22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/16 29 EYLÜL 1990 \ MARVİN GAVE'I ANMA GÜNÜ — '6O'lı yılların ünlü best sanatçılarından Manin Gave bir grup dostu ve ailesi tarafından ölümünün 6. yıldoniimıinde anıldı. Şarkıcı Stevie Wonder (solda) anma günunde Gave'in çocukları ve Hollywood'un fahri belediye başkanı Johnny Grant'le birlikte kentin unluler volunda Marvin Gave'in isminin jazılı olduğu >ıldız biçimindeki taşa el bastılar. (Fotoğraf: Reuter) a n s e r nedeniyle kesildi. Bunun üzerine Florida Üniversitesi protez uzmanlan Smith'e kauçuktan, gerçeğinden ayırt edilmesi çok zor protez bir kulak yaptılar. Kulak Srnith'in kafatasına çakılan metal bir telin üzerine kilpsle sıkıştınlıyor. (Fotoğraf: AP) Kopyacı öğrenciler İZMİR (Cumhuriyet Ege Bii- rosu) — ÖSYS 2. basamak sına- vında bilgisayar sonuçlanna gö- re kopya çektikleri öne sürülen ve puanlan silinen öğrenciler idare mahkemelerinden çıkacak sonuçlan bekliyor. Aralarında liseyi başanlı derecelerle bitiren- lerin de olduğu öğrenciler, "Bil- gisayann az da olsa yanılma payı yok mu" diye sorarken ÖSYM sınav hizmetleri yetkilileri, "Bil- gisayann yanılma payı sıfır. Kopya çektiklerine yüzde yüz emin olduğumuz öğrencilerin puanlan silindT diyorlar. Anka- ra İdare Mahkemesi'ne dava açan öğrencilerden Bakl Pakiş ve Hakan Tıratacı, sınav salo- nunda gözlemcüerden kopya konusunda herhangi bir uyarı almadıklannı söylediler. HABERLERIN DEVAMI NEW YORKTVN Özal Gezisinden Kesitler AHMET TAN NEW YORK — Özal, not defterine, konuştuğu devlet baş- kanlarıyla ilgili neler yaayor? Açıkiadığına göre Cumhur- başkanı, hayatında ilk defa "not defteri" tutmaya başladı. Özal- ın not defteriyle görüşmelerde tutulan ve daha sonra şifreli telgrafla Ankara'ya Dışişleri dosyalanna gönderilen tutanak- lar arasında fark var mı? "Han- de otayfndan sonra özal, bun- dan önceki buluşmasında, Baş- kan Bush ile konuştuklan her şeyin tutanaklara konulmadığı- nı, Saddam'la ilgili ban sözlerin tutanak dışı bırakıldığınl söyle- mişti. özal, bunu kriptoların daha sonra gazetelere düşme olasüığına karşı bir önlem ya da kendi basireti diye sunmuştu. Cumhurbaşkam'nın Was- hington'da Madison Oteli'nde Savunma Bakanı Cbency, ABD Genelkurmay Başkanı, IMF ve Dünya Bankası direktörleriyle yaptığı göruşmelerin tutanaklan Ankara'ya iletildi. Beyaz Saray'daki buluşmanın ise kripto yapılıp gönderilip gönderilmediği bilinmiyor. Her- halde onlar da ham tutanaklar, özal tarafından gözden geçiril- dikten sonra gönderilecek. Bu tutanakların özal'ın tuttuğu özel hatıra defterindenfarkh ol- ması doğal. Tutanaklara konu- şulanlar, verilen, alınan sözler yazıhyor. özal ise herhalde not defterine duygulannı kaydedi- yor. Beyaz Saray sofrasında kari- des, karışık ızgara, sebze haşla- ma ve üstüne vanilya soslu kek yerken özal, defterine hangi notları düştü? Ya da dün New York'taki Pe- ninsula Oteli'ndeki odasında, Bulgaristan Devlet Başkanı Zhe- kev ile geçen yıl bir demeci üze- rine Türkiye'ye gir-çık yapan on- binlerce soydaşın durumu konu- sunda defterine neler yazdı? Bunlan okumak için herhal- de Özal'ın "Sekizinci Cumhur- başkanı" sıfanyla Gocek'e falan yerleşmesini beklemek gereke- cek. • • • özal'ın daha önceki gezilerin- de çevresini işadamları sarar, uçağına ihracatçılar dolar, ote- line sanayiciler yerleşirdi. Artık durum tümüyle değişti. Bu de- ğişimi Özal, özel uçak satın ala- rak başlatmıştı. Cumhurbaşka- nı olduktan sonra ve Çankaya- daki konumu güçlendikçe ve dış gezilerde, şimdi olduğu gibi dünya sorunlarıyla içli dışhlığı arttıkça işadamlarına ayırdığı zaman ve ilgi azaldı. Bu gezi bu anlamda dış gezi- lerin işadamı bilançosu bakı- mından en düşuk olanı. Üstelik gezinin mutlu rastlantılanndan birisi ANAP kuruculanndan bankacı Erol Aksoy'un Park Avenue'de banka açması öldu- ğu halde. Bankanın açılışı için New York'a gelen işadamlan, Cumhurbaşkam'nın yüzünü an- cak açdış kokteylinde gorebildi- ler. özal eskiden olduğu gibi 'işadamı olsun da ne olursa olsun" noktasından çok uzakta. Bunda seçmeciliğe yönelmesi kadar, işadamlarının da daha mütevazı, ancak daha sağlam kaynaklar bulmasının payı ol- malı. Ancak yine de sorunlannı en üst düzeyde "arz etmek" zorun- da olanlar var. Bunlar istisna el- bette. Washington'da ve New York'ta Cumhurbaşkam'nın otelinde kendisiyle görüşme ola- nağı arayanlar arasında işadamı Asil Nadir'in temsilcisi Çavlan Süerdem örneğin... özal, Bulgar Devlet Başkanı- m kabul etmeden önce gazete- cilere hızlı bir brifıng verdi. An- lattıklarından krizdeır sonraki dönemin hazırhğına şimdiden Türkiye'nin başladığı anlaşılı- yor. Bu haarhk, özellikle Irak'la ticaretin boşluğunun uzun yıllar doldurulmayacağı ihtimaline karşı. Irak'la ve ona bağlı ola- rak Ortadoğu'daki öteki ülkeler- le ortaya çıkacak dış ticaret boş- luğıınu, özal, Batılılann ve bu arada ABD'nin doldurmasını is- tiyor. Temaslaıtnı bu uzun vade- li hedef üzerine yöneltiyor. "Yardım değil, ticaret istiyoruz" sloganını her fırsatta yinelemesinin nedeni bu. Bush'un Beyaz Saray bahçe- sinde açıkladıgı 4 vaat, Türkiye 1 yi kriz döneminden geçirmek için. Ama Özal'ın isteği kriz sonrasına da uzanıyor. Sadece tekstil kolaylığı Türki- ye'nin krizle başlayan dış ticaret yapısındaki değişikliği düzelte- cek bir nitelik taşımıyor. ABD ile daha sıkı ticari ilişkiler, hem Irak ve Ortadoğu'daki ticaret kayıplannı giderecek hem de Avrupa Topluluğu'na karşı bir "manivela" olacak. Bunun için ABD yönetiminin Türkiye'ye, "en fazla kayınlan ulus" statü- sü vermesi gerekiyor. • * * özal bu gezkle kendisini izle- yen gazetecilere fazla ilgi göster- miyor. Bunda belli nedenlerin payı olmalı. örneğin Beyaz Saray görüş- mesinde neler olup bittiğini eşe- lemeye gazetecilerin çok merak sarması. Başkan Bush'un "ver- diklerini" açıklaması gazeteci- lerde kronik bir tutum yarattı: Acaba özal he verdi? öyle ki Cumhurbaşkanı bir otel dönüşünde kendisine daha henüz soru sormadan meslekta- şımız Derya Sazak'a "Yine bir şeyler verdi diye yazacaksın. Bir şey verilmedi" dedi. özal'ın gazetecilere vakit ayır- mamasının bir nedeni de önce- ki gezilerde rastlanmadık ölçü- de Amerikalı gazeteciye ulaşma fırsatı elde etmiş olması. Özal bir gazeteden ötekine, bir dergi- den başka bir TV istasyonuna gidiyor. Amerikalı gazete yöne- ticileriyle, yazarlarla kahvaltı ediyor, öğle yemeği yiyor. Gaze- tecilerin ilgisi Özal'dan çok Kör- fez'e ve Saddam'a. Başkan Bush'un açık biçimde "lanse ettigi" özal'ın Ortadoğu bilgi birikiminden Amerikalı gazete- ciler haber çıkarmak istiyorlar. Sorulan soru belki şu sıralarda dünyanın en önemli sorusu: "Savaş çıkacak mı?" özal'm yanıtı, Beyaz Saray'- da gazetecilere söylediği gibi "Allah bilir" oluyor ya da dün Newsweek yöneticilerine söyle- diği gibi, "Ambargo sert uygu- lanırsa olmaz." Aslında savaşın çıkıp çıkmayacağmı hiç kimse bilmiyor. Bilmesi de olanaksız. Çunkü savaş kendiliğinden çıkacak bir şey değil. Vanlan bu aşamada savaşı başlatmak gerekiyor. Baş- latacak ise tek kişi var: O da özal'ın "dostu." "Dost"unun Özal'a söyleme- diğini, Özal başkasma nasıl söy- leyebilir? Moskova'da (Baftarafi 1. Sayfada) ilk sıralarda verdi. AA'nın bildir- diğine göre de komunist partisi yayın organı Pravda, Rusya De- mokratik Forumu adh grubu, darbe planlamakla suçladı. Pravda aynca Demokrat adh bir grubun da darbe hazırlığı için- de olduğunu ileri sürdü. Moskova Belediye Başkanı Gavril Popov, Sovyet devrimini kutlama şenliklerinde Başkan Mihail Gorbaçov'a karşı bir dar- be yapılacağına ilişkin istihbarat alındığını söyledi. BBC televiz- yonu haber bulteninde, Popov- un Moskova civannda son gün- lerde "çok sayıda askeri birligin dolaşmaya başladığını" söyledi- ği de aktarıldı. Ancak Savunma Bakanı Dimitri Yazov'un ise as- kerlerin ürün kaldırmak ama- cıyla Moskova civanndaki çift- liklere gittiklerini söylediği bil- dirildi. Batılı istihbarat kaynak- ları, Moskova'ya 3 saat uzaklık- taki "Ryazan"da bulunan para- şüt birliğinin Moskova'ya geti- rilmesinin gerçek nedenini bile- mediklerini kaydettiler. tngiliz kaynaklardan edinilen bilgiye göre Ukrayna'nın 'lyov' kentin- de de askeri harekât gözlendiği anlaşıhyor. tngiliz Daüy Tdegrapb' gaze- tesinin konuya ilişkin haberin- de de Moskova yöresinde 20 bi- ni aşkın paraşütçünün görüldü- ğu kaydedüdi. Gazetede Savun- ma Bakanı Yazov'un "Askerie- rin, Sovyet devrimini kutlamak ve patates iiriiniınü kaldırmak amacıybr bulunduklaruu söyle- diğini aktardı. Gazete, Batılı sa- vunma kaynaklanmn "Paraşüt biriikleri kadar gözde bir aske- ri gücün, iiriın toplamada kul- lanılmasının çok uzak olasüık olduğunu" söylediklerini de be- lirtiyor. 'Financial Times'da da aynı bilgi aktanlıyor. 'Economist' dergisinin geliş- melere ilişkin yorumunda ise "Eğer bir darbe gerçekleşirse, çok kanlı olur. Ordu bölünmiiş dunımda. Bir yanda yüksek riıt- beliler, bir yanda Afganistan'da da savaşmış olan orta riıtbeliler. Bunlar iilkedeki en radikal grup. Ordu aynca etnik bakımdan da bölünmiiş durumda. Geçen yıl orduya katılanlann yüzde 37'si Orta Asya ve Azerbaycan'dan gelme. Bir darbeye Rusya Fede- rasyonu boyun eğse bile Balük- lılar, Gürcistan. Ennenistan eg- mez, Ukrayna Parlamentosu, Ukraynalı askerlerin, derbal dönmesini talep etti. Sovyet or- dusunda subaylann yüzde 28'i Ukraynalı. Bir darbe olabilir, ama bir iç savaşı da hazıriar" dedi. Komunist Partisi'nin (SBKP) yayın organı Pravda, Rusya De- mokratik Forum'u adh grubu, darbe planlamakla suçladı. AA'nın bildirdiğine göre Pravda'nın bugünkü sayısında tarihçi Y. Makbrin imzasıyla bi- rinci sayfadan yayımlanan "De- mokratlar neier pUnhyor?" baş- lıkh yazıda, Demokratik Fo- rum'un "Komunist Parti'yi siya- si arenadan sflmeyi, yönetim ya- pısını dağıtmayı ve komunist partinin mal varhğını millileştirraeyi" hedefleyen 'Eylem-90 ProgramT adh bir plan hanrladığı ileri sürüldü. Moskova'da yayımlanan Le- ninskoye Znamya gazetesi ise programın Rusya Halk Cephe- si'nin baa üyeleri tarafmdan ge- çen temmuz ayında hazırlandı- ğını ileri sürdü. Pravda'da yayımlanan başka bir yanda da Ukrayna'da ken- dilerine 'demokrat' diyen bazı gruplann bir darbeye hazırlan- dıkları iddia edildi. Pravda'nm Kiev kaynaklı ha- berinde, Ukrayna'daki "Çeşitli gruplann farklı progrnm ve be- deflere sahip olmalanna rağ- men, maceraa amaçlan önfln- deki tek engel olarak gördukle- ri SBKP'den kurtulmak için bir anti - komunist cephede birteştikleri" ifade edildi. Macintosh ufuklarında randevu! 2.Apple-Bilkom 4-7 Ekim 1990 Her gün 11:00-19:30 arası. The Marmara Oteli, Tüyap Ticaret Merkezi Fuarı Apple, Macintosh'la gerçek bir devrim yarattı. Ülkemizde "Türkçe' konuşan Macıntosh'lar sayısız kullarum alanında. onbinlerce insana yeni uftıklar açtı. Onların ha\"atını kolayiaştırdı. Daha venrali, daha yaratıcı olmalarıru sagladı... Macintosh ufuklan her gtin biraz daha genişlh'or. Macintosh, bılgisara dunyasına sürekli yeni çözûmler, yeni yaratım olanakları sunuyor.. Şimdi Macintosh'la ilgili yerü ve yabancı firmalara, Macintosh kullananlara ve Macintosh'u yakından tanımak iste\tn herkese bir randevu verivoruz... Macintosh uyumlu 3 Parti ûrûnleri pazarlamak isteyen yatırımcüar, fuara katılacak olanABD Ticaret Ataşeliği'nden de bilg alabilecekler. Aynca 2. Apple-Bilkom Fuan'nı ziyaret edecek olan şanslı 2 kişiye, 7 Ekjm Pazar günü saat 19.00'da yapılacak çekilişte birer adet Macintosh SE1MB/40 HD hediye edilecektjr. Gelin 2. Apple-Bılkom Fuan'nda buluşalım... Macintosh yeniliklenyle tanışalım... Macintosh ufuklarına açılalım... Bİ1NOM Bilgisayar ve Özel Eğitira Hizmetleri A.Ş. Abdi İpeicçt Cad Altın Sok Ahmet Kara Işharu No. 2 Kat 1-6 Nişantaşı 80200ISTANBL1 Td GÖSTERİPROGRAM1 Gücûnüzü zirveye ulaştınr™ 13215 06 (6 hat) TeleK 39001 komi tr Fax: 140 40 64 Apple Lınk: BILKOM, 110112 du O n m i I H o-sınçıc Umsı'nın 20 91990 » ^ ve 3OCB-199C.169^9'36 sayı» n y » C F« SKfc (Faı vam « Uobe ROInp tauftng ıSönrtu * r » «B«ı>) 3P 1BTIB Itac &*» 11 Çam Uto Font S Lrta Shjdo 'Fonl j^jna « tuo» Rm TurtçefeqlRT« PMÜ SWTEJ UAIPS Vöeo CoU Bom 3M m UEKO» k arww^» Logo toM» S»m |E*9t r ttaoar Bma [Borea T HKKM KT50 YU<SS( TBM01CJIMERKEI [KnKer SLKCU ı» Dmson ritknı v»ı TıM> ytttn. SIISM 3 Logo I M a t Sam tiımp Tior lOGO SLMTMRPROGRAMI 0K LjmrtstoItac' Gott* Of» «FUEUflOPE APPIÎEIKOPE Toa Ba I Çator CS« I EJtOf*. OkOormcru RıgmSOl »ueaTEKNOKyuEiKH mıe. Gt««gr SOMM m' t*np Ğırtttr * smflEj BOEDI Mk »«mrfA / Doç 0r « fta Klfta 3CĞAZÇ1UKBIB UBKL! «0 t > 1EV9CU' »rj a BKLIC.<Ç saçı* SAĞESICOIUI EBKn*»«ın«. G O Z L E M UĞUR MUMOJ (Baftarafi 1. Sayfada) Dün Doğu Berlin'e giderek işgalcilerle görûştüm. işgalciler, eski rejime karşı savaşan rejim karşıtları. Bun- lar dosyaların Bonn hükümetinin eline geçmesinı istemiyor- lar. Dosyaların açıklanmasını, ihbarcıların da belli cHmasını sağlamak için direniyorlar. Toplam 16 milyon nüfusu olan Demokratik Almanya'da yaklaşık 6 milyon kişi hakkında dosya tutulmuş. Bunların 2 milyonu Batı Alman yurttaşları hakkında. Dün son toplantısını yapan Demokratik Almanya parla- mentosunda eski rejim sırasında STASI ile işbirliği yapan 56 milletvekilinin adlarının açıklanması istendi. Bu 56 mil- letvekilinin üçü de şu anda bakan! Parlamento bu adların açıklanmasına karar verdi. Haklarında STASI tarafından dosya düzenlenen 6 milyon kişiden 2 milyonunun da Batı Almanya yurrtaşı olması, ko- nuyu daha ilginç hale sokuyor. Dosyalar açıklanmayacak, yalnızca dosya özetleri ilgili- lere verilecek, ancak ajan ve muhbir adları gizlı kalacak! Almanya'da devlet güvenlik örgütlerinin başka ellere geç- mesi yeni değil... 2. Dünya Savaşı yıllannda Hitler'in istih- barat örgütünde görev yapan General Reinhard Gehlen, savaş sonrasında yakın çalışma arkadaşları ve Alman Ge- nelkurmay istihbarat arşivi ile birlikte Amerikalılara teslim olmuş; o tarihten sonra Amerikalıların hesabına çalışmaya başlamıştır. General Gehlen, Hrtler'in istihbarat generali iken Sovyet- ler'de kurduğu casusluk ağını, CIA'ya pazarlamış ve pazartık karşılığında da Federal Alman istihbarat örgütü (Bundesn- cchnchtendıenst) başkanlığına getirilmiştir. Gehler, 1967 yılına kadar kısa adıyla BND olarak bilinen Federal Alman istihbarat servişini yönetmiştir. Bu iki olay birbirine benziyor. İkisinde de ajanlar ve muh- birler gizli kalıyor. Bu gizlilik karşılığında, eski rejimin önemli adamları yeni rejimde de önemli koltuklara oturtuluyor! STA Sl önünde çadır kuran rejim karşıtları da bu yüzden çok te- dirginler. Bu raporlar açıklansa kimbilir ne ajanlar, ne muhbirler ortaya çıkar? General Gehlen'den "S7AS/"ye kadar ilginç olaylar yaşan- dı. Bundan sonra da yaşanacak... öyle bir dünyada yaşıyoruz kı CIA-BND ve "STASI" için- deki belki aynı ajanlar ayrı ayrı görevler üstlendiler. Vs şim- di de bu dosyaların açıklanmasını önledıler. STAS/'den ayrılırken, "MİTdosyalan da günün birinde aç/fc- lansa da örneğin şu Oral Çelik ile ilişki kuran görevliler belli olsa" diyorum. Oral Çelik'in nerede görevli olduğu, kendisi ile kimlerin ne amaçla ilişki kurdukları açıklanmadan, ne İpekçi cina- yeti açıklanır, ne papa suikastı!.. Ve ne de 12 Eylül öncesi... Uç uçağa denetieme (Baftarafi 1. Sayfada) Konseyi kararlanna aykırı yük bulunmadığının ve Bağdat'a gi- diş amaçlarının ">urttaşlannın tahliyesi" olduğunun anlaşılma- sı üzerine gerekli uçuş izni verildi. Genelkurmay Başkanlığı Ba- sın ve Halkla ilişkiler Şubesi'n- den dün yapılan açıklamada, her iki uçak için 26 eylül çar- şamba günü Türkiye'den transit geçiş hakkı istendiği Türkiye^ nin de BM kararlan çerçevesin- 4e uçaklann Adana Havalima- nı'na inerek kontrol edilmeleri kdsulu ile "irin" verdiği bildiril- di. Genelkurmay Başkanhğı- ndaki üst düzey yetkiliden edi- nilen bilgilere göre SSCB'ye yol- cu uçağı Moskova-Bağdat- Moskova seferini Hindistan'a ait tll-76 tipinde askeri ulaştırma uçağı ise Bombay-Basra- Bombay seferini gerçekleştir- mek için Türk makamlanndan izin istemişti. Öte yandan Polonya'ya ait bir yolcu uçağı da dün An kara- Esenboğa Havalimanı'na indi- rildi. Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde Türkiye'den transit uçuş izni talebinde bulunan uçakta denetieme yapıldığını bildiren Dışişleri Bakanüğı yet- kilileri, Irak'ta bulunan Polon- yalılarm tahliyesi amacı taşıyan uçağın boş olduğunun anlaşıl- ması üzerine gerekli iznin veril- diğini açıkladılar. Genelkurmay Başkanhğı ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerin- den edinilen bilgiye göre her üç uçak da kendilerine önerilen ha- vaalanlarına inmeyi kabul ettik- leri için herhangi bir taciz ve zorlama önlemine gerek kalma- dı. Uçaklar, daha önceden bil- dirilen rotalan çerçevesüıdeki en yakın havaalanlannda yapılan denetieme sonrasında tekrar ha- valanarak kendi vanf noktals- nna hareket ettiler. BM Güvenlik Konseyi'nin 670 sayılı kararı, Irak yönunde uçuş yapan uçaklann transit uçuş ta- lebinde bulunduğu ülkelere bu uçaklan en yakın havalimaruna indirerek denetieme izni veriyor. Uçaklarda Güvenlik Konseyi'- nin daha önceki 661 sayılı kara- rında belirlenen özel komisyo- nun itiraz ettiği yükler saptan- madığı süreoe uçaklann yoiuna devamı mumkün oluyor. ARADA BİR (Baştarafı 2. Sayfada) rürtükten kaldınlmıştır. 1961 Anayasası, yapılışından 1980'lere kadar (özellikle sag çevrelerce) sürekli kötülenmiş ve sosyal- siyasal başarısızlıkların faturası bu anayasaya yüklenmiştir. Nihayet 1980 mudahalesini yapanlar da aynı suçlamayı gün- demde tutmuş ve anarşinin bir nedeninin de "fazla özgüriük" olduğu şeklinde bilim dışı gerekçeler ileri sürmüşlerdir. İn- sanlık tarihinde mücadeleler daha çok hak, daha çok özgür- iük yolunda vertlirken, bizde müdahateciler ve onlan destek- leyenler, 1961 Anayasası'nın getirmiş olduğu hak ve özgür- lüklerin topluma "fazla lüks" geldiğini, dolayısıyla bunların daraltılması gerektiğini ülkeye empoze etmişlerdir. Bu arrtaç ve özlem 1982 Anayasası ile gerçekleşmiştir. Böyiece son anayasa (öncekilere göre) yüzde yüz bir tepki sonucu orta- ya çıkmış ve otoriteye ağırlık tanınarak birey hak ve özgür- lüklerinde kısıtlamalara gidilmiştir. Ne var Ki siyasal yaşam "sivilleşmeye" yüz tutunca toplumdaki "suskunluk" dağılmış ve 1982 Anayasası'na tepkiler önceleri sol kesimlerden, son- ralan sağ çevrelerinden ve giderek sermaye kesiminden de gelmeye başlamıştır. Sonuçta bu anayasayı savunan kimse- ye rastlamak güçleşmiştir. Şimdilerde yeni (demokratik) bir anayasa arayişı söz ko- nusudur. Ancak bu arayışın somut bir temele dayanması için öncelikle siyasal partiler arasında bir konsensüsün sağlan- ması şarttır. Bundan sonra yapılacak demokratik bir anaya- sa için kanımca şu koşulların temel ilkeler olarak benimsen- mesi gerekir: a) Demokratik katılımın sağlanması, b) Anaya- sanın temel felsefesinin belirlenmesi. Temel felsefenin belirlenmesi, anayasanın içeriğine ilişkin- dir. Bu da günümüz insancılık öğretisine göre biçimlendiril- melidir. Şu halde ilk basamak, "devletin, insanların mutlulu- ğunu sağlamak için var olduğu" yolunda bir değerin benim- senmesi ile aşılmış olacaktır. Devlet açısından insanların şu ya da bu görüşte, inançta, değer yargısında olmaları fark ya- ratmamalıdır. Anayasa, şiddet ve baskıyı içermeyen her gö- rüşe açık olmalıdır. Bunun yolu ise insan hakları, demokra- si, laiklik ve sosyal hukuk devleti gibi ilkeleıie bağdaşan her türtü düşüncenin açıklanmasına ve örgütlenmesine olanak tanımaktan geçer. Unutmamak gerekir ki düşünce ve onu açıklama özgürlüğü, insanın "düşünsel mutluluğu" için vaz- geçilmez bir gereksinmedir (Mill, John Stuart: Ûzgûrlük Üs- tüne, Çev. Alime Ertan, İstanbul 1985, s. 73). Boyiece ana- yasanın benimsediği temel felsefe "insanın kutsal değeri" olunca, eğitim, adalet, sağlık gibi kurum ve düzerüemeler de bu doğrultuda biçimlenecekiir. İnsanın, her türlü baskı ve şiddete karşı korunmasını ve maddı-manevi boyutlarının ge- lişmesıni sağlamak, devlet için "kategonk emperatifler" ola- rak kabul edilmelidır. Örneğin, kamu kesimınde çalışanlann, özellikle memurların ekonomik ve sosyal sorunlarını ortaya koymak, çözûmler bulmak için dernek ve sendika kurmala- rına anayasal olanak tanımak, kategorik emirlerden biri oia- rak algılanmalıdır. İkinci basamak, temel hak ve özgüriüklerin korunması ve güvence altına alınmasıdır. Bunun için yargının bağımsız ve etkin bir denetime sahip kıhnması gerekir. Özellikle Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun tamamen yargıç ve savcı sı- nıfından atanacak kişilerden oluşturulması, bu kurulun ka- rarlanna karşı yargı yolunun açık tutulması büyük önem ta- şır. Bundan başka, tüm yönetim ve yasama tasarruflanna kar- şı yargısal denetimi olanaklı kılmak da hukuk devletinin bir gereğidir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear