18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 KASIM 1997 SALI • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 15 Istanbul Edirne K 12 Sınop 7 Samsun 12 Adana 21 Y 12 Kocaeli Y 10 Trabzon PB 15 Çanakkale Y 13 Gıresun PB 14 Izmir Y 16 Ankara 13 Manısa Y 13 Eskişehır Aydın Y 12 Konya Denizü 12 Sıvas Zonguldak Y 11 Antalya 11 15 20 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardın Siırt Hakkâri Van Y Y Y Y Y PB PB 19 15 15 14 14 12 11 PB 12 Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu'nun doğusu dışında, tüm yurt yağışlı ge- çecek. Yağışlar yağmur ve sağa- nak, Trakya'da yük- seklerde karta kan- şık yağmur şeklın- de olacak. Hava sı- caklığı azalacak. Oslo HeJsınki Stockholm Londra Amsterdam Bruksel Pans Bonn K K K Y PB PB PB PB 1 0 2 13 8 8 12 7 Münıh PB 7 Milano Bertın Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina PB Y Y Y Y Y PB Y 4 6 11 6 8 4 14 16 PB 14 ASYA Moskova Aşkabat Almatı Taşkent Bakü Bişkek Tiflis Kahire K PB Y Y PB Y PB PB 3 16 4 7 14 11 12 23 Şam 20 Parçalı bulutlu , Bulutlu k Çok bulutlu p Yağmuriu Kariı , Gök gürültûlu • m G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK H Baştarafi 1. Sayfada Ama; akla takılan soru, bu genel kavramlaria yar- gılarla ilgili değil. Refah'lılar, partinin kapatılmaya- cağını söylerken acaba neye güvenerek sadece bu iki kavramı yineleyip duruyoriar. Acaba niçin, RP'nin kapatılamayacağını kimi de- lil ve belgelere dayanarak savunmuyoriar? Neden, neden, neden? Başkalarını bilmiyoaım a- ma, aklıma takılan bu soruya yanıt bulmakta güç- lük çekiyorum. Bir kanser afeti gibi yönetim kadrolannı sanp sar- malamış eşleri türbanlı ya da toplu nitetemeyle kök- tendincilığe prim veren devlette yükselmiş kimi in- sanlar hâlâ içimizde. Tabii, RP'lilerin yüzeysel telaşlannın ardındaki gü- lümseyen yüz ifadeleriylesürekli "Türkiye'de hukuk ve hâkimler var" irdelemelerine, ülkedeki oluşma- lan, gelişmeleri bilen insanlar, anlam vermemezlik edemjyor. Recep Tayyip Erdoğan aynı türküleri söyledik- ten sonra Takkeli Erbakan gibi "Biliniz ki bizi kes- mekle budamakla bıtıremezsiniz. Budadıkça biz büyüyeceğiz" diyor. Oysa, yeni bir partiyi, kapatıl- maya yeglemedikleri açık seçik ortada. RP'lilerin bir derdi, adını duydukça ürperdikleri Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ise öteki işim, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Öz- den... Başsavcı Savaş, sözünü esirgemeden RP'nin kapatılmasındaki yararları açıkça söylüyor. Bir ör- nek veriyor: HEP'in nasıl kurulduğunu anımsatıyor. Kapatılınca DEP'in ortaya çıktığını. Ondan da -da- ha ılımlı- HADEP'in var olduğunu anlatıyor ve "Ya- ni kapatmalann faydası oluyor diyorsunuz" soru- suna verdiği yanıtla, "Bu yaşanarak görülüyor" so- nucuna vanyor. Mesut Yılmaz, hükümeti kurduğundan beri, ör- neğin Susuriuk sorununda "yargıya gereken 'yar- dımı' yapacaklannı" söylüyor. Ama, nedense Cum- huriyet Başsavcısı'na "yardımcı olacak birhareke- ti" görülmedi, görülmüyor. Ama ne çare Başsavcı'ya ya da Anayasa Mahkemesi'ne -el- bette sorduklarında- REFAHYOL'un devlet kadro- lannı gericilerden, irticayı baş hedef sayanlardan kaç kişiyle doldurduğunu toparlayıp bildiremez miydi? Yasalann hükümetin böyle bir görevi üstlenme- sini engelledığı varsayılıyorsa, medya kanalıyla böyle bir hizmette bulunamaz mıydı? Iş niyet edil- sin. Yollar çok, olanaklar bol! Dönüp dolaşıp bir başka konuda aynı kapıyı ça- lıyoruz: Başbakan Yılmaz, parttdeki yöneticilere diyor ki: •'Çmrhâtööhdaki iöo'r&for kam'üyhVfta yaftstyan- dan daha büyük. Dokunulmazlıklann kaldınlması halinde Çiller, zaten kendi kendini bitirecek. O da bu dunımun farkında. Çiller'i (Şaibe Hamm'ı) yar- gı önünde mahkûm etmeye çalışalım." Bu anlatıma göre; Şaibe Hanım'dan kurtulmamı- zjn püf noktası dokunulmazlık. Bu haftanın başta gelen konulanndan biri de dokunulmazlık! Kapsamı daraltılacak. Acaba? Henüz, devlet ıda- resi aleyhine işlenen zimmet, irtikap, ihtilas, rüşvet suçlan, mal aleyhine işlenen suçlar, inancı kötüye kullanma gibi anayasanın 83. maddesindeki kimi suçlarda dokunulmazlık zırhının kalkıp kalkmaya- cağı belli değil. Oylama gizli. Şaibe, sınırlamaya yanlı görünen nutuklar atıyor ama, maddenın gizli oya sunulaca- ğını da biliyor. Kim bilecek hangi partinin ya da mil- letvekilinin "kapalı bölümde" hangi oyu kullandığı- nı. Bu çabalara karşın, Şaibe'yi yargı önünde mahkûm edebilecek miyiz? Şaibe'den nasıl kurtu- lacağımız meçhul! Başbakan Yılmaz, REFAHYOL'la üstümüze çö- ken irtica teröründen sonra kurduğu 55. hükümet- le "esenliğe çıkacağımızı" vaat etti. Hâlâ da bu sa- vında direniyor. Ne çare; gelişmeler Yılmaz'ın bu savını doğrula- mıyor. Yılmaz hükümeti, partak vaatlerinde somut so- nuçlar çizen bir grafik göstermiyor. Bu durgunluk, ama bol vaatlerte sonuç verme- yen "gidişat" umutsuzluğu artınyor. Ha, bir de şu gerçek önümüzde: Dünya enflas- yon tablosunda Türkiye, ikinci! Bu tablo Başbakan'ı üzüyoımuş. Ya halkı? Hükümette Irak zirvesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Irak ıle ABD ara- sındaki bunalımın sıcak bir çatışmaya dönüşme olasılı- ğından kaygı duyan Türkiye. taraflan "saldnleştirmeye" yönelık diplomatik gırişim- lerini arttırdı. Cumhurbaşkanı Süley- man DemirH ve Dışişleri Ba- kanı İsmail Cem, ABD Kongresi Dış tlişkıleri Ko- misyonu üyesi Gordon Smiöı'le yaptıklan görüşme- lerde, "Irak'a yönelik her- hangt bir saJdınnın bölgede- kidengeieriolumsuz etkfleye- ceğini ve sorunun banşçı yöntemlerteçözülmesigerek- tiğj" mesajını \erdiler. Dışiş- leri Bakanlığı'na çağnlan I- rak'ın Türkiye Büyükelçili- ği Maslahatgüzan Saad Al- Samarrai'ye de Bağdat yö- netiminin BM kararlanna uyarak bunalımı tırmandır- maması telkininde bulunul- du. Irak"ın kitle imha silahla- nnın ortadan kaldınlması ve yenilerinin üretilmemesı için denetimlerde bulunan BM Özel Komisyonu'nun çalış- malannı engellemesi ve ABD'li üyelen sınır dışi et- mesiyle artan gerginlik, Tür- kiye'nin de diplomatik giri- şimlerini arttırmasına neden oldu. Demirelve Cem, dün ABD Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Smith ile bir araya gelerek bunalımın banşçı yöntemlerle çözül- mesi gerektiği mesajını ver- diler. Cem. önceki günlerde ABD Dışişleri Bakanı Ma- deleine Albright'a bir mek- tup göndererek, ABD'nin Türkıye'ye uyguladığı teks- til kotalannın kaldınlmasını ıstedi. Başbakan Mesut Yıl- maz. Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Dışişleri Bakanı Cem, bunalımla ilgi- li olarak Türkiye'ninalacagı önlemleri görüşmek üzere dön zirve düzenlediler. Yıl- maz, Ecevit, Karadayı ve Cem, dün Başbakanlık'ta bir araya gelerek Irak-ABD bu- nalımının Türkiye'ye etkile- rinı ve alınması gereken ön- lemleri görüştüler. Yılmaz, göriişmenin ardından yaptı- ğı açıklamada, ABD'den In- cirlik Cssü'nün kullanılma- sına yönelik bir istem gelme- diğıni yineledi. Cem de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yap- tığı konuşmada, Irak'taki du- rumu çok tehlikeli olarak ni- teleyerek "Türkiye, Körfez Savaşı'nın faturasını büyük ödedL Belki Kuveyt'ten bfle çoködedi" diye konuştu. 'Hepsi aynı çetenin işi'• Baştarafi 1. Sayfada talepte bulunulmasına karar veril- dığini bildirdi. Duruşmayı izlemek üzere tstan- bul'dan hareket eden 7 otobüs do- lusu mağdur ve yakınlan ile avukat- lann yolu Samsun'un Kavak ilçe- sinden itibaren defalarca kesildi. Sabahın erken saatlerinde Trab- zon'un Akçaabat ilçesine ulaşan konvoy, kimlik tespiti ve genel bil- gi toplama gerekçesiyle durdurul- du. Bu sırada ülkücü bir grupla kon- voydakiler arasında tartışmalar ya- şandı. Konvoy daha sonra kent gi- rişindeki Trabzon Trafık Bölge Müdürlüğüönüne getirildi. Konvoy burada da polis tarafindan yaklaşık 3 saat bekletildi. Davul zurna eşli- ğinde halay ceken ve slogan atarak ölenlerin fotograflannı taşıyan grupla güvenlik güçleri arasında tartışmalar çıkö. Sabahın erken sa- atlerinden itibaren ise Trabzon Ad- liyesi önünde olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Tutuklu olarak yargılanan 5 sanık, saat 07.45 'te ad- liyeye getirildi. Saat 09.00'da baş- laması gereken duruşma saat 10.00'a ertelendi. Mûdahiller ve avukatlann mahkeme salonuna ula- şamamasına karşın duruşmaya baş- landı. Duruşmada sanıklan üç avu- kat savunurken müdahil avukat ola- rak Ankara'dan gelen 5 avukat du- ruşmaya girdi. Müdahil avukatlar, davaya Ankara'dan katıldıklannı, ancak müvekkilleri ve müdahil avukatlann çok büyük bir kısmırun güvenlik güçleri tarafindan dışan- da tutulduğunu, bu nedenle mahke- me salonunu terk etmek zorunda kalacaklannı bildirdiler. Avukatlar adına açıklama yapan Ankara ÇHD Başkanı Kâzun Genç, durumu başsavcıya ileterek avukatlar ve müdahillerin getiril- mesi için gerekli talımatı vermesi- ni istediklerini söyledi. purusmajievam ederken ancak saâ'n?. ı yte ,'çok s'ıkı guvenlîfc ön- lemleri altında adliyeye getirilen mağdur yakınlan, burada da sıkı bir aramadan geçirildiler. Bu sırada ba- zı mağdur yakınlanyla polis arasın- da tartışmalar ve yumruklaşmalar oldu. Olaym ilk anında iki kişi gö- zaltma alındı. Bu sırada konvoyda- kiler "Analann öfkesi katiUeri boğa- Gazi ola> lanyla ilgili davaya çok sayıda avukat da ilgi gösterdi. cak", "Adalet istiyoruz", "Gazi'nin hesabısorulacak'' şeklinde slogan- lar attılar. Bir ara ülkücülerden oluştuğu belirtilen küçük bir grup, konvoydakilere sözlü sataşmada bulundu. fki grup arasındaki söz düellosu büyümeden önlendi ve ül- kücü grup bölgeden uzaklaştınldı. Daha sonra şikâyetçiler. mağdur yakınlanndan bir kısmı ve avukat- lar duruşmaya katıldılar. Duruşma- yı CHP Istanbul Milletvekili Meb- met Sevigen ile Izmir Milletvekili Sabri Ergül, tstanbul Barosu Baş- kanı avukat YüceJ Savman, yönetim kurulu üyesi avukat Burçin Aybay, Insan Haklan Derneği Trabzon Şu- be Başkanı Sinan Kutay ve bazı kit- le örgütü temsilcileri ile siyasi par- ti temsilcileri de izledi. Sev igen ve Ergül. davalann mey- dana geldiği yerde görülmesi ge- rektiğini, çünkü maddı delillenn ve tanıkJann orada olduğunu söyledi- ler. Mıllenekillen. "Başbakan'm tehdit altında olduğunu söylediği bir yerdevatandaş ne vapmalıdır? Baş- bakan kendini acz içinde gösterdik- çe çetelergüç almaktadır. Susuriuk, Gazi ve İrfan Agdaş o*a>ı hcpsi «y?-" nı çetenin işidir'* diye konuştular. Savman da lstanbul'da görülme- si gereken bir davanın yıllardır baş- ka yerlere sürülmesinin olayın bo- yutlannı ortaya koyduğunu söyledi. Mağdur yakmlannın duruşmaya gelmelerinin engellenmesınin ka- bul edilemeyeceğıni söyleyen Say- man, Adalet Bakanlığı'nın mahke- menin bu talebini reddetmesini çok yanlış ve haksız bir karar olarak ni- telendirdi. İddialara ret Dursun Kaya Güleç başkanlığın- da yürütülen davaya tutukJu sanık- lardan Adem AlbayTak, Mehmet Gündoğan, Hasan Yavuz, Hayrul- lah Şişman ve Metin Çakmaz'la, tutuksuz olarak yargılanan 10 sa- nık katıldı. Sanık avukatlannın is- temi üzerine, duruşma salonuna te- levizyon kameralan ile fotoğraf makineleri alınmadı. Duruşmada kimlik tespiti ve sanıklann sorgula- ması yapıldı. Suçlamalann odağın- da yer alan Adem Alba>Tak. kahve- lerin taranmasından yanm saat son- ra Gaziosmanpaşa Karakolu'na git- tiğini, burada üstleri tarafindan ken- disine karakolun ön ve arka tarafı- nın güvenliğinin sağlanması emri- nin verildiğini bildirdi. Gaziosman- paşa Emniyet Müdürlügü Araştır- ma Büro Amirliği'nde sicil memu- ru olarak görevli olduğunu belirten Albayrak, karakolun çevrildiğini, lltı 3iMflMVjk"f9nlü saldınlann yapıldığmı, molotofkokteyllerinin atıldığını, bazı kişilerin de karakol içine girerek silah dolaplannı aç- mak istediğini öne sürdü. Albay- rak, Savcı Muhittin Aratanın da yanlannda olduğunu. kahvelere otopsi için gidemediğini, savcının güvenliğinı sağlamak için gizledik- lerini bildirdi. Durumun çok kritik olması nedeniyle polisin havaya ateş açtığını belirten Albayrak, po- lis panzerlerinin maçta olmasmdan dolayı sonradan olay yerine geldi- ğini, kendisinin iki panzer gördügü- nü söyledi. Bir gün sonra olay ye- rine askerlerin geldiğini, gösterici- lerin önce "En büyük asker bizim asker" diye bağınp sonra "Asker Srvas'ta neredeydin'' diye sertleş- meye başladığını belirten .AJba>Tak, askerin geri çekilmek zorunda kal- dığını, olaylar sırasmda karşılıklı ateş açıldıgını anlattı. Albayıak. gü- venlik kordonu nedeniyle olaylara uzak olduğunu, ateş etmediğini, uzun namlulu silah taşımadığım söyledi ve "Ateş etseydim ettim der- dim" diye konuştu. Müdahil avukatlann istemi üze- rine mahkeme başkanı, sanığa, IHD tarafindan saptanan 10 fotografı gösterdi ve bu fotoğraflardaki be- yaz kot takımlı kişinin kendisi olup olmadığını sordu. Albayrak kendi- sinin olmadığını söyledi, ancak ba- zı fotograflarda bulunan Mehmet Gündoğan ı tanıdı. Müdahil avu- katlann yenı iki fotoğrafi kanıt ola- rak mahkemeye sunması üzerine sanık polis memuru, yüzü görünen ve elinde uzun namlulu silah olan kişinin kendisi olmadığını söyledi. Albayrak, kendisinin sürekli olarak yasadışı örgütler tarafindan tehdit edildiğini söyledi. Sanıklardan'Mehmet Gündoğan da olaylar sırasında hiç silah kullan- madığını, eline de uzun namlulu si- lah almadığını öne sürdü. 12 Mart gecesi izinli olduğunu belirten Gündoğan, 13 Mart günü göreve geldiğini, o sırada askerin olay ye- rinde olduğunu, kalabalığın arasın- da Zülfü Livaneli ve Salman Ka- ya'yı gördüğünü söyledi. Askenn öne geçtiğini, polis barikatınm ar- kada kaldığını.belirten Mehmet Gündoğan, Adem Albayrak'ın ifa- delerifl! doğruladı. Mahkeme heye- tı duruşmanın sonunda sanıklann tutukluluk hallerinin devamına ka- rar verirken dava 15 Aralık tarihi- ne ertelendi. Duruşmayı izlemek üzere Trabzon'a gelen DervişGök- tepe, Sıvas'ta işlediğı bir trafik su- çundan önce gözaltma alındı, da- ha sonra serbest bırakıldı. Mısır'da şeriatçı katliaııı: 67 ölü Askerler, Sİvİfleri I Baştarafi 1. Sayfada kuşatan güvenlik güçlen ıle bir süre karşı- lıklı çatıştılar. Saldında 85 kişi yaralanırken Mısır po- lisi tarafindan yapılan açıklamada, 6 saldır- gan ve ile 4 Mısırlının da ölenler arasında yer aldığı bildirildi. Saldırganlann, olay sı- rasında otomatik tüfek, kimi zaman da han- çer kullandıklan belirtildi. Luksor'daki Isis seyahat acentesi sözcü- sü. silahlı saldırganlann tapmağın içine gir- meye hazırlanan turistlere rasgele ateş ettik- lerini söyledi. Isis'e ait otobüsün şoförünü yaraladıktan sonra boş aracı ele geçiren sal- dırganlann 150 metre ileride polis tarafin- dan durdurulduklannı belirten sözcü, saldır- ganlann bir süre poh'sle karşılıkh çatıştık- tan sonra öldürüldükleri kaydetti. Ülkeye şeriat düzeni getirmek isteyen ve 1992 yılında bu amaçla hükümet aleyhine kampanya başlatan şeriatçı militanlar, za- man zaman turist otobüslerini hedef alıyor- lar. Radikal Islamcılann 1992 yılından be- ri gerçekleştirdikleri saldınlarda bugüne ka- dar 1300'den fazla kişinin öldüğü belirtili- yor. Ölenlerin arasında 100 kadar da Batılı turist bulunuyor. Militan tslamcılar, 18 Eylül'de başkent Kahire'de bir turist otobüsüne saldın düzen- lemiş,9'uAlman 10 kişinin ölümüne yol aç- mışlardı. 1996 yılı Nisan ayında da, Gize piramitlen yakınında tekrar saldın düzenle- yen radikal Islamcılar, 18 Yunanlı turistin ölümüne yol açmışlardı. Bu arada, Fransa, Norveç ve Almanya'da- ki yabancı seyahat acentalan Mısır turlan- nı iptal ettiler. İptaller üzerine Mısır Turizm Bakanı Memduh El-Balt'agi, Mısır'ın turis- ler açısmdan öteki ülkeler kadar güvenli ol- duğu açıklamasmı yaptı. Almanya, Rusya- Fransa saldınyı "Kabul edilemez bir terör eylemi" olarak nitelediler. Erdoğan 'dan usulsüz ihaleleritinıfi İstanbul Haber Servisi - RP'li Istanbul Bü- yükşehir Belediyesi yönetimi, Devlet Ihale Ya- sası'na aykın bir şekilde, RP'ye yakmlığı ilebi- linen şirkete trilyonluk iş verdiğtni itiraf etti. Büyükşehir Belediyesi, birprotokoBe belediye- nin yan şirketi olan lSTAÇ'a devredilen yakla- şık 2.5 trUyonlukçöp işinin "emekağuiıktı" kı- sımlannın özel kuruluşlara ihale edildiğini be- lirtti. îstanbul Büyükşehir Belediyesi, "Ento- ğan'a usulsüz ihale suçlaması'' başlıklı haberi- mizle ilgili bir açıklama yaptı. Haberin tümüy- le asılsız ve iftira olduğu belirtilen açıklamada, 'çöp transfer istasytmlannın işlealmesi ve cöp- ferin depolama alanlarma taşuunas' işinin bir protokolle lSTAÇ'a devredildigi, ancak işin e- mek ağırhklı kısımlannın özel kunıluşlara iha- le edildıği belirtüdi. 2886 sayılı ihale Yasası'nın 71. maddesi uyannca belediyenin yan kurulu- şuna protokolle devredilen işin. aynı yasa ge- reğince - Bizzat o kuruluşlar tarafindan üreoi- mesi veyapılması zönınludur"denilmesine kar- şın yasa hükmü hiçe sayildı. Söz konusu işin yasal olmadığını, belediye- nin kendi bürokratlan dahi kabul ediyor. Istan- bul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Ge- lişn'rme Daire Başkanlığı Işletmeler Müdürlü- ğü'nden Denetim ve Protokol Müdür Yardım- cısı Yasemin Karakaya'nıa, 24 Eylül 1997 ta- rihli uyan yazısında. işin özel kuruluşlara ve- rilmesinin yasal olmadığına dikkat çekiliyor. Universitede I Baştarafi 1. Sayfada "Katil polis ünrvcrsiteden defol" sloganlan atarak, polisin üniversi- teden çıkmasını, arkadaşlannın da serbest bırakılmasını istedıler. Gi- riş-çıkışın polis tarafindan engel- lenmesi üzerine forum düzenleyen öğrenciler de bir süre dışan çıka- madı. Bunun üzerine Fen-Edebi- yat Fakültesı Dekanı Prof. Süha Güney. kapıya gelerek öğrencile- rin dışan çıkmasını sağladı. Daha sonra öğrenciler, üniversiteden çı- karakdağıldı. Bu arada kavga suasında ülkü- cüler tarafindan kendilerine bıçak çekildiğini öne süren 2 öğrenci, şi- kâyette bulunmak üzere Eminönü Emniyet Amirliği'ne başvurdu. K. Irak'ta • Baştarafi 1. Sayfada esir alındığını bildirdi. Celal Talabani liderligindeki IKYB'ye bağlı radyo ise 1KDP peşmergelerinin birçok bölgeyi ele geçirdiğini doğruladı. Bat- man'ın Hasankeyf ilçesine bağlı Sulucak Köyü'nde maym tarama- sı yapan köy koruculan PKK'li- lerin saldınsına uğradı. Olayda Mehmet Cuci ile İsmail Kavak ad- lı korucular şehit oldu. Elazığ'ın Ancak ilçesine bağlı Erbağ Kö- yü'ne baskın düzenlemek isteyen teröristlerle köy koruculan ara- sında çıkan çatışmada da Hüseyin Yılmaz adlı konıcu şehit oldu. • Baştarafi 1. Sayfada bugünkre gelindi. 1994'te Genelkurmay yeni bir kon- sept oluşturdu ve 95'te sınır ötesi ikinci büyük harekât gerçekleştirildi. Bu arada P- KK ulusiararası alanda po- litik faalhetlerini yoğunlaş- ürdı ve sınıra yakın üsler kurdu. 1997 yıhna gelindi- ğinde PKK, TSK'ye karşı başan elde edemeyceğini anladı. Riski az,sansasyonal eyiemlere ağırlık verdi ve Iran, Suriyc, Yunanistan, Güney Kıbns Rum kesimi gibi destekçisi de\ leüeıie iş- büüğini yoğunlaşbnb. .An- cak TSK'nin operasyonlan sonucu PKK'nin komuta kontrol ve organizasyon ya- pısı bozuldu. Şu anda PKK Kuzey Irak'ın güneyine anl- tıuş durumda. Bölgede inisi- yatif TSK">e geçti. Kö>1er- deld sosyal ve eğitsel uygula- malar da dahil olmak üzere TSK tüm olanaklannı orta- ya koydu. Şimdiki bu za- man, devletin tüm kurunı ve kuruluşlanyla topyekûn mücadekye kanlması gerek- li sosyal ve ekonomik tedbir- lerin alınması zamamdır. Yanı sıra PKK'nin yurtdışi faaliyetlerine karşı da mü- cadelc yapılmasınm zama- Askerlerin verdiği mesaj çok açık. Daha önce olduğu gibi PKK'nin tasfiye aşa- masına gelindiğini söylüyor ve artık bundan sonrasmda sivil otoritenin ağırlığını koymasını istiyorlar Bir örnek vennek gere- kirse Şımak'ın ilçesi Güçlü- konak'la karayolu bağlantı- smın olmadığı söyleniyor. Güçlükonak'takıler Eruh"a gidebiliyor ancak. Dozer \ar, fakat operatör olmadı- ğı için çalıştınlamıyor. Öğ- retmen yok, doktor yok. su- bay ve astsubaylar köylerde eğitim ve sağlık hizmetleri- ni üstleniyor. Askerler özellikle bayın- dırlık, ulaştırma, sağlık ve milli eğitim bakanlıklanmn acilen bölgede varlıklannı hissettirmesini bekliyor. Yi- ne askerlerin verdiği bilgiye göre kadınlar ağırlıkl'. ol- mak üzere örgüt üyeleri si- lahlanyla birlikte yoğun bir şekilde teslim oluyor. Orgü- te katılım en alt düzeye in- miş durumda ve katılımla- nn para karşılığı Kuzey I- rak'a doğru olduğu belirti- liyor. Van'dan sonra ikinci du- rak Hakkâri 'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Kö- yü. Kobralann eşliğınde Si- korsky helikopterleriyle gi- diliyor Dağlıca'ya. 98 han- de 819 nüfus var. 96 kışi köy korucusu. Bir de lç Güven- lik Piyade Taburu. 800 as- ker. Köy, adına uygun ko- numda. Bir yanı Cilodağla- n, bir yanı İkiyaka dağlan, bir yanı Karadağ. Irak sını- nna 1.5 kilometre. Sınınn öte yanında PKK'nin eski bir kampı. Şetünüz. Ancak artık güvenlik sağlanmış. Ne ki gazetecilerin gezisi sı- rasında 11 kılometre ötede- ki tkiyaka Köyü"nde görü- len 3-5 kişilik bir terörist gruba yönelik operasyon de\am ediyor. Ve gazeteci- lerin bulunduğu sırada be- lirlenen hedeflere top atışla- n yapılıyor. Köyün yolu toprak. Telefon yok, kışın elektrik hiç gelmiyor. Oldu- ğunda da voltaj düşük, tele- vizyon izlenemiyor. Radyo yok, gazete yok. Öğretmen yok, doktor yok, imam yok. Devlet, köyle ilgisini kes- miş. Askerler öğretmenlik yapıyor, doktorluk yapıyor, eczacılık yapıyor. 140 ço- cuk eğitim görüyor iki okul- da. Subay ve astsubaylar maaşlanndan verdikleri pa- rayla bir derslik inşa ediyor, çünkü mevcut derslik tahta direkler üzerinde bir naylon baraka... Babasının yanında bir küçük çocuk, 5 yaşlannda. Asker, çocuğun yanağını okşuyor, "Adın ne" diyor. Çocuk mahçup, babası "Si- sen" diyor. Sonra ekliyor, "Sümbül demek". Asker gülümsüyor, "Ne güzel bir isim". Gazetecilerin gezisi de- vam ediyor. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada mıştı. Bundan, ambargonun insani olmadığı sonu- cu da çıkmış oluyor, ama geçelim. Irak da bu çerçevede usul usul petrol satmaya başlamıştı. önceki üç aylık dilimi satmayan Irak'ın bugünlerde hem o dönemin hem önümüzdeki dö- nemin petrolünü satma hakkı doğuyor..du... Tam bu sırada kriz patladı. ABD de Saddam böyle caka sattığı sürece Irak'ın artık petrol falan satamayacağını duyurdu. Piyasaya petrol sunumunu yüzde bir dolayında arttıran bu durum ortadan kalkarkeeeen... Piyasaya kuzeyden petrol akmaya başladı. Azer- baycan'ın erken üretim petrolü, 12 Kasım günü törenle Rusya'nın Novorossisk Limanı'na pompa- landı. Yazının başında vurguladığımız gibi yorum yap- madan, bu iki durumu alt alta okura sunduk. Şu soruyu çengelli bırakıp, konunun Türkiye'yi ilgilen- diren yanına geçelim: "Acaba, ulusiararası şirketler Azerbaycan erken üretim petrolüne pazar bulmak için Ortadoğu 'da- ki vanalan biraz sıkmak mı istiyor?" Azerbaycan petrolünün Rusya limanına akması için düzenlenen 12 Kasım töreninde kasım kasım kurularak oturanlann başında Türkiye heyeti geli- yordu. Başbakan Mesut Yılmaz'ın törendekı keyfi, de- ğil uçak camını, dostu düşmanı çatlatacak kadar yerindeydi... Neden? Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev, "Gönlüm Bakû-Ceyhan hattında" dedi ya. Bu iş tamam demektir. Demeçle petrol borusu döşenseydi şimdiye Mars'ta rafineri kurulmuştu. Aliyev'in bu sözüne keyiflenenler, tümcenin de- vamını duymazdan geldiler: "Ama son karar konsorsiyumundur..." Aliyev bu sözü söyleyerek topraklarındaki pet- rol üzerinde söz hakkının yüzde on olduğunu ka- bul etti. Çünkü konsorsiyumda Azerbaycan'ın pa- yı bu kadar. 20 Eylül 1994'te kurulan konsorsiyumdaki pay dağılımı şöyle: BP (Ingittere) yüzde 17.12, AMACO (ABD) yüz- de 17, UNOCAL (ABD) yüzde 10, LUKOIL (Rusya) yüzde 10, SOCAR (Azerbaycan) yüzde 10, State- oil (Norveç) yüzde 8.5, EXXON (ABD) 8, TPAO (Tür- kiye) yüzde 6.75, Pennzoil (ABD) yüzde 4.8, ITOC- HU (Japonya) 3.92, RAMCO (Ingiltere) yüzde 2, DELTA (Suudi Arabistan) yüzde 1.6. Amerikan ve Ingiliz şirketlerinin payını toplayın- ca yüzde 6O'ı bulüyor. , „. Bu durumda karan kim verir? Tehlike kutlaması... Şimdi sorular sorarak Bakû'daki törenin anlam ve önemini netleştirelim: - Tören niçin yapılıyor? "Azeripetrolünün Rusya limanına akması için..." - Bu petrol oradan hangi kanalla Batı'ya gide- cek? "Boğazlanmız yoluyla..." - Boğazlar'dan Rusya tankerteriyle ne kadar pet- rol taşınıyor? "Yılda 50 milyon ton..." > -Azeri petrolüyle bu rakam ne olacak? "1998yılında 80 milyon tona çıkacak..." - Bû ciddi bir tehlike. Ülkemiz için sorun yarata- cak böylesi hareketin başlangıcına Türkiye'nin başbakanı neden gider? Bu sorunun yanıtını Başbakan vermeli. Rus tan- kerleri ortalama 20-25 yaşında. ABD bu yaştaki tankerieri değil limanlarınasokmak, 200 mil kıyısı- na yanaştırmıyor. Biz ciğerimize sokuyoruz. Boğa- zın kimi yerierinde genişlik bir milin altına iniyor. 90 derecelik dönüşlerde tankerler birbirini son anda görüyor. Bugünkü trafik yetmezmiş gibi bunun yüzde 50 daha artması için alkış tutuyoruz. Alkış tutmakla kalmıyoruz. Boğaz trafiğı artaca- ğı için 120 milyon dolarlık yeni bir radar sistemi ku- ruyoruz. Parasını Türkiye'nin ödeyeceği bu sis- temle, kazanın nerede olduğunu hemen öğrene- bileceğiz. Yani neremizin yandığını anlamada zorluk çek- meyeceğiz. Benzetme itici gelebilir ama, Boğazlanmızdaki tehlikeyi arttıracak bir törene katılmamız şuna ben- ziyor. ABD, Bağdat'ı vuracak. Savaş gemileri Basra Körfezi'ne demirlemiş. İlk uçağın kalkış törenine Saddam'ı da çağırıyorlar... 6 Kırcı'mn gücü I Baştarafi 1. Sayfada ımndan korusun, kollasın" dedı. Yılmaz. uçak anza- lan konusunda herhangi bir şüphesinin olmadığını belirterek, "Ben şüphelen- miyorum. Sadece bu uça- ğm bakımına daha fazla özen gösterilmesi gerektjği- ni düşûnüyorum. Yeterli özenin gösterildiğinden emin değüim" diye konuş- tu. Bu Başbakan'ın, devle- tin başbakanı olduğunu ifade eden Turgut Yılmaz, "bunlar ohır geçer, yapdır" mantığından kurtulunması gerektiğini belirtti. Yılmaz, Haluk Kırcı ile ilgili haber konusunda da şöyle konuştu: "Haluk Kırcı'nin da gücü yetmez. Devletimiz güçlüdür. Bir- kac sapıkla baş eder. 70 mil- yonluk ülkede böyle üç beş sapık düşünce çıkar, ama bütün bunlarla baş edilir, diye düşûnüyorum. Bunlar bizi korkutmaz, ürküt- mez." Sungurlu da Yılmaz'ın son günlerdeki gezilerinde meydana gelen olaylan de- ğerlendirirken "Bunlar üzücü şeyler. Büyük ihti- malle Başbakan'a yönelik suikast değil. huzursu/luk varatmaya matuf teşebbüs- İer" dedi. Endonezya Adalet Ba- kanı Oetoyo Oeman ile yaptığı görüşmede gazete- cilerin sorulannı yanıtla- yan Sungurlu, Başbakan'a yönelik girişimlerin su- ikast ya da korkutma ama- cı ile de olsa "sevilir şey- ler" olmadığını belirtti. Dokunulmazlıklann sı- nırlandmlmasına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Sungurlu, bu konudaki anayasa değişikliğinin 5-6 yıldır gündemde olduğunu söyledi. Sungurlu, RP'nin kapatılması durumunda Necmettin Erbakan'ın tu- tuklanabileceğine ilişkin dün gazetelerde yer alan haberlenn anımsatılması üzerine de "Anayasa ve hu- kuk işliyor. Hukukta ileriye dönük olasıuklar yapdır. Ancak bunlar bizi alaka- dar etmiyor'' diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear