25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLUL 1995 SALI 12 KULTUR Hedef kesfan: Genç sanatçı adaylaıı YAZI ODASI CANANBEYKAL Eylül ayı içinde yine Istanbul Sanat Fuan gündeme gelecek. Fuar bır galeri- ler etkinlığidir \e benı, açık söylemeli- yim ki burada sunulan sanat pek fazla il- gilendirmıyor, yıne de bir ucundan fuar beni bu yıl da yakalamış bulunuyor. Ne- yi ile yakaladı? Birincısi; tzmır Galeri Şantıye'nin. fuara. benim de aralannda bulunduğum 10 kadar sanatçmın açtığı kişisel sergilerinın video, foto ve basılı yayını ile katılmak istemesiyle. ikincısi; fuar sırasında Türk resmi üzerine yapı- lacak bır panelde konuşmacı olacağım- la. üçüncüsü ve de en önemlısi; fuar kap- samında gerçekleştırilmesı planlanmış olan genç ressam yanşması ile ilgüendi- nyor. Genç ressam yanşması henüz sanat okullannda öğrenci olan sanatçı aday adaşlanna açık bir yanşma olacak. Bu yanşma neden yapılıyor? 1leri sürülen bütün iyi niyetli düşünceler bir yana, böylesi bir yanşmanın fuar gibi gale- ricilerin, yani sanat pazannın patronlan- nın at koşturduğu bir etkinlikte ve de jü- risinin fuaryönetımınde bulunan beş ga- teri patronundan ya da yöneticisınden oluşması, hedeflenen kesimin yaşlannın giderek küçülmesi. I. Genç Etkinlik 'Sı- nıriarveÖtesi' sırasında konuştuğum ga- lericılerin ve genç sanatçılann geleceğin sanatı ve sanat marketi üzerine düşünce- lerinde yansıyanlar bu iyi niyetlerin öte- (erini görmemiz gerektiğini düşündürtü- yor. I. Genç Etkinlik sırasında bazı galeri- cilerbu kuşağın kendileri için 'kayıpku- şak' olduğunu söylemışlerdi. Çünkü bu genç sanatçılar market için bir şey üret- mek yenne enstalasyonlara ve üç boyut- hı kanşık teknikle gerçekleştırilmiş sa- nat anlayışına yönelmişlerdi. Genç sa- natçılann en yeteneklilerinin böylesi bir sanata yönelmış olması, geriye, yani tab- lo tacirlerine gelecek için bir şey vaat et- mıyordu. Hattabuetkinlikleilgiliolarak yazdığım yazıda şöyle dıyordum. "Se- vinçle gözİedigim şey beni 80'li yiJlann bile ötesine götürii>or, sanat pazannın sanatçıvı ve sanat yapıtını ne hale koya- cagı üzerine gençlik coşkusuy la yazdığım döncnılere.. Şinıdi gtirüvorrm kl r»ı genç- lere sırnaşık hiçbir esnaf zihnivetli sanat taciri yaklaşamayacak; çünkü onlarda satacağı bir şe> bulamayacak. Bu gençlik benim için büyüyen ekinler gibi. Sanat pazannın bütün entrikacı. sanat yapıtını ho>Tat elk'riyle hırpalamaktan sakınma- yan tacirierinin geleceğe yönelik açgözlü- lüğüne bir dinamit lokumu sunuvorlar. Sanat pazarındaki esnafın sanat adına G ençleri bu rekabet ortamından çekip çıkarmamız, yaratacaklan sanatın marketin çarkı için değil, ülkenin sanatı adına yaratılması gerektiği bilincini vermeliyiz. Sanat tarihi, hiç kuşkusuz marketin sunduklan dışında yazılıyor. para yutan boğazlanna bir tıkaç sokulu- yor. Buna ben TİYAP'ta geleceğin sa- natçtsı olacak 240 gencin etkinliğinde ta- nıklık ediyorum. Bu gençlere sahte sanat patronlannın vaat edebilecekleri hiçbir şey yok. Marketin kurnazlıklanyla, iki- viizlü ve valan dolu ilişkilerhle sürdür- mekzonında kalacakian bir sanattan ya- na değiDer. Geleceğin sanatı hiç kuşkusuz bütün bu yozUişkilerinötesinde, bu sınır- lamalann ötesinde gerçekleşecek* Galericilere göre 'kayıp kuşak' Benim bu sözlenmin doğruluğunu yıl- ların deneyimli bır ga'ericisi. ünlü bir tablo tacınmız üe elbette gormuş *^'LJ- yıp kuşak' deyimını kendileri açısından haklı olarak kullanmıştı. Şimdi hedefle- nen kesim bu kayıp kuşaktan sonraki ku- şaktır, sanatçı aday adaylandır. Türkiye'nın genç nüfusu zaten herko- nuda hedeflenen kesimdir. Oy için, as- kerlik için, moda ve reklamcılık için ol- duğu kadar fuhuş. terör ve uyuşturucu için de bu kesım hedeflenmektedir Hele geleceğin şenata dayalı devletı için çok daha küçük yaşlardakı kesim hedeflenmektedir. Bunu herkes biliyor, görüyor. ama bazılan susuyor. Bu iğrenç sistemın içinde sağduyuyla görülebilen her şeyi zaman zaman eleştirenler oldu- ğu halde çıfte standartlı davranış biçimı- mizaym sistemin iğrenç ilişkilerçembe- rinden çıkmak yerine. bu çarkın içinde kalarak kişisel çıkarlannı sağlamayı yeğ- liyor. Benim gördüğüm odur ki: fuarın kap- samında gerçekleştırilmesı planlanan genç ressam yanşması baştan yanlıştır. Çaiıkü ülkemızin genç sanatçı adaylan- nın gereksınımı olan. özgürce diledıkle- n ve çağdaş olan sanatı deneyebılecek- leri bir sanatı yaratmak için. deneme-sı- nama alanlannın oluşmasinı sağlamamız gerektiğini öteden berı vurgulamakta- yım. Bunu gerçekleştıremezsek eğer, ül- kenın gelecekteki sanatının venmlı bı- çımde yeşermesının yollannı tıkamış oluruz Gençlerı bu rekabet ortamından çekıpçıkarmamız, yaratacaklan sanatın marketin çarkı için değil. ülkenin sanatı adına yaratılması gerektiği bilincini v er- melıyiz. Sanat tarihi. hiç kuşkusuz mar- ketin sunduklan dışında yazılıyor. Doy- mak bılmez ve yeteneksız ressamlann süprüntü yapıtlanyla doldurduklan bu pazar içinde tüm hıyerarşik değerlen al- tüst eden baş sorumİular hiç kuşkusuz es- naf zıhniyetli tablo tacırleridir. Esnaf züıniyetli tablo tacirleri Ülkemizin tablo tacirierinin, Batfyla kıyaslanıp da bır AmbroiseVoftard ya da bırHenry Kahnvveiler olduğunu ileri sür- meyelım. Bu adamlar bir Cezanne resmi ya da bır Picasso karşısında elleri tıtreye- rek. yüreklen hoplayarak saygıyla yak- laşmayı bılen alçakgönüllü insanlardı. Kahnweiler şöyle diyordu. "*Büyük tacir- leri yaratanlar, büyük ressamlardır" ve bir şey daha söylemek gereğinı duyuyor- du: "Herkes resimden anlamaz, resim karşısında duyariı olma yeteneği her in- sanda yoktur." Sımdı sorarım. 'kayıp kuşak' sonrası bir gençlıği hedefleyen market ve pat- ronlan ve galericılenmiz kendilerinin re- sımfiyatlannıbelırlemeyı.pıyasadatab- lolara eder bıçmeyi bilıyorlar dıye -kal- dı ki bu da tartışmalıdır- sanat duyarlığı- na sahip olduklannı ya da resimden an- ladıklannı da mı ıddıa ediyorlar ki tümü birden "'Paravıverendüdüğüçalar" di- yerek kendılerini jürı olarak atarruşlar- dır? Bizım market işleriyle ilgimiz yok. bu elbette galencilerin \e tablo tacirierinin işidir. Onlann bu alanda işlerinin erbabı olmalan ve ülkede sağlıklı bıçimde bu endüstrinin. bu ışkolunun altyapısını oluşturmalan gerekmektedir Hepsibili- yorlar ki galerici olmak için eğitım alma- nıza gerek yoktur. Ögrenimsiz-eğıtimsız mesleklerden bıridir galericılik. Içlerinde elbette baş- ka dallann yüksek öğrenimıni görmüş kişiler vardır ve yine içlerinde belli bir çizgiyi. bellı nskler alarak sürdürenler de bulunmaktadır. Tıpkı marketin tüm koşullannı payla- şan yeteneklı-yeteneksız, ıyı-kötü bir sü- rü ressam oldu gibi Benhiyerarşıleribe- lirleyen bırtutumdan yanayım, marketin patronlan tüm hıyerarşik değerlen altüst etseler bıle. Ancak belırttığım gibi hep- si biliyor ki bulaşık yıkamaktan bıkmış herhangi bır hanım ya da beyaz eşya sa- tan herhangi bir esnaf bır gün galerici olarak karşımıza çıkıv enr. hatta bıraz tat- lıdil. biraz sırnaşıklık gerekırse vatan. millet. Sakarya. lıberalızm. demokrasi. özelleştirme. hatta eski solculuk terane- leri bile gün gelir bu alanda çevre kur- makiçın ışeyararherkesı. hiyerarşık es- tetik ve etik değerleri yıkıp yakarak ezip geçenler olur Bu ezip geçışte elbette öncelikle etik yozlaştınhp yıkılır ve sanatın etik değe- ri yıkıldığında'kaçınılmaz olarak estetik değerler de yıkılmak ve yozlaşmak zo- runda kalır. Ülkenin sanatında kültürel ve sanatsal misyon \ e erk biline ki sade- ce yaratıcılannındır. Geçenlerde birdos- tumun verdiği Koçi Be> Risalesi"ni ın- celedım. Osmanlı Imparatorluğu'ndade- jenere olan devlet teşkilatı. toplum yapı- sı ve hiyerarşiler üzerine yaptığı ıncele- meyı padişaha raporla sunma ve çözüm- ler önerme cesaretini göstermiş olan Ko- çi Bey şöyle diyordu, "Kapıkulu kapu- da. tımar erbabı tımarlannda oturup. başka yerierde olmasınlar- işi erbabına vermelL. Eğer rtaya ata binip labç kuşan- maya alışırsa o lezzet dimağında yeıieşip tekrar raivvet olamaz«" Sibel Erarslan RP'yi sorguluyor Kültür Servisi- "Kadınlara mahsus gazete**Pazartesrnın6. sayısıçıktı Ga- zetede. eski Refah Partısı tstanbul K.a- dın Komısyonu Başkanı Sibel Erars- lan'la bir söyleşi yer alıyor. Refah Par- tisi'nın beledıye seçimlerinde propo- ganda etkinlıklennı yürüten Sibel Erarslan, seçimlerden sonra görevın- den uzaklaştınlmasından yakınıyor. Pa- zartesi'nin sayfalannda yer v erdiği bir diğer konu da Pekın'de düzenlenen Dünya Kadın Kongresi ne giderken ts- tanbul'a da uğrayan Banş Treni. Dün- yanın 42 ülkesinden 250 kadın^olcu- yu taşıyan Banş Trenı. Banş ve Ozgür- İûk tçin LHuslararası Kadın Birliğinın bir etkınliği. Pazartesi. Dünya Kadın Kongresi yolcularının Istanbul'da ge- çirdiği 20 saati anlatıyor. Ilerleyen say- falar. Slovenya'da kadınlara yönelik uluslararası yaz kampı, Kürt kadınlara yönelik tacizler. Ankara'da kurulan Ka- dın Dayanışma Nakfı gibi konulara ay- nlmış. Kadınlara yönelik dünyadan ha- berler. "Sezen Aksu üzerine subjektif bir yazı", erkekler için doğum kontro- lü... ise Pazartesi'nın ilgi çekici konu- lan arasında yer alıyor. Monografi kitapları Küitür Servisi - Enlem 80 Yayınevi tarafından hazırlanan Çağdaş Türk Plastik Sanatlan yayın dizisi kapsamın- da "Sanatçı MonografîlerT projesınin ilk 6 kitabı Türkçe - Ingilizce olarak ya- yımlandı. Kültür Bakanlığı'nca da onaylanıp desteklenen bu projenin ama- cı, Türkiye'nın çağdaş kültür ve sanat alanındaki özgün sanatçı kişiliklerini ulusal ve uluslararası sanat platformla- nnda tanıtmak. Çağdaş Türk Plastik Sanatlan yayın dizisınin ilk bölümü olarak 1995 yılın- da yayına giren bu monografi kitapla- nnın sanatçılan; Zeki Faik İzer, Sabri Berkel, trol Akyavaş, Mürşide İçmeli. Ergin Inan ve Halil Akdeniz Kitapla- nn metinlerini: Zeki Faık tzer'i. Adnan Ttırani: Sabri Berkel ve Erol Akyavaş'ı, JakN. Erzen: Mürşide lçmelı'yi. Zey- nep \asa - Yaman; Ergin inan'ı, Meh- met Ergüven; Halıl Akdenız"i. Hasan Bülent Kahraman yazdı ve değerlen- dirdı. Türkçeden Ingihzceye çeviriler Fred Stark tarafından yapıldı. Editörlüğünü ve genel sanat yönet- menliğini Prof. Dr. Halil Akdeniz'in yaptığı bu dizınin, ilk 6 kitaplık bölü- münden sonra ikınci 6 kitaplık bölümü- nün 1996 da. üçüncü 6 kitaplık bölü- münün 1997'de yayına hazırlanması planlandı. Projenin iİenki aşamalannda kitaplann Almanca v e Fransızca basım- lannın yayımlanması düşünülüyor. Her biri; 192 sayfa (31 x 24 cm), 170 gr mat kuşe kâğıda renkli ofset baskıdan olu- şan ve en yeni teknolojinin olanaklan kullanılarak hazırlanan bu sanat kitap- lan, gelecek kuşaklara bırakılabilecek değerli birer kültür miras niteliğinı taşıyor. 'Zeyrek'i Kurtarma Projesi'ni başlatan Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan: Halk, kendi kültürünü sahiplenmeli TANERGEZER Bizans ve Osmanlı mimansının değer- li ve seçkin ömeklenni banndıran ZevTek. Fatıh Beledıyesi tarafından "Zeyrek'i Kurtarma Projesi'' kapsamında restore ediliyor. Proje. çok eski bir tarihe sahip Zeyrek'i kurtanp sosyal kültürel ve eko- nomik açıdan bir hareketlilik yaratmayı amaçlıyor. Bölge, eski evler hakkında yapılan araş- ttrmalardan ve tarihçelerinın tespitinden sonra turizm işletmeleri, kültür evlen,öğ- rencı yurtlan gıbı kamu hızmetleri. kül- türel faaliyetler ve gelır getirici tesısler ile canlandınlarak kültürel mıras korunacak. Zeyrek evlerini kurtarma projesi hak- kında konuştuğumuz Fatih Belediye Baş- kanı Sadettin Tantan. ınsanlann kendi kültür ve tarihlerine sahip çıkması gerek- tiğini, bu bilincin yaratılmasının gerekli- liğini söylüyor. Tantan'a göre projenin amacı; tarihi mırasın devamlılıgını sağla- mak: ~Z«vTek. Bizans döneminin çok önem- li kültürel varhklannı banndıran, İstan- bul'un fethinden sonra da Türklerin yer- leşimine açılan ilk yerierden birisi olan bir tarih hazinesi. İdealimiz. harap halde bu- lunan değerii tarihsel varlıklan aktif hale dönüştürüp devamlıük addeden bir sistem içerisindc kuUamlabilir bir hale gerirmek ve geliştirmek. Aynca bu çahşmalann getireceği ekono- mik ve sosval favdalar savesinde kötü du- rumda bulunan bölgenin ve fakir bölge halkının bir refaha ulaşacağını da düşünü- yonız. Şu anda vıkılmış ve terk edilmiş halde bulunan, bu tarih haanesini vaşanabilir halegetirebilmekiçin "Sizin de Bır Çıvi- niz Olsun" sloganıvla bir kampanya baş- lattık. Kamuovunun dikkatirıi bölgeye çe- kerek kültüriin devamulığının sözde kal- maması gerektiğinL ey ieme geçmenin şart olduğunu göstermek istedik. Bölge, Türklerin olduğu kadar, Bi- zans döneminin de çok değerli kültür hazinelerini barındırıyor. Tarih ve kül- türü bir bütün olarak değerlendirip ta- mamına sahip çıkıyoruz ve bunları gün ışığına çıkanp korunıayı amaçlıvoruz. Bu amaçla, bölgedeki yapıların tarihçe- leri teker teker çıkanîdı. Şu an için 104 ev belirlenerek koruma kapsamına ahndı." Sanat, kültür ve tanhi mekânlann iç içe olduğu zaman kültür alışverişleri ve etkı- leşimin yoğunlaştığını söyleyen Tantan"a göre bu, hem maddı hem manevı yararlar sağlar: "Düzenleyeceğimiz mekânlar icerisin- de sanatçılar için de olanaklar sağladık. Ressamlann, el sanatianyla uğraşan in- sanlann çalışabileceği yerler yapacağız. Onlara sanatlannı vapmaolanağı vermek ve ekonomik açıdan desteklemek istiyo- ruz. Çünkü bir sanatçı ekonomik ka>gılar taşımaya başladıkça sanattan uzaklaşır." Henüz ışın başında olduklannı söyle- yen Jantan, bılgısizlikten yakınıyor "Öncelikle insanlann projevi benimse- yip, kendi kültürierine sahip çıkmalannı istedik. Uzunca bir zamandır altv apı oluş- turmakla meşgulüz. Zamanunız insanla- ölgedeki yapılann tarihçelerinin teker teker çıkanldığım ve şu anda 104 evin belirlenerek koruma kapsamına alındığını belirten Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan, öncelikle insanlann projeyi benimseyip, kendi kültürierine sahip çıkmalannı istiyor. ra bunun ne kadar önemli bir proje oldu- ğunu anlatmakla geçti. İnsanlara kendi ta- rihlerini anlatıp, sahip çıkmalan için uğ- raş verivoruz. Bölgenin emanter çauşma- lan vapıldı. Evlerin sahiplemle görüşüp. bünıkratik engelleri aşmak için girişim- lerde bulunduk" Beledıyenin kaynaklannın yeterli ol- madığını belirten Tantan. projeyi kendi özkaynaklan ve halkın desteğiyle gerçek- leştirmek ıstıyor •* Kendi kısıtlı olanaklanmızla birkaç restorasyon çalışması v aptıL Bir vakıf ku- nıldu. Bu vakıf savesinde insanlarda kül- türierine sahip çıkma bilincini oluşturma- yı ve kaynak yaratmavı amaçlıvoruz. Ba- zı projeİeri bu vakıf gerçekleştirecek. Kül- tür Bakanlığı aracılığıyla projevi UNES- CO'v a da gönderdik, ama bizim asıl ama- cımız dış kaynaklarla ya da devlet deste- ğiyle değil, halkın kendi kültürünü sahip- lenmesiyle gerçekleştirmek. Bizans ve Osmanlı kültürü karışımı Zeyrek. Sarayburnu. Halıç ve BoğazıçTnın eşsız manzarasıntn gözler önüne senldiğı Istanbul Surıçı alanında. Bizans ve Osmanlı kültürlerinın birbınne kanştığı tanhi bir yerleşım alanı. Bizans ve Osmanlılann kamu binaları. kiliseleri. samıçlan. camı ve çeşmeleriyle bütünüyle bır anıt eseri olan bölge 1453 yılındakı Istanbul'un fethinden sonra Türklerin iskânına açılan ilk bölg^rden birisi olma özellığine de sahip. Ancak günümüzde bakımsızlık içerisinde ve bu süreç devam ederse >ok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Daha onceleri Haliç kıyısında çıkan yangınlarla zarar gören Zeyrek. özellikle 1833 ve 1908 tarihlı Çırçır yangınlan ile büyük ölçüde tahnp oldu. 1968 yılında İTL tarafından başlatılan çalışmalar sonrasında bölge, 1975 yılında koruma altına alındı. 1980 yılında da koruma kapsamı genişletilerek bütün Zeyrek koruma kapsamına girdi. Kültür eserleri bakımından oldukça zengın olan bölgenin kültür hazinesi, bu projevle kurtanhp korunacak. Bölge hallundan koşullu bır şekılde devraldığımız tarihi bınalann bir kısmını dıspansergibi kamu hizmeti yapan yerler olarak duzenlerken bır kısmında da resto- ran. cafe gibi gelır getirici ışletmeler aça- cağız. Kaynak bulundukça oradaki bütün tarihi varlıklar restore edilip gün ışığına çıkacak." Tantan, bu projeden rahatsız olanlann da olduğunu. ancak kendilerini engellemeyeceğıni söylüyor. "Kamuov undan. medyadan son derece : ohımlu tepkiler aldık. Kültür Bakanlığı'nın da tepkisi olum- lu oldu. Tabii birtakım olum- suztepkilerde oluyor. Rant pe- şinde koşanlar. çıkaıian zede- lenenler tepki gösterdiler. Biz çıkar peşinde koşmadı- ğımız. kültürü n dev amını sağ- lamayı amaçladığınuz için bunlar bizi engellemeyecek. Biz bu projenin örnek olmasn nı istiyoruz. Cibali, Küçük Mustafa Paşa, Ayvansarav ve benzeri birçok semtte de bu çahşmalann yapüabilmesi ve kültür varlıklanmızın koru- nabilmesi için öncü olmak is- tivonız." SELİM İLERİ Rauf Mutluay'ı Hatırlamak Cumhuriyet'in roman soruşturmasına gönderilmiş yanıtları ilgiyle okudum. Türk romanının ne ölçüde eleştirildiği, incelendiği konusunda değişik görüşler birbirini izledı. Yanıtlarda adı anılmış eleştırmenlerın, ıncelemeci- lerin çabalan elbette yadsınamaz. Bununla birlikte Türk romanının hangi kapsamda değerlendirilebildi- ği, sanırım, pek aydınlanmadı. Türk edebiyatında iz sürmüş bır eleştırmenin adı ise hemen hiç anılmadı: Rauf Mutluay'dan söz açmak ıstiyorum. Mutluay'ı kadırbıhr Tank Dursun K. andı. Anılmayan başka adlar da söz konusu. Ama Rauf Bey, Atatürk Erkek Lısesı'nde, son sınıfta öğretme- nimdi. Belki bu nedenle burukluk duydum. Onun yaz- mış olduğu XIX. Yüzyıl Türk Edebıyatı 'nı (1970) saat- lerce karıştırdım. Bu inceleme, bence, Rauf Mutlu- ay'ın en özlü çalışmasıdır. Birinci sayfasında git git siiinmiş mürekkeple şun- lar yazılmış bana: "Selim lleri'ye ! Herzamanki güzel umutlarta sevgı... I 22.IV.1970". Galiba Meydan La- rousse'un Cağaloğlu'ndaki yönetim yerinde imzalan- mıştı. fanzimat ve Servetifünun edebiyatlarını genel bir perspektiften değerlendiren Rauf Mutluay, Tanpınar ve bir ölçüde de Mehmet Kaplan yordamlarında iz sürerek. Türk romanının başlangıcı, yol alışı konu- sunda ilginç saptayımlarda bulunmuştur. Andığım ki- tap. dönem edebiyatlarını bütün türlerinde ırdeler, ama romana da yabana atılmayacak sayfalar ayırmış- tır. Tanpınar'ın yorumladığı Ahmet Mithat Efendi, ro- man arayışı içinde bır Osmanlı yazarıdır. Emegine saygı duyulur, gelgelelım başansından kuşkulanılır. Tanpınar. edebi değerı tek ölçüt saymıştır. Rauf Mut- luay, geçen zamanın sağladığı yeni yorum ımkânıyla Ahmet Mithat Efendi'ye daha değişik bir açıdan yak- laşmıştır: Tarihi ve toplumsal ortamı ıçindeki Ahmet Mithat Efendi: "Kör inanışlan, ilkel âdetleh eleştırmek, iyi buldu- ğu Batı usullerine okuyucularını alıştırmak, gerekli bilgileri sağlamak ve 'hem eğlenmek, hem öğren- mek' amacına hizmet için bütün ımkânlan kullanır. (...) Yanm yüzyıla yaklaşan yazarlık hayatında yetiştırdiği okuyucu ile birlikte yürür." Özellikle ikınci cümle, yalnız Ahmet Mithat Efendi'yi özlü biçimde yorumlamakla kalmıyor, Türk romanının doguş macerasındakı en önemli meseleyı gündeme getiriyor. İlk romancılarımız bır yandan da roman oku- ru yetiştirmek durumundaydılar. Türk romanının ge- leneği var mı, yok mu sorularının ötesinde. romancıy- la okurun birlikte yol aldığı bir romancılık çabası baş- lı başına inceleme konusu sayılmalıdır. Ama gelenekten değil, hocam Mutluay'dan söz aç- mak ıstiyordum. Sınıfagirdiğınde büyük heyecan duyardım. Edebi- yatı her toplumsal kesimden, her anlayışta öğrenci- ye sevdirecek yetenekte ve zaten sevdiren bir öğret- mendi. Ders kıtaplarının resmi elbiseli metinlerini bir- den bire hayatın ortasına fırlatıp atar, dahası, en eski metinleri bile gündeş kılardı. Dıvan şiirini bir aruz çıkmazı olarak göstermemiş, kültür tarihimizin odaklarına çekip götümnüştü. Ede- biyata yatkınlığı olmayan öğrencıye, hiç olmazsa, ki- tap okuma alışkanlığı edindiriyor, okumanın yarınımı- za ufuk açacağını kavratmaya çalışıyordu. Burrfarı şimdi hep özlemle hatırlıyorum. Onun ders saatleri on sekiz yaşımın mutluluklan arasındadır. Haziran 1968'de liseyi bıtirdim. Ama Fransızca öğ- retmenim Vedat Günyol'la olduğu gibi, Mutluay'la öğretmen-öğrenci ilişkım sona ermedi. Öğrencinin tsyankârlıklan oluyor; doğal karşılanmalı. Modern dü- şünceye o kadar açık Günyol, elbette daha çekiciy- di benim için. Gelenekçi sayılabilecek Mutluay'ın yar- gılanna, uyarılarına küstüğüm olmuştur. Edebiyatın bır bilgi ve birikim sanatı olduğunu ileri sürer, genç yazarların yeteneklerine belki güvenir, ama gelecekteki bırikimlerini beklemeyi yeğlerdi. Itiraf edeyim ki, Mutluay'la edebiyat beğenilerimiz pek uyuşmamıştır. Söz gelimi Kafka'nın önemsiz bir yazar olduğuna, propagandayla şişinldiğine inanırdı. Sözgelimi, çok incelikli bır yazar olduğuna inandığım Leyla Erbil'i çözümleyememiş, eşsiz Gecede'y\, Tu- hafBir Kadm'\ sevmemişti. Daha birçok örnek vere- bilirim. Ne var kı Rauf Mutluay sevdiği yazariara, sevdiği kitaplara gönül vermiştir. Yıllar yılı bu gazetede o ya- zarları, o kitaplan büyük bir gönül bağlılığıyla yorum- ladı. Sevim Burak'ın hikâyesinden yazık ki tat alama- dı, ama Ortıan Kemal hikâyesinin önemini yeterince vurguladı.YüzlerceöğrenciyeSaitFaik'i, Ataç'ı.Ke- mal Tahir'i sevdirmek için didindi. Tuhaftır, Demir Özlü'ye uzak duruyor, Edip Cansever'den besleni- yordu. Attilâ llhan'la birlikte Feyyaz Kayacan'dan datat alınabıleceğı onun ölçütlen dışındaydı. Türk romanından kişiler üzerine bir dizi yazı hazır- lıyordu. Sineklı Bakkal'dan Rabia'y\ Fahim Bey ve S/z'den Fahim Bey'\ yazdı. Çok güzel yazılardı. Ne- dense gerisini yazmadı. Lise birıncı ve ıkinci sınıftaki Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenim Bakiye Ramazanoğlu da yetkin bir öğ- retmendi. Mutluay'la ıkisine şükran borçluyum. Sıra- dan bır yazar olmuş olabilirim: bu hiç önemli değil. Ama öğretmenlerım bana edebiyatı çok sevdirdiler; hiç olmazsa mutlu bir okurum. Milliyet Sanafın eylül sayısı çıktı Kültür Servisi - Derginin, bu ayki sayısında, 70 yaşma basan ünlü şair Attilâ tlhan'a özel bir bölüm hazırlanrruş. Dergıde, Attilâ llhan 7 0 Yaşında isimli bölüm içerisinde. "Yazıya Adanmış BırÖmür" başlıklı yazısı ile Ahmet Oktay. "Sokaklarda Mızıka Çalan Bir Şiir..." başlıklı yazısı ile Sunay Akın, "Edebiyat, Hayat Bilgisine Dahildir" başlıklı söyleşisi ile Zeynep Ankara ve Attilâ tlhan'ın deneme ve şiirlerinden seçmeler yer alıyor. Gerçek Sanat'ta bu ay Kültür Servisi - Gerçek Sanat'ın bu ayki sayısında Erdoğan Alkan'ın "Fransız Şıirinde Parnasse Okulu"' yazısı, Yılmaz Çongar'ın "Arabesk" başlıklı yazısı Cengiz Gündqğdu"nun "Bir Romancınız Vardı" başlıklı yazısı, Halıd Özkul'un "Avrasyalı Olmak Üzerine" başlıklı yazısı yer alıyor. ^ İnkilap Kltapevi'nden yeni kitap Kültür Servisi - İnkilap Kitapevı. Güney California üniversıtesi profesörlennden felsefe doktoru Leo Buscaglıa'nın "Sevgı Öyküleri" adlı kıtabını yayımladı. Sevginın ve sevgi dolu iİişkilerin dinamiği yaptığı incelemelerle tanınan Buscaglia. "Sevgi Öyküleri" adlı kitabında Noel üzenne yazdığı birbirinden ayn 7 öyküde sevgi temasını işliyor. Buscaglia, dıni inançlann farklı olmasının Noel ruhu ve sevgisinin evrenselliğini engelleyemeyeceğını savunuyor. KLASİK VE LATİN AMERİKA DANSLARI KURSU Yer: Kadıköy Halk Eğitım Merkezi Tel-345 67 17 '336 12 00 Kavıt: 4-29 Evlül
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear