18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M6NÎSAN1991 **\J6Nr M Zeyrek Camii diyebilinen kilisede Bizans Imparatoru ve ailesinin mezarlan için kazı yapılacak Bizans Lnparatoru'nun mezarı aranıyor HURİYET/17 EKTUP Düzenli su istiyoruz • Bakırköy Kartaltepe Bunar sokakta otunıyorum. Son yağışlardan sonra, düzenli ve bol su alabilmek umuduyla, yetkilerden sorunumuza çözüm getirmelerini diliyoruz. ^ ». HALtL CAN USKÜDAR Gürültüden rahatsızız • İ sküdar Tunusbağı semtinde oturan vatandaşlar, aşırı gürültüden rahatsız olduklarını belirtiyorlar. Dövülerek öldürüldü • İSTANBUL (AA) — Kasımpaşa Tahtakadı sokak Makarnacı çıkmazının kesiştiği yerde Sadık Omak (21) dövülerek öldürüldü. EREKLÎ TELEFONLAR REMZİ GÖKDAĞ Bizans döneminin îstanbul'- daki önemli mimari yapıların- dan Zeyrek Camii diğer adıyla Pantakrator Kilisesi'nde yapımı düşünülen kazı için 2 yıldır bek- lenen izin Vakıflar Genel Mu- dürlüğü'nden çıktı. Genel Mü- dürlüğün 20.3.1991'de verdiği kazı izninden sonra, kiliseyi yaptıran Bizans Imparatoru 2. Ioannes Kommenos ve ailesinin mezarlannın bulunması amacıy- la temmuz ayında kazıya başla- nacak. İstanbul Üniversitesi Edebi- yat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyele- rinden Doç. Dr. Mehmet thsan Tunay, başkanlığında yapılacak kazı ile Bizans döneminin bu ünlü yapısına ait iddialar da ke- sinlik kazanacak. 1136 tarihinde dönemin ünlü imparatoru 2. Komnenos tara- fından yaptırılan Pantakrator Kilisesi'nde imparator ailesinin gömülü olup olmadığı yolunda- ki varsayımlann kazıdan sonra açıklığa kavuşacağı belirtiliyor. Kaa için yasal işlemleri ta- mamlayan Doç. Dr. ttasan Tu- nay, maddi kaynağı da bulma- sı durumunda 1-15 temmuz ta- rihleri arasında çalışmalara baş- layacak. Kazının Kültür ve Ta- biat Varlıklannı Koruma Kuru- lu ve İstanbul Vakıflar Bölge Mudürlüğü gözetim ve deneti- minde yapılacağını belirten Tu- nay, Pantakrator Kilisesi ile il- gili olarak, "Arkeoloji çevrele- rinde konuşulan Komnenoslann mezar yeri varsayımlan kazıdan sonra sona erecek. Bizans'ta önemli bir hanedan olan Kom- nenoslar ve ondan sonra gelen Panelegoslano burada gömülü olduğu soyleniyor. Hıristiyan Ortodoks inanışına göre kilise- nin yapımına katkıda bulunan- lar kilisenin çevresine gömülfi- yor. Komnenoslann gomülebi- lecegi tek yer j apımn ortasında- ki Başmelek Mikail Kilisesi" de- di. Bizans dönemine ait yayın- lanmış çok sayıda eseri bulunan sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Semavi Eyice de bütün kiliseler- de olduğu gibi Pantakrator Ki- lisesi'nde de mezarların buluna- bileceğini söyleyerek, "En basit köy kiliselerinin altında bile me- zar bulunuyor. Önemli olan ka- zının Umi metodlan yapılması- dır. Mezar varsa ortadaki Baş- melek Kilisesi'nin altındadır. Ancak 1765 yılında tstanbul'u etkileyen depremde diğer yapı- lar gibi burası da önemli ölcü- de hasar gördiı. Bu basardan sonra tekrar onanldı. Bu ona- nm sırasında mezarlar açılmış olabilir" diye konuştu. Kazı izni İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 8 Şubat 1989'da 890 sayıh kararıyla Zeyrek Ca- mii'ne kazı için izin verilmesin- den yaklaşık 2 yıl sonra Vakıf- lar Genel Mudürlüğü de aynı bölgede kazı yapılmasına izin verdi. 1136 tarihinde yaptınlan kilisede kazı yapılması için 2 yıldır bekleniyordu. Mta tatat: 055 000 056 Zafertl MHİrti|l: 527 57 00 172 13 73 -74-75 ve 088 • iad arua: 068 • StfUb *ar«efcO77 i: 511 89 18 ş 588 48 00 ( « a T * 525 92 30 M n a a T*: 340 01 00 HjytoMM •—ım: 345 46 80 $tfl EtM: 131 22 09 Ttfota hkraı*B: 152 43 00 SM 1tm*ır 588 44 00 SSK OkMftfan: 132 30 00 SSC Httoft. 358 67 60 • TMfk: Tnflk $ * • m.: 176 24 14 (Ist), 356 04 85-66 (Kadıkûy) •«•• TraHk 377 22 07 (E-5). 356 04 86 (Şehıriçı). 314 36 (B.Çekmece) • VAFUR: ftUr NaUan: 526 40 20. 144 42 33 D«fc Ytltan (Jtcantt): 145 53 66. 144 25 02. 149 18 96 BMb «aMsfc 149 15 38 • METESMIUUİ: (Hava tafimmı öjrenme) 573 89 80 • B£xmk usuc : 526 62 74. 526 62 74 150 83 50. : 348 71 40 • THL069 HABERLERIN DEVAMI OLAYTAK1N UZÜMLÜ ARDENDAKI + , . , . * + 1 1 1 GERÇEK Ikı bine dokuz yıl kala. Almanya'da Kürt kaygısı (Baştarafı l. Sayfada) de dolasan soru işaretlerinin ço- ğu kaybolacak; Ankara'daki 'tek adam yönetimi' ile oyna- mak isteyen dış hevesler ister ts- temez sönecek; içerdeki terör eğilimleri halkın çoğunluğunun desteklediği yeni iktidann top- lumsal uzlaşmaya dayanan ağır- lığı altında ezilecektir. Denebilir kt Son gıinlerde yapılan anket- •ier, ftiçbir siyasaİpartiye ağırlık tammıyor; yüzde 20'den, yüzde 10'a kadar oy alabilen bir parti- ler yelpazesi ortaya çıkıyor. Doğrudur; halkın genel eğili- mi bir koalisyonda odaklaşmak- tadır. Ancak bir doğru daha vardır: Yine halkın genel eğili- mi, bugünku iktidar partisıne karşıt yüzde 80 ya da 85 'lik bir muhalefetin ağırhğmı vurgula- maktadır. Önumüzde iki seçenek görü- nüyor: Ya halkın eğilimlehne ve demokrasinin göreneklerine say- gı gostererek erken genel seçime gitmek; ya da 1992'ye kadar çal- kantılı, fırtmalı, gerilimli ve ri- zikolu bir süreci göze almak. Bu iki seçeneğin dışında sa- kıncalı bir üçüncü yolun zorla- nacağını vurgulayan göstergeler de az değildir. Turkiye'nin ana- yasal ve meşru temellerini zor- layarak ulkeyi başkanhk sistemı- ne ve tek adam yönetimine gö- türmek için atılan her adımın, Türkiye hesabına bir talihsizlik olacağını söylemekle yetinelim. Uzun bayram tatili, dileriz ki uçuncü yolda yürumek isteyen- lerin siyasal hırslannı dengele- mek bakımmdan yararlı etkiler yaratır, sinirleri yatıştınr, sağdu- yunun ağır basması için gerekli oftamı oluşturur. Çunkü bir askeri yönetimin yarattığı ortamda iktidara geç- tikten sonra tek adam yönetimi- ne soyunmak, hayra alamet bir gelişme sayılmaz. Siyasal hırslannı dizginleye- rek gerçekleri görebilen ANAP- iılarm varlığı konusunda umut- suz olmak istemiyoruz. Demok- ratik rejim, iktidarda nöbet dev- rini doğal sayan bir mantığın ürünüdür. tktidardan düşmeyi en büyük kıyamet sayan zihni- yeti İcafam.zdan kovabilirsek, hem kendimizi hem ülkeyi do- ğal yörüngesine sokmakta ilk adımı benliğimizde atmış sa- vılırız- CELAL BAŞLANGIÇ ÇUKURCA — Dağ başında upuzun bir araç kuyruğu var. Son model Mercedesler, Mazda- lar, Toyotalar, Volkswagenler, kamyonlar, jipler, traktörler, do- zerler... Toprak yolun bittiği yer- de peş peşe dizilmişler. önlerin- de sıra sıra mayınlar dunıyor. Onar, on beşer santim arahklar- la yerleştirilmişler. Gövdeleri dı- şarıda. Mayınların dibinden geçen daracık patika yol, Irak'tan Türkiye'ye giriş noktalarmdan biri. Maymlı alanın bittiği yer- de Üziimlü köyü başhyor. Dağ- ların iki yanı da mayınlanmış. Bir yanı Irak, diğer yanı da Türkiye tarafından. Mayınlar tellerle birbirine bağlı. Tek bir mayına dokumıldu mu onlarcası patlıyor. Mayınlı patikanın Türkiye'ye giriş noktasını askerler tutmuş. Uzümlü köyüne gelenler, elleri- ni kollannı sallaya sallaya Irak'a geçiyorlar. Türkiye'ye girerler- ken ararna var. Sınır, ahşapları yanmış Kaleşnikoflar, yerç^ atıl- mış mermiler, boş şarjörlerle dolu. Dağların arkasından silah sesleri geliyor. Irak'tan gelen Kürtler, "Araçlanmızın başında bekleyen sOahlı arkadaşlanmız" diye açıklıyor durumu. Çocuk- lar mayınların dibinden, asfalt yolda yürür gibi geçiyor. Biraz ileride mayınlara basmış bir inek var. Bacaİdarı parçalamnca can çekişmesin diye öldürmüş asker- ler. Şişmiş, öylece dunıyor yolun kıyısında. Çukurca yolu üzerindeki Köprübaşı Kaîakolu'ndan yirmi kilometre uzaklıkta Üzumlü. Toprak bir yoldan, Konaklı dağ- lanna doğru vurmak gerekiyor. Günlerdir yağan yağmur, yolu balçık çamura dönüştürmüş. Dört gündür yiyecek ulaşmamış Üzümlü'ye. Irak plakalı Merce- des kamyonlarla, traktörlerin romörkleriyle yardım malzeme- leri taşınıyor. Yolun bozuk oldu- ğu yerlerde, virajlarda erkekler kayalara tünemiş, atmaca gibi bekliyorlar. Yiyecek, giyecek ta- şıyan araçlardan biri bu nokta- larda yavaşlayacak olursa anın- da yağmalanıyor. Neredeyse her aşiretin bir "cete"si var. Bu yüz- den sınırdaki çadırlarda yaşayan binlerce kisiye yeterli yardım ulaşmıyor bir türlü. Yolun kapalı olduğu dört gün boyunca, ağaç kabuklanm, yap- raklanm yemiş Irakh Kürtler. Uzümlü muhtarı Cemil Seven, yetmiş altı evli, beş yüz elli nu- fuslu, elli korucusu olan köyün bugünkü dunımunu şöyle anla- tıyor: — Geceleri kapımızı çalıyor- du insanlar: "Çocugum açlıktan ölüyor, n'olur bir tokma ekmek" diye. Kadınlan ve çocukları ev- lere aldık. Yiyeceklerimizi ver- dik. Köyün erkekleri de bunlar gibi dışarıda yatıyor. Her evde yüz, yüz elli kadın ve çocuk var. Bizim de tek lokma yiyeceğimiz kalmadı. Köydeki elma, armut, şeftali, kavak ağaçlannın hepsi kesildi. önce daJdaki yaprakla- n gitti, sonra dallan. Gövdele- rinin kabuklanm söktüler. Şim- di de gövdelerini kesiyorlar. Bunlar gibi bize de yardım gel- mesi gerek. Bu köy iflah olmaz bir daha. Köy okuluna ve camisine de Irakh Kürtler yerleştirilmiş. Bu nedenle eğitime ara verilmiş Üzümlü'de. Köyün çevresinde dön ayn mezarlık oluşmuş. Er- keklerin bir bölümü sürekli me- zaf kazıyor. Kimi mezarlar bü- yük, kimileri de küçük. Her me- zarlıkta birkaç yüz kişi yatıyor. Mezar başlarına taşlar dikilmiş. Kimi mezann yükseltisi samanla kaplı. Bazılannın başucundaki mezar taşına beyaz bezler bağ- lanmış. Açhk, soğuk ve salgın hasta- hk öldürüyor. Bir de Türkiye ve Irak tarafındaki mayınlar... Ka- rakolda oluştunılan sağlık mer- kezinde kadınlar ve çocuklar ay- rı ayn kuyruk olmuş. Hakkâri- den gelen sağlık memurlan klor hazırlıyor. Salgın hastalığın bir nedeni de sağlıksız icme suyu. Şişelerle dağıtılacak klor. Iraklı bir tıp öğrencisi muayene yapı- yor. Her gelene verebileceği tek ilaç aspirin. "Başka caremiz yok" diyor. "Sanki farklı ilaç- lar elimizde vannış gibi veriyo- rnz aspirinleri." Yüzü gözü kan içinde bir yaş- hyı getiriyorlar. Havada dönüp duran Amerikan C-130'lan yar- dım malzemesi atmış aşağıya. Altında kalmış yaşlı adam. Ko- linin vurduğu yer, yaklaşık yir- mi santim çökmüş. Yardım ko- lilerinden bazılan da mayınh alanlara düşüyor. Tut tutabilir- sen insanlan... Mayınlar path- yor. Kolu, bacağı kopanlar yine sağlık merkezine taşınıyor. BüyükelçiAbmmowitz operasyonu değerlendirdv ABDTi askerler geri dönecek ABD Büyükelçisi Abramowitz düzenlediği basın toplantısında, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını belirterek bağımsız bir Kürdistan fikrini desteklemediklerini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — ABD'nin Ankara Bü- yükelçisi Morton Abramowitz. Kuzey Irakh sığınmacılara yar- dım etmek amacıyla Türkiye'ye gelen Amerikan askerlerinin yardım operasyonu bitince geri döneceklerini söyledi. Türkiye'- ye savaşa yönelik askeri malze- me getirilmediğini de belirten Abramowitz. ABD'nin Kuzey Irak'a askeri müdahalede bu- lunmama tutumunu yineledi. Abramowitz ABD'ye ait 73 he- likopterin de yakmda gideceği- ni belirtti. Abramowitz aynca Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasından yana olduklan- m, bağımsız bir Kürdistan fik- rini desteklemediklerini vurgu- ladı. Dün Ankara'da kabul ettiği bir grup Türk gazetecinin soru- laruıı yanıtlayan Büyükelçi Ab- ramovvitz, ABD tarafından ön- ceki gün başlatılan ve hiçbir as- keri boyutu olmayan yardım operasyonunun 700 bin kadar kişinin temel gereksinmelerini karşüamayı amaçladığını söyle- di. Gelecek haftadan itibaren günde 600 ton yardım dağıtıla- cağım sözlerine ekleyen Abra- görüşmelerde sadece konunun insani boyutu degil bu sorunun nibai olarak nasıl çözüleceği de ele alınıyor. Ancak açık olan şey, bu kişilerin geri dönmele- rini saglamaktır. Türkiye sını- nndaki 500 bin ve tran sınınn- mowitz, operasyonun 30 gün kadar sürmesinin, bundan son- ra da uluslararası camianın dev- daki 750 bin kişiye ilişkin soru- reye gırmesinin amaçlandığını nu çözümlemenin tek yolu bu- bildirdi. Abramowitz sorunun dur." ne Türkiye'nin ne de ABD'nin sorunu olduğunu vurguladı. Bir soru üzerine sığınmacıla- ra yönelik yardım çabalannı bir "lojistik kabus" olarak nitele- yen Abramowitz, yardımın bu kişilere geç ulatınlmasımn ne- denlerini "Sorunun muazzam boyutu ve 300-400 bin Kuzey Iraklının daglarda bulunması" olarak sıraladı. 30 bin Kuzey Iraklı sığınma- cının Silopi'deki hac konaklama tesislerine transfer edilmesine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Abramowitz, bunu Türk hükü- meti tarafından ahnmış "önemli bir insani karar" olarak nitele- di. Sığınmacılann geri dönmele- rinin nasıl sağlanacağına ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı: "Buna şu anda verebilecegim Abramowitz Batılı ülkelerin sığınmacılann bir bölümünü ahp almayacaklanna ilişkin bir soruya karşılık olarak ise bölge- de yaptığı temaslardan ve Türk hükümetinden edindiği bilgiler- den edindiği izlenimin bu insan- ların hemen hemen hepsinin Türkiye'ye veya Amerika'ya de- ğil kendi evlerine dönmek iste- diğini gösterdiğini söyledi. Yardım kolilerinden yiyeceğin yanı sıra battaniye, uzun paçalı beyaz iç donu, "arazi desenü" parka da çıkıyor. Paraşütler he- men çadıra dönüştürülüyor. Parkalan ve beyaz paçalı iç don- lanm da üzerlerine geçiriveri- yorlar. Üzümlü'ye çıkan toprak yol, yağmur yoksa en az bir saatte aşıhyor. Askerlere yiyecek, ka- rakol kantinine malzeme getiren araçlar da yolda yağmalanmış. Askerler bu nedenle yiyecekle- rini ZPT-Condor (Zırhlı perso- nel taşıyıcı) ile getiriyorlar. An- cak Uzümlü köyündeki bakka- lın ZPT-Condor'u yok. tki kez mal getirmeye niyetlenmiş. Bir kezinde on dokuz, diğerinde de yirmi milyonluk malı yağmalan- mış. Bu nedenle köydeki tek bakkal dükkânı da kapalı. Yol açılır açılmaz Üzümlü'ye yardım malzemesi yığılmaya başlandı. En çok da Yüksekova- hlar getiriyor. Son model Toyo- ta kamyonetlerini Üzümlü'nün çamuru daha kurumamış yolu- na vuruyorlar. Yüksekovalılar biraz da "beyaz" zengini. Bu ne- denle bazılan Tbyotalara "îbzo- ta" diyor. Daha Üzümlü'ye varmadan tıkanıyor toprak yol. Jandarma- nın Condoru, Yüksekovalılann Toyotalan yolda kalıyor. Kam- yonetlerin kasalannda eli sopa- lı "koruyucular" var. Dört bir yandan sarılıyor araçlar. Kasa- lardaki eli sopalılar birkaç da- kika direniyor. Daire çize çize, yardım malzemelerine uzanan elleri püskürtmeye çaüşıyorlar. Ancak beş dakika bile sürmüyor bu direniş. Bir ucundan biri çek- ti mi yardım çuvallanndan biri- ni, gerisi çorap söküğü gibi ge- liyor. Araçların kasalarmda başla- yan yağmalama, giderek çuval başlannda sürüyor. tnsanlar bir- birine ginniş. Bir çuvalın başın- da onlarca kişi. Kavgalar, yum- ruklaşmalar. Çuvallan kapabil- mek için birbirlerini yamaçlar- dan aşağı atıyorlar. Kimi elinde- kini buakmıyor. Çuvalla birlikte yamacm dibindeki derede bulu- yor kendini. Kavga, dere yata- ğında da sürüyor. Yerlerde sü- rüklenen insanlar, aşağı yuvar- lananlar, birbiri üzerine yığüan- lar... Kavgayı iki taraftan biri bı- rakmazsa, diğer aşiret üyeleri de yetişiyor. Kavga sürdükçe büyü- yor. Gençlerin nerede>r se tumün- de birer bıçak var. Biri belinde- ki kınından çekmiş bıçağı. Ha- vada dönen koca bıçak, çuvalı bırakmak istemeyene saplanıyor bir anda. Kavgacılar dağılıyor. Yaralanan, arkadaşlan tarafın- dan yağmanın bitmesini bekle- yen ambulansa taşınıyor. Araa yol tıkalı. Yağma sürüyor. Yolun açılmasını bekleyen pi- yade Condoru'ndaki astsubay, elindeki tamburah KaleşnikoP- cuklar bile alışmış silah sesine. Gülüyorlar. Sımrda bekleşen binlerce son model araçla hemen aşağıdaki yağmalama, kavga, bıçaklama; insarun iki uç yamnın simgesi. Bir yanda insan beyninin hari- kaları, diğer yanda ilkel görün- tüler. Yollarda, kayaların üzer- lerinde, fihnlerdeki "vahşi"ler gibi tünemiş, yol kesen insanlar var. Son model araçlan kulla- nanlarla ağaç kabuğu yiyenler... İki bine dokuz yıl kala gördük- lerine inanamıyor insan. Minibtis tarandı: 7 ölü (Baştarafı 1. Sayfada) 2 kilometre kala 3 terörist tara- fından silahla tarandı. Terörist- lerin daha sonra sürücüsü direk- siyon başında öldüğü için duran minübüstün yolcuları çıkardık- lan belirtildi. 11 yolcunun nü- fus cüzdanlanm aldıktan sonra bir yanıt yok. Sadece şu kada- yere yatıran teröristlerin "tçi- nnı söyleyebilirim; gerek Ne» nizde köy korucusu var mı" di- York'ta ve VVashington'da ge- ye sordukları, daha sonra kur- rekse diger iilkelerde şu anda şuna dizdikleri belirtildi. acil göruşmeler yapılıyor, bu Vali Mustafa Demır, minibüs sürücüsü Hüseyin Giiven, kar- deşi Mahmut Giiven, yolcular- dan Turan Güngören, Ahmet Oymaç, Mustafa Çetin ve Meh- met Aktaş ile kimliği belirlene- meyen bir kişinin olay yerinde öldüğünü belirtti. Vali Demir, Elbistan Devlet Hastanesi'ne kaldınlan 5 yaralıdan 1 'inin du- rumunun ağır olduğunu da kay- detti. Demir, teröristlerin olay- dan sonra minibüsü de ateşe ve- rerek kaçtıklarını bildirdi. DtLEK ZAPTÇIOĞLU BERLtN — Alman Çalışma Bakanı Norbert Blum'den son- ra cuma gunü Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher de Türkiye'ye gidiyor. Almanya- Turkiye arasında birden yoğun- laşan trafığin tek nedeni, Iraklı Kürtlere yardım önlemlerinin düzenlenmesi ve yerinde ince- lenmesi. Genscher, dün Deutschlandfunk Radyosu'na verdiği bir demeçte, dunyayı ye- niden Kürtlere yardıma çağırdı. Savunma Bakanlığı bölgeye gün- de 5 nakliye uçağı yollarken ek olarak 40 helikopteri de Türki- ye'ye yollayacağını açıkladı. Başbakan Akbulut'un Ana- dolu Ajansı aracıhğıyla dış ba- sına ulaşan "Kürtlerin vadilere inmesine izin verecegiz" şeklin- deki sözleri dün Alman basının- da manşet oldu. Frankfurter Allgemeine gazetesi, Akbulut- un demecini yorumsuz olarak verirken diğer gazeteler "Türki- ye uhıslararası baskı karşısında geri adım attı" yorumunu yap- th Ankara suçlanıyor Iraklı Kürtlerin durumu Al- manyada büyük hassasiyetle iz- leniyor. Televizyon ekranlann- dan her gün milyonlarca eve gi- ren dehşet verici görüntülerin arasında en çok sığınmacıları coplayan, havaya ateş açan, Kürtlerin ilerlemelerini engelle- meye çalışan Türk askerlerine yer veriliyor ve "Işte Türkiye'nin Kürtlere yaptıgı muamele" baş- lığı kullanıhyor. Kürtlerin için- de bulunduklan durumdan Sad- dam kadar Ankara da sorumlu tutuluyor. Iran sınırından haber veren tek bir kamera ekibi yok. Almanya'ya gelmesinler Almanya'da yıllardır "Kürtler lehine kamuoyu" oluşturan yerL ve yabancı dernekler, içinde bu- lunduğumuz dönemde de Anka- ra'nın Kürt politikası aleyhine hazırladığı bültenlerle ve basın toplantılarıyla medya yayınlan- nı etkilemeye devam ediyor. Öte yandan Bonn Büyükelçiliğimiz, Irak sınırındaki gerçek durum ve Ankara'nın politik kararları hakkında Alman gazetecileri bilgilendirmek için yoğun bir fa- aliyete girdi. Büyükelçi Onur Öymen, dun Bremen'de Ahnan gazetecilere bu konuda brifing verdi. Büyükelçi, bugün de bir brifing verecek. Dışişleri Bakanlığı'nda "Kürt- lere Yardım Komitesi" kurarak sığınmacılara yoğun bir yardım kampanyası başlatan Alman hü- kümeti, bir yandan kendi kamu- oyunun baskısına yanıt vermiş oluyor. Öte yandan sığinmaala- nn Türkiye'ye bırakılmasını, Av- nıpa'ya gelmelerinin önlenmesi- ni amaçhyor. Genscher demeç- lerinde, Türkiye'yi sınınnı açma- ya davet ederken, "Kürtleri ge- çici olarak barındmn, yardım işini biz üstleniriz" mesajını ve- riyor. Kürt sığınmacılann Avru- pa'ya, özellikle Almanya'ya gel- melerine engel olmanın amaç- landığını bildiriyorlar. Yine ay- nı çevreler, Alman hüKumetinin ülkesine getireceği sığınmacının bir daha Irak'a dönmeyeceğini çok iyi bildiğini belirtiyorlar. Yıllardır Kürtlere karşı çok sıkı bir mülteci politikası uygulayan Almanya, "Kürt olmak ütica ne- deni değildir" yolundaki mah- keme kararlanyla Kürtlerin yuz- de %'ya varan çoğunluğunu sı- nırdışı ediyor. Yoğun yardım harekâtıyla milyonlarca Kürdü Türkiye"de ahkoymaya çalışan Almanya, öte yandan adeta Körfez sava- şından kalma bir "vicdan borcu" ödüyor. Savaş sırasında anayasasına atıfta bulunarak, "Almanya asker gönderemez, ama insani yardımda bulunur" diyen Dışişleri Bakanı Genscher, sürekli savaştan sonra başlaya- cak mülteci akınından dem vur- muş, pasiflikle suçlanan Alman- yamn zamanı gelince insani yar- dım yapacağını vaat etmişti. "Azınlık" sorunu, tarihinde- ki Yahudi soykınmı altında ezi- len Alman kamuoyunun en has- sas noktalarmdan biri. Türkiye1 nin Kürt politikası hakkında on yıllardır yapılan olumsuz yayın- lar, kamuo>\ınun bilincine kolay kolay silinmeyecek biçimde yer- leşti. Ekrandaki görüntüler, Al- man okurun okumak istediğini yazan gazetelerin haberleriyle birleşip Türkiye aleyhine çok ge- niş bir kamuoyu yarattı. Bu ka- muoyu kendini Turkiye'nin Kürt politikasında attığı bütün olum- lu adımları gözardı etmek, sor- gulamak ve reddetmek zorunda hissediyor. "Almanya'nın o hal- de niçin tek bir Kürt mülteciyi ülkesine kabul etmeye yanaşma- dığı" sorusu ise kamuoyunda şimdiye kadar hiç sorulmadı. GOZLEM UGUR >IUMCU (Bajtarafı 1. Sayfada) Osmanlı padışahları tarafından bir kimsenin onuruna ya da bir yerin anısına verilen madalyalara da nişan denir. Bilinen ılk madalya 1438'de Bizans İmparatoru VIII. lo- nes Palaıologos'un emriyle yapılmış. Madalya sanatını en çok geliştirenler İtalyanlarmış, son- ra Almanlar, sonra da Ingılızler. İlk Osmanlı madalyası 1754'de çıkmış, adı "Sikke-i Ce- did Mada/yas/"ymış. Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında verilen madalyalar, sahiplerinden geri alınarak Darphane'ye gön- derilmış. Son Osmanlı madalyası da 1. Dünya Savaşı yıllarında çt- karılmış. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk madalyası "İstiklal Madalya- s/"dır. Kimlere "istiklal Madalyası" verilirdı? İstiklal Madalyası Yasası nın 1. maddesi şöyleydi: — İstiklal Madalyası bilfiil kıta başında, cephede veya dahili isyanlan teskinde hamâset vefedakân âsâr gösteren erkân, ümerâ ve zabıtan ile milli kahramanlara ve cephe gerisinde ulvi maksadın husûlü için mesai ibraz edenlere ve istiklali milli uğrunda fedayı hayat eden şehitlerin büyük oğluna, yok- sa büyük kızına, yoksa pederine, o da yoksa validesine, o da yoksa zevcesine verilir. Madalyanın adı bir madalya gibidır: istiklal! 1934 yılında çıkarılan bir yasa ile de "efendi, bey, paça" 'gibi unvanların kullanılması yasaklanırken bir de şu anlamlı madalya yasağı getirilmışti: — Sivil rütbe ve resmi nisanlar ve madalyalar kaldırılmış- tır. Ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. Türk- ler, yabancı devlet nişanları da taşıyamazlar. O günlerde devlet "İstiklal-i tam" inancı ve söylemi ile ku- rulmuştu. Toplum da bu inanç hamuru ile yoğrulmuştu. "İstiklal-i tam".. Yani tam bağımsızlık. Bu yüzden, yabancılardan madalya alınması bu yasa ile yasaklanmıştı. Bir yabancı devietten "sadakaf ya da "liyakat madalyası" almak ne demektir? Bu yabancı deviete hizmet etmek, bu devlete bağlı olmak demektir. Bu da ayıp ya da suç değil midir? ABD, bazı generallerimize böyle madalyalar vermiyor mu? Generallerimiz de bu madalyaları göğüslerine takmı- yorlar mı? Bu yasa Atatürk döneminde çıkarılmış. ismet İnönü'nün imzasıyla sunulmuş bir devrim yasasıdır. Bu devrim yasa- sı, yabancı devletlerden madalya alınmasını, nişan takılma- sını yasaklıyor. Öyleyse nıçin takıyorlar bu sayın generaller bu madal- yaları? Bırakın bunları siz; bugün asıl tam bağımsızlıktan söz et- mek neredeyse ayıp ve neredeyse suçtur! Bağımsızlığa karşı "yeni mandacılar" bir tez geliştiriyorlar: Karşılıklı bağımlılık... Biz, ABD ile karşılıklı olarak birbirimize bağımlı olacağız! Neyse, "Bush madalyaları" çıksa da Körfez savaşı sıra- sında ızledikleri "aktif sıyaset" gereği sınırlarımızda "birko- yup yirmi alanların" göğüslerine takılsa! Sevgili okuhar; Bayramınızı kutlar, sağlık ve esenlik dileği ile hepinize say- gılar sunarım... Uğur Mumcu 160 bin sığınmacıya yer aranıyor (Baştarafı 1. Sayfada) aşiretin Iideri önceki akşam bir toplantı yaparak Silopi'ye kim- lerin gideceğini görilştü. Toplan- tı sonunda Irak'ın en büyük aşi- reti Sindi'ye mensup kişilerin Si- lopi'ye aktanlmaları kararlaştı- rıldı. Sindi'nin Iideri Beşir Sin- di, sığınmacılann tümünun Turkiye'nin ıç bölgelerine taşın- masından sonra rahat edecekle- rini söyledi. Şırnak Vali Yardımcısı ve Al- tmyayla Kamp Sorumlusu Mah- mut Yıldırım, sığınmacılardan her gün 2 bin kişinin Silopi'ye taşınacağını belirterek "10 güne kadar Silopi'deki Hac Merkezi- ne 20 bin kişi taşınmış olacak" dedi. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Kozakçıoğlu dün Diyarbakır'da Güneydoğu Gazetecüer Cemiye- ti'nde Sağlık Bakanı Halil Şıv- gın, Türkiye'nin Bağdat Büyük- elçisi Necati Utkan'ın katıldığı basın toplantısında, Işıkveren Yaylası'nda barınan 160 bin sı- ğınmacının yerleştirilmesi için 150-200 bin kişilik yer aradıkla- rını söyledi. Kozakçıoğlu, sığın- macılara bugüne kadar 12 ülke- den 25 uçakla, 478 ton malzeme geldiğini belirtti. Bu yardımlar- dan 8 bin 500'ünün çadır, 182 bin 500'ünün battaniye ve 350 tonunun da gıda olduğunu be- lirten Kozakçıoğlu, her iki sınır kesiminde bekleyen sığınmacı sayısının 400 bine ulaştığını, bu sayının 700 bini bulabileceğini söyledi. Bu arada Kuzey Iraklıların banndırılacağı Şırnak'ın Silopi ilçesi yakınlanndaki kamp, yerli ve yabancı basın mensuplarına tanıtıldı. Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, beraberinde Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve bölgede Dışişleri Bakanlığı görevlisi olarak bulunan Bağdat Büyükelçisi Necati Utkan ile çok sayıda yerli ve yabancı ba- sın mensubuyla birlikte Silopi il- çesi yakınlanndaki Hacılar Top- lanma Merkezi'ne geldi. Şıvgın, yaptığı açıklamada devietin Irak'tan gelenlerin bir bölümünü burada barındıraca- ğını belirterek şöyle konuştu: "Burada gezici hastanemiz var. Ameliyat dahi yapabilece- ğiz. Hastane, 200'ü Kızılay'ın, 200'ü de bakanlığımızın olmak üzere 400 yatak kapasiteli ola- caktır. Hasta sayısının fazla ola- cağını düşünerek yatak kapasi- tesini arttırabiliriz. Yeterli sağlık personeli göreve bazır bekle- mektedir. Iraklılar bu akşamdan itibaren geıirilecektir. Burada 20-30 bin Iraklıya hizmet vere- cegiz." Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu da eski Ha- cılar Konaklama Merkezi'nde ABD'lilerin kamp kuracağını, öteki alanlarda da çok sayıda ul- kenin kamp kurarak hizmet ver- mesini beklediklerini bildirdi. Kozakçıoğlu, Kızılay'ın 10 sey- yar mutfağının kampa geldiğini de kaydetti. Bu arada ABD'li bir askeri yetkili, Silopi'deki kampa bin kadar personelin gelerek Iraklı- lara hizmet vereceğini söyledi. Öte yandan Içişleri Bakanlı- ğı'ndan bir yetkili Cumhuriyet'e "Tüm sığınmacılann sınırın iç tarafına taşınmasının söz konu- su olmadığını" belirterek "Silo- pi'ye sadece yaşlı, hasta ve ço- cuklan nakledeceğiz" dedi. Adana'dan arkadaşımız Ufuk Tekin'in bildirdiğine göre çok uluslu gucün sığınmacılara yö- nelik yardımlan giderek artar- ken havadan yardımın "risksiz ulaştınlabilmesi" için yönfsm değişikliğine gidildi. Uçaklar yardım paketlerini sığınmacıla- rın olmadığı bölgelere bırakma- ya başladılar. Alman askerleri- nin, Batman-sığinmacı kamplan arasında kurduğu "bava köprii- sü"ne ABD'liler de DİN'arbakır- dan katıldılar Avrupa Komisyonu yardımlan Avrupa Komisyonu, Fransa'- daki Sınır Tanımayan Doktor- lar aracılığı ile Çukurca ve Iran'ın Sardaşt kentindeki 200.000'den fazla sığınmacı için 12.2 milyon dolar tahsis ettiği- ni bildirdi. Yardımın, 8.000'den fazla çadır, 150.000 battaniye, gıda ve tıbbi malzemeden olu- şacağı kaydedildi. Avrupa topluluklan komis- yonu Türkiye temsilciliği tara- fından yapılan yazılı açıklama- da, Çukurca ve Sardaşt'a 500 kişilik sağlık personeli de gön- derileceği bildirildi. Açıklamada, Fransa Maliye BakanhğYnın da yardım operas- yonları için 1.79 milyon dolar ödenek ayırdığı kaydedildi. Türkiye'nin güneyine yardım malzemesinin hava yoluyla ulaş- tınlması operasyonuna Fransız Hava Kuvvetleri'nden yaklaşık 100 personelin katıldıği da du- yumldu. Komisyon açıklamasında Hollanda hükümetinin de ülke- deki Sınır Tanımayan Doktor- lann Türkiye'de faah'yet göster- mesini istediğini ve Türkiye'ye 1.37 milyon dolar bağışta bu- lunduğu kaydedildi. Hollanda geçen hafta da BM felaketzede- lere yardım fonu aracılığı ile 1.93 milyon dolar bağışta bu- Iunmuştu. Bu arada Danimarka hükü- meti. Danimarka ve uluslararası Kızılhaç teşkilatlan aracıhğı ile Türkiye ve Iran'daki sığınmaa- lar için 1.25 milyon dolar öde- nek ayırdı. ABD komutanlığının açıklaması Avrupa'daki ABD Askeri Komutanlığı, Saddam Hüse- yin'e bağlı birliklerden kaçarak Türkiye'ye sığınanlar ile Irak'- ın kuzey kesiminde bulunan Irakhlara gıda, giyecek, sığınak ve tıbbi yardım gönderdiğini bil- dirdi. tncirlik Hava Üssü'ne geçen hafta Almanya ve Italya'dan nakliye uçaklannın gönderildi- ğini hatırlatan komutanlık, In- cirlik'te hava desteğinin arttınl- dığını kaydetti. ABD Avrupa Komutanlığı, kara yoluyla sığınmacılara yar- dım sağlanması için bağlantüa- rın da yapıldığını bildirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear