Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 1995 CUMA
10 DtZİ YAZI
Acil çözüm: Demokratikleşme
• Strasbourg Komisyonu'nun kabul
edilebilirlik kararlarından çıkartılması
gereken bir başka sonuç, Türkiye'nin
olağanüstü hal rejiminin, Avrupa
Insan Hakları Sözleşmesi
standartlarına aykırı olduğudur.
Ortaya çıkan tabloya göre,
hukuksal merkez Ankara'dan
kaymakta ve Strasbourg eksenine
oturmaya başlamaktadır.
Bu örnekler. umuyoruz. sadece hukuk çevrele-
rinin değil, ama Türkiye'nin yetkili konumdaki ki-
şi ve makamlannın da anlayabileceği yalınhkta
ders ahnmaya elverir vakalardır.
Ulusalüstü tnsan Haklan Hukuku'nun etkisini,
bağlayıcılığını, bır devlet bakımından uluslararası
düzlemde yarattığı ağir sonuçlan göstermeye, ulu-
sal otoriteterin Türkiye'nin içıne düştüğü durumu
idrak etmelerine katkıda bulunur örnekler olarak,
umuyoruz ki. değerlendirilir.
Milliyetçi hamasi nutuklarla yola devam edip
yukandaki örneklerden de bir sonuç çıkarmamak-
tadirenen siyasal aktörlerin. "insan haklan ihlal-
cisi bir Türkiye" nitelemesinin ağır yükünü sil-
meye biraz da umutsuzca çaba harcayan Dışişleri
Bakanlığı teknisyenlerinden bilgi almasında bü-
yük yarar vardır.
Dışlşleri'nin çaresizliğl
,A.
A ve
İ x JBaşvurusu "
6
Doc. Dr. M. Semih Gemalmaz
Dışişleri bürokrasisinin, çeşitli insan haklan or-
ganlan önüne götürülen şikâyet başvurulan karşı-
sında zaman zaman yüz yüze kaldığı çaresizliği;
Strasbourg Komisyonu önündekı birçok vakada
olduğu gibi, kimi başvurulara hiç yanit verememe-
si nedeniyle bunlann doğrudan kabul edilebilirlik
kararlanna bağlandığını; Dışişleri Bakanhğı'nın
yûkünün giderek daha da artacağını; üstelık bunun
sadece Avrupa Konseyi içinde değil, ama BM sis-
temi içindeki insan haklan birimleri önüne taşma-
cak olası şikâyetlerle iyice altından kalkılamaz bir
hale geleceğini; bakanlıkça istihdam edilen kimi
uzmanlann, ilgili birimler kararlanndan örnekle-
ri, bakanhkta bulamadıklan ıçın, örnek olsun, yur-
tiçinde bu alanda çalışan kimi kişilere başvurarak
edinme gibi bir garabet içinde olduklannı yahut ki-
mi uzmanlann, gazetelerde çıkan açıklamalannda
göriildüğü üzere. bu süreci
kişisel bir meseleymiş gibi
bir eksene oturtup kavraya-
rak, meselenin aslının, basit
bir avukatlık yanşması de-
ğil, bir ülkede ınsan haklan-
nı kurumsallaştırma olduğu-
nu ihmal eder göründükleri-
ni; Dışişleri, Adalet, İçişleri
ve yerine göre Savunma ya
da diğer bakanlıklar arasın-
da, bu konudaki çalışmalar-
da bir eşgüdümün sağlana-
mamış bulunduğunu; diğer
bakanlıklardan Dışişleri'ne
bilgi akışının yetersiz ya da
gecikmeli oiduğunu; bu ge-
cikmelerin ya da ucuz ve ge-
nel inkârcı açıklamalarm,
uluslararası platformlarda
Türkiye'nin hiç tni hiç işine
yaramadığını; Türkiye'de
derdine çare bulamayip
uluslararası insan haklan or-
ganlanna başvurmak zorun-
da bırakılan mağdurlann. ki-
mi sığ kafalarca vatan haini
şeklinde algılanması sapkın-
lığının devam ettiğini: oysa,
insan haklan ihlallerinin
önünü almayarak en doğal
ve insani tavır içinde hak
arama peşine düşmüş mağ-
durlan, bu duruma zorlayan-
lann, bizzat o sığ söylemi
üreten ve yeniden üretenler
olduğunu; bilgisine ulaştık-
lan insan haklan ihlallerine
karşı etkin bir tavn ya da bir
hukuk devletinde yapılması
gerekenleri, bireysel göriişü,
inancı. ya da yetkılerinin sı-
nırhlığı yahut duyduğu kor-
ku ve tedirginlikle ya da her-
hangi bir başka nedenle ger-
çekleştirmeyen yahut ger-
çekleştiremeyenlerin, bile-
rek ya da bilmeyerek ülkenin
başına daha büyük sıkıntılar
yarattıklannı: görmek, kav-
ramak, kafalarımıza kazı-
mak zorunluluğu çoktan or-
taya çıkmıştır.
Buradan bakıldığında,
Türkiye'nin yasama, yürüt-
me ve yargı erkinin, kamu-
sal otontelerinin, siyasal ak-
törlerinın. Türkiye'deki in-
san haklan ihlallerini kesin
ve kararh şekilde önleyecek
siyasa üretmemeleri, "du-
rumu idare edebilecekleri" saplantısından sıynl-
mamalan, sadece basit bir basiretsizlik, köriük de-
ğil; ama ülkeye ve burada yaşayanlara yapılacak af-
fedilmez bir haksızlık olacaktır.
b-) İkinci Ara Sonuç: Eksenin Ankara'dan
Strasbourg*a Kayması.
Strasbourg Komisyonu'nun yukanda değinilen
kabul edilebilirlik kararlanndan çıkartılması gere-
ken ikinci ara sonuç, Türkiye'nin olağanüstü hal
rejiminin hukuksal çerçevesi ve uygulamasının Av-
rupa Insan Haklan Sözleşmesi standartlanna ay-
kın olduğudur.
Bunun yarattığı/yaratacağı vahim yansımalar,
sadece üstte belirtildıği gibi, yeni olası başvurula-
ra yataklık etmesi değildir. Bunun yanı sıra, o böl-
gede yaşayan ve kamusal otoritelerin tasarruflann-
dan etkılenen kişiler bakımından ortaya çıkan tab-
lo, hukuksal merkezin Ankara'dan kaymakta ve
Strasbourg eksenine oturmaya başlamakta oldu-
ğudur. Aslında, insan haklanna ilişkin olanlar da-
hil bir ulusalüstü sistemle bütünleşen her ulusal
politiko-juridik sıstemde, kaçınılmaz bıçimde, ulu-
salüstü odağa doğru bır eksen kayması oluşur. Ör-
neğin, Avrupa Birliği'ne gırmenin bir sonucu, bir-
hk merkezinin bulunduğu Brüksel ıle Birlik Ada-
let Dıvanı'nın yer aldığı Lüksemburg odakla-
nna doğru. ulusal egemenliklerde bir eksen kay-
masmın açığa çıkmasıdır. Avrupa Konseyi'nin in-
san haklan standartlannı belirginleştiren Strasbo-
urg sıstemi için de, bır ölçüde, bu olgu geçerlidir.
Ancak, yapılaştınlan insan haklannı tanıma-koru-
ma rnekanizması içinde, taraf devletlerin süregi-
den, ihmal edilemeyecek bir ağırlığı ve rolü de var-
dır. Son çözümlemede. ulusalüstü denetim ve gö-
zetime açık bulunulsa da, insan haklannı ulusal
ölçekte kurumsallaştıracak olan ulusal yönetim-
• Türkiye'nin yasama, yürütme ve yargı
erkinin, kamusal otoritelerinin, siyasal
aktörlerinin, Türkiye'deki insan haklan
ihlallerini kesin ve kararlı şekilde
önleyecek siyasa üretmemeleri,
"durumu idare edebilecekleri"
saplantısından sıyrılmamaları, sadece
basiretsizlik değil; ama bu ülkeye ve
vatandaşlarına yapılacak affedilmez
bir haksızlık olacaktır.
lerdir; ıhlalleri engelleyecek. yinelenmelerine kar-
şı önlem alacak olan ulusal otoritelerdir.
Ulusal hukuk düzenleri ulusalüstü standartlara
uyumlaştınlması yükümlülüğüne bağh olarak,
anahtar öğe kimliğindedir.
Ankara'ya düşen görev
Bu açıdan dü§ünüldüğünde. olağanüstü hal reji-
minin doğurduğu insan haklan ihlalleri mağdurla-
nnın, bu sorunlann çözümünü Ankara odaklı lcur-
gulaması: evrensel standartlara aykın mevzuatm
Ankara kaynakh olarak düzeltilip demokratikleş-
tirilmesi; ıdarenin insan haklan ihlaline yol açan
tasarruflann Ankara merkezli bağımsız, güçlü. de-
mokratik ölçütleri içselleştirebilmiş bir yargı ile
denetime bağlanması, eksenin Ankara'dan Strasbo-
urg'a kaymaması anlamına gelir.
Oysa görülmektedir ki, Türkiye. olağanüstü hal
uygulanan bölgesınden yapılan şikâyet başvurula-
n bağlamında Strasbourg Komisyonu'nu özellik-
le, mağdurlann ıç-hukuk yollannı tüketmesı gere-
ğini aramak koşulundan vazgeçmek eğilimme gir-
mekle, mağdurlarca Ankara'dan Strasbourg'a kay-
dınlan eksenı benimseme aşamasına gelmiştir.
Dolayısıyla. Ankara'ya bu noktada düşen ıvedi,
zorunlu ve tanhi görev. yürürlükteki olağanüstü
hal rejimini demokratıkleştirmek. olası mağdurlar
için etkin ve yeterli biçimde işleyen hukuk yolla-
nnı kurumsallaştırmak, hukuka güveni yeniden te-
sis edecek önlemleri almak ve insan haklan ihlal-
lerinin hoşgörülmediğini. hıçbir sözde yüce amaç
ardına saklanarak haklan ihlal etmenin meşrulaş-
Unlamayacağını, sözle değil, uygulamayla kanıt-
lamaktır. Hatırlatmak uygun olacaktır ki, Türki-
ye'nin yetkili tüm organlan, anılan türde eksenin
Ankara'dan Strasbourg'a kaymakta oluşu sürecini
frenleyebilmenin, denilebilirki, hemen hemen son
fırsatlannı kullanmanın eşi-
ğindedirler.
Çünkü, komisyonun anı-
lan kabul edilebilirlik karar-
lannda, şikâyetçilerin ısrar-
lı vurgusuna karşın, komis-
yon henüz. başvurulann
içinde bulunduğu aşamada,
ınsan haklan ihlallerinin
"bir idari pratik" olup ol-
madığını kesinlemek, bunu
yerleşik bir içtihad haline
getirmek noktasında değil-
dir. Ama, altı çizilerek belir-
tilmelidir ki. bu içtihadi
standardı benimsemenın pek
yakınında bulunmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye'nin,
en kısa sürede, gecikmeksi-
zin hemen şimdi, kökten,
kapsamlı birdemokratikleş-
meyi gerçekleştirmesi, insan
haklan ihlalleri pratiğini
durdurması, bu hukuka aykı-
n tasarruflann sorumlulan-
na yönelik şu ya da bu bi-
çirrideki resmi hoşgörü siya-
sasını terk etmesi zorunlu-
dur.
Bu incelemede, ÂÎH
Komisyonu
kararlarından veriîen
örnekler, Türhçede ilk
kez, tam metinleriyle,
Mehmet Semih
Gemalmaz tatufından
hazırlanan "Avrupa
Insan Haklan
Komisyonu ve
Mahkemesi
Kararlan" başhklı
külliyattn birinci
cüdinde
yayımlanacaktır,
Anılan çalışma,
Türkiye İnsan
Haklan Derneği 'nce
1995 yıh için
projelendirilmistir ve
ÎHDyaymları olarak
basılmaktadır.
Yarin-. şikâyet
başvuru formu
VEFAT
Merhum Muhlıse, Mustafa Durmuşoğlu'nun kızlan merhum Sadiye, Mehmet
Durmuşoğlu'nun gelinleri, Seçkin ve Ayten'ın ablalan, Mehmet ve merhum
Gencer'ın sevgilı anneleri, Mustafa Durmuşoğlu'nun bıricık eşı
ÇİĞDEM DURMUŞOĞLU'nu
30.08.1995 Çarşamba günü kaybettik.
Cenazesı 31.08.1995 Perşembe günü Kocatepe Camii'nde kılınan
öğle namazından sonra Ankara Karşıyaka Kabnstanı'na defhedilmiştir.
Tüm sevenlenne duyurulur.
AİLESİ
Gazetemizin Hukuk Müşaviri
arkadaşımız
Av. Bahri Bayram Belen'in dayısı
HIFZI CANDEĞER
30 Ağustos 1995 günü vefat etmiştir.
Arkadaşunıza, ailesine ve yakınlanna
başsağlığı dileriz.
CUMHURtYET ÇALIŞANLARI
SATIŞ ELEMANI
Gazete pazarlamasında part-time çalışmak üzere
genç, dinamik, insan ilişkilerinde başanlı
elemanlar aranmaktadır.
tlgilenenlerin aşağıda belirtilen adrese bir resim
ve özgeçmişleri ile birlikte saat 10.00-17.00
arasında şahsen başvurmalan rica olunur.
Türkocûğı Cad. 39/41
Cağaloğlu/İST
GENEL KURULA ÇAĞRI
Dostlar Dayanışma Demeğının olağan genel kurutu bırıncı topiantısı 5.10.1995 gûnü saat 11.00'de
Taksım Cumhunyet Cad. Ceylan Apt. No: 27, Kat: 6 adresındekı İ.Ü. İktisat Fakûltesı Mezunlar Cemıyetı
Lokali'nde yapılacak. çoğunluk sağlanamadığı takdırde 12.10.1995 gunu aynı yer ve saatte tekrartana-
caktır Uyelenmızın katılmalannı nca edenz. YÖNETİM KURULU
GÛNDEM:
1 - Açılış ve saygı duruşu,
2- Başkanlık dtvanı ıçın bir başkan, bır başkan yardımcısı ve iki sekreter seçimi,
3- Yöfietim ve denetim kurullar rapodannın okunması ve tartışılması ve Ibralar,
4- Yenı yil bütçesının okunması ve onaylanması,
5- Yenı yonetım ve deretım kurullanmn seçimi,
6- Demeğın kamu yaranna demeklerden sayılması ve vergi muafıyetı tanınması konusunda genel ku-
ru! kararı alınması,
7- Dilekler ve kapanış
SAHİBİNDEN SATILIK
Az kullanılmtş LC 475,14
renkli monitör ile birlikte.
Tel.: (0-212) 230 98 06
(10.00-17.00 arası)
Nüfus cüzdanımı ve
ehliyetımı kaybettım.
Hükûmsüzdür
EMREPOLAT
Nüflıs cüzdanımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
BlLGEHAN
ARKAS
Mimar Sinan
Üniversıtesi kimliğimi
ve nüfus cüzdanımı ve •
pasomu kaybettim.
Hükümsüzdür.
MEHMETODABAŞ1
SAPPHODA
Cuma
AYŞE TÜTÜNCÜ
BÜLENT SOMAY
ŞUAYİP YELTAN
UMÜT KlRHAn
Cumartesi
BİROL CAN ve
SER-HOŞ GÜL
Nüzik Sappho'da dinlenir.
Kez: 245 06 68 - 69
AÖF kimliğimi ve nüfus
cüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür
BOĞAÇHAN
SABANOĞLU
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Hepimiz Nerdeyiz?
Nerdeyse yirmi yıl önce bir pazar günü telefon etti
sevgili Orhan Peker, sesi gülüyor:
- Bana gelır misin hemen, bu iki resmi görmeni isti-
yorum, yarın Istanbul'a götürecekler, bir daha göre-
mezsin.
Bir taksiye atladım, Kavaklıdere'deki eve koştum,
Orhan çok neşeli.
- Azizim, çok ilginç, hoş bir kadın, daha önce gör-
medim hiç. Telefon edip geldi, resimlere baktı, üyatını
da sormadan ikisini de aldı, diye şaşkınlığını belirtiyor.
Beili, resimsever bir kişi. Resimler karşısırtda ben de
şaşkına dönüyorum. Değerli sanatçımızın yüreği gibi
kocaman iki tablo. Birinde çarpıldım, ayçiçeği tarla-
sında bir köylü kızı. Otomobille Marmaris'e giderken
bu kızı bir an görmüş Orhan, gözüne de yüregine de
takılmış besbelli. Ayçiçeği tartaları görünce o kızı dü-
şünürüm her zaman. Köylü mü kentli mi ya da Orhan'ın
çok sevdiği birinin portresi mı karar veremem.. derken
sıcak sözcükleri çınlar kulağımda, senin karnında gü-
neş var, diye coşar birden. Ben de fırçasındaki güneş-
lere gülümserim. Değerli sanatçımız doğayla ne sıcak
kucaklaşır değil mi? O gıizelim kedilerin, kuşlann, ho-
rozlann, balıkiann gizemı bu kuşkusuz.
Orhan Peker'in sansıcak kızını unutamıyorum, ama
ayçiçeğini sevmiyorum aslında. Belki çağrışımların-
dan ötürü. Yağını yemiyor, güzelim zeytinyağını dışla-
yan politikalara araç olmasından hoşlanmıyorum.
TV'de de açıyor kimi zaman. Zeytinyağlı dolmanın kar-
şısına dikiliyor! Oysa Oktay Rıfat da "Şu zeytinyağlı
dolma yemek değil efendim rezalet," diyor. Mavi kör-
fezi çeviren zeytinliklerin ürünü sızma yağ ile pişen
yaprak sarması ya da biber, patlıcan dolması rezalet
gerçekten! Yemeye doyamaz ınsan. Yağ politikası bir
yana, ayçiçeği çirkinlikler üretiyor. Çekirdeğini yemek
tutku nerdeyse. Sinemada, otobüste, yolda, kahvede,
durakta ayçiçeği kabuklarından tepecikler oluşuyor, ki-
mi zaman da çekirdek müziğı! Dışişleri Bakanlığı ko-
ridorlannda kuruyemişin yasaklandığını okudum bir
gazetede. Sessiz diplomasi doğrultusunda yorumla-
nıyor ama ses kirlenmesi de bir neden değil mi aca-
ba?
Malka açık plajlarda da kumda değil, ayçiçeği, ka-
bak çekirdeği çöplüğünde yatıyor insanlar, çocuklar,
küçük bebekler... Güneşe karşı uzanıyor, bir külah çe-
kirdeği tüketiyorlar. Afiyet olsun, ama kabukları kuma
atıyorlar, oysa biraz ötede, plajın her yerinde çöp ku-
tuları var, bir torba kullanır, dolunca kutulara atabilir-
ler, ama öyle bir alışkanlık yok. Nayion torbalar, bira
tenekeleri, kırık şişeler, sigara paketleri, izmaritler, mı-
sır koçanları, artık yemeklerle halka açık bir çöplüğe
dönüşüyor güzel plaj, dahası deniz... Bence balıklar
da sigara içıyor artık. Imbat esince onlarca, yüzlerce
izmarit taşıyor dalgalar. Yüzerken sigara keyfine ola-
nak yok, sigarayı teknelerle dolaşanlar tüttürebilir an-
cak. Teknede izmarrti atacak yer bulamıyorlar demek!
Haydi denize! Ama her şeyi ıçine sındıremıyor mavi de-
niz. Mavisi kararıyor, kinni, kokusunu karaya vrarak in-
sanların umursamazlığını, sevgisizliğini belgeliyor.
Çevre kirlenmesi belli bir eğitimle önlenebilir ancak.
Çöp atmayı da bilmeyen, plajı kirleterek çirkinlikler
üreten kişiler çevreyi nasıl korur?
Ida gülümsüyor uzakta, yüzyılları, bin yılları düşunü-
yor belki de kimler geldi, kimler geçti bu doğa parça-
sından. Biz de geçeceğız kuşkusuz, bilim çok gelışse
de yüzyıldan öteye gitmiyor ınsan yaşamı. Bence
2000'li yıllara göz kırpıyor Ida; bizi de uyarıyor, bu sev-
gisizliğin, umursamazlığın gelecek kuşaklara hayli acı
faturalar ödeteceğini söylüyor. Sona eren yüzyılın çe-
lişkilerini aşamazsak geleceği de karartacağımızı an-
latryor. Zafer Bayramı'nı kutladığımız günlerde o çe-
lişki hayli keskin çizgilerle beliriyor gerçekten. Dört-
nala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gi-
bi uzanan Anadolumuz'da neleryaşanıyor 1900'lerde.
Bu denizler, bu dağlar, nelere tanık oluyor, özgürlük ve
bağımsızlık savaşını başarıyor halkımız, çağdaş bir
devlet oluyor amacımız, yüzyılın yarısını güzel yaşıyor
Anadolumuz. Her alanda devrimlerle, çağdaş uygar-
lık düzeyine yöneliyoruz, ama sonra? Yüzyılın öteki ya-
nsını nasıl yaşıyoruz. Bağımsızlığımızı yaşıyor muyuz
yeteri kadar? Ozgürlüğümüzü, haklanmızı yaşıyor mu-
yuz? Çağın içinde mi dışında mıyız? Uygarlığın nere-
sinde, hangi düzeyde? 2000 yılına yaklaşırken sorma-
mız gerekir gerçekten. Nerden geldik nerelerdeyiz?
Çağdaşlığın neresinde, doğamız nerde, biz nerde. gü-
neş nerde, deniz nerde, orman nerde, neden bu kir-
lenme, arıtma tesisleri nerde, neden bu betonlaşma,
bu yağmayı durduracak önlemler nerde, neden bu
yozlaşma her dalda, her kurumda, bu yozluğu arrta-
cak insanlar nerde. Kurultay öncesi adaylar çok ama
siyasal yapıyı yenileyecek mimarlar nerde? Hepimiz
nerdeyiz?
•••
Sıdıka Su, 20 eylülde yayımlanacak CD'yi dinletti
geçen akşam. Ruhi Su, çok az duyulan türkülerle ses-
leniyor bu kez. Profesör Fatma Başaran ile dinledik.
Neler anımsadık, bunu Behice Hanım çok severdi,
bunu Muzaffer Şerif için söyledi. Bu Nezihe Araz'ın
türküsüydu derken Ruhu Su'yu dınlemek mutluluğu-
nu duyduk derinden. Sesiyle, sazıyla ben Ruhi'yim di-
yor. CD'nin adı son türküden kaynaklanıyor, Aman Ofi
"Söyle sevdiğim söyle/Bu dünya kalmaz böyle/ Bu
sevdanın sonu yok/ Gel yavrum doğru söyle."
Aman Of, yalnız bir sevda rürküsü değil bence, sev-
danın da ötesi var.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAGA:
1/ K.uzeybatı riiz-
gan. 2/ Ürenın
kanda bırikmesi
sonucu ortaya çı-
kan hastalık... Es-
ki dilde bağırsak-
lar. 3/ Hayvan
ölüsü... Uslandır-
ma, terbiye etme.
4/ Üstten sağa
doğru eğik olan
basım harfi. 5/
El, göz ya da baş
ile yapılan işaret.
6/ ''Hayır" anla-
mındakullanılan söz... Hafif
ve yavaş sesle söylenen...
Yeşim Ustaoğiunun, 1995
tstanbul Film Festıvali'nde
birincihk ödülünü kazanan
fılmı. II Sanat, hüner...
Ateşte kızartılmış taze buğ-
day ya da mısır... 8/ Bezek-
çilıkte kullanılan yeşil ve
pembe dalgalı bir çeşit se-
def. 9/ Ağrı Dağı'na verilen
bir başka ad... Bir uzaklığın
son noktası.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ihlamurgıllerden, yapraklan sebze olarak yenen bir bit-
ki II Ödünç alınan ya da verilen şey... Çingene çocuğu. 3/
Değerlibırsüstaşı... "trlandaCumhuriyetOrdusu". 4/Pa-
rola... Beygır haşasını tutan küçük kolan. 5/ "Meh-ı bürc-
i ânzuıda gönül oldu hâlâ maıl / Bana kendı tali'imden bu
siyah düştü" (Şeyh Galip)... Nazi partisınin hücum
kıtasını simgeleyen harfler. 6/ Bır organunız... Yumuşak
ve yüzü ince havlt bir tür deri. II Şiirde bır uyaktan sonra
ymelenen aynı anlamdakı sözcük ya da eklere verilen ad...
"Takım" sözcüğünün kısa yazılışı. 8/ Hatay ılinde bir göl
ve ova... Işaret. 9/ Bır haber ajansınm sımgesı... lstek.