25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EKÎM 1990 HABERLER CUMHURÎYET/U P A R L A M E N T O D A N Sangül'ün SarıgUl, Başbakan Yıldırım Akbult'un yazılı olarak yanıtlaması isteğiyle Meclis Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde, "Memurun cenaze masrafı devlet tarafından karşılansın" şeklindeki yasa önerisini eleştirdi. Sarıgül önergesinde söyle dedi: "Memurumuza yaşarken, çalışırken, üretirken, devletin mekanizmasını yürtürken, onlara insan onuruna yaraşır bir yaşam tarzı sağlamayı düşünmezken, ölümü halinde cenaze masraflarını üstlenmek onur kıncı bir davranış değil raidir? Daha üretken, daha mutlu, çağdaş bir yaşam sergileyebilmeleri açısından ölümleri halinde üstleneceğiniz masrafları yaşarken zam olarak vermeyi düşünmüyor musunuz?" Akbulut'tan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine vereceği yemekte, memur maaşlarında artış konusunun görüşülmesi bekleniyor. Akbulut'un, komisyon üyeleriyle memur maaşlarında yapıian katsayı artışı konusunu tartışacağı ve görüşlerini alacağı belirtiliyor. Komisyon üyelerinin önerileri doğrultusunda, bütçenin komisyondaki görüşmeleri sırasında katsayının ne kadar yükseltileceğinin kararlaştırılacağı ifade ediliyor. (Ankara/Cumhuriyet Burosu) P A R T İ L E R D E N Baykal Antalya'da olağanüstü kurultaydan sonra ilk kez seçim bölgesi Antalyajya gelerek partilileri ziyaret gezisine başladı. Bölgede 3 gün kalacak olan Baykal, "SHP" hakkında konuşmaktan özenle ıkaçınırken "Ben partiliyim. Milletvekili } 3 jolarak çalışma yapmaya geldim" dedi. önceki gün akşam beraberinde eski yardımcısı Adnan Keskin ile birlikte Antalyajya gelen ve dün de Antalya Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret ederek gazetecilerle "sohbet" eden Baykal, Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nin genel kurulunun 27 ekimde (bugün) yapılacağını öğrenince Cemiyet Başkanı Erdoğan Kâhya'dan bilgi aldı. "Kamu yaranna çalışan dernekler statüsü"ne girmek için izin çıkartmak gerektiğini ve yardımlarını isteyen Kâhya'ya Baykal, "Bizim gölge kabineden çıkaralım" yanıtını verdi. Bunun üzerine "Gölge kabineye muhalif misiniz?" şeklindeki soruya ise Baykal, "Ben partiliyim" karşıhğını verdi. Gaziantep inceleniyor Yardımcısı Güneş Gürseler, son yapıian kamuoyu yoklamalarına göre SHP'nin ilk genel secimlerde iktidar olacağını öne sürerek "Sosyal demokratlar 40 yıldır iktidar olamıyor. Artık halk ilk genel secimlerde Inönu'ye şans vermelidir" dedi. Gaziantep'te örgüt ile ilgili şıkâyetleri inceleyeceklerini, değerlendirme çalışmasını bir rapor halinde genel merkeze sunacaklarını belirten Gürseler, SHP il binasında partililerle sohbet toplantısı düzenledi. (Gaziantep/AA) HuZUrlU Üİke^'^ e r ' ^ a ' c a n ı Abdülkadir ^ ^ ^ " ^ Aksu, anarşi ve terör olayları yönünden Türkiye'nin dünyadaki en huzurlu ülkelerden biri olduğunu söyledi. Aksu, "Ulkemizde nüfusa göre suç işleme oranı çok az. Türkiye gerçekten çok az suç işlenen bir ülkedir" dedi. Baklan'da yapılacak belediye başkanlığı seçimi için Denizli'ye gelen Bakan Aksu, valilik makamında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Aksu, terörle ilgili bir soru üzerine "Çok huzurlu bir ülkeyiz" dedi. (Denizli/Cumhuriyet) SBP Girişim ile ilgili tüzük ve program taslağı hakkında Izmir ve Egeli katılımcılara bilgi vermek amacıyla düzenlenen toplantı bugün yapılacak. tstanbul'da periyodik biçimde yapıian toplantılarda SBP girişiminden sonra bu konuda Izmir'de yapılacak ilk toplantıda bağımsız fzmir milletvekili Kemal Anadol, katılanlara ayrıntılı açıklamalarda bulunacak. dÜStÜ S * k Ü S H P K o n a k i'çesinde olağanüstü kongre yapılması için açılan dava, taraflann anlaşması sonucu düşürüldü. 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'ndeki davanın dünkü duruşmasına davah ve davacılann gelmemesi üzerine dava düşerken kongrenin 15 kasım günü yapılması konusunda görüşbirliğine vanldı. (lzmir/Cumhuriyet Ege Bürosu) HEP milletvekilleri;yakılan köyler, an kovanları, ormanlar ve öldürülen katırlar için Meclis'e önerge ver G.Doğırda'hasartespiti'TBMM Başkanlığı'na verilen önergede, "Doğuda akla gelebilecek tüm hak ve özgürlükler yok edilmiş. Yıllardır uygulanan baskılar daha şiddetlenmiş. Köylülerin evleri, ormanlık alanlar yakılarak talan edilmiş. An kovanları ateşe verilerek katırlar öldürülmüş" denildi. lç Politika Senisi — Halkın Emek Partisi milletvekilleri Do- ğu ve Güneydoğu Anadolu Böl- gesi'nde "zoria boşalülan, ya- küan köyler, göçc zorlanan köy- lülerin durumu; yakıian ve >ok edilen onnaniık alanlann mik- tan, bu uygulamalar sonucu bölgede meydana geien maddi zarann tespiti" için Meclis araş- tırması açılması istemiyle TBMM Başkanlığı'na önerge verdiler. HEP Mardin Milletveküi Ad- aan Ekmen tarafından kaleme alınan ve partinin diğer millet- vekillerince de imzalanan öner- gede HEP'in bölgeye gönderdi- ği bir heyetin inceleme sonuçlan özetlendi. Bölgede 424 ve 425 sayıjı KHK'lann yürürlüğe gir- mesiyle insan haklarırun askıya alındığı görüşü savunularak "Köylülerin zoria göçe zorian- dığı, evlerinin yakıldıgı, binler- ce çocugun çadırlarda yaşamak zorunda kaldıgı, an kovanlan- nın ateşe verilip katırlarıa öldüriildügü" belirtildi. HEP milletvekilleri A d a u Ekmen. tbrahim Aksoy, Cii- neyt Canver, Mahraut Alınak, Abdnllah Baştiirk, Salih Siimer, Ahmct Tiirk, Kenan Sönmez, İsmail Hakkı Önal ve Mehmet Ali Eren'in ortak ünzasıyla TBMM başkanlığına verilen önerge iki sayfadan oluştu. Ek- men'in kaleme aldığı önerge metninde şu görüşlere yer veril- di: "Doguda akla gekbilecek tüm hak ve özgürlükler yok edilmiştir. Bölge insanı zoria sürgün edilerek bölge boşaltıl- mak istetımektedir. Yıllardır uy- gulanan baskılar, 424-425 sayı- lı kararnamenin yüriirlüğe kon- ması ve son olarak da Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'nin askıya alınması üzerine daha da siddetlenerek halka vönetik per- vasu bir saMınya dönüşmüştur. Bu saldın yalnız insardarla suur- lı kalmamakta; doğa ve hayvan- lan da bedeflemektedir. Parti- mizce bölgeye oonderilen bir he- yet incelemelerde bulunmuş ve tespitleri yerinde yapmıştır: Halkı göçe zorlamak amacıyla köyler, evlerinin icindeki erzak ve eşyalaria yakümakta, ot ve samanlar ateşe verilmektedir. örnegin; Şırnak'ta 38 köyün 27'sj ve 81 mezranın tümü ya- kılarak boşalblratştır. Köylerini terk etmek zorunda kalan köy- lüler, eldeki mallannı yok fiya- tına satarak Batı'ya göç etmek- te veya kıl cadıriarda bannma- ya çaLşmaktadıriar. Şehir ve yol kenariannda 'cadırkondu' yer- leşim birinıleri oluşmuştur. Dünyada, Çocuk Haklan Söz- leşmesi imzalamrken bu yörede binlerce çocuk cadıriarda yaşa- maya mecbur edilerek açlık ve sogukla miicadele etmek zorun- da bırakılmışlardır." HEP'in önerge metninde, bölgede hayvanların da yakıla- rak ya da öldürülerek telef edil- diği görüşü savunularak şöyle denildi; "An kovanlan ateşe veril- mekte, katıriar öldürülmekte- dir. Şırnak'ta yalnız bir günde 54 katır öldüriilmüştür. Gözal- tılar, yttk hayvanlannı da kap- sar hale gelmiştir. Uludere'nin Taşdere köyünde, biitttn yük hayvanlannın ber akşam kara- kolun önünde sabaha kadar bekletilmeleri çarpıcı bir öraek- tir. Butun bölgede kitlesel göz- altı, baskı ve işkenceler boyut- lanarak devam etmektedir. Köyluler meydanlarda, toplu iş- kencelerden geçirilmektedir. Kendi işlerinden alınarak gü- venlik kuvvetlerinin angarya iş- lerini yapmak zorunda bırakıl- YASADAN KALKSIN -İHD temsilcileri ve idam httkttmlülerinin yakınlan. ölttm cezalannın kaldırılmasını istediler. (Esat Pala) 'Ölüm eezalarını kaldırın'tstanbul Haber Servisi — İnsan Haklan Derneği Istanbul Şubesi temsilcileri ve idam hükumlülerinin yakınlan, dün Sultanahmet Meydanı'nda hükümetin ölüm cezasına karşı aldığı tavn protesto ettiler. Son olarak 6 yıl önce Hıdır Aslan'ın aynı gün asıldığını belirten İHD temsilcileri, ancak bugün de yaşam hakkının "devlet eliyle yok edilmek istendigini" vurguladılar. Sultanahmet Mehmet Akif Ersoy Parkı'nda saat 12.00'de bir araya gelen İHD temsilcileri ve idam hükumlülerinin yakınlan adına okunan bildiride şu görüşlere yer verildi: "idam cinayettir. İlkel bir intikam ve öç alma giidüsünden kaynaklanır. Ülkcmizde ise aynı zamanda siyasal bir baskı aracı olarak kullanılmakladır. Hiikiimeti tüm idam kararianmn derhal ve sürekli olarak durdurmaya, verilmiş biıtün idam karariannı hafifletmeye ve ölüm cezalannı yasalardan kaldınnaya cağınyoruz". Bu arada topluluğa müdahale etmek isteyen sivil ve resmi polis memurları arasında bir süre tartışma oldu. Ancak görevlilerin uyarısı üzerine, bildirinin okunmasından sonra topluluk sessizce dağıldı. Her sınai üründe... ama özellikle otomobilde... Pahalı bir hata yapma sanatı... 'İlk galeride gördüm, vuruldum, aşık oldum, bayıldım. Bastırdım nakiti, senetleri... Şipşak satın aldım. ._ Ve ondan sonra, ilk uzun yolculukta, dağ başında yaya kaldım. Servis yok. Tamiıtıane yok. Tamirhane olsa, bu otomobilden anlayan usta yok. Çekiciyi, ustayı buldum... Yedek parça yok. Bulduğum ilk otobûse atladım, menzilime ulaştım. Eve döndûğûmde baktım, otomobilimi kapının önüne çekmişler. Şimdi, bir arkadaşım yurtdışından dönecek de... bano iki yedek parça getirecek de... ben de yeniden bu arabayı kullanacağım. İnan olsun... benim kadar pahalı hata yapma uzmanı bir başkasını bulursam... yok pahasina satacağım." "Türkiye'nin Otomobili'ni Tofaş üretir. TOFAŞ maktadıriar. Operasyon svasnı- da sivil insantar ön saflarda kul- lanılmakladır. Bilindigi gibi bu uygulamalara dayanamayan Kayadibi köylülerinden bir kıs- mı batıya göçerken 60 kisi de Irak'a sıgınmak zorunda kal- mışrjr." Önergenin son bölümünde böl- gedeki uygulamalarda insan onumnun çiğnendiği görüşü de savunularak "Sorgulama ve aramalar, insan onuru ve Idşi- liği hiçe sayılarak yapılmakta- dır. Örnegin; Eruh'ta gözaltına alıoan Çizmeli köyu imamı Ne- cip Kılıçaslan ile Bayramlı kö- yu imamı Mehmet Polat'a zor- ia rakı içirilmiştir. Şüpbeii ölüm olaylan devam etmektedir. Li- ce ilçesinden Hüseyin Aksel ile Hizan'dan koy imamı tbrahim Döner'in öldüriılmeleri bunun son örnekleridir" dendi. BİR İDAMLIĞIN NOT DEFTERİ trorıışgünu gelen ölüm Biri idamlık, biri müebbetlik iki oğulun anası Fatma Tbrgut yaşamı boyunca sağ partilere oy vermişti. Oğulları cezaevine girince daha çok dua ediyor, hocalara, tekkelere gidip muskalar yazdırıyordu. Ancak bir oğlu idam, ötekisi müebbet almıştı... Fatma ana oğullarını görmek için gittiği cezaevleri kapısında yaşamını noktaladı. hatlarında cezaevinde ÇETtN YİĞENOĞLU CEYHAN — "Onlar, bilinç- siz birer insan haklan savunu- cusuydular. Onlar, adsızdılar, bilinçsizdiler, ama çok kişiden daha cesur ve aktiftiler. Çaba- larının insan haklan ve demok- rasi mücadelesine bir katkı ve kendilerinin de bu mucadelenin birer özneleri olduklannın far- kında degildiler. tşte annem böyle biriydi. Aynı kaygıyı, ay- nı acıyı çeken binlerce anneden biri..." *12 Eylül 1980'den önceki ey- lemlerinden ötürii idam cezası- na mahkûm edilen Mirza Tnr- gut, anı defterine böyle not düş- müştu. Kardeşi Salim de 1980 öncesi eylemlerinden ötürü ömür boyu hapis cezasına çarp- tırılmıştı. Kendisi on dokuz, kardeşi on sekiz yaşındayken tu- tuklandıktan sonra neredeyse ülkenin belli başlı tüm cezaev- lerini gezmişlerdi. Çocuklanrun özlemiyle tutusan analan Fatma da peşlerindeydi. "Cezaevine her gelişinde ne zaman çıkacagımızı sorardı. Ben de avutmak için 'yakında' derdim. Avunurdu. Bir ara a|- zımdan kaçırmıştım: 'Bize şim- di bir şey yapmazlar, ama Ke- nan Evren darbe yaparsa asabi- lirler'. Aslında şaka olsun diye söylemiştim. Söylemez olsay- dım, çiinkü bir ay sonra Evren darbe yapmış ve mfazlar başla- mıştı. Dedigim çıknuştı... Beni de asabilirler- di... Annem deliye dönmüş: 'Yavrumu asa- caklar, onu bı- raksınlar da beni assınlar' diye bagınyor- muş. Hiç kim- se ses çıkara- mıyordu. Her- kes canını kur- tarmaya çalışı- yordu. Cezaev- lerinde insan- lar öldürülü- yordu. Cezaevleri faesap sor- ma yerieri olmuştu. Eylülcüler biz gençleri her şeyin sonımlu- su ilan etmişlerdi. Işte annemin huzursuzluğu buradan kaynak- Imnıyordu. Annem çaresizdi... Biri idamlık, biri müebbetlik iki oğulun anası Fatma Turgut, yaşamı boyunca sağ partilere oy vermişti. Çocuklarını politika- dan uzak tutmak için çok çaba- lamıştı. Fatma Ana'nın Tanrı'- ya inanCT tamdı. O günlerde bel- ki yaran olur diye daha çok na- maz kıhp daha çok dua etmeye başlamıştı. Ama yaran olma- mıştı, yine de oğlu idam cezası almıştı. Çaresizligin öfkesiyle yakınlarına, "Kurtann yavrn- mu" diye bağırıyordu. Dualan- nın yanı sıra hacılara, hocalara, tekkelere gidiyor, oğullarının kurtulması için muskalar yazdı- rıyordu. — Bıraz kendinden söz eder misin? "1959 yıhnda Silifke'nin Sö- künlü köyünde doğdum. Dördü kız, on kardeşten biriyim. 1977'de Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi'nden mezun oldum. 1979'da cezaevine girdim. lşle- diğim iddia edilen suçlar da o tarihten önct işlenmiş. O zaman başka siyasettendim. Şimdi TBKP'liyim." — Değişimin nedenini sorabi- Ur miyim? "Ne yararı olur ki? Mahke- rnedeki savunmamda da benzeri (emaJarı işledim." Yüz uzun süre yatmış olmanın ver- diği durgunluk vardı. Ancak gözleri çakmak çakmaktı, ko- nuşurken de enerjikti. Not defterinden: "Annem artık tek başına de- gildi. Demokrasi güçleri de to- parlanıyor, en temel insan nak- İarı için miicadele ediyorlardı. TV, radyo, hatta fısıltı gazetesi eskisi gibi kötü haberier vermi- yor. Biraz rabatlamış. Bir gün' Banu'nun söylediği 'Hani be- nim gençliğim nerde anne?' di- ye dizesi olan şarkıyı duyunca aglamaya başlamış. 'Benim ço- cuklarımın gençliğini kim getirecek' dedikten sonra sinir krizi gecirerek hastaneye zor ye- tiştirilmiş." Fatma Ana çocukları gibi çi- çekleri de çok severmiş. "Köy- deki evimiz çiçekçi dükkânı gibiydi" diyor Mirza. "Onlan sulamayı unuttuğumuzda bize yemek vermeme cezası verirdi. Biz içeri girince çiçekler kunı- maya başlamış. Çünkü annem tam sutamaya başbdıgında ken- di çiçeklerinin cezaevinde oldu- ğunu söyleyip sulamaktan vaz- geçermiş." Oğullarının özlemiyle yüreği yanan Fatma Ana'yı bir acı da- ha derinden sarsar. Yıl 1987'dir. On cocuğunun babası, onca yı- lın yoldaşı Hasan'ı yitirir Fatma Ana. Bu acıdan sonra Fatma Ana'- nın yüreğine serin sular serpen bir olay olur. Fatma Ana neredeyse oğulları tahüye olmuşcasına sevinir. Cezae- vine girdikten dört ay sonra aynlan Mirza*y- la kardeşi Se- lim tam on yıl sbnra Ceyhan Özel Tip Ceza- evi'nde rası- lantı sonucu bir araya gelir- ler. On yıldır iki oğlunu bir ara- da göremeyen Fatma Ana mut- ludur artık. Annderinin kardeşiyle birü'k- teyken geldiği ilk ziyareti şöyle anlatıyor Mirza: "Saf, ama tertemiz annelik duygulanyla. 'oğlum dövüşme- yin, kardeş kardeş geçinin emi' demişfi. Haklıydı, çünkü kö- çükken bep dovüşurdük. Onun için olacak bizi bep o çocuklu- ğumuzdaki gibi anımsamıştı belki de." Fatma Ana geçen yılın Baba- lar Günü'nde de mutludur. Ba- balar Günü'nde açık görüş ya- pılacaktır. Oğullarını görecek, boyunlarına sarılacak, bağnna basacaktır. Günler önceden ha- zırladığı çörekleri, yiyecekleri çantasma, biriktirdiği paralan çıkınına koyup yola koyuldu- ğunda coşkusu donıktadır. An- cak bir kuşku vardır içinde, "ya yavrulanmı göstermezlerse, ya yiyecekleri almadarsa" diye. Fatma Ana, sevinç ve coşkunun yanında bu kuşkularla Ceyhan özel Tip Cezaevi'nin önünü ge- lir de içeri girip oğullarını gör- meye dayanamaz kalbi. Içerde aynı coşkuyla anaları- m bekleyen Mirza ve Selim ne- den sonra duyarlar analarının öldüğunü. Tam on bir yıl ceza- evleri kapılarında koşturmuştu. "Yavrumu asacaklanna beni assınlar" demişti. Yavrusu de- ğil ama, kendisi ölmüştü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear