18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
UMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 KASIM 1991 (ültür Politikasında »anatınYeri "Bır mılletı yaşatmak ıçın bırtakım temeller lazımdır ve bı- rsınız kı bu temellerın en muhımlennden bınsanattır Bır mıllet .anattan ve sanatçıdan mahrumsa tam btr hayata malık ola- Tiaz Boyle bır mıllet bır ayağı topat, bır kolu çolak sakat ve îlıl bır kımse gıbıdır Sanatsız kalan bır mılletın hayat damar- larından bırı kopmuş olur' 'Insanların yaşamına çalışmalarına egemen olan guç, ya- ratma ve buluş yeteneğıdır' Ataturk'ten yaptığım bu ıkı alıntı, o donemm kultür politi- kasında sanat eğıtımının neden onemlı bır yer aldığına açık- lık getınyor Yaratıcılık buluş buna yapıcılığı da ekleyebılı- rız, ınsan varlığındakı gızılguçlerdır Bunlann ortaya çıkma- sı, gelışmesı toplumsal koşullara, kışının çevresıne ve aldığı eğıtıme bağlıdır Bıreyde bu yeteneklerın gelışmesı ve dola- yısıyla topluma yaratıcılık yollarının açılmastnda sanat eğıtı- mının payı buyuktur Sanat eğıtımı derken sanatın temelı olan göz ve kulak duyarlığını soylemek ıstıyorum Ataturk done- mının kultur politikasında sanatçı yetıştıren devlet kurumla- rının (Güzel Sanatlar Akademısı, konservatuvar, tıyatro oku- lu vb) dışında goz ve kulak duyartığını gelıştırecek, halka yö- nelık bır sanat eğıtımı öngorülmuştu Bu ışlevı halkevlen ust- lenmıştı Çocuk buyuk, genç, yaşlı her çevreden gelene ses- lenen kultur etkınlıklerı yer alıyordu halkevlerınde Kttaplık- larıyla, sergı konferans, tıyatro ve konserlenyle halkevlen bı- rer sanat eğıtımı merkezıydıler Orneğın Kadıkoy Halkevı nın bır amator orkestrası vardı Amatör, profesyonel, genç, yaşlı muzıkçılerın salt muzık sevgısıyle bır araya gelerek oluştur- duklan bır orkestraydı bu Duzenlı çalışırtar sık sık konser venrlerdı Bu konserler çok ılgı görurdu 9u örnekler çoğal- tılabılır, ama yıne de gunumuzdekı kultur etkınlıklerıyle kar- şılaştınlamayacak denlı az kalır sayılan Bugun çok daha yo- gun bır kultur yaşamımız var Şımdılerde çocuklar gozlerını bambaşka bır ortamda açı- yorlar Başarının kazançla olçulduğu bır ortamda Bızde son yıllarda gıderek egemen olan goruş ekonomık kalkınmayla, mun *rteriSSKleceğı"^^at eğİtİmİDİn Buyukler koşe donme- ekSİkl'lğİ, t l ye çalışıyorlar, çocuk- hnftani vn7İa<zma<iina larım da lyı bır okuida oegem yozıaşmasınd okutabılmek ıçın yarış neden OİOU. atına donuşturmuşler Jfnt»')r/p Sanatç. ya da sanat « o r u . a © 9 duyarhgı oian değ.ı çırkınden, gerçek sanatla bılgısayar dahılen ye- y 0 Z Sanatl bİrb'lhnden S T S r n f r n ayıramazolduk. Kentlerln coşku- beton yığınına SÎOT0 ^ 5 - dönüşmesi, arabesk natm, topiumun ıierie- muzıgın yaygınlaşması, mesındekı ışlevıne ar- frjr "kJtSCh ro tık ınanılmıyor Sanata , . . . bır luks gozuyle bakıli- SeKIZ Ofl DaSKI yor uğraşıiması gere- yapabilmesi vb. genel bir SîS5n e .oSr düzeysizlik toplumda sanatia yıtınie- egemen olmaya başladı. cek vaktımız yok du» "" """" şuncesı egemen Dahası, kımı aydın çevrelerde sanatın ku- çumsendığı bıle soylenebılır Bundan bır sure once bır pa- netöe, bır öğretım uyesının devlet konservatuvarındakı ho- caların, akademık yoldan gıtmeden, tepeden ınme unvan sa- hıbı olmalarını eleştırerek onlardan "davulcular, zurnactlar" dıye söz ettığıne şaşkınlık ıçınde tanık oldum Sanat eğıtımının eksıktığı, toplumumuzda beğenı yozlaş- masına neden oldu lyıyı kotuden, guzelı çırkınden, gerçek sanatla yoz sanatı bırbırınden ayıramaz olduk Kentlerın be- ton yığınına donuşmesı, arabesk muzığın yaygınlaşması bır "kıtsch' romanm sekız on baskı yapabilmesi vb genel bır düzeysızlık toplumda egemen olmaya başladı Astl ışın kö- tüsu yozlaşmanın farkına varılmaması Buna karşı koyma- ya çalışan toplumumuzdakı yaratıcılık gızılgucunun gelışme- sıne olanak sağlayan bıreysel gırışımler, ozel kuruluşlar kı- mı okullar ya da sanat galerılerı yok değıl Bunlar sanatın luks olmadığı, yaşamın bır parçası olduğu bılıncını uyandır- maya çalışıyorlar ve başarılı da oluyorlar Son yıllarda gıde- rek yaygınlaşan duvar resımlerı bunun bır göstergesı Ne var kı nufusu ellı mılyonu aşan bır toplum ıçın yeterlı değıl Bu, devletçe çok cıddı bır bıçımde ele alınması gereken bır te- mel sorun Çızdığım bu tablo yanlış bır kultur anlayışından kaynakla- nıyor Kultur butunluğü gözden yıtınlmış Kultur ekonomının teknolojinın dışında bır olgu otarak alımlanıyor Ekonomık kal- kınma elbette bır toplum ıçın onemlıdır Ne var kı bır toplu- mun ılerlemesını sadece buna bağlama tek yanlı bır göruş- tür Ekonomık kalkınma da teknolO)inın gelışmest de bellı bır kultur duzeyını gerektırır Bugun bızım ıthal teknolojıyte yakalamaya çalıştığımız ça- ğımızın yarattığı sorunların çozumunde, yuzyılın başından be- rı sanat onculük yapmıştır O donemde sanatın sloganı "so- mut sanat, yaşama gıren sanat' tı Sanat "teknığe karşı" de- ğıl 'teknıkle beraber"dı Gelışmekte olan yenı teknık dun- yaya bıçım verıyordu Yığınlara yaşam alanı açma, kentlerın büyumesı, yol ve cevre duzenlemesı, okultarı, hastanelerı, otellerı, marketlerıyle yerleşım merkezlen kurulması, kısaca yenı bır yaşam uslubunun oluşmasında sanat öncuydü, ama sanatçı, bılım adamı, duşunur ışbırlığı ıçındeydıler Hıçbırı ne ötekının alanını kuçumsuyor ne de kendını dev aynasında göruyordu Bugun de bu boyle 21 yuzyıla gırerken gerek ınsanın kendı yarattığı dunyanın onu yok etmesı tehlıkesıne karşı koymada, gerek ınsan varlığının en ustun değerı olan özgurluğün savunulmasında yıne sanat oncu Yalnız endustrı ulkelerınde değıl polıtık nedenlerle kapalı kalmış olan baş- ka Avrupa ulkelerınde de boyle Vaclav Havel "Uzaktan Soruşturma" adlı kıtabında 7O'lı yıllarda Çekoslovakya'dakı özgurluk hareketının başlamasına bır pop muzık grubunun neden olduğunu anlatır Yonetımı tedırgın ettığı ıçın tutukla- nan bu genç muzıkçıler aydınlarca "davulcu, zurnacı" dıye kuçumsenmedığı gıbı Havel'ın kendısı de bır sanatçı olma- sına karşın bugun bu ulkenın Cumhurbaşkanı ÇAMSANAğaç Sanayı ve Tıcaret A Ş GENEL MUDÛRLÛK Uı^rasa Kokeri. KGyj O'du Tel U71) 14370 •" (3705/ 12 5 '2 6 121? Fax '3705| 1002 ŞUBE K_'kp naj Sckar No 3'1 06690 Ça'Aaya Ankaja Tel (4)' 39 66 25 '4 Hall • Fax '4 1 îe 56 62 Te!e>< 46100 casn t Neden lİniversite OzerkBği Ünıversıte ozerkhğının ozu şu noktadd sakhdır Bır fakultede oğretım elemanlan. "şunu > dparsam. bunu soşlersem, şo\le yazarsam oğretım u>elığıne yukselülebıhr mı> ım, şu ya da bu yonetım gorevıne atarlar mı"7 " kd\gısı ıçınde olurlarsa, bu, hıçbır engel olmaksızın gerçeğm ardştırılmasına, bıhmsel çalışmalarmyapılmasına en buyuk engeldır Prof. Dr. MAHMUT ADEM Ankara V Eğıtım Bılımlerı Fakultesı Unıversıte ka\rarnı, nıtehkh ve ustun nıte- unıversüe rektoru ve karar organlannın se- lıkh\onetım\e teknık kadroların\eu$tınlme- çımk bu gore\lere gclmelermde sakhdır Son sını, sana>ıleşerek kalkınabümek ıçın bılımsel araştırmaların vapılmdsını\eNenı leknolojıle nn gehştınlmeMnı, turn vurtlaşlann sureklı \e daha ılen eğıtılmc ısteğını, seçkın egıtımden kıtk eğıtımıne geçı^ı va da eğıtımın demokra- UkleijUnlmesını vb çağrıştırmakiadır Duşünce olarak tanhsel oluşum surecınde unıversıle unlu \lman bılım adamı VVılhelm \on Hurabold'dan (P69-18^9) Karl Jaspers'e (188^-1969) degın başhca ıkı göruş bırbırıvk butunleşerck bugunku anlamını kazanmiîtır Unı\ersıtenın benımsenen bu ıkı temel ışlevını Jaspers şo\k ıfade etmı^tır Bellı bır \erde hıçbır engdle karşılaşmadan e\ rensel anlamda gerçeğın araştınlması ınsan- lığmhakkıdır Lnı\ersıtenın ereğı araştırmacı ve oğrencı topluluğunu avnı hedefte buluşturmdk daha açık bır devı^le araştırma bulgulanna da\ah bır oğretım hızmeıı sunmaktır Bu ıkı tcma unısersıte ozerklığının temel ta^landır Bunlardan bın olmazsa dığerı ol- maz dolavısıvla umversııe olmaz Başka bır deyışk hıçbır engelle Var^ılaijmadan gerçegı araştırmavan oğretım 'umlan unıversıie değıldır olsa oisa ezbere dayanan çoğuna\a- bancüann bulgulannı vevırerek aktaran onlı- sans \a da meskk vuksekokullandır 12 Evlul askerı >onetımınce kurulan venı unıversıte duzenı on >ıldır vaşanan unıversıte bunalımının en başta gelen nedenıdır Çunkü 1981 kasımında \ururluge gıren \ uksekoğre- tım Kanunu ık unı\ersıte kavramı anlamını iitırmıştır Unıversıtelerden alınıp \ OK e \e- nlmışur Yasada her ne denh bılımsel ozerk- lıkten soz edüıyorsa da bunun ırygulamada çok anlamh olmadığı gorulmu^tur Çunku >o- netsel ozerkhğı olmavan bır unıversıtenın bılımsel ozerklığınden soz edılemez Bu son on vıldır ulkemızde >aşanan bırçok acı olavla- nn bır sonucudur Ornegın 1986 ulında Çernobıl ola>ından sonra bır kım>a profeso- runun pıyasada satılan çavdakı rad>asvon konusunda basına bır demeç v ermesı uzenne, YÖK. unıversıtekre gonderdı|ı bır genelge ıle bu tür demeçlen \asaK.lamı$ur Bır profesörun >aptığı ozgun ve alanda tek olan bır araştırmayı -bıze gore araştırmada kullanılmış olan an Turkçe nedenıyje- unı\er- sıtesı yayımlamamış, oğretım uyesı unıversı- tesı ıle mahkemelık olmuştur Yonetsel ozerkhğın ozü, bolum başkanı, ens- tıtu \e yüksekokul müduru fakulte dekanı on >ılhk donemdekı uygulama. seçılen yonetı- cı ıle atanan vonetıcı arasındakı avrımın sakıncalarım tum çıplaklığı>la ortaya koy- mmtur Bu donemde kımı unıversıtekrde duzmece jun \a da komısyonlar kurularak hak eımevenkre bık akademık unvanlar, kola\ profe^orlukler" venlmıştır \ ıne bu donemde doçentlık tezlerı kaldınla- rak 8-10 savtalık makalekrle doçentlık un- vanlan venlmıştır <^\nca unıversıte oğreum uyelığının bırıcık kavnağı asıstanlık kurumu kaldınlmı^ hıçbır ış guvenlığı bulunmavan her vıl sozle^mesı yenılenen ara^tırma gorevlı lıgı ıle oğretım uyelığı mesleğı çekıcıhğını >uır- mıştır YOK ten once en ustun başarı ıle mezun olanlann başv urduğu asıstanlıgın v erı- nı. bugun pıyasada ış bulama>anların dahası yeterlı yabancı dıl bılme\enkrın başvurdugu araştırma gorevlılı&> ilm ttır YOK oncesı doktor asıstanlann ders verme zorunluluklan bulunmuvordu Bu da ozelhkk artan oerencı sayısı nedenıyle belkı bır eksıkhktı Buna karşılık YOK duzenınde dok- torasını henuz yenı tamamlamı^ yardımcı doçentlerın lısans duzeymde derse gırmelerı bır yana akademık derecelen ıle aynı olan doktora dersıne gırmelen, doktora tezı vonet- melen, ">uksekoğretımde esas olan nıtehktır' goruşu ıle taban fabana ters duşmektedır Bu tıpkı ılkokulu bıtıren çocuğun okuldan mezun olur olmaz hıçbır ek oğrenım gormeden ılko- kul oğretmenı \ a da hse mezununun lıse oğret- PARIS'TEN SELCIK DEMIREL menı olması ıle aynı anlama gelır Dunyanın hıçbır ulkesınde ılkokulu bıtıren bır oğrencı ılkokul oğretmenı olamadığına gore araştırma gorevhstnın de doktorasını tamamlar lamam- lamaz (unvanı vardımcı doçent olsa da) dokioru dersı v ermemesı doktora tezı yonet- memesı gerekır Ayrıca ytne YOK'ten once, profesörluğe >ukseltılmede adayın bır profesorluk takdım tezı hazırlaması vasa gereğıvdı YÖK'ten son- ra bu tez kaldınlmıştır kımı adaylann başhca araştırma eserı olarak 8-10 sa> falık bır makale ıle profesörluğe başvurduklan, hatta yüksel- tıldıkkrı gorulmuştur Boylece YOK duzenınde asistanlık \e oğre- tım uyehğı mesleğı nıtelıksızlığe odun venle- rek sulandırılmış hatta soysuzlaştınlmıştır Ote yandan oğretım uyelığının ılk basamağı olan hsansustu oğretımın vapıldığı enstıtuler de gıderek yozlaştırıîmaktadır Bunu, "zıraatçı tarıh okutabılır' dıyen YOK Başkanı ozendır- mıştır Turk unıversıtelennde ılkesızlığın hatta keyfi yonetımın geçerlı olduşu son on yılda zıraat fakultesı ya da arkeolojı mezunu- na tarıh lısansı aranmaksızın ınkılap tanhı doktorası venlmıştır Psıkolojı lısansı olana, \uksek lısansı olmadan psıkıyatn doktorası venlmıştır A\nı bıçımde hıçbır lısans tamam- lama programı ızkmeden muzık oğretmenı, tarıh oğretmenı hsansustu eğıtım ıçın eğıtım bılımlenne kabul edılmıştır Eğıtım fakuîtesı- nın tarıh >a da muzık bolumunde oğretım gorev lısı olanlar eğıtım bılımkrınde >uksek lı- sans ve doktora öğrenımını tamamladıktan sonra, eğıtım bıhmlennde mı yoksa tarıh ya da müzık alanında mı oğretım uyesı olabıle- cekler0 Bovle bır \aklaşım nıtelıksız oğretım uyesını nıtehkh oğretım uyesıne yeğlemek de- ğıl de nedır0 Ovsa nıtehkh eğıtım demek, her şeyden once nıtehkh y uksek nıtehkh oğret- men oğretım uyesı demekur \ OK ten once seçıkn, YÖK ten sonra ata- narak dekan olan bır YÖK uyesı unıversıtede atanan yönetıcıyı, sıyası partılenn merkez yoklaması ıle behrkyıp seçılen mılktvekıhne benzetmıştı Bu mılktvekıllen. genelde seçıldı- ğı yoreden olmayan. yoreyı de sorunîarını bılmeyen o yorenın ınsanı ıle butunkşeme- yen, daha da onemhsı demokratık olmavan bır yonlemk o yoredekı bellı partılere empoze edıkn kışılerdır Unıversıte ozesklığının ozu şu noktada sak- hdır Bır fakultede oğretım elemanlan şunu yaparbam bunusoykrsem şoyle yazarsam oğ- retım uyehğıne yukseltıkbılır mıyım, şu ya da bu \onetım gorevıne atarlar mı'1 " kaygısı ıçın- de olurlarsa bu, hıçbır engel olmaksızın gerçeğın araştırılmasına bılımsel çalışmalann yapü- masına en buyuk engeldır Bu nedenle unıversıte yonetımı kışısel çı- karlannı kurum v a da kamu y aranndan ustun goren. dolayısıyla bellı yonetım gorevlerıne ge- lebılmek ıçın veremeveceğı odun bulunmayan, atanan rektore atanan dekana vb bırakıla- may acak denh onemlıdır lşte bu nedenle unıversıtede yonetsel para- sal ve bılımsel ozerklık zorunludur Solda SaghkhTartışına Iyi "Ataturk reformları"nın yontem açısından sosyal demokrat ilkelerle ne kadar bağdaştığı (demokraük olmayan bır sıyasal rejim altmda yapûdıklanndan ve kısmen zora başvurulmuş olduğundan) elbette tartışmalıdır. Ama bu tartışma da bir yerde artık tarihe mal olmuştur. îçerik açısından modernleşmeyi amaçladıklanndan olumlu olduklarını hepimiz kabul ediyoruz. Dr. SEYFETTİN GÜRSEL, îktisatçı 20 Ekım seçımlennden sosyal demokra- sı genelde başansız çıktı özelhkle SHP &e- çımlerde hezımete uğradı Bu hezımet do- ğal olarak sosyal demokratlar arasında ha- raretlı ve heyecanlı bır tartışma başlattı Sol ıçı tarüşmayı saghkh bır zerrune çekmek ıçın en fazla nethğe ıhtıyacımız olduğunu unut- mamahyız, Bu bağlamda bırkaç önemlı ko- nuyu açıkhğa kavuşturmak ıstıyorum Laiklik "Laikhgin bir katemde silinmesı ve rafa katdırümasını" savunduğumu hıç hatırla- mıyorum Buna karşın, tek partı dönerrun- de kurumsallaşan ve halen SHP'nın laıklık sıyasetme temel teşkü eden "devletçi laiklik" anlayışının e\rensel laıklık anlayışı ıle tam olarak bağdaşmadığını, daha onemhsı, ço- ğuku demokrası ve özgür ınsan hedefımız ıle çehştığını ıddıa edıyorum SHP'nın ve genelde sol aydmlann tek partı dönemın- den mıras kalan (zamanında ne ölçıide ge- reklıydı tartışmasmı tanhçılere bırakarak) devletçı laıklığın terk edılerek gerçek laık- U|e sahıp çıkılmasının ve uğnında mucadele venlmesının hem ılkelenmız hem de sıya- sal hedefknmız açısından daha doğru ola- cağını duşunuyorum Uç buçuk yü önce Sosyal Tiemokrat Der- gı'de laıklık kavTammı kısaca şöyle özetle- mıştım "Laiklik, toplumda kamu alanıyla ozel alanın a>nştınlması ilkesmden hareketle dmsel ınanc ve ıbadet bıçimlennın ozel ala- na gırmesı gerektığı anlajışına dayanır. Ozel alan bıreyın özgurluk alanıdır. Dolayısıyla dınsel ınanç ve ıbadet ozgur olmalıdır. Ama buna k&rşdık dınsel davranış ve ıfade bicim- leri hiçbir gerekçeyle kamu alanına gire- mer". (Sayı 3, Mayıs 1988) Oysa tek partı dönemınde laıklık adına bıreym özel alanına, yanı özgur'uk alamna, tarıkatlann kapatılması, kıyafet sınırlama- ları gıbı bır dızı yasaklar getınlmıştı öte yandan ıse Dıyanet teşkılatı aracılığı ıle dm ışlen devlete bağlanmış, yanı dın kamu ala- nına sokulmuştu Bu "Isdk" duzen bıraz Turkıye'ye özgu bır düzendı Çok partılı sıs- temle bırhkte, merkez-sağ hukumetler bu duzenı temelden değıştırmeye hıç teşebbus etmeden, dının zamanla kamu alanına da- ha çok gırmesın. sağlayan bır dızı gınşım- de bulundular Doğal olarak bu sureç MC hukumetkn dönemınde daha da hızlandı Sonucta bugunku keşmekeş ortaya çıktı, hem dın çeşıth pratıklerle kamu alamna yer- îeştı (en çarpıcı gosterge, kuşkusuz sayılan hızla artan ımam hatıp lıselerıdır) hem de özel alanda dını yasaklar, fıden bır hayh ha- fıflemış olsalar da devam etmektedır Sosyal demokratlar olarak özgurluk an- layışımız ıle bağdaştırmak amacıyla laıklık tanımımızı gözden geçırmemız gerekıyor Kamusal alanda dini pratıklenn yerleşme- sının her türlusüne tavızsız karşı çıkalım Hatta Dıyanet lşlen'nın de devletten ba|ım- sızlaştınlması konusunu cıddı olarak dıişu- nehm Onıç tutmayan vatandaşın bu Ozgür- lu|unü ramazan ayında devktın koruması gerektıgım vüksek sesle söyleyelım Zorlalo- kanta kapatmaya kalkan zorbalarla muca- dele edümesı geregını her zaman savunalun Ama öte yandan nasıl banşçı ve demokra- tık yöntemlenn dışına çıkmamak kaydıyla sıyasal, sosyal, kultürel amaçlarla vatandaş- lann özgürce örgütlenmesını savunuyorsak, dını amaçlarla da ısteyen vatandaşlann ıs- tedıklen örgvltu kurmalan hakkını savuna- lım Sosyal demokrası, eskımış laıklık an- layışını demokraük yönde yerulemekle hıç- bır şey kaybetmeyecek, aksme, daha tutar- U olacagından Türkıye'de laıkhk daha etkılı savunuknuş olacaktır Devrimcttik Benzer bır kavram kargaşası "devrimcüik" ılkesı konusunda da karşımı- za çıkıyor. Sosyahsüer açısından "devrim" / "revolutıon" kavramımn bır tek tanımı vardır Şıddet / halk ayaklanması yoluyla sıyasal ıktıdann ele geçırılmesı ve mevcut sıyasal-toplumsal düzeıun kökten değıştınl- mesı Bu devnm üle de sol acıstndan olumlu bır devnm olmayabıkr, örnegın mollalann tran Devnmı gıbı. Ama devnmın tanımı bu- dur. "Devrimcüik", ılerleme (progres) dü- şüncesını dıle getırcn bır ılke değıldır Kavram kargaşası "iaküap" deyunının "devrim" şeklmde öztürkçeleştırılmesınden kaynaklandı (Bu konuyu A.S Akat, "Sos- yal Demokrası Gündemı" adlı son kıtabın- da gayet guzel açıklıyor.) Boylece hem "ınkılap" hem de "ihtilal" kavramlanm devnm sözcıiğü üe ıfade etmek gıbı bır yan- hşa düştuk Bu yetmıyornvuş gıbı, ashnda bır askerı darbe olan 27 Mayıs olayını da "devnm" olarak anma ahşkanlığı oluştu. Sonuçta, solda herkes devnmden kendısı- ne göre bır tanım çıkardı Herhalde SHP, "SHP devrimddİT" (Bkz. program s 19) der- ken, Devrımcı Sol'un devrımcüı|ı ıle aynı şeyı kastetmıyor Eğer reformculuğu kaste- dıyorsa, kı karmaşık söyleme rağmen öyle anlaşılıyor, o zaman bunu devnmcıhk ye- rme reîormculuk dıye adlandırmanm ne gı- bı bır sakıncası var, anlamıyonım. CHP'nın, 1930'larda altı oktan bırııu "ınkılapçüık" olarak belırledığınde "dev- nmcılığı", yanı "ihtüalcili|i" kastetmedığı aşıkârdır Söz komısu olan "Ataturk re- formian"mn yöntem açısından sosyal de- mokrat ılkekrle ne kadar bağdaştığı (de- mokratık olmayan bır sıyasalrejımaltında yapıldıklanndan ve kısmen zora başvurul- muş olduğundan) elbette tartışmahdır Ama bu tartışma da bır yerde artık tanhe mal ol- muştur tçerık açısından modernleşmeyi amaçladıklanndan olumlu olduklanm he- pımız kabul edıyomz SHP bu reformlara olumlu bvr mıras olarak bakmak durumun- dadır, ama esas mesele gelecekte yapmarmz gereken reformların tartışılmasıdır "Devnmcilik" gıbı behrsız bır hale gelmış kavram uzenne vakıt kaybedeceğımıze, Tttrkıye'de gerçekleştırmek ıstedığımız re- form projelennı tartışahm Böylesı çok da- ha hayırlı olacaktır Ulusçuluk Ulusçuluk, yanı "milliyetçilik" / "nasyonalizm" sol kulaklarda çok kötü çağ- nşım yapan bır deyımdır Sosyabst akınun ıster reformcu / sosyal demokrat, ıster ıh- tılalcı / komümst kanadı olsun, mühyetçı- hğı hep karşıt sağm ıdeolojısının bır parçası olarak görmüştür. Sol, enternasyonalısttır Uluslararası dayamşmadan yanadır Gerçı sosyalızm adma zaman zaman mıllıyetçıu- ğın en kabul edümez uygulamalan yapıla- bılmıştır, ama bunlar da tanhe sosyalızm- den sapmalann mümtaz örneklen olarak geçmışür Bugün Tûrkıye'nın en önemh sıyasal so- runu, demokrası sorununun çozumunde m- haı asamaya geldığımızı kabul edersek, Kürt sorunudur Bu sorunu "Turk mühyetçılığı" kavramı çerçevesınde tartıştığımız takdırde mesafe âlabıleceğımızı hıç sanmıyorum SHP'nın prograrmmn (s 19) "SHP mıllıyetçıdır" dıye baslayan kısa bolümün- de tam ûç kez "Türk ulusu" deyımı geçı- yor. Gerçı "Türk ulusu" derken ırk aynmı gözetmedığmıızı söylüyoruz Türk ulusun- dan kastımızuı, Türkıye'de yaşayan tüm ın- sanlar olduğu anlaşılıyor (Bulent Ecevıt de bundan başka bır şey söylemıyordu, ama pekâlâ secım mıtınglenmızde "faşıst Ecevıt" slogam partı yönetımmerağmenatılabüdı) Çok güzel Ama bu deyım hakkında HEP kökenh mıüetvekıllenmızın ne düşündüğü- nü merak etmemızde yarar görüyorum Bız Türk ulusundan bahsettıkçe, Kürt kökenlı vatandaşlanmız Kürt ulusundan bahsetrne- ye başlarsa karşı cıkmaya ne kadar hakkı- nuz olacakür'' Esas amacırruz eğer ulkenın bütünluğü- nü savunmaksa bu amacın temel argüma- nı "Türk ulusunun" bütünlüğü olamaz Ekonomık zorunluluklar ve ortak çıkarlar yuzyülar boyunca gercekleşmış bu-hktehk ve ıç ıçe geçmışlık, sonına Tûrkıye'nın mevcut bütünlüğü ıçmde bır çözum aramak açısm- dan bana göre çok daha geçerlı argüman- lardır Ulkenın butünlüğunü arzulamamı- zm nedenlennı sıyasal, ekonomık, toplum- sal gerekçelere dayandırmamız gerekıyor Kıymetı kendmden menkul doğmlar teme- lınde yapılan savunma çok soyut kalmakta ve bu doğmlan kabul etmeye haar olma- yan Kürt vatandaşlanmız açısından hıç de ıkna edıcı olamamaktadır Bu sıcak konu, sosyal demokratlar ara- smda kendımızı geçrruşın ıdeolojılenne ve reahtelerıne hapsetmeden sosyal demokra- smın hedeflen açısından ele alınarak serın- kanlı bır şekılde tartışılmak zorundadır Ak- sı takdırde başka konularda olduğu gıbı, bu kez de, kendımızı bır çıkmazın ıçmde bu- labılınz Dr. N. MELDA CİNMAN M.Ü. B.Y.Y.O. Öğretim Üyesi UlusçulukEmperyalizme Karşı mı? Ulusçuluk, 19 yüzyılda kazandtğı ıvme ıle gunümuze de damgasını vuran ıdeolojılerden sadece bırı Ama belkı de en önerrrtısı Bır ülke askerının bır dığer utkenın paralı as- ken olarak savaştığı dönemler, kralıyet mensuplarının, baş- ka ülkelenn arıstokratlarıyla evlılık yapmak suretıyle surdur- duğu hukümranlıklar çok genlerde kaldı Ulusçuluk gıderek gelıştı ve ahlakı bır nıtelığe burunerek kıtlelen peşınden su- rükledı Zaman zaman da kılık değıştırerek tehlıkelı boyutla- ra ulaşmaktan gerı kalmadı Vatansever milliyetçilik nerede baştar ve nerede ırkçılığa donuşur 1 ? Nerede çocukluktan ıtı- baren egıtıldığımız hüvıyettedır ve nerede cınayetlere yot açar? Nasyonal sosyalızm gıbı akımlar da Ku Klux Klan gıbı acımasız orgutler de ulusçuluk temelıne oturmuştur, Kara Kı- ta Afnka, bağımsızlığına kavuşurken de ulusçu bır sıyaset ız- lemıştır Sosyalızm nıhaı aşamasına ulaşamadan başansızlığa uğ- radı Sosyalızmın temelınde mıydı hata, uygulamasında mı'' Yargı tarıhın olacaktır Ancak gorunen odur kı sosyalıst ülke- lerı sarsan en büyuk deprem ekonomılerı bır yana, ulusçu- luk ıdeolojısının varlığından kaynaklanmıştır Sırp ya da Hır- vat, bır türlu Yugoslav olamamıştır Tıpkı Ermenı, Gurcü ve- ya Azerı'nın bır tûrlu •..'> ,... „ S potası ıçmde Kurtlere ozgurluk gıbı Yahu- denildığinde ashnda SS'îl kve oiay israıi Türklehn tamamen ÎTSÎtSSSSî özgürolup Kürtlerin mi ispanyol Yahud,s, ya tUtSakotduğUSOrUSUdur. da Aiman Yahudısı ne tger durum boyle ıse oimuştur ne haklıdırlar. Ancak Sr t î!Sö.ffiîS özgürlüksorunsalı, Türk- heyecanla gelıpyerleş- Klirt Veya hangi etnik to Ş rSra^bnsd Türk- k ^enden gelirse gelsin, lenveRumlandaKıb- tümyurttaŞİanmiZl nslıdan çok Turkyada Hİldri Rumdurlar Aynı şekıl- MDFÇAMSAN A Ş URUNUDUR. VEFAT Değerlı varhğımız Saime Çmar'ın (Demir) vefatmı, akraba ve dostlara teessürle duyururuz Cenazesı buguvı Levent Camıı'nde kıhnacak öğle namazım muteakıp Karacaahmet Mezarlığı'na defnedılecektır AİLESİ DOGAIsT CMsTKÜ AmbianceBAR Ehlıyetımı kaybettım Hukümsuzdür £\/S O\AT Okul kımhğımı ka>beuım Hükümsüzdıir EBRU SUSİM de Afrıkalı da Amenka'da bır turlu Amenkalı olamamış, zen- cı olarak kalmıştır Ulkemıze getınce AHı yuzyıllık Osmanlı Imparatoriuğu çö- küşe geçınce ıdeolojılerde derman aramış ancak ulusçu bır ıdeolojı olan Turkçuluk akımı, "Osmanlı" şemsıyesı altında toplanan ımparatoriuktebaının dağılmasında onemlı bır faktör olmuştur O döneme kadar "Osmanlı" olan Turk asıllıların "Turk e donuşmelerıyle bırlıkte, Osmanlının dığer oğelerı- nın de ulusçu kıpırdanışları hız kazanmıştır Bugun yaşanan Kürt meselesı de bunun dışında bır olgu değıldır Bugun TBMM ıçmde görev alan mılletvekıllerının öneml bır bölümü, bazı bakanlar ve yüksek devlet göreviılerı Kur asıllıdır Tüm erklerıyle Turkıye Cumhurıyetı'nın yönetıcı elıi ıçınde yer almalanna rağmen, bunlann çoğu tatmın olms makta ve başka bır bayrak altında bır Kurt devietının kuru ması davasını gütmektedtrier "Kurtlere özgürlük" denıldıgır de aslında sorulması gereken, Turklerın tamamen özgur olu Kurtlerın mı tutsak olduğu sorusudur Eğer durum böyle ıs haklıdırlar Ancak özgurluk sorunsatı, Türk-Kürt veya han etnık kokenden gelirse gelsin, tum yurttaşlanmızı ılgılendı yor Ulkemız ınsanları ne Turkün Kurdu, ne de Kürdön Türl ezmesınden yana değıllerdır Ataturk ulusçuluğu tum bu ırkçılık kokan ulusçu haykır ların ustundeydı Bugün soy analızı yapanların, yarın soy rım yapabıleceğını tyı bılen Ataturk, Osmanlı gıbı çokulu bır ımparatorluğun temellerı uzenne ınsa edılen Türkıye CL hurıyetı'nde bu tür bır ulusçuluk ıdeolojısının yerleşmei tehlıkelı bulmuş ve ulusçuluğu, ckçılıkla alakasız bır şekı tanımlamıştı 21 yuzyıla gırerken hâla "bol ve yonet" oyununa gelı ve yuzyıl öncesının akımlarıyla heyecanlanmak ılerıcılık ğıldır Turkıye Cumhurıyetı sadece Turk ve Kurtlerden de ret değıldır Dığer etnık kökenlerden gelenler de mı ulı heveslere kapılmalıdırlar'' Ulkenın parçalanması acab. nuçta hangısının ışıne yarayacaktır7 Hıçbır yurttaş, kenc gurlüğünu kısıtlayacak ve ıç savaşa surukleyecek kışı'eı nırsız özgurluk hakkı tanımayacaktır Bu ulke uzerınd şayan, dıl, dın ya da benzen ayrımlar yapmayanların
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear