25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OL AYLAR VE GORUŞLER 12 EKİM 1990 tardan Burdan ve tlümden MELIH CEVDET ANDAY Son günlerde, Yahya Kemal Beyatlı'nın "Öliim asude bahar ülkesidir bir rinde" dizesi dilimden düşmez oldu nedense. Üstat bu dizeyi, sonradan "...her rinde" diye değiştirmişti; ama birbiri ar- dına sıralanan üç "r"den kurtulamadı bir türlü. Asude (Fars. âsûden, rahat etmek'ten), keder ve sıkıntıdan uzak, rahat anlamınadır. Ziya Paşa, "Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne demiş. Toparlarsak, rind için ölüm, rahat bir bahar ül- kesidir, diyor Yahya KemaJ Beyatlı. Ama herkes için değil, sadece rind için. Öyle ise kim bu rind, nasü bir insan? Bizde "kalender" diye bir sözcük vardır, çok kullanıiır, o da Farsçadan gelmedir, alçakgönül- lü, dünyadan elini eteğini çekmiş, iyi huylu, yu- muşak gibi anlamlarda geçerlidir, "rind" ile eşan- lamlı olarak kullanıiır: Gönül adamlığı, aldır- mazhk, kayıtsızlık, parayı, mevkii aşağılama. Rind daha çok bir yann-şiir kavramıdır. Türk ve Iran yazınında, ibadet ve zikrin dışında bir şey düşünmeyen kaba sofu örneğinin karşıtı, "filo- sof, derviş adam". Demek ölüm onun için rahat bir ilkyaz ülkesidir. Öyle-bir ülkeye göçmek is- teyen, dünya malına, dünya dedikodusuna boş vermelidir. Ama ben "rind"in böyle bir öteki dünya inan- ana bağlı olduğunu pek sanmam; bence "rind", çok şey istemeyen, azla yetinen ve ömriinu hu- zur içinde geçiren kişidir. Boyle olduğu için de kimsede kıskançlık uyandırmaz, sevilir, aranır. Dostum Agop Arad gibi. Insanoğlu ölüme alışamamıştır. Bir ölüm ha- beri aldık mı şaşıp kalırız, inanmak istemeyiz duyduğumuza, "Nasıl olur, bir hafta önce görüşmuştük" diye düşünüruz. Recep Bilginer, telefonla Agop'un ölum haberini ilettiğinde de öyle oldu, "Bir hafta önce gazetenin kapısında karşılaştık" dedim. Evet, öyle oldu, "Ah karde- şim başıma neler geldi" dedi, "inme indi bana, hastahanede yattım. Çok iyi baktı doktorlar, iyi- leştirdiler benir Öpüşüp aynldık, meğer veda töreni imiş. Ölümlerin tümü şaşırtıcıdır ve biz şaşmaktan bıkmayız. Şasarak, şaşırarak yaşamaktır yazgı- mız. Hiç ölüm yokmuş gibi. Çünkü yaşamın gü- rültüsü içinde ölümün sesi duyulmaz. Unuturuz. Masalda zaman çabuk geçer. Bir açıkoturumda yazıh edebiyat-sözlü edebi- yat konusu üzerinde durmuştuk. Değişik yorum- lara elverişli bir konudur. Son günlerde seve se- ve okuduğum "Billur Köşk" derlemesinde rah- metli Tahir Alangu, bu konuda şu ilginç gözle- mini dile getiriyordu: "Masal derleyicilerinin halk dilinden alıp bastırdıklan örneklere bakılırsa, bunların çıkış kaynaklanrun kitap olduğu, halk ağzından kitaba doğru değil, kitaptan halk ağ- zına doğru bir yayılma olduğu anlaşılmaktadırî' Son aylarda, nedense, çok yorgunluk çektim. Güz havasından diyenler oldu. Beki de ondan- dır. Yataktan çıkmayı göze alamıyordum. Sıkıl- mamak için de okuyordum elbet, ama sürekli de- ğil, çünkü çabuk yoruluyordum. Bu yüzden bir yöntem buldum: Kitaplan çift çift alıyordum ba- şucuma, yoruldukça birinden ötekine geçiyor- dum. Billur Köşk ile birlikte, Ingmar Bergman1 ın özyaşam öyküsü olan "Büyülü Fener" adlı ya- pıtını okudum. Bu büyük sinema ustasının bü- yük bir yazar olduğunu bilmezdim. "Carl Da- yı"ya,ilişkin anı beni hayran bıraktı. O bölümü baştan okuyacağım. Sonra Patrick Süskind'in "Kontrabas" adlı yapıtı da yeniliği ile çarptı be- ni. Yazarı ile ilk karşılaşıyordum. Oysa bize "Koku" adlı bir romanı çevrilmiş. Bunu llhan Selçuk'tan öğrendim. Neşeli bir öğle yemeğinden çıktığınıızda, Agop Arad, üzüntülü bir yüz ve acılık dolu bir sesle, "Ben nasıl öleceğim yahu?" diye sormuştu ba- na. Belki de tam bir soru değildi bu, kendi ken- dine konuşur gibiydi daha çok. Ama ben yanıt verme zorununu duymuş olacağım ki, — Üzülme, ikimiz de kalpten gideriz, dedim. Doğrusu iyi bir ölüm bulmuştum, yakınmaya hakkı yoktu. Fakat Agop kaşlarını çattı: — Ama nerede, yatağımda mı, sokak ortasın- da mı diye yeni bir soru yöneltti bana. diye yeni bir soru yöneltti bana. — Onu bilemem, dedim. Hem ne fark eder ki canım... Agop Arad: — Oyle deme, dedi, ortahk serseri dolu, so- kakta düşüp ölürsem, ustümdeki parayı çalarlar. — Sen de üstünde çok para taşıma kardeşim. İstanbul'un güzü çok güzeldir ve uzun sürer, bitmeyecek bir uysallık ve sevecenlik.. gözünuz uzaklara takılır, dalıp gidersiniz. Burada "dal- mak", düşüncelere dalmak demek değildir, tam tersi, doğa sizi düşünmekten alıkoyar bir süre, durdurur. Budhacılann meditation'u gibi bir içe dönttş, bir tür tapınımdır bu. Budhacı ermişleT- den Bodhy Dharma, bir gün meditation yapar- ken uyuyakalmış da kendine gelince, işlediği gü- nahı bağışlatmak için gözkapaklarını kesip yere atmış. Işte çay o gözkapaklarından gelirmiş ve onun için de uyku kaçırıcı imiş. Üç gece önce benim de uykum kaçtı, ama çay- dan değil. Yıllar önce bir yüz felci geçirmiştim, nedeni anlaşılamadı, tansiyon yüksekliğinden de olurmuş, neyse... tyileştim, fakat sağ kulağım tı- kalı kaldı. tşte son zamanlarda sol kulağımda da tıkanmalar başlayınca bayağj canım sıkıldı. He- le o gece bunun artması beni uyutmadı, sabahı zor ettim ve Kuledibi hastahanesine koştum. O gün işim başımdan aşkındı, araya bir de kulağm girmesi durumu büsbütün zorlaştınyordu. Bere- ket Sayın Dr. Nihat Ayan'ın becerisi ile sol kula- ğım açıldı, rahat ettim. Aman ne çok ses varmış dünyada! Öğle yemeğinde buluşmak üzere Def- ter dergisi yazarlan ile (Iskender Savaşır, Orhan Koçak ve Hulki Aktunç) sözleşmiştik. Oradan Balıkpazan'ndaki Üç Horon Ermeni kilisesine gidecek, Agop Arad için yapılacak dinsel törene katılacaktım. Sonra da Moskova'dan gelen ga- zeteci arkadaşım Vladimir Khovratovich ile bu- lusacaktım, akşam yemeğini bizim evde yiyecek- tik. Işler böyle arkası arkasına sıralandı mı erin- cim bozulur benim. Oysa bu gibi durumlarda te- laşa kapılmamalı hiç; bakıyorsunuz ki akşam oluvermiş, işlerin .hiçbirinde aksakhk yok. Saat on dörtte Üç Horon kü'sesindeydim, tö- ren başlamıştı, çoksesli koronun uyumlu dalga- ları, yumuşak inişler ve çıkışlarla, insanı dünya- nın maddeselliğinden uzaklaştırıyor, düşünme- ye fırsat bulamadığımız nice erdemin zenginlik- lerine götürüyordu. Törenin sonunda Ermeni Piskoposu, Agop Arad üzerine konuştu; duya- bildiklerime dayanarak söyleyeyim ki ilginç de- ğerlendirmeler içeren bir konuşma idi bu. Sayın Piskopos bir ara, "Agop laikti" dedi. Aklımdan hiç çıkmayacak. Bu sözün bir tapınakta söylen- miş olması beni çok düşündürdü. Kilisenin avlusuna çıktığımda, Rus gazeteci dostum Vladimir'i yanı başımda bulmaz mıyım? Sadece bir rastlantı değildi bu. Ermeni tanışla- n, o gun benim de kilisede bulunabileceğimi söy- lemişler ona. Eve vardığımızda hava daha aydınlıktı. Sof- rayı erken erken kurduk. Yiyip içerek söyleşiye daldık. Vladimir'in anlattıklarına göre ekonomik durum korkunç bir bunalım içinde imiş, hiçbir dukkânda hiçbir mal yokmuş, "Hiçbir mal" di- ye altını çiziyordu dostum. Ya ekmek? diye sordum. Vladimir: — Kuyrukta beklerseniz alabilirsiniz, dedi. Artık "Kaç saat?" diye sormadım. Konuşma- mızın büyük bir bölümü bu konu üzerinde geç- ti. Erken yattım. Kulağımdan yana içim çok ra- hattı. Güzün verdiği yorgunluğa razıydım. ARADABffi EROLÇEVİKÇE Enflasyon ve Kamuoyu Türkiye son altı yıldır hiçbir ülkede görülmemiş bir propa- ganda baskısı altındadır. En ciddi iktisatçısından, en iddialı gazetecisine kadar, anlayan çoğu kişiye bile, enflasyonun yaz- gı olduğu ve aşılamayacağı düşüncesi egemen olmuştur. Bu savımla birilerini suçlamak istemiyorum, bir gerçeği sapta- maya çalışıyorum. Bu gerçek bütün tartışmaların, önermelerin, hatta politik savaşımın birincil engeli durumuna gelmiştir. Bunun sonucu, enflasyonunun sürgit bir durum almasının, vapısallaşmış, oturmuş olmasının sanki sahibi, sorumlusu Ozal ve ANAP değildir. Yaygınlaşan genel yargı: "Kim gelirse gelsin, enflasyonu önleyemez." işte bu yanlış, giderek bütün toplumu kavrama- ya varacaktır. Tehlikeli olan budur. Bu yanlışlığın kaynağı, 24 Ocak kararlannın algılanmasın- daki tersliktir. O kararların politik-ekonomik tartışması başka bir konu, ancak o kararlar teknik açıdan çok ayrıntılı, kimse- lerin bilmediği, yapamadığı, bir dışa açılma ve enflasyonu önleme programı diye sunuldu, algılandı. O tekniğin sahibi de Özal oldu. Bu tanıtım ve propaganda zaman içinde o denli ileri gitti ki, birisi enflasyonun eleştirisini yapar yapmaz, hemen "sen ne yapacaksın" diye sıkıştırılırduruma gelmiştir. Yanıtı, belli bîr düzeyde, tutarlılıkta ve yeterince verildiğinde; karşıdaki, o yanıtları yok sayarak, "kaynağı nereden bulacaksınız? Büt- çe açığını nasıl kapatacaksınız? Yatırımları mı durduracaksı- nız? Ucretleri mi donduracaksınız? Gerçek döviz kurundan mı vazgeçeceksiniz" gibi arkası gelmeyen sorularla enflas- yonu durdurmanın sanki yolu yoktur savını pekiştirmeye ça- lışmaktadır. Kimse dühyayı yeniden keşfetmedi; etmeye kalkışan da yok. Enflasyon her ülkede yaşanan, zaman içinde aşılan, bu- gün çoğu ülkede kesinlikle aşılabilmiş, yani doğru politika- larla çoğu ülkenin çözümleyebildiği bir olgudur. Önce kabul edilmesi gereken, Türkiye'de de bunun çözümlenebileceğidir. İlk iş her önüne gelenin "Özal çözemedi ama başkası da çözemez" anlayışından kurtanlmasıdır. Bir yeni partinin hü- kümetinin enflasyona karşı koyma hakkını teslim etmek için "ekonomi politikası ve teknik uygulamaları düzeyinde" san- ki zamanı öne alıp, televizyonda provasını izletip, ondan sonra inanırım, ancak "o yetkiyi o zaman veririm" dercesine bir is- teri içinde olmaktan belli bir kesimin kesinlikle kurtulması gerekir. Ülke 1983'ten sonra doğru dürüst üretememiştir. Daha ön- ce üretileni satmış, onun da sonu gelmiştir. Ve bu dönemde bol bol tüketmiştir. Ûretken olmayan birkaç sektör ekonomi- yi tüketerek, görünümü sürüklemiştir. Artık onun da sonu gel- miştir. Bu dönemde ülke 60 yılda aldığı borcun 4 katını 6 yılda kullanmıştır. Şöyle çevreye bakarsanız bu borcun nerelere tüketildiğinın hesabını bulmak olası değildir. Son 6 yılda ya- pılan yatırım, bırakınız iç tasarrufu, dışandan alınan borcun yarısı kadar bile değildir. Bu gerçekler karşısında enflasyon bu ülkenin yazgısıdır di- ye yaklaşmak doğru olmadığı kadar bilimsel de değildir. Bunu biz gelirsek düzeltiriz diyenlere dönüp, "Nasıl yapa- caksınız? Tüm aynntılarını, bütün gelecek tablolannı, en in- ce hesaplanna kadar görmeden, sana bu hakkı tanımam" demek ise çok acımasız ve bir propaganda baskısı altında ezilmişlik demektir. Ayrıca bilimsellikle de hiç bağdaşmaz. Bunun kesinlikle kırılması gerekir. Bunun belli bir kamuo- yu baskısının ve ciddi bir propagandanın sonucu yaygınlaş- tığı gerçeğini sorumlu ve ülkeyi seven aydınların kesinlikle görmesi gerekir. "Var olan yönetimin gitmesi ve bir başkasının kesinlikle de- (Arkası 19. Sayfada) Yurtdışındaki Türkler Haftanm Türkiye'sini CumhurivetHafta'da okuyorlar. Cumhuriyet Hafta yurtdışında yaşayan Türkler için hazırlandı. Okurlar Cumhuriyet Hafta'da bir hafta boyunca Cumhuriyet'te yeralan haberlerden derlemeleri okuyacaklar. Aynca yurtdışında, özellikle Almanya'da çalışıp yaşayanları ilgilendiren önemli olaylar da Cumhuriyet Hafta'nm gündeminde yeralacak. Okurlar, Cumhuriyet Hafta'da Cumhuriyet'in köşe yazarlarıru, siyaseti, yazı dizilerini, kültür ve sanat hayatını, Türk spor dünyasına ilişkin haber ve yorumlan da izleyecekler. Cumhuriyet Hafta her Cuma Almanya'da bayilerde. Almanya 'da ve yurtdışında yaşayan dostlanmu CumhuriyetHafta 'ya kolayca aborie yapabilirsiniz. Cumhuriyet Hafta abonelenne her hafta Cumhuriyet Kitap ekı ücretsız olarak gondenlecek İlk altı ayöa abone olanlar ise Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne ücretsız olarak üye olabılecekler. Aynca Cumhuriyet Hafta abonelen Bizim Almanca dergısını yıllık 48 DM yerıne 24 DM'a alabılecekler Abone Ücret Tablosu Aşağıaak: kuponu 3 aylık 36 DM doldurarak dekontunuzıa - j ^ ^ , b^eOmhuriyet Abone Servısı-B 12 aylık 144 DM Almanya BÖIOmU: Turkocağı Caü 39-4 r Cağaloğlu Istanbv! adresme göndenn. Tel 90-1-512 05 05 Fax 90-1-526 60 72 Abonenın adı: Soyadı Adresı. Abone suresı: Seçtığınr abone suresı karşılığı olan DM tutarını, Türkiye İş Bankası KaıserStr 3 6000/FrankfurvM Hesapno 21005002 BLZ 50230600 hesabmıza yatırdım Imza ^fe Cumhuriyet F Doöan 1. Hamur kağıda çok O Copy 16O78 28 TO 60 K TL. temiz OP Ortabahçe Ncx6OBe< Cad. fcta? Bir sinema edebiyat ödülleri sekreterliğinde görev alacak MSÜ'de öğrenim gören bayan Tel: 149 75 91 (Saat: 19.30-22.30) PENCERE Mektup... Adını saklı tuttuğum okurumdan aldığım mektup "Sayın İl- han Selçuk" diye başlıyor; beş buçuk sayfa tutuyor, altını çiz- diğim satırları yayımlıyorum. • "Uzun zamandan beri size ulaşmanın yollannı arıyordum Baktım, sizinle yüz yüze konuşmak uzak bir olasılık. Ben de bu yola başvurdum. Ben işletme Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyim. Ailemle ilgili anımsadığım ilk şey, babamla annemin beni ve kızkar- deşimi karşılarına atıp 'Yavrum, kimsenin kafanıza vurması- na izin vermeyirf oğüdüdür. İlk anda bunun 'Sizi kimsenin döv- mesine izin vermeyirf anlamında olduğunu düşünmüştüm. Yıllar geçtikçe bunun 'Ne olursa olsun hakkınızı çiğnetmeyin, kafanızdaki o pırıl pırıl düşünceleri engellemelerine izin vermeyin' anlamında olduğunu anladım. O günden beri ken- dimi kimseye ezdirmedim, hep yeni şeyler peşinde koştum, hep çevreme bir şeyler vermeye çabaladım. Verdiklerimin çevrede yeşerip büyüdüğünü gördükçe nasıl seviniyorum bil- seniz. Sanki ben bir bahçıvanım, onlar da benim bahçemin güzel çiçekleri. Beni düşünmeye teşvik eden bir babaya sahibim. Ve se- vindiğim nokta ne biliyor musunuz, ben babamı geçtim; o benim ustamdı (düşünmeyi öğreten usta) ve ben çırak ola- rak ustamı geçtim. Benim bir şeyler öğretmeye çalıştığım in- sanların da beni geçmesinı istiyorum, 'bu ülke başka türlü ilerleyemez' inancındayım. Peki, tek ustam babam mıydı? Elbette hayır. Türkiye'de o kadar çok kıymetli usta var ki!.. Babamın bana yaptığı, o us- taları tanıtmaktı. Kim mi bu ustalar? İlk başta Aİatürk ve dü- şüncelerime önderlik eden Nâzım Hikmet, Atatürk'ten son- ra sevdiğim ikinci insan, sonra... Cumhuriyet yazarlan bana neler kazandtrdınız, bir bilseniz." • "Cumhuriyet okurlarında en çok hoşuma giden ne, biliyor musunuz, sanki hepimiz birbirimizin eski dostuyuz. Nerede olursa olsun, bir Cumhuriyet okuru gördüğümde hemen gi- dip onunla konuşmak isterim. Hiç unutmam, üniversiteye başlayışımın ilk yılında bir hafta sonu Ankara'ya gidiyordum. Sabah 7.30 arabasıydı. Otobüse bindiğimde bir tek bayan ol- madığını gördüm. Biraz çekinerek yürüdüm, öndeki bir be- yin yanına oturdum. Daha oturalı birkaç dakika olmadan mu- • avin yanımıza geldi ve 'Hanımefendi beyefendiyle birlikte mi-' siniz?' dedi. Benden 'hayır1 yanıtını alınca yanımdaki yolcu- yu kaldırdı ve başka bir yere oturttu. O an o kadar tuhaf ol- dum ki anlatamam. Birlikte oturmamızın ne sakıncası olabi- lirdi!.. Neyse, ben bu konuyu düşünürken yola çıkmıştık bi le. Bir ara şoför durdu ve yoldan bir müşteri aldı. Türbanlı bir genç kızdı bu. Ayakkabılarına kadar uzanan bir pardösü giymişti. Tabii benim yanımaoturttular. Düşündüm: 'Sankio- bayı kaldınp bunu oturtmakla iyi mi ettiier?' Sanınm bunları - düşünürken dikkatli bakmışım ki kız huzursuz oldu ve çan- tasını karıştırmaya başladı. 'Tamam' dedim, 'şimdi bir gerici dergi ya da gazete çıkaracak.' Ama o da ne!.. Kız çantasın- dan Cumhuriyet çıkarmaz mı!.. Bende şok!.. Kız bana baktı, gülümsedi. Sonra aa tek laf etmeden gazetenin her köşesi- ni büyük bir dikkatle okudu. Ne kadar mutlu oldum, bilse- niz. Şaşkınlıkla gelen mutluluk benimkisi. Dileğim böyle tab- loların çoğalması, ama aradan geçen zaman içinde bu kızın kafasını yemeyi başarmışlarsa, çok yazık olur doğrusu..." • "Cumhuriyet okuyan insan, ülkenin sorunlarını görebilen ve bir çözüm yolu arayabilen insandır. Kısacası o insan artık uyanmıştır. Yalnız garibime giden bir olay var. Tanıdığım ba- zıları, biigili, kültürlü, çağdaş insan olduklannı kanıtlamak için Cumhuriyet alıyorlar. Bir ara gösteriş için Cumhuriyet oku- yanlara çok kızıyordum, fakat daha sonra bu olayın da gü- - cel bir yanı olduğunu düşündüm: Neden bir başka gazete ile değil de Cumhuriyet'le bu görüntü yaratılabiliyor?" • Okurum diyor ki: "Belki de mektubum elinize geçmeye-" cek, geçse bile önemsemeyeceksiniz, ama ben artık Içimde taşıyamadığım duygularımı birine açmak gereksinimini bu mektupla gidermeye çalıştım." ANMA Dört yıl önce kaybettiğimiz Aktör, Şair Kâmran S. YüceV 13 Ekim Cumartesi günü (yann) saat 12.00'de Kozlu'daki aile mezarbğında dostlanyla beraber anıyoruz. TÜLÂY-DENİZ YÜCE tNGİLtZCE'yi DİL BİLİM'de yaşayarak öğrenin. • Her seviyeye herkese sınıflar • Uzman öğretim kadrosu • Milli Eğitim'den sertifıka • Herkese uygun taksitlerle DİL BİÜM Söğütlüeşme Cami karşısı, Kadıköy TEI: 348 01 71_3461947 10. Istanbul Deri FuarıDeri sanayicileri, konu ile ilgili dağıtım kanalları yöneticileri,yeniliğe açık meslek mensupları, 61 Yerli ve 42 Yabancı firmanın, deri, deri konfeksiyonu, ayakkabı, çanta, kemer, eldiven ve deri aksesuarları ile, bunlarla ilgili tüm makine, alet, gereçlerin topluca tanıtıldığı bu fuara mutlaka zaman ayırın. 13 -17 Ekim 1990 TÜYfcP İSTANBUL SERGİ SARAY1 T E P E B A Ş I . İ S T A N B U L Ziyaret Saatleri:Hergün 11.00-20.00 YERÜ FtRMALAR AKDAİ5 DEB SAN VE TİC A.Ş • Au*FA MÛSAVİRLİK OflGANlZASYON VE TIC LTD ŞT1 • ALTlNOt; DEFU KONFEKSIYON (THAUT İHRACAT SANAV1 ^E TİCAHET ÜMtTtD ŞÜKETI • APO DERICİUK SANAY' VE TICAPET LİM TEO ŞlflKETI • ARS AflPR / THMlfi YAV1NCIUK • BAŞAK DERİ MAKİNALAB! LTO ŞTİ • BOOUTOĞIU DERİ T1CARE7 VE SANAlCl A Ş • BOOUROGI.U SA- RACIVt SANAYI VE TİCARET A Ş • BUJtSAN BOilTERI SAN VFT1C A Ş • CAMCIOĞLU BlLÖfltN aECTBÜNIC MACHINERY CC LTO • CAMSAR SA- NAYİI AflA MALLARI PAZABLAMA A Ş • OERBOY DERİ ÖMYA VE TJKNIl; DANIŞMANLK SAN VE TK A Ş • OERI-MAKSAN SAN VE TİC LTD ŞTİ • DERİCİ DERİ GİYİM Vt AKSESUAfl LTÜ • DERİSET DERİ SANAY1 VE TİCA- RET LİMİTED ŞlflKETl • DESA DEfll SANAVİ VE TICABET A Ş • DOSüMAi; 0T0M0TN SANAYİ VE PA2ARLAMA A Ş • EMRE DERİ MAMULLERİ SANA- YJ VE TİCAAET A 5 • ERGIN DERİ AKSESUAfl SAN VE TİC AŞ • ESEfi YABANCI FİRMALAR . AYAKKAHOUt: tTHACAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARr A Ş • ESER MA|9- NA MÛHEN0İS11»: MUŞAVİRÜK SAN VE TİC A Ş • ESER MAXİNA SANAYİ • ESİN KUNCüfiALAfl • ESKİ KOÇAK • ESKİM DEfll SANA^I VE T1CA- RET LTD ŞTİ • ESPAŞ KJNDURA SANAYİ VE TİCARET LTD ŞT! • ETHEM ÇANTA • ETHEM ERTURAN • GAŞ'-MOO DERİ GMM • GOKOVA MRI SAN VE TİC A.Ş • GONLUU OERİ K0^4ftKSİY0N SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ • GÜLERYÜZ MAÖNE SANAYİI • GUVEN-IŞ ELDİVEN SANAYİ • HİSAR MAKİNA SANAYİ • İKİMİZ TRİKO • İSTANBUL DERİ SANAYİ VE Tİ- CARET A Ş • KAMPANA DERİ VE KOSEIE SAN VE TİC A Ş • KARACA ÇANTA KUNDURA A Ş • MATRAŞ DER MAMUllEfll SANAYİ VE TİCARET AŞ • MEB DERİ EŞYA SANAYİ VE TİCARET AN0NİM Ş'RKETİ • MIKRO- TKS KONfEKSlYDN PA2ARLAMA SANAYİ VE TİC LTTJ ŞTİ • MİKP0N KOL- LEKTIF ŞIRKETI • MtNK KüRK • NECMI DERİ VE K0NFEKS1Y0M NAZMI Gü NAY • OZDERSAN DE« MAKİNALARI SAN VE TİC LTB ŞTİ • PANDA KÜBK DERİ SAN VE TİC A Ş • SAM METAL KAPLAMA VE TOKA SANAYİ • SEPİCİLER ÇAYBAŞI DERİ SAN VE TİC AŞ • SEPlCILEfl <OSEt E DERİ SAN VE TİC A Ş • SEPİCI ŞİRKETLER GRUBU • SERVET DERİ SANAY 1 VE TİCA RET ÜMİTED SIRKETI • SAHtN MAKİNA HIDROLIK DERİ MAK IMALAT SAN VE TİC • TKA TEKNİK ClhAZLAR SAN VE TİC A 5 • TERGAN DER' URÛN- LERİ SAN VE TİC LTD ŞTl • TETAŞ TEKST'L IMALAT1 İTHALAT İHRACAT DAHİÜ TICARF A Ş • TUNCER MAKİNA VE ^CARET A Ş • TURK HENKB. KİMYEVI MAOCELEP SANAYİ VE TİC A Ş • LPAR KJRK SANAYİ • ÛMİT KÛRKÇÛIUK TİCARET VE SANAYİ A Ş • ÜNİTEKS TEKSTIL SAN TİC AŞ • VATIŞ MAKİNA SANAYİI DERİ ETİKET VE Ç1T-ÇIT RASMA MAKİNALARIIMA LAT1 A B C M0HNI Srt. tttalya) • A S C 1AMER1CAN SUPflY CORPARATION) I U S A ) * AT K1NSVV00D AN0 C0 Üngılterel* BARUDAN Uaponya) • BflAfT PtSTOLE ntalyal • BPOTHEfl ıjaponya) • CERNITAÜA Iltalya) • CHA1GNAU0 (Framal • DUPLOTEXItolva:« EASTMAN (USA1 • EUFO DERMA S fl L I latya I • EXACTA 1İTA1YA) • FASCO IUSA] • RSCAGOM- MASP>/SO-QETEC(halval» fONTANEUA itolya) • FORTUNAVVERtt MASCHINENFA8RIK GmbH (Federal Almanyal • GALVAN eHUOS SL (b panya) • GER ELETTRONICA [iratyal • HIROSE HOOK IJspon^al • J'EXTRA SOtPlE Ifransal • KREBS llsvıçrel • L D S dtalyal • MBO (Fransaı* MINUTERIE META11ICHE CAHANEO Htalyal • MHUTERIEME TAlilCHE C0L0M60 (Italyal • M0NDIAI. SLBLE Srt. (halval • NEB & KUHN IFüderal Almanya) • NISSIN IJaponyaı • 0MC OFF1CINA MECCANI- CA C0NC1ARIA |lta>al • ORGAN Uaponyal • PLOVIER IFransal • ROGG- YVUERİFransal» SEOUEL FABRICS LTD ılngıltereî • SHIMA PGM Uapon- yal • SHIMA SE1KI IJapofyaı • SI-SI S R L Ihalyal • SPERI TESINT S p A litatyal • SUDHAUS IFede'al Aımanya) • SUISEI (JaDonyal • VI- RAX ıltalya) • W1ENER MESSEN AND CONGRESS GESaiSCHAH GBH Seçkin fuarlar... Seçkin Ziyaretçiler...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear