18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 28NÎSAN1991 Budapeşte'den Metroda müzik ve aceleci kadınlar MEHMET MESTÇİ BUDAPEŞTE — Budapeş- te'deki hızlı değişimin ve bahar canlılığının birleşip bu ülkeyi se- ven yabancılara güzel anlar ya- şattığı yerlerden biri hiç kuşku- suz Engels Meydanı'ndaki De- âk Ter Metrosu. Iki Almanya'mn birleşmesi- nin hemen ardından kapatılan ve şimdi son model otomobille- rin teşhir saJonu haline gelen es- ki Doğu AJman Kültür Merke- zi kitapçısının önündeki metro girişinin yanında kitap ve kart- postal satan, vakit buldukça da birbirleriyle ilgilenen genç in- sanJann keyifli tavırları metro- ya adım atmadan evvel durak- sayıp bir yığın kartpostal alma- nıza neden olabilir. tçeri girdi- ğinizde aşağıdan gelen pop mu- zik sesleri ayaklannızı yavaş ya- vaş yere vurarak size tempo tut- turuyorsa aman ne guzel! Çün- kü şiddetle esen özgürlük rüz- gârlan ve hızlı kapitalleşme Ma- caristan'da ilk defa bir metro is- tasyonuna müzik ve reklam ya- yınJan yapan televizyon ekran- lan koydurdu. Yürüyen merdivenlerden inince bir anda karşınıza çıkan rengârenk ekranlann yeri akıl- lıca seçilmiş çünkü şehirdeki tüm metro hatlannın kesişip en yoğun insan seline neden oldu- ğu nokta burası. Kuzeyden - güneye, doğudan - batıya giden dinamik, sevimli, telaşlı, hüzün- lü suratların biraz olsun durup ekranlardan yükselen kıvrak, değişmez tempoya kulak ka- barttıklan yepyeni bir "relax" noktası. Tabii bu relax gençle- rin etrafı hiç umursamadan yap- tıklan dansta da ayru, yaşlılann biraz durup ekranlara bakarken akıllanndan geçen duşüncede de "Metromuz şenleniyor, şehri- miz şenleniyor, biraz da biz ştn- lensek". Geçenlerde yolum buradan geçerken Macarlann yıllardır se- vimsiz, soğuk bulduğu metro- nun siJkindiğini keyifie gözlem- ledim. Eskinın bomboş, çöl gi- bi uzanan duvarlarında artık banka, kozmetik, seyahat acen- tesi reklamlan, ekranlann biraz ötesinde yeni açılan Sony mağa- zasının içini gösteren büyük bir poster, onun karşısında "mari- fetlerini saymakla bitiremeyen" bir sex-center'm kocaman rek- lamı. Burası bambaşka, vahşi bir dünyaya bayrak açan Maca- ristan'ın tuketim ihtiyacınm, renk renk meşhur markalar gör- me açhğuım minyatür bir mekâ- nı. Müziğın harika ritmiyle tüm bu geçenleri seyrettikten sonra meydandaki plakçıda çalışan ar- kadaşıma, "Deak Ter Metrosu büyüleyiei" dedim. Hayretle baktıktan sonra, "Böyle düşii- nen çok az insandan birisin. Ba- na içeride sigara içirmeyen, ama evsiz barksız bir siinı ayyaşın et- rafı leş etmesine ses çıkarmayan böyle bir metroyu nasıl begenirsin" diye sordu. Şansı var ki ayyaş değildim, yoksa gözJükleri elinde kaJırdı. Stockhohri'dan Borg, tenis ve Loredana SKANDAL SEVGtLİ — Borg'un skandal sevgflisi Loredana Berte, İtalya'da intibars feşebbös erti ve ölümfin eşiğinden döndü. (Fotoğraf: Reuter) Kahire'den Küometre kareye 1 müyon insanNİLGÜN CERRAHOĞLU KAHİRE — Gezira Club'ın uçsuz bucaksız bahçelerinde Af- rika'yı koklamak mümkün. 'Ja- caranda'lar yukanya doğru de- ğil de kavislerle dalları yana doğru uzayan ateşağaçlannın tılsımı ve yalnız Afrika'da bulu- nan o gözalıcı, parlak ışık Ka- hire'nin çıldırtıcı trafiğinden az ötedeki bu cennette insanı he- men rarpıyor. Ingilizler tarafından yapıldı- ğı yıllarda Mısırlılann ancak kü- çük kotaiarla uye olabildikleri bu kulüp, Gezira adasının 'Zamalek' bölümttnde bulunu- yor ve adanın yansını kaphyor. Gezira, doğuda Islami Kahire; batıda Piramitlerin bulunduğu Giza'ya köprulerle baglanan in- ce uzun iki Nil adasından en burjuva olanı. Antik her sınıf ve kesitten Kahirelinin yaşadığı komşu Roda adasına karşın, Gezira üzerindeki 'Zaralek' semti, tstanbui gibi feci bir taş- ralaşrna ve çirkinleşme süreci içinde bulunan Kahıre'nin eski çehresine benzeyen tek noktası belki de. Yalnız bahçe içinde sef- tali renkli villaların bulunduğu bu mahalle de 80'lerdeki plan- sız spekulatif kentleşmeden pa- yını almış gerçi. Örneğin hemen karşıda, 1869"da yapılan çift katlı Hidiv İsmail köşkü; bura- ya son on yıl içinde gelip konan 'Mariott' otelinin goğe doğru yükselen iki iri gökdeleni arasın- da sandviç olup gitmiş çoktan. Fakat 'Gezira Club'ın yesil çimli golf, kriket, polo sahalarına, sı- ram sıram tenis kortlanna, fut- bol, basketbol, voleybol alanla- rına bakan bir dizi art-deco apartman; bu kentin paslanmış, okside olmuş görkeminde nos- taljik dokulannı koruyabilmiş- ler. Gezira Club'ın da büyüsü, et- raftaki apartmanlar gibi biraz toz tutmus aslında. Çimenler su- suzluk ya da bakımsızlıktan sol- muş. Kral Faruklu yıllarda içki- nin su gibi akıp gittiği; Paris 1 ten getirilen şampanyalar, isti- ridyeler ve havyarlann silinip süprüldüğu restoranın arka bö- lumünde kolu, bacağı kopmuş masalar, iskemleler atüdıklan yol kenannda kendi halinde kü- çük piramitçikier oluşturmuşlar. Yüzme havuzunun dibini kapla- yan kınk fayanslar hiç değişti- rilmemiş. Kulübün tam ortasın- da İngilizlerden sonra eklendi- ği aniaşılan mescidin, kütüpha- ne ve sinemanın badanalarına kimse el değmemiş. Ama bütun bunlara rağmen her akşam iş donüşu burada te- nis ya da 'squasb' oynamak, nargile içmek, 'joggiog' yapmak ya da havuz başında bir akşam yemeği yemek için biraraya ge- len Kahire burjuvazisi çok ama çok şanslı bir kesimi simgelıyor. Gezira'yı çevreleyen 14 milyon- luk metropolun bazı yörelerin- de kilometre kareye bir milyon- dan fazla insan düşüyor çünkü. Yılda yüzde 3*ü bulan bir do- ğum artışı ve iç göç nedeniyle kentin nüfusunun her 90 sani- yede 1 kişi arttığı söyleniyor. "Kahire'nin taşı topragı alündır" anlayışıyla gelenlerin çoğu mes- ken sorunu ytizünden çatılann üstünde yatıyorlar. 1967'deki '6 gün savaşı' sırasında tsrail'in iş- gal ettiği Sinai yanmadasından gelen 500 bin goçmen ise mes- kensizlikten hâlâ 'Ölüler Kenti'nde ikamet ediyor. Işte bu aile kabirlerini bazı Kahireliler yıllardır Sinai göç- menlerine kiralıyorlar. örneğin bu garip mezarlığa beni göturen şoför Abduldaim kendi 'mezar evini' 20 Mısır pounduna (yak- laşık 20 bin TL) kiraladığını söylüyor. Doğal olarak mezar evlerin suyu, kanalizasyon tesi- satı bulunmuyor. Ama araları- na asılmış iplerden rengârenk çamaşırlar sallanıyor. Sokak aralarında dükkânlar, kahveler bulunuyor. Daraak 'sokaklarda' çocuklar tavuklarla oynuyor. 'ölüler Kenti'nden kirli ve zor- lu ama gülümsemeyi unutmayan inanılmaz bir yaşam fışkuıyor. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Björn ye- nildi, Isveç üzgün, Loredana hastanede. Haftalardır Borg'la yatıp kalkıyofdu Isveç. Milli kahraman acaba kortlarda yeni- den hâkimiyet kuracak mıydı? Gazetelerin sayfalan adı ile do- lup taştı. Uzmanlar görüş üstü- ne göruş beyan ettiler. Makale- lerin bir bölümu, tenisçiye ruh- saJ gençlik aşısı verdiği iddia edi- len Tia Honsai namıyla maruf Tia Honsai'ye aynldı. "Borg'dnr bu, belli olraaz" laflarıyla hal- ka umut telkin edildi. Ama her şey bir saat 17 daki- kada sona eriverdi. "Yaştı kurt itlere maskara olur" önermesi geçeriiliğini bir kez daha kanıt- ladı. Arwese gibi genç ve toy bir tenişçi Borg'u silip süpürmüştü. Borg'u tutanlar, yarı- ıyimserliklerini "Allah muhafa- za ya bir de Edberg, Agassi, Lendl ya da Becker'le oynasaydı" nidalanyla dile ge- tirdiler. "Allez Borg!" tezahuratı ba- lonun sönmesini engelleyemedi. Borg bundan sonra ısran sürdu- rur, başanh olur mu bilemem, ama bana göre, Borg - Arwese karşılaşması kesin bir gerçeği or- taya çıkardı: Tahta raketlerin ta- butuna son çivi, bu maçla çakıl- mış oluyor. Tahtarun hafîf ve su- ratli karbon karşısında iddiası kalmadı artık. Borg'un bu yaştan sonra kar- bona yanaşacağı son derece şüp- heli. 34'lük tenisçi, maçtan son- ra basın toplantısında her soru- ya o buzdağı haliyle ayru yanıtı vermiş: "tyi tenis oynamak isti- yornm." Yani durum gizemini koruyor. Ama Borg'a art arda beş Wimbledon, altı da Paris şampi- yonluğu veren eski çalıştırıcısı Lennart \Vermelin, kuru gurül- tuye pabuç bırakmayarak gerçe- ği açıkladı, hâlâ umut besleyen- lere: "tş bitmiştir. Björn her şe- yi kaybetmiş. Siniıii, kûşamıyor, kabiliyeti niyetinin çok altında artık. Doğnısu, olayın dışında durtnak beni hiç rehatsız etmi- yor." Olan bu arada Borg'un "skandal" sevgilisi Loredana Berte'ye oldu. Maçın ertesi gü- nü, İtalya'da evine gelen ambü- lans intihar muteşebbisi Loreda- na'yı hayata geri zor yetiştirdi. Björn'ün çalkantılı ve zaman zaman depresif hayatında ilk olay değil bu; son olacağı da şüpheli. Haplarla ilişki, kendi- sinin de birkaç yıl önce midesi- nin yıkanmasına yol açmıştı. Romanyalı Mariana'yı terk edip Stockholm'ün şımarık, şirret, ama guzel mahalle kızı Janni- ke'yle evlendikten sonra dediko- du basınının bir numaralı hedefi haline geldi Borg. Evliliğin giz- lediği süreç haftalık dergilerde dakikası dakikasına izlendi. Björn'ün kaçamakları, Janni- ke'nin yaramazbkları günbe.- gün birinci sayfalara yansıdı. Sonra bu evlilik de bitti. Bu kez ayrılığın ardından Robin'e Bjorri'ün mu, Jannike'nin mi bakacağı meselesi ortaya çıktı. Çift arasmdaki anlaşmazlık bü- yüyünce Jannike bombayı pat- lattı: Björn Borg azıh bir koka- inmandı, oyle ki "masum" Jan- nike'ye bile zorla kokain vermiş- ti.Ortalık birbirine girdi. Italyan vamp Berte tarafın- dan "avlanan" Borg, sonunda çareyi Robin'i Jannike'ye ver- mekte buldu. Estergon'dan *Ester Kal'ası bre dilber aman'CÜNEYT AKAL1N ESTERGON — Bayram tati- lini Macaristan'da geçıren Türk gruplar, Estergon Kalesi'ni ziya- ret ediyorlar. Orta yaşlı, orta sı- nıftan kelü felli temiz pak insan- lar Türkler. Buraları gezmeye görmeye gelmişler. Otobüs Bu- dapeşte'den Estergon'a doğru Tuna boyunca ağır ağır yol alı- yor. Yolda tartışmalar ya da ar- tık tarihin sayfalarına gömül- müş bazı olayları anımsama ça- baları... "Yahu bu Estergon, Ga- zi Osman Paşa'nın savaştığı yer degil miydi?" Tarih bilgileri da- ha taze olanlar, müdahale edi- yorlar. Gençe bir kadın, "Ester- gon Kal'ası bre dilber aman" türküsünu mınldanarak, tartış- maya katkıda bulunuyor. Canlı ve gürültülu bir Türk usulü soy- Ieşiden sonra Estergon'un, Turklerin, Macaristan'a hâkim olduğu yıllarda Tuna boyların- da bulundurdukları en ilginç uç beyliği olduğu, hep birlikte anımsanıyor. Biraz sonra tak takıştır, sür siırüsliir' anlayışının canlı tim- sali Macar rehber Maria, Türk işgali hakkında bilgi veriyor ve Estergon'un Macar versiyonunu anlatıyor. "Macaristan'ın en eski baş piskoposluklanndandır. ÇAĞDAŞ BİR PENCERENİN SAĞUK RAPOBU TEMEL MAODESİ: »Doğada olağanüstü zengin rezave sahip, «Yapay kalpten uzay araçlanna kadar yaşamın her alanında insanın ve teknolojinin hizmetinde, •Hafıf ve dayanıklı, «Kolay işlenen, »Sonsuz ömürlii, »En ekonomik maliyetle hurdası bile yeniden doğmaya hazır, »00931 kaynaklara zarar vermeyen, konıyan, genç, sağlıklı, çev- reci ve çağdaş bir metal: ALÜMİNYUM... İRsan S a j l ı ğ i a Uygımtalu: Yanmaz. Yangın anında zehii gaz çıkarmaz. Bu özelltklen ıle yapılanmıza ve insan sağlığına uygundur Gûvenle kubniır. \ D ^ GArdnâşû: Yapılara çağdaş bir görünûm kazandtnr Yûzeyi düzgûn ve püruzsüzdûr Gomnüşü mukemmel, estetik ve şıktır. : Tasarm Oianağı: Mmartar ve tasanmolar ç n büyuk kolaylfk sağlar. Bınanın mjmansıne göre her şekikte uygulantr. ÇeşHIİ K u H M m Otanaic Dığer doğrama seçenekiemjen farkh ve üstün olarak çok yönlü kullanıma obnak venr. (Yatay eksenet, dûşey eksenel, dûşey sürme ve yatay sûrme pencereler) Ekonomikliliii: yararları ıle maliyeti arasında mükemmel bir denge vardır. Hurdası bile paradır YasamSdrasfc Sonsuz ..sınırsız. Çûnlmez, hiç deforme olmaz, boya bakım gerektırmez Rtnklendirilıneflzelliii: Yüzey kaplama ışiemlen ıle her rengi alabıhr Rengı kesınlıkle solmaz, bozulmaz O EnerJI Tacarrufu: Hfeva sızdırmaz, ıçendeki ısıyı korur. Gerektığınde ısı yalıtımlı sıstemlerle altematfierine oranla en yüksek s yadtmmı sağtar. Gelişmif ûtoterintErdhl ALflMİNYUM DOGAVEİNSAN DOSTODÜR. •MVC Tuılujfs tte Aloflilnyuifi pcnccrcyCf FENIŞ çaidaş "»Istanler" Ne hayat venncMedir. FENİŞAiüminyum Grubu Şirketleri FBİŞA1ÜMİNY1M TEfMEMETM. FENİŞSİSTEM PBUŞ Türk işgalinden sonra kalenin olduğu yere Macaristan'ın en buyuk kilisesi inşa edildi." Grup anlatılanlan nazik, ama ilgisiz biçimde dinliyor. Gözler, yol bo- yunca uzanan bahçe içindeki çi- çek açmış meyve ağaçlan De çev- rili Macar evlerinde. Grupta Musevi ve Ermeni yurttaşlar da var. Hep birlikte Estergon Kalesi'ne tırmanıyo- ruz. Estergon Tuna'nın kıyısmda, yöreye hâkim bir tepenin üzerin- de. Kaleye yaklaştıkça, Macar rehber Maria'nın açıklamalan daha çok dikkat çekmeye başlı- yor. "Macarlar Eslergon'u Tiirklerden geri aldıktan sonra epeyce değiştirdiler. Yanına da kocaman bir kilise yapdlar." Gerçekten de kalenin yalnızca adı kalmış sanı Macar Müzesi- ne dönüştürülmüş. Yaşlıca biri homurdanıyor, "Biz yıkınca barbar oluyoruz, bunlar yıkın- ca ne oluyor?" Grupta bir sus- kunluk ve şaşkınlık. Tam o sı- rada grubun Türk olduğunu an- layan yaşlı müstahdem kadın, muze duvarının kenarındaki uç mezar taşını işaret ediyor. Ka- vuklu mezar taşlan. İstanbul'da- kı cami avlularında görülen ko- ca kavuklu heybetli mezar taş- lan değil bunlar. Ne de olsa bir sadrazamın değil, bir serhat be- yinin >"a da bir süvarinin mezar taşı olmalı. Estergon'daki iki yuzyıla yakın süren Türk varlı- ğının bir köşe>e sıkışıp kalmış anıları... Türkler yüzyıllar sonra Maca- ristan'ı bir başka çerçevede ye- niden keşfetmeye çalışıyorlar. Atina9 dan Yeni otomobil salgınıSTELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan'da her- kes kendine yeni bir oto edin- mek için adeta birbiriyle yarış- maya başladı. Hukümetin, özel- likle Atina'nm kirli havasına karşı aldığı onlemlerin arasında eski otosunu yenisiyle ancak ka- talizatörlü olanı ile değiştirene "iskonto yapılması" yer alıyor. Katalizatörlu otolar kurşunsuz benzin yaktığı için bunlann kirü havayı yaratan eski teknolojili kurşunlu benzin yakan otolarla değiştirilmesine karar verildi. Boylece eski otosunu devlete tes- lim eden, ithal malı katalizatörlu otoyu gümrukten "iskontolu" çekebiliyor artık. Bu iskonto, otonun kalitesine göre 2 milyon drahmiye (yaklaşık 40 milyon li- ra) -kadar ulaşabiliyor. Eski oto sahipleri, ellerindeki otoyu her zaman devlete teslim etmiyor. Daida olanlar ve yeni oto alabi- lecek kadar ekonomik güce sa- hip olamayanlar, eski otolarını, yeni oto alabilecek güce sahip olanlara satıyor. Eski otonun ye- ni alıcılan, bu kullanılmış oto- yu devlete teslim ederek yepye- ni bir otoya, hem de iskontolu oîarak sahip olabilecek. Ne var ki son altı aydan bu yana ozlenen bu ahşveriş o denü buyudü ki devlet, onbinlerce es- ki otoyu ne yapacağını şaşırmış bulunuyor. Devlet, eski otomo- billere ayırdığı park yerleri faz- la yığılmadan ötürü dolduğu için yeni park yerleri kiralama- ya başladı. Devlet, bu eski oto- ların hurdaya çıkacak olanlan- nı teneke haline getirmeyi, kul- lanılabilecek olanlan ise henüz havası kırlenmemiş olan taşra bölgelerine göndermeyi planlı- yor. Çe\Te bakanlığı katalizatörlü ve iskontolu otolarla ilgili cıkar- dığı yasadan sonra bu hakları- nı satan Pontusluian işlerinden etmiş oldu. Pontuslu Rumlar, şimdi kendilerine yeni iş ararken Atina yollarındaki yeni ve lüks, üstelik katalizatörlu, iskontolu otolar çoğalıyor. Çoğaldıkça trafik sorunu artıyor doğal ola- rak. Ama Atina'nm "deli doluluğuyla" tanınan yeni Bele- diye Başkanı Andonis Tristis bu soruna derhal bir çare bulacak bir plan hazıriadı. Asıl mesleği mimarhk olan Tristis, PASOK hukümetleri döneminde eğitim ve çevre bakanlığı da yapmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear