Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL1995CUMA
HABERLER
icişleri Bakanlığı
İranlı
sığınmacılan
gönderelim
YUSUFÖZKAM
ANKARA - Seriat reji-
minden kaçarak Tûrkiye'ye
gelen ve sığınma ıstemleri-
nin geri çevrilmesi üzerine
Birleşik Sosyalist Parti'nin
(BSP) Istanbul il örgütü bi-
nasında oturma eylemine
başlayan iranlı sığınmacıla-
nn korkuiu bekleyişi sürer-
ken îçişleri Bakanlığı. B-
SP'ye "sığınmacılan koor-
dineli biçimde ülkelerine
gönderelnn" çağnsında bu-
lundu. İranlı sığınmacılann,
ülkelerindeki PKK militan-
lanyla takas edilecekleri öne
sürûldü. BSPlideri Prof. Sa-
dun Aren, sığınmacılann
tran'a iade edilmesını "in-
sanhğa aykın birdurum" di-
ye değerlendirdi.
BSP Genel Merkezi'nde-
ki oturma eylemini sürdûren
63'üçocuk 151 iranlı sığın-
macınm durumu belirsizli-
ğini koruyor. BSP yönetici-
leri, sığınmacılann Iran ye-
rine üçüncü bir ülkeye gön-
derilmesini isterken hükü-
metin sığınmacılann ülkele-
rine iadesi konusunda ısrar-
lı olduğu bıldirildı. BSP Ge-
nel Yönetim Kurulu (G YK)
üyesi Oğuz Ender, tçişleri
Bakanlıği'nın dün kendile-
rine biryazı göndererek "S+-
ğuımacüan koonUneU bi-
çimde ülkelerinegeri gönde-
reüm" çağnsında bulundu-
ğunu söyledi.
Ender, bir süre önce Iran
lçişleri Bakanlığı yetkilile-
rinin Türkiye'ye yaptıklan
ziyaret sırasında ortaya atı-
lan, "İranh stğınmacüar ile
bu ülkedeki PKK müitanla-
n takas edilecek" savlannın
kendilerine de ulaşrığını be-
lirterek "tade edilmesini iste-
nen 100 kişinin kimler oldu-
ğunu bile tran hûkümeti be-
Uriemiş." diye konuştu. En-
der, konuyla ilgili olarak bu-
gün bir basm açıklaması ya-
pacaklannı da bildirdi.
BSP lideri Prof. Sadun
Aren, Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamada. "Türkiye'yesı-
ğınan İranlılan takas etmek
insanlığa aykın bir durum-
dur" dedi. Porf. Dr. Sadun
Aren sığınmacılann ülkele-
rine geri gönderilmeleri du-
rumunda son derece agır ce-
zalara çarptınlacaklannı
vurguladı.
DÜZHJME
30 Ağustos tarihli
gazetemizin son
sayfasında Sami
Karaören'in "30
Ağustos'la Gelen
Aydınlık" başlıklı
yaasıntn birinci sütun
üçüncü paragrafinda
Yunanlıîardan söz
edilirken "Aylardır
cephelerini iyice
berkitmişlerdir..." ifadesi
"terk etmişler" biçiminde
çıkmıştır. Aynca
Atatürk'ün duyuncunda
(vicdanında) sözcüğü
"duyumunda" olarak
çıkmıştır. Düzeltiriz...
CHP
KURULTAYA DOCRU-İI başkanları ne diyor
C
HP'nin 9 eylülde başlayıp
iki gün sürecek olan
kurultavına çok az bir
zaman kaldı. Tüm il
kongrelen tamamlandı.
partinin yeni yerel yöneticileri ve
kurultay delegeleri beliriendi. Bu
kurultay, CHP 'nin yakın geleceği
kadar. Türkive için de çok önemli. Bir
taraftan CHP-DYP koalisyon
ortakhğımn kaderi, bir taraftan da en
önemlisi. yaklasan genel seçimlerde
CHP 'nin kaderi, bu kurultaydan
çıkacak tabloya baglı.Özetlersek, CHP
tarihi bir dönüm noktasından
geçmekte. Yapılacak kurultayda
oluşturacağı kadrolarla, şimdiden
devam edip etmeyeceği belli olmayan
SUNUŞ
iktidar ortaklığıyla veya üstleneceği
muhalefet göreviyle ve nihayet en geç 1
vıl sonra yapılacak genel seçimlerle
CHP. "olmak ya da olmamak"
noktasma gelmiştir Bu önemli günlerin
arifesinde, geçen günlerde, partinin
omurgasını oluşturan il örgütleriyle
temasa geçtik. İl başkanlarına 8
soruluk birerform sunduk. CHP'nin
yakın geçmişi ve gelecegine ilişkin
görüşlerini saptadık. Bugünden
baslavarak 9 eylüle kadar sizlere bu
görüşleri yansıtacağız. tl
başkanlarından gelen vanıtlar, nokta ve
virgülüne dokunulmaksızm
okurlarımıza sunulacak. İl
başkanlarınagönderdiğimiz ve
yanıtlanarak bize gönderilen formlarda
ver alan sorularımız şunlardı •
1. Birleşmeden önce CHPSHP,
birleşmeden sonra CHPyönetimlerinin
izledikleri politik çizgi ve yöntemleri
nasû değerlendiriyorsunuz?
2. CHP 'nin kurultay sonrası nasıl bir
politik çizgi ve strateji uygulamasım
önerirsiniz?
3. \asd bir CHP özjüyorsunuz?
4. Kurultayda nasıl bir kadro
oluşturulursa. CHP daha başarılı olur9
5. CHP kendisini yenilemeli mi, nasd
olmalı? Örneğin CHPgerçek bir
Kemalist çizgiye oturtulursa daha
başarılı olur mu?
6. CHP'nin önümüzdekigenel
seçimlerde başan şansını nasıl
görüvorsunuz?
7. SHP-CHP-DYP koalisyon ortaklığı
parti için ne derecede yarariı veya
zararlı oldu?
8. CHP-DYP koalisyon ortaklığı
kurultaydan sonra da devam etmeli mi?
Yoksa parti kendisine yeni bir strateji
mi belirlemeli?
YILMAZ GÜMÜŞBAŞ
Çanakkale İl Başkanı Erhan Tez, CHP'nin altı ana ilkesiyle yenileşmesi gerektiğini söylüyor:
Koalisyon CHP'yi eritiyor
B
irleşmeden önce
SHP yönetimlerin-
den %ıyın Erdal İnö-
nü dönemı ve gerek-
se Sayın Murat Ka-
rayalçın dönemi; partimizin poli-
tik çizgisinden ve ilkelerinden
ödünler verme dönemidır.
tnönü dönemi ve yönetimi, ta-
bandaki sosyal demokratlann di-
namizmini gevşetmiş, adeta uyut-
muş ve uyuşturmuştur. Milyonlar-
ca sosyal demokrat lnönü ve kad-
rosuna gönlünü ve heyecanını ve-
rirken ne yazık ki lnönü ve kadro-
su bu heyecanı yaşayamamış, bi-
raz da hafife alınan deyişle "aslan
sosyal demokratlar" demekten
öteye. ilkelerimızi ve ıdeolojimi-
zi halkımıza anlatamamışlardır.
tnönü ekolünün devamı olan Ka-
rayalçın dönemi de bu çizgiyi de-
vam ettirmiş. Saym lnönü
DYP'nin ve DemireTin uydusu
olurken. Sayın Karayalçın da
DYP'nin ve TansuÇilIer'in uydu-
su olmuştur.
Parti ilkeleri savunula-
mamış, partide çok seslilik
adına kendilerini nimetten
ve kıymetten sayan bazıla-
n genel başkanîan da aşa-'
rak çelişkili beyanlarla ve
davranışlarla partiyi yıp-
ratmışlardır.
Genel başkanın otorite
zayıflığı partide disiplin-
sizliğe yol açmış ve parti-
de çokbaşlılık görünümü,
medyada ve kamuoyunda
ağır eleştirilere yol açmış-
tır. Bu nedenle her iki lide-
rin ve kadrolannın yanlış
ve tutarsız çizgileri partiyi
yıpratmıştır.
Birleşmeden önceki
CHP lideri ve kadrolan,
devamlı sosyal demokrat-
lann birleşmesi ve bütün-
leşmesi konusunda özel
çaba göstermışlerdir. Bu
dönem zaten çok kısa sür-
müş ve 18 şubat kurultay-
lan ile CHP bu ereğine u-
laşmıştır.
Birleşmeden sonra da
tnönü ekolünün temsilcisi
Sayın Hikmet Çetin de bu
ekolün politik çızgisinde
devam etmiş, otorite boş-
luğu ve disiplinsiz davra-
nışlar öylesine devam et-
miştir ki; bakanlık onuru-
na ulaşıp onbeş günde bakanlıktan
istıfa edip acımasızca basına açık-
lamada bulunan isimler, devleti
kurmuş bir partide devlet adamlı-
ğı örneğini ne yazık ki göstere-
memişlerdir. Bu nedenle
16.10.1981 tarihinden bugüne de-
ğin sosyal demokrat insanlanmı-
zın paıtileri SHP ve CHP; lnönü
ve ekolünün temsilcileri tarafın-
dan idare edilmişse de ruhsuz, ki-
şiliksiz, kimliğini kaybetmiş, da-
vasını unutmuş, ilkelerini ve ide-
olojisini yaşama geçirememiş
günlük politikalarla bugünlere ge-
linmiştir.
- CHP'nin kurultay sonrası po-
litik çizgisi ve stratejisi, parti ilke-
lerini ve ideolojisini halkına en
açık ve en net biçimde anlatabilen
bir genel başkan ve kadrosuyla
partiyi süreklilik içinde yeniletti-
rerek, sevgi ve saygınlığın getire-
ceği otorite ve disiplin içinde tüm
halkımızı kucaklayarak Türki-
ye'yi yirmibirinci yüzyıla taşımak
politik çizgimiz olmalıdır. Devle-
ti kurmuş, Cumhuriyeti ve de-
mokrasiyi getirmiş, solu ve sosyal
demokrasiyi halkımıza tanıtmış
bir parti olarak; Türkiye cle yaşa-
yan insanlanmızın özlemlerini,
ihtiyaçlannı tam ve doğru olarak
saptayıp, partinin ilkelerinden ve
ideolojisinden ödün vermeden,
kişilikli, onurlu ve güven duyulan
bir politik çizgi ve strateji uygu-
lanmalidır.
Zengin kadro
- Yukanda belirttiğim gibi öz-
lemim, devleti kuran bir partinin
deneyimiyle ilkelerini ve ideolo-
jisini kararlı bir şekilde yaşama
geçirecek bir genel başkan ve kad-
rolanyla CHP'yi tek başına ikti-
darda görmektir.
- Kurultaydan çıkacak genel
başkan kadrosuyla birlikte yöne-
tim gelmelidir. Partilerin büyüme-
si kişilere bağlı değılse de Türki-
ye'de DSP, DYP, RP, MHP, ANAP
kadrolan CHP'deki kadrolan ka-
dar zengin değildir. Bu partileri-
mizin bazılannda kadrolaT bile
yoktur... Ancak bir genel başkanın
karizmatik liderliği Türkiye gibi
bir ülkede oy oranını yüzde 10'la-
ra, yüzde I5'lerekadarçıkarabil-
mektedir. Bu nedenle Türkiye'ye
özgü bir politik yapıda bazen kad-
rolarda bile lider daha önemli ola-
bilmektedir. 9 eylülde yapılacak
kurultayda CHP doğal liderine ve
kadrolanna kavuşmalıdır, kavuşa-
caktır.
- CHP sürekli bir şekilde yeni-
lenmelidir. Gerçek Kemalist çiz-
gi ile birlikte ve altı ana ilkesiyle
yenileşerek, özgürlük, eşitlik, da-
yanışma, gelişmenin bütünlüğü
ve etkinliği, emeğin üstünlüğü ve
demokratikleşme değerlerini ya-
şama geçirerek yenileşmelidir.
- Yukanda belirttiğim gibi tari-
hi misyonu olan partimizin yeni-
den yapılanması sonucu, partimi-
zin ilke ve ideolojisi ön plana çı-
kacak ve CHP, Türkiye gündemi-
ne girecektir. Genel başkandan
partili üyeye kadar her birimin dı-
şa dönük çalışması CHP'yi güven
duyulan bir parti haline getirecek
ve CHP layık olduğu yere gele-
cektir.
. - lnönü ekolü partimizin ilke ve
ideolojisini ön plana çıkarabilsey-
di, kişilikli ve onurlu bir koalisyon
ortağı olarak halkımızın ihtıyaçla-
nna cevap veTebilseydik, koalis-
yon ortaklığı yarariı olabilirdi.
Ancak bu yapılamadığı için bu
ekol CHP'yi erime sürecine sok-
tu...
- CHP-DYP koalisyon ortakh-
ğımn kurultaydan sonra devam
edip etmeyeceği koşullara bağlı-
dır. Bu koşullar ortağımız
DYP'nin protokol hükümlerine
uyma sorumluluğu içinde bulun-
ması koşulu kadar, bu hükümlerin
eyleme ve hayata geçirilmesinde
göstereceği iyi niyet ve davranış-
lar son derece önemlidir.
Ardahan îl Başkanı Yunus Dündar'a göre, laiklikten ödün verilmemesi şart:
Tam bağımsızlıkçı bir CHP
B
irleşmeden önceki SHP ve
CHP'de özünde politik çizgi
olarak pek farklılık yoktu. Çünkü
yakın bir zamana kadar kendini
CHP'nin devamı olarak niteleyen
SHP vardı. Sosyal demokratlan Türkiye
siyasi arenasında temsil ediyordu. CHP'nin
SHP'den aynlması ideolojik aynlıktan öte
suni bir aynlıktı. Bu aynlık tabanda sosyal
demokrat ideolojiye gönül veren insanlan
gûvensizliğe itmiştir. Bu nedenledir ki 1994
yerel seçimlerinde sosyal demokrat taban
kararsızlığını ve güvensizliğini sandığa
yansıtmıştır. Gerek yerel seçimlerdeki oy
kaybı, gerekse tabandan gelen zorlamayla
gecîkmiş de olsa, 18 Şubat 1995'te birleşme
sağlanmıştır. Ancak birleşmeden sonra
gerçek anlamda bir bütünleşmenin
sağlanamaması, sosyal demokrat politikanın
tzlenmesini de engeHemektedir.
- Sosyal demokrat ideolojinin evrensel
anlayıştaki çağdaşlık. demokratlık, laiklik
ilkelerinden ödün vermeyen, insan hakJanna
saygılı, dünyayla banşık bir politika
izlenmelidir. Ancak üîkemizde insan haklan
ihlalleri, yargısız infazlar, gerici akım ve
eylemlerin artması karşısında daha kararlı ve
tutarlı politikalar belirlemelidir.
- Tam bağımsızlığı savunan, konuşanına.
düşiincninc saygılı ve sahip çıkan özgürlükçü
bir CHP...
Emeğe saygılı, işçi ve memur sendikalanyla,
demokratik kitle örgütleri ile bütünleşmiş bir
CHP...
Laiklik ve insan haklanndan ödün vermeyen
bir CHP... Ekonomik ve politik
uygulamalanyla halkına güven veren bir
CHP... Üîkemizde yıllardır süregelen kirli
savaşın bitirilmesi için çaba sarfeden bir
CHP...
- Oluşturulacak kadronun her şeyden önce iç
çekişme ve sürtüşmelerden annmış olarak
tavanla tabanı kaynaşmış, kadrolanyla CHP
daha başanh olur.
- CHP kendini yenilemelidir. Gerekirse tüzük
ve parti programını da gözden geçirmelidir.
- Kavgasız, çekişmesiz, coşkulu bir şekilde
birleşme bütünleşme sürecini tamamlayan bir
kurultaydan sonra CHP eski gücüne
kavuşarak önümüzdeki seçimlerde başan
grafiğini yûkseltebilir.
- SHP-CHP-DYP'nin koalisyon ortaklığı.
öncelikle 1980 öncesindeki gibi yeni bir MC
oluşmasını engeUetniştir. Aynca. TBMM'de
çıkanlan yasalann yorumlanmasma
baktığımızda, belki CHP'nin istediği gibi
olmasa da başka kamu çalışanlannın sendikal
bir hakka kavuşturulması, diğer taraftan
çağdışı 82 Anayasası'mn değiştirilmesi için
gösterdiği çaba olumlu girişimleridir.
Bütün bunlara rağmen bu girişimlerini gerek
kendi tabanına gerekse Türkiye halkına
yeterince anlatamamıştır. Son yıllarda
emniyet teşkilatında,ki MHP kadrolaşmasına
sessiz kalarak başta Tunceli ohnak üzere
birçok Doğu ve Güneydoğu illerinde bu
kadrolann terör estirmesini adeta
görmemezlikten gelmiştir.
Bütün bu olumsuzluklann temelinde,
CHP'nin zaman zaman çıkarmak istediği
çağdaş ve demokratik yasalann başta
DYP'nin gerici kanadı olmak üzere Meclis'te
bulunan diğer sağ partilerin duvanyla
karşılaşması yatmaktadır.
- Dört yıla yakın bir süre iktidarda olan bir
partinin yıpranmaması mümkün değildir. Bu
nedenle yapılacak olan genel seçime az bir
zaman kaltnışken iktidan bırakrnak da
yanlıştır. Ancak önümüzdeki kurultayda
yönetime gelecek kadrolann CHP'ye gerçek
kimliğini kazandırması gerekir.
BIRBAKIMA
SERVER TANtLLt
Susuz Çiçekler
inanın, içime oturdu o sözler!
Hatırlayacaksınız, Sayın Bülent Ecevrt, yanında
eşi, şu son haftalardan birinde Van'a gitmiş ve ora-
da, ata-baba ocağını terkedip yöreye sığınmış Kürt
köylüleriyle de konuşmuştu. O, içinin yandığı yüzün-
den belli bir halde dert dinlerken, eşi Sayın Rahşan
Ecevit de, kadınlaria ilgileniyordu. Işte o sırada bir
Kürt anası, kucağında çocuğu kendisine yaklaşmış,
çaresizliklerini şu cümlede özetlemişti ağlayarak:
"Susuz çiçekler gibiyiz!"
Ne diyebilirdi başka?
Bilinmez bir gelecek karşısında umarsızlığını, han-
gi söz bundan daha çarpıcı dile getirebilirdi?
Susuz çiçek olur mu? Olmaz! Her şey olur da o ol-
maz! Susuz çiçek, çok geçmeden saranp solmak, so-
nunda kuruyup yok olmak demek; çiçeğin çıçekliği,
en başta suya bağlı.
Gerçi kadın, hele hele sosyal sorunlan dağ gibi bi-
rikmiş ülkelerde, bir "susuz çiçek" gibidir hep. Şairin
diliyle, her yo! yokuştur onun için; düzen, ülkeden ül-
keye binbir gerekçe de uydurarak karşınıza dikilir, zin-
dana çevirir yaşamını. Şimdi şu sıralarda, Pekin'de
toplanacak Dünya Kadın Konferansı'nda, o "susuzçi-
çekler"\n sorunlan dile getirilecek bir bir Hele hete
Bosna'daki, Ruanda'daki, Çin'deki, bu arada Türki-
ye'dekilerin sorunlan...
Ne olursa olsun, kucağında çocuğu, o çaresiz Kürt
kadını geliyor gözlerimin önune durup durup ve son-
ra insanı yürekten sarsan sözleri düşüyor aklıma:
"Susuz çiçekler gibiyiz!"
Bugün, 1 Eylül, Dünya Banş Günü.
Bu yılki 1 Eylül, daha öncekilerden çok daha farklı
olmalı!
Çünkü, dünyamızda banş korkunç yaralar almıştır
şu son yıllarda. Ne zaman banş oldu ki yeryüzünde
demeyiniz; dünyamız, bir yanm yüzyılı göz önünde tu-
tarsanız, şu birkaç yıldır tanıdığımız vahşete benzer
olaylara tanık olmamıştı. Sorunlar vardı, ama gorece
de olsa, bir durmuş otunmuşluk da vardı.
Bugün gördüğümüz bir "kaos"; daha da korkun-
cu, geleceğin belirsizliği.
Bunu silmek, dünyamıza banşı getirmek zorunda-
yız.
Şairin diliyle, "Ufuklann ebedi iştiyakı var nura'"
Yalnız dışanda değil, içeride de...
Üîkemizde de banş bozulmuştur. Ne zaman banş
oldu ki demeyiniz lürfen! Türkiye, bu Türkiye değildi...
Bosna-Hersek'te olup bitenlere bakıp, hatırlaya-
caksınız belki, 21 Temmuz günlü Cumhuriyet'te, İn-
sanlık Ölmedi, Ötmeyecek başlıklı bir yazı yayımla-
mıştım bu köşede. Ne var ki, konunun bir de bize dö-
nük yüzü vardı: Orada Sırp olur da, bizde olmaz mı?
Özellikle Tunceli'de olan-bitene bakarak, 6-12 Ağus-
tos tarihli Ronahi'öe yazdığım "Bosna Vahşeti Der-
ken..." adlı yazımda, madalyonun öteki yüzünü gös-
terip, bizdeki Sırplan, Özel Tim'leri lanetliyordum.
Bosna deyip Tunceli'yi unutmak olmazdı.
Geçenlerde de, Ismail Beşikçi'den uzun bir mek-
tup aldım.
Nereden yazar Beşikçi mektubunu?
Hapishaneden diyeceksıniz.
Gerçekten de oradan, Ankara Kapalı Cezaevi 5.
Koğuş'tan geliyordu yazdığı ve sevgili Mustafa Ek-
mekçi'nin eliyle yollanmıştı. 26 Temmuz tarihli mek-
tubunu, "Değerii kardeşim, Türkiye ciddi bir kaosuya-
şıyor" dedikten sonra, o kargaşanın temel nedenine
iniyor ve şöyle bağlıyor Beşikçi:
"Bugün Akdeniz'deki, Ege 'deki çarpık şehirieşme-
den Istanbul'daki deniz ve hava kirtiliğine; büyük şe-
hirlehn etrafındaki gecekondulaşmadan arazi mafya-
sına; politik ve toplumsal kurumlann tıkanmasından
enflasyon sorununa kadar pek çok konu Kürt soru-
nuyta organik olarak ilintilidir. Devlet terörünü brman-
dırarak bunlann çözülmesi mümkün değildir, demok-
ratik, banşçıl çözümler üretmek gerekir. Bunun için
de, düşüncenin özgürce açıklanmasına, dinamik bir
tartışma ortamının oluşturulmasına gerek vardır."
işte söyledikleri Beşikçi'nin!
"Demokratik, banşçıl çözümler", "düşünceterin öz-
gürce açıklanması", "dinamik bir tartışma ortamı"; İyi
ama, bir demokrasınin "onsuz olmaz" koşullan değil
mi bunlar?
Bugüne değin denenmedi, ama değmez mi de-
nenmeye?
Bana sorarşanız, o özlediğimiz banş böyle gelecek
yurdumuza. Özgüriüğün bereketi, kafalanmızı ışıtıp
zenginleştirirken bir şey daha yapacak: "Susuz
çiçeklere de yağdıracak rahmetini.
Değmez mi?
Bosnagerçeğme yakmdantanık ohnakiçin.
R
us Havayollan'nın "Top Air"
hesabına çalışan "Yak 42" pa-
tentli uçağı. içinde yaklaşık on
milyar liralık ilaç, iki ton şe-
ker, on binlerce mark ve son
birkaç yıldır gazete-TV haberlerinden izle-
dikleri Bosna gerçeğine yakından tanık ol-
mak isteyen 58 Türk aydınıyla Hırvatis-
tan'ınSplitHavaalanı'naulaşmak üzere 18
ağustos cuma sabahı saat 09.40'ta Yeşil-
köy'den havalanıyor... Döşemeden bir Rus
hamamı gibi yükselen buharlann "ha^alan-
dırmadan dolavı"oldugunu anonstan öğre-
niyoruz. Uçağın dört kişilik mürettebatı
Rus, hostesler Türk, uçak Rus Havayolla-
n'na bağlı bir Türk şırketi hesabına çalışı-
yor... "Yenidûnyadüzeni
T>
ninilginçbirsen-
tezi...
Az sonra, pilot kabini yakınında uçak mü-
hendisi Anatoli'yle sohbetteyim... Rus-
ya'daki merkezleri Saratov kentinde. 6 ay
dış hatlarda, 6 ay iç hatlarda çalışıvorlar.
Dışanda maaşlan dolarla ödeniyor. Iç hat-
larda ise büyük bir düşüş varmış... Anatoli,
Rosya'daki
tt
daça
B
sından özlemle söz edi-
yor. Patates toplama mevsimi yaklaşıyor-
muş... Genç bir adam. 8-14 yaşlan arasın-
da üç çocuk babası. Pilot kabinine giriyo-
ruz. Pilot, yardımcı pilot ve bir başka tek-
nik eleman, bu üçüncünün elinde bir harita
vır. Split'e ilk kez uçmakta olduklannı öğ-
rmiyorum...
Avukat Kezban Hatemiyle tanışıyoruz.
"VDİculuğa katılan birçok kişi ilk kez bu yol-
cılukta tanışacak... Bayan Hatemi, Hın'at
nakamlannın üc yıldır ilk kez bir sivil uça-
ğı Split Havaalanı'na inme izni verdiğini
siylüyor. Zagreb'deki Büyükelçimiz Daryal
Baübay'ın bu sonuçta önemli katkısı olmuş.
Eayan Hatemi, Bosna'ya yardım konusun-
(k deneyimli. Bu yolculuğun örgütlenme-
snde, özellikle de yardımlann toplanma-
snda (eşi Prof. Hüseyin Hatemi ile) önem-
1 katkılan var..^
Bezmiâlem Üniversitesi kurucusu Prof.
Asaf Ataseven'e, bir gün önceki Cumhuri-
\et'te, "misvak" konusuyla ilgili olarak
bndisine bir "tadalma" olduğunu söylüyo-
• Bir liman ve sanayi kenti olan
Split'ten saat 14.30'da hareket ettik.
Hedefimiz, güneyde, Neretva kıyısındaki
Mostar... Sarajevo güneybatıda.
"Drina Köprüsü"ndeki Visegrad
kasabasmı haritada bir kez görüyorum.
Sarajevo'nun hemen bitişiğinde... Bosna'daki Sırp faşizmine tanık olmak için yollara düşen Türkiyeli aydınlann ilk durağı Split Havaalanı'ydı.
rum. Kızıyor, heyeçanlanıyor, "misvak" ve
"diş macunu" üzerine başlayan bir söylev,
Türk aydınının körü körüne Batı hayranlı-
ğından "sünnet"in yararlanna, oradan Fre-
ud modasının artık geçmiş olduğuna kadar
uzanıyor... Prof. Ataseven, bir delikanlı ka-
dar çabuk heyecanlanıp öfkeleniyor... Fa-
kat aym ölçüde de içten bir insan... Uçak
söyleşilerinde bir hafta kadar sürecek ama
sanıyorum ki izleri yıllarca silinmeyecek
tanışıkhklann. belki dostluklann temelleri
atılıyor...
Tanışıklıklar sadece "karşıt" göriişteki
aydınlar arasında değil. Suavi'yle ilk kez
karşılaşıp tanışıyoruz. Bu tanışıklık sonra-
ki günlerde gerçek bir kardeşliğe dönüşe-
cek. Prof. Türkka\a Ataöv'ün ınanılmazça-
lışkanlığına. konuşma ve mizah yeteneğine
ilk kez bu yolculukta tanık oluyorum.
Uçak. Adnyatik üzennde bir daire çizer-
cesine sola kıvnlıyor. Tenha bir iç deniz.
Bir gemi, birkaç motor. Geride bir yerleşim
bölgesi. Düzgün binalar, yollar ve yeşil
alanlarla bir Avrupa yerleşim birimı burası.
Split Havaalanı'nda, başında mavi bere-
si, Birleşmiş Milletler üniformasıyla Kur-
may Binbaşı Tank Özkut karşılıyor bizi
(Gazeteye gönderdiğım ilk haberde, biraz
acele ederek kuımay albay diye takdim et-
mışım bu güler yüzlü genç adamı). Bir de
kısa pantolonlu. Hollandah askeri görevli
var. Split Havaalanf nın güvenliği, Hollan-
da birliğince sağlanıyor.
Bir Hemingway romanı ya da 2. Dünya
Savaşı filmleri atmosferi... Birleşmiş Mil-
letler üniforması içinde çeşitli milletlerden
subaylar, askerler... Girişte, bıyıklı, esmer ve
vanık yüzlü bir üniformalılar topluluğu. .
Ispanyolca konuşuyorlar... Yukandaki res-
toranda sanşın. alabros tıraşlı bir grup as-
ker yemek yivor... Bara dayanmış, içkileri-
ni yudumlayan, kim bilir hangi milletten
birkaç subay... Bir başka masada Kenyalı
zencı subay ve askerler...
Biz "basın mensuplanT>
(gazetelerden ve
TV kanallanndan arkadaşlar) özel basın
kartlanmızın hazırlanmasım beklerken,
Binbaşı Özkut, Zenitsa'daki birliğe, Türki-
ye'den gazete. kitap gelmeyişinden yakını-
yor.
Yanda, çeşıtlt milletlerin turistik eşyala-
nnın sergilendiği birsatış yeri var. Bizi ora-
ya götürüyor. Türkiye, orada da yok...
Bir liman ve sanayi kenti olan Split'ten
saat 14.30'da hareket ettık. Hedefimiz, gü-
neyde, Neretva kıyısındaki Mostar... Sara-
jevo güneybatıda.
"'Drina Köprüsü
T
'ndekı Visegrad kasa-
basını haritada bır kez görüyorum. Saraje-
vo'nun hemen bitişiğinde...
Sağda Adnyatik Denizi, adacıklar. solda
Dinar Alplen... Radyoda Balkan müziği...
Otobüste önümdeki sırada oturan delikan-
lıyla, '"Türkiye" gazetesinden Murat Zey-
tin'le, bu müzikteki "hüzün" konusunda
görüş birliğindeyiz...
Bir Kızıl Haç arabası geçiyor... Solda, bo-
zulmuş bir UN (Birleşmiş Milletler) kam-
yonu. Grubumuzun çevirmenlerinden elekt-
rik mühendisi HüsevinGürie konuşuyoruz.
Hüseyin, ünıversite ögrenimini Sarajevo'da
görmüş.
Aynı üniversitede öğrenim gördükleri bir
Sırp delikanlısıyla aynı odayı üç yıl paylaş-
tıklannı, Trebinyenlı bu delikanlının evine
ziyarete de gittiğini. fakat şimdi onun bir
"çetnik" (Sırp faşisti) olduğunu anlatı-
yor...Solda dağlar, sağda birbirinden güzel
kıyı kasabalan... Nemira'yı geçerken yağ-
mur başladı.
Din dersi hocası ve şair
Arif Arslan, "Tortölar'ı gör-
dûnfiz mû" diye soruyor ba-
na. Sonra Toroslar'dan, onun
memleketi olan Akseki'den
söz ediyoruz... Beni Akse-
ki'ye davet ediyor...
Birkaç gölün oluşturduğu
bır cennet görüntüye, "B«-
çenkoye Ozero"ya tepeden
bakan "Male Bare"de (Kü-
çük Bar) mola veriyoruz...
Hırvat garson kızlar kahve,
biraservisi yapıyor... Butop-
raklann, bu insanlann, yüz-
yılımızın en acımasız savaş-
lanndan birinin içinden geç-
mekte olduğuna ınanmak ko-
lay değil... Az sonra, Hırva-
tistan-Bosna sınınndaki
Merkoviç'e yaklaşırken gü-
zeller güzeli Neretva Irmağı,
ağaçlann arasında mavi bir
göz gibi bir an görünüp kay-
boluyor...
Sunrda Hu^at smır polis-
leri iki otobüsten oluşan kon-
voyumuzu saatlerce bekletti.
Kimilerine göre Üaçlar resmi yoldan getiril-
mediğinden, kimilerine göre rüşvet almak
için bizi bekletiyorlar (Sınırlarda ve dene-
tim noktalannda bu bekleyişlerimiz yolcu-
luk boyunca sürecek).
Gereç taşıyan UN cemseleri geçiyor. Sa-
at 20.20'de ilk tankı gördük. lleride, dört y-
ol ağzında bir askeri polis aracı yolu kesmiş,
mavi ışıldağı dört bir yanı tanyor. Soldaki
yoldan gelen bir askeri konvoy, dört yol ağ-
zında tekrar sola kıvnlarak ileriye doğru yo-
luna devam ediyor... Kanal D kameramanı
Cumhur Ayar otobüsün koridorunda, be-
nim koltuğun yanı başında, TGRT kamera-
manı Reis Yaşar sağımdaki bir boşlukta,
kamerasının objektifini omzumun üzerin-
den aşırarak ateş eder gibi çekime baş-
ladılar...
SÜRECEK