22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/14 DIŞ HABFRLER 29 EYLÜL 1990 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖKFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI BAĞDAT Irak:Sıeak savaşyaklaşıyorBAAS iktidannın desteklediği Al-Cumhuriye Gazetesi, ABD'nin 'yaklaşan savaşm' sorumlusu olduğunu ileri sürdü. SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze, savaşı Irak'm başlatacağını söyledi. SSCB Genelkurmay Başkanı, Körfez'deki gerginliğin 3. dünya savaşına yol açabileceğini t iddia ederken, ABD eski başkanlarından Jimmy Carter, dedi."Savaş neredeyse çıkacak" Dış Haberier Servisi — Irak, Basra Körfezi'ndeki gerginliğin bir savaşa dö- nüşmesi durumunda, fsrail'i ve bolgede- ki petrol bolgelerinı vuracağı yolundaki tehdidini yineleyerek, ABD'yi "yaklaşan savaşıd" sorumlusu olmakla suçladı. SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevard- nadze, savaşı Irak'ın başlacabileceğinı be- ürtirken Sovyet Genelkurmay Başkanı, Ortadoğu'daki gerilimin, III. dünya sa- vaşına dönuşebileceğini öne sürdu. Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter da Körfez'de savaşın "neredeyse'' çıkacağı- nı iddia etti. Reuter'in haberine göre Irak'ta hükü- met kontrolünde çıkan AJ-Cumhuriye ga- zetesinde Basra Körfezi'nde çıkacak en kuçük bir kıvılcımın tüm bölgeyi etkisi altına alacağı belirtilerek, "Bundan pet- rol bölgeleri ve Israil de etkilenecektir" denildi. Gazete, ABD'nin "yaklaşan savaşın" sorumlusu olacağını öne sürerek, "Savaş bir değil, birkaç cephede olacaktır" görüşünu savundu. ÎRAN-İNGİLTEREİLİŞKÎLERİ Barışmada Salman Rüşdü faktörü îngiltere ile Iran'ın, 1.5 yıldır kesik olan diplomatik üişkilerini yeniden kurraa karannda, yazar Salman Rüşdü'nün Iran halkından açıkça özür dilemesi büyük rol oynadı. EDİP EMtL ÖYMEN LONDRA — Ingiltere ile Iran arasın- da geçen yıldan bu yana kesik olan dip- lomatik ilişkilerin yeniden kurulmasında rol oynayan en önemli etken tran'ın, Irak'a karşı BM ambargosunu destekle- mekten yana tutumu oldu. Ancak iki ül- kenin banşmasında Salman Rüşdü konu- sundaki olumlu gelişmelerin buyük rol oynadığı da bir gerçek. Salman Rüşdü'nün "Şeytan Ayetteri" adb romanında hlama kufür ettığı ge- rekçesiyle Iran'ın dini lideri Ayetullaa Hu- meyni'nin yazar aleyhinde ölüm fermanı çıkartması üzerine Ingiltere, tran'la dip- lomatik ilişkisini geçen yıl kesmişti. An- cak bu yılbaşından itibaren iki üİke ara- sında ilişkinin yeniden kurulacagma iliş- kin belirtiler gözleniyordu. Iran yöneti- minde bu konuda zıt görüşler olduğu da anlaşılmakla birlikte, 'üımlı' görülen Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin ilişkiyi yeniden kurmak için gayret sar- fettiği, Ingiltere Dışişleri Bakanlığı tara- fından da kabul ediliyordu. tran'ın dini lideri Ayetullah AJi Hameney'in henüz 'geçen subat ayında yazar Rüşdü aleyhin- deki ölüm fermanını destekleyen bir ko- nuşma yapması dahi tngiltere'deki olumlu beklentiyi etkilemedi. Rüşdü olayı nede- niyle ilişkisini kesen Avrupa Topluluğu- nun da geçen ay Iran'la yeniden diyalo- ğa başlaması, bir süre sonra Ingiltere ile Iran arasında ilişkinin yeniden kurulaca- ğının göstergesi olarak alındı. Bu gelişmede iki önemli adım rol oy- nadı. Ingiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd'un bir milletvekiline yazdığı mek- tubun basına sızdırılmasına göze yumul- du. Hurd mektubunda Ingiltere hüküme- tinin Islama ne denli saygıh olduğunu be- lirtiyordu. Bu açıklama, Iran yönetimi ta- rafından 'olumlu' karşılandı. Gelişmede rol oynayan ikinci nokta ise hakkındaki ölum fermanından bu yana sürekli sak- lanarak yaşayan yazar Rüşdü'nün yann Ingiliz televizyonunda yayımlanacak olan mülakatmda ilk kez "özür dilemesi" ol- du. Rüşdü, saklandığı şubat 1989'dan bu yana birçok kez gazetelerde ve radyolar- da yayımlanan açıklamalan ve mülakat- larında sürekli olarak romanını savunu- yor, kimseye hakaret etmediğini söylüyor ve 'dik baslı' bir tutum takınıyordu. An- cak tngiltere-Iran ilişkisinin hızla yumu- şamaya doğru gittiği bir sırada, uygun bir zamanlama ile yapılan televizyon müla- katında Rüşdü, "Romanım iddia edildi- ği gibi hakaret ve kıiçuk düşurme niyeti taşunadı. Ancak eger boyle bir anlam çık- tıysa özür dOiyonım. Eger halk benim ce- zalandırılmamı istediyse, bu bir ölçiıde gercekleşti" dedi. Saklandığından bu ya- na Ruşdü ile yapılan ilk televizyon mü- lakatının 30 eylül pazar günu yayımlana- cağı açıklanmış, ancak geleneğin aksine, basına daha önceden gösterilmeyeceği kaydedilmişti. Ingiltere-fran ilişkısindeki hızlı yumuşama nedeniyle, programı ha- zırlayan ITV, ani bir kararla mülakatı ba- sına göstermeye karar verdi. Bu şekilde Rüşdü'nün 'özürü' ile Iran'la diplomatik ilişkinin yeniden kurulacağına ilişkin açıklama aym güne rastlatıldı. öte yandan tartışmalı yük taşıyan ge- mide bulunan ve hardal gazı yapımında kullanıldığı bildirilen sodyum siyanid ile neopren isimli kimyasal maddelerin Al- man mab olduğu belirtildi. Gümrükler Genel Müdürluğu görevli- leri tarafından iki gündür sürdürulen yo- ğun cabalar sonucu, Iran'a transit mal ta- şıyan, Polonya gemisi Wloclawck'daki hardal gazı yapımında kullanılan kimya- sal maddelerin, F. Almanya'da bir firma tarafından üretildiği ve ilk sevkıyatın da F. Almanya'dan yapıldıftı belirlendi. Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Edu- ard Şevardnadze, Irak'm kışkırtıcı bir ha- reketının Basra Körfezi'nde askeri çatış- mayı başlatabileceğini söyledi. Şevardnadze, El Hayal gazetesine ver- diği demeçte, Amerikalılann öldürulme- sinin bu tür bir kışkırtıcı hareket olarak görûlebileceğini belirtti. Irak'a karşı askeri mudahalede bulu- nulmasına karşı çıkmalan için zamanın çok geç olduğunu kaydeden Şevardnad- ze, ancak banşçı bir çözüme ulaşılması ümidini de koruduklarını bildirdi. Sov- yet Dışişleri Bakanı, Körfez'de başlaya- cak bir askeri çatışmanın bölge ile sınırlı kalmayacağı ve bir felakete yol açabile- ceği uyarısında bulundu. Şevardnadze, Irak Devlet Başkanı Sad- dam Hüseyin'in savaşı başlatması duru- munda kendi halkı ve komşulanna karşı bir suç işlemiş olacağını belirterek, "Irak eger Kuveyt'ten çekilirse askeri potansi- yelini koruyabilir" dedi. Sovyetler Birliği Genelkurmay Başka- nı Mibail Moiseyev de VVashington Post gazetesinde çıkan demecinde, Ortadoğu- da bir savaş çıkması durumunda bunun III. dünya savaşına dönuşebileceğini ve bu savaşta, tran'm, Irak'ın yanında yer alacağım ileri sürdü. Sovyet general, sa- vaşın küçOk bir nedenle başlayabileceği- ni belirterek 1914 yılındaki I. Dünya Sa- vaşı'na yol açan nedenleri buna örnek olarak gösterdi. Carter: Savaş yakın Eski ABD başkanlanndan Jimmy Car- ter da Körfez'de savaşın neredeyse çıka- cağını, bunun nedeninin de ABD ve müt- tefıklerinin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'le görüşmede isteksiz davranma- lan olduğunu öne sürdü. Carter, Atlan- ta'da işadamlanna yaptığı konuşmada, "Saddam Hüseyin'in Kuveyt'ten itiban- nı yitirmeden çekilmesini sağlamak için biraz mantıklı ve makul davranmadıkça Körfez'de savas çıkacagını" söyledi. Carter, Batı'dan Irak Devlet Başkanı ile göriışme için herhangi bir ışık göremedi- ğini kaydetti ve "uluslararası yaptınra ve baskılann" Saddam'ı Kuveyt'ten çekilme- ye ikna edememesi halinde sonucun, "bü- tiin hatlarda saldırı" olacağını iddia et- ti. "Irak'ın yok edilmesi gerektiğini söy- kyen ban sesler var" diyen Carter, Irak'Ia savaşın her iki taraf için de "yıkıa bir felaket" olacağını kaydetti. Castro: Savaşın eşiğindeyiz öte yandan Küba lideri Fidel Castro, Körfez'de "Savaşın eşiginde" olunduğu- nu söyledi. Havana'dakı Bağlantısız Ül- keler Enformasyon Konferansı'na katılan ÇOCUKLAR VE SAVAŞ — Irak'a karşı uygulanan ekonomik ambargo, giderek yogunlaşırken, çeşiüi tepkilere de yol açıyor. Urdün'de dfizenlenen bir gösteride, çocuklar, 'Ambargo>a hayır' yazılı pankartlar taşıyarak Irak'a destek verdiler. (Fotoğraf: Renter) delegeleri kabulü sırasında konuşan Cast- ro, "Körfez'de savaşın bekleme odasındayız" dedi ve Körfez sorununa si- yasal bir çozum bulunması gerektiğini be- lirtti. Irak'a karşı havadan da ambargo uy- gulanmasma BM Guvenlik Konseyi'nde tek başlanna karşı çıktıklanm anımsatan Castro, "Bu, bizinı için onurdur" diye ko- nuştu. Küba lideri, Körfez'de çıkacak bir sa- vaşın binlerce insamn canına mal olmakla kalmayacağıru, bütün ülkeler için ekono- mik açıdan dramatik sonuçlar doğurarak petrolün varil başma fiyatının 60-70 do- lara fırlayabüeceğini ifade etti. Castro, konuşmasında ayrıca BM'ye gitmeyece- ğini belirtti. •Çöl Fareleri' tngiltere, "Çöl Fareleri" takma adıyla bilinen 7'nci zırhlı tugayın, Körfez'e gön- derilmek üzere F.Almanya'daki üslerden Kuzey Denizi'ndeki Bremerhaven Lima- nı'na getirileceğini açıkladı. tngiltere Sa- vunma Bakanlığı tarafındn yapılan açık- lamaya göre zırhlı tugayın personelinin uçaklarla, 120 tank, zırhlı araç ve havan toplannın ise gernilerle Körfez'e gönde- rileceği belirtildi. Ingiltere, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu denli bü- yük bir zırhlı kuvvetin yerini değiştiriyor. 7'nci zırhlı tugay, *Çöl Fareleri' lakabını, ikinci Dünya Savaşı sırasında Alman panzer birliklerine karşı verdiği başanlı savaş ile kazanmıştı. Ote yandan Bulgaristan da Körfez böl- gesine asker gönderebileceğini açıkladı. Abbas'ın tehdidi Filistin Kurtuluş Cepnesi lideri Ebu Abbas, ABD veya müttefiklerinin her- hangi bir Irak uçağına yerde veya hava- da zarar vermeleri durumunda, bu Ülke- lerin uçaklanna bütun dünyada, benzer hareketlerle ve çok daha geniş ölçüde kar- şılık verileceğini söyledi. AA'mn haberi- ne göre Irak haber ajansı INA, Ebu Ab- bas'm, Irak Devrim Komuta Konseyi üye- si ve Başbakan Birinci Yardımcısı Tahs Yasin Ramazan'a, "ABD'nin Irak'a kar- şı hava, kara ve deniz ablukası karan al- ması açık bir saldırganlıktır" dedigini büdirdi. Bu arada dün Tahran'da düzenlenen çok büyük bir gösteride, ABD'nin Kör- fez'deki varlığı protesto edildi. Saddam'ın vasiyeti Saddam Hüseyin'in siyasi bir vasiyet- name hazırladığı ve ölmesi durumunda Israil, Suudi Arabistan ve ABD'ye karşı konulmasmı istediği öne sürilldü. Hollan- da'daki Avro radyosuna göre Saddam'ın talimatları, Körfez krizinin patlamasın- dan kısa süre sonra Devrim Komuta Kon- seyi'ne iletildi. Radyonun Güney Kıbns muhabirinin kaynak göstermediği habe- rine göre Saddam'ın ölmesi durumunda yapılmasını istediği şeyler arasında Tel Aviv, Riyad ve Ortadoğu'daki bütün pet- rol kuyulanrun bombalanması yer aüyor. Saddam, Amerikan hedeflerine karşı te- rör eylemleri düzenlenmesini de istedi ve bölgede savaş çıkması durumunda, "mümkıin olduğu kadar çok petrolün Körfez sulanna akıtılması" talimatını verdi. BMeski GenelSekreter SiyasiDanışmanı Urquhart'tan Cumhuriyet'e demeç Barış için katedilecek daha çok mesafe var Brian Urquhart, Irak'ın Kuveyt'i işgali ile BM'de ortaya çıkan yeni durumu, tedbirle karşılıyor. Urquhart'a göre Körfez krizi, BM için bir deneme niteliği taşıyor. Urquhart, Ortadoğu'nun ana sorununun Filistin olduğunu söylüyor. ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK — Birleşmiş MUletler'de ilk genel sekreter Trygw Iie'den beri, so- ğuk savaş dönemi boyunca "ikinci adant" durumunda siyasi damşmanlık görevini yurüten Brian Urquhart 45. genel kurul- da ilk kez geçfnişle kıyaslandığında "bir- teşmiş" görünen milletlerin durumunu Cumhuriyet'e değerlendirdi. Yanm asra yakın bir sure "banş bürokratbğı" yap- tıktan sonra Urquhart yeni durumu "tedbirle" karşılıyor. Urquhart, "dünya- nın banş için katedecek daha çok mesafesi" olduğu kamsında. Urquhart'a sorduğumuz sorular ve yanıtlan şöyle: —Körfez krizi nedeniyle BM Güven- Uk Konseyi, tarikinde ilk kez göriilen bir birliktelik icinde karar üstune karar çı- kartiyor. Şimdiye değin hiç duyulmamış ve işlememiş bir BM birimi "Askeri Komite" son bir a> içinde iki kez toplan- dı. Bütün soğuk savaş dönemini BM Ge- nel SekreteriiğTnde geçirmiş biri olarak siz ne diyorsunuz bu dnruma? URQUHART — 1945'ten beri olması gerekenler şimdi oluyor. Daha önce böyle şeyler olamadı, çunkü BM öyle bir yapı- ya sahipti ki buna müsait değildi. Güven- lik Konseyi'nin beş daimi üyesi birbirine düşmandı. Şimdi sihirli bir şekilde 45 yıl- dan sonra bunu aşmış görünüyorlar. özellikle ABD'de, Birleşmiş Milletler'i et- kisiz bir kurum olarak değerlendirmek âdet haline gelmiştir. Halbuki bizzat ABD bu dunımun bir nedeni olmuştur şimdiye dek. Tabii Sovyetler Birliği de. Şimdi ortak bir guvenlik sistemini işler hale getirme olasıhğı doğmuştur. Başm- dan beri Birleşmiş Milletler'in varomıa- sının nedeni de buydu. —Birçoklan Körfez krizinde ortaya çı- kan bu yeni durumu, BM'de soguk savaş sonrası ortak guvenlik doneminin başlan- gıcı olarak değerlendiriyor. Bıı degerlen- dirmeye katılıyor musunuz? URQUHART — Bilemiyorum, henüz erken, bekleyip göreceğiz. Ortak güven- likten 1919|dan beri söz edilir. 193O"da or- tak guvenlik açısından tam bir başansız- lık yaşandı ve İkinci Dunya Savaşı geldi. İkinci Dünya Savaşı'nın en önemli dersi, dünyamn bir ortak güvenlik sistemine olan ihtiyacıydı. Yani devletler birbirle- rine saldırmayacaklar, güç ancak ortak bir eylem olarak kullaıulacaktı. Bu yüz- den BM Yasası yazjJdı, herkes bunu ka- bul etmiş ve anlaşmış görünüp imzaladı. Sonra kolayca ve rahathkla unutuldu, başta yasayi oluşturan ana devletler unut- tular. 40 yıllık bir soğuk savaş dönemi ya- şadık. Genel sekreter son derece zayıf ve etkisiz biri durumuna geldi. Bazı konu- larda anlaşmaya varmak mümkün oldu ve başarüar sağlandı, ama ortak güven- lik politikası konusunda hiçbir zaman ba- şan sağlanamadı. Şimdi aniden konseyin bunu gerçekleştirmek üzere hazır ohnası durumuyla karşı karşıyayız. Herhalde na- sıl işleyeceğini görmeİc açısından, ne ka- dar etkin olup olmayacağını görmek açı- sından ilginç bir durum. Bakalım ilk kez bütün bu ambargo, yasanın 7. bölümu saldırganhkla mücadele için etkin tedbir- ler mi? Bunu test etmiş olacağız. Asıl önemli soru budur, ama bunu görebilmek için biraz zaman geçmesi lazım. —Yani Gü>«ııHk Konseyi'nin, ABD'nin bundan önce pek karJmadıgı Ortadogu, Israil vb. kararian için, Irak konusunda gosterdiği kanuidığı göstermesi beklene- bUirmi? UROUHART — Kuveyt ve Irak konu- su sonuçlandıktan sonra kimsenin eski haline geri dönüp kaldığı yerden işine de- vam edebileceğini sanmıyorum. Olaym önemli boyutu bu. Artık Ortadogu İco- nusunun altında yatan gerçek sorunlara bakılmalıdır. Birkaç ana mesele var. Bun- PORTRE / URQUHART BM'deyanm asır Ingiltere'de Dorset'te 1919'da doğdu. Oxford'da okuduktan sonra 1939-1945 yılları arasında Ingiliz Hava Kuvvetleri bünyesinde Kuzey Afrika, Sicilya ve Avrupa'da görev yaptı. 1946-1949 arasında ilk BM Genel Sekreteri Trygve Lie'nin özel damşmam oldu. 1972'de özel siyasi ilişkiler genel sekreter yardımcılığuıa atandı. BM Banş Gücü dahil olmak Uzere BM'nin çok çeşitli siyasi yükümlülüklerinden sorumlu olarak çaüşmalannı yürüttu. 1986'da emeldiye aynldı. Fbrd Vakfı uluslararası ilişkiler programında çabşmalanm sürdürüyor. Uluslararası ilişkiler ve Birleşmiş Milletler üzerine yayımladığı çok sayıda makalesinin yani sıra ikinci genel sekreter Hammarsk Jold'un biyografisi (1972), Banş ve Savaşta Bir Hayat, Hatıralar (1987), Dekolonizasyon ve Dünya Banşı (1987) adlı kitaplan var. lardan biri kesinlikle Filistin konusudur. Filistin konusunu çözmeden Ortadoğu- da istikran sağlamak mümkün değildir. BM'nin bu yönde üzerine düşen yükum- lülükler var. Bunlarm başında da Filis- tinlilere karşı sorumluluklan geu'yor. BM henüz bu sorumluluğun gereğini yerine getirebilmiş değildir. Bu konuda ilerleme sağlanamazsa Ortadogu, potansiyel çatış- malan banndırmaya devam edecektir. Ortadoğu'da ciddi ekonomik sorunlar vardır, hele hele petrol bitince ne olaca- ğım herkesin şimdiden düşünmesi gere- kiyor. Ortadoğu'da silahlanma başhca konulardan biri. Nükleer, kimyasal, çok tehlikeli bir silah deposu durumunda. Si- lah sanayiinin en büyük müşterileri on- lar. Son derece tehlikeli bir ortam. Bütün bunlar Körfez krizinden sonra Ortadogu için sorunlann gerçek çözümleri yönün- de içten çaba harcayarak daha iyi bir gü- venlik sistemi oluşturulması gereğini or- taya çıkanyor. Genel Sekreter, genel ku- rulun açıhşı için yaptığı konuşmada bu- na dikkat çekti, ama kimse fazla ilgilen- medi. Ne yaak, eğer bunlar yapılmazsa durmadan aynı şeyler başunıza gelecek. —İki süper gücün, yani Güvenlik Kon- seyi'nin iki önemli daimi üyesinin birbir- lerine karşı tutum degiştirmiş olması, BM'nin devrede olduğu bölgesel sorun- lann çözümunde yeni kanallar açtı. URQUHART — Evet, tabu soğuk sa- vaşın bittiği açıktır, Körfez'den önce BM'de bunun işaretleri vardı. Namıbya örneğin Sovyetler'in Afganistan'dan çe- kilişi, tran-Irak savaşı, şimdi Kamboçya- daki felaketin durması ihtimali doğmuş- tur. Bütün bunların soğuk savaş koşul- lannda gerçckleşmesine imkân yoktu. Çünkü bütün bunlar süper güçlerin an- laşmasına bağhydı. Anlaştıklan zaman Güvenlik Konseyi işler, ancak Irak konu- su tipik bir konu değil. Burada çok açık, tartışma götürmez bir saldırganbk söz konusu. Hatta saldırganhğm en eski mo- da türlerinden birini görüyoruz. Bu du- nımda ortaya çıkan olağanüstü denebi- lecek nitelikteki birliğin en önemli neden- lerinden biri, dünyada çok sayıda kuçuk ve saldınya açık zayıf devletlerin bulun- ması ve Irak, Kuveyt'i tutmayı başarırsa, potansiyel saldırganlara hiç kimsenin is- temeyeceği bir sinyal gönderilmiş olacak. Sanınm işin bu yanı, Irak-Kuveyt ve pet- rol olayının yam sıra özel bir yapıya sa- hip. Bazı ülkeler çok önemli adımlar at- tılar, Türkiye örneğin, bu adımlar ortak güvenlik açısından son derece önemli adımlardır. Bu yüzden sanınm çok önem- li bir smavdır. Eğer bu sınav başanyla ve- rilirse, ortak eylemin bir savaş yaşanma- dan sonuç vermesi ihtimali vardır, uma- nm öyle olur. Böylece bir araya gelince ülkelerin bir şeyler yapabilecekleri de an- laşüır. Bir arada bir felaket yaşanmasının engellenebileceği görülmüş olur. Bence Körfez'in öneminin yam sıra bu başh ba- şma bir konu. —Yam Güvenlik Konseyfnin, fleride de birlikte hareket etmesi için Körfez krizi- nin izleyecegi seyrin belirJeyici olacağını söylüyorsunuz. URQUHART — Evet, bu ortak gü- venlik kavramının ilk kez gerçek bir sı- navla karşı karşıya kahşıdır. Bunu tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra öğrenmemiz ge- rekiyordu, ama olmadı. Kore savaşı dışın- da -ki o karar çok özel bir karardır- çün- kü ABD, karan Konscy'de Sovyetler Bir- liği'nin bulunmadığı bir ortamdan fayda- lanarak çıkartmıştır, olsalardı zaten veto ederlerdi. Biliyorsunuz BM'nin Kore'ye gidişi böyle olmuştur. Bence herkesin kendi iç politik problemlerine rağmen artık Kon- sey'in birh'ği benzer şekilde devam ede- cektir. — Son zamanlarda BM kurulduğun- dan beri hiçbir şekilde işlemeyen bir me- kanizma Askeri Komite'den söz edilir ol- du. Komite, Körfez krizinin başmdan biri iki kez toplandı. Askeri Komite'nin işle- vi ne olabilir? Aynca Körfez krizinden sonra bölgede bir BM askeri gücün bu- lunmasını öneriyorlar. URGUHART — Bu henüz çok belir- ginlik kazanmış değil. Esas olarak Askeri Komite'nin görevi Güvenlik Konseyi'ne askeri konularda yardımcı olmaktır. Si- lahsızlanma konusunda örneğin. Sovyet- ler Birliği hep bunu söylemiştir. 1967'de Körfez'de BM bayrağı altında bir askeri sistem önerdıler. Ben bu görüşü paylaşı- yorum. Şimdi ABD de bir ölçüde bu gö- rüşe yanaşıyor. En azından ambargonun uluslararası bir ambargo olabilmesi için büyük çaba harcadılar. Uzun dönemde bu güçlendirici bir durumdur, bölgede Güvenlik Konseyi denetiminde daha fazla güç bulundurmak olumlu bir gelişmedir. Bu radikal girişimlerde bulunmak isteyen bütün taraflan sımrlayıcı olur. Dolayısıy- la uzun dönemde herkes için, ABD da- hil, emniyet sağlayıcı olacaktır. Şimdih'k bu işi onlar yönlendiriyorlar, bence olum- lu, ancak er geç uzun dönemli ve şundi- ki kadar görünür olmayan bir düzenle- meye ihtiyaç olacak. Askeri Komite böy- le bir gücü kumanda etmeyecek, ancak sadece öneride bulunacak ya da damş- manlık görevini üstlenecektir. —Uzun süre KıbnsTa yakımtpn ilgilen- diniz, BM'nin devrede olduğu hemen he- men bütün sorunlann yeni gelişmelerden etkileneceğini konuştuk. Yalnız Kıbns için aynı şeyin gecerti olduğunu söylemek zor galiba. Ne dersiniz? UHQUHART — Kıbns hakkmda hiç- bir zaman bir şey söylememeye yeminli- yim. Kıbns son derece karmaşık bir so- rundur. Hem tarihsel olarak hem strate- jik olarak. Taraflar bir adım atmayı di- ğerine taviz vermek olarak gördükleri için buna hiçbir zaman yanaşmamışlardır. So- ğuk savaş yıllarında Kıbns'm stratejik önemi büyüktü. Doğu Akdeniz'de anah- tar bir stratejik noktaydı, soğuk savaş kapsamı içindeki iki önemli ülkeyle iliş- kili idi. özellikle Türkiye. Şimdi belki dış dünya açısından bu anlamdaki öneminin azalmakta olduğu söylenebilir. Kıbrıs'ın durumu bana kalırsa büyük bir trajedi- dir. Her zaman en zorlu pazarLklardan sonra tam bir noktaya ulaşmakta oldu- ğunuzu samrsınız, ama birisi hahyı aya- ğınızın altından çekiverir. Silbaştan baş- ladığınız yere dönersiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear