25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 DIŞ HABERLER 27 EKİM 1990 İTALYA BAŞBAKAN1ANDREOTTİ'NİN AÇIKLAMASI: Avrupa'da NATO 'gizli direniş ağı'Başbakan Giulio Andreotti, NATO ülkelerinde komünizmle mücadele için ittifakın gizli örgüt kurduğunu belirtti. NATO istihbarat örgütünün Türkiye ve Yunanistan'da da kuruknuş olabileceği belirtiliyor. Örgüt üyeleri ABD'de eğitim görüyor ve özellikle anti-komünist görüşü paylaşanlardan oluşuyor. NtLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Italyan Başbakanı Giulio Andreotti'nin İtalyân Parlamentosu önünde NATO'nün gizli haberalma ör- gütttne ilişkin olarak yaptığı ifşaat, cevap arayan pek çok sorunun ortaya atılma- sına yol açtı. 36 yıldır ilk kez bir lialyan başbakanımn benzeri çapta bir ifşaatta bulunduğunu açıklayan İtalyan gazetele- ri, şimdi bu örgüte kimlerin yazılmış ola- bileceğini soruyorlar. Bilindiği gibi And- reotti, hafta içinde İtalyan Parlamento- su önünde "Moro Mektuplan Dosyası" ile ilgili soruları yanıtlarken İtalya'da 1951 yılında "Varşova Paktı'ndan gele- bilecek olası saJdınlara karşı" bir NATO gizli haberalma örgütü kumlduğunu ve o zamandan bu yana ülkede faaliyet gös- teren örgütün halen ayakta olduğunu söylemişti. Andreotti, hükümetlerin bil- gisinde, fakat parlamentonun bilgisi dı- şında "yasadışı" bir teşkilatlanma biçi- mi ile çalışan örgütün CIA ile yakın iş- birliği yaptığını açıklamaktan çekinme- mişti. Moro skandalının üstüne "tüy diken" Andreotti'nin açıklamaları sonunda or- taya atılan sorulardan biri bizi de yakın- dan ilgilendiriyor. Benzeri teşkilatlanma- lara hangi NATO ülkelerinde rastlanıyor. Andreotti mecliste yaptığı konuşmada bu soruya kısmen cevap veriyor. "2. Diin- ya Savaşı'nın akabinde" diyor Andreot- ti, "Sovyet genişlemeciliği ve Cominform güçleri karşısında Batı güçlerinin yeter- sizliği bu ülkelerde bir çeşit 'gizli direniş ağının kunılmasına yol açtı. Fransa, Hol- landa, Belçika'da da kunılan bu ag yıl- lar içinde Danimarka, Norveç, Alman- ya ve Avusturya'ya da uzatıldı." Andreotti, konuşmasında Yunanistan ve Türkiye gibi NATO'nün diğer güney kanat ülkelerinden söz etmiyor. Fakat italyan başkentinde iyi haber alan kay- naklar benzeri bir "gizli ag"ın çok bü- yük bir olasıhkla bu ülkelerde de kunıl- muş olacağına, bunlann gerçek bir "dar- beciler yuvası" işlevi yapmış olmasına ve İtalya'da olduğu gibi hâlâ da ayakta ola- bileceğine dikkati çekiyorlar. Adını, gladyatörlerin kullandığı yassı kıhçtan alarak "Gladio operasyonu" olarak anılan ve ulusal haberalma örgü- tüne paralel olarak çalışan gizli örgütün varlık nedeni "ttalya'yı komünizmden korümak" olarak açıklanıyor. Italyan- larla Amerikan, Fransız ve tngiliz gizli servislerinin işbirüği altmda kunılan NA- TO'nün ispiyon teşkilatında asker ve si- villerden oluşan 1000 kişi çalışıyor. Anti- komünist göriişleri paylaşanlann ve neo- f aşist militanların yer aldığı örgütün İtal- ya'nın çeşitli bölgelerinde paramiliter eği- tim kampları olduğu ve silahla patlayıcı maddeler sakladığı bildiriliyor. CIA, yal- nız çeşitli uçaklar dahil her türlü silahı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda "Gladio operasyonunda" görev alan "gladyatöriere" ABD'de eğitim kursla- rı açıyor. Bu insanlara iz bırakmadan ya- pılacak çeşitli terör yöntemleri, gerilla teknikleri ve patlayıcı rnaddelerin kulla- rumı öğretiliyor. Orgütü yöneten "baş- gladyatörun" kimliği bilinmiyor. Andreotti'nin "kutuplararası yumuşama" adına gayet olağan bir şey- den bahsedermişçesine -ki İtalyan Başba- kanı, NATO'nün ttalyan topraklan üze- rinde böyle bir örgüte sahip olmasını "dogal" buluyor- yaptığı açıklamalar hükümet koalisyonundaki Cumhuriyet- çiler ve anamuhalefet partisi Komünist- lerce hiç doğal karşüanmadı. Andreotti'- nin "rahatlığı" karşısmda şaşırdıklarını söyleyen Cumhuriyetçiler, yasal kurum- lann dışında kalan bu örgütün derhal gü- nışığına çıkanlmasını ve sonuna dek araş- tırılmasını istediler. Komünistler ise ör- gütün '70'li yıllarda ve '80'lerin başında 80 kişinin ölümüyle sonuçlanan Bolog- na tstasyonu katliamı gibi faşistlerce dü- zenlendiği bilinen geniş çaplı terör olay- lannda pek çok savcının, güvenlik görev- lilerinin ölümüyle sonuçlanan faili belli olmayan siyasi cinayetlerde ve P-2 Ma- son Locası, Ustica felaketi gibi Italya'- nm esrarları arasına karışan tüm çözüm- lenmemiş olaylarda parmağı olabileceğini söylediler ve bu'dosyaların yeniden açıl- masını istediler. Ayrıca "Gladio operasyonundan" haberdar olan tüm İtalyan başbakanlannın örgütle ne tip bir ilişki içinde olduklarmın açıklanmasını is- tiyorlar. İtalya bugün başkent Rorna'da başla- yan ve AT hükümet başkanları Ue dev- let başkanlanmn katılacağı iki günlük olağandışı "AT zirvesine" bu skandal- lann gölgesinde giriyor. Hükümet koa- lisyonundaki Hıristiyan Demokratlar ve Sosyalistler arasında gene gizli servisler yüzünden çıkan çatlak, evsahibi İtalya'- yı gerçek bir krizin eşiğine getirmiş bu- lunuyor. Sosyalist lider Bettino Craxi, hükümeti, İtalya'nın AT dönem başkan- hğımn ocak ayında sona ermesiyle düşü- receklerini söylüyor. TÜRKlYE/YUNANtSTAN Diyalog yolunda yeni adımlar ANKARA 'NATO daha da güçlendirilsin' STELYO BERBERAKİS ATİNA — Balkan ülkeleri dışişleri ba- kanlannın Tiran'da yaptıklan görüşme- lerin sona ermesinden sonra Türk ve Yu- nan dışişleri bakanları da kendi araların- da özel olarak görüştü. Dışişleri Bakan- hğı'nı yeni üstlenen Ahmet Kurtcebe Alp- temoçin ile Yunanistan'ın genç Dışişleri Bakanı Andonis Samaras, iki ülke arasın- daki sorunların diyalog yoluyla çözüm- lenmesi yolundaki uğraşıların sürdürül- mesinden yana olduklannı dile getirdiler. Alptemoçin Ue Samaras, bu "Uk tantşma" görüşmesinden sonra birbirleri hakkında "olumlu" izlenimler edindiklerinden söz ettiler. Alptemoçin, Samaras'ın kendisin- de "fevkalade bir intiba bıraktıgım" söy- lerken Samaras, bu görüşmeyi "olumlu ve vapıcı" olarak niteledi. Alptemoçin, Sa- maras ile "Türk-Yunan ilişkilerini ve böl- gesel sonınlan gözden geçirdiklerini ve Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanı Mihail Moisiyev'in 'NATO lağvedüsin* çağrısı, Ankara'da sivil ve askeri yetkili çevrelerce soğuk karşılandı. Türkiye, paktın daha da güçlendirilmesini destekliyor. kendisiyle kasım ayında Paris'te yapıla- cak AGİK toplantısı çerçevesinde yeniden göriışecegini" açıkladı. Alptemoçin ayn- ca, Türk ve Yunan dışişleri bakanlarının "her fırsatta bir araya gelerek diyaloğu sürdürmeleri gerektigine" dikkat çekti. Alptemoçin gazetecilere yaptığı açıklama- lannda ise Yunan tarafının sorunlara yak- laşım biçiminden "memnun" olduğunu da sözlerine ekledi. Yunan Dışişleri Bakanı Samaras da Alptemoçin ile yaptığı ve "tamşma niteliği" taşıyan bu görüşmeyi "olumlu ve yapıcı" olarak değerlendirdi. Samaras, Türkiye'nin Avrupa doğrul- tusuna girmiş olmasını "haklı ve yerinde bir adım" olarak gördüğünü, ancak bun- dan kesin ve olumlu bir sonucun alına- bilmesi için Kıbns sorununda olumlu bir ilerlemenin kaydedilmesinin şart olduğu- nu Alptemoçin'e belirttiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Sovyetler Birliği Genelkunnay Başkanı MihaU Moiseyev'in, "NATOIagvedilsin" çağnsı, Ankara'da sivil ve askeri yetkili çevrelerde "soğnk" karşılandı. Bu çevreler arasında yapılan "nabu yoklamalan", Türkiye'nin şu aşamada böyle bir olasılığın "telaffuz edilmesin- den bile biiyük rahatsızlık duydugunu" ortaya koyuyor. Türkiye, Kuzey Atlantik İttifakı'nın lağvedilmesi bir yana, belirsizliklerle dolu mevcut uluslararası ortamda daha da güçlendirilmesini destekliyor. Doğu-Batı ilişkilerinde yaşanan hızlı ve olumlu gelişmelere rağmen, "kesin deger- lendirmeler için zamanın erken olduğu" görüşünü taşıyan Ankara, bu nedenle, NATO'nün, "nUkleer caydırıcılık", 'ileri savunma" ve "esnek mukabele" gibi ge- çerliliği denenmiş ve kanıtlanmış strate- jilerden şimdilik vazgeçilemeyeceğini dü- şünüyor. Bu görüşler son olarak Türk Atlantik Antlaşması Derneği tarafından geçen hafta Alanya'da düzenlenen seminerde Türkiye adına, başta Başbakan Yıldınm Akbulut, Dışişleri Bakanı Ahmet Kurt- cebe Alptemoçin ve Genelkurmay Başka- nı Orgeneral Necip Torumtay olrnak üze- re en yetkili ağızlardan dile getirilmişti. Sovyetler Birliği'nden bir NATO aske- ri komite toplantısına ilk kez katılan ge- nelkurmay başkanı sıfatını kazanan Ge- neral Moiseyev önceki gün söz konusu komitede yaptığı konuşmada, Varşova Paktı'ntn artık bir askeri pakt olmaktan çıktığını söylemişti. Sovyet Genelkurmay Başkanı, "NA- TO'nün amaa nedir? Ulkemiz hiç kimse için bir tehdit dcgil" diyerek NATO'nün lağvedilmesi için çağrıda bulunmuştu. Moiseyev'in son çağrısı sivil ve askeri yetküilerce şöyle özetlendi: — Varşova Paktı'nın bir askeri pakt olarak kalktıgı tartışılamaz. Ancak bu SSCB'nin halen nükleer dahil her türlü modern silahla donatılmış bir süper güc olduğu gercegini silmedi. Silahsızlanma açısından bugüne kadar en somut geliş- me INF antlaşması olmuştur. Konvansi- yonel silahlann kısıtlanmasını amaçlayan AKKUM antlaşmasının ise gelecek ay im- zalanması öngöriilüyor. Ancak bu antlaş- malarla "perdenin ineegi" soylenemez. Dinamik bir süreç olarak devam edecek olan silahsızlanma müzakereleri açısın- dan kolektif boyutu yerinde duran bir NATO'nün biiyük rolü olraaya devam edecektir. Bunun yararları hem INF ant- laşmasında hem de AKKUM müzakere- lerinde görüldü. — Değerlendirilmesi gereken başlıca konu, Sovyetler Birliği'ndeki değişim sü- recinin "geri dönühnesi mümkün olma- yan noktavı" geçip geçmediğidir. Bugü- ne kadar meydana gelen gelişmeler çer- çevesinde eskiye dönüş olamayacakmış gibi görünüyor. Buna rağmen Sovyetler Birliği'nde açılan "Pandora kutusu"nun serbest bıraküğı dinamikler, bu ülkeyi is- tikrarlı değil, aksine istikrarsız bir görü- nüme soktu. Baltık denizinden Kafkas- lar'a kadar Sovyetler Birilği bugün büyük çalkantılar içinde, bu karışıklıkların ne- reye varacağı ve merkezi otoritenin bun- lara nihai yarutının ne olacağı ise henüz bilinmiyor. Burada merkezden söz eder- ken muazzam bir ordu ile donatılmış bir olgu söz konusu, bu gerçekler de "Var- şova Paktı çözüldü, NATO'dan vazgeçelim" şeklindeki bir ihtiyatsızlığa izin vermiyor. — Sovyet imparatorlugu çözülse bile ortada, halen süper güç statüsünü sürdii- rebilecek olan ve Avnıpa'dan Uzakdogu- ya kadar uzanan Rusya diye devasa bir ülke kalıyor. Böyle bir ülkenin nerelere yönelecegi, Batı Avrupa'yı da çok yalun- dan ilgilendiren Balkanlar'daki kanşık- lıklann bu ülke Ue nasd bir etkileşime gi- recegi sorusu ise şimdilik yanıt bulanu- yor. Bu sorulara gerekli yanıtlar bulun- madan da Avnıpa'daki kolektif savunma otgusundan vazgecmemek daha da büyük önem kazanıyor. HABERLERİN DEVAMI BAŞKENT'TEN Bush'un Akbulut'u Körfez yine ısınıyor CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor AHMET TAN ANKARA — Refah Partisi'- nin ANAP'a, Erbakan'ın da özal'a alternatif olduğunu gör- mek için Gül Apartmanı'nın 2 nolu dairesinde mantı sofrasına oturmak gerekiyormuş. Profesör Erbakan ile her yön- den doyurucu bir öğle vakti ge- çirdik. 1980 öncesi koalisyonla- nnın Devlet Bakanı ve Başba- kan Yardımcısı Erbakan'ın, kendisini 1990'ların devlet adamlığına nasıl hazırladığını gördük. Erbakan, Turgut Özal'ın ya- ratuğı yıkıntı üzerinde "Refah binası"nı yükseltmeye yönel- miş. Bu, Erbakan Hoca için topluma karşı manevi bir borç. Çünkü özal "Erbakan'ın eski adamı", tzmir eski milletvekili adayı. Erbakan, bir anlamda kendisini Türkiye'ye karşı mah- cup hissediyor. Erbakan'ın, pahalılık ve emperyalizm tahlili, siyonizm ve faizcilik değerlendirmesi, Ame- rikan tuzağına düşmemek ve Washington ile Sovyetler'in ezi- leceği yönünde çok ilginç, çok dikkat çekici görüşleri, projeleri var. Bu görüşlerin çarpıcılığını, yalnız yemeğe katılan Uğur Mumcn, Teoman Erel, Derya Sazak gibi yazarlardeğü.-hafta başında kendisini ziyaret eden Sovyetler Birliği'nin Ankara Beyoğlu (Baftaraf, 1. Sayfada) olacak" diye konuştu. Caddede 7 ay ön- ce törenle temel atılmasından sonra altyapı çalışmalan Ue ray döşeme çalışmalan hızla bitiril- di, ancak betonlama ve tretuar gibi kısımlann yapımındaki ya- vaşlık, Beyoğlu'nun yeni görü- nümüne kavuşmasım engelledi. Yaklaşık 1800 metrelik bir me- safede raylann büyük bölümü döşenirken kaldırım için dökü- len beton bölümler üzerinde kı- sa aralıklı olarak açılan rögar çukurlan, yayalar için özellikle akşam saatlerinde büyük tehli- ke yaratıyor. Şantiye görünü- mündeki caddede yığılı parke taşlanndan atlamak, çukurlara düşmemek için dikkat sarfeden yurttaşlar "özlenen Beyoğlu- nun" bir an önce ortaya çıkma- sıru isterken cadde üzerindeki esnafın görüşleri şöyle: Ali Şenel (konfeksiyoncu): Kazı işleri yüzünden müşterile- rimiz azaldı, ben bayan giyimi üzerine çalışıyordum. Ancak ba- yanlann bu durumda ahşverişe çıkmaktan vazgeçmeleri üzerine erkek giyimine dönüş yaptım. llhami Ekici (esnaO: Cadde- nin araç trafiğine kapatılacak olması güzel. Özlenen Beyoğlu1 na kavuşacağımız günü iple çe- kiyoruz, ama biraz yavaş ilerli- yor. lrfan Ertürk (makine teknis- yeni): Çahşmalaruı uzaması ve caddenin görüntüsü hoş değil. Çalışmaların bitmesini bek- liyomm. Büyükelçisi Çernişev de kabul ediyor. öyle ki Sovyet Büyükelçi, Er- bakan'ın açıklamalannın Sov- "yetleT Birliği Devlet Başkanı Gorbaçov'un da ilgisini çekece- ğini belirtiyor. RP lideri de Gor- baçov'a seve seve bir brifing ve- rebileceğini söylüyor... Çernişev, bundan Kremlin'in memnunluk duyacağını belirte- rek konuyu Moskova'ya derhal ileteceğini belirtiyor. Erbakan şimdi Gorbaçov'dan randevu tarihi bekliyor. Erbakan-Özal farklılıfeı Dedik ya, RP ANAP'a, Er- bakan da özal'a her yönden al- ternatif... Bunun tek belirtisi Bayrampaşa seçimlerinde RP'nin yüzde 21 oy alması de- ğil, başka şeyler de var. Özal, "Saddam batsın" di- yor. Erbakan ise tam karşı bir politika ile gidip, bizzat saraym- da Saddam ile özel görüşme ya- pıyor. özal, Bush'la buluşuyor. Ona "dostum" diyor. Ameri- kan Büyükelçisi Abromowitz'i kabul ediyor. Erbakan, Bush'- la buluşmak bir yana, ondan "Bre koca Drakula" diye söz ediyor. Gorbaçov'la randevula- şıyor. Çernişev'le görüşüyor. Niye böyle? Erbakan'ın yanıtı çok net, çok yalın: "Amerika dünyadaki tam belabuin, savaşlann ve sömürü- lerin tek sebebi. Ezenlerin, kö- tülnklerin başı, kan emici." Amerika için kan, petrol de- mek. Körfez'e çöreklenmesi, Irak'ı yutmaya çalışması bun- dan. Banş, demokrasi sözü et- mesi ise Drakulalığını perdele- mek için. Erbakan'a göre "dünyadaki ezen-ezilen manzarasını ve bu manzaraıun arkasındaki Draku- la'yı görmemek için, ya kör, ya kötü niyetli olraak gerek... "Bugünkü iktidar bunu niye gönnüyor?" RP liderinin yanıtı açık: "Takdir sizin." Erbakan, bir parti lideri ola- rak politikaya günlük gelişme- lerin dar açısında bakmıyor. Önümüzdeki on yıllan hesap ediyor, siyasal sistemlerin arka- sındaki toplumsal ve etnik güç- leri dikkate alıyor. Sovyetler'in sosyalizmden vazgeçip kapitalizmi kabul et- mesi "ezilmek" ve "ezilmeye daveüye" çıkarmak anlamına geüyor... "Bırakalun, Moskoflan ezil- sinler, bize ne?" tlkel sağcılann tutumu. olabilir. Sovyetler'in haline bakıp Erbakan'ın içinin ezildiği anlaşıbyor. İki nedenle. Birincisi, Sovyet insam da Tan- nnın kulu. lkincisi, Sovyetler'- de tam 80 milyon Müslüman kardeşimiz yaşıyor. Bu nedenle Gorbaçov'a yar- dım elini uzatmak, ona Refah Partisi'nin bügi birikimini ak- tarmak hem farz, hem sünnet. Erbakan Hoca, Türkiye'de ekmekten petrole kadar harca- nan her liranın üçte birinin si- yonistlerin cebine, üçte birinin IMF-Dünya Bankası gibi emperyahst kuruluşlann kasala- rına gittiğini, bunun Alman ekonomi profesörleri tarafm- dan tek tek örneklenerek orta- ya çıkanldığını anlatıyor. Türkiye'de siyasal partilerin hiçbirinin hedeflerinin, amaçla- nmn belli olmadığını, bunlann ipliğini pazara çıkaracak çalış- malar yapmadığı için basının vebal altmda olduğunu belirten Refah Partisi liderine göre bir gazetecinin tek tek parti yetki- lilerine şu sonıyu sorması ge- rekiyor: — Kardeşim senin partinin nihai hedefi nedir? Bu soruya verilen yanıt, Er- bakan'a göre, hep "demokrasi" oluyor. Oysa ki demokrasi bir hedef olamaz ve olmamalı. Çünkü "demokrasi" bir hedef değil, bir "vasıta"dır. Hedef insanın değerinin yüceltilmesi olmalıdır. Bu konuda DYP liderini örnek veren Erbakan'a göre, "Demi- rd, hâlâ akıl balig olmuş degil." Neden mi? Neyin cevabınm, ne olduğu- nu bilmediği için. Yani Demirel'e soruyorsu- nuz, "Kamyon mu istiyorsun, otomobil mi?" Demirel diyor ki "San". Kardeşim, "san"mn bir manası yok. Tek başına de- mokrasi lafının da manası yok- tur. Cevabı tam vermedikten sonra. Erbakan, anamuhalefet lide- ri Inönü hakkında da "kanaat" açıklıyor: "Muhterem Erdal Bey karde- şjnıiz bizim eski arkadaşımızdır. Kendisini çok severim. Çünkü Erdal Bey'e bakarak ben çok dinlenirim. Öylesine, alakâsız, dertsiz, kasvetsizdir. Ondaki bn dertsizlik, bana huznr verir.." Hoca'mn Silahlı Kuvvetler için de iki çift sözü var: "Bizde tanklann gidiş mesa- fesi geneflikle Medis'e kadardır. Oraya gidince de bozulduklan için 5-6 yıl kaurlar. Sıkıyönetim- lerin bu kadar sürmesi lesadüf degil." Bushun Türkiye'de bulduğu.. özal'dan söz edilirken Erba- kan'ın huzuru kaçıyor. Ağzın- dan çıkan sözcükler elektrik- leniyor. Nedenini Hoca şöyle açıklıyor: "Özal, memleketi tek başına Körfez meselesinde maceralara süriiklüyor. 'Meclis'ten gizli, hükümetten gizli, milletten gizli' dostu Bush ile, ahbaplan Kör- fez şeyhleri ile pazarlıklar yürii- tüyor. Kimin adına? Elbette ki Bush adına... Özal Türkiye'de iş yapünnak için Akbulut'u bul- du. Bush da bölgede Özal'ı bul- da. Herkes kendi Akbulut'unu buluyor." (Baştavfi 1. Sayfada) fez'de savaş çıkması halinde ya- rahlann bazı sivil hastaneler ta- rafından kabul edilmesi için ha- zırlık yapılmasını istediği bil- dirildi. İngiltere eski başbakanı Ed- \vard Heath, çokuluslu gücün saldırması durumunda, Saddam Hüseyin'in elindeki kimyasal si- lahlan kulanacağını ve rehinele- re kötü muamele yapacağını söyledi. AA'nın haberine göre Heath, önceki gün, Muhafaza- kâr Parti üyelerine, yaşlı ve hasta tngiliz rehinelerin serbest bıra- kılması için irak lideri Saddam Hüseyin ile yaptığı görüşme hakkında bilgi verdi. Eski baş- bakan Heath, Saddam'ın, Irak'a saldırmamalan konusunda Ba- tı'yı uyardığını, kimyasal silah kullanabileceği verehinelerekö- tü muamele yapabileceği tehdi- dinde bulunduğunu belirtti. He- ath, İrak liderinin acımasız, so- ğukkanlı ve ihtiyatlı olduğunu, ancak deli olmadığını söyledi. Financial Times İngiltere'de yayımlanan Fi- nancial Times gazetesi, Kuveyt Petrol Şirketi'nde (KOQ çahşan bir mühendise dayanarak verdiği haberde, Iraklı askerlerin Ku- veyt'teki 300 petrol kuyusuna patlayıcılar yerleştirdiğini bildir- di. Habere göre Lübnan doğum- lu Nebil Akel, Iraklılann, çoku- luslu gücün olası bir saldırısına karşı önlem amaayla patlayıcı- lan yerleştirdiklerini beurtti. Ne- bil Akel, Iraklıların Kuveyt'in yüzde kırkmı içıne alacak şekil- de genişlettikleri yeni sınırları için betondan ve dikenli telden bir sınır çizgisini hemen hemen tamamladıklannı söyledi. Akel, yaptığı açıklamalarda, KOC'un muhasebe müdürünün bürosu- na Saddam Hüseyin'in portresi- ni asmayıreddettiğiiçin öldurül- düğünü, şirketin 100 kadar Irak- lı mühendis ile takviye edildiği- nı ve Said Faraj Muthanna adlı bir Iraklı tarafından yönetildiği- ni de kaydetti. 100 bin yeni asker ABD Savunma Bakanı Dick Cheney, Körfez bölgesine 100 bin yeni Amerikan askeri gön- derilebileceğini söyledi. Reuter1 ın bildirdiğine göre Cheney, dün yaptığı bir televizyon açıklama- sında, Irak'ın İsrail veya Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine saldırması olasılığına karşı bu önlemi alacaklarını söyledi. Cheney, Irak'ın akaryakıtta kar- ne uygulamasına başladığını be- lirterek Saddam'ın, BM ambar- gosu etkili olursa saldırabilece- ği yollu açıklamasım ammsattı. Merkezi Haberalma örgütü (CIA) Müdürü VVilham VVebster da Irak'ın son üç hafta içinde Kuveyt'e yeni birlikler kaydırdı- ğını ve bu birlikleri kimyasal sa- vaşa uygun malzemeyle donat- tığını açıkladı. Şubatta saldırı ABD'nin eski askeri strateji uzmanı Amiral Gene Laroque ABD'nin Saddam Hüseyin'e karşı şubat ortalarında başarılı bir saldın düzenleyeceğini, sava- şın en az 6 ay süreceğini ve ABD'nin yaklaşık 40 bin kayıp vereceğini öne sürdü. Amiral Laroque, BBC'nin kendisiyle Washington'da yaptığı radyo gö- rüşmesinde, ABD'nin kasım or- taları ile aralık başlannda Irak'a vurmaya hazır olacağını kaydet- ti. Laroque, ABD'nin Körfez'e ek 100 bin asker gönderme ka- rannın savaş şansını arttırdığı- nı söyledi. Ortadoğu hakkında çok az şey bildiklerini ve oraya gidip Saddam Hüseyin'e "Çık yoksa seni biz atanz" demenin kolay olmayacağını düşündük- lerini kaydeden Laroque, "Sa- nınm şimdi biraz ayıldık ve Sad- dam'ın askeri kapasitesine baka- rak Körfez'de daha fazla askere ihtiyacımız olduğuna karar verdik" şeklinde konuştu. Laro- que, ABD'nin Körfez'de 50 bin askere daha ihtiyacı olabileceği- ni kaydetti. AA'nm haberine göre İngilte- re Savunma Bakanlığı, resmi sağlık makamlanndan, Körfez- de savaş çıkması halinde yaralı- lann bazı sivil hastaneler tara- fından kabul edilebilmesi için hazırlık yapılmasının istendiği- ni açıkladı. Bakanlık sözcüsü tarafından yapılan açıklamayla, lngiliz te- levizyon kurumu ITN'nin bu konuda verdiği haber doğrulan- mış oluyor. Açıklamada, yaralı askerlerin hangi hastanelerde tedavi göre- ceğinin resmi sağlık kurumlann- ca belirlenmesinin istendiği be- lirtiliyor. Saddam Hüseyin, Kuveyt so- runu da dahil olmak. üzere Or- tadoğu'daki tüm sonınlan tar- tışmaya hazır olduğunu söyledi. AFP'nin verdiği habere göre Saddam, önümüzdeki pazar gü- nü Sovyet lideri Mihail Gorba- çov ile buluşacak olan Fransa Cumhurbaşkanı François Mit- terrand'a gönderdiği bir mek- tupta bu talebini dile getirdi. Saddam'ın mektubunda "lrak- ın, adil ve banşçı bir çözüm bu- lunmasında uluslararası kamu- oyuna olumlu tepki vermeye ha- zır olduğuna göreceksiniz" de- diği kaydedildi. 'Körfez sınav alanı' Sovyetler Birliği Başkanı Mi- hail Gorbaçov, Körfez bunalımı- mn, yeni uluslararası ilişkiler dü- zeninin, yeni ölçülerine bağlı ka- lınıp kalınmayacağını ortaya se- recek bir sınav alanı olduğunu söyledi. Sovyet lideri, dün başladığı Ispanya gezisi dolayısıyla, bu ül- kenin en büyük tirajlı gazetesi olan "FJ Pais"e verdiği demeç- te, ülkesinin Körfîz bunalımına ilişkin politikasını anlatırken, Moskova'mn soruna siyasi yol- lardan çözüm bulunması için çabaladığım hatırlattı. Nereden kaynaklandığına ba- kılmaksızın, saldırganlığa karşı çıkışta hiçbir çifte standarda yer olmadığını vurgulayan Mihail Gorbaçov, "Körfez bunalımı, uluslararası kamuoynnun, ulus- lararası ilişkilerdeki yeni ölçüler- le hareket edip, bunalımın so- rumlusunu uluslararası hukuk normlanna uymaya zorlamak için ortak çabasını seferber ede- bilme yetenegi içip bir sınavdır" diye konuştu. Körfez'e Bulgar askeri Bulgaristan Parlamentosu, çokuluslu güç çerçevesinde Kör- fez'e gönüllülerden oluşan bir askeri birlik göndermeyi karar- laştırdı. Bulgaristan Kurucu Meclisi'nin dünkü kapalı otunı- munda alınan karar uyannca, gönderilecek birhk doktor ve yardımcı personelden oluşacak. Almanya'dan ret Almanya Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher dün, Irak'ın Alman rehineleri şarth salıverme önerisini reddetti. Almanya'nın doğusunda do- ğum yeri olan Halle kentinde İn- giliz meslektaşı Douglas Hurd ile göriiştükten sonra başına yaptığı açıklamada Genscher, Bağdat'ın, irak ve Kuveyt'te tu- tulan Almanlann koşullu olarak salıverilmesini önerdiğini doğru- ladı. Genscher, "Alman rehinelerin serbest bırakıiması karşılığında bir dizi koşul öne sürüldü. Bun- lardan biri de benim Bağdat'a gitmemdi" dedi, ancak diğer ko- şulları açıklamadı. Sağda İki Kıyak El Ele... Gorbi'den yabancı (Baştarafı 1. Sayfada) Bu yatınmlardan elde edilen ruble cinsinden kârlann Sovyet- ler Birliği'nde yeniden yatınma dönüştürülebilmesi gibi "SSCB vasaianna uymak koşuluyla" ül- ke dışına da transfer edilebilme- sini öngören kararnamede, oluş- turulacak serbest bölgelerde ya- bancı sermayeye özel kolaylıklar tanınacağı da belirtiliyor. Kararnamede "ortak yatınm bölgeteri" biçiminde tanımlanan bu bölgelerde yabancı sermaye yatınmlanna "özel kolaylıklar" sağlanacağı kaydedilirken, bu kolaylıkların, SSCB Yüksek Sovyeti, ilgili bölgenin bağlı ol- duğu cumhuriyetin ya da bölge- nin yerel sovyetince kurala bağ- lanacağı kaydediliyor. Ruble devaltie edildi Sovyetler Birliği'nde piyasa ekonomisine geçiş çabaları çer- çevesinde Sovyet para birimi ruble devalüe edildi. SSCB Başkanı Mihail Gorba- çov'un, bu ay başında parla- mentodan aldığı yetkiler çerçe- vesinde yayınladığı kararname- ye göre, halen 1 ABD Doları 0.60 ruble olan kur, 1 kasımdan itibaren 1 ABD Doları 1.8 rub- le olarak uygulanacak. ANKARA — Türban ve kıyak maaş yasalarına Meclis'in do- kuz on saat zaman ayırması ki- mi ç»vrelerde eleştiriliyor. Te'ör ve anarşi, pahalılık gibi toplu- mu derinden sarsan olayiara Mectis'in bir iki saatini ayırmak- tan özenle kaçınan iktidar ço- ğunluğunun, türban ve kıyak maaş yasalarına bu denli yük- lenmesi yadırganıyor. Oysa türbanla kıyak maaşın saatler boyu tartışılması her açıdan yararlı oldu. Türk siya- setine egemen olan politikacı- lann kamuoyundan gizledikle- ri kimi yönleri bir kez daha bü- tûn çıplaklığıyla ortaya çıktı. ANAP ve DYP'nin zrt kardeş- ler olduğu söylenir. ANAP ve DYP önde gidenleri, iki partinin birbirinden farklı siyasal kuru- luşlar olduğunu öne sürer, ter- sini söyleyenlere karşı dire- nirler. Önceki gece ANAP ile DYP'nin "birbirinden farkı" ol- madığı, toplumsal olayiara ba- kış açılarının koşut izler taşıdı- ğı, iki partinin dara düştüklerin- de bütünleşebileceklen somut biçimde anlaşıldı. DYP, Türban Yasası'nı baş- tan sona değin destekledi. O kadar ki SHP'nin ertgelleme gi- rişimlerine DYP milletvekilleri, ANAP'lılardan daha seıfve et- kin biçimde karşı çıkmayı görev saydılar. ANAP içinde tarikatcı varsa, öteki sağ partilerde ya da par- tide neden olmasın? ANAP ile DYP'yi bağlayan türban köprü- leri, kuliste milletvekilleri ara- sındaki meşveretle başladı, ge- listi, önceki gece yasada bulu- şarak verimli işbitiiğine dönüs- tü. ANAP'lı Bülent Çaparoğlu ile DYP'li Elazığ Milletvekili Ta- hir Şaşmaz'ın koridorda başla- yıp Meclis kürsüsüne uzanan uyumlu ilişkiteri, iki partinin tür- bana birlikte sarılmasındaki özü anlatabilir. Hele bir DYP'li çıkar kûrsû- ye, 'Türbanın, beyin hücreleri- ne zarannı mı saptadınız, ne- den şiddetle karşı çıkıyorsunuz" derse, Ülkü Söy- lemezoğlu gibi eski günlerde genel başkanlık sorumluluğu taşımış bir siyasetçi, "Şapka devrimine karşı çıkanla, türba- na karşı koyan arasında 'zihni- yet farkı' olmadığından" söz ederse, sağdaki partilerin bir- birini tamamlayan, destekJeyen eylemlerdeki "müşterek anlamı" yeniden keşfedebilir insan. Gece müzakerelerine katıl- mayan, DYP grubunu dilediği gibi davranrnakta özgür bırak- tığı söylenen Demirel, dün sa- bahki telefon söyleşimizde "Türbana karşı çıkmayız, poli- tikamız önceden belli ve açık" diyordu. Demrrel'e göre Batı'da "kılık ve kıyafeti" düzenleyen yasa yoktu. Üstelik Anadolu'nun yüzde 70'i yazmalı ve yaşmak- iıydı. Türbana karşı çıkmamak "oy hazinelerine girme ve çıkma" diye nitelenemezdi. Ne var ki "başlann içini düzeltmeyi bir yana btrakarak başı sarma- layan türbanla uğraşmak abes- ti." Önceki gece Mecliste dinle- yici localarını türbanlılar dol- durmuştu. Herhalde bu genç kadınlar, zaten takıp takıştırdık- lan türbana ne ölçüde özgür- lük verileceğini izlemeye gel- memişlerdi. Her biri, dışarıda- kilere elçilik göreviyle geceya- rılarına kadar müzakereleri iz- liyorlardı. Bu nedenlede bir fırsat yaka- layarak kürsüye gelen İnönü, "Elbette dinsel hareketlere, inanca karışılmayacağını" söy- lüyor. Ne var ki -ömeğin türban gibi- "kimi girişimler siyasal ha- rekete dönüşünce karşı çıkma- yı" görev savanların laik inan- cına, duygulanna, görüşlerine tercüman oluyordu. Demirel de soru üzerine "türban siyasal simgeye veya siyasal girişime önayak olursa, o zaman DYPi nin de karşı duracağını" söy- lüyor. Bugün türban. Yarın Meclis'e bilinen kesimlerin planladığı hangi "özgürtüklerin" gelece- ği bilinmiyor. Çoğunluğun kul- landığı diye daha nelere ruhsat verileceğini ve bu başlangıcın nerede duracağını kimse bilmi- yor. İş isten geçtikten ve fiili du- rumlar ortaya geldikten sonra "karşı çıkan siyaset tzlemek" acaba bugünün hatatannı örte- cek mi? Kıyak maaş Bütçe Komisyo- nu'ndan geçene kadar kimi di- renişler sergilenmişti kuliste. Fakat önceki gece, kıyak maa- şa "birbirinden farkı" olmayan DYP ile ANAP on dakikayı ye- terli gördü. Direniş, engellema gibi parlak laflar kuliste kaldı. Dokuz buçuk milyon maaş, do- kuz saat sonunda ceplere ak- tarıldı. Bir başka manzara şuydu: ANAP'ın laik liberalleri türbana son biçim verilirken ortalıkta yoktu. Mesut Bey ve yandaslan türbana karşı "tavır kovamadı- lar." Laikliğin erozyonu türbanla yeniden tırmanısa gececekmiş, demek ki fazla umurlannda de- ğildi. Herhalde onlar da Demi- rel gibi düşünüyorlardı. Böyle- ce liberali, muhafazakârı, amb- lemi değişik türlü sağcısı, bir arada, hep birlikte türbandan kıyak maaşa kadar aynı doğrul- tunun insafiları olduklannı ön- ceki gece kanıtladılar. Mübarek olsun! Türbanla kıyak maaş görüş- meleri herkesi bir kez daha yer- li yerine oturttu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear