndaki 79. maddenin ikinci fıkrasına ben- zer bir hüküm getirmiştir. Bunun özeti, kural millet içindir. Bunun en doğal sonucu ise dokunulmazlığın sını- n, teşriî görevle, yani yasa koymakla sınıriı olmalıdır. Nitekim yazımızın başlığı da Teşriî Masuniyet'tir. (Yasama Dokunulmazlığı.) 1982 Anayasası bu kuralı Üyelikle llgili Hükümler başlığı altındaki bölümde düzenlemiş ve 83. mad- denin başlığını ise "Yasa Dokunulmazlığı" diye dü- zenlemiştir. Son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderilen dokunulmazlıkların kaldınlması ile ilgili fezlekelerde belirtilen suçlann hiçbiri yasama göre- vi ile ilgili değildir. Tüm kamuoyu yoklamalan ve araştırmaları halkın yüzde 80'inin 1982 Anayasası'nın 83. maddesinin de- ğişmesini istediğini gostermektedir. Sayın Osman Bölükbaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetini tahkir etti diye tutuk- land/. Aylarca yargılandı. Bugün hâlâ o Meclis'te gö- rev yapan ve Meclis'e söven kişiler halkın içinde kahramanlar gibi dolaşmaktadır. SONUÇ: Tüm bu kurallardan çıkan sonuç, dokunulmazlı- ğın yasama erkini ifa ile sınırtı olmasıdır. Bunun aksi de düşünülemez. Kanımızca Meclis'in saygınlığını koruyabilmesi için hiç tereddüt etmeden anayasayı bu sınıriar içine çek- mek gerekmektedir. Aksi haide temsil ettikleri mille- te hesap veremezler. BULMACA Sm4T YAŞAYAN SOLDAN 1 2 3 4 5 6 SAĞA: 1/ Ukrayna'da, 1986'da büyük bir kazaya ne- den olan nük- leer santral. 2/ Karakter... Pos- ta siiriicüsü. 3/ Halojenler gru- 6 bunun dördün- cü ametali olan yalın cisim... Birnota.4/Or- taoyununda Kavuklu ile ko- nuşarak oyunu açan kirnse. 5/ Sahip... Koca- eli'nin Gebze ilcesine 2 bağlı bir belediye. 6/ 3 Yiyecek ve içeceğin saklandığı oda ya da dolap... Kum adacıgı. 7/Gemilerifarklıikisu 6 düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için „ yapılmış ara hayuz... Yavru, çocuk. 8/ Ödeş- 9 me, razı olma... Kenarsüsü... Hayvanlara vurulan dam- ga. 9/ Kızıldeniz'in kuzeydoğu ucundaki körfez... Konya ilinde bir baraj. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yayınbalığma verilen bir başka ad... Birnota.2/ Ko- ca... Terlemekten ya da sıcaktan vücutta görülen kü- çük pembe kabartılar. 3/ Eski hukukta rüşvet verenle alan arasında aracılık eden kimse... Tatlı sularda ya- şayan bir tür gelincik bahğı. 4/ Halk edebiyatında re- dife verilen ad. 5/ Toplu ya da turistik geziler için ya- pılmış büyük otobüs... Tavlada bir sayı. 6/ Zatürree... Bir gösterme sıfatı. II Köpek... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi. 8/ Bir süs taşı... Kesim hay\anlannın ticaretini yapan kimse. 9/ Ünlü bir Hint destanı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear