29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 1995 SALI 10 DIZI YAZI Cumhuriyet 'in okullararası şiir ve kompozisyon yarışması Derleyen: Erol Toy Desenler: Semih Poroy Çocuğun özündeki giz, sevgi. Korkumtn ecele yararı lyok!.. ',• Egemenhkbilinciyle Kuv\ayı Milliye ;iuhu, bir kez insanın kılcal damarlanna jîşlemesin. Vazgeçılmez bir kalıt olarak •kuşaklar boyu sürer. Ve toplum yaşamın .her alanındakı. bütün kaynak ve değer- üerini onun mihenginde tartar. J Ve o köklü özelligı kazimaya. işgalin ;bile gücü yetmez. Yetseydi. yüzyılımız ;egemenlik savaşlan çagı olmazdı. ! Örneğimiz ortada. i Bunca zamandır. bunca baskı ve eği- Ittm aracı. toplumun tepesıne tünemış. ; Bütün olanakianyla hak. özgürlük ve ba- •ğımsızlık düşüncesıni yok ederek ege- • menliğe saldırıyor. i Ama toplumun her kesımi, bulabildi- !ği her firsatta kalıtımının sahibi olarak jfışkınveriyor. |' Minnacık bebelerden, ayağı çukurda • dedelere uzanan bu istenç. eninde so- 'nunda kendini kabul ettinr. ; Bütün karamsarlık yellerini savurta- ;cak bilincin çelik ışığı, yaş büyüdükçe azalacağına artıyor. Ve ortaokullular. kardeşlenyle hiç yüksünmeden yanşıyorlar. Akşehir Atatürk Ortaokulu 8/t sinıfın- dan Aysel Taşkın. Mustafa Kemal Ata- türk'ten bir anıyla hem bu savı, hem de hepsini destekliyor. Atatürk ve Çoouk • "Atatürk. Orman Çiftliği 'ndeki Mar- mara Köşkü nden, otomobille şehre ini- yordu. Bir dönemeçte. küçük bir çocuk yoîun ortasına oturmuş oynuvordu. Otomobil korna çalarak yaklaşıyor, fakat çocuk hiç duymuyordu. Sonunda otomobılde bulunan biri aşagı atladı. Ço- cuğu öfkeyle tutup yolun kenanna çek- meye çalıştı. Bunu gören Atatürk; - Ne yapıvorsun? Çocuğa böyle dav- ranılırmı? - Ama efendim! - Efendimı varmı bunun? Bir çocuğa ancak se\gi\le yaklaşılır. şefkatle ku- caklanır. Çocuk demek, yarın demektir. Yannı saymayan bu günü yaşayamaz." Gazi Mustafa Kemal Atatürk haklı!.. Ama yannlar da haklı. Düne oldugu ka- dar bugüne de sahıp çıkmazlarsa. yann saygısının tükeneceğinı çok iyı biliyor- laf. Bundan olsa gerek, Adana Bilfen Li- sesi'nden Balca Yücesoy: BEN ÇO- CLĞUM başlıklı ürününe, "Ben çocu- ğum. ufaak kalbine dağlar sığdıran. akarsular akıtan. korkan korkutulan "di- ye başlıyor. "Düşünmek istivorum. Yıldızlaria sak- lambaç oynadığımı düşünmek. martıla- ra ulaşıp bulutların üstünde uvuduğu- mu. uyamnca güneşle danseıtiğimi. lşkence istemivorum. Havallerime gem vurıılmasın. Bir annem olsıın, bir de babam. Öğ- reneyim acıyı latlıyı. coşkuyu tasayı ve sonradan gelen sorunları. Annem saçı- mı okşasın, çekmesin. Babam elimden tutsun haklarımı bir bir öğretsin. Sonra dik durmayı. güçlüklere göğüs germeyi. Gözlerinizi kısıp bakmayın öyle. Ca- hilliği katmaym önüme. Kelimeleri gö- reyim. Sevgivi oku\a\ım. Dalavım kitap- lara. Öğrenevim dünvavı, evrensel olan her şeyi" istenciyle sürdürüyor. Üstelik tek de'değıl. Afyon. Ali Çetinkay'a Kız Meslek Li- sesi'nden Serap Flmas; "Çocuklıığu- mu vaşamak istivorum. Anılarımda kal- sm diye" derken, Kocatepe Lisesi'nden Hacer Öznur Boyacıoğlu; "Ama yazık ki olmııyor. olmayacak da. çünkii insan- lar; insanhğa. güzeUiğe sırt çevirmiş bir durumdalar. Ama biz, yine deyûmadık, yılmayaca- ğız da. Sesimizi duyuracağız " diye hay- kırmakta duraksamıyor. Çünkü onlar, sa- dece isteyen değildirler. Aliaga Mehmet Saka İlköğretim Okulu'ndan Dilek Dal'ın; "Çocuğun hakkı vanı sıra, top- lum içinde ve ailede görevleri de vardır. Bunlardan biri, ailesindekilere saygı göstermesidir. Ailenin dıırumıt iyideğil- se çalışıp biraz katkıdu bulunması gere- kir" görüşü yabana atılabilir mi? Ödevleri bılmekten olsa gerek, TED Ankara Koleji'nden Özge Çarıka; "Ço- cuk Hakları "diye başlıyor. Pınltılı ta- nımlamasından sonra da; "... Hak... Hangihak? Clkelerinin ka- derine boyun eğmek zorunda kalan ço- cuklann hakları mı? Büyiiklehn hırsla- rına kurban giden çocukların hakları mı? " diye sormaktan kendini alamıyor. Ama yanıtı daha da yalın; "Ashnda cevap o kadar basit ki' Ço- cuğun özündeki giz... Sevgi.'.." Ne var ki. salt sevgi yetmiyor. Önem Sırası yitirildiğinde ortaya çıkan neler var, neler!.. llki, Çanakkale Av vacık, Ko- rubaşı Ortaokulu'ndan Vicdan Ada- lı'nın özlemı; Özgür değil ' "Biiyük bir acıyla gözlerimi açtım. Sol ayağım o kadar sızlıyordu ki, üzerin- den tank geçmiş gibiydi. Ben neredeydim? Neden yalnızdım? Annem, babam neden yanımda değiller- di? Ayağımdakı sızı neyin nesiydi 0 Oku- lum... Okulum ne olmuştu? Her şeyi. doktordan öğrendim. Okul- dan eve giderken sarhoş bir taksı şofÖrü bana çarpmış ve kaçmıştı. Sol ayağım o- nun için sızlıyordu. Biraz sonra annemle babam geldi. An- nemın gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamış- tı... Ah canım annem!.. Arkadaşlanm ziyaret etseler de bir hafta boyunca çok canım sıkıldı. Nihayet hastaneden çıktım. Bir süre de e\de yattım. Yavaş yavaş değnekle yürüyebiliyordum. Ama korktuğum ba- şıma gelmişti. Değneksiz yürüyemeye- cektim. Arkadaşlanm yardım ediyor... Okulu- ma gidiyordum. Ama. özgür değildim. Arkadaşlanm gibi koşamıyor... Bisikle- te binemiyor... Istedigim oyunu oynaya- mıyordum. Oğretmenimiz çocuk haklannı anlatır- ken, gözlerim doldu. Özgürlüğü olmayanın, hakkı olur muydu?" Yanıtı köylüsü, okul arkadaşı Elif UzunoğlıTndan geliyor; "Biz düşüncelerimizi serbestçe açık- layacağız. Toplumda haklarımızı savu- nacağız. Bızeyapılan haksızlıklara kar- şı hiçbir zaman sıısmavacağız. Biz ıleri- ye dönük, ileriyi gören gençleriz." Ve öyle olduklan için. sadece kendi sorunlarıyla değil, insanlığın tüm aç- mazlanyla uğraşmaktan kaçınmıyorlar. Jjk örnek Ayvalık Anadolu Lisesi"nden Özge Özel'den: "Ailesioldukça kalabahk. ilişkileriko- puk. Annesielkapılarında temizlikçı, ba- bası fabrikamn bekçisi. Kardeşleri gibi. Metin de imkânsızhklardan okuvama- mış. Bir süre ayakkabı boyacıhğı vap- mışsa da diğerlerinin baskısıyla fazla dayanamamış. Başlamış orada burada dolaşmaya. Arkadaşlar edinmiş kendisi gibi. Bir yandan da vaşamla ilgili göz- lemleri olmuş. Bunlar kendi vaşadıkla- rından çok farklı, hoş ve ashnda bir ço- cuğun yasaması gereken, ancakonayal- nızca hayal gibi gelen bir yaşantı. Kendi formüllerivle ııfak tefek para bulabiliyorlar. Sabah çıkıp akşama dek dolaştıkları sokaklarda karınlarım do- yuruyorlardı. Bunun için yaptıklarıysa küçük hırsızhklardan başka bir şey de- ğildi. Metin e göre ilk başta. bu yol ko- laypara kazanmakgibiydi. Ailelerinden alamadıkları harçhklara bu tür bir çö- züm getirmişlerdi. Kimse öğretmemişti onlara. nevin doğru. neyin yanlış oldu- ğunu. Bu maceraları ise. hiç beklemediği şe- kilde sona erdi. Artık o. suçlu bir çocuk- tu. Gerçek suçlu o mudur^ Bu tabii ki tar- tışılır' l'mutsuz yannlar Tartışılıyor da. Hem de çok güzel tar- tışılıyor. Avcılar Abdülkadir Uztüık tl- köğretim Okulu'ndan Evrim Kurdoğ- lu; "Düsünmekten kendimi alamıyorum. Aklıma. büyüklerin, Sizler umutsuzya- rınlarsımz' diyen sözleri geliyor. Bu büyüklerin yaşam dedikleri. gerek- li zemini hazırlamadan koşuya soktukla- n bir şeydi. Bizleri övle çok düşünüvor- lardı ki. bu ortamı hazırlamayı unutmus- lardı." Bodrum'dan Başak Gökpınar; "Söylesene anne-baba, bana bakma- yacaktın. beni bu koca dünvava nivege- ürdin? Sen de avnı şeyleri istemez miydin ço- cukken? Dayaktan. azardan hepkaçma- dın mı öğretmenim? Hiç hata vapmadın mı, okulun bahçesinde koşarken, arka- daşlarınla oynarken? " Çocuk olnıak Tartışmayı sürdürmek, pek çok büyü- ğün foyasını meydana çıkarmakla eşan- lamlı. Kurtulmaksa olanaksız. Bursa Anadolu Lisesi'nden Senem Ekmekçi açık söylüyor; "Merhaba. benim adım çocuk. Yaşım 0,3,5,7.10,13, farketmez. Ben dünyada en çok sevilen ve sevilmeyen. en çok is- tenen ve istenmeyen bir varlığım. En çok se\diğim ve istediğim şey gönlümce bı- kana dek ovun oynamak. En sevmediğim şey ise: herkesin beni idare etmeye kalk- ması, düşünme yeteneğimin olduğunu unutmalarıdır." Barış Okul arkadaşı Özhan Binici ise bü- vüklerden ıyice umudu kesmiş. Sorunu evrensel bir ortama taşıyor; "Küçük Barış ayakta duruyordu; acı- ların toprağa işlediği verde, toprağın kanla bulandığı yerde. Barış bekliyor- du, ölümü bekliyordu. Annesi yanında uyuyordu. sonsuz bir uykuya dalmıştı. Öyle derin bir uykuydu ki, Banş 'ın duyduğunu duymuyor, Ba- rış 'ın korktuğundan korknıuyordu. Banş korkuyordu, neden korktuğunu bilmeden korkuyordu. Fakat derinleren gelen bir ses kıpırdamasına izin vermi- yordu. Annesinin uyanmasım bekleme- liydi. Ama annesi uyanmıyordu ve uyan- mıyacaktı. Derin düşüncelere dalmıştı. O anda duyduğu ayak sesleriyle irkildi. Kötü adamı görmüştü. Gözlerini sıkıcayumup yumruklarım sıktı. Artık ölüme hazırdı. Sırnaşık bir gülüş ve bir namlunun kalkışı. Acının lanımı bir sesin boşlukta yankılanışı... Veyeniden sessizlik. Barış annesine, ö'zlediği annesine kavuşmuş- tu." Barış, geleceğin yüreğınce atıyorsa, öldürmek kolay mı? Zonguldak Çaycuma'dan Esin Kara- kuş; "Çocuklara verilen hakları hiç kimse çiğneyemez " diye kestirip atıyor. Ve ge- rekçelenni tstanbul Çemberlitaş Kız Li- sesi Orta Kısım'dan Nurdan Tokallı öy- le bir anlahyor ki: Özgüree uçsunlar "Her giinkü gibi hazırlanıp okula gil- mek üzere evden çıktım. Yoluzundu. Olo- büse binecektim. Durakta beklemeye başladım. Bir saate bakıyordum, bir et- rafa. Kafamı sağa çevirdiğimde bir ço- cuk gördüm Belli kı dö\iilmüştü. Ağla- maktan vüzü kapkaravdı. Üstü kirli ve yırtıktı. Çıplak kalmasın diye giyınmişti sanki. Dilencive benzivordu. O da beni fark etmiş olmalı ki. \iizüme baktı. Göz- leri bir ıımut ışığı arıyordu; parlak ve masum. Gözleri konuşuyordu gözlerim- le. Sıcak bir çorba lütfen ' diye ağlıyor- du yüreği. Bu sırada otobüs geldı. Bin- dim. Yolda çok düşündüm. Okuldan çıktım. Yakıcı bir güneş var- dı. tnsan bunahvordu. Bu nedenle vürü- düm. Otobüs durağma geldim. O çocu- ğu arıvordum. Buldum, eveı buldum onu'... Kavbettığim bir şeyi bulmuşçası- na sevinivordum. Kaldırımda oturuyor, çaresiz gözlerle etrafı süzüyordu. Elimi omuzuna koymamla başını çevirmesi bir oldu. Onunta konuşmak istiyordum. İlk önce karntnı doyurdum. Öyle bir iştah- la yivordu ki şaşmamak elde değil. - Kaç gündür açsın? - Üç gündür. - Evden mi kaçtın 0 - Kaçtım. evet e\den kaçtım. Çok bu- nalmıştım. Üstüme üstüme geliyorlardı. Işte son halim. Annemle babam kavga edince. hınçlarını benden alır, beni dö- verler. Oyun oynamama. televizyon se\- retmeme izin vermez, sürekli beni haksız çıkarırlar. Tek istediğim birazcık hak vermeleriy- di. Hak verilmez, alınırmış. Ama benim gücüm yetmiyordu. Evden kaçtım. Yaralı bir kuş gıbivdi. Onu o halde so- kakta bırakamazdım. Beraber eve gittik. Dunımu aileme anlattım. Ertesi gün po- lise haber vererek gerekli işlemleri yapa- caklarmt söylediler." Hakkını bilen. eninde sonunda alma- yı da öğrenecektir. Belkı hemen, belkı kurbanlar vere vere. Doğa yasası acıma- sız!.. Ama. bu kural herkes için geçerli. Çorum, MimarSınan'dan RukiyeGülay Tırhış'ın dediğı gıbı; "Ben bııgünün seyircisi, yarının oyun- cusuvıım. Bakmavın küçüklüğüme, yap- tığınız hataları ben vapmavacağım." Örnek vermek zor değil. Üstelik, ga- libaengeçerlisi. Denizlı, Pamukkale Or- taokulu'ndan Fatma İmal'ın gerekçesi; "Atatürk. Bııgünün küçüğü, yarının büyüğüdür' sözüyle, çocukların bir gün büvüvüp millete vararlı ınsan olacağım anlatmak istiyor. O nun gibi ilerı görüş- lü birınin verdığı bu öneme biz neden katılmavalım? " Denizli Anadolu Lisesi'nden Şerife Tekin; "Rüyalan hapsedilmiş. küçük mutlu- lukları ıdama mahkûm. umutları kelep- çelenmiş ve gözlehndeki parıltı söndü- rülnüiş. belki bir tek doğum günü bile kutlavamamış, güzel, an çocuklar " bu- lunduğu için mi'1 Tersine. Eskişehir Mehmet Gedik Or- taokulu'ndan Elif Sönmez'in avuntusu- na mı katılalım; "Yine de bu kadar acımasız, bizim haklarımızı vermeyen velilerimızyanın- da bizi düşünen biri var. Ulu önder Ata- türk ümüz. yalnız biz Türk çocuklarını değil, tüm dünya çocuklarını düşündü." Ne ki, yaşamın dayattıgı, her zaman düşünceyi zorluyor. Engelleyebiliyor mu? Ne gezer? Gebze Anadolu Lisesi'nden Alev Da- vutoğlu; "Köy yerinin ortasında tek kat, iki odalı bir okul vardı. Silahların namlula- rı orayı hedefalmışlardı. Okulun tahta, kırıkkapısı önünde bey- ni dağılmış, her tarafı kan içinde bir adam yatıyordu. Öldürüİen okulun veAhmet ın teköğ- retmeniydi. Üstelik bununla yetinmediler. Içerde- ki çocuklan da topluca çıkarıp taradılar. Tuvalette olduğundan canım kurtar- mış. Amayapayalmz kalmıştı. Ağlıvor, ama sesi çıkmıyordu. Çünkü benzer olayla üçüncü kez karşılaşıyor- du " diye, yurtiçi terörün boyutlannı an- latmava çalışırken. Isparta Nazmiye De- mirel İlköğretim Okulu'ndan Şafak Du- rukan; "Biz çocukluğumuzun baharında, el- li vaşla tanıştık. Biz yaşamın pençeleri arasında, parçalandık. tnsan hakları, çocuk hakları hep masal. Bosna da ço- cuklar da içinde insan avı vasal. Ülke gölüne döndü, insanlar yok olacak. Çığ- lığımızı büyükler duymayacak" diye dünyadaki teröre karşı sesini yükselti- yor. Gele«eğin güneşleri Kayseri Melikgazi Lisesi'nden Ab- dullah Yazıcı, aynmcılığa karşı çıkıyor. "Kız va da erkek, bütün çocuklar eği- tim hakkına sahiptir. Bir kısım cahiller, kız evde oturur, okuyup da ne yapacak dive vobazca düşünürler. Oysa toplum- ların sadece erkeğe değil kadına da ih- tiyacı vardır.' Ve onlar. her konuda düşünce sahibi- dirler. St. Benoit Lisesi'nden Aslı Sağ- lam gibi. çocuk olmanın yolcu otobü- sünde bile sorun ürettiğini belirterek: "Bana en azından iki sayfa yazı hak- kı tanıdığınız için teşekkür ediyorum " diyenler de, Mersin Akdeniz Anado- lu'dan Burcu Yılmaz benzen: "Ceza vermeden önce onu bir dinle- yip anlamalıdır. Eğer gerçekıen suçluy- sa. kabul edip cezasına katlanacaktır. Fakat nedeni sorulmadan üstüne gidi- lirse. valana başvurmuk zorunda kala- caktır" dive uvaranlan da var. Çoeukluğu çalınanlar Bir başka ılginç örneği de Malatya Atatürk Ortaokulu'ndan Gülçin Oğuz veriyor; "Büvükler haklannı korumak için adalete başvuruyorlardı. Öyleyse ilkdu- rağım adliye olmalıydı. Cübbesini gururla taşıyan genç bir yargıçla göz göze geldık. 'Çocuk Hakları' dedim. Yüzü gerildi, gülümsemesı kavboldu. 'Şuna bak neler de biliyor' demekle \etındi." Of Kız Meslek Lisesi öğrencisi Si- nem Bayramoğlu'nun önensı de yaba- na atılır gibi değil. "Çocuklara seçme ve seçilme hakkı verilmelidir." Yoksa, Samsun Ar Lisesi'nden Zey- nep Aksoy'un kaygılarını haksız saya- mayız; "Bilivor musunuz savın büvüklerim!.. Çoğu zaman okullann, bizlerin eğitil- mesi için değil de, hizaya getihlmemiz, mum gibiyapılmamız. büyüklerin her sö- zünü dinleyen birer robot haline getiril- memiz için olıışturulan kunımlar oldu- ğunu düşünüyorum." Sungurlu Anadolu Lisesi'nden Gam- ze Doğan; "Bir çocuğun iyi yetişmesi onun hak- kıdır "derken, Şanlıurfa Anadolu Lise- si'nden Kıvılcım Büyükhatipoğlu: "Bencil çıkar hesaplannız sonucu oluşan ekonomik bunalımın bedelini bel- ki de en ağır biçimde bizler ödemekte- yiz " demekten sakınmıyor. Ve Tekirdağ Anadolu Lisesi'nden Ay- şe Uğurlu; "Daha kaç çiçek solacak söyleyin? Havat bu kadar acımasızken. çocuklar nasıl vaşavacak? sorusunu haykırmak- tan kendini alamıyor. Gelin de Van Başkale Yatılı İlköğretim Okulu'ndan Nısficihan Aşar'a katıl- mayın; Bir çığlık "Nive savaşıyor bunca insan? Şu ko- ca dünya yetmiyor mu? Kan, kin, hırs, on binlerin ölümü bu kadar kolav da, barış ve dostluk çok mu zor? " Sürecek ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Turan Dursun Cinayeti! Turan Dursun'a, 18 yaşında Koray Koçhan adında bir okuru, şu mektubu yazar: "Değerli dostum, Turan Dursun, Sıze değerli dostum diye hıtap ediyorum, çünkü siz be- ni bınlerce yıldan ben süregelen karanlıklar içinden çekip çıkardınız. Yazılarınızı uzun süredir takıp ediyorum. Büyük bircesaret ve umut ışığıyla bızi aydınlığa doğru götüren sı- ze karşı borcumuzu asla ödeyemeyiz. Yazılannızı defalarca okuyup neredeyse ezberliyorum. Tüm dost ve tanıdıklara dın kandırmacasının bilimsei ka- nıtını açıklamaya çalışıyorum yazılarınızla. 18 yaşındayım, karanlığa karşı savaşmak için daha çok zamanım var. Sayın Turan Dursun, sizden dılediğım, yılmadan çalış- malarınıza devam etmeniz ve kendinize çok iyı bakmanız- dır. Siz ve sizin gıbılere. özlemmı çektiğimız insanın kulluk- tan çıkıp gerçek insan olduğu dünyayı kurmak için çok ge- reksınmemiz var." Koray Koçhan'ın mektubuyla, Turan Dursun'un onaya- nıtı, Turan Dursun'un ölümunden sonra Ekim 1990'da "Te- ori" dergisinin 10. sayısında yayımlandı. Turan Dursun şöyle diyor: ' 'Mektubunu Kadıköy 'den gönderen bu sevgılı okuruma şöyle seslenmek istiyorum: önce çok teşekkür ederim. Doğru söylüyorsunuz, be- nim dostumsunuz ve sızın dostunuzum. Mektubunuzla ta- nışmış olsak bile... Tam belirttığiniz gibi, 'binlerce yıldan ben süregelen karanlık' vardır. Bu 'karanlık' da, yine bin- lerce yıldan buyana 'yalan'/arfa, aldatmacalarla, sahtegö- rünüm ve yorumlarla örülegelmiştır. Kalın duvartar ve ka- lın duvartar oluşturulmuştur. Bu duvariarı birtikte yıkacağız ve örtüleri birtikte yırtıp atacağız. Ve bunu başardığımız za- man. gelecek ınsanlara daha ışıklı bir dünya armağan ede- ceğtz. Kendime iyi bakıyorum. Kuşkunuz olmasın ve alçak- gönüllülüğü biryana bırakarak belırteyım: Ûnemımi bıliyo- rum. Savaşımımda yılmam da söz konusu değil. Buna da kuşkunuz olmasın benim genç dostum!" Turan Dursun. "Kendime iyi bakıyorum" demiş, ama bakmıyordu. Onu koruması gereken devlet korumuyordu. Oğlu Abit Dursun'un anlattığına göre, Almanya'dan çağ- n almıştı, oraya gıtmek, canını kurtarmak istiyordu. Bunu Alman Konsolosluk yetkilileri de biliyorlardı. Almanya'ya uçması bir gün gecıkmiştı. Belki de onu ortadan kaldırmak isteyenler, ellerini çabuk tutmuşJardı! Yıldınm Aktuna'nın yakın dostuydu. Turan Dursun'un Koşuyolu'ndakı evinde az mı rakı ıçmişlerdi? Turan Dur- sun'un öldürülmesinden sonra, çocuklanna ilgisini esirge- medi. Turan Dursun, 1990'ın 4 Eylülü'nde öldürülmüştu. Ya- ni dün! Beş yıl geçmiş. Babanın ölümunden sonra. üç kar- deş Abit, Bahtiyar, Eren, annelen Naime Hanım'ın çev- resinde toplandılar. O da onlara kanat gerdi. Bahtiyar, böbreklerınden sayrıydı; Abit ona bir böbreğini verdi. "Or- gan A/aM/"sayrıevinde oldu amelıyatlar, şimdi "Başkent Üniversitesi" olan sayrıevinin katkıları büyük oldu. Yıldı- nm Aktuna, yardımcı oldu:Mehmet Haberal, büyük anla- yış gösterdi. Turan Dursun'a "yazmaması" için çok öneriler, rüşvet önerileri gelmişti: - Sana istedığin kadar para, yalnız yazma dıyorlardı. Tu- ran Dursun, gerçeklerı yazmadan edebılır mıydi? Kendisine rüşvet oneren, Necmettin Erbakan ıle arka- daşını nasıl tersleyip kovduğunu bir "Ankara Notlan"nöa anlatmıştım. Onlar. "Birazda bızim partıden sözet" diyor- lardı. Turan Dursun, "Bütünpartılerden söz edenm, yalnız sizden söz etmem; çünkü siz din sömürücüsüsünüz" di- yordu. Abit Dursun anlatıyor: "Aradan koca beş yıl geçti. Bu beş yıl içerisınde de ci- nayetin üzerindekı esrar perdesi kaldırılmadı. Diğer faili meçhul cınayetler gibi bu da faılsız bırakıldı. Gerçı Istan- bul DGM'de bir dava sürmüyor değil. Çetin Emeç dava- sında Turan Dursun 'un öldürulmesınde yer aldıklan ileri sü- rülen bir iki şeriatçt yargılanıyor. Belki bir süre daha konu- yu oyalayacak ve sonu aklama ıle bitip unutulup gidecek. Ben hiçbir aydınlanmacının katıl ya da katillerinin bulu- nacağına inanmıyonım. Muammer Aksoy'un oğlu Işık Aksoy ile konuştum. Soruşturma hakkında oyle şeyler an- latıyor ki dudaklannızı ısınrsınız gülmemek için. Evlere şen- lik bir soruşturma! Papua Yeni Gine'de bile daha iyı yapı- lır böyle sonjşturmalar herhaide. Turan Dursun'unkı de pek farklı değil. Işte soruşturma ile ilgili birkaç önemli bil- gi: 'Ev arama tutanağı.' 7- Aramanın saat 14.30'da cinayetin haber aiınmasın- dan sonra 16.00'dabaşlayıp 17.00'de bitırildiğı söyleniyor. 2- Mühürleme, mahallı karakolca 7 7.30'da yapılıyor. 3- Mühürleme sırasında yakın olmadığı yazılıyor. Oysa tutanakta olayın 14.30'da haber alındığı, aramanın da 16.00'da başladığı yazılmasına karşın mühüriemeyı yapan yerelpolis ekip amirine sorduğumda, olayın 14.45'te ha- ber alındığını, olayyerine 15-20 dakika sonra geldiklerıni, eve gırdıklerinde ise aramanın sıvıl ekiplerce bıtihldiğinı, ev- den ellennde torbalaria çıktıklarını söyledi. Bınanın kapıcı- sı da ekip amirinin sözlehni doğruladı; çelışki sadece tuta- naklarda belirtılen saatlerde değil; olayın olduğu eve Altu- nizade Karakolu çok yakın. Amiri oraya, bir başka ılden, olaydan birkaç gün önce apar topar atanıyor, birnarkotık- çi. Olayın 13 yaşındaki tanığı AA her şeyi ayrıntılı olarak an- latmasına karşın ifadesi neden ahnmıyor? O, şimdi nere- de? Turan Dursun'un evinden alman basıma hazır çalışma- ları, el notlan, telefon rehben, nüfus cüzdanı, sağlık karne- sı ıle bazı özel eşyalannı yazılı-sözlü olarak yetkilı makam- lardan ıstememize karşın, bugüne değin neden geri veril- medi? Poliste '3 T diye bilinen Tespit', 'Tarassut'. 'Ta- kip'fe Dursun cinayeti hangi aşamada? Turan Dursun, bir gazeteci-yazar olmasına, üzerinden basın kartı çıkmasına karşın evı neden bir teröristın evi gi- bi basılarak talan edildı?..." Turan Dursun'la ilgili olarak dünkü "Siyah-Beyaz" ga- zetesinde, Soner Yalçın'ın bir röportaj dizisi başladı. Okur- lara öneririm. (Siyah-Beyaz'ın telefonu: 0312 419 01 75). Bir de hafta sonunda Ankara'da "Arkadaş Radyo"öa Tu- ran Dursun tanıtılıyor. (Arkadaş Radyo Tel: 0312 483 43 01) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAGÂ: L Türk halk mü- ziğinde kullanılan telli bir çalgı. 2/ En küçük ızcı ku- ruluşu... Hayvan- lann bağlandıgı gölgelik. 3/Gazel ve kasidenin son beytı... Yapma. et- me. 4/ XVIII. yüzyılda Fran- sa'da çok geçerli olan. kavısli çiz- gilerı bol. göste- rişli bir bezeme biçemi. 5/ Os- manlı ordusunda \e donan- masında hafif pıyade aske- ri... Parlaklığı geçici olarak artarak patlayan yıldız. 6/ Yalnızca tek ve aynı rengin açıktan koyuya degişik ton- ları kullanılarak yapılan re- sim... Su. 7/Işaret.. Birno- ta. 8/ Matematıkte kullanı- lan sabıt bir sayı... Tarla sı- nın... Bir tür taze ve tuzsuz beyaz peynir. 9/ Toplu ya da tunstik geziler için yapılmış büyük otobüs... Bir nota. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Legen, ibrik gibi şeylerin yapımında kullanılan, yüzde seksen bakır, yüzde yırmi çinkodan oluşan san renkli ala- şım... Italya'dabirova. 2/Bir tür kalın vekabakumaş... Su- bay. 3/ lpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatı. 4/ Yapraklanndan yeşil boya çıkanlan bir bıtki. 5/ Haber- ci... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Bnçte as. rua, dam, vale ve onluya venlen ad. II Geminin zincirı toplayıp deminni kaldırmaya hazır bulun- ması... Yabancı. 8/ Adapazan Ovası'na verilen bir başka ad... Trabzon'un bir ilçesi. 9/ Cstün bir yetkinin gücünü sim- geleyen değnek... Toprak, kum ve saman elemeye yarar iri delikh kalbur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear