22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ V E N 29 EYLÜL 1990 NERMİN A BADAN- UNA T Köktendinci akımların nihai hedefi, Türkiye'de bir 'rejim değişikliğVyaratmak Laikliğe karşı'İslamiyaşam'— 7 — 1982 Anayasası'nın getirmiş olduğu "din kültürii" kavramı- nın çok dar bir "din egitimf'ne- dönüştürülmesi, Türkiye'nin Is- lam konferansı örgütünde yöne- tici ve yönlendirici görevler yük- lenmesi, sosyalist ülkelerde ce- reyan eden önemli yapısal deği- şiklikler nedeni ile Sovyetler Bir- liği'nde ve Bulgaristan'da yaşa- yan Müslümanlarla Türk aan- üğm kendi var oluşlannı ve hak- lannı daha güçlü olarak savuna- bilmek için Türkiye'den maddi, manevi destek beklemeleri, Iran'dan ülkemize geçmiş olup bu topraklarda bulunan, sayılan bilinmemekle beraber bir milyo- nu geçmiş olduğu sanılan Iran- lılann varlığı, merkezi Suudi Arabistan'da bulunan ve Türki- ye'de yıllardan beri çeşitli faa- liyetler yapan "Rabıta" örgütü- nün sağlamış olduğu parasal ve örgutsel kaynaklar (1). Tşte ülkemizde köktendinci akımlan yaygmlaştıran bellibaşlı öğelerden bir kısmı. Bunlara ay- rıca uluslararası göç yolu ile Baü Avrupa'ya otuz yıldan bu yana gidip yerleşmiş bulunan bir kı- sım yurttaşlanmızın ikinci sınıf vatandaş konumlarını bir ölçü- de haflfletmek amacı ile destek- ledikleri dinsel örgütleri ekle- mek gerek. Bu tslamcı örgütle- rin önemli bir kısmı köktendin- ci bir eğilime sahip olup Türki- ye'deki yandaş örgütlere önemli bir fînans kaynağı oluşturmak- tadırlar. (2) Türk göcmenlerin yoğun bu- lunduğu Avrupa'mn çeşitli ülke- lerinde ve en yoğun yığılma ne- deni ile özellikle Fed.eral Alman- ya'da farklı isimler altında laik Türkiye Cumhuriyeti yerine, ls- tam dinine dayalı bir siyasal sis- tem kurmayı amaçlayan bu ör- güt ve dernekler, yakın zaman- larda her yerde esen özgürlük havası sayesinde daha geniş bir- hareket serbestisinden yararlan- maktadırlar. Bu akımın hızla yayılması ve kabul görmesi aynı zamanda ka- pitalizmin oluşturduğu yapısal etkenlere de bağlıdır. Gelişen ka- pitalizmin yarattığı statü ve ge- lir kaybını, ahlaksızlık, üçkâğıt- çılık gibi unsurlara bağlayıp çö- küntüyü Batı ekonomik sistemi- ne açılmada gören ve çoğunlu- ğu esnaf, küçttk çiftçi, marjinal sektör emekçisi olan kitleler, ekonomik çıkarlarını din aracı- lığı ile savunmaya başlamışlar- dır. Dinin kendi başına gerici bir inanç sistemi olduğu savunula- maz. Fakat din, bireye sağladı- ğı manevi doyumun ötesinde, ekonomik ve toplumsal çıkarlar nedeni ile toplumu geriye götür- me ya da olduğu yere bağla- ma çabasında olanlann elinde önemli bir güce dönüştüğü za- man, gerici bir etken ol- maktadır. Türkiye'nin büyük kentleriy- le kırsal kesiminin kamuoyu, iş- te bu etkenlerin katkısı ve dış ile iç odaklann finansmanı ile yo- ğun ölçüde dini propagandayla biçimlendirilmeye çalışılmakta- dır. Çağdaş teknolojiler, "karşı kültür" gruplannca yoğun bi- çimde kullanıldıkca, laikliğın çağdaş yaşamın vazgeçilmez ta- banı olduğunu savunan resmi ve özel seslerin yankılan giderek zayıflamaktadır. Düne kadar tek tük camilerde yükselen kökten- dinci vaazlar, bugün hemen he- men tüm camilerin çevresinde vatan sevgisi ne Allaha saygı var- dır..: 1 "Devlet dairesinde devlet me- muru diye oturttuğunuz, dudak- ları boyalı kadın insan mıdır? Bu, hayvan dahi olamaz!" "Televizyon aynalannda kal- casını -af buyurun- nasıl kınyor diye iştahlan kabartarak dans ettirdiğiniz, şarkı söylettirdiğiniz şamözler ve dansözler, milli kahramanlar gibi alkışlanarak Avrupa'da şarkı yarışmasına gönderiliyor ve sonunda rezil oluyor. Kadın haklan bu mu- dur? b) lşci ve işçi haklan "lslamın muhatabı insandır. Bugün ortada bir sürü kelime dolaşıyor. İşçi haklan, kadın haklan, memur haklan. Oysa Islama göre insanların önce AJ- lah'ın ortaya koyduğu haklan, hukuku koymalan gerek. Evvela Bir inanç sistemine sahip çıkmak ve dinin buyruklannı kişisel olarak yerine getirmek, her özgür kişinin hakkıdır. Buna karşılık köktendinci akımlar, toplumun bütün kesimlerini yasaklayıcı kurallara tabi kılmayı hedefleyen bir siyasal sistemi, gereğinde ağır manevi baskı ya da zor kullanar^k, yani 'cihat' yaparak yerleştirmek amacmda. yer alan dükkânlarda satılan "kasetçalar"lar yardımı ile sayı- sız defa tekrarlanmakta, boyle- ce çok geniş bir yayılma alanı- na kavuşmaktadır. Bir örnek vennek üzere Ti- murtaş Uçar isimli bir hocanın "İşçi ve İnsan Haklan", "Sazlı Cazlı Nikfih vc Dügün Törenkri" ve "Isiam Edebiyan" adb ortalama 60'şar dakika sü- ren kasetleri içerik çözümleme- si yolu ile değerlendirilmiştir (3). Analiz, konuşmaların ussal açıktemalar getirecek yerde, aşın tekrarlamalar yolu ile tek yönlü koşullandırma amacını güttüğü- nU göstermektedir. Şimdi bu ka- setlerde değınilen birkaç konu- ya bakalım: a) Kadın ve kadın haklan "Sokaklarda genç delikanhla- nn, erkeklerin şehvet arzulannı köpük köpük kabartacak, vücu- dunun en mahrem noktalannı, belden aşağısma geçirdiği dara- cık pantalonlarla göz önune se- renlere siz insan mı diyorsunuz... Bunlar nefsi arzusunu arayan iki ayaklı hayvandır, bunlarda ne insanı ele alan insan haklan ile başlayın, sonra işçi haklanna sı- ra gelir. Yeryüzünde en büyük işveren kimdir? Dini lslama gö- re işveren Allah'tır. Bir memle- kette Allah'ın haklanna saygı duyulmuyorsa, o memlekette in- san hakkına ve işçi hakkına as- la saygı duyulmaz" c) Gençliğin durumu "tslam hukukuna göre bir Müslüman geride bıraktığını ki- me tesüm edeceğini biımeli. Bir Müslüman dükkânlarını, apart- man dairelerini, arabasını, na- maz kılmayan, içki içen, kumar oynayan, şehvetten başka bir şey düşünmeyen çocuklanna bırak- tıysa mezardaki kemikleri çat- layacak. öyle ise bu çocuklara bırak- ma, lslama ver onları. Allah ve Resulü'nün getirdiği hükümlere razı olmayan çocuklara miras bırakmak dört mezhepte haram- dır!" d) Profesörler, aydınlar, gazete- dler, fUozoflar, tiyatrocular "Aydınlar aklını Avrupa'ya göre işletiyor, tavnnı, tipini, ka- ŞÜKRANKETENCÎD E V L E T V E K A D I N Cihan Aktaş, 'Sistem Içinde Kadın' ve 'Kadının Serüveni' adlı kitaplarında îslam'a göre kadını değerlendiriyor Müslüman kadının 'kadm sorunu'yok 'Feminist' Dergisi Kolektifinden: Kadın, sorununu kendi hallederFeministler: Millet dediğimiz şey kadınlar ve onları ezen erkeklerden oluşur. Kadınların düşük statüsü ve sorunları denilen şey de erkeklerin kadınları ezmesidir. Kadın milletinin ezilmişliği, kadınların kendilerinin halledebilecekleri bir durumdur. Devlet adına, siyasi iktida- nn kadın haklan ve hareket- lerine karşı önlemleri, kadm örgütlenmelerinin tepkilerine yol açıyor. Feminist dergisi gnıbunun görüşlerini, 'Femi- nist Dergisi Kollektifinden Üç Kadın' şöyle özetledi. "Kadınlann Kurtuluşu Ha- reketi ortaya çıkalı devlet de, kadınlann varhğını fark etmiş olacak ki, kadınların statüsü- nü yükseltmek için önce ka- nun hükmünde bir kararname çıkarttı; şimdi bununla da ye- tinmeyip Meclis'e sevk edip kanunlaştırmayı uygun görü- yor. Sağolsunlar! Bu hikâyenin gerisinde, belli ki, Avnıpa'daki kadm bakan- lığı kavramı yatıyor. Irak sa- vaşından sonra AT'ye girece- ğiz ya! Aileden Sorumlu Dev- let Bakanı Cemil Çiçek, bugu- ne kadar aiie konusundaki ça- hşmalannda, kadınların statü- sünün düşukluğünü gozlemle- me fırsatı bulmuş olacak ki böyle bir atılıma girişildi. Ka- dınlann aile dışında bir statü- leri olabilir miymiş ki! Cemil Çiçek hem aileden so- rumlu hem de devletin baka- nı. Bizdevleti, başka ezilenler- le birlikte, kadınların da üze- rinde bir baskı aracı olarak gö- rüyoruz. Devlet şimdi saucu: baskı kurmakla yetinmiyor kadınlann her türlü eylem ve örgütlenmelerini kontrol altın- da da tutmak istiyor. Yılanın başı ufakken ezümeli (Yılan- lan Sevenler Derneği). Gel gör ki bu yılan başını kaldıran cinsten, yani kadın cinsinden. Bir de işin milli yani var. Kanun henüz kararname iken, "Gönüllü kadın kunduşlan- nın, oluşturulan milli görttş doğrultusunda yönlendiril- mesine" ilişkin bir ifade vardı. Milli göruş lafı, belli bir politik anlavışı çağnştırdığından ola- cak, milli düşünceye çevrilmiş. Ne gerek vardı ki? Ha göriiş, ha düşünce. Konu kadınlar olunca, düşmanlıktan yana bir farklan yok. Neden derseniz, millet dediğimiz şey kadınlar ve on- ları ezen erkeklerden oluşur. Kadınların düşük statüsü ve sorunları denilen şey de erkek- lerin kadınlan ezmesidir. Türk milletinin görüşü, düşüncesi, vs. nedir bilmeyiz ama kadın milletinin ezilmişliği, dünya- nın diğer yerlerinde olduğu gi- bi gene kadınlann kendilerinin halledebilecekleri bir durum- dur." FEMİNİST Dergisi. Kolektifinden Üç Kadm — 7 — Islamcı kadın hareketleri için- de de kaçınılmaz olarak kadın haklan tartışma gündeminde. Içlerinde kadın haklan mücade- lesine, hatta feminizme hak ver- diklerini söyleyenler bile var. Ancak öncelikle kendi içlerinde çok büyük tepkiler ahyorlar. Kadının ailedeki yeri ve görev- leri de çok yoğun tartışmalann konusu. Hele de kadının istedi- ği kadar çocuk sahibi olması, cinsellikte eşitlik istemesi. Çok sınırh bazı görüşleri alıp, çok yamltıcı sonuçlara varmak yerine, görüş temsilcisi sayılan ünlü isimlerden birkaç aktarma yapmak daha doğru olacak. Abdurrabman Dilipak, "Bir Başka Açıdan Kadm" kitabmda çerçeveyi Kuran'la çiziyor. Ay- nen şöyle diyor: "Temelde ba kitabın biricik amaa vardın Insanlan ve inanç- sızlan, kadm konusunda da ts- lam gerçeğini yakalamak için Kuran'a yönelmeye çagınnak... Kadınlar, haklannı ve sorumlu- luklannı bibnek zomndadır. Ya- nn Allab huzurunda bugün ya- şadıklan her anın hesabım vere- ceklerdir. Malı ile canı ile sev- dikleri ile kendi nefsi ile cihat edecek, cihata katılacakür. Bey- ler de bu konuda eşlerinin bak ve sorumİDİuklannı bilerek on- lara sahip çıkmalı ve korumalı- dır. Kadınlar, bu hakkını isteye- bilecek karakter taşıyan örflerini terk edebilecekler mi? Asıl so- nın burada. Kadm, bn hakkını isteyebilecek mi erkek buna ra- zı olacak mı?" Şimdi sözü, ünlü bir kadın yazara, Ohan Aktas'a, 'Kadının Serüveni', 'Sistem İçinde Kadın' kitaplanna kendi yazdığı önsöz- lerinden bazı alıntılara bıraka- lun? 'Kadın sorunu, insanhğın te- mel sorunlan içinde var edihne- ye çahşılan yapay bir sonındur dersek yeri var. Tüm yapay so- runlar içinde kadın, konumu ve varlığının önemi bakımından en çok üzerinde durulan ve etrafın- da sansasyonlar yaratılan, en çok istismara ve kullanılmaya açık tutulan bir yerde. Bunun el- betteki çeşitli sebepleri var ve yi- ne görünürde haklı diyebilecegi- miz, kadın adına yurekten ka- bullenebileceğimiz yanlış uygu- lamalar bu sebepleri destekle- mekten geri kalmıyor... 'Kadın sorunu' solganı Batı kökenlidir. Batılı/Hıristiyan ka- dın için elbette ki bir sorundu cinsiyeti. Yasalarca hiçbir hak- Clkan Aktaş 'Kadın sorunu' var olsa da gösterildiği gibi değildir ve sürüp giden kısırdöngü yeni bir bakış açısının gereklüiğini ortaya koymaktadır. Kadın haklan adına erkek düşmanlığını ileri süren, kadın özgürlüğü için evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı ayak bağı gören kadının, bağımsızhğın cinsel sorumsuzlukla özdeş olduğunu söyleyen çevrelerdeki kadm imajının, köle, meta, kişiliksiz ve yavan kadın tiplerinin bir tekran olduğunu söylemeye gerek var mı? ka sahip olmadığı gibi, bunun da ötesinde kadm olması ona ahirete kadar uzanan bir suçlu- luk duygusu yüklüyor ve cinsi- yetinden dolayı utanması, tövbe etmesi, dünyadan el etek çekme- si öneriliyordu. Öte yandan ay- nı toplum yapısı içinde kadının cinsel bir meta haline getirilme- si, çok yönlü bir tutsaklığı gös- teriyor ve kadın adına var olmuş toplumsal yargılar, oldukça acı- masız katı kurallarla destekleni- yordu. Baühlaşmak isteyen ülkelerde, kadınlann konumu nedir bu ele alışta? Doğrusu, Batılılaşmak adına meşrulaştınlmak istenen cinsel özgürlük sloganı ilk ve en temel sorun olarak gösterilmek- tedir. Dünyadaki değişmelere gözle- rimizi kapayamayız, kendimizi dört duvar arasına kapatamayız. tstesek de istemesek de bizi ol- masa da içinde buluduğumuz toplumu ve ginikçe genişleyerek bütün insanlığı etkisi altında bu- Iunduran olaylan bilmeliyiz. Eleştirebilecek güce erişmeliyiz. Bu çerçevede, zihinleri allak bullak etmesi için âdeta ısmar- lanan bir yığın yapay sorun ara- sında "kadm sorunu"nun dünü ve bugünü üzerinde bir yakla- şunda bulunmayı zonınlu gör- düğümü söyleyebilirim. 'Kadın sorunu' var olsa da gösterildiği gibi değildir ve sü- rüp giden kısırdöngü yeni bir bakış açısının gerekliliğini orta- ya koymaktadır. Kadın haklan adına erkek düşmanlığını ileri süren, kadm özgürlüğü için ev- lenmeyi ve çocuk sahibi olmayı ayak bağı olarak gören kadının, bağımsızlığının cinsel sonımsuz- luğuyla özdeş olduğunu ortaya koyan çevrelerin oluşturduğu ye- ni bir kadın imajının, gerçekte her zaman olmuş köle, meta, ki- şiliksiz ve yavan kadın tiplerinin bir tekran olduğunu söylemeye gerek var mı? Bütün kadınlar kimi durum- larda ortak bazı sorunlara sahip olduklarını düşünebiJirler, ama Batılı terminolojideki anlamıy- la bir kadın sorunu, örneğin Müslüman kadınlara ait ola- maz. Müslüman kadın, yeni sö- mürgeciliğin yığınlan köleleştir- diği bir çağda insanlığı aşkınlı- ğa, erkek ve kadm cinslerini ise birbiriyle uzlaşmaya çağıran ya- pıcı ve olumlu bir model?' BtTTl Yaprak Zihnioğlu'nagöre îslam ve kadm İSfesnekadın'a karşı tesettürYaprak Zihnioglu, İslami kadın hareketini izleyen ve özel çalışma yapmış bir araştırma- cı. 1980*1! yıllardaki geüşmele- re, İslami düşünce etrafında gelişen kadm hareketlerine iyünser yaklaşıyor. Gelişen ka- dın hareketinin her şeye rağ- men, gerek siyasi iktidarı, ge- rekse islami gruplan etkiledi- ğini savunuyor. "80'li yıllann basında Tür- kiytfde kadınlann hareketlen- mesiyle birlikte halen erkek ağırlıklt olan siyasal partilerde, kadm potansiyelini toparlama, yönlendirme eğüimi de güçlen- di. Ben yine de bu eğilinıin iki yönü olduğunu düsünüyorum. Kadınlan 'oy deposu' olarak gören anlayışla birlikte, bu partilere mensup kadınlann kendi ölçüleri içinde atak yap- tıkları bir gerçek. ANAP hü- kümetleri içindeki 'milliyetçi, maneviyatçı' ideoloji ile 'liberal' ideolojiyi temsil eden- ler, konu kadın sorunu oldu- ğunda, birbirlerinden pek faz- la aynlık gösteraıiyorlar. Kadınlann eşitlik talebi güç- lendikçe ve her kesime yayıl- dıkça, bu talebi 'geienekçi' sı- rurlar içine hapsetme politikası yürürlükte şu anda. Ancak ta- lebin güçlü olması, hükumet- leri belirli reformlar yapmaya da zorluyor. Türk Kadınım Koruma ve Güçlendirme Vak- fı 'Kadm Bakanlığı' görevini yürütmeye çalışıyor. Devletin olanaklarını kullanarak geie- nekçi, muhafazakâr bir tutu- mu oturtmak çabasında. Muhafazakâr kanadın en radikal kesimi olan İslami gruplarda yer alan kadınlann ise daha farklı bir konumu var. Bu görüşü benimseyen kadın- lar, İslami yayma misyonunu üstlendiler. Batı-Hıristiyan kültürü ve yaşam biçimine karşılık, İslami yasama biçimi- ni yerleştirmeye çahşıyorlar. Batı'mn kadını nesneleştiıme- sine karşılık olarak "tesettü- rü", cinsel özgürlük akımına karşı İslami aileyi savunuyor- lar. Ancak bu ailenin Türkiye 1 deki biçimi dört kanlı vb. de- ğil; anlayışlar bakımından dü- pedüz Batı'mn çekirdek aile modeliyle örtüşüyor. Değişen tek şey kadınlann örtülü olma- sı. öte yandan Islamcüığı savu- nan kadınlar, kadınlann eşit haklar talebine karşıhk, kadın ve erkeğin eşit değil, değişik haklara sahip olduğunu savu- nuyorlar. 'Dim'e yalnızca er- keklerin değil, kadınlann da vakıf olabileceğini kamtlamak istiyorlar. Şu halde Islamiyeti savunan kadınlann, kadm açısından düşünme, çelişkileri ve aynm- cılığı fark etmeleri için önlerin- de zaman var. Aynca insanh- ğın kurtuluşunu tslamiyette görmek bir idealizasyonu da içeriyor. Modern sınıflann he- nüz Arabistan'da ortaya çık- madığı kabile toplumuna denk duşen Îslam düşüncesi ile be- lirli sınıflann resmi ideolojisi- ni savunan ve uygulayanlar arasnıda bir fark olsa gerek" lemini, her şeyini Avrupa'ya gö- re şartlandınr. Kafasım köle yapmış oraya. Birtakım gazeteciler danslı, sazlı, alkollü düğünlerin resim- lerini çekiyor. Bunlar sadece pis- lik böcekleridir. Profesör geliyor, başını örter- sen örümcekli olursun diyor. Bu profesör olur mu? Hela bile te- mizleyemez bu adam!" Bu kasetlerin bir link sistem ile özellikle ramazan ayında bir kentin birçok camiinde aynı an- da yayımlandığı düşünülürse et- kinlik alam ortaya çıkmaktadır. Yukanda örnekleri verilen ka- setlerde cumhuriyet rejimi yeri- ne şeriatı geri getirme savı -cezai takibata maruz kahr gerekçesiyle- yer almamaktadır. Oysa yurtdışında bu akımın temsilcileri, hedeflerinin ne ol- duğunu her türlü şüpheyi gide- recek açıkhkta ifade etmekte- dirler. Ne yapılmalıdır? Bir inanç sistemine sahip çık- mak ve dinin buyruklannı kişi- sel olarak yerine getirmek, her özgür kişinin doğal hakkıdır. Buna karşı bir kısım vatandaş- lann benimsedikleri tümcü, zor- layıcı ve toplumun her kesimini yasaklayıcı kurallara tabi kılma- yı hedefleyen bir siyasal sistemi, gereğinde ağır manevi baskı ya da zor kullanarak, yani "cihal" yapmak suretiyle yerleştirmeye çahşmak, "bir rejim degişikligi" anlamına gelir. Tek gerçek olarak Tann buy- ruğunu kabul eden bir siyasal sistemin çogulcu, rekabetçi de- mokrasinin koşullan ile bağdaş- mayacağı da açıktır. Dolayısıy- la yoğun bir biçimde laiklik, ev- rensel insan haklan, hümanist değerler, kimi yerde de milliyet- çilik aleyhtarlığı yapan kökten- dinci akımın hedefıni iyice an- lamak gerek. Atatürk'ün kurdu- ğu laik cumhuriyetin giderek yozlaşması ve yer yer "isJami ya- şam"ı benimseyen toplumsal adacıkların türemesine göz yummak, ergeç Türk toplumu- nu, bir iç kavgaya, çatışmaya sü- rükleyecektir. Anayasamız gereği başta öğ- renim kunımlanmız olmak üze- re kamu yönetiminin laik karak- teri titizlikle korunmah, okulla- nmızda zorunlu din eğitimi dersleri kaldınlmalıdır. Çağdaş yaşam biçimi ya da Atatürk'ün deyişi ile "muasır medeniyet", tarihin her döneminde tektir. Günümüz dünyasında zengin ve fakir ülkeleri, birinci ile ikinci ve üçüncü dünyayı, kuzey ile güne- yi ayıran en önemli ölçüt, çağ- daş uygarlığı yaratan rasyonel düşünce sistemi, teknolojik ge- lişmeler, ekonomik ve siyasal sistemler, sosyal örgütlenmeler- dir. Bazı düşünürlerin ileri sür- dükleri gibi komünizmin çözül- mesi ile birlikte tarih sona enne- miştir. Sona eren, insanlan bel- li bir ideoloji uğruna köleliğe in- dirgeyerek, gelecek kuşaklann refahı uğruna yaşayan kuşakla- n özgürlüklerinden yoksun kıl- maktır. Ataturk ve arkadaşlan yeni Türkiye'nin temellerini süreli bir siyasi ve idari vesayet sistemi ile kurmuş bulunuyorlar. Fakat on- lar yaratıcı, yenilikçi, ilerletici, usçu düşüncenin, ancak bağım- sız bilime dayanması halinde mümkün olduğunu görmüşler- dir. Bu nedenle bir ulusu ve bi- reylerini bağımsız kılan fikri ko- şullann başında laik ilkesini be- nimsemişlerdir. Sunmaya çalıştığımız bu mü- tevan incelemede, özelukle kök- tendinci lslamın neden her yer- de kadının toplumsal yaşam ko- şullan ile siyasal diyaloğu baş- lattığmı göstermeye çahştık. Ka- dm sorunu bu bağlamda sade- ce bir "geçmişe gitme" özlemi- nin siyasal simgesi değildir. Bu nedenle kadının toplumsal ko- numu etrafındaki tartışma, Türk kadınlan kadar Türk er- keklerini de ilgilendirmektedir. Demokratik özgürlükleri belir- leyen turnusol kâğıdımn rengi, bu tartışma ile belirmektedir. Umidimiz iktidar partisi ile Meclis içi ve dışı muhalefet par- tilerinin, anayasal organların sorumlu mevkilerini işgal eden- lerin, kamu yaşamında söz sa- hibi olan düşünürlerin, demok- ratik yaşamın uyanık bekçiliği- ni yapan kadın, erkek Türk va- tandaşlanmızın, gün geçtikçe güçlenen bu "cumhuriyet karsıtı" akımın oluşturduğu al- ternatifı doğru teşhis etmeleri- dir. Henüz vakit geçmemiştir... BtTTl 1) Ugur MÜMCU. Rjblta, Istanbul 1987, Tekin Ya>ınevı. tslami de\1et ana> ı asası için bkz. s. 47. Bu anayasa tajlajı 175 maddeden oluşmaktadır. 2) Batı Avrupa'dakı tslamcı örgütlerle ilgıb aynntıü bilgıkr içın bkz. BİZİM ALMANCA, 62 - Mayıs 1990, s. 14-15. Bu OrgüıİCT içinde yer alan Sülcymancı hareket kadınlann Kuran'dan başka her- hangı bir kılabı okumalarını yasakla- maktadır. 3) Adı geçen kasetlerin içerik çöztlm- lemesi (content analyss) Ankara Unıveı- sıtesı Basın Yayın YUksek Okulu Ili.nnıf öğrencilerinden Umut TANYEL tarafın- dan yapılmıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear