18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16NİSAN1991 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYETJE BUGÜN Uevlet Meteorolojı Işlen Geneı Mûdüritiğû'nden alınan bılgıye göre yurdun kuzey ve doflu kesımlen par- çafı yer yer çokbJutkı. Marmara'nıp doğusu, Karademz. iç Anadolu nun doğusu. Doğu Akdemz, Doğu Anadolu ve Gûney Do«u Anadolu bölgeleri yağ- mur ve yer yer sağanak yağışlı, Ötekı yerter parçalı ve az bulutlu gececek HWA SICAKLIĞI Değışmeyecek. RÛZGAft Vurdun kuzey batı tesımle-• rinde kuzey ve bab, ötekı yerterde gû- ney ve bab yönleıtien raffl ara » a or- ta kuvHtfc esecek. Denfetenfe: Btt Afafeniz gûnbats ve tarayel. Doftı Akdenız'de gûnbatısı ve lodos. dığer derazlenmıaJe yıldc ve karayelden 3 ila 5. yer yer 6 kuvvetinde, Akdeniz açıHannda 7 kuvvetinde, saatte 10 «a Y 24° 14° Dıyartalar Y 12° e°e*me Y 21° 10° Emncan A 17° 7°Erzurum Y 11° 1°Es*jşetw A 17° 8°Gaaantep Y 23°16°Sresun 8 23° 13° Gümûşhane Y H U * i Y 21. yer yer 27 Akdenrz açınlannda 33 denemtli nızia eseceK Dalga yûksekiöi 05 ıla 1 5 yer yer 2 0-2 5 m Akdenız açıklannda 30 m. dotaymda olacak. Van Gölü'nde haya çok bulutlu ve yafimıır- lu geçecek. Rüzgâr güney ve batj yönlerden haftf. ara sıra orta kuvvette esecek. Göi kücükdaJgaiı. görûş uzaldıjı 10 km. yağış anında 3-5 km. dolayında olacak ş Y 14° e°HaU*i A 23° 12° Isparta B 10° 8°lstantıul Y 14° 7°lam Y 15° 5°Kare Y 14° 5°KasBmonu Y Bursa Çanaklele Corum Doulı Y 16° 5-Kaysen B 18° 8°Kırttaret B 16° 9°Konya Y 17° 5°Kütatıya A 22° 10° Mafcüya 20° 5°Marasa 15° 8°KMaraş 15° 4°Mersn 10° O°Mu0la 17° 6°Muş 21° 9°l*Jde 12° «"Ordu 13° 3 ° t o 12° 4°Samsun 18° 8°S«rt 11° 7°Smoç 22°1O°Sıvas 9° CFfekırtaû 15° 4°*ata)eı 16° 7°lmra* 14° 6°Uşak 16° 8°VSn 16° 9°Yazgat 17° 7° ZonguUak Y 20° 10° Y 24° 17° A 20° 10° Y 14" 4° Y 17» 8° Y 12° 8° Y 13° 8° Y 11° 8° Y 21° 9° Y 10° 7° Y 14° 5° B 13° 8° Y 13° 7° Y 16° 6° A 18° 8° Y 11° 2° Y 13° 5° Y 8° 5° ı bultiOu J A-acık B-buluOu G-ouneş* Kkartı S-sulı Y-yaOmurtu Kahire • DÜNYA'DA BUGÜN Amsterdam A 15° Amman A 31° Atm BaOdat Bvcdona Basai B 19° A 32° Y 19° A 17° Bom Brijksel Buctopeşte Ctnevre Ceaf< Cidde Ouba Frankturt Sirne Heteu* Kalure Kopenhag KMn Urttoşa A 14° A 17° A 17° A 14° B 18° Y 26° A 33° A 35° A 16° A 23° A 13° A 30° A 12° A 17° A 2S° Urangraj B 16° Londra A 15° MadnO Y 21° Mılano . B 16° B 15° A 15° A 13° A 20° A 15° A 34° B 18° 8 14° A 28° A 15° B 17° B Moskova Mûnıh Nav YOfk Osio Pans Prag ftyad Roma Sofya Sam W Am ms Vryana Vtetmgton-- Zûrtı A 17° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Zafere inanma- yanların ya da sava- şın sürmesini yenil- giden daha ağır sa- yanların düşünce ve siyaseti. 2/ Elma, ar- mut, ayva gibi mey- velerin yenmeyen iç bölümü... Bir renk. 3/Yelkenibirborda- dan öbür bordaya geçirme. 4/ Düşün- ce... Yiğit... "Güzel- liğin — para etmez / Bu bendeki aşk olmasa" (Âşık Vey- scl). 5/ Bir göstenne sıfatı... Müzik- te armoni kurallanna göre üst üste bindirilmiş sesler. 6/ Leyleğe benzer bir kuş... Mevlevi ayini. 7/ 'Hile, dolap' anlamında argo sözcük... Su. 8/ 151Tde yapdan ve Mısır'ı Osmanlı topraklanna katan savaş. 9/ Maden ocaklannda açüan yeraltı yolu... Hi- cap. YUKARBDAN AŞAĞIYA: 1 Franz Kafka'nın bir gecede böceğe dönü- şen Gregor Samsa'run dramını anlatan ünlü romanı. 2/ Ben- zer, denk... Tavla oyununda her iki zarın ikili düşmesi. 3/ Ada- na'nın bir ilçesi... Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir. 4/ Bir göz rengi... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. 5/ Aima, kavun, karpuz gibi bitkilerin sürgünü ya da dalı... "GökJerden emeller gibi rizân oluyor — " (Cenap Şahabettin). 6/ Yunan mitolojisine göre uçmayı başaran ilk insan... Nikelin simgesi. 7/ tskambülerle oynanan bir tür oyun. 8/ Kadın üze- rinde tam bir egemenlik hakkına sahip olduğuna inanan erkek... Dişi deve. 9/ Eskıden belli bir iş kolunun usta, kalfa ve çırakla- nnı içine alan örgüt... Erken. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Futbolumuz ne olacak? Bajrramda N i | «-a I • a ı x ı Bir Kaiakkara Ue Yarmki A'le 16 NİSAN 1931 Türkiye idman cemiyetleri ittifakı merkezi umumi reisi Rana Beyin riyasetinde sabık ve lâhik spor rüesasının iştirakile dün federasyonlar merkezinde bir içtima aktedilmiştir. tçtimada futbolumuzun günden güne terakki edeceği yerde tedenni etmekte olduğu mevzuu etrafında uzun müzakerat cereyan etmiştir. tçtimada Muvaffak, Ahmet Şerafettin, Hamdi Emin, Fethi Tahsin, Saim Durgut, Fenerbahçe'den Zeki, Süleymaniye'den Orhan Beylerle diğer bazı zevat bulunmuştur. Futbolümüzün vaziyeti hazırası ve istikbali hakkında neler düşündüklerini, içtimaa iştirak edenler birer birer anlatmışlardır. fçtima gece geç vakte kadar devam etmiştir. Müzakerat esnasında muhtelif noktai nazarlar serdedilmiştir. Bazı zevat mektepler ile kulüpler arasındaki vaziyeti, kuluplere muavenet meselesini, sahasızlığı, hükûmet tarafından spor yerlerinden almmakta olan vergileri Ueri sürerek bunlann futbolün inkişafına mani olduğunu beyan etmişlerdir. Şeref B. Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'daki futbol vaziyetini ileri sürerek bu memleketlerle ararruzdaki farkı mukayese etmiş ve geri kalmamıza amil olan en büyük sebebin sahasızlık olduğunu söylemiştir. Bu müzakerelerden çıkan neticenin hulâsası Rana Bey tarafından Halk Fırkasına arzedilecek, spora karşı himayekâr bir cephe alınması temin olunacaktır. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Adenauer Adenauer'in demeci 16 NtSAN 1961 Batı Almanya Başbakanı Dr. Adenauer bugün gazetecilere verdiği bir demeçte, Eichmann meselesine temas ederek, lsrael'in, sabık Nazi albayını yargılamak istemesini haklı bulduğunu, fakat bunun hukuki oimaktan ziyade manevi esaslara dayandığının unutulmaması gerektiğini söylemiş ve Alman halkırun bu davanın müspet neticesini sabırsızlıkla beklediğini sözlerine ilave etmiştir. Diğer taraftan Batı Almanya Hükümeti, Eichmann'ı Israel adaletine karşı Almanya'nın korumasına imkan olmadığını ve buna kimsenin kendilerini zorlayamayacağını bildirmiştir. Eichmann'ın avukatı cuma günü Batı Almanya'nın davaya müdahale etmesi ve kendisini koruması gerektiğini ve bu hususta teşebbüste bulunacaklannı söylemiştir. Avukat aynı zamanda savunma masraflannın da Batı Almanya tarafından ödenmesini istemişti. Bir Batı Almanya sözcüsü "Federal Almanya hiçbir mücrimi iade ettirmek için zorlanamaz. Bu hukuken imkânsızdır. Aynı şekilde Eichmann'ı müdafaa etmeye de hükümeti hiç kimse zorlayamaz" demiştir. Eichmann'ın oğlu Klaus Eichmann, Arjantinli •gazetecilere verdiği demeçte, Eichmann'ın hakiki hüviyetini ve kendi babası olduğunu ancak geçen yıl Israel'e kaçınldıktan sonra öğrendiğini söylemiştir. GEÇENYIL BUGUN Cumhuriyel Öğretmen katliamı 16NİSAN1990 Elazığ-, mühendis katliamından sonra dün de öğretmen katliamına sahne oldu. Ancak ilçesinin Bükardı köyünü basan PKK teröristleri, köy meydanında topladıkları öğretmenlerle eşlerini kurşuna dizdi. Olayda Bükardı köyü ile Yeni Mahalle mezrasında görevli dört öğretmenle bir öğretmen eşi öldü, bir öğretmenle bir öğretmen eşi de ağır yaralandı. Alman bilgiye göre Elaağ'ın Ancak ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki Bükardı köyüne önceki akşam 20.30 sıralarında gelen çok sayıda PKK militaru, öğretmen lojmamnda kalanlarla 500 metre uzaklıktaki Yeni Mahalle mezrasında oturan beşi öğretmen toplam yedi kişiyi köy meydanında topladılar. Teröristler bir süre propaganda yaptıktan sonra sıraya dizdikleri öğretmen ve eşlerinin üzerine otomatik silahlarla ateş açtılar. TARITSMA Anayasa Yeni Meclise Bırakılmalıclır Bugünkü parlamentodan yeni bir anayasa istemek, 1961 ve 1982'deki "Kurucu Meclis" modelini bir daha uygulamak kadar tartışmalı bir durum yaratabilir. Biz Türklerin uluslararası anayasa litera- türüne katkısı da anayasa yapma süreci üze- rine 1960'tan bu yana otuz yilda üç kez ana- yasa değiştirildi. Ilginçtir; her defasında ön- ce askeri darbe oldu, ardından tümüyle ya da kısmen anayasa yeniden yazıldı. 1961 ve 1982'de (elbette 1971'de de) ordu, yeni ana- yasal düzeni deklare ederken sanılmasın ki yalnızdı, sivil siyasi kadrolara dayanıyordu. Kurucu Meclis adı verilen bir organ da işin içine katılıyordu. Nihayet son perde: Halkoylaması! Demokrasilerde anayasa değistirilirken parlamentonun rolü ve önemi bilinmese bel- ki mazur görülebilir, ama 1961 ve 1982 ana- yasalarının yapılma süreleri gerçekten ina- nılmaz. Kaldı ki, Türk anayasacüık hareke- tinin kendine özgü mütevazı bir geleneği vardı. 27 Mayıs 196O'ta askeri darbeyi gerçek- leştiren Milli Birtik Komitesi, daha ilk gün- lerde bazı profesorlere yeni anayasayı hazır- lama görevi vermişti. Ortaya çıkan metnin temel özelliği, genel oya ve parlamentoya karşı düşmanca bir güvensizlik taşımasıy- dı. Tepkiyle karşılanınca, subaylar, yeni ana- yasayı kendilerinin de bir kanadını oluştu- racakları bir 'Kurucu Meclis'te hazırlamak yolunu seçtiler. ...Ve Türk usulü *Kurucu Mecüs'in sivil kanadı göreve (!) çağnldı: 1961 Temsilciler Meclisi, genel oya dayalı bir topluluk değil- di. Iktidardan darbeyle uzaklaştmlan De- mokrat Parti dışında, muhalefetteki Com- huriyet Halk Partisi (Lideri tsmet lnönü) ve CumhuriyeCçi Köylü Millet Partisi (Li- deri Osman Bölukbaşı) üyeleriyle özellikle mesleki örgütlerdeki CHP'lilerden olu- şuyordu. Temsilciler Meclisi üye seçilme yeterlili- ğiyle ilgili hükme göre "faaiiyetleri, yayın- lan ve davranıslanyla 27 Mayıs thtilali'ne kadar insan haklanna aykın icraat ve siya- seti desteklemekte devam etmiş olanlar" dı- şındakilerden kurulu bir topluluk. Böyle yapıldığı içindir ki 9 Temmuz 1961 günü halkoylamasına kayıtlı seçmenlerin %B\'i katıhyor ve geçerli oylann ancak %61.5'i ile tasan yeni anayasa hüviyeti ka- zanabiüyordu. Aynca, 1961'de anayasanın reddini isteyen görüşlerin tam bir açıklıkla ortaya konuldukları söylenemez. 1982 Anayasası ise 1961 halkoylamasın- dan çıkarülan derslerin dikkate alınmasıy- la daha sıkı bir baskı ortamında hazırlan- mıştır. Iktidarda bulunan generaller, Kuru- cu Mecüs'in sivil kanadını oluşturan 160 üyeli Danışma Meciisi'ndeki temsilcileri bi- rer birer belirlediler. Orgenerel Evren'in radyo-televizyonda ve yurt gezilerinde tam- tımınj yaptığı tasan, katılımı zorunlu tutan bir oylamada %91.2 gibi yüksek bir oranla kabul edildi. Cumhurbaşkanı ö a l ve ANAP iktida- n, anayasa değiştirme sürecini başlatırken "şu anda bir askeri yönetim altında degi- liz, seçimlerden gelen bir parlamento ve onun güvenoyuna sahip bir hükiimet var" diye düşünüyorlarsa yanılmaktadırlar. 1991 Türkiyesi'nde ilk adım, parlamento seçimlerinin yenilenmesi, siyasi krizin bir öl- çüde yumuşatılmasından sonra atılmaJıdır. 1978 seçimleri, seçim kanunundaki anti- demokratik hükümler nedeniyle yaklaşık % 20'lik bir seçmen kitlesinin parlamentoda temsilini engellemişti. Geçen zaman içinde bu çarpıklığa, iktidar partisinin ülke gene- linde oy yitirerek üçüncülüğe düştüğü iddi- alan eklenince, ortaya pek hoş olmayan bir manzara çıkmıştır. Bu nedenledir ki genel seçimin yaklaşmakta oluşu, yeni anayasa işi- nin yeni parlamentoya bırakmanın (önceki deneyimlerin ışığında) daha akılcı olacağı- nı düşündürtmektedir. Partiler, seçim kam- panyalarında "nasıl bir anayasa" sorusuna yanıt verme gereği duyacaklan için anaya- sa düzeniyle ilgili farklı görüşler oldu-bittiye getirilmeden birbirleriyle çarpışırlar. Parlamentonun siyasi hayatımız içinde- ki yeri ve önemi, iktidar ve muhakfet par- tileri şeklinde bir ayırım yapmadan söyle- yelim endişe vericidir. Yeni anayasa için yeni meclis beklen- melidir. Bugünkü parlamentodan yeni bir anaya- sa istemek, 1961 ve 1982'deki 'Kurucu Meclis' modelini bir daha uygulamak ka- dar tartışmalı bir dunım yaratabilir. Asıl sorun da bu. Dr. HÎKMET ÖZDEMİR Istanbul TVdekî Fonnnda l\eler Tartı*alıııabdır? Demokrasinin tüm kuralları ile gerçek anlamda uygulandığı ülkelerde, halkm gerçek sıkıntılarının, bunalırnlarının açık platformlarda tartışılmasından kaçılmaz, çekinilmez. TV 2. Kanalı'nda her on beş günde bir pazartesi geceleri saat 22.3O*da bir saat sü- reli "Fonım" programı yayımlanmaktadır. Bu program 1988 ydı içerisinde TV1. Ka- nalı'nda yayımlanırken bir süre yayından kaldınlmış, bildiğimiz kadanyla 1990 yıh- nın son yansından sonra tekrar yayımlan- maya başlamıştır. Yapımcdann iyi niyet ve çabalannı, 1988 yıhnda "çevre kiriüigi" komılu "Forum" programına katılmış bir kimse olarak yakın- dan görmüş ve algılamış bulunuyoruz. Çoksesli ve katüıma demokratik yaşamın yerleşmesi çabaları verildiği söylenen ülke- mizde, seçilen program konulan ne yazık ki stıya sabuna dokunulmayan cinstendir. Hele son yayımlanan "EvliHk ve Aile tlişkileri" konulu programm iki bölüm halinde yayım- lanması son derece gereksiz bir tutumdur. Ülkenin tartışılacak nice önemli konulan varken böyle önem sırası çok altlarda olan konulara iki ayn program ayrüması, âdet yerini bulsun, dostlar ahşverişte görsün ça- basından başka bir görüntü vermemektedir. Demokrasinin tüm kurallan ile gerçek anlamda uygulandığı ülkelerde, halkm ger- çek sıkıntılarının, bunalırnlarının açık plat- formlarda tartışılmasından kaçılmaz, çeki- nilmez. Aksine tabu görülen konulann TV'de rahatça tartışılması, gerçeklerin ol- duğu gibi söylenmesi, halkı bir ölçüde ra- hatlatır, sağlıklı sonuçlar yaratır. Anımsadığımız kadanyla son üç progra- mın konulan, "Neden okumuyoruz?", "Ka- dının sonınlan!", "EvlUikte aile ilişkileri!" Daha önceleri de "Trafik" vb. gibi konula- rı sayabiliriz. Tabii ki bunlar da üzerinde durulacak konular, ama çok daha önemli- leri varken!.. Öneriyoruz; "Türkiye'de denetimin ger- çek yiizü ve denetim elemanlannın (müfet- tislerin) karşılaştıgı sorunlar, tehditler, bas- kdar", "Ülkemizde vergi kaçakçılıgı ne bo- yuttadır? Daha çok kimler vergi kaçınnak- tadır?", "Memurlann aldıkları aylıklann (gelirinin) milli gelirdeki payı nedir ve na- sd yaşıyorlar?", "Kamu kunıluşlannda po- litik ve siyasal basküar hangi boyuttadır? Nasıl yapılmaktadır?", "Türkiye'de banka kredisi alanlann siyasal iktidarlaria yakın- lıkları var mıdır? Ne durumdadır?" "Kamu kunıluşlannda din istismarlıgı ne boyuttadır? Düıi politikaya alet eden yöne- tici tutumlan bugünüa Türkiyesi'nde nasıl bir görünüm altındadır?" Daha onlarcası sayılabilir... Halen TV'de izlediğimiz "Forum" prog- ramlannda, bantlara geçmiş baş ağntma- yan konularla Batı'ya, AT'ye girecek kadar demokratik bir yapıda olduğumuz görün- tüsünü vereceğimiz umudu boşunadır... En azından bu programlar canlı olarak yayım- lanmadığı sürece hiçbir yarar ve inandın- cılığı yoktur... Düşünce özgürlüğünü yasalarla açık bi- çimde somutlaştırma aşamasında olduğu- muz bugünlerde "Forum" programırun ön- yargısız olduğuna inandığımız yapımcılan, eğer topluma gerçekten yararü programlar yapmak istiyorlarsa, halkın ve hakhnın se- sine kulak vermeüdirler... BURHAN ÖZBEY SEKA Başmüfettişi Denetde Uyesi Buhafta Ba>Tam Haftası. Ristorante Rosa'da Bayram boyunca %10 indirim. Bayramda okunacak gazete OKTAY AKBAL, MEÜM CEVOET AMÛAY. OKAY OÖNENSİN, SAMİ KARAÖNEN. NIEHMET KEMAL, UÖUR MUMCU ve diğer g«u*tel«rfn yazarianyii çt- lışanları Ittanbul BAYRAM gazetesinde. ittanbul BAYRAM'ı özellikle isteyiniz. Türkiye'nin her yerinde 2000 lira. -:iı | 4 l.sunbul • Ml 28 27 ristorante ROSA KARS SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1990/369 Davacı Hazine vekili tarafından davalı Ali Rıza Çanlı hakkında aç- uğı Kars Merkez tstasyon Mahallesi 154 ada, 88 parselde kayıtlı bu- lunan taşınmazın askeri yasak ve güvenlik bölgesi içinde kaldığından bahisle tapunun iptali ve Hazine adına tapuya tescilini talep etmiş olup aramalara rağmen davalı Ali Rıza Çanlı'ya dava dilekçesi ve dumş- ma günü tebliği edilememiştir. Dava dilekçesinin tebliği ile duruşma- nın atılı olduğu 14.5.1991 günü saat 9'da duruşmaya gelerek delilleri- nizi sunmanız veya bir vekille temsil ettirmeniz, gelmediğiniz veya ve- kille temsil ettirilmediğiniz takdirde duruşmaya yoklugunuzda devam edileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 46642 KARS SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN Sayı: 1990/185 Davacı hazıne vekili tarafından davalı Temmurleng Kaya aleyhi- ne açtığı Kars Merkez Istasyon Mahallesi 154 ada 267 parselde ka- yıtlı bulunan tasınmazın askeri yasak ve güvenlik bölgesi içinde kaldığından bahisle tapunun iptali ile hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş olup, aramalara rağmen davalı Tem- murleng Kaya'ya dava dilekçesi ve ducuşma günü tebliğ edilemedi- ğinden, dava dilekçesinin tebliği ile duruşmanın atılı olduğu 14.5.1991 günü saat 9'da tüm delilleriniz ile birlikde duruşmaya gelmeniz, ve- ya bir vekille temsil ettirmeniz gelmediğiniz veya vekille temsil etti- rilmediğıniz takdirde duruşmalara gıyabınızda devam edileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 46600 ARKADAŞLAR, NE OLURDU YAŞAM, HEP BAYRAM OLSA BAYRAMINIZ BAYRAM OLA, KALIN SAĞLICAKLA. ARKADAŞ KULÜBÜ YÖNETİM KURULU BAŞKANI DOGAN KAJJRCIOĞLV İLAN ALtAĞA ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN Davacı Aliağa Belediye Baş- kanlığı vekili tarafından dava- lılar Fehmi Eren ve diğerleri hakkında mahkememizde açı- lan tapu iptali ve tescil dava- sının yapılan yargılaması sırasında verilen ara karan ge- reğince; Davahlardan Ahmet Aktan ve Hatice Alpay adlanna ça- kartılan davetiyelerin bila teb- liğ iade edildiği ve zabıtaca yapılan tahkikatta adreslerinin de tesbit edilemediği anlaşıldı- ğından davahlar Ahmet Ak- tan ve Hatice Alpay'ın duruşma günü olan 16.5.1991 günü saat 09.05'de mahkeme- mizde hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil et- tirmeniz veya duruşmaya gel- mediğiniz takdirde HMUK'nun 509 ve 510, 213. maddeleri gereğince davanın gıyabınızda devam olunacağı hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. Basın: 23427 SOYLEV (Cilt 1-2) Hıfzı V. Veüdedeoglu 19. bası 15.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeli gönderilmez. Dr. MüAMMER GÜL Çocuk sağhğı ve hastalıklan mütehassısı Tüm yavrulannın ue yakınlanntn bayrammı kutlar. Altıyol. Efes tş Hanı K.: 3 İST. TEL: 337 25 53 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Kutlu Olsun! İzmir Belediyesi, İzmir'de bir caddeyle bir parka 'Hasan Âli Yücel' adını vermeyi kararlaştırdı. Belediye Başkanı Yük- sel Çakmur, bu kararı, bir mektupla bildirdi; çok sevindim. Yüksel Çakmur'a: —Hasan Âli Yücel'in, açacağınız parka bir de anıtını dik- melisiniz, dedim. Yaşamları boyunca, haksızlığa uğratılmış, horlanmak is- tenmiş yurtseverlerin anıtları dikilmelidir ki yapılan haksız- lıklar birdereceye dek unutturulabilsin. Daha önce bir İzmir gezısınde, İzmir sağınlarının düzenledikleri bir toplanlıda an- latmıştım Hasan Âli Yücel'in yaptıklarını; bunu yazdıktan son- ra Yüksel Çakmur ilgilenmiş, kuruldan çıkarmış Hasan Ali Yücel'in adının verileceği park ile caddenin kararını... Bu gü- zel karara aydınların da yardımcı olmaları gerekir. Hasan Ali Yücel'in ilk öğretmenliği, 1922'de, kurtuluşun dumanlan îü- ten İzmir'deydi. 1935'te milletvekilliği İzmir'den. İzmir'in, bir öğretmeni, hemşerisi de. 1950 yılına dek izmir'den milletve- kili seçilmiş. İzmirliler, Hasan Ali'ye ne yapsalar azdır. Ha- san Âli'ye, İsmail Hakkı Tonguç'a, hepimiz borçluyuz. İsviçre'de yasayan beyin 'cerrahı' Gazi Yaşargil, 2 Ekim 1990'da Ankaratta DTCF'de bir konuşma yapmış; konuşma- sını Ankara Üniversitesi 'Beyin ve Evrim Hakkında Düşünceler' adıyla yayımlamış. Üniversitenin Basın-Halkla İlişkileryöneticisi kıtabı bana da yollamış. Gazi Yaşargil, ko- nuşmasında, 194O'II yılları anlatırken, "O zamanın Kültür Ba- kanı, Hasan Âli Yücel'e şahsen ve neslim adına burada teşekkür etmeyi boynumun borcu bilirim" diyor. Şöyle sür- dürüyor konuşmasını: —Eskiden lisede fen ve edebiyat sınıfları vardı, yeni açıla- cak klasik sınıfta Latince, ileride eski Yunanca öğretilecek; isteyen bu yeni sınıfa girebilecekti. Avrupa'da tıp tahsili için o zamanlar Latince istendiğinden ben hemen klasik sınıfa katıldım. Hasan Âli Yücel'e bu Latince sınıfı için şahsen med- yunumdur. Bizim kuşak içinde, 1930'lu yılların sonlarında baş- latılan, Türkçeye çevrilen dünya klasiklerinin Devlet Maarif Matbaası'nda bastırılıp gençlere ucuz fıyata sunulmuş olması, Rönesans bahçesinı bizlere açmıştı. Baba oğluna bağ ba- ğışlamış, oğul salkım esırgemiş durumuna düşmememiz için büyük hümanist Hasan Âli Yücel'e layık olduğu bir anıtını dik- memiz bizim kuşağın vazifesidır... Gazi Yaşargil, Hasan Âli Yücel'in oğlu Can Yücel'in de okuldan arkadaşıymış. Onu anımsatmış konuşmasında, şöyte demiş: —İkimiz de cerrah olduk; ben beyin cerrahı oldum, o şiir cerrahı oldu! Hasan Âli Yücel'le ilgili bir öyküyü Can Yücel anlatmıştı, İstanbul'da, Karaca Tiyatrosu'nda düzenlenen bir 'Hasan Ali' gecesinde. O akşam güzel konuşmafar oldu; Mehmet Ba- şaran, Sami Karaören, Mualla Eyüboğlu, Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin, Can Yücel konuştular, tiyatro sanatçısı Candan Sabuncu, güzel sunuculuk yaptı, Aytaç Yörükaslan şıirler okudu. İsa Çelik'in çektiği fotoğraflar yansıtıldı. O akşam toplantıyı, Salim Rıza Kırkpınar, Asım Mutlu, Ay- la Akbal, Oktay Akbal, Canan Eronat izleyenler arasındaydı- lar. Can Yücel'in anlattığı öykü şöyleydi: Hasan Âli Yücel'in Kenan Öner aleyhine açtığı davadan sonraydı. Kenan Öner, davayı yitirmesine karş^ın, herkes Ha- san Âli'ye öylesine karşıydı kisanki Hasan Âli davayı yitir- miş havası yayılmıştı. Hasan Âli, o günferde Ankara'da bir dolmuşa biner; dolmuştakiler, Hasan Ali hakkında konuşmak- tadırlar. Biri: —Köy Enstitülerini komünist yuvası yapmış! der. Bir baş- kası, onu destekler. Şoför söze karışır; herkes bir şeyler söy- lemekte, Hasan Âli'yi kötülemektedir. Hasan Âli Yücel söze karışır: —Siz o Hasan Âli'yi benim kadar tanımazsınız! der, ne na- mussuz adamdır o! Dünyada, onun kadar zararlı bir adam yoktur. Pezevengin tekidir! , Ağzına geleni söyler; tüm aleyhinde bulunanları bastırır. Dolmuş yolculan susup Hasan Âli'yi dinlemeye başlarlar. Bir durakta inerken, yol arkadaşlarına: —İşte, o Hasan Âli benim! der, hepsinin ağzı açık kalır; o ardına bakmadan yürür gider! Son derecede şakacı mı şakacı bir adam. Dursun Kut an- latmıştı;.bir gün Köy Enstitülüler, evine görüşmeye giderler. Hasan Âli Yücel onlara; —Biraz sonra, buraya bir adam gelecek; dikkat edin An- kara armudu gibıdir! der. Köy Enstitülüler beklerler, bakariar ki gerçekten ufak tefek bir adam; köylü gibi biri. içlerinden armuda benzetirler! Ama adam konuştukça hoşlanırlar; dili çok tatlıdır. O zaman anlarlar, 'Ankara armudu' deyiminin an- lamını. Gelen, Cevat Dursunoğlu'dur. Gençler, Cevaf Dursu- noğlu'nu belki bılemezler, Erzurum Kongresi'ne Atatürk'ün katılmasını sağlayan adam olarak bilinir. Mustafa Kemal'in delege olabilmesi için o, istifasını verir. Cevat Dursunoğlu : nu sevgiyle, saygıyla anmak istıyorum. Ankara'da Eğit-Der ile Kent-Koop işbirliği sonucu Batıkent 1 te bir 'Tonguç Ormanı' kuruldu. Tonguç Ormanı ile 'Nusret Fişek Ormanı' birlikte açıldı. Köy Enstitülü Ali Yılmaz, açılış törenindeydi; o fideleri görünce çıkışır gibi dertlendi: —Hani bunun can suyu? Can suyu olmazsa, bu fideler kurur! Ali Yılmaz'dan bu ormanların bakımını üstlenmesini iste- dik. Tonguçlar, Fişekler bakımla yaşatılabilirlerdi. Mahmut Makal da oradaydı, konuştu. Engin Tonguç, Talip Apaydın ora- daydılar... Geçen hafta perşembe günü Ankara'da, 4. Aslıye Hukuk Mahkemesi'nde, Eğitim-İş Serıdikası'nın duruşması vardı. An- kara Valiliği Eğitim-lş'in kapatılmasını istiyordu. Duruşma do- layısıyla, Avrupa'dan sendikacılar gelmişlerdi. Bunlar öğretmen sendikaları temsilcileriydiler. Bunlar şöyleydi; Marc- Alain Berberat, Monique Fouilloux, Daniel Dumont, Alaın Oli- ve, Reinhard Hocker, Dominique Trigon, Mikkei Michelsen, savunman Frederic We^), savunman Roger Trask... O gün Eğitim-İş'in, öğretmen sendikalarının kurucularının günüydü sanki. Gittikleri yerde tüm kapılar açılıyordu. Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, eski görüşlerini değiştirmiş gibiy- di. O da artık, öğretmen sendikasının kurulmasından yanaydı, hem de grevli toplusözleşmeli! Görüşme sırasında Niyazi Al- tunya'yı öve öve bitiremedi. Oysa Eğitirn-İş'çilerin bırçoğu hâlâ sürgündeydiler! Yabancı öğretmen sendikacılarından Avni Ak- yol'a, Eğitim-İş'i sonuna dek destekleyeceklerini söylediler... Bugün dinsel bayram; yarın da 17 nisan, Köy Enstitüleri- nin kuruluş yıldönümü. Köy Enstitülülerin, ona gönül veren- lerin bayramı; kutlu olsun. (Köy Enstitülüler, yann sabah saat 11.00'de Anıtkabir'e gidecekler...) 1960 Demokratlan. Köy Ens- titülerini kapatmamış olsalardı, Türkiye'de eğitim düzeyi, okur- yazar oranı, özeti demokrasimiz nerelerde olurdu, onu düşünüyorum. (Kapatılma hazırlıkları, 1950 öncesine gider ya düşünülecek şeyler.) Cezaevlerinde kalanların da kutlu ol- sun bayramları. Hacı TÖ, Paris'e gittiği zaman, çevirmenliği, orada yaşa- yan mühendis Mehmet Basutçu yapar. Mehmet Basutçu, Köy Enstitülü Halii Basutçu'nun oğludur. Basutçu, bir ara Hacı TÖ'ye: —Benim annem de babam da Köy Enstitüsü'nü bitirmiş- ler! Köy Enstitüleri olmasaydı, ben burada olamazdım! der; Hacı TÖ: —Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, sen buraya gelemezdin! der. Mehmet Basutçu, 'Köy Enstitüleri kapanmasaydı, siz de geldiğiniz yere gelemezdiniz!' demek ister, ama diyemez. Olayı, 'Baba, böyle böyle oldu' diye Halil Basutçu ya anlatır! Neden yanıt veremedim? diye de üzülür KALBİNİZİ KORUYUNUZ Türk Kalp Vakfı Muayene, Teşhis, Tedavi, Laboratuvar, Röntgen Sağlık Merkezlerimiz Şişli: 175 12 44/45 Nişantaşı: 148 58 66
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear