18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 1997 SAU 8 DIŞ HABERLER THE DTOEPENDENT 'ın haberine göre Ingiltere'de sadece geçen yıl 11 bin hayvan bu deneylerde öldürüldü Askeri deneylerde hayvan katliaıııDış Haberler Servisi- lngiltere'de or- dunun kimyasal ve bıyolojik süah de- neylerinde kullanılarak kaüedılen hay- van sayısının son yıllarda büyük bir artış gösterdiği ortaya çıktı. tngjltere'de yayımlananan Indepen- dent gazetesi geçen yıl 11 bin hayva- nın bu deneylerde katledildiğini yaz- dı. 1992 yılında 4.500 hayvan dene- ye tabi tutulurken bu rakam geçen yıl tngiliz Savunma Değerlendirme ve Araşürma Acentası'na (DERA) göre iki kattan fazla artarak 11.22 l'e yük- seldi. Askeri deneylerde anestezi yapılmış domuzlann bağlanarak yakın patlama halinde vücutlannda oluşan hasar öl- çüldüğu ve yüksek hızdaki fuzelerin beyin dokusu üzerindeki etkilerini araşürmak için maymunlann gözleri- ninüstûndenvurulduğuaçıklandı De- neylerde bu hayvanlar dışında koyun, fare, keçi, sıçan ve tavşan gibi hayvan- lann da kullanıldıgı biliniyor. lngiltere'de hayvanlann bu tür test- lerde kullanılmasına karşı gelen bü- yûk bir kamuoyu olmasına karşın de- neylerin hâlâ devam ettiğini yazan In- • Ingiliz ordusunun gerçekleştirdiği deneylerde kullandığı ve öldürdüğü hayvan sayısının her yıl katlanarak arttığı ortaya çıkartıldı. dependent. "savaşyaralanınasıvetrav- mayönetinıi araşürmalan" yapan Sa- vunma Tıbbi Servisi'nin bu yıl şim- diye dek 46 domuz, 14 koyun ve se- kiz tavşan kullandığını bildirdi. 'TesÜer güvenli ve etkin koruma için yapıhyor' Askeri testlerin artışı lşçi Parti- si'ndenparlamenterPBulFlyiıııı'e DE- RA yönetıcisi JohnChisholmtarafın- dan verilen yanıtta ortaya çıktı. Chis- holm, hayvan testlerinın "ordu güçle- rine, özdoperasvtMirisklerinckarşı gii- VHIBve etkin korunma saglamayı amaç- ladtğuu'" belırtti. Bu arada Liberal Demokrat parla- menter Norman Baker, DERA'nın 36 askeri test proje lisansına sahip oldu- ğunu, bunlardan alüsının ağır cezaya çarptınlabilecek son derece acı veren deneyler olduğunu açıkladı. İşçi Partisi sözünü tutmadı Ingiliz lşçi Partisi seçim öncesinde parti politikasını açıklarken silah ge- liştirilmesi ve testi için hayvanlann kullanılmasını yasaklayacagını belirt- mesine karşın bu sözlerinin gerçekleş- memesi yüzünden eleştirilere maruz kahyor. "Bu testlerin DERA'da yaph- lan normal bir iş okluğunu söylüyor- lar" diyen Baker, tngiliz Hükûmeti- nin biyolojik ve kimyasal silahlann panzehirleri için deneyler yerine kur- şunlan ve patlayıcılan deneyen bu testlere göz yumduğunu söyledi. Hayvanlara Yardım derneği gibi bazı dernekler ise insanlann savas, sı- rasında hayvanlann verdiği tepkileri vermediğini söylüyor. Bu dernekler, ABD Savunma Bakanlığı'run Körfez Savaşından dönen birliklerin, göster- diği behrtilerin hayvan deneylerinde görülmediğine ilişkin raporunu gös- teriyorlar. Maymunlargöderinden vurularakfuzelerin beyin dokusundaki tahrip gücii öJçülüyor. Filipinler'in başkenti Manila'da başlayacak yürüyüş haziranda Cenevre'de noktalanacak Dünya çocıık îşçfler içîn yürüyecekDış Haberler Servisi-Ço- cuk işçi çalıştınlmasını pro- testo etmek amacıyla küre- sel bir yürüyüş düzenlen- mesi planlandı. 17 ocak 1998"de Filipinler'in baş- kenti Manila'da başlayacak olan yürüyüşe dünyanın her yerindeki çocuk haklan ör- gütlerinden destek yağıyor. Amaç, küresel bir kamuoyu yaratarak hükümetlerin, iş- verenlerin ve toplumlann üzerinde bir baskı kurmak ve çocuk işçi çalıştınlması- na karşı harekete geçirmek. Şubat ve mart aylannda Brezilya'nın Rio kenti ve Güney Afrika'nın Cape- town kentlerinden yürüyü- şün diğer kollan harekete geçecek. Eylemciler, hazi- ran ayında Isviçre'nin Ce- nevre kentinde Uluslarara- sı Çalışma Örgütü'nde (ILO) yürüyüşü sona erdi- recekler. Dünyada çocuk iş- çiliğin en yoğun olduğu ül- kelerin başında gelen Hin- distan'daki bir sivil toplum kuruluşu bu küresel yürüyü- şe önderlik ediyor. Çocuk işçi çahştınlma- sayısının her yıl yüzde 25 arttığma dikkat çeken çocuk haklan örgütleri 17 Ocak 1^98 tarihinde başlayacak ve dünya çapında sürdürülecek bir yürüyüş gerçekleştirecekler. sına karşı harekete geçen ve bu küresel yürüyüşün önderliğini yapan Çocuk köleliğüıe karşı Gfiney As- ya Birlği'nın kurucusu Hint- h Kailash Sarvarthi, "20. yüzyıl ekonominin ve silah- lanmanın küreseüeşmesini yeterince gördü. Önümüz- dekiyüzyıklainsan sevecen- liğinin ve dayanışmanın kü- reseUeşmesi için mücadele vermeliyiz'' diye konuştu. Resmi rakamlara göre Hindistan'da 14 yaşın altın- da çalışma yaşamına atılan çocuk sayısı 17.5 milyon. Ancak Satyarthi gerçek ra- kamın 60 milyon olduğunu ilen sürüyor. Düşük maaş- larla kimi zaman boğaz tok- luğuna çalıştınlan bu ço- cuklar her sektörde yer alı- yorlar. Satyarthi, geçen ay Norveç'ın başkenti Oslo'da düzenlenen uluslarası kon- feransta Hindistan gibi çok sayıda çocuk işçi çalıştıran ülkeleri boykot etme gibi girişimlerin gündeme geldi- ğini ancak bu durumun iş- leri daha da güçleştireceği- ni vurguladı. Omeğın Bang- ladeş'te konfeksiyon atöl- yelerinde çocuk işci çalış- tınlmasmı engelleyen bir yasarun uygulamaya geçiril- mesi ile 50 bin çocuğun so- kağa döküldüğü ya hırsız- lığa ya da dilenciliğe başla- dıklan belirtiliyor. Yasalara uyulmuyor Satyarthi'ye göre hem Hindistan'da hem de diğer ülkelerde, hükümetlerin "eTîn'de çocuk işçi çaîıştml- masını engelleyen bir sürü yasa mevcut. Ancak uygu- lanmıyorlar. Bu yüzden kü- resel bir yürüyüş düzenle- yerek topluma çocuklann eğitim haklannın olduğu- nu benimsetmek ve hükü- metler ve işverenlerüzerin- de toplumsal bir baskı ya- ratmak istiyorlar. Hindis- tan'da ise çocuk işçi çalış- tırma giderek felaket bo- yutlanna ulaşıyor. Çocuk işçi sayısının her yıl yüzde 25 oranında arttığına dikkat çekiliyor. BIÇAKSIRTI EROL MANISALI Sermaye-Siyaset İlişkisl ve Ekonomik Sonuçları Türkiye'nin ekonomik gelışmesi ve büyümesi para- lelinde, sermaye birikiminin ve gelirin dar bir alana sı- kışıp kalması ve sıyaset ile bütünleşmesi büyük sorun- lar yaratmaya başlamış bulunuyor. Eğer dar alana sıkışan bu güç "U/us/ararası a/ana yö- nelip" dışardaetkinlik kazanabilseydı, dışardan içeri net gelir transferi sağlayacak ve içerdeki ekonomik ve sos- yal sorunlann büyümesini engelleyebilecekti. Japonya'da kapital-siyaset bütünleşmesi uzun yıl- lardan beri bulunmasına karşın bunun sakıncalan; - Sermayenin dış geürteri arttıran, - Dünya ekonomisinde üstünlük sağlayan gelişme- si ile törpülenebilmektedir. Çünkü, dış ekonomik etkinlik ve dışardan ıçeriye doğru yaratılan net gelir akışı, içerde, sermaye-siyaset bütünleşmesinın olumsuz etkilerini hafifletmekte, hat- ta fazlasıyla karşılayabilmektedir. Türkiye'de ise serma- ye-siyaset bütünleşmesi, "sadece içerde işlevini sür- dürmekte", dışardan içeriye, toplumu rahatlatacak bo- yutlarda gelir sağlayamadığı için, içerde, bu beraber- likten kaynaklanan sorunlan engelteyememektedir. Japonya örneğinde "dış sepetten içeriye transfer", Türkiye örneğinde, "uiusal sepetten payalma" durum- lan, iki ülkede ortak parametre olan siyaset-sermaye bütünleşmesini, çok farklı refah etkileri yaratmasına yol açmaktadır. Türkiye'dekı sonuçlar gelir bölüşümünün bozulması, kişı başına gelirin yeterince artmaması, rant ekonomisine dayalı enflasyonist yapılanma, kronik ka- mu açtklan biçiminde olagelmektedir. Japonya örneğinde ise dışardakı etkinlikten sağla- nan yüksek gelir, - İçerde kişi başına geliri hızla büyütmekte, - Vergi gelirleri arttınlabilmekte, - Işsizlik azalmakta ve sosyal amaçlı transfer harca- maları arttınlabilmektedir Bu birbakıma, gelişmekte olan ülkelerin kısırdöngü- südür. Sanayi ve teknolojıde önde gidip uluslararası pi- yasalarda etkinliklennı arttıran ülkeler, net gelirtranfse- ri yapabılmektedirier. Aynca verimlilik artışının ve yük- sek teknolojının sağladığı ek avantajlardan da yararla- nabılmektedirler. Buna karşıhk gelişmekte olan ülkeler, içerden dışanya "gelir transferettıren" konumda kal- maktadırtar. Uiusal düzeyde gelişme olsa bile, artan ge- linn önemli bir kısmı, dışanya kaymaktadır. Her alanda- ki göreceli geriliğin yol açtığı bu durum, sonuçta, için- den çıkılmaz bir kısırdöngü yaratmaktadır. Bu ille de, "Birileri kazanırken diğerieri mutlaka kay- beder" kuralını doğurmaz. Birileri fazlaca kazanırken di- ğerieri kaybetmese bile, marjinal sınıriar içınde kazanç sağlamaktadıriar. Bu ise kısırdöngüyü kıımalanna yet- memektedir. Bu nedenle siyaset-sermaye bütünleş- mesi, gelışmiş veazgelişmış ekonomilerdefarklı sonuç- lann doğmasına yol açmaktadır. Bunun ölçüleri de çok açıktır Şu sorulara yanıt vererek aradakı farklan göre- bilıriz: - Siyaset-sermaye bütünleşmesi, dış ekonomik iliş- kilere otumlu mu, olumsuz mu yansıyor? - Gelir bölüşümünü bozuyor mu, düzeltiyor mu? - Kişi başına geliri yeterlı düzeyde arttınyor mu, art- tırmryor mu? - Işsizligı azaltıyor mu, arttınyor mu? Bu sorulara olumlu yönde yanıt veriyorsak, o ülke- de siyaset-sermaye bütünleşmesi, demokrasinin man- tığınaters düşmesine rağmen, ekonomikyönden olum- lu etki yapıyor demektir. Japonya örneğinde olduğu gi- bi. Yanıtlar olumsuz ise, "uiusal gelirin, siyasal gûç ara- cılığı ile bozuk paylaşımınrn" gerçekleştiği ortaya çıkar. Türkiye'de siyaset-sermaye bütünleşmesi; - Kamu kaynaklarının yanlış kullanımı, - Içeride yaratılan "dışsal tasarruflann" dengesiz da- ğılımı, - Vergi adaletsizliği ve kamu açığı, - Ucuz işgücünün ve işsizliğin devamı, - Enflasyonist yapılanma ve fıziki altyapının yetersiz- liği. - Sosyal amaçlı fonların azalması gibi sonuçlar do- ğurmakta, bir taraf kazanırken diğer taraf kaybetmek zorunda bırakılmaktadır. Siyaset-sermaye bütünleş- mesi "dışarda etkinlik sağlayamadığı zaman", içerde- ki "tahribat" bütün çıplaklığı ile ortaya dökülmektedir. Azgelışmiş ülkelerde sosyo-politik ve sosyo-ekonomik kültürün yetersiz düzeyde oluşu, bu kısırdöngüden çı- kılmasını engellemektedir. ÖRÜŞ/Dr. ANDREW MANGO Kıbns Sorununda Yeni GelişmelerKıbns sorunu, özü bakımından basit, günden güne evrimi bakımından ise son derece karmaşık bir sorundur. Işin özüne bakacak olursak, Kıbrıs adası içinde ve etrafında başgösteren anlaşmaz- lıklar kümesi, imparatoriuklann dağılmasmın kla- sik sonucudur. Imparatortuklar tanımı gereği ço- kuluslu ve çok toplumludur. Bu ulus ve toplumla- n bir arada yaşatan ve yöneten güç çekilince, her bir unsur kendi kendini yönetmek, kendi kaderi- ni kendisi tayin etmek ister. Yabancınm yönetimın- den kapı komşusunun yönetimine geçmek iste- mez. Bu da yerel çatışmaya yol açar. Çatışmanın sonucunu yerel güç dengesiyle dünya güç den- gesi belirier. Sonuç bölünme, bölünmenin yol aç- tığı göçler, şu veya bu tarafın zafer ya da yenilgi- si, nadiren uzlaşmadır. Bu tür etnık çatışmalar sı- rası ile Osmanlı, Avusturya - Macaristan, Ingiliz, Fransız, Rus-Sovyet ımparatoriuklannın terekesi olan topraklarda sık sık başgöstermiş, tasfiyesi dip- tomatlan yıllarca uğraştırmıştır. Etnik sözünü kul- lanmamın nedeni, bunun uiusal, dinsel, kültürel ol- sun br toplumu diğertoplumlardan ayıran tüm özel- likleri kapsamasındandır. Bu ayıncı özellikler Kaf- kasya'da din ve dıl, Bosna, Lübnan'da ve Kuzey Irlanda'da yalnız din, Ispanya ve Avrupa'nın diğer birçok yerinde yalnız dildir. Kıbns'ta ise hem din hem dildir ve buna eklenen örf ve âdet, yani kül- tür sözüyle ifade ettiğimız yaşam biçimi farklan. İmparatoriuklann banndırmış olduğu çokulus- lu topluluklann çözülmesi acıklı bir süreçtir. Bir arada yaşamanın yarattığı kültürzenginliği kaybo- lur, iş bölüşümü bozulur; ocaklar söner. Dolayı- sıyla bu çözülmeye çare bulmaya çalışmak, ge- çici de olsa uzlaşmalar aramak, bir arada yaşa- maya yeni temeller, yenı siyasi formül ve yasal çer- çeveler yaratmak en doğru yoldur. Ne var ki za- manında çözülme sürecine müdahale edilmeme- si ya da müdahalenın başansız olması sonucu et- nik toplumlar birbirinden kopmuşsa, hele bu ko- puş silah zoru, kanlı bir biçimde gerçekleşmişse geriye dönüş hemen hemen ımkânsızdır. Bunu hem gelişmekte olan hem de gelişmış ülkelerde görüyoruz. Son yıllann en büyük göç dalgasını yaşamış olan Hindistan'a geçmiş Hindu'ların es- kı yurtlanna dönmesini öneren yoktur. Avrupa'da Almanlann eskiden Almanya'nın olan Batı Polon- ya topraklanna, Polonyalılann da Ukrayna'ya ve- rilen yerlere dönmesi söz konusu olmuyor. Avru- pa'da bütün çabalar, çözülmemiş olan çokuluslu topluluklan korumak, çözülmüş olanlar arasında da iyi ilişkiler kurmak noktalannda toplanıyor. Ta- pu paylaşılmış veya başkasına geçmişse, iyi kom- şuluk, birbınnın tapusunu tanımakla başlar. Gelelim Kıbns'a. Osmanlı Imparatoriuğu zama- nmda oluşan ada nüfusunun kanşık etnik yapısı Ingiliz yönetimi altında fazla değişikliğe uğrama- mıştı. Türkiye ile Yunanistan arasında ahali mü- badelesı olurken Kıbns'taki Rumlarta Türkler ay- nı kasaba ve köylerde kanşık düzende yaşamayı sürdürdüler. Ama tam bir kaynaşma hiçbir zaman olmadığı için Ingiliz yönetiminin sonu ufukta gö- rününce, iki toplum da ayrt isteklerini gerçekleş- tirmeye koyuldu. Buisteklerbirbirinezıttı.Çoğun- lukta olan Rumlar butün adayı Yunanistan'la bir- leştirmeye çalışrken Türkler, Rum tdaresı altına geç- mektense, adanın bölünmesinı ve bir kısmının Türkiye'ye bağlanmasını ıstediler ki bu istek ka- çınılmaz olarak nüfus mübadetesinı de içeriyor- du. Ingiltere, önerdiğı çözümler Rumlar tarafından reddedilınce, iki toplumun da kendi kaderinı tayin etme hakkına sahip olduğunu ılanetri. Bunun ada- nın bölünmesıne yol açacağını anlayan zamanın T""V ış dönya, 1964'ten bu yana m 1 yalnız Rumlar'dan oluşan JL^r Kıbns Cumhuriyeti hûkûmetini adanın tek meşru hükümeti olarak tanımaya devam etti, KKTC ise Türkiye dışında hiçbir devlet tarafından tanınmadı. Dış dûnya, fıili durumu tasdik etmedi ve sonuçta, meşhur Fransız deyimiyle, "Pays legal", yani yasal ülke ile "pays reel", gerçek ülke arasında uçurum açıldı. Yunan Başbakanı Karamanlis, sorunu iki taraflı olarak Türkiye ile çözrneye yanaştı. 1959'da Zü- nh'te bir araya gelen Türkiye ve Yunanistan baş- bakanlan Kıbns sorununun çözümü için ortak bir formül bulup anlaştılar. Ingiltere'nin de katıldğı for- mül uyannca ada, iki Ingiliz askeri üssü hariç, ba- ğımsız cumhuriyet olacak, iki toplum bu cumhu- riyetin yönetimini paylaşacak, Türkiye ile Yunanis- tan, Ingiltere ile bıriikte Kıbns'ın yeni statüsünü ga- ranti ederek adada bir miktar asker bulunduracak- tı. Ikitoplumlu bağımsızlıkformülü, ikisinidemem- nun etmekten uzaktı, özellikle Rumlara baskı ile kabul ettirildi. İki toplum arasında gerçek uzlaşma olmayın- ca, yeni kurulan dengeler derhal bozuldu. 1960ta yürüriüğe giren Kıbns bağımsızlık anayasası hiç- bir zaman tam olarak uygulanmadı. Rum toplu- munun önderieri onu hukuki yoldan kendi lehle- nne değiştirmeye çalıştılar. Bunu başaramayınca Aralık 1963'te Türk toplumuna saldınp adada ha- kimiyetlerine engel olan mevzuatı zorla kaldırma- ya teşebbüs ettiler. Bu teşebbüs iki kez daha ye- nilenecekti: 1967'de ve Temmuz 1974'te. Türki- ye'nin müdahalesive Kıbns'taki Türk toplumunun dırenci üç teşebbüsü de akım bıraktı. Ingiltere müdahale hakkını kullanmak ıstemedi ve topu 1964'te Birteşmiş Milletler'e attı. Ne var ki o za- rnandan bu yana adada bulunan BM Banş Gücü, silahlı çatışmalara manı olamadı. Eninde sonun- da Kıbns silah zoru ile ikiye bölündü. Diğer deyiş- le, savaş çıktı ve savaşı Rumlar kaybettiler. Sava- şı nüfus mübadalesi izledi. 1964'ten beri Rumlar- dan ayn yaşayan Kıbns Türkleri adanın kuzeyin- de toplanarak tek taraflı olarak 1975'te Federe Türk Devleti'ni, 1983'te ise bağımsız Kuzey Kıb^ ns Türk Cumhuriyeti'nı kurdular. Ne var ki dış dün- ya 1964ten bu yanayaJnız Rumlar'dan oluşan Kıb- ns Cumhunyeti hükümetini adanın tek meşru hü- kümeti olaraktanımaya devam etti; KKTC iseTür- kiye dışında hiçbir devtettarafından tanınmadı. Ya- ni dış dünya fiili durumu tasdik etmedi ve sonuç- ta, meşhur Fransız deyimiyle. Pays legal, yani ya- sal ülke ile pays reel, gerçek ülke arasında uçu- rum açıldı. Bunun nedenlerinı düşunmekyararlı olur sanınm. Insanlık tarihinde eksik olmayan savaşlar ı nellikle bir banş antlaşması ile sona erdirilir. vaşa katılmamış devtetler de antlaşmanın yapıl- ması için ağırlıklannı koyarlar. Savaşın yenilenme- si, geçıcı de olsa, söz konusu değilse, antlaşma, şuveya bu ödüne karşılık, fiili durumu tasdikeder. 1923te Lozan Antlaşması bu yoldan yapılmıştı. Türkiye, Ingiltere ve Fransa ile anlaşınca, savaş- tan yenik çıkan Yunanistan antlaşmayı ister iste- mez kabul etti. Böytelikle Türk - Yunan ilişkileri uzun süre normal bir hal alabildi. Elbette ki dünya iş- lerini savaşsız ıdare etmek çok daha doğrudur, he- le modern silahlann tahrip edicı gücü düşünülür- se. l^rtekım Birieşmiş Mılletler savaşlara engel ol- mak, savaşsız adil bir dünyayı sağlamak için ku- ruldu. BM üyedevletlerin bağımsızlık veegemen- lığini, sınırtannın dokunulmazlığını taahhüt etti. Fa- kat yerel çatışmalan, savaşlan ve bunlann mey- dana getirdikleri değişimleri önleyemedi. Deği- şimleri önleyemediği gibi kabul da edemedi ve ka- bul edemediği için anlaşmazlıklan uzattı. BM, herkesın mutlak egemenliöinı tanıdığı için karariannı tatbikte güçlük çekiyor. llgıli taraflar mu- tabık değilterse, BM kararian havada kalıyor. Keş- min ve Batı Sahra'da halkoylaması yapılması, Ku- düs'ün uluslararası şehir olması gibi karariar yıl- lardan beri raflarda toz topluyor. Bu koşullarda, BM çatışmaya, savaşa, değışıme engel olamıyor ama ortaya çıkan yeni durumlan tanıyamadığı için so- runlar askıda kalıyor ve kaybeden taraflann rövanş maçı ümitlen beslenıyor Birieşmiş Milletlerde Av- rupa Biriiği de daıma asgan müşterekın peşinde- dir. Birçok halde ise asgari müşterek sıfırdır. SÜRECEK Konforlu yatırım. Opel Vectra. Opel teknolojisi. birinci sınıf konforun ne anlama geldiğini kanıdadi: Vectra'yı yaratü. Ve bu otomobil. beklenen performansı sergiledi: Bugün Vectra, ikinci el piyasası rakamlan göz önüne alındığında, sahibine bir yılda % 100'ü aşkın kazanç getinyor O, her an değerine değer katan bir otomobil. Çünkü siz. ona hak ettiği değen verdiniz. Bu değerin kevfıni doyasıya sürün ' AB1 - tren GL'de sürtıcu. >JL> de surucu ve on A B S ) yolcu.cn, CDX\e Wagon'da surücu, on e \ jn ha\a yasııklan Kaüanin pedal \'e daha pek cok guvenJık onlemi Lazer dokum ceknıklenyle ureulen Opeiın \enı nesıl motoru Ecotec ^'akıt tuketımını onemlı oranda duşuturken. eşsız oerformarsından ısla odun \ermivor Klıma (GL de o polen filtresı on camlar. y avarlı surucu kolmğO inahtara entegre uzakıan kumandalı merk< kıl:t N'ectra'nın konfor <Jandartlan arasınd. ie fs\e* rcnkka tırkiıiık
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear