23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM1992 PAZAR 8 PAZAR YAZHARI En büyük utançları yoksullııkBir avuç yabana gazeteci olurmuş, yazar ve gazeteci Majgull Axelsson'la sohbet ediyoruz. Kendisi. orta yaşlarda bir kadın. Yazarlıkla ge- çınılmediği için "Adım Astnd Lindgren olma- dığı ıçin" diyor. serbest gazetecilik de vapıyor. İs\eç İşçi Sendikalan Konfederasyonu'nun öne- risi üzenne ülkesini kuzeyde Japonya'dan. gü- ne\de Skane'ye dck gezmiş. Bu gezide. düzenli iş sahibi olduklan halde yaşam düzeylen çok dü- şük olan Isveçlilerle görüşmüş. Raporunu da. ""Haksızlığın Yüzü" adıyla kiıap haline getirmiş. "Ben bu insanlara. sosyal grup 4'e ait. yern yoksullar diyorum" diye söze başîıyor. "Kadın- lar. ekonomik sıkıntılannı bana anlaimaktan çektnmezken. erkekleri bu konuda konuştur- mak çok güç oldu. Onlar için en büyük utanç yoksulluk. Derdinı dökecegine. gururunun yükü altında. çaiı katına çıkıp kendini asan lipik lsveç srkeği!" STOCKHOLM Majgull Axelsson yoksulluğu şöyle tanımlıyor: "Seçme hakkı olmadan yaşa- mak! Kirası ödendikten sonra kalan parayla. günlük gazete bile alamamak. Tatillerde ekst- ra iş bularak çahşmak." Kendisi. bu gezivi yapmadan önce. ış piyasasında kadın erkek ^*m^^^^^^m eşitliğinin bu derece dengesiz olduğunu bilmediğini ıtiraf edıyor. ""Özel sektörde nerede monoton iş var, orada kadınlar çahşıyor ve nerede biraz daha renkli ve teknik iş var, orası erkeklerin te- kelınde. hcm de önemli bir ücret farkıyla" diyor. Majgull"u çarpan bir başka gerçek de. çocuk- lanyla yalnız yaşayan kadınlann hemen hepsi- nin eski eşlerinden, ya da birlikte yaşadıklan er- keklerden mutlaka dayak yemiş olmalan. Buna. bir noktada dur demeyi başarmışlar. ama. erkek- GİRHAN LÇKAN [ lerinin aile ekonomisini berbat cimelcrine. çok geç olana dek s çıkarmamışlar. "Erkek. borçlan bırakıp. o borçlan ya- parak edinilen mallan alarak çe- kip gitmiş!" diyor. Resmi adı. "Düşük gelirli üc- retliler". olan bu yeni yoksulla- ^™"^^^"^™ nn en büyük korkulan. durum- lannın dışandan anlaşılması ve en büyük mutlu- luklan çocuklan. "Herkesin evi pınl pınldı. Pen- cerelerde lambalar, pervazlarda çiçekler. Sade ama temiz pak giyimliydiler. Çocuklannın okul- da. >uvada. evlerindeki yoksulluğu yansıtmama- lan için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Bir anne. bir zamanlar aldığı Lewis marka bluci- nin markayı taşıyan bölümünü, defalarca kesip. ucuzblucinlerlediktiğiniveböylelikle çocuklan- nın arkadaşları yanında güçduruma düşürmele- rini önlediğini söylüyor. Göçmenler vc müllecilcr konusunda. yaşlan 25-60 arası olan bu kişıler. tümüyle ikiye aynlmışlar. Yansı. "Hadı Yunan. Türk filan neyse. onlara ahştık ama",.Araplara. Ortadoğu- lulara yüzde yüz karşılar. Öbür yansı ıse. düzenli koşullar altında. zor durumdaki kişikrin İsveç'e kabul edilmelerinden yanalar. Majgull Axelsson. lsveç işçi hareketinin. yet- mişli yıllann sonuna dek ülkede gerçek iktidar olduğunu ve gelişmeleri yönlendirebildığini. ama son on yıklır. tümüyle gücünü yitirdiğjni söylüyor. Çalıştıklan halde yoksul olan işçilerin. sendikadan hiçbir şey beklemediklerinı belirti- yor. Vardığı sonuç. onu çok üzüyor: - Umudu yitirmişler. Tek biri. gelecekten iyi bir şey beklemiyor. Her gün daha kötüye gidildi- ğinden eminler. İsveç. halkını. bu noktaya getir- memelivdi. Tarilıiıı donduğukentler Semerkant ve Buhara, sanki tari- hin bir yerlcrinde donmuş kalmış iki kenı. Camileri. medreseleri. y üzyıllar gerisinden kalan görkemli yapılan. lürbelerı ve saraylanyla insanı başka bir dünyaya götürü- yor. Başlannda geleneksel takkele- ri. üzerlennde otantik giysıleriyle Özbekler. bu tarihi yapılarla müt- hiş bir uyum içinde. Caddelerde. dükkanlarda ya da taş tezgahlarda köylerden getirilen mcyve-sebze. tavuk, yumurta. pey- nir gıbi gıdalann satıldığı pazarda "moderrT giysili kadın veerkeklere rasllamak neredeyse olanaksız. Ama iki kenııe de herhangi bir yeri dolaşırken Misket ya da Ahıska Türklerine rastlamak olası. İki Misket Türkü kadın. Türk oldu- ğumuzu anladıklannda bızi dur- durup konuşmak istiyor, Türkiyc'- ye selam gönderiyorlar. Pazarda karpuz satan bir Ahıska Türkü ise. karpuz satın almak iste- yen bir Türk gazeteciden para al- mayı rcddediyor ve karpuzlannı "Al götür fürkiye'ye" diyerek can-ı gönülden ikram ediyor. Semcrkantlılar'ın "dünyanın en cski kenllerinden biri" olarak nite- lcndirdiklen Semerkant'ta. Ti- mur'un akrabalannın. yakınlannın SEMERKANT BUHARA FİGEN ATALAY mezarlannın bulunduğu mozole, tarihi, restorasyona gerek duyul- madan günümüze taşımış. Bu mo- zoleye girişteki basamaklann bir de efsanesi var. Basamaklan ınerken ve çıkarken sayıyorsunuz. Eğer iki- sinde de sayı aynı çıkarsa "iyi in- san", farklı çıkarsa "kötü insan'"- sınız. Bu mozoleyi ziyarete gelenler. basamaklan birbirlenyle konuş- madan, pür dıkkat sayarak çıkıyor ve iniyor. Ama nedendir bilinmez, topu topu 36 olan (yoksa değil mi?) basamak sayıst bir türlü tutmuyor. Milli Eğıtim Bakanı Köksal Toptan da basamaklan sayarak ındi ve çıktı. Bakanın, günahkar mı. günahsız mı olduğunu dehşetle merak ettiğimizden ve hatta bazı gazeteci arkadaşlanmız. haberleri- nin başlığını da "Bakan günahkar çıktı" diye hazırlamış olduklann- dan. Toptan'a sayılann aynı olup olmadığını sorduk. Bakan Toptan önce, "Çıkarken ne kadarsa iner- ken de o kadardı" diye politik bir yanıt verdiyse de bunu içine sındı- remiş olacak ki sonra "Çıkarken 36. inerken de 35 saydım" ılirafın- da bulundu. Semerkant'ta günahkar çıkar- sanız. Buhara'da günahlannızdan kurtulmanın bir yolu var. İnanışa göre Buhara"daki İsmail Samani Türbesi'nin çevresinde 40 kez dö- nerseniz günahlannızdan annıyor- sunuz. Eğer türbenin cevresinde 40 kez değil de yalnızca bir kez döner- seniz o zaman da Buhara'ya yeni- den gelmeniz "garanti". Çünkü. burada yaygın bir söze göre "Dün- yayı görmek istiyorsanız mutlaka Buhara'ya gelmelisiniz. Buhara'ya yeniden gelmek istiyorsanız. İsmail Samani Türbesi'nin çevresinde bir kez dönmelisiniz." Biz türbe çevre- sinde 40 kez dönemedik. ama Bu- hara'y 1 bir kez daha görebilme ha- yaliyle bir kez döndük.Cami ve medreselerde çok sayıda kuran kurslan bulunan Semerkant'ıa ter- cümanhk yapan Lale Maksudi. is- tediği gibi giyinememekten, halkın tutucu olmasından yakınıyor. Maksudi. "Türkiye medeni bir ülke. diğer Müslüman ülkelerdcn farklı. Özbekler. Türkiye gibi laik ve modern olmak istiyor" diyor. Semerkant yüzyıllar gerisinden kalan görkemiyle insanı başka dünyalara görüriiyor. Sushiithalaü ortalığı kanşürdı• Bir Japon fırması Japonya'daki restoran- lannin ihtiyacını Kaliforniya'da üreteceği sushi ile karşılamak isteyince ortalık kanşıyor. Japon toplumu için pirin- cin önemi çok fazla. Hele kırsal bölgelerdeki oy potansi- yelini. anti demokratik ölçü- lerde pirinç üreticilerinin tat- min edilmcsine bağlamış poli- tikacılar için. o önünde selama durulacak bir ürün. Bu neden- le de ABD ile Japonya arasında pirinç ithalatına ilişkin tartışmalar yıllardan beri sür- mektedir. ABD. Japonya"nın pirinç ithalatında uyguladığı korumacılığa şiddetle karşı çık- maktadır. Bundan amaç. Amerika'nın kendı üretimine 125 milyon kişilik bir pazar aç- mak değildir. ABD. pirinç gibi önemli ve anlamlı bir ürünü kullanarak Japonlan yumu- şak kannlanndan vurmaya çalışmaktadır: Hcm dünyanın en fazla ticaret fazlasını veren ülkcsi olacaksın. hem demok- rasi ve serbcsi ücareı ilkelerini savunacaksm. böyle olmayan- lan açıkça yereceksin; ondan sonra gidip vatandaşına bire yiyebileceğı pirinci beşeycdire- ceksin. Bugünlcrdc bu tartışmaya bir çcşni katılmış bulunuyor. Osaka'da kurulu Sushi Boy8 isimli bir Japon firması Japon- ya'daki restoran zincirinin günlük ihtiyacını Kaliforniya'- daki üretim tesisınden yapa- cağı dondurulmuş sushi itha- latı ile karşılamak isteyince or- talık kanşıyor. Sushi. bir avuç içine rahatça sığabilecek mik- tarda sıkıştınlmış pişmiş pinnç ile üzenne konulan ince, her- hangi bir balık diliminden olu- şuyor. Söz konusu ürün bu olunca. acaba ithal edilecek TOKYO KORKMAZ tLKORUR tonlarca sushi pirincinin itha- latı ile ilgjli mevzuatı ihlal ede- cek mi? Bir Japon fırması aracılığı ile Amerikalılar bir oyun mu oynayacaklar? önce sushinin balık ve pinnçten oluşmuş "bir tek" yiyecek mi. yoksa iki yiyecek mi olduğu tarvışılıyor ve bahğı ve pirinci ile aynlmaz "bir tek" yiyecek olduğu karara bağlanıyor. Uzun süren görüşmeler so- nunda da Japonlar günde 500.000 adet sushi ithalatına izin verilmesine sKak bakma- ya başhyorlar. Ama labii ki bir şartla: Bir adet sushideki pirinç miktan sushinin toplam ağırlığının yüzde 20'sini aşma- ması gerekiyor. Şimdiye kadar 960 örnek sushi üzerinde yapı- lan testler olumlu çıkmış. Şim- di en büyük merak, tonlarca sushinin dondurulmuş bile olsa, sağlık kontrolünden ve gümrükten bozulmadan geçip restoranlara ulaşıp ulaşama- yacağında. Hani günahı anla- tanlann boyuna. şu her şeyi yapıp da "Japonya'daki deniz dalgalan bütün dünyadakiler- den farklıdır" gerekçesi ile Ja- ponya'ya "surf board" ihraç edemeyen Amerikan fir- masının hikâyesini hatırlayın- ca merak etmemek de mümkün değil. Hangi mecra, toplumun ve Reklamda, en spesifik hedef- ekonominin önderlerinin gö- lere ulaşmanın yolu basın- zünden kaçmıyor? dan geçer. Reklamtnıztn etkisini katlamak için basının kırkgücü var. Merkezi Fransa olarak kay- dedilen Maastricht depremi, İspanyada yüzde 5 dcvalüas- yon ölçeğinde clkisini gösterdi. Gerçı böyle bir felaket çok- tandır bekleniyordu ama bu dcnli şiddctli olacağı tahmin edilememişti. Deprem mi. fırtı- na mı anlaşılamadı ılkin. Ama bu felaketin bir "kul eseri" ol- duğu aşikârdı. Avrupa'nın pa- ra patronu Almanyanın şöyle bir silkinmcsiyle başlayan fırtı- nanm önünc Ispanya. yüzde 5 de\alüasyonla geçmeye çalıştı ama günlerdır süren hasar be- lirleme çalışmalan sonucu İs- panyol Pcsetası'nın aslında yüzde 10 değer kaybetıiği gö- rüldü. Tepetaklak giden pesctanın değerini koruyabılmek için merkez bankası hemen döviz ış- lcmlerinı kısılladı. Artık bir milyon dolar almak için merkez bankasına aynca bır mil>on i' deprem sarstı MADRİD ALİ K1ŞLAK dolar karşılığı peseta yatırmak gerekiyor. Bir yıl süreli ve de fa- ızsiz. Ama bu kez borsa çökıü. Panik. Herkcs bir tarafa ko- şuşıuruyor. Borsa şaşkın. ban- ka şaşktn, hükümet şaşkın. Ha|k şaşkın. Nedemek devalü- asyon? Bu kelimeye pek alışkın olmadıklan bcllı. Ihracat arta- cakmış. İthalai azalacakmış. Boşver hikayeyi bcn arabayı daha ucuza mı yoksa daha pa- halıya mı alacağım onu söyle sen. Daha fazla turist gelecek. Turist demek dö\iz demek. Ama pctrol fıyatlan artacak. Yani bir sürü şeyin fıyatı arta- cak. Yani zamlar yolda. Zam- lar yüksek enflasyona özdeş. Derken hükümet müjdeyi ver- di: 93 yılında kemerler sıkıla- cak: yatınmlar duruyor, büyü- me duruyor. vergiler artıyor. Kesenin ağzı büzülecek yani. İşsizler ordusuna 500 bin kişi- nin eklenmesi bekleniyor. El- bette. topun ağanda memurlar var. işçiler var. Panik. Kendini bu 500 bin kişilik istenmeyen konuklar arasında görme kor- kusü. Korku, hükümete de bu- laştr. 93 yılı seçim yılı; üç milyon işsizi, yani yüzde 19 işsizlik ora- nıyla giriyor seçim yılına hükü- met. Y'aygın işçi eylemleriyle 'sı- cak bir sonbahar' şarkılan mı- nldanmakta olan sosyalist ve komünist işçi sendikalan. ytl- lardan beri bir araya gelmedik- lcri işveren patronlanyla tüm düşmanhklan bir anda bir yana bırakıp masaya oturdular. GENEL MUDUR SEKRETERİ • En az lise mezunu • Çok iyi ingilizce bilen • En az 3 yıl deneyimli ve dinamık • Prezantabl • Seri daktilo kullanabilen • 35 yaşını geçmemiş Adayların fotoğraflı müracaatlannı aşağıdakı adrese yapmaları rica olunur. Müracaatlar arasında: • Yüksekokul mezunu • Bilgisayarda yazma deneyimı olan. PC kullanabilen adaylar tercih edilecektir. UZEL MAKİNA SANAYİİ A.Ş. PERSONEL MÜDÜRLUĞU Topçular Kışla Cad No: 5 34147 Rami - ISTANBUL İMÜCADELE Şehitlerimiıin cenazesi nasıl kaldınlır öğreteceğiz 15. sayımız çıktı ÜABD, "yeni dünya düzeni"nin kapı- kullarından işlerin "demokrasiyle'* halledilmesini istedi. J Şırnak'tan sonra Kulp • Muhabirimizin Kulp izlenimleri • "Şahinler Zirvesi" • Talabani ve Barzani'nin politikasının neden- leri ve sonuçlan... JArmutlu hedef! Sırada diğer gece- kondular var J Yoldaşlık ilişkilerimizin gücüyle mü- cadeleyi daha ileriye götürüyoruz. ü Devrimci Gençlik 23. yaşında. ü Direnmek namusumuzdur. JBuca Cezaevi'ndeki açlık grevi 27. gününde • Düzen enflasyon müptelası... Esrar, eroin, seks, futbol, Michael Jackson, TV, reklam... RAP, RAP, RAP... Hastasın ama paran yok, öyleyse tutuklusun... Angola emperyalizmin yörüngesine giriyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear