23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 KASIM 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Turist şarkıcı Ankara'da I.Melih'in davetine icabet ederek alternatif bayram kutlamasına alet olan şarkıcı Mustafa Sandal, eleştirilere karşı kendisini siyasi olaylann dışında tutmaya çalışıyor... Daveti aldığında Ingiltere'deymiş, Türkiye'de ne olup bittiğini bilmiyormuş. Kaç yıldır Ingiltere'de bu arkadaş? Doğduğundan beri Avrupa'da mı yaşıyor? Yoksa, sanatın içine tükürmekten mahkûm bir adamın çağrısım kabul edecek kadar ülkesine "turist" mi! Kırşehir Çağdaş Kırşehir gazetesinin "Bunlan Biliyor muydunuz?" köşesinden: "Başbakan Mesut Yılmaz'ın Kırşehir'deki yatınmlar konusunda verdiği ödenek vaatleriyle ilgili basın toplantısı düzenleyen Mesut Yılmaz'ın hemşerisi Kırşehir Valisi Selahattin Başar'ın 'Bütün bunlar arkamın ne kadar sağlam olduğunun ispatıdır' dediğini..." biliyor muydunuz? Etefctronik poste Deniz.Som#raksnet.com Tel: 0.212.512 0S 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Adalet Bakanına göre hapiste fikir suçlusu vokmuş.. "Içeridekiler şarküteriden füme bevin çalmaktan mahkûm!" Devrimi evpim yaptılar; çeteciler de şerefli olmalıoskoca Mercedes'in koskoca kamyonla çarpışmasının üzerinden koskoca bir yıl geçti... Susurluk Sonrası 2 yılına giriyoruz ve şerefli çeteciler sokaklarda cirit (kurşun) atmaya devam ediyor. Yakında, okul sözlüklerinde "çete"nin karşılığı "kurşun atan şerefli vatan evlat- larının bağlı olduğu resmi kurum" yazdığını görür- seniz hiç şaşmayın... Atatürk'ün devrimleri bile devlet eliyle "evrim"e çevrildikten, evrimin bir anlamı da "karşı devrim" ol- duktan sonra devtete sızan silahlı çetelerin kurum- laştırılmasına şaşmamak gerek... Reyting sarasına tutulmuş özel televizyonlardan bunalanlar TRT 2'de izlemiş olmalı. 28 Ekim akşamı yayınlanan "Yaşamla içiçe" prog- ramında Mustafa Gerçeker öyle güzel anlattı ki, Ata- türk'ün kurduğu ve Kenan Evren'in kapatıp kendi- ne göre yeniden açtığı Türk Dil Kurumu'nun (TDK) "devrim"i nasıl "evrim" yaptığını... Kapatılmadan önceki TDK'nin 1969 basımı söz- lüğünde, inkilap için "devrim; dönüşme" yazarken, kapatılıp yeniden açılan TDK'nin 1992 basımı söz- lüğünde inkilap için "Bir durumdan bir başka duru- ma geçiş; evrim; dönüşüm" yazıyor... 1969 basımı sözlükte evrim sözcüğüne bakınca, anlamlarından biri çok anlamlı bir ipucunu veriyor: "Zaman süresi bakımından devrim karşıtı." Ağızlardan düşürülmeyen "Atatürk ilke ve inkı- laplan"ndaki inkilap böylece "devrim" olmaktan çı- karılıp resmen ve alenen "devrim karşıtı" bir anla- ma büründürülüyor. Kenan Evren'in TDK'si, devrim sözcüğünü ise ih- tilal olarak açıklıyor ve ihtilali de "bir devletin siya- sal. sosyal ve iktisadi yapısını veya yönetim düze- nini değiştirmek amacıyla hukuk kurallarına ve ka- nunlara uymaksızın cebir ve kuvvet kullanarak ya- pılan geniş halk hareketi, devrim; kargaşılık, düzen- sizlik, karışıklık" olarak veriyor. Ola ki "Atatürkdevrimleri" derseniz devletin siya- sal, sosyal ve iktisadi yapısını veya yönetim düze- nini cebir ve kuvvetle şeyetmiş" olacaksınız! Hey gidi Türkiye hey... "Susurluk"un kökünün 12 Eylül'e kadar uzandığı söylenir... 12 Eylül uzantısı TDK'den "çete" sözcü- ğüne de yepyeni bir anlam vermesini bekliyoruz! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE ALM/S77/Z Laik ve demokrat bir eğitim beklerken Kırıkkale Anadolu Turizm ve Otelci- lik Meslek Lisesi... Cumhuriyet Bay- ramı'ndan bir gün önce okulda bay- raktöreni yapılıyor... Kürsüye çıkan okul müdürü Zeke- riya Arslan kendisine bir şey soran ol- madığı halde açıklamalarda bulunu- yor: "Ben önce milliyetçiyim, sonra Müs- lümanım. Kimseden korkmuyorum; sizler de milliyetçi olacaksınız." Sonra, yine soran olmadığı halde sö- zü Eşber Yağmurdereli ye getirir: "Bölücü ve vatan hainidir." Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel'e seslenir: "Cumhurbaşkanımızın onu affet- meye çalışması yanlıştır." Sıra kendisindedir; "Beni de isterseniz gidin şikâyet edin. Ben cezamı çekmeye hazırım." Öğrenciler şaşkın dinler müdürü. Bazı öğretmenlerse acı acı gülüm- ser içlerinden: "Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğ- bay'ın bildiği gibi yeni Milli Eğitim Mü- dürü göreve başlayalı üç hafta oldu... Okullarda birden türbanlı hanım öğ- retmenler çoğalmaya başladı. Hem de 'Bizi kimse başörtümüzü çıkarma- ya zorlayamaz. Inancımız uğruna her şeye katlanırız' diyerek. Ba- kalım laik ve demokratik bir ülkeden ve çağdaş eğitim- den yana olan bizler daha ne- lere katlanacağız." PALAS PANDIRAS RP'de kadınlarla öpüşme yasağı kalkmış... "Yakalarsam muck muck" yeniden listebaşı şarkı olacak, desenize! \MüfrtBozacı ÇED KÖŞESt OKTAY EKINCİ Eğirdir'i Bitirecekler... Kentlenn ve çe\Tenın "esenliği" için yetkiler belediyelerde mi kal- sın; yoksa hükümete mi devredil- sin?..Son yıilann sürekli tartışma ko- nusu olan bu soruya Bakanlar Ku- mlu 9 Eylül I997'de "hükümer şeklinde karar verdi. TBMM'ye su- nulan taslak eğer yasalaşırsa, bele- diyelerin "mücavir alanlan" he- men ellerinden alınacak. Yerel imar yetkileri sadece "yerleşme merkez- leriyle" sınırlı kalacak... Hükümetin bu tavrı, özellikle 1985"teki yetki devrinden sonra be- lediyelerin yarattıklan "betonlaş- maya" tepki gösterenleri belkı se- vindirebilir. Ama. öteden beri mer- kezi hükümetlerin de kendilerine ait ımar yetkilenni "aynı duyarsızlık" ıçinde kullandıklannı bilenler. şim- di hakJı bir "kaygı" içindeler. Ömeğin. özellikle "kıyı yağma- sında" beledıyelerin suçu nasıl açık- sa, "valiliklerin" suçu da o kadar açık. Yıllardır. belediye sınırlan dı- şındaki betonlaşma. Bayındırlık ve Turizm Bakanlıklanrıın "temsilci- si" olan valilikler ve il müdürlükle- ri eliyle gerçekleşmedi mi? Antık Pisilis kenti üzerine "oter yaptıran hükümetle. Sultanahmet'teki Bi- zans kalıntılanrun üzerine "kat oto- parkı" yaptıran belediye arasında ne fark var... Demek ki kente ve çevreye duyar- sızlık. genel politikalara egemen olun- ca, yetkiler ister yerelde. isterse mer- kezde olsun, sonuç değışmıyor. So- nucun değışebılmesi için. aynı yet- bağlı yakın yörelenn "Eğirdir Gö- lü'nden sulanması" artık öylesine "gözü kara" birdüzeye ulaşmış ki. son 15 yılda su seviyesi 4 m. 20 cm. aşagıya düşerken. göl alanı bile hız- la küç'ülerek 578 km2"den 480 km2Ve ınmiş.Yine 15 yıl önceki 4.5 milyar rnîiülc'sii'miktarrrifrten az "1 mil- yar m3" azaldığımi5elirten "Eğir- dir Gölü ve Çcvresini Koruma ve Kültürünü Yaşatma Derneği*' yö- neticilen. aslında bir içme suyu kay- nağı olan ve yeterli beslenme olana- ğı bulunmayan bu göle "baraj mu- amelesi" yapan hükümetleri bugü- ne dek ne yaptılarsa durduramadılar... 'Uyurken' öldürülûyor... Benzer şekılde Eğirdir'e bir "rant alanı" muamelesı yapan \e kentin "pitoresk" kimliğinibetonarmeyı- ğınlanyla ortadan kaldıran beledi- yeyi de artık "yargı kararlan" bi- le durduramıyor... 1970'lerde Yeşil Ada'yı kıyıya bağlayan o sözde "turistik yolun"(!) yapılmasıyla başlayan "Bakanlık onayü" apartmanlaşma. 1985 "ın "de- mokratik'^!) Imar Yasasfndan bu yana da "belediye onaylı planlar- İa" hızını yükselterek devam ediyor. Son olarak, Konya Yolu girişin- de ve Imaret Mahallesi nde hem Nâzım Plan ilkelerine hem de kıyı, su ve çevre mevzuatına aykın olarak devrev e sokulan \ ağma planlan An- talya 2. ldare Mahkemesi tarafin- dan 8.07 1997ye "durdurulduğu" halde beledive bunu hâlâ dinlemi- 1970'lerden önce Yeşil Ada Eğirdir'e yolla bağlı değilken, hiç kuşkusuz çok daha mutlu ve güzeldi... (Fotoğraf: Cumhuriyet arşhi) kilerin; "bilimsel ve toplum yara- nna bir demokratik denetim ko- şuluyla yerel yönetimlerde olma- sı" gerektiği ıse bu ülkeyi yöneten- lerin hâlâ göremedikleri çağdaş bir uygarlıkkuralı... 'Gözü kara' sulama Işte. böylesi bir "denetimsiz yet- ki hırsı" ıçinde süregelen uygulama- larla çevre ve kültür değerlerini hız- la yitiren "cennet" yörelerimizden biri de Eğirdir... Yaşam kaynakla- nnın zenginliğinden ötürü antik çağ- lardan bu yana insanlarla kucaklaşan Eğirdir, belki de tarihin en acımasız "ya|ma ve tahribat dönemini" ya- şıyor. Bu "yok oluş" sürecınde, özel- likle Eğirdir Gölü'nüneredeyse "bi- tirecek" olan sulama projeleri "mer- kezi yönetim'' eliyle gerçekleşır- ken, Eğirdır gıbi eşsiz bir göl kena- n yerleşmesinm sıradan bir "beton kente" dönüşmesi de "yerel yöne- timin" hukuk dışı imar uygulama- lanyla sürüyor... Örnegin. aralannda Cumhurbaş- kanı Demirel'in köyü olan Islam- köy'ün de bulundugu Isparta'ya yor. Bilirkişi raporu ve >argı karann- dakı: "İçme suyu havzasında bu inşaatlar yapılamaz": "Plandaki yeşil alanlar yok edilemez"1 : "Je- olojik sakınca vardır" . şeklinde- ki uyan ve saptamalar ise sanki "su- ya yazılan yazı" gibi buharlaşıp uçuyor... Bu davada beledive kendi- sini savunurken; "davacı Onder Er- duran Eğirdir'e sadece yaz tatilin- de geliyor. hemşerimiz değildir" demiş. Yani bir anlamda: "Hemşe- rilerimiz yağmadan yanalar" de- meye getırmiş... Mahkemenm böy- lesi bir savunmayı da reddetmiş ol- ması. aslında sadece çe\Te açısından değil. "demokrasi bilinci" açısın- dan da tarihsel bir değer taşıyor. Tunzm broşürlerinde "uyuyan güzel" olarak tanımlanan Eğirdir, "gözünü rant büriimüş" çevrele- rin sözde hemşerilik adma kullan- dıklan yerel imar yetkilenyle "uy- kudayken" öldürülmek üzere. Bu cinayetleri durdurabilmek ıse "de- mokrasinin talan özgürlüğü olma- dığını" yasalara yansıtmakla müm- kün olabilecek... Ama, acaba hangı hükümet bunu yapacak?.. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ KtM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKM 2 Kasım DIRILTfLEN AOAMf. 3*'7E BU6ÜM, MOSKOVA 'OA, ÖLÖ 8f& AMM, K/SA sü&e /Ç/AT toe OCJSA, piefır/tMifii. soı/yer nP İLGIULEgi BÖyLE 8f£Ç£YİIV /UC K£Z SAŞAI&LCH- SlA/f AÇ/Kl/IMtşn. *KAAJ MAAUJ A40&CEZ £NS- TİnJSÜ "A/C£~, £>AAS4 ÖA/C£ f//>yW1MİA& Ü2£- ÜÇ £H£T/7İ/ye iSOUifU OlAAİKO, f ÖLÜNÜN DAMARLA&tHA SAS/A/Ç VE KAMfMf HABEK£TL£MPİRAAİŞTİ NEFES AIMAYA VE YAÇAK* BBUerİLEKİ 6ĞS- TEISMEYE BAŞlAMIŞTt- ANCAK. SU OtAY İKİ PAKİKA SÜIZMÛÇ,ADAM YENiDEN ÖİMÜfTÜ GÖRÜŞ DENİZ KAVUKÇUOGLU Bir Eşber Yetmez, On Eşber Daha!.. "Scheisse in der Lampenchale macht gedaempf- tes Licht ım Saale" Türkçeye, "Avizeye kaka sürer- sen, odaya kokulu ışık saçılırt" şeklinde çevrilebile- cek Almanca bir tekerleme. Ben bu tekerlemeyı ilk kez 198O'lı yıllarda Bonn'da, Maritim Oteli'nin lobi- sinde yaşlı bir Alman dıplomattan duymuştum. Bir süre Türkiye'de de görev yapmış bu deneyimli dip- lomat özür dileyerek bu tekerleme ile ne anlatmak istediğini açıklamaya çalışırken içerideki büyük sa- londazamanın Devlet Başkanı Kenan Evren kendi- sini dınleyenlere "12 Eylül'ün faziletlerini" anlatıyor- du. Alman diplomat ve daha birkaç kışi anlatıianla- ra "tahammür edememiş, kendilerini dışarı atmış- lardı. Aralannda tartışıyorlar. Türkiye'nin "işlediğiha- talardan dönmesinibilemediğı sürece" Avrupa'da işi- nin çok zor olacağı sonucunda birleşiyorlardı. O yıllarda DışişlenBakanlığfnındirektifiylekonso- losluklannöncülüğündekurulan "!obıdernekleri" de Avrupa'nın dört biryanında aynen Kenan Evren gibi "12 Eylül'ün faziletlerini" savunuyordu. Türkiye'de 650 bin insanın gözaltına alındığı. on bınlerce insa- nın işkencelerden geçip yargılandığı. 49 idam ceza- sının uygulandığı, özgürlüklenn ve ınsan haklarının ayaklar altına alındığı, hukukun yok edildiği bir dö- nemin savunulması Türkıye'ye hiçbir şey kazandır- madı. Türkiye inandırıcılığını tümüyle yitirdı. Daha sonra işbaşına gelen "sivil" hükümetler de o döne- me ilişkin köklü eleştiriler getıımediler. Birkaç politi- kacının siyaset yasağı kaldırıhnca dünyaya. "Işte ar- tık demokrasigeldi!" mesajı verilmeye başlandı. Cum- huriyet tarihimizin en karanlık dönemi "sivil politika- cılar" tarafından meşrulaştırıldı. Toplumumuza bir 'deli elbisesi" gibi zorla giydirilen Evren anayasası bü- yük bir özenle korundu. Batı'ya "göstermelik" olarak yapılan kısıtlı anayasa değışıkliklerıne ılışkin "Uyum Yasalan" kasıtlı olarak çıkartılmadı. Şimdi polıtikacılarımız Avrupa Birliği Dışışleri Ba- kanlan'nın son Lüksemburg zırvesınde "Türkiye'nin aleyhine" aldıkları kararı hep birlıkte yadırgıyorlar. "Bizi anlamadıklan" için hayıflanıyorlar! Batılılar bizi anlayabılirler mi? Bizler, örneğin Sa- yın Cumhurbaşkanımızın, kendisini daha dün süngü zoruyla ıktidardan indırip Zincirbozan'a gönderen Kenan Evren ile aynı masada yemek yemesıni anla- yabilıyor muyuz? Hiçbir Batı ülkesinde parlamenter- demokratik yoldan seçılmiş "sivil" bir başbakan bir darbe liderı ile aynı zıyafet masasını paylaşabilir mi? Sayın Mesut Yılmaz paylaşıyor. Batı'da olmayan şeylerTürkiye'de oluyor. Bızden başka hiç kimsenin kavrayamayacağı "özgün demokrasimız"öe politi- kacılanmız bu tür "birlik beraberiik mesa/lan" vermek isterlerken, bütünleşmek ıstediklerı dünyadan doğal olarak uzaklaşıyorlar. Çünkü evrensel demokrasi bu tür "oryantal" ince- likleri kaldırmıyor. Çağdaş demokrasi, kararlılık ve tutarlılık gerektiriyor. Kazanılan herfutbol maçı son- rası "ayakseslerimizi" duymasını haykırdığımz Avru- pa toplumları, içlerinden birkaçının "demokrasi"üen verdikleri ödünün bedelini bundan 50 yıl önce 50 milyon insanın canıyla ödediler. Bu nedenle "demok- rasi" karşısında bizlerin anlayışını zorlayacak ölçüde duyartı davranıyorlar. Polrtikacılarımız Batı'ya yıllardır "demokrasi ve in- san haklan" sözü veriyor. Bu sözü Batılılar istediği için değil, kendileri onlarla bütünleşmek istedikleri ve bu- nun baş koşulu da "demokratikleşme ve insan hak- lan" olduğu için veriyorlar. Fakat Avrupa Parlamen- tosu, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kuruluşlar ne zaman Türkiye ile ilgili bir karar alacak olsa poli- tikacılanmız, yargımız derhal harekete geçıyor: Tur- gut Özal "komşulanmızın ümüğünü sıkıyor"; Tansu Çiller "Avrupa'ya ezan taşıyor"; DEP'lileh yaka paça Meclis'ten atıyoriar; Yaşar Kemal'e "beş yıl düşün- ce yasağı" koyuyorlar. "Banş için birmilyon imza" kam- panyasının öncüsü Eşber Yağmurdereli'yi, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Zırvesi'nden bir hafta önce zindana tıkıyorlar. Sonra hep birlikte "Bizianlamayan Avrupalılan" kı- nıyorlari Ama aynı zamanda 12 Eylül 1980'den bu ya- na Batılılar Türkiye'ye yönelik neyi eleştirmişlerse, tümüne sahip çıkıyor, savunuyorlar! Alman tekerlemesinde olduğu gibi, "Avizeye kaka sürdükçe, odayı koku sanyor", fakat avızeyı temizle- mek kimsenin işine gelmiyor. Bunun için de bırakın pisliği temizlemeyi, ANAP'lı "liberaller(!)" gibi Eşber Yağmurdereli'nın tutuklanmasını "makul" göstere- bilmek için şeytana pabucunu ters giydirecek gerek- çelerüretiyorlar. Kendilerini akıllı, Avrupalılan aptal sa- nıyorlar. Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin duru- munun ele alınacağı iki önemli toplantı daha var. Ba- kalım daha neleretanıkolacağız? insanın ıçinden. "Bir Eşber yetmez, on Eşber daha!" diye haykırmak ge- liyor. B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDA.N SAĞA: 1/ Konya'nın Beyşehir ilçe- sinde, Anadolu Selçuklu döne- minden kalma " ünlü saray. 2/ 4 Dağkeçısı... "- --Serezli":Ka- dın tiyatro oyuncumuz. 3/ Temel, esas... Eklembacakh- lann ve kabuk- lulann örtene- ğini oluşturan organık madde. 4/ tlaç... lsviç- re'ye özgü. ağaç kütük- lerinden yapılma dağ evi. 5/ Yurdumuzda ku- 3 rulmuş yirmi bir Köv 4 Enstitüsü'nden biri. 6/ Edremit Körfez kıyısın- da tunstik bir yer... Bir baglaç. II Potasyum bi- leşiklerine verilen ge- 8 nelad...Bağ, bahçe,bos- 9 tan gibi yerlerin çevre- sine çalı. kamış, agaç dalı gibi şeylerle çekilen duvar. 8/ Alev... Yapılarda çeşitli arriaçlarla kullanılan dar. uzun ke- reste. 9/ îstabul'un Sultanahmet semtınde, Bizans döne- minde kalma ünlü sarnıç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kısa kepenek... Eşıt bölüm. 2/ Cnsüzle biten bir söz- cüğün. ünlüyle başlayan bir sözcüğe bağlanarak okun- ması... tspanyollann sevınç sözü. 3/ Ülkemız sularında yaşayan ve şip de denılen mersinbalığı türü... Gecikme. 4/ Bir renk... Ciltçılikte, kitap yapraklannı düzgün tut- maya yarayan ince öriilmüş şerit. 5/ Eski Türk e\ lerınde çapraz çubuklarla yapılan pencere siperi. 6/ Benzenden türeyen ve boya sanayisinde kullanılan zehırli bir mad- de... Bırnota. IIBirbölgedeyetişenbitkılerin tümü... Er- zurum'un bir ilçesi. 8/ tsyankâr... Alan Parker'ın bir fil- mi. 9/ Judo ve karatedeki en üst derecelere venlen ad... Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear