19 Mayıs 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
on günlerde "elektrik kesinti- si" heyulasmın yeniden günde- me gelmesi. çevre ve ülke ge- reksimi arasındaki tartışmalan bir kez daha alevlendirmiş görûnüyor. Elektrik kesintilerinin bilmem kaçıncı kez eli kulağrnda olduğu ile ilgili resmi açık- lamalar, çoğu zaman olduğu gibı. bu kez de, halkın ve çevTenin yaranna olma- yan bir şeylerin hazırlığı olarak görün- mekte ve kuşkuyla karşılanmaktadrr. Ni- tekim, kesinti korkusu sahnarak hazır- lanan uygun zemin. ilk meyvelerini he- men vermiş ve hiçbir ekonomik ve pra- tik yaran olmamasına karşın bir dizi hid- roelektrik santralının devlete sağladığı gelirler. ınanılmaz bir el çabukluğu ile özel sektöre devredilmiştir. Yine kesin- ti korkusuyla. tozu dumanından çevre- yi perişan ettiği mahkemelerce saptan- mış termik santrallardevreye sokulmuş. yenilerinin kunılması planlanmış. da- hası. "nükleersantraflar" yapımı rant lo- bilerinin de yoğun beyın yıkama çaba- sıyla yeniden gündeme getirilmıştir. Çev- re konusunda bütünüyle duyarsız bir tu- tum içinde olan iktidar ise, uzmanlann ve çevrecilerin karşı görüşlerini yanıtla- mak zahmetine bıle girmemektedır. Ne diyor uzmanlar? Hıdro potansıyelimi- zin beşte birinin, termik olanaklanmızın sadece yansınm değerlendirildiğini, üre- tilen enerjinin iletim şebekelerinın yeter- sizliği yüzünden "yüzde otuzunun* bo- şa gittiğini, tüm dünyanın artık kullanı- labilecek aşamaya gelen yenilenebılir alternatif enerjı teknolojileri konusunda ciddi ginşimler içinde olmasına karşın. yetkilılerin tüm bunlardan hıç haberli DEGIŞEN DUNYADAN EneıjideİmbwgSo HÜSEYİN BAŞ görünmediklenni... Bazılan, istenirse, hemen şımdi çözü- lebilecek sorunlar orta yerde öylece du- rurken, kapıda olduğu sö> lenen sıkıntı- yı önlemek için yapılması gereken ve her- kesin çoktan yaptıgı, tasarrufla ilgili bir yığın pratik önlemi almak \ arken bir-iki saat sonrasının bile hesabının yapılma- dığı bir ülkede, rant peşinde nefes tüke- ten nükleer lobiciler. sıkılmadan. "effiyıP sonrasının ıhtiyaçlannı dile getırdikle- rini savlayarak Batı'da artık terk edil- meye hazırlanan nükleer santrallan tüm risklen ve zehirli atıklam la doğanın ol- duğu gıbi insanlarımızın da başma bela etmekte sakınca görmüyorlar Santral inadı Gerçekten de salt yörenın ve ülkemi- zin değil. artık tüm dunya insanlanrun gözbebeğı olan eşsiz doğa zenginlikle- rinin, ek mali külfet getıreceğı tamahıy- la en ilkel önlemleri bile almaya yana- şılmadan kıyasıya kirletıldiğı ve bu kir- letme santrallannın o yörelere kunılma- sı ınadı yetmıyormuş gıbı. sanki ülkenin tüm enerjı olanaklan sıfırlanmışcasına bir de "nükleere'" soyunulmak ıstenmek- tedir. Ve bu konuda yaratılan hav aya ba- kılırsa da. tüm dünyada "nükleer"'. ener- ji darboğazmın aşıîmasının "ounazsaol- maz" koşuludur. Bu konuda, daha çok. "nükleer teknolojfye" bütünüyle hâkim ABD, Almanya, Fransa ve Japonya ör- nek göstenliyor. Sözü edilen ülkelerde, gerçekten de, nükleenn elektrik üretimin- deki payı büyüktür. Örneğin nükleer bir güç olan Fransa'da, 1973 petrol şokun- dan sonra benimsenen nükleer santral- larkurulmasıyla ilgili ve bugün son aşa- masına gelen programla en az elli altı nük- leer reaktör devTeye sokulmuş durumda- dır. Toplam elektrik enerjisinin yüzde 81.4'ü bu santrallardan sağlanmaktadır. Kalanı ise hidro ve termik kökenlidir. Fransa böylece ülkenin tüm ihtıyacını kar- şılamakta. hatta fazlasını komşulanna ıhraç etmektedir. Ancak, uzun vadede, üretim kapasitelerinin yenilenmesi gibi çetin bır sonmla karşı karşıyadır. Frama- tome ve Alman Siemens'le ortak olan Fransız Elektrik Kurumu (EDF) perfor- mansı çok daha yüksek ve daha güven- li Europeen Pressurised Reactor'u (ERP) bugün hızmet verenlerin yenne koyma- yı planlamaktadır. Ancak bu arada nük- leer endüstnnın özel kriterlerine uygun yer ve yörelerin sayılan da azalmış du- rumdadır. Öte yandan bu ginşimler, ku- nılması planlanan yerlerde yaşayan hal- kın \ e giderek güç kazanan çevrecilerin sürekli tepkileriyle karşı karşıyadır. Ay- nca çok daha önemli bir gelişme de. gazdan ve diğer seçeneklerden sağlanan enerjinin, artık "nükleerden" çok daha fazla "rekaJtet gücüne" sahip duruma gelmiş olmasıdır. Buna karşılık, çok sayıda uzmanm da altmı çizdiği gibi Türkıye, nükleer ener- ji üretimine hiçbir biçımde hazır değıl- dir. Hazır olması ıçin en az on yıla ge- reksinimi \ardir. Ihmalden, bilgisizlik % e eğitimsizlikten kaynaklanan inanılmaz facıaların. hiç ders alınmadan sürekli yaşandığı bir ülkede Hiroşima'yı yerle bir eden atom bombasından çok daha güçlü bir oyuncağı kullanmak ve gelış- mış ülkelerde bile büyük sorunlar yara- tan zehirli nükleer atıİdar sorununun çö- zümü sanıldığı kadar kolay değildir. Fransa'da garip uygulama Diğer taraftan geçen eylül ortalann- da Fransa"da bu konuyla ilgili olarak ya- şanan gelişmeler. Jospin'ın sol koalısyo- nunun "tüm nükleer" programa ciddi bir fren yapma eğılımınde olduğunu or- taya koymuştur. Koahsyonun yeşıl ka- nadında yer alan DominiqueYoynet nük- leer enerji kuruluşu Cogema'yı, Hague Nükler Santrairnın kanallannın antılma- sında (detartage) ciddi hatalar yapmak- la suçiamış ve Başbakan Lionel Jospın. Fransız Elektrik Kurumu EDF'den, Lo- ire Nehri'nin ağzında yer alan Carnet Nükleer Sanrralı projesini, yörede bulu- nan ve ülkenin doğal zenginliği olarak görülen bataklığa zarar vermesini önle- mek için rafa kaldırmasını istemiştir. Aynca, Çevre Bakanlığı. nükleer sant- rallar konusunda büyük tehlikelerin or- taya çıkması durumunda "denetimi ya- püanîa", "denetimiyapanın" aynı olma- sına son vermiş, böylece çevremn denet- lenmesını çevreyı tahrip edenlere veren garip uygulamaya nokta koymuştur. Özetle, ciddi Le Monde gazetesinin 18 Eylül 1997 tarihli başyazısında önemle vurguladığı gibi. "Hükümetin, Creys- MaMDe'deld (tsere) Superphenbt Surge- nerateur'ün kapaulması karanndan son- ra, Carnet sanrralı projesini de rafa kaJ- dırması. 'tüm nükleer'den vazgeçmekte olduğunu göstermektedir." Bu aynı za- manda, çevrecilere verilen yenı bir gü- vence olmanm yanı sıra. "teknolojikge- lişmenin" artık. "ülkenin doğal mirası- na zarar verecek biçimde vapılmamasj- nın" da tescilı anlamına gelmektedır. Onlar. Loıre Nehri'nin ağzındakı batak- lığı doğal zenginlik olarak görüp hiçbir bahanenin ardına sığınmadan, orada ku- rulması planlanan nükleer santraldan vazgeçerken, bizim. dünya cenneti Gö- kova'yı berbat etmekte, Akkuyu'ya atom tuzağı kurmakta dırenmemiz, neresinden bakılırsabakılsın, bağışlanması olanak- sız bir aymazlıktır. "•Çevrerl yi "çevre mevre" diyerek hafıfe alan. işi. "çevre- ye de enerji üretimine de zarar verme- den** kotarılabileceği gıbi bir kolayla- ma ile savuşturmaya çalışan bır başba- kanın ülkesinde buna şaşmalı mıdır? HÜSEY/NBAŞ Aşağıs; zaferi• Günter Grass iki yıl önce Ren ötesi medyasında büyük tartışmalara yol açan Almanya'nın birleşmesiyle ilgili 654 sayfalık nehir romanı 'Tüm Bir Tarih'in ekim başında Fransa'da yayımlanan çevirisi münasebetiyle yapılan bir söyleşide romanıyla ilgili düşüncelerini sergiliyor. on romanmızm Almanya'da ya- yımlandığısıradasertsaldırüara hedefolmanızı bugün, iki yılson- ra nasd değerlendiriyorsunuz? - Son tepkıler, Almanya'nın alelacele birleşmesinin insani ve ekonomik açıdan bir başansızhk olduğu ile ilgili saptama- mı kabul etmeyenlerden gelmiştir? Fela- ketın kapsammın tam olarak henüz sap- tanmadığına bakılırsa bu tartışma henüz bitmiş değildır. Doğu Almanya'da ışsiz- lerin sayısı giderek artmaktadır. Bu, Ba- tı'da küçümsenmeyecek düzeyde olan iş- sizliğin üzerindedir. Endüstri dağıtılmış, ancak yatınmlar ortalıkta görünmemek- tedir. Malı mülkü elinden alınmış. borç ödeyemeyecek duruma düşürülmüş Do- ğu halkının, kredi alma hakkı bulunma- maktadır. Toprak ve taşınmazlann >1izde 9O'ı Batılı alıcılann elrne geçmiştir. Umut- suzluk içindeki gençler. kitleler halinde yeni topraklan terk etmektedırler. Ger- çek, 1989-1991 yıllan arasında geçen ro- manımın kurmacasını aşmaktâdır. Ola- yın merkezınde, Doğu Alman ekonomi- sinin özelleştirilmesiyle yükümlü. "sa- dıkel". "insan'ı aşağdayan" ve başından bu yana vahşıce haraç mezata gırişen ör- güt, Treuhand yer almaktadır. Eleştırilerimi derirüemesine etkileyen. benim 1989 birleşmesini, iki dünya sava- şvna yol açacak bir başka bırleşme olan 1871 'de, Bısmarck'ın Alman tmparator- luğu'nu ilan etmesiyle yan yana koymuş olmamdır. Bırbinyle çok benzeşen bu iki durum arasında, sürecin aynı olduğunu as- la savlamadan, bir koşutluk çizdim. 1871 "deki köpekbalıklanyla bugünküle- rin karşılaştınlması, spekülasyon. yolsuz- luk. iflaslar, taşınmazlarda yaşanan pat- lamalardaki benzerlikler, ihtiraslan kö- rükledi. 'Tepkilere alışkmım' - Sizin ülkenizi sevmediğinizi söylüyor- lar_ - Teneke Trampet adlı romanımdan son- ra küfürlere, yazılanmın başlattığı tepki- lere alışkmım. Bunlarla başedebilirim. Ama, "Tüm Bir Tarih"* için yöntem de- ğışti. Haftalık "Der Spiegei"in kapağın- da giriştiği bu görsel ve iğrenç yıkım, ka- çınılmaz bir biçımde Nazilenn "kitap ya- kışını" ammsatıyordu. Bu tür bir foto- montaja Marcel Rekh Ranicld gibi bir deli eleştirmen tarafindan girişilmiş olma- sı mazur görülebilir. Ama daha da vahim olan sözümona ünlü bır basın organınm bunu, daha sonra kendilerini haklı çıkar- mak üzere söylediklen gibi. salt tirajlan- nı arttırmak amacıyla yaptıklannı ileri sürmeleridır. -3 Ekim'deAlmam r a birkşmeninyedin- ci yıldönümünü kutiadı. Sizin için bilan- çotaâlâolumsuz mu? - Demırperdenın ortadan kaldınlma- sından bu yana Batı Almanlar "nrazaffer" bir tutum içinde oldular. Bana öyle geli- yor ki, zafer ınsanlan budala yapıyor. Ko- münizmin ortadan kalkışmdan sonra 19. yüzyıldaki türde vahşi, barbar bir kapita- lizmin içine düşmek nasıl mümkün ola- bilmiştir? Bugün Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın ekonomilerini ayağa kaldı- racak hiçbir şey yapmadan miyadı çok- tan dolmuş askeri örgüt NATO'yu kabul aıııaıını etmenin ne >aran \ar? Böyle bir şey gü- venlığimıze hiçbir katkı sağlamıyor ve aynca da zaten sarsıntı içinde olan Rus- ya için de gü\ensızlik yaratıyor. tşte size yanıtsız kalmay acak sıyasal bır budalalık. Almanya'ya gelınce, romanım 2. Dünya Savaşı'nda Batıda ve Doğu'da vaşayan- lar da dahil. tüm Almanların aynı oranda suçlu olduklannı anımsatmakta, bö> lece de yeni bır dıktanın altında yaşamak zo- runda kaldıklan için 16 mılyon Doğu yurt- taşının cezalandınlmasıyla ilgili sapıtma- yı kınamaktadır. 1945 yenılgisinin neden . olduğu boşa gıden kırk y ıllık yaşamın so- rumluluğu Doğu'dakilerin üzerıne > ıkıl- mak ıstenmektedır. Batı Almanların bu küstahlığı yenı yaralar açmış. du\ ann fi- ziksel olarak ortadan kalkmasına karşm yeni bölüruneler >aratmıştır. politik mücadekyegirmeyi düşünüyorsu- nuz. Neden? - Çünkü Almanya'nın bugünkü iktida- ra akılcı bir seçeneğe acilen ihtiyacı var. Bununla birlikte benim angajmanımın "ohnazsa olmaz" koşulu bir "larmızı-ye- şü" koalisyonunun önümüzdekı ilkbaha- ra kadar gerçekleşmesidir. Açık olan şu ki ben. Hıristiyan demokratlann büyük ko- ahsyonuna katılmayı düşünen sosyal de- moİcratlar için savaşacak değilım - Başbakanlık için ideal adayınız kim? - Sosyal demokratparti lideri OskarLa- fontaine ve Aşağı Saksonya sosyal de- mokratlan Bakan Başkanı Gerhard Schrö- deryetenekli politik kişilikler. Amaikin- cisının pragmatizmi bana aşın gibi geli- yor. Oskar Lafontaine'de ise uzun zaman- dır. önenleri kimı zaman tutarh olmasa da şiller için: çevTe ile ilgili sorunlan göz ardı etmeden büyük önem taşıyan siya- sal görevler üstlenmelen esaslı bir sınav oluşturacakrır. - Kimileri KohPün yenilmeziiğine ina- nıyor. Bir kırmızf-yeşil koalisyonunun onu alt edebileceğini mi düşünüyorsunuz? - Eğer Almanya'da reformlan tıkayan engelleri ortadan kaldırabılir ve bırİeş- menın başansızlıklannaçare üretebilirse kırmızı-yeşil koalisyonunun kazanma şan- sı vardır. Şansölye KohJ. inanılmaz inadı \e ıktidara hayasızca sanlmabıçimiyle du- rumunu sürdürmeyi başaımıştır. Ama ge- nel ortamın felaket düzeyine ulaştığı, iş- sızliğin sürekli arttığı bir toplumda. sos- yal sözleşmenin yenilenmesi, giderek "iş" kavramının bıle yeniden gözden geçinl- mesi gerekmektedir. Bunun. saltbireysel TheodorFontane 'ninyeniden doğuşu G ünter Grass*ın anıt romanı "TümKr Tarih" beş yılhk metodik bir araştırmanm ürünü. Gerçek konu, Alman ulusu. daha doğrusu Alman ulıısunun üç savaşı içeren (1870 ve iki dünya savaşı) en az yüz elli yılhk tarihi. Olay 1989-1991 arasında, Doğu Almanya'daki "reel sosyaüzmden" Duvar'm yıkılışı ve iki Almanya'nın birleşmesi dönemini kapsıyor. Romanın merkezinde Fonty olarak anılan Demokratik Alman Cumhuriyeti yurttaşı Theodor Fontane var. Fonty edebiyat üzerine konferanslar veren bir yazın adamı. 1819- 1898 arasında yaşayan Fonty romanda, onun bir tür "üpa tıp benzeri", yeniden yaşama dönüşüdür. 18. yüzyıl sonunda Berlin'e sığınan Protestan bir Fransız ailesinden gelen Fontane, aynı zamanda, 1871 Alman birleşmesinin de tanığıdır. Bu, yazara Bismarck Almanyası ile bugünün Alnıanyası arasında sürekli mekik dokuma olanağı veriyor. R.V. - Romanınızda. Fransa"dan da çok söz edili\or. Bu ülkeyle ne tür ilişkileriniz ol- du?" - 1956-1960 arası Paris'te yaşadım. Genç bır yazar olarak "TenekeTrampet'"i orada yazdım. tlk kez Paris'in kozmopo- lit ortamında ülkemle arama mesafe ko- \n\ordum. Bana öyle geliyorki. Fransız entelektüelleri \e sanatçılan. karşılıklı bir ilışkı arayışı içinde değiller. Buna karşı- hk ben, başkalarının topraklannda "ka- çak avlanmanın" susuzluğunu duyaıyor- dum. Normandıv a'nın. Britanya'nın pey- zajlanna ve Fransız taşrasına âşık oldum. - Otuz )ü önce VVTlh- Brandt'ın yanın- da yer alnuştmız. Bugün. 1998 seçimle- rinde sos>al demokratlar-yeşiller ittifakı "kırmızı-yeşiller" koalisyonu saflannda uzun erimli ufuklar açmasını bilen bir ın- san görüyorum. Sempatım Oskar Lafon- taine'den yana. Daha yalın bir ifadeyle. La- fontaine'ın sosyal politika konusundaki önenlen Tony Blair'den çok Lionel Jos- pin'e daha yakın. 1990'da Kohl'e karşı adaylığını koyduğunda, özellikle bırleş- menin getıreceğı mali yükle ilgili gerçe- ği dile getirme cesaretini göstermiş. ama bu ona yarar sağlamamıştı. Sonunda bü- yük koahsyon kartını oynaması olası Schröder'e kıyasla kampanyası çok daha açıktı. Bana göre, çevrecı Joscka Fischer çok iyi bir dışışleri bakaru olabilir. Bugün- kü yabancı düşmanlığının ve "yasa vedü- zen" düşüncesinin yeniden ivme kazan- dığı bir ortamda onu içişleri bakam ola- rak da düşünebılirim Bö>le bir şey, Ye- nsk ve "herkes kendisi için'' düşüncesi üze- rine temellenen neolıberalıst doktnnler- le çözüme ulaştınlması olası değıldı. Top- lum değişik gruplardan oluşmaktadır. Yaş- lı insanlar, çocuklar, hastalar içm "risk" ka\Tamı hiçbir anlam taşımaz. Onlar sa- dece "oyunun" dışında değildır. Tıpkı uzun sürelı işsizler gibi sistemin zararla- n da onlann sırtındadır. Almanya'nın ya- bancılara karşı tutumuna gelınce: son on yılın politikası kamuoyunda oluşan düşün- ce başıboşluğunu ızlemiş, anayasamızda temel bir hak olarak yer almasına karşın, sosyal demokrat parti desteğiyle kısıtlan- mıştır. Bu bir skandaldır. Kırmızı-yeşil koalisyonunun bunu değıştireceği düşun- cesindeyim. - "Tüm Bir TarirTde romanın önde ge- len kahramanlanndan biri. "Güçlü bir Almanva yoksa, Fransa ujnr 1 * görüşünü dile getiriyor. İki ülkenin A\Tupa\ı inşa etmekiçinçabagösterdikleribir sırada bu- nu nasıl yorumluyorsunuz? - Üstünlük düşüncesinı kafalardan si- lip atmak gerek. Fransa, Almanya, Po- lonya gibi ulusal bütünlüklerden oluşan bir Avrupa düşüncesi yerine. yöreler Av- rupa'sı yeğlenmelidir. Ben inanmış bir yöreciyim. Yörelenn doğal benzerlikleri üzerine kurulu bir federal sistemi benim- semek bana çok daha mantıklı gelıyor. Orneğin düşmanı Prusya'ya. her zaman sırtını dönen Saksonya daha çok Çek Cumhuriyeti"ne. Slovakya'ya, Macaristan \ e Avusturya'ya açılmalıdır. Ortak tarih- leri ve kültürlen nedenıyle Bade yöresiy- le Alsace ve Alman lsviçresi arasında an- laşma daha kolay olacaktır. Bu ise miyadı dolmuş sınırlan ortadan kaldıracaktır. Bir başka önemli nokta Strasbourg Avrupa Parlamentosu "oyunoynamak" için oluş- turulan bir parlamento olmayı bırakmalı, Brüksel ve ulusal erklerin denetimiyle il- gılı yetkilenni güçlendirmelıdır. 'Almanya ile arama mesafe koymak istiyorum' - "Tüm Bir Tarih"in baş kahramanı Fonty. sürekli bir biçimde Almanya'dan kaçıp gitmeyi vinelemektedir. Siz de aynı düşüncede misiniz? - Yılda birçok kez. kimi zaman uzun süreler için. bu son derecede yorucu ül- keyi terk etmek ihtiyacını duyuyorum. Portekiz'in ya da Danimarka'nın bir adasmın yolunu tutuyorum. Almanya ile arama mesafe koymak istiyorum. Üzak- tan bakıldığında. sevgili daha çekici oluyor ve sizi dönmeye çağınyor. - Geçen >ıl Lubeck'de Çingeneterte il- gili bir vakfin açıhşını yapünız. Çingenelere karşı bu özel ilgini7in nedeni? - Almanya'da Roms ve Sıntislerden oluşan bir azınlık var. Bazılannın Alman yurttaşı olmalanna karşın. Çingeneler hiç- bir devlete bağlı değiller. Bunlar Nazılerin toplama kamplanna sürülenlerin çocuk- landır. Hiçbir statüleri yok. Hiçbir yerde istenmiyorlar. Her yerden kapı dışarı ediliyorlar. Sınır tanımadıklan için de Av- rupa pasaportunun ilk onlara \erilmesi gerekiyor. Le Novel Observateur Söyleşi: Ruth Valentini * 'Tüm Bir Tarih', Günter Grass, Seuil, 654 sayfa. KONUK YAZAR SÖNMEZ TARGAN Türkiye İşçi Partisi ve Behice Boran Türkiye'nin yüzyıla varan sınıf savaşımı ve bilim- sel sosyalist devinmesinin en önemli kilometre taşlarından birisidir Türkiye işçi Partisi (TİP). Özel- likle 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü de- mokrasi ortamında, 1961 yılındalstanbul İşçi Sen- dikalan Birliği'ne bağlı sendikacılarca kurulan TİP'in Türkiye'de legal alanda kurulan ilk sosyalist parti olmamakla birlikte, içinde geniş ve etkin bir biçim- de Türk aydınının da yer aldığı en yığınsal bir kit- le partisi konumuna gelmeyi başarması, benzer- lerinden ayıran temel özelliğidir. 9-10 Şubat 1964 günlerınde Izmir'de yapılan 1. Büyük Kongresi'nde izlencesine "sosyaüzm" kav- ramını da alan TİR Ekim 1965'te yapılan milletve- kili seçimlerinde, oyların yüzde 2.9'unu alarak, pariamentoya 15 milletvekili sokmayı başanyor. Da- ha sonra, Mayıs 1966 yılında yapılan senato se- çimlerinde oy oranını yüzde 3.9'a çıkartabilmesi- ne karşın, bu Meclis'e de bir senatör sokabiliyor. (Fatma Hikmet işmen) Türkiye'nın sendikal tarihinde, ilk kez sınıf ve kıtlesendıkacılığı temelinde, ekonomik. demokra- tik hak ve özgürlükler için savaşım verecek bir sendikal örgütlenmeye TIP öncülük etmiştır. Nite- kim kendi kuruluş tarihi olan 13 Şubat baz alına- rak, 13 Şubat 1967'de TİP kökenli sendikacılar ta- rafindan DİSK kurulmuştur. TİP'in kurulması, siyasal yaşamda etkin, yaygın ve kararlı bir savaşım vermesi sonucunda, sol ilk kez bır tabu ve marjinal bir düşünce olmaktan çık- mış. toplumun geniş kesimleri hâlâ solu destek- lemiyor bile olsalar. ülkenin ve dünyanın stratejik sorunlan ne zaman tartışılıyor olsa, TİP'in ne gibi bir tavır alacağına ciddıyetle bakma gereği duy- muşlardır. Ünlü bir sağ pohtıkacı Ihsan Sabri Çağ- layangil, "Biz geçmışte yapılan birçok gizli ant- laşmalan, TtP'in araştırmalan ve sorgulamalan so- nucunda öğrendık" deme açıkyüreklılığinı göster-' miştir. TİP, 6O'lı yıllarda, sonradan kendisi gibi düşün- mese bile birçok sol ve radikal görüş ve örgüte ana- lık yaptı. Ama TİP'in 1961 yılındaki kuruluşundan, ikinci TİP olarak legal alanda kapatılışı olan 1980 yılına varana değın süren uzun yürüyüşler, ona analık eden Behice Boran'dan söz etmeden TİP'İ tam anlamıyla tanıyamayız. 29-31 Ekim 1970'te Ankara'da yapılan 4. Büyük Kongre'deTİP'in beşincigenel başkanlığına geti- rilen Behice Boran'ın aslında tüm yaşamöyküsü bir savaşım anıtı gibidir. Isteseydi 1939 yılında do- çent olarak geldiğı Ankara Dıl-Tarih-Coğrafya Fa- kültesi'ndeki kürsüsünde oturur, acılarla, hapislik- lerle, sürgünlerle geçen çileli bir yaşam çekmez- di. Ama öyle yapmadı. Daha 1948 yılında sıyasi gö- rüşleri gerekçe gösterilerek üniversiteden ilişkisi ke- sildi. 1950 yılında Barışseverler Cemıyeti'nin ku- rucuları arasında yer aldı ve Menderes hükümeti- nin Kore'ye asker göndermesıne bir bıldiriyle kar- şı koyması üzerine 15 ay hapis cezasına mahkûm oldu. Bu çileli yaşam TlP'te de kendisini bırakmadı. Sosyalizm savaşımının aynı zamanda bir parti sa- vaşımı olduğunu her fırsatta vurgulayan Boran. 1965 seçimlerinde partisinin Urfa milletvekili ola- rak TBMM'ye girdı. 12 Mart 1971'de tutukland(. TİP, Anayasa Mahkemesi'nde açılan davada ka^ patıldı ve Boran 15 yıl hapse mahkûm edildi. 1974 affı ile serbest bırakılan Boran, 1 Mayıs 1975'te yeniden kurulan TİP'in genel başkanı ol- du. 12 Eylül 1980 askersel darbeyle yeniden gö- zaltına alınan Boran, daha sonra yurtdışına çıka- rak siyasal yaşamını Avrupa'da sürdürdü. Asker- sel yönetimin yurda dön çağrılarına uymadığı için, yurttaşlıktan çıkarıldı. Yurtdışındaki siyasal etkinliklerini, Türkiye'deki bilimsel sosyalizmın bölünmüşlüğüne çözüm ara- mada yoğunlaştırdı. Türkiye Komünist Partisi ve TİP'İ Türkiye Birleşik Komünist Partisi adı altında birleştırme çabalarının sonuçlanmasından bir gün sonra, 10 Ekim 1987 günü Belçika'da öldü. Sos- yalizmi söylem olarak bile dillerinden çıkartanlar, fıziki olarak aramızda bulunmayan Boran'ı düşün olarak yaşatmak, onun eğılmez savaşımcı gelene- ğini sürdürmek istiyorlarsa. düşünmeleri. ama pek çok düşünmeleri gerekiyor. Düşünmeleri gereki- yor, çünkü, Türk siyasal yaşamında bugün hâlâ ye- ri doldurulamayan iki şey varsa biri Türkiye işçi Par- tisi, diğeri ise sadece TİP'in değil. Türk solununda başöğretmenlerınden Behice Boran'dır. Demirel 74 yaşında Senfonili doğumgünü kudaması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çumhurbaşkanlığı Senfoni Orkesrrasf nın (ÇSO) dün gerçekleştirilen konsen. Çumhurbaşkanı Süleyman Demirel' in doğum gününe rastlaması nedenıy le "MuUu Yıllar Sana" parçasıyla başladı. Çumhurbaşkanı Demirel, dün eşi Nazmiye Demirel'le birlikte ÇSO Konser Salonu'nun yeniden düzenlenmesi nedeniv le solist tdil Biret eşliğinde sunulan konseri izledi. Demirel. konser salonuna girişte gazetecilerin doğum gününe ilişkin sorulan üzerine, "Her şeyin iyisi olsun... Buralara sığmaz" diye konuştu. Demirel'in yenni almasından sonra konsenn ilk parçasına geçilmesi beklenirken orkesrra "Mutlu Yıllar Sana" parçasını çalarak, Demirel'e doğum gününde sürpriz yaptı. Devlet sanatçısı piyanist tdil Biret'in solist olarak katıldığı, şef Gürer Avkal'ın yönettiği konserin ikinci yansı başlamadan önce salonun yapımına katkıda bulunan ÇSO Dostlan Derneğı Başkanı Güneş Gürseler ve Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Burhan Karaçam'a birer şılt verildi. Orkestra elemanlan da Demirel'e 74. yaşgünü nedeniyle bir demet çiçek sundu. Demirel. daha sonra ' Ispartalılar Vakfı'nca (ISVAK)düzenlenen "Isparta ve İslamköy" konulu fotoğraf sergisıni gezdi. Ispartalılan yörelerine hayır hizmetinde bulunmaya ve sanayıleşmeye katkı sağlamaya çağıran Demirel, 1SVAK Genel Merkezı'nde doğum günü nedeniyle hazırlatılan 7 kath pastayı kesti
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear