19 Mayıs 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Tiyatrom, Berlin'de Sermet Çağan'ın 'Ayak Bacak Fabrikası' adlı oyununu sahneliyor 30 yıl sonra hâlâ yeni bir oyunGÜNERYÜREKLİK BERLİN - Berlin"de "Ayak Bacak FabrikasTnı izlerken ga- rip duygulara daldım. Yer yer tüylerim ürperdı. Bir yandan oyunu ızliyor. aynı anda kafa- mın içinde çarpışan onlarca so- ruya yanıt bulmaya çalışıyor- dum. Oyun benı 6O'lı yıllardan günümüze aldı götürdü. Acaba geçen 30 küsur yıl içinde ger- çekten de hiçbir şey değişmemiş miydi? Hatta daha da kötüye mı gitmışti? Öyle ya, o yıllar dere- beyi (toprakağası). politikacı, polis, yargıç sultasında olan Tür- kiye'deki güçler bileşimine, bu- gün birdemafyaeklenmişti. Di- nin istisman ise iktidara ortak partileşme düzeyine varmıştı. "Ayak Bacak Fabrikası" ya- zıldıktan ve oynandıktan sonra Türkiye'nin başından iki askeri darbe daha geçti. Silah kaçakçı- lığı, uyuşturucu kaçakçılığı dev- letin içine kadar girdi. Sılahlı aşiret reisleri, yeraltı dünyası ile "iş" kuran emniyet müdürleri, yargısız infaz çeteleri "vatan kurtaranaslan"ilanedildi. Yol- suzluk, rüşvet ve siyasi ahlak- sızlık aldı yürüdü. Hem de her- kesın gözü önünde, açıkça. Ve sonuçta, 30 yıl sonra, her şey es- kisinden de kötü. Bu denli karamsar olmanın gereksizliği savunulabılir. Ama Sermet Çağan'ın "Ayak Bacak Fabrikası"bizi. sağlam dıyalek- tik yapısı ve kvırgusu ile, boş ha- yaller peşinde koşmamaya. sı- nıfsal gerçeğin yüzünü görmeye çağınyor: Tutucu bozuk düzen kökünden değişmeden. hiçbir şey değişmez, diyor. Sermet Ça- ğan "Ayak Bacak Fabrikası"nı 62-63 yıllannda, o zamankı eşi Seçkın Selvi'nin deyişiyle "bir kısmını araba vapurunda, bir kısmını parklarda, kahvelerde geceleyerek" yazmıştı. Son rö- tuşlannı ıse 64'de oyunu Istan- bul Üniversıtesi Gençlik Tıyat- rosu'nda sahneye koyarken yap- mıştı. Bıze yaptığı çagrışımla Türkıye'yi anımsadık ama oyu- nun öyküsü aslında dünyanın herhangı bir yerinde geçebılir. Burası Brezilya, Afganistan da olabilir, Türkiye de. Bozuk düzen analizi Oyunda, bir ülkenin hem po- lisı. hem yargıcı ve hem de po- litikacısı olan üç derebeyi (top- rakağası) tarafından, dinın de is- tısmaredilereknasıl sömürüldü- ğü anlatılır. Derebeylerinin ent- rikalanyla bilınçsız halk, buğ- dayı bırakıp kara tohum yemeye başlar ve kötürüm kalır. Oyun- da halktan kopuk entelektüeli canlandıran "Oküz" ise kötü- lüklen haber vermeye çalışır a- ma öküzdür işte, bildiğini anlat- mastnı bilmez, anlaşılmadığın- dan yakınarak sürekli "öküzce 'Ayak Bacak Fabrikası' 6O'lı ydlarda yazılmasına karşın hâlâ gûncefliğini koruyor. Po RTRE, SERMET ÇAĞAN 1929'da Amasya'da doğdu. Robert Kolej 'de okudu. Tiyatro adamı. oyun yazan. yönetmen, oyuncu, sahne tasanmcısı \e gazetecı. Devlet Tiyatrosu. Arena Tiyatrosu ve Küçük Sahne'de sahne tasanmcısı, oyuncu olarak çalıştı. Daha sonra oyun yazarlığı ve yönetmenliğe yöneldi. Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) Tiyatrosu'nu kurdu. Anadolu'da tiyatro etkinliklerini sürdürdü. Oyunlan: Ayak Bacak Fabrikası, Savaş Oyunu (Özdemir Nutku ile beraber), Türkiye 70 (Yanda kaldı). Sahnelemeleri: Ah Biz Eşekler (Aziz Nesin), Ayak Bacak Fabrikası, Saccho ile Vanzetti. Kara Ağaçlar Altında (O'NeiD). Carrar Ananın Silahlan (Brecht), Eskıcinin Tazesi (Lorca), Polisler(Mrozek). tlhan lskender Aımağanı ile ödüllendirildi. Istanbul'da Güner Sümer'in kurduğu tstanbul Sanat Tiyatrosu'nda Ayak Bacak Fabrikasf nı sahnelerken 5 Ağustos 1970 günü, dördüncü kalp krizi sonucu 41 yaşında öldü. Tiyatrom: 13 yıllık topluluk Berlinli Türklerin kültür merkeû I984'ün Ekim ayında kuruldu. Berlin Kültür Senatörlüğü'nün mali desteğini alarak sanatsal etkinliklerini sürdürüyor. Ancak, yılda 600 bin mark kadar olan bu mali destek son üç yıl içinde yüzde 30 oranmda kısıtlandı ve gelecek yıllarda ne olacağı belirsiz. Tiyatrom, bugüne kadar 47 tiyatro oyunu sergiledi, çok sayıda söyleşi, edebiyat gecesi, müzik konseri düzenledi. Sanat yönetmenliğini Meray Ulgen'in, müdürlüğünü ise Yekta Annan'ın yaptığı Tiyatrom sahnelediğı Keloğlan, Pinokyo, Pamuk Prenses gibi çocuk oyunlanyla ve gençlere yönelik çalışmalanyla Berlinli Türkler'in bir kültür merkezi olma aşamasında. Repertuvan son yıllarda oldukça zenginleşen Tiyatrom'da şu sıralar, Ayak Bacak Fabrikasf nın ve sözü edilen çocuk oyunlannın yanı sıra, Israilli yazar Han Hatsor'un "Maskeüler", Müjdat Gezen'in "tstanbul MüzikaG" de sahneleniyor. Yekta Arman öncülüğünde çalışmalar yapan "Nuance", "Maskerade" gibi gençlerin kurduğu tiyatro gruplan da oyunlannı Tiyatrom'da sergileme olanağı buluyorlar. 'Bu oyun Türkiye 'de sürekli sahneleniyor' Sermet Çağan'ın eşi, gazeteci ve tiyatro eleştirmeni Seçldn SeJ- vi ile Çağan ve oyun üzerine ko- nuştuk. - Sermet Çağan bu oyunu ya- zarken birtiktey diniz. Oyun 64'de önce İ.C. Gençlik Tiyatrosu'nda, sonra Ankara Sanat Tivatro- su'nda. lOyıl kadaröncedeİstan- bul Şehir Tryatrolan'nda sahne- lendL Bunun dışında hiç oynan- madL Aradanyıüargeçtikten son- ra Berlin'e gelip oyunu seyrettiği- nizde neier hissettiniz? SEÇKtS" SELVİ - Evet çok za- man geçtı. Arada yeru seyirci ku- şaklan yetişti. Bir sevındinci, bir de üzücü yanı var benim ıçin. Se- vindirici yan şu: Aradan 30 yıl geçtikten sonra bile oyun tiyatro olarak eskimemiş. Son derece global bir konuyu diyalektik ola- rak ele aldığı için ayakta kalmış. Zaten çok kesinlikle ifade edebi- lırim ki, Ayak Bacak Fabrikası Türkiye'deİcı diyalektik tiyatro- nun hemen hemen tek örneğidir. lşin sevinilecek yanı bu. Ama bir de üzülünecek yanı var. 30 yıl ön- ce Türkiye için çok geçerli bir oyundu bu. Ne yazık ki, 30 yıl sonra Türkiye için hâlâ geçerli. - Sermet Çağan çok erken ay- nkharanuzdan.Geriyesadece bi- ri Ozdemir Nutku ik biriikte yaz- dığı "Savaş Oyunu" diğeri "Âyak Bacak Fabrikası'' ve bir de ölü- müyle yanda kalan "Türkiye 70" adlı oyun bırakması yazık değü mi? Yazık elbette. Ama şunu da be- lirtmek gerekir. Bizde hâlâ, her alanda olduğu gibi tiyatroda nice- lik, niteliğin önünde geliyor. Ya- ni adam kaç oyun yazmış, kaç re- sim yapmış gibi. Oysa tiyatro- da, sanatın bütün dallannda da, yaşa- mın her alanında da nitelik önde- dir. Ayak Bacak Fabrikası bugün bir tiyatro yapıtı olarak aynı sağ- lamlıkta ise Sermet Çağan'ın on tane daha oyun vermesi onun Türk tiyatrosundaki sağlam yeri- ni değiştirmezdi. Ama bu tabii ki tiyatromuzun zenginleşmesi, biz- lerin daha güzel şeyler görmesi açısından olumlu olurdu. Fakat olmadı, ömrü yetmedi. - Sermet Çağan umıtuldu mu? Maalesef evet. Türkiye, "hafi- zayı beşer nisyan ile malüJdür" sö- zünün en çok yaşandığı yer. Ser- met Çağan öleli 27 yıl oidu. ama acaba yaşasaydı ne değişirdi? Çünkü bizim insanlanmız, gün be gün yaşayan insanlar. Ne geri- ye, ne de ileriye bakıyorlar. Bili- yorum, Sermet Çağan bugün ya- şasaydı medyatik bir insan olma- yacaktı. Medyatik insan olmadı- ğı için de belki yaşarken unutula- caktı. - Oyunu izlerken sık sık Susur- luk skandahnı ve günümüz Tiir- Irîyesi'ni anımsadım. 60'b yıllarda yazılmış bir oyun, bugünfin maf- yalı toplumsal yapısına "cuk" di- yeoturuyor. Evet, "Ayak Bacak Fabrikası" zaten Türkiye'de boyuna sahnele- niyor. Devlet tarafindan sahnele- niyor. Türk halkı tarafindan sah- neleniyor. Ve biz sürekli "Ayak Bacak Fabrikasrnın içinde yaşı- yoruz. Susurluk kazası ile de so- mut bir örnek yaşadık. Demek ki Türkiye'de süreç içinde fazla bir şey değişmemiş. O zaman da yü- rütme. yargı ve yasama aynı bir- liktelikte ve aynı kişiliklerde top- lanıyordu. Bugün de aynı. yaşayacağı bir yer" arar. "Ayak Bacak Fabrikasrnda halkın çe- şitli kesimlerini yansıtan üç de vatandaş vardır. I.vatandaştem- beldır. çalışmaz. Açtır, karam- sardır ve oportünist bir tiptir. II. Vatandaş tam bir çıkarcı ve fir- satçıdır. Sömürüden pay almaya çalışır. özel teşebbüsü simgeler. III. Vatandaş ise bürakratı can- landınr. Oyun süresınce. "bir kurar- san yürüyecek, iki kurarsan hem yürüyecek, hem selam verecek" oyuncak bir bebek (kukla) ya- ratmaya çalışır. Devlet güdü- mündeki bürokratın yaratmaya çahştığı bu kukla bebek ise bo- zuk düzenin istediğı "ideal va- tandaş" tipidir. Oyundaki "De- likanh r ise sanayileşmekte olan bir ülkenin genç emekçi tipini simgeler. Henüztambilinçli de- ğildir. Ama geleceğin haberci- sidir. Onun için de oyunda ağzı tıkanır, kazığa bağlanır, etkisiz hale getirilir. Gerçi oyunun so- nunda bilinçsiz halk isyan eder, I. Vatandaş bir rastlantı sonucu şefi öldürerek başa geçer ama o da kendi çıkarlanndan yana bir kesimi canlandırdığı için hiçbir şey değişmez ve şimdi politika- cı olan derebeylerin egemenli- ğinde bozuk düzen devam eder gider. Oyundaki Horoz Totocu da günümüzde daha da belirgin- leşen umut simsarlannın bir simgesidir. Bu oyun oynanmalı! Son iki yıl içinde büyük bir değişim geçiren ve kapılanm so- nuna dek yeni kuşak gençlere açan Tiyatrom, "Ayak Bacak Fabrikası" ile başanlması ol- dukça zor önemli bir sınav veri- yor. Önce. sahne deneyimi he- nüz çok yeni olan gençlerle böy- lesine büyük bir prodüksiyonun üstesinden gelmesi, sonra unu- rulmaya yüz tutmuş önemli bir oyunu ve yazannı bize tekrar ta- nıtması övgüye değer bir giri- şim, bizim için. Oyunu, "Türkjye'ye özgü ol- maktan kurtarmaya, evrensel bir boyııtta verme> r e" çalışan yö- netmen Meray Ülgen ile genç yaşta başanlı bir "ensemHe" ça- lışması sergileyen oyunculan, dekor ve kostümleriyle "mekan ve zaman" yabancılaştırmasını çok iyi veren Barbara Krott'u ve bir de halktan kopuk entelek- tüelle "öküz" tıplemesiyle Meh- met Esen'i kutlamak gerekir. Mümkün olsa da Tiyatrom'da "Ayak Bacak Fabrikası" ile Tür- kıye'de turne imkânı sağlansa. Türkiye'nin bu oyundan ve unu- tulmaması gereken çok yönlü bir tiyatro yazanndan. Sermet Çağan'dan daha öğreneceği çok şey var. Su Yücel için herserginin bir acısı var aslında, ona göre her resmi, duvardaasüı tuvallerden deöte. yaşayan bir variık. (Fotoğraf: KADER TUĞLA) Su Yücel'in atölyesindeki sergisi 15 Kasıma deksürüyor Şürin rengi ve ca&n fitmi NURDAN CtHANŞÜMUL •Sessizlikten yaratmışsa c\ rc- ni >aradan / Seslerden sessizlik yaratmaktır yaratıcılık' dıyen Can Yücel'in dizeleri, kızı Su YüceTin renkleri ve desenleny- le birleşiyor. Su Yücel'in 15 Ka- sıma dek devam edecek olan re- sim sergisinde şiırin sesiyle mü- ziğin ritmi buluşuyor tuval üze- rinde. Su Yücel sergisini hazrrlarken şiirler içindekı imgelerden tuva- le en rahat aktanlabılecek olan- lan resmetmiş. "Şiirierin yazridı- ğı mekanı bildiğün icüı tırvak ak- tarmam kolaylaşn. Aynca şiirler çok renkli. birçok şiirde renk üzerine çalışılmış •'diyen Su Yü- cel, babasının Tezer Özlü için yazdığı; "Aşağıda yatryorum/so- kağa bakan pencerenüı orda/Bir ses birden olmaz bir olay olu- yor/kulağımın dibinde. bir ba- har dalı cama vuruyor" dizele- nni pencere camı ve bahar dalıy- la bütünleştırmış. Geçen yıl 'PeninSUla' isimli sergisinde şıirle resmi biraraya getiren Yücel. bu ikiliye cazı ek- lemış. "Datça'yı konu alan Pe- ninSUla sergimi hazırlarken ba- bam da dağlar üzerine şiirler \a- ziKirdu. sonraşiirleresmi birİeş- tirme fikri doğdu. Aynı zaman- da Ali ve Reyentde babamla bir- Bkte şiirve caa birleştiren birge- ce düzenledüer. Bir süre sonra da şüri, resmi ve cazı birleştirmeye karar wrdik. Sergide resim, şiir ve caz kendi alanlannda birbir- lerine eşlik etmediler. eş oldular. Sonuçta da kolektif bir iş ortaya çıkü. Şiirinrengi,resmin sesi ve cazın ritmiyle birleşti bu sergL Bunu sergi diye adlandırmak pekdedoğru değü,çünkü bir de- neyim gerçekleştirdik." diye an- latıyor Su Yücel. Reyent Bölükbaşı ve Ali Per- ret'ın serginin açılış gecesinde doğaçlama müzikleri Su Yücel "ı büyülemiş ve bu birlikteliğın uzun süre devam etmesinı isti- yor. "Bir yandan şiirler okunur- ken biryandan da resimler sla>t- la gösteriliyordu. Ali ile Reyent de içlerinden geidiği gibi caz ya- ptyorlardı. Gece bir saat mi sür- dü yoksa daha kısa, ya da uzun muydu bilmiyorum" diyor.Yü- cel bu sergide yer alan resimle- ri bir kitapta toplayarak kalıcılı- ğını sağlamak istiyor. Can Yücel ise bu işi önemli sayıyor: " Çünkü kulağu gözü ve eii topluca kullanmak istivo- ruz. Bu iş. bugün tiyatro alanın- da bir yeniliğin başlangıcı olabi- lir. böyielikle de sahnede balenin, resmin. cann ve şiirin biriikte kuUanılmasına başlanabilir." Ah Perret de " Şiir. resim ve müziğin birbirinden etkilenerek yaraülmasındaki uyum. sanat- lar arası ilişkinin güzel bir öme- ğini sergiliyor. Kişisel olarak bu tür çauşmalardan çok şey öğre- niyorum" diyor. Reyent Bölük- başı ıse "Önceleri bir eksiklik vardı, düşündüğflm ve yapbğun müzikte. Sonra söz girdi, aydın- lanmaya başladı birtakım şeyler. Şimdi de renk geliyor müağimi- ze, hadi hayuiıSL'' diye ifade edi- yor düşüncelerini. Dginç üçlü yine Istanbul'da! ASUMAN KAFAOĞLL-BÜKE Müzik otoriteleri tarafindan gü- nümüzün en iyi piyanolu üçlüsü sayılan Beaux Arts Trio, bu hafta lstanbullulara üç konser verecek. Piyanoda Menahem Pressler, ke- manda Ida Kavafıan ve çellist Pe- ter VViley'den oluşan üçlünün üç sene önce CRR'de verdikleri kon- ser. müzikseverlerin belleklerinden hâlâ silinmemişti. Üçlü. perşembe gecesi AKM Konser Salonu'nda bir resital. cuma akşamı ve cumar- tesi sabahı da Büyük salonda Is- tanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde Beethoven'm üçlü kon- çertosunu seslendirecek. Ellı sene önce kurulan üçlünün hayatta kalan tek üyesi 74 yaşında- ki Menahem Pressler, bugün de üç- lünün iskeletini ve ruhunu oluştu- ruyor. Pressler, 1940'da Debussy ödülünü kazandığında henüz 17 yaşındaydı ve artık gen dö- nemeyeceği konser piya- nistliği kariyeri, önünde bekliyordu. O dönemin ün- lü şefleriyle konserler veri- yordu ve genç yaşma rağ- men aranan bir solist ol- muştu. Çok hızlı gelişen ünü farklı şehirlerde konser vermesine neden oluyordu ama. O tanımadığı yerlerde büyük bir yalnızlık hissedi- yordu, bu ruh halinden kur- tulmak için oda müziği yapma karan aldı ve o gün- den beri tumelerde ve sah- nede hiç yalnız kalmadı. Birlıte müzik yapmak için ilk danıştığı kişi NBC Senfoni Orkestrası'nın baş kemancısı DanielGuiletol- du. Oda müziğinde olduk- ça deneyimli olan Guilet, biriikte müzik yapma tekli- finı kabul etti ve çellist ola- rak da yakından tanıdığı Bernard Greenhouse'u önerdi. Bu üçlü sadece bir plak kaydı için bir araya gelmiştı, kaydın hemen ardından İsrail'e dö- nen Pressler'e, MGM plak şirkerj bir kere daha bir araya gelmelerini ve üç hafta boyunca konser ve ka- yıt yapmalannı önerdiğinde, o günlerde başka bir konser anlaş- ması olmadığı için piyanist bu tek- lifı kabul edıp New York'a döndü. Sadece dokuz konser için anlaşma yapılmıştı ama üçlünün kusursuz uyumundan olacak, tekliflerin ar- dı kesilmedi, dokuz konser kısa za- manda 70 konsere çıktı. Bir bakı- ma Beaux Arts Trio, bu rastlantı- lar sonucu doğdu. Üçlüye ilk başlarda Guilet Tno adını vermeyi düşündüler, fakat bir üçlüde her müzisyenin aynı dere- cede önemli olduğu gözönüne alı- nırsa, bu isim yanıltıcı olabilirdi ve bu yüzden de bir Fransız olan Gu- ilet'in anadılıni kullanarak kendi- lerine Beaux Arts Trio adını verdi- ler. Güzel Sanatlar Üçlüsü anlarru- na gelen bu isimle çok kısa zaman- da piyanolu üçlüler arasında ken- dilerini dünyanın en ıyisı olarak ka- nıtladılar. Konserdeki tazeük Genelde pıyanoyu solist ya da eşlikçi olarak duymaya alışan ku- lağımız, bir üçlüde bunlan birara- da duyar. Üçlülerde piyano, iki yaylı saz arasında sağladığı bağ açısından çok önemlidir. Mena- hem Pressler'e göre üçlünün en te- mel özelliği keman. çello ve piya- no arasında tamamen eşit ağırlık- larla denge sağlanması, hiçbirinin tek başına ön plana çıkmamasıdır. Pressler bugün sorulduğunda başanyı "ağır çahşma, kan ve ter" ile elde ettiklerini söylüyor. Konser turnelenne biriikte çıkan üçlü, hiç- bir zaman provalarda tüm detayla- n planlamıyor, eserin yüzde beşini serbest bırakarak, konsere alı- şılmışın dışında birtazelik sak- hyorlar. Böylece sahnede mü- zisyenlerin keşfettiği yenilik dinleyicilere heyecan olarak yansıyor. Beaux Arts Üçlüsü'nün Is- tanbul Devlet Senfoni Orkest- rası'yla konser vermesinin bir detanhsel özelliği var. Keman- cı Ida Kavafian'ın annesi, hoş bir rastlantı sonucu, Cemal Re- şit Rey'in kurduğu, IDSO'nun çekirdeğini oluşturan Istanbul Şehir Orkestrası'nın ilk yılla- nnda orkestra üyelerinden bi- riydi. ŞefTadeuszStrugala'nın yöneteceği konserde aynca çağdaş Polonyalı besteci Hen- ryk Görecld'nin soprano ve or- kestra için üçüncü senfonisı de Istanbul'da ilk kez seslendirile- cek; esenn solisti soprano Brygida Bzhıkiewicz. Sezonun en ilgi çekici haftasını oluştu- ran Beaux Arts Üçlüsü'nün DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Şiirin Değişmeyen Çizgisi Bu yılki TÜYAP Kitap Fuarı'nda benim de katıl- dığım tartışmalardan birinin konusu "Şiir Nereye Gidiyor?"üu. İnsan doğası değişmedikçe, şiir de insana öz- gü bir yaratı alanı olarak kaldığı sürece temel çiz- ginin çok fazla değişemeyeceğini söyledim ora- da. Nedir o temel çizgi? İnsana özgülük. Şiir de başka sanatlar gibi insana özgü bir ya- ratıdır, başka biçimlerde anlatamadığımız insani durumları anlatabilme aracı. Bütün biçim arayış- lan, şüri yenileştirme çabaları sonunda, anlatılama- yanı anlatmaya çalışma uğraşından başka nedir? Insanın kültürel birikimi arttıkça, yaşam ve acı- lannın düzeyi yükseldikçe şiir de kendine yeni so- runlar bulacak, bunlan anlatmaya çalışacaktır. Yoksa insan değişmiyorsa, şiir niye değişsin? In- sanın değişmesi binyılların işidir. Belki de bu yüz- den günümüzden iki bin yıl önce yazılmış şiirleri bugün de okuyup heyecanlanabiliyor, onlarla ara- mızda bir ortaklık bulabiliyoruz. Şu günlerde yayımlanan Catullus'un Bütün Şi- irleri elimde (Çevirenler: Çiğdem Dürüşken-Er- dal Alova, Yapı Kredi Yayınlan). Okudukça tadına doyulmaz şiirierle karşılaşıyorum. Ortalama insan ömrünün yirmi beş yıl olduğu, i- ki bin yıl öncesinin köleci toplumu Roma'da Ca- tullus, otuz üç yaşına dek yaşayabilmiş. Bugün genç kuşak şairlerimiz bu yaşta adlannı bile zor duyuruyorlar. Isa'dan önce yaşamış Catullus'un şüri, bakın nasıl günümüzle buluşuyor: Bin öpücük ver bana, sonra yüz, sonra bin daha, sonra bir yüz, hiç durmadan bin öpücük daha ver, ardından bir yüz daha, sonra, binlerce öpücük olunca, öyle kanşsın ki hepsi hesabı şaşıralım Bu dizeler beni Cemal Süreya'nın o çok sevdi- ğim "Aşk" şiirine götürdü. Seni bir kere öpsem ikinin hatm kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük. Günümüzün şiire ilgi duyan gençlerine bakıyo- rum da sanki şiir yazmak onlar için tanınmanın bir yolu. Ne biçimde olursa olsun illetanınmakistiyor- lar. Oysa şiirin yollan hep farklı olagelmiştir. Şiirin varlığıdır, şairi mutlu etmesi gereken, şiir yazmış olmaktadır. Aradığı doyumu yazdığı şiirde bulama- yanların işleri zor görünüyor bana. Böyle anlarda hep Emily Dickinson örneği ak- lıma geliyor. Elli altı yıllık yaşamını doğumundan ölümüne ay- nı evde geçiren ve neredeyse odasından çıkma- dan şiirler yazan Dickinson, yaşadığı sürece 1775 adet şiir yazmasına karşın bunlardan sadece ye- disini sağlığında yayımlatmıştır. Bugün Amerikan edebiyatının en önemli şairlerinden birı sayılıyor. Bu ününü yaşarken kazanmış olsa, başka bir şa- ir mi olacaktı ya da yazdığı şiirden duyduğu se- vinç farklı mı olacaktı? O günkü konuşmada değindiğim bir konu da, bugün şiir yazanlann geçmiş şiirimizin büyüklüğü karşısındaki zor durumları oldu. Gerçekten de yüzyılımızda Türkçe o denli bü- yük şairier yetiştirdi ve bunlar dilimize o denli gü- zel şiirler kazandırdılar ki bugün şiire başlayanla- rın bu doruklarla yanşmaları çok zor. Bu düşüncem de tepki topladı o oturumda. Bu- günün başanlı şaırlerinin sayıca çokluğu sayılma- ya çalışıldı. Demem o değildi oysa. Yirminci yüzyılda Türkçe yazılmış şiirlerden yüz tane seçmeye kalksanız, 1940 sonrasında doğ- muş şairierden kaç şiir alırdınız? U2'nun Bosna konserinden beklenen gelir elde edilemedi • Kültür Servisi - U2'nun Bosna'da verdiği konser beklendiği kadar para getirmedi. Bosna hükümeti tarafindan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamada konserden yalnızca 13 bin 500 dolar kazanabildikleri söylendi. Konserden elde edilen gelir savaş yüzünden oluşan hasar için kullanılacak. Tekel Resim Yarışması • Kültür Servisi-Bu yıl onuncusu düzenlenen Tekel Resim Yanşması, Tekel Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Niyazi Adalı. Mustafa Ata, Prof. Dr. Filiz Başaran, Doç. Dr. Erol Bulut, Prof. Kemal lskender ve Ekber Yeşilyurt'tan oluşan jürinin katılımıyla gerçekleştirilecek. Konusunun 'serbest' olarak belirlendiği yanşmada, sanatçılann yapıtlannı 15 Ocak-10 Şubat 1998 tarihleri arasında Tekel Genel müdürlüğü Basın ve Halkla llişkiler Müdürlüğü Unkapanı/lstanbul adresine teslim etmeleri gerekiyor. KÜLTÜR # ÇİZİK KÂMİL MASARACI , konserleri Tekfen şirketinin BeauxArtslrio,Istanbul'daüçkonserverecek. katkılanyla gerçekleşiyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear