26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 21 EKİM 1990 Ceza Hukuku Profesörü KöksalBayraktar Idam,adaletikanabuluyorHükümet üyelerinin son zamanlarda artan terör olaylarına karşı, Meclis'te bekleyen idam kararlarının onaylanacağı yönündeki açıklamaları kamuoyunda soğuk duş etkisi yaptı. Ortalama 8 yıldır bekletilen idam kararları için hükümet sözcülerinin "Türkiye'ye gelişmiş bir ülke imajı verir düşüncesiyle yıllardır askıya alındı", "Özal işaret verdi. Değerlendireceğiz..." türü açıklamaları, siyasi iktidarın mantığını, çarpıcı bir biçimde ortaya İcoydu. Sonuçları insan hakları ve Türkiye için çok önemli olan bu tartışma sürerken konuyu bir uzman hukukçunun değerlendirmesine açmayı gerekli gördük. Arkadaşımız Şükran Ketenci, Ceza Hukuku Profesörü Köksal Bayraktar ile ceza hukuku bilimi çerçevesinde idam cezasının anlamı ve sonuçları üzerinde konuştu... SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCİ ~ Köksal Bayraktar, bir ceza hukuk bilimcisi olarak hükümetin idam kararlarının onanması eğilimi ve gerekçelerine ilişkin sözcülerinin açıklamalarım iztemiş olmalısımz. Üzerinizde nasıl bir etki yaptı? Olayı nasıl değerlendiriyorsvnuz? Hukuk alanında ölüm cezalanna ilişkin geçerli bir görüş var: Mahkeme kararı verdikten sonra sonucun siyasi organda bekletilmesi, mah- kûm olan üzerinde çok büyük bir etki yapar. Ade- ta yeni bir ceza niteliği kazanır. Infaz süresinin uzunluğu ikinci bir ceza ve çok ağır bir netice- dir. Bir tür infazdır. Son uygulama, erk sahibi kişilerin böyle bir ağır oluşumu ifade etmeleri ülke siyaseti yönün- den ve ceza hukuku yönünden çok hatalıdır. Siyasi yönden hatalıdır. Çünkü bu görüşün açıklanması bir aczi ifade etmektedir. Türkiye'- mizde özellikle son yıllarda yeniden tırmanan te- röre karşı demek ki akılcı ve uygun önlemler yok- tur. Eğer ölüm cezalarının infazı yeniden günde- me geliyorsa kısaca soyut olarak insan siyasete feda ediliyorsa, Türkiye'de bunca olaya, karga- şaya, hepimizin yüreğini paralayan adam öldür- melere, terör hareketlerine karşı hiçbir önlem alı- namamıştır. Çare insanın feda edilmesinde görüi- mektedir. Ceza hukuku yönünden de böyle bir yaklaşım son derece hatalıdır. Anayasada ifadesini bulan ve artık 20. yüzyılda tartışılamaz bir ilke olarak kabul edilmiş 'ceza sorumluluğu şahsidir' ilkesi çiğnenmiştir. Yani herkesin, ancak kendi fiilin- den dolayı sorumlu olduğu ve yine herkesin baş- kalanrun nillerinden dolayı sorumlu olamayacağı ve cezalandırüamayacağı ilkesi bu talihsiz.demeç ve yaklaşımlarla alaşağı edilmiştir. duğu ve bunun da ancak devlet başkanında bu- lunabileceği ileri sürülmektedir. Türkiye'nin ta- rihsel gelisimi içinde, 1920'li yıllarda Meclis bü- tün yetkileri topladığı ve hükümetin Meclis hü- kümeti olduğu düşüncesi ile ilk anayasamızla ölüm cezalarının onanması yetkisi Meclise veril- miştir. Anayasa hukuku geleneği içinde, diğer anaya- salarımızda da Meclis yetkileri içinde kalmıştır. Ölüm cezasının onanması ile ilgili kararları bir çeşit af hakkının kullanılması ya da kullanılma- ması şeklinde düşündüğümüzde, Meclise gelen ölüm cezası hükmünün mutlaka onanması yö- nünde bir karar verilmesi zorunluluğu kesin ola- rak düşüüülemez. Meclis böyle bir kararı onay- layabileceği gibi onaylamayabilir de. Bu karar afla ilgili olduğunda, bunun bekle- tilmesi de pekâlâ mümkundür. Ancak daha ön- ce de vurguladığım gibi ölüm cezasının bekletil- mesi de bir çeşit infaz olmaktadır. Meclis aslın- da ölüm cezalarının onayını bekletebilir. Fakat bizzat bu olayda görülduğü gibi bekletme süreci içinde her yönden büyük sorunlar ve tartışmalar yaratılmaktadır. Yasama organımn çalışması açısından olayı hu- kuk mantığı çerçevesinde değerlendirmek gerekir- se ölüm cezası kararının yıllarca bekletilmesi bir çesıt yetkinin kötüye kullanılması olmaktadır. PAZAR KONUGU İLski idam kararlarının infazı yönündeki açıklamalar bir aczi ifade etmektedir. Son yıllarda yeniden tırmanan teröre karşı demek ki akılcı ve uygun yöntemler yoktur. Hepimizin yüreğini parçalayan adam öldürmelere, terör hareketlerine karşı hiçbir önlem alınmamıştır. Çare insanın feda edilmesinde görülmektedir. IBekletmenin ceza niteliğine dönüştüğü, yetkinin kötüye kullanılması olduğu görüşünüzü biraz daha acar mısımz? K Ö K S A L BAYRAKTAR1941 Burdur doğumlu. 1961'de Galatasaray Lisesi'nı ve 1965 yılmda Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi 1966'da tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Asistanı oldu. 1970'te "Hekimin Tedavi Nedeni tle Cezai Sorumluluğu" konulu tezi ile doktor, 1975'te "Suç fşlemeye Tahrik" konulu tezi ile doçent oldu. 1980'de "Siyasal Suç" üzerindeki çalışması ile profesörluğe hak kazandı. 1971 yılmda Strasbourg Hukuk Fakuttesi'nde, 1980 yılmda Paris Hukuk Fakültesi'nde tez çalışmaları yürüttü. Halen tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Profesörü. kimsenin öldürüh.ıesi ile yargılama arasında so- mut eylem bağı vardır. 'Katilin cezaevinde bir- takım arkadaşlan var ve onlardan kuvvet alıyor' diyemezsiniz. Terör eylemi ile cezaevinde bulu- nan şahıs arasındaki bağlantıyı somut ve inandı- rıcı kanıtlarla ortaya koyamazsanız, cezaevinde bulunan şahsı yargılayabilmeniz hukuken müm- kün değildir. Dolayısıyla iddia bu yönden de ge- çerli değildir, yanlıştır. Soz konusu iddiaya verilebilecek bir diğer ce- vap ise ceza hukuku doktrininde yerleşmiş bir gö- rüşu kapsamaktadır. ölüm cezalannın infazı top- lumda yaşayan insanları zannedildiği kadar et- kilememektedir. ^•^•Sa.vın Bayraktar, ötüm cezalarının laydıncılığı görüşu üzerinde daha derinliğine durmak istiyoruz. Gerçekten ölüm cezalarının caydıncılığım ceza hukuku ve sosyal bilim kabul ediyormu? Hükümetin gerekçesine baz yapılmak istendiği için bu konu bu olayda da ayrıca önem taşıyor. Ölüm cezalannın caydıncılığı bilimsel ol- mayan varsayımlara dayanmaktadır. Toplum ge- nellikle olüm cezasının ileride meydana gelecek suçları, vahim eylemleri önleyebileceğine inan- maktadır. Oysa Batı Olkelerinde ve ABD'de yayımlanan çalışmalar bu görüşü destekler nitelikte istatistik- lerin buhmmadığim ve ölüm cezasının caydırıcı bir etki yapmadjğını ortaya koymaktadır. Gerçekten ölüm cezaları eskiden şehrin en mer- kezi yerinde, meydanlarda infaz edilirdi. 18 ve 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl ilk yansındaki korkunç tab- lolar hep bu infaz şeklini yansıtmaktadır. Zaman- la bu infaz şeklinde korkunç, insanlığa ve insan değerine aykırı, tahammül edilmez bir şekil ol- duğu kabul edilince, infazın gizli olması ilkesine geçildi. Burada insanın aklına şu soru geliyor: 'Gizli bir ölum olayı toplumu nasıl etkileyecek?' Demek ki caydırıcıhk ve etkileme yoktur ki infaz biçimi dahi değiştirilmiştir. İstersek konuyu Türkiye'mizegetirelim. Ülke- mizde ölüm cezaları çokça uygulanmaktadır. Her askeri harekâttan'sonra ölüm cezasının gerekli- liği ve infazı yönünde görüşler geçerli olmakta ve uygulanmaktadır. Nice genç insanın hayaü bu inanış çerçevesin- de ortadan kaldırılmaktadır. Ama eylemler de- vam etmektedir. Eğer ölüm cezası caydıncı olsay- dı bugün Türkiye'mizin surekli bir barış içinde yaşaması gerekirdi. Terör devam ettiğine göre ölüm cezasının var- Ölüm cezasına mahkûm edilen ve infazı için bugün sıra bekleyen mahkûm, Mecliste karar akı- betini yıllardır kuşku ile izleyen mahkûm, mah- kûmiyet kararının sebebi olaylar meselesi ile de- ğil, sorumlusu olmadığı olaylar nederüyle ceza so- nucunun uygulamaya doru gidebileceğini öğren- miş olmaktadır. Yani böylece ölüm cezasına mahkûm olan ki- şinin infazında kendi eylemi değil, başkalarının eylemi, son bir iki yılda Türkiye'de olan olaylar, eylemler dikkate alınacaktır. Bu anayasanın 38/6. maddesindeki 'ceza sorumluluğu şahsidir' ilke- sine tamamen ters bir tutumdur. İ^HHLSay/n Bayraktar, bekletmenin ayrıca çok ağır bir ceza olduğunu söylediniz. Hükümetin gündeme getirdiği idam kararlarında ortalama 8 yıla varan bekletmeler var. Bu aşamadan sonra Meclisin onay yetkisi var sayılabilir mi? Haklı olabilir mi? Meclisin ölüm cezası ile ilgili onay yet- kisi bir çeşit af müessesesi içinde düşünülmüştür. Meclisin elindeki af yetkisini kullanabilmesi ile ilgilidir. Bu yetkinin yasama organına bırakılmış olması hukuk sistemimizde tartışılmaktadır. Yetkinin aslında özel af müessesesi ile ilgili ol- IDAM CAYDIRICI DEĞİL — Prof. Köksal Bayraktar, arkadaşımız Şükran Ketenci'nin yaptığı söyleşide ölum cezasımn cavdırıcı olnıadığını vurguladı. Sırası gelmişken açıklamak gerekir ki ölüm cezasının akıbetinin bekletilmesi mahkûm yönünden de çok büyük problemler yaratmak- tadır. Böylece bir kişi güıilerini ve yıllarını ölü- miı beklemekle geçiren ve bunun baskısı altında yaşayan bir kimse durumuna gelmektedir. Sonun- da böyle bir kimsede "artık kaybedecek hiçbir şe- yim yok" düşüncesi içerisinde her türlü eylemi gerçekleştirebilecek bir psikolojik yapı tüVemek- tedir. Ölüm cezası mahkûmlarının cezaevlerinden kaçması, cezaevlerinde yasanan bırtakım olaylar bunun göstergesidir. Böyle bir kimsenin firardan sonra da kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Yaka- landığında kendisini daha ağır bir sistem bekle- mektedir. W^^^KMBuradan hükümet sözcülerinin olüm cezasına mahkûm olantarla bugünku terör eylemleri arasında ilişki kurmalannda bir haklılık payı olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz? Bu soruya iki yönden cevap vermek mumkün. Birincisi somut olayda, siyaset adam- larının iddialarına baktığımızda, demokrasi bir açıklık rejimi, çoğulcu rejim olduğuna göre siya- setçilerin bu iddialarını kanıtlamak zorunda ol- duklarını söylememiz gerekir. Yetkili devlet adamlarının idam mahkûmları- nın terörü tırmandırdıkları iddiaları bence inan- dırıcı değildir. Somut kanıtlarla topluma açıkla- ma yapmalan zorunluluğu vardır. Böyle bir so- yut iddia ile onlarca ya da yüzlerce kişi idam edi- lecekse bu hukuk ve siyaset alanında büyük bir yanlışlık olur. Kısacası mevcut siyasi iktidar, de- lillerini, kanıtlarını topluma açıkça söylemelidir. Aynı soruyu bir başka açıdan cevaplarsak, hu- kümet sözcülerinin iddialarının, ceza hukukunun sorumluluk ilkesi çerçevesinde geçerli olmadığı- nı söyleyebiliriz. Ceza hukukunda ceza ile eylem arasında somut bağ aranır. Kabaca bir örnek vermek gerekirse bir ilde bir lığı ya da yokluğu bu olayda pay sahibi değildir. Terörün hep söylenen sosyal, iktisadi, siyasi ve psikolojik pek çok sebebi vardır, ki bugün belirt- tiğimiz iddiaları ileri sürenler bunlann üzerine eğilmek durumundadırlar. WH^MYeri gelmişken ölüm cezalarının siyasi suçlar açısından da bir değerlendirmesine girer misiniz? Ölüm cezalarının kabul edilmemesi yö- nünde ilk akım siyasi suçlar alanında ortaya çık- mıştır. Batıda Ulkenin siyasi durumunu değiştir- meye çalışan ve bu sebeple hayatını kaybeden ki- şilerin kısa bir süre sonra milli kahraman haline getirilmesi olgusu karşısmda siyasi suçlarda ölüm cezası uygulanmaması gerektiği düşüncesi orta- ya çıkmıştır ve uygulanmışür. 40 yıldır Türkiye'de yaşanan pek çok ölüm cezası infazı ve sonrası toplumda tüm yargdarın değişmesi bunun en be- lirgin örneğini oluşturmaktadır. \yın Bayraktar, bir de hükümet sözcüsünün ölüm cezaları infazının uzattlmasına ilişkin "Türkiye'ye gelişmiş bir ülke imajı verir" gerekçesi var. Bunun üzerinde ne düşünüyorsunuz? Aslında bu görüş bir yönü itiban ile doğ- rudur. Çünkü bugün Batı ülkelerinin hemen hep- sinde ölüm cezası kaldınlmıştır. Ölum cezalan- nın yasaklanması ile çağdaşlık arasında bir bağ- lantı kurulmuştur. En azından çağdaş hukukun geçerli olduğunun ölçütüdür. Batı ülkelerinin anayasalan ile idam cezaları yasajclanmıştır. Eğer Türkiye çağdaş bir ülke ise ve eğer yine Türkiye, halkının insan haklanna saygılı bir ül- ke ise bu gelişmeyi kabul etmelidir. 'Çağdaş gö- rünmek için değil' birgörüntü olarak değil, ama hukuk devleti olduğu için uygulamak durumun- dadır. Hükümet sözcüsünün hukuku ve insan haklanrun varbğmı bir başka ülkeye gösterme ça- bası Türk olmak sıfatı ile Türk insanına karşı ye- rine getirilmemiş ağır bir işlevi sergilemiş olmak- tadır. H p K ı ^ n Bayraktar son olarak ölüm cezalanna ilişkin düşüncelerinizi, ceza hukuku içindeki değerlendirmelerinizi açıklar mısınız? Ben ölüm cezasına karşıyım. Çünkü hu- kuk sisteminin, toplumun ve siyasi iktidarların mutlaka uymalan ve gerçekleştirmek ödevi altın- da bulunduklan en büyük amaç 'insanın insan olması sıfatı ile taşıdığı değerdir.' Toplum ve devlet bence insan için vardır. En yüksek değer olan insan bu ceza ile ortadan kal- dınlmaktadır. fnsanın tüm varlığı, beklentileri, umutları ile yok edilmesi kabul edilebilir bir dü- şünce değildir. Ayrıca ölürn cezası bugünün modern ceza hu-" kuku ilkelerine de aykırı düşmektedir. Bugünün modern ceza hukukunda 'cezanın derecelendiri- lebilir olması', 'tamir edilebilir olması', 'uslan- dırıcı olması' nitelikleri aranmaktadır. Ölüm ce- zasında derecelendirme yoktur. Her fiilin ceza- sında aşağı ve yukarı sınırlar getirilir ve olayın özelliğine göre ceza miktarı tayin edilir. Ölüm ce- zasında aşağı yukarı halleri yoktur. Yargıç mut- laka bir tek cezayı yani ölünıü vermek zorunda- dır. Bugünün modern ceza hukuku hep tamir edi- lebilmeyi aramaktadır. Tamir hakkı, yargı erki ve hatta siyasi iktidar karannda meydana gele- li/ski çağlarda suçlulann vahşice öldürülmesi için bazı ceza bilimcileri 'adaletin kana bulanması' deyişini kullanırlar. Bugün bu infaz biçimleri yok. Ama kişinin asılması da aynı derecede^ ^ vahşi değil midir? Ve J ""*" adaletin kana bulanması varlığını korumakta değil midir? bilecek 'ki her zaman olmaktadır' hataların ta- mir edilebilmesı de ilke olarak benimsenmiştir. Para cezalarında, hatta bir dereceye kadar hür- riyeti bağlayan cezalarda 'tamir edilebilir' ilkesi işler. Ölüm cezasında artık geriye dönüş yoktur. Sayın Eren'in televizyoda yayımlanan yargıcın hatıralannı anımsayalım. Yargıcın yaşadığı dra- mı. ölen insan hayata nasıl geri döndürülebilir? Yine ölüm cezası 'mahkûmun uslandınlması, topluma yeniden uyarlı bir insan haline geti- rilmesi' amacına aykındır. Ölüme gönderdiğimiz insan artık uslandırılamaz ki. Oysa bugünün mo- dern ceza, infaz bilimi, suçluya eğitim vermek, meslek ögretmek, yüksek ahlaki değerleri vermek, topluma yeniden kazandırmak yolunu aramak- tadır. Ünlü sosyal savunma doktrininin ana he- defi budur. Ölüm cezasında bunlann hiçbiri yok. Ve açık söyleyebiliriz, ölüm cezası ilkel ceza hu- kuku dönemlerinde uygulanan kısasın bir deva- mından başka bir şey değildir. WKKKKMSayın Bayraktar, sonuç olarak 'çağdaş hukuk suç-ceza kavramları içinde yeri yok' mu diyorsunuz? Elbette. Ölüm cezası eskiden, geçmiş çağlarda kişinin suda boğulması, vahşi hayvan- lara parçalatılması, uçuruma atılması, tekerlek içine yerleştirilerek ezilmesi gibi vahşi uygulama- larla yerine getirilirmiş. Bu sebeple bu uygulamalara baa ceza bilimci- leri 'adaletin kana bulanması' deyimini kullan- maktadırlar. Bugün bu infaz biçimleri yok. Ama kişinin asılması, kurşuna dizilmesi, zehirlenerek öldürülmesi de sonuçta bir öldürme. Öldürme ey- lemi değişmediğine göre bu da aynı derecede vahşi değil midir? Ve adaletin kana bulanması olayı varhğını korumakta değil midir? 3. AVRUPA OZEL ÇEKILIŞI 4 milyar Istanbul ve Manisa'nın ANKARA — Türkiye'nin de üye olduğu Avrupa Devlet Pi- yangolar Birliği'nin düzenlediği 3. Avrupa özel Çekilişi dün ya- pıldı. Çekilişte, Avrupa büyük ikra- miyesi Ispanya'da "4-3 serisin- den 56046" numaralı bilete isa- bet etti. Avrupa Özel Çekilişi'nin Türkiye bölümünde ikramiye kazanan numaralar şöyle: 4MİLYAR A59741 (Manisa-tstanbul) 500MİLYON D93556 (tstanbul - Giresun - İs- tanbul - Ankara - Istanbul) lOOMtLYON A21215 A27014 B64667 B72569 C30O67 E25528 E45505 E82313 H36416 K98942 M165O0 M28495 M95091 O57245 P92223 50 MİLYON A64832 A93940 A99855 B11839 B66901 C18911 C29294 D19164 D66707 H32352 H78269 M26131 N74643 N75285 N76553 050998 P13534 P81522 VO530O V48067 20 MİLYON AI1371 A84246 A87143 B76647 C12542 C14504 C76O53 D89813 D96038 E80817 H18530 K19778 K92258 N5345O N82680 006233 P26437 P86568 V51207 V84782 2 MİLYON E29893 E34288 E48878 E78626 E86542 H26552 H68000 K82607 M11255 M12753 M14214 M35559 M54353-M62825 M69443 M83560 N31873 N46602 N60368 N62492 N70860 N88654 0059% 011165 098752 P08102 P51885 P61430 V06205 V11702 V31939 V35O75 V84504 V95187 M88881 M98739 N14867 N33635 N61961 N79071 N90670 007466 009538 O21793 O29567 O44536 059306 O66231 066808 P29841 P33374 P42007 P88794 P9O489 V03508 V11159 V13575 V28881 V65060 V66793 V76570 1 MİLYON 10 MİLYON A34477 A46840 B95448 B97095 D89475 E51777 H66320 H92810 K79660 M24429 N48175 023302 P10508 P29174 V08144 V41035 5 MİLYON A07740 A7I022 B44523 B71654 B89690 B98866 C17020 C21435 C36721 C38921 C91567 D23768 D29033 D44594 D59693 E23693 A58934 B39931 C0O083 D46948 H04692 H06227 K07544 K21523 M57556 M94221 O74412 O91454 P42583 P58250 A10776 A1843Ö A32615 A44112 A65292 A84668 A93326 B09187 B18974 B30384 B31119 B44613 B53551 B56171 B63790 B79681 B85489 C01697 C17879 C473O4 C49763 C51O55 C53740 C54867 C55907 C60572 C62043 DO7375 D1O436 D13206 D17029 D59179 D64870 D67493 D68681 D68762 E04741 E11461 E12894 E14506 E48158 E559O3 E96317 E96815 E97112 H07207 H14365 H40174 H43358 H59OO6 H59568 H98426 K02040 K3O835 K5O178 K60072 K64448 K93442 M309O9 M40057 M50676 M64407 M74625 M8O482 AO72O6 A28756 A50099 A63452 A78849 A87356 B10090 B19253 B26518 B41844 B56145 B90463 C02394 A08295 A30513 A53392 A67925 A8O775 A95515 B15O13 B20753 B29318 B42061 B69581 B926O3 C09966 A15533 A36034 A57386 A74901 A83442 A99911 B15667 B21366 B35253 B43240 B70334 B93027 C15554 C22863 C24887 C25374 C27708 C29951 C38176 C41566 C44329 C45736 N18551 C5OO87 C55793 C57655 C658O3 M3I1O3M338O6M38O52M39368 N815O1 C68301 C69908 C75450 C81563 M39548 M42330 M45078 M46680 016846 C86052 C88751 C94039 C96491 M47184 M49399 M49469 M57076 O46434 C99702 D03599 D05491 D06201 M61169 M61393 M64239 M76393 P1986O D06440 D08378 DO9300 D16O38 M87374 M96002 NO3525 NO5O58 P73167 D18722 D19417 D21016 D26473 N12939 N14547 N15388 N16053 VO4348 D31298 D31844 D38789 D41909 N17861 N19203 N23402 N24427 V35872 D46804 D46808 D48179 D50404 N25521 N27638 N3I775 N33626 V76979 D57391 D58771 D65653 D71301 N34137 N35484 N46155 N50859 D72376 D78406 D80523 D85362 N55451 N65652 N66917 N72626 D88326 D90381 D97O45 D97220 N85487 N87177 N89399 N9I646 A17777 D97547 D99685 E13789 E19250 N93837 N99271 007144 013408 A47365 E27014 E29430 E3O482 E33O48 015172 016483 O16633 017179 A5776O E 49827 E50372 E53367 E59629 021353 O21973 023112 024240 A76O43 E6O360 E65393 E77491 E80O63 025484 028260 O28591 O43758 A85935 E81971 E82821 E84355 E87368 O45763 O46138 O47584 051274 BO85O3 E94844 E95115 E97301 H01090 051473 059839 062742 066038 B18929 H04041 H14648 H15369 H17509 O66251 067087 070553 074609 B24669 H18543 H26O63 H33383 H33523 O74995 O76766 080206 080481 B4OO33 H42183H466O8H49843H55820 O85205 O86548 087755 O88885 B52245 H65565 H66191 H71556 H78128 O89971 090642 092370 098768 B74381 H80607 K04203 KO4737 K08940 P03262 P06030 PU713 P11892 C0O473 K16283 K16909 K21642 K38267 P15O3O P24461 P30595 P33286 C19657 K48583 K57475 K5893O K6O843 P37123 P37586 P38891 P39541 C2754O K62749 K76735 K78287 K8O855 P39768 P52446 P56779 P58632 C39477 K93410 K96664 M01742 M02160 P60990 P70131 P72591 P73093 C47308 M02407 M08O42 M27391 M29835 P75627 P75925 P82998 V06808 V34640 V35114 V36746 V40139 V45435 V46343 V48735 V51572 V52612 V55265 V63064 V65149 V68813 V74291 V77599 V78255 V78533 V79276 V82663 V86592 500 BİN 00906 00952 05695 07483 08908 16046 22978 24116 24172 25629 28721 30332 30507 38866 43967 46946 49909 54488 56508 64703 65144 70028 70825 71165 78036 78433 90670 95881 97865 98649 250 BİN 0233 0421 5100 6578 9861 150 BtN 028 297 458 50 BİN 17 79 25 BİN 26 4 MİLYON TESELLl A09741 A19741 A29741 A3974I A49741 A50741 A 51741 A52741 Aİ3741 A54741 A55741 A56741 A57741 A59241 A59641 A59731 A59744 A59748 A59771 A59941 A99741 E59741 N59741 A58741 A59O4I A59341 A59441 A59701 A59711 A59740 A59742 A59745 A59746 A59749 A59751 A59781 A59791 A69741 A79741 B59741 C59741 H59741 K59741 O59741 P59741 A59141 A59541 A59721 A59743 A59747 A59761 A59841 A89741 D59741 M59741 V59741 500 BtN TESELLİ A93556 B93556 C93556 D03556 D13556 D23556 D33556 D43556 D53556 D63556 D73556 D83556 D90556 D91556 D92556 D93056 D93156 D93256 D93356 D93456 D93506 D93516 D93526 D93536 D93546 D93550 D93551 D93552 D93553 D93554 D93555 D93557 .093558 D93559 D93566 D93576 D93586 D93596 D93656 D93756 D93856 D93956 D94556 D95556 D96556 D97556 D98556 D99556 E93556 H93556 K93556 M93556 N93556 O93556 P93556 V93556
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear