25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 EKİM 1990 Adli Yarguun Kanayan Yarası: Yasal Faiz Devletin yürütme erki yasal faizi %96 olarak saptamışken yargı erkinde yasal faizin %30 - %45 olması dava adedinin astronomik boyutlara ulaşmasmın başlıca nedenlerinden biridir. BK. m. 105 sorunu çözememektedir. Bu nedenlerle adli yerel yargı organlan ve Yargıtay hukuk daireleri âdeta can çekişmektedir. GURSEL USTUN 11 Ağustos 1990 gunlü Cumhuriyet'ten öğre- niyoruz: "Resmi verilere göre toplam 25 daire- si bulunan Yargıtay'a 1985'te 297 bin, 1987'de 416 bin, 1988'de 416 bin, 1989'da ise 417 bin dosya geldi... Bu yıl bu sayının daha da artması ve dosya sayısımn yanm milyonu aşması bekle- niyor..." Aynı haberden çıkan sonuca göre Yar- gıtay 'daki her tetkik hâkımine yılda 1500 dosya duşmektedir. Haftada 40 dosya incelemekten tet- kik hâkirnlerinin parmakları nasır tutarken ge- rek Yargıtay gerekse yerel yargı organları bu sancılı maratona daha ne kadar dayanabilecek- tir? Görülduğu gibi uyuşmazhk sayısı 1985'ten iti- baren (yaklaşık) %70 oranında artmıştır. Nedir kişileri bu boyutlarda dava açmaya iten etken? Bilindiği gjbi yasalann yapısı gereği Türkiye, esa- sen önceden beri 'gerçek bir borçlu cenoeti'dir. Buna 1980'lerde çarpık bir şekilde başlayan fa- iz bilinçlenraesi (?) de eklenmiş; boylece birey- ler "büyük düşünün" sloganlan ile tüccarlaşmıştır. Alt gelir duzeyinde olanlar bile birbirkrini kanklayıp edindikleri haksız kazancı en iyi şekilde nasıl değerlendirebileceklerini (pro- fesyonel borsa simsarlarını dahi kıskandıracak şekilde) öğrenmişlerdir. Bankaların verdiği vadeli mevduat faiz oranı son beş yılda °^>62 civannda seyretmiştir, ama her yıl sonunda faiz, anaparaya eklenmektedir. 1985 yılındaki bir milyon TL eğer vadeli olarak bankaya yatınlsa idi 1990 sonunda (yaklaşık ola- rak) 11.157.710.- TL'ye ulaşacak idi. Buna kar- şın bir alacakh bir borçluya 1982'de 1 milyon TL alacağı için dava açmış olsa idi, aralannda- ki ilişki ticari değilse yasal faiz %30 olduğu için 1990'da 2.5 milyon TL, ilişki ticari ise (ortala- ma "%52 ticari faiz hesabıyla) 3.6 milyon TL tah- sil edebilecek idi. Böylece her haksız kazanç sağlayan, haksız sağladığı kazancı yasal faizi ile geri verse bile bu bedelin 8.5 ya da 7.5 katını ya- sal (?) olarak elde edebilmektedir. Işte, mahalle ve köy kahvelerinden sosyete lokalleıine kadar ekonomi (?) ile bilinçlendirilen bireyler, bu (çok basit) formulu oğrenince, bu sonuç bireylerin birbirini kazüdamasını teşvik etmekte, hukuk da- valarını hızla çoğaltmakta ve (belki de) hakh ta- rafı suça teşvik ederek ceza davalarını arttırmaktadır. Gerçi Borçlar Kanunu'nu md.105, alacaklı- nın munzam faiz zararının da giderilmesini ön- görmektedir. Ancak BK.m. 105 ispat hukuku açısından borçluya büyük avantaj sağlamakta- dır; orneğin borçlu "Körfez krizinde benim ku- surum yoktur..." diyerek bundan sıyrılabilir... Buna karşın, borçlu kusursuzluğunu kanıtlaya- mazsa bile ticari olmayan borçlarda alacaklımn munzam faiz zarannı somut olarak kanıtlama- sı öngörülmektedir ki bu uygulama da çok kez olanaksızdır... Kısaca BK.m.lOS'ten bu konu- da yarar beklemek olasılığı çok zayıftır, sonuç- ta, 'faiz farkı' "yargı yolu tıkanması"nı körüklemektedir. Nitekim, Istanbul Barosu Başkanı Sayın Av. Turgut Kazan da (Baro Oergisi'nin son sayısın- da) bu soruna değintnekte ve artık bireylerin (sağlıklı yargısal sistemlerdekilerinin aksine) yal- nız bizim ülkemizde "istersen mahkemeye git, dava aç..." diyerek birbirlerine gözdağı verdik- lerini belirtmektedir. tşte acı gerçek burada baş- lamaktadır... Olumsuz sonuçlar nelerdir? Şunu da belirtmek gerekir ki devletin yürüt- me organı da vergi vb şekilde tahsil ettiği bedel- leri 'kamu hizmeti' olarak bireylere sunmakta, yargı OTganı ise 'haksız'dan tahsil euiğini 'hak- lı'ya vermektedir... Bu kapsamda arada hiçbir fark yoktur. 'Devlet' ile 'birey' yararına yapı- lan tahsilattaki tek fark, salt 'amme alacaklan- nın öncelikle tahsili' açısındandır. Yoksa anayasa devlet alacaklan ile birey alacaklan ara- sında herhangi bir eşitsizliği öngörmemiştir. 1) Yerel yargı organları ve Yargıtay tıkanmak- ta, adalete duyulan güven sarsılmaktadır: Yu- kanda belirttiğimiz gibi esasen Türkiye bir borçlu cennetidir, mevcut yasalar ahlak dışı ve hukuk dışı (arabesk) ekonomik eğilimlerle başa çıkmakta yeterli olamamaktadır. Buna bir de adil olmayan yasal faiz oranları eklenince hak- sızhklar, davalar ayyuka çıkmakta ve yargı (ade- ta) tümüyle tıkanmaktadır. Öyle ki (örneğin üç yıl devam eden) bir hukuk davasını kazansanız bile film orada bitmez... Alacağınızı tahsil et- me olasılığınız çok zayıftır... Neden mi? Çün- kü artık ilkokul diploması olmayanlar bile öğrenmişlerdir ki karar temyiz edilirse dosya Yargıtay'dan iki yıl sonra gelecektir. Davalı- borçlu, borcunu hemen ödemek yerine, gidip bir mevduat sertifıkası ya da benzeri yüksek faiz ge- tireu bir kıymetli evrak satın almakta, bunu ic- ra dairesine teminat olarak vererek hem icra takibini uzunca bir süre için durdurmakta hem de bu teminat vesikasından alacağı faiz ile za- rardan kâra geçmektedir. Bu olgu, bütun dava- lıları, her karan -gerekli gereksiz- temyiz etmeye yöneltince de Yargıtay iyice tıkanmakta, kısır- döngü etkisini çoğaltmaktadır. Bu durumda aslında bir içtihat kurumu olan Yargıtay'ın ne guçlüklerle boğuştuğunu ve hu- kuk savaşçıları olan yargıçlar ile avukatlarm ise hangi Don Kişot'un yeldeğirmenleri ile savaştı- ğını ancak bunu yaşayanlar bilmekte, politika- cılar ise (herhalde hukuktan pek fazla hazzetmedikleri için) bu anayasal yıkıma boşver- mektedirler. Bu bir anayasal yıkımdır; çünku anayasanın 141/son maddesi, "Davalann en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını" emretmektedir. 2) Çek-senet mafyasının oluşmasındaki etken- lerden birisi de faiz farkıdır: Bir olumsuz sonuç ise yasal faiz oranlannın düşüklıiğünden ve ala- cağın bir türlü elde edilememesinden zarar gö- ren bireylerin cankurtaran simidi gibi sarıldığj özel (?) icra daireleri yani çek-senet mafyasıdır. Bu tür yasadışı tahsilat çeteleri durup dururken ortaya çıkmamıştır. Neden ülkemizin en fazla anarşiye boğulduğu yıllarda dahi bu çeteler yok- tu? Neden yasadışı kuruluşlar son dört yıldır korkusuzca eyleme geçmiştir? Neden mi? Çün- kü bazı saygın işadamlan dahi artık devletin 'yargı organı'ndan ümidi kesmişlerdir. Siz tica- ret yaparken bankalardan yüzde 125 faizle kre- di alacaksınız, buna mukabil (gene ticaret yaparken) uğradığınız haksızlık nedeniyle size yılda (örneğin 1990 için yuzde 48 gibi) komik oranda ticari yasal (?) faiz ödenecek. Insanoğ- lunun geleneksel ekonomik yapısı gereği, ne ka- dar yasal eğilimli olursanız olun çek-senet mafyası gelip "Ver bana B 'o25, alacağuu hemen yann tahsil edeyim" dese, ne diyeceksiniz? Gerçekten, davayı kazanmakla iş bitmez, çün- kü alacağı tahsil edemediğiniz sürece bu sadece bir "Pirus Zaferi"dir. Devlet size alacağınızı tah- sil olanağını sağlayamazsa, bundan kazançh çı- kan önce borçlu, sonra çek-senet mafyası olacaktır ki bu yasadışı kunımun ivedilikle or- tadan kaldırılması (en azından) devletin haysi- yeti açısından mutlak bir zorunluluktur. Bu da ancak çek-senet mafyasını yaratan etkenleri "ha- ritadan silmek"le olanaklıdır. 3) Yasal faiz farkından kaynaklanan trilyon- larca haksız kazanç enflasyonu da kamçılayabi- lir: "Faiz oranlan farkı"ndan elde edilen ve (güya) yasal görünen bu haksız kazancın enflas- yona etkisi var mıdır? Varsa bu etki ne oranda- dır? Bu haksız kazanç tasarrufa mı, yatınma mı yoksa tüketime mi yönelmektedir? Bu soruların yanıtmı saptamak için hiçbir istatistiksel araştır- ma yapılmamıştır. Sonuç Gerek yerel adli yargı organları, gerekse Yar- gıtay tam anlamı ile felce uğramadan, adalet me- kanizması uzerindeki "yasal faiz oranlannın düşiiklügü" şeklindeki bu kambur ortadan kal- dırılmalıdır. Bunun için —ülkemizde cahil bireylerde bile artık bir sermaye faiz anlayışı oluştuğundan— yasal (yargılama) faizinde "ticari" ve "adi" ala- caklardaki fark kaldınlmah, yasal (yargı) faizi de devletin yürutme organının uyguladığı %96 oraruna yükseltilmeli ve ayrıca her takvim yılında (faiz + anapara) toplamı üzerinden faiz yürütül- melidir. Çünkü bu çözüm anayasal eşitliğin ön- gördüğü bir zorunluluktur. Bundan başka, Yargıtay'ın gereksiz temyiz is- temleri ile işgal edilmemesi ve 'yasal faiz oranlannın' bu nedenle kötüye kullanılmaması için temyiz isteğinden itibaren "yasal faiz oranının" en az %20 oranında arttırılmış olarak geçerli sayılması şeklinde bir yasal düzenleme, Yargıtay'ı (eskiden olduğu gibi) bir içtihat mah- kemesi işlevini rahatça yurütmesi olanağına ka- vuşturacak, gerekli-gereksiz temyiz talepleri ile Yargıtay'ın değerli zamanı işgal edilmemiş, ma- nevi kişiliği zedelenmemiş olacaktır. ARADA BİR AIİ PÜSKÜLLÜOĞLU Dil ve Yazım Yozlaşması 2 Eyiül darbesi, toplumumuzu her yönden geriye götür- dü. On yıldır, toplumumuz çağdaş değerler üretecek yerde, çağdışı kafa yapısının egemenliği altında, yoz bir toplum ol- muştur "Değer"lerin nasıl değiştiğini hepimız görüyoruz. Bunun böyle olması için her şey yapılıyor. On yılda dilin içerıği boşaltıldı, kavramlar değiştirildi. Ar- tık "toplum" derken bile, anladıklarımız başka başka. Türk ve İslam: Türkiye'de yaşayan toplum bu, onlaragöre. Bu gö- rüş, bugün, ülkemizin yazgısına egemen olmuştur. Ülkemizde yaşayan insanların Türk ve İslam olduklannı yadöıyan yoktur, bu, bir ölçüde, gerçefctir elbette. Şu var ki, bunun siyasal bir görüş olarak ortaya sürülmesi, dahası, uy- gulamaya konulması korku verict. Bu görüş, ulusal birliğımi- zi "tehdit" etmektedir. Aynca, düşüncemizi ilkelleştirmekte- dir. Ulusumuz böyle "sentez"ler yerine çağdaş düşüncenin bi- leşimi'nı aramalıdır. O da Atatürkçü bir ulusalcılıktır. 12 Eytül darbecileri, Türk-İslam sentezine omuz verirken, önce Atatürk'ün kurumlarına el koydular. Başta, onun kur- duğu partıyi kapattılar, sonra da Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'nu. Bunları Türk-İslam sentezcilerinin eline verdiler. Kendileri de alanlarda, televizyonlarda Kuran ayetlerıyle si- yasa yaptılar. Bunlar, bıliyorsunuz, Türkçeyi bile yasakladı- lar. Böylece bu devlet, kendi dilini yasaklayan bir devlet ol- mak durumuna da düştü. Bu yasak Milli Eğitim Bakanlığı'n- da hâlâ sürüyor. Dilimizın gelişimini engellemede, onu yozlaştırmada ilk adı- mı 12 Eylül darbecileri attı, TDK'yı ortadan kaldırarak. Ata- türk'ün Dil Devrimi'ni, onun en önemli atılımlarından biri olan bu devrimi, bütün verimleriyle yıkmak ancak böyle başarıla- bilirdi; bunun için TDK ortadan kaldırıldı. Bütün varlığı da elirv den alınıp Türk-islamcılara verıldi. Peki, 12 Eylül darbecilerinin Türk Dil Kurumu'nu teslim et- tikleri kişiler, şimdıye değin ne yaptı? TDK'yi ele geçirenlerin yaptıklarını, bizler eski Türk Dil Ku- rumu üyelen olarak, yakından ızledik. Eski TDK'nin ortaya koyduğu yapıtların tıpkıbasımlarını yayımladılar Bizim çalış- malarımızdan, yazılarımızdan oluşan yapıtlardan "medet" umdular. Bunların adlarını burada saymaya kalksam, yazı- nın sınırtarını aşmış olurum. Bir de şunu yaptılar: Devlet parasıyla çıkardıkları dergiler- de kişilere saldırdılar. Bunca olanaklar içinde bir dergiyi bile zamanında yayımlayamayan bu kımseler, saldırı yazılannı, yi- ne devlet parasıyla çıkardıkları kitaplarda topladılar. Olana- ğı kötuye kullandılar yani. Bunun adına da dilcılik, bilimcilik dediler. Dilimizi ve yazımızı yozlaştırmada ilk adımı cunta atmıştır dedim. Bu tarihe geçmiş bir gerçektir. İkinci adım ise. Prof. Dr. Hasan Eren'in adım taşıyan Imlâ Kılavuzu ile atılmıştır. Dil ve yazım yozlaşmasmda üçüncü adımı, yeni TDK'nin kılavuzunu benimsediğı anlaşılan Milli Eğitim Bakanlığı at- mıştır. Milli Eğitim Bakanı Sayın Avni Akyol, onların önerdiği dili ve yazımı, yer yer benimsemez görünüyorsa da, bakan- lığının tutumu kendisini doğrulamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'n- da hâlâ sözcük yasağı vardır.Bakanlık yayınlannın dili ve ya- zımı ise evlere şenliktir! Hangısinı ele alırsanız alın, bırakın bilgi yanlışlarını, bunların dil ve yazım yanltşlarıyla, tutarsız- lığıyla dolu olduğunu göreceksinız. Milli Eğitim Bakanı'nın şimşeklerini çeken TÜSİAD yaza- nağı (raporu) yazık ki eğitim alanındaki dil karışıklığına, yoz- laşmasına hiç eğilmemiştir. Dil Derneği'nin olanaklan elver- se de böyle bir yazanak çalışması yapılabilse. kim bilir ne yürekler acısı bir durumla karşılaşırız! Yeni TDK'nin "İmlâ Kılavuzu"nu uygulamaya kalkışmak, inanılmaz yanlışlara yol açıyor. Bakanlığın yayınlarında açıkça görülüyor bu. Milli Eğitim Bakanltğı'nın bu yıl yayımladığı il- kokul Türkçe ders kitapları bile şaşırtıcı yanlışlarla dolu. Ge- çen yıl yayımladığı ilkokul Türkçe kitaplarıyla ilgili elestirileri hiç göz önüne almamış bakanlık, tutumunu sürdürmüş. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Yeni TDK'nin dil ve yazım- da çıkardığı karışıklık, kargaşa, Milli Eğitim Bakanlığı aracı- hğıyla yayılmakta, gelecek için kaygı uyandıracak bir boyuta ulaşmaktadır. Atatürk'ü ve O'nun vasıyetini hiçe sayan 12 Eylül darbeci- lert, TDK'yi ortadan kaldırarak, dilimizin ve yazımımızın, için- den çıkılamaz bir kanşıklığa sürüklenmesine yol açmıştır. Yeni TDK bu karışıklığın, kargaşanın, yozlaşmanın kaynağıdır. MEB ise, bu kargaşaya inanılmaz ölçüde katkılarda bulun- maktadır. Eski TDK'nin beş yüzü aşkın üyesinin yasalara dayalı hak- larını da çiğnemiş olan 12 Eylül darbecilerinin bütün işlem- leri yasadışı ve hukuka aykırıdır. Ancak, bugün onları yargıçlar karşısına çıkaramıyoruz. Onları yargıç karşısına çıkaramıyo- ruz, ama bunun sürüp gideceğıni de sanmıyoruz. Hukuka saygılı bir dönem elbette gelecek; o dönem geldiğinde ne- ler olmaz ki! dufu turizm SOVYETLER BİRLIGİ GEZİLERİ İSTANBUL-BAKU-İSTANBUL- (ŞEKİ-GENCE) 13 -21 EKİM (9 GÜN) (Milletier arası iş topiantısı) 200.000 T.L + 650 DOLAR • * • TRABZON-BATUM-LENİNGRAD MOSKOVA (BATUM) TRABZON 10-18 KASIM (9 GÜN) 200.000 T.L + 500 DOLAR Gezl ücretterine: Uçak, Banyolu- Wc II oteiler. Tüm j yemekler. Şehlf geziteri ve RehberUk hizmettefl dahlldir, 5 BEYOĞLU: IstikJal Cad. 365 Tel: 151 59 60 (6 Hat) HARBİYE: 131 90 00 (11 Hat) KADIKÖY: Tel: 345 4710 (6 Hat) Ziraat Yük. Müh. SALİH EREL'ı Ölümünün 1. yılında Sevgiyle anıyoruz. EŞİ VE ÇOCUKLARI NATIVE AMERICAN ENGLISH TEACHER - GRAMMER - CONVERSATION - BUSINESSWRITTING AT YOUR HOME OR OFFICE Tel: 325 68 98 SATILIK ARSA Güneşliköy'de 280 m 2 Tel: 550 17 16 PENCERE Güncel Tarihin Çağdaş Bilinci...Çoğu kişi gibi ben de kitap okurken ilgimi çeken satırlann altını çizerim. Hoşuma giden tümceler yazının bütününü yan sıtsın yansıtmasın; ne önemi var!.. Çoğu zaman bu tür alın- tıların kaynağındaki amacın dışında kullanıldığını da söyle- dikten sonra bir alıntı yapmak istiyorum. Okuduğum kitapta altını çizdiğim satırlar şöyle: "Tarih bilincinin ya da tarihsel özbilincin ortaya çıkışı, belki de yeni çağlann başlangıcından bu yana geçirdiğimiz devrim- lerin en önemlisidir. Manevi değeri ve etkileri, büyük olasılık- la, doğa bilimlerinin gezegenimizin yüzünü tanınmayacak öl- çüde değiştiren uygulamalanndan daha büyük olmuştur, çağ- daş insana özelligini veren tarih bilinci, daha önceki hiçbir ku- şağın taşımamış olduğu bir ayncalık hatta belki bir ağırlıktırf' (Toplumbilimlerinde Yörumcu Yaklaşım, s. 83, H.G, Gadamef, Hürriyet V. Yayınlan) Öyleyse ortaya bir sonuç çıkıyor Çağdaşlaşmak için in- sana tarih bilinci gerek; bir başka deyişle, geçmiş çağları al- gılamadan çağımızın anlamını bilmek olanaksız... Geçmışte insanın tarihe bakış açısı nasıldı? Doğa bilimle- ri özgürlük savaşımı verirlerken tarihin lafı mı olurdu? "Dün- ya güneşin çevresinde dönüyor" demenin bile suç sayıldığı bir yüzyılda tarihe nesnel bakış elbet gerçekleşemezdi. Pe- ki, bu yolda büyük adımlar, ne zaman atıldı? Bir alıntı daha yapmakta yarar var. Louis Althusser: — Marks" diyor "yeni bir bilimin temellerini atmıştır: Tarih bilimi!.. Bir imgeyle anlatayım bunu. Tanınmış bilimler birta- kım büyük kıfalarda toplanmışlardır. Marks'tan önce böyle iki kıta bilimsel bilgiye açıktı: Matematik kıfası ile fizik kıfası. il- kini Thales, ikincisini de Galileo buldu. Marks ise 'bilimsel bil- gi'ye üçüncü bir kıfa buldu: Tarih kıfası" (Lenin ve Felsefe, s. 25, Louis Althusser, İletişim Yayınlan). Yazann söyledikleri abartma mı? Doğruluk payı ne kadar? Bir ayrı konu. Gerçeklik şu noktada odaklaşıyor: Tarih gün gaçtikçe önem kazanıyor. Çünkü, bıldiklerimız bıleceklerimizi saptar; tarihin bilimselleşmesinde insanlık açısından sayısız yararlar bulunmaktadır; ama, bu konu kuşkusuz tartışmalı bir alana yayılıyor. + 'Tarihsel bilinç' ile 'çağdaş bilinçîn özdeşleşmesi yaşadı- ğımız dönemde geçmiş ile gelecegin bütünleşmesi anlamı- na geliyor. Çünkü düne dönük bakış açımız, yanna bakış açı- mızı da oluşturur. 'Zamansal uzaklık' diye bir kavram var. "Na- polyon bize zamanda, güneş mekânda uzaktır!' Oysa eski- den mekânda uzaklık zamanda uzaklığı da yaratıyordu. Nasıl?.. Napolyon VVaterloo'da yenilgıye uğradığında Elazığ yöre- sinde yaşayan bir kimse olaydan habersiz günler, aylar, yıl- lar geçiriyordu; belki ölünceye kadar habersiz kalacaktı. Ne gazete vardı, ne de PTT. İletişimsiz bir dünyada çeşitli krta- larda ve ülkelerde yaşanan tarirfe insanlar hem zaman hem mekân içinde uzaktılar. Bugün iş değişti. Saddam Kuveyt'i işgal ettiği anda bütün dünyanın haberi oldu; insanlık olayı televlzyonda adım adım izlemeye koyul- du. Yorum başladı: Kim haklı, kim güçlüydü? Hukuk çiğne- ntyordu. İşgalin gerekçesi neydi?.. Petrol savaşımı gündeme girdi. Kuveyt nasıl kurulmuştu? Tarih güncelleşti, sorgulan- dı. Oysa Yavuz Selim Çaldıran'da Şah İsmail'i yenilgıye uğ- rattığında hangi tarihi kim sorgulayacaktı? Her bilinç, bir sorgulamanın sonucunda oluşur; tarihsel bi- lincin çağımızda gerçekleşmesi, eleştirel aklın yaşadığımız hayata ışıldağını tutmasından kaynaklanıyor. • Sonuçta tarihin elinden kurtulmak olanağı yoktur. Mağa- ra döneminin kuytularından çıkarak 'aydınlanma' çağına ula- şan insanın insanlaşmasında, tarih bilincinin katkısı, süreci hızlandıracak... Nasıl hızlandırmasın ki... Geçmisi öğrendikçe ufkumuz genişliyor, "böyle gelmiş, böy- le gider" özdeyişinin doğru olmadığını anlıyoruz ve "ne böy- le gelmiş, ne de böyle gidecek" diyoruz. Geçmişteki yüzyıl- ların karanlığında yaşayan insan böyle bir bilince sahip miydi? İnsanların tarihte tarihsiz yaşadıklan dönemler olmuş; ama, çağımızda tarihsiz yaşamak olanaksız... "Honda ÖzelKuru"yine sabiti 1 Japon Yeni 19,20 TL Civic SedanStandart, Düz Vites 44.275.000 TL9 fKDVDahil) * GMC Sedan Standart. Otomatik Vites: 46.621.000 TL. Accord 2000 Enjeksıyonlu. Duz Vites. ALB'li: 79.9' l.000 TL • Accord 2000 EnjeksıyonJu. Otomatik Vites, ALBIi: 83.996.000TL Lütfen dikkat.KDVoranı,15Elim 1990tarihinde% 15den %20'vevükselecektir... REHBERUSlNOE LONDRA, QXF0W), CAHBMDGB BOURNEMOUTH,BR.1GHTON. HASTINGSEX£TERCKî^r DE YADA BUTÜV YILINûlUZCE Ö6HCNİU UTAKSlTTE ÖDEME •OENEtVEHClAVDIRLMIJ KUKSLAR •TİCARİ İNGIUZCE • TUiUZMİN&lUZCESl •BANKACIÜKINÛİUZCE5I •5lNAVKURSLARI:Cambndge •Fırst Certifıcate, Profıcıency •TOEFT_,AR.tLS(Soz\u) tursem İNGİÜZÜSAHOKULURI DANIŞMA MERKEZİ Cumhurıyet Cad 173/4-B Elmadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 3977-1487943-148 28 49 Fax 13297 29 Tlx 27498 tusm tr ÇEUKMOTÖR tST\NBlL • Mutluhm UiŞlL. FenoMıçt. Vyf, •>« 51) - 336 57 44 »MutiohiB LAŞu.. Ftnennlu. V/i % 5S \Z AiıûzOıoıııotiı.Lnmt. I699M17- l&ıı2241 • >cıritm Olomoliı.^eıAöt, Ift2 W% • SMİMotorhı AraçbrPu.L.'d.Si.\lakö>. ^49H6 MHTPK ı e l t a ı c « t Ş _ l ^ 2 ( H ' I6I h2 75 »IZMİRH«»kkıO(om«h.2l 121I1-6VI4 56» \Mi*RA>BoraOtoııifllrı VŞ..ÇııA«»,l4fl704ıı-41 tD4>\»Ca^ıoıâuıiK<ıl.Şti. P4I 58-1742^ • A.VTALH^Kost«şiuıi<HkrOK»(ıCh 15 0405-(16 • 4nON»ErVlaİLİMUd.Ş<ı..33tll-tj HflHdaSfemRoM BuyukdereCad 112. *™N^S«teVh»Ai*nçl"**.IIİW4«B«JKESİR>Alt«rıcmıA*.:504: • BlRM>lıullarLttL5*1461 H9-147233-149294 FsaılB* lajnhııl \hl 14İ4 V\ P4fl ÇORLM• ÇrçetçilerTıciKt, 43 ]WI • DFJSİZlJ^kuaırıarelKolLŞli_39M^'MI ] 7 7 « DİZCE» Adnantt'iKrisi ll(i|0-l7|0U ^ . « ^ . • « n ü u ı I O I ^ O * - I , J I . - W ESfclŞtHtR^CslünOtomıd.. i:*»] 47 • GAZİA.VTEP»- TcymTenniv. 1010 il • hECÖL^Sdmoğull«ıOtoııolhSaı.»erıc.A4.30ll2 İZMtT^FıAOloaoai IMI6SS • KOM^^Otobm İŞ.,13 39 5:» M.*UT\A• ErjûlTıorel. II i7 - 4 2 ^ 7 12 ? ^ 7 • SÖKE^Seb«\taortu\ıı1 ;l«Stıı.»eTıc.*4..2ıU9! 35390 8'-35391 80 (6Ha'i \**M.İTy*m*Mr<i ıjwnı TR«EON^ DoeukındenuOtoTicMflUiŞü.,435^ Türkiye'nın cn gttzcl düğün talonlan RESTAURANT Düğiin Salonlon 16.500K HW:M762 39/147 7440 Sklonlarıaızlıllaalı v« 400-lono klşiliktir. ŞARLO PhiUpp Soupanlt 5000 hra (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeli gönderimez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear