25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 Namlunun ucunda Brezilya'mn sanayi merkezi Sao Paulo kentinde biıytik bir gi- yim mağazasını sov- maya kalktşan Marce- lo de Jesus Bastos adındaki genç polisk- rin elinden kartulabü- mek umnduyla mağa- zada çalışan tezgahtar- lardan 14 yaşındaki Luciana SUva Oliveri- a'yı rehin aidı. Ensesi- ne dayalı silahın zoruy- la 3 saat boyunca Mar- celo'nun elindc rehin kalaa Luciana TV ka- meramanı kılığına gi- ren bir polisin soygun- cuyu yakalamasıyla olaydan yara almadan kurtuldu. (AP) 12 EKİM 1990 "Elele" de muzır ANKARA (AA) — Başba- kanlık Küçükleri Muzır Neşri- yattan Koruma Kurulu, "Elele" dergisinin Eylül-1990 tarihli sa- yısında yer alan baa fotoğraf- lann, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerine muzır tesir yapacak nitelikte olduğuna ka- rar verdi. lstanbul Cumhuriyet Başsav- cıhğı Basın Bürosu tarafmdan gönderilen "Elele" dergisinin Eylül-1990 sayısuu inceleyen Kü- çükleri Muzır Neşriyattan Koru- ma Kurulu'nun, dergide yeralan baa fotoğraflann, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerine muzır tesir yapacak nitelikte ol- duğuna dair karan, Resmi Ga- zete'nin sayısında yayımlandı. hl7İl *? P a r i s y a k ı n l a r ı n d a k i S a i n t Cloud yanş p |S t i a u n üginç bir mucadeleye sahne oldu. Daniel Sangouma adındaki Fransız atlet, Joppeloup adlı ata karşı i>i bir çıkış yapmsa da 80 metrelik mesafe>i önde tamamiamayı basaramadı. Eylul ayında 4x100 metre yan- şında 37.79 ile dunya rekoru kıran Fransız takımında >er alan Sangouma'nın amacı, 1936'da bir ata karşı yanşıp geçmeyi başaran unlü atlet Jesse Owens'in ola>ını yinelemekti. (Fotoğraf: AP) Aksu-2000'e Doğru davası ANKARA (AA) — Yayını sü- resiz durdurulan 2000'e Doğru dergisi mensuplanndan Hasan Yalçın ve 28 arkadaşuun Içişle- ri Bakanı Abdülkadir Aksu aleyhine açtıklan tazminat da- vasında mahkeme, görevsizlik karan verdi. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dün ya- pılan ilk duruşmada mahkeme, 423 ve 424 sayüı kanun hük- münde kararnameler nedeniyle bakamn kişiliği aleyhine dava açümasmın mümkun olmadığı- na, dava için yetkiti mahkeme- nin idare mahkemesi olduğuna karar verdi. Aksu'nun "Hürri- yet, 2000'e Doğru Dergisi'ni bas- saydı matbaalannı kapatırdık" şeklindeki sözleri üzerine dava açılmıştı. Mercouri seçim yarışmda Ynnanis- tan'dapa- zar günü yapdacak olan yerel seçimler için kızışan propaganda savaşı meydanlarda, mitinglerde olduğu kadar duvarlarda, posterlerde de surii>or. PASOKun Atina Belediye Başkanı adayı, eski Kttltür Bakanı Melina Mercouri'nin dev posterle- ri de kentin duvarlannı kaplayan posterlerin başında geliyor. HABERLERÎN DEVAMI CUHEYT ARCAYUREK yazıyor Çürümüşlüğün Vardığı Nokta Hükümete iki gensoru IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA ANKARA — Çörümüşlük bir iktidan sarmaya görsün. Tür- ban der parçalanır, milletveki- li maaşları der birbirine düşü- rür. Bakanların kimileri, gece gündüz biriikte olduklan kimi gazeteciler aracılığıyla öteki bakanlann ya da bir bakamn kuyusunu kazar. Tepeden inme buyruklan ki- şiltğine ve anayasaya saygı du- yan kimileri sindiremez. Çürük iktidarlarda tek adama başkal- dırı çeşitli ve sudan nedenler- te kendini gösterir. AN Bozer, birkaç gündür onuruna duyduğu saygıyla mücadele ediyordu. Basında kişiliğini hiçe sayan yayınlann kabinede hangi kaynakta tez- gâhlandığını bilıyordu. Üstüne üstlük TO'nün uyguladığı dış polıtikalara duyduğu, yeri gel- diğinde toplantılarda dile getir- diği muhalefete karşın, benim- sediği "konsensüs oiuşunca alınan karara uyma" ilkesinin artık degeri kalmadığını anlı- yordu. Özellikle dün geceyarısına doğru alınan bilgiler, devletin, TÖ ve gelişmelerin farkında ol- mayan Akbulut gibi bir başba- kan elinde nasıl işlediğine ta- nıklık ediyordu. Dün sabahtan, kabınenin toplantıya başlaya- cağı saate kadar, hem de ka- binesinde görevli bir bakamn istifa ettiğini bir başbakan inançla reddediyordu. Saat 18.30 dolayındaki açıklaması ise tam anlamıyla Allahlıktı. Bozer'den memnundu, bakan görevindeydi! Oysa bu sözlerinden 20 da- kika kadar önce Bozer TÖ'nün yanından ayrılmış, ortalıktan yitmiştî. Ne var ki, Bozer'i "ikna" edip görkemlı makam arabasıyla Bakanlar Kurulu'na getirmeyi düşleyen TÖ'nün vazgeçirme çabaları sonuç vermemişti. Kuşkusuz Akbulut bundan da habersizdi. Ya TÖ? Işine geldiğinde ba- sınla konuşmaya bayılan TÖ, kabineye girer ve çıkarken go- rilleri marifetiyle gazeteciler- den kaçıyordu. O sıralarda Bo- zer, eniştesi Turgut Göle'ye "Çankaya'da işin bittiğini" söylüyordu, Bozer'in istifasına, Beyaz Saray'daki ikili toplantıya Ba- ker'a karşıt olarak alınmayışı mı neden olmuştu, yoksa isti- fanın altında bugün bilinmeyen başka önemli gerekçeler mi vardı? TÖ ile görüşmeden ön- ce dün sabah Bozer'den doğ- rudan alınan bilgiler, Beyaz Saray'daki dışlama olayını "büyütüldüğü kadar önemsemediğini" gösteriyor- du. Yine doğrudan bilgiler "ABD'den itibaren cereyan eden olaylardan sonra" istıla- mn gerçekleştiğini vurguluyor- du. Oyleyse? İstifamn ardında hem politik, hem de Bozer'e tuzak kuran kimi iletişim tez- gâhlarının variığı söz konusuy- du. Kabine toplantısı ise, TÖ'- nün girerken yaptığı açıklama- lara koşut geçmemışti. Başta söylediklerı kamuoyunayöne- lik abartmalı sözlerdi. TÖ, ka- binede ABD gezisini bilinen masallar çerçevesinde anlat- mış, terör üzerinde, "tavsiye- lerde" bulunacağım söylemiş- ken, bu konuda gentş müzake- reler açılmasına olanak sağla- mamıştı. Bütçe tartışılmıştı. Ne TO ne de Akbulut Bo- zer'in istifa ettiğini kabineye duyurmuş, bakanlardan da bir kişi söz atıp dünün önemli ola- yıyla ilgıli bilgi istemişti. Dışiş- leri'ne adı geçen Mehmet Ya- zar'ın gözlerinde daha canlı parlaklığı görenler hafifçe gü- lümsemiş, hele Güneş Taner'- in şanslı aday olmanın verdiği rahatlıkla çevresindeki bakan- larla konuşması dıkkati çek- mişti. TÖ'nün aradığı uysal ba- kan tipini Taner'de ya da Ya- zar'da bulamayacağını varsa- yanlar ise, hiç duyulmadık bir adın bakanlığa gelebileceğini bir olasılık diye öne sürüyorlar- dı. Bu arada büyükelçi Morton Abramovvitz, dün DYP lideri Demırel'le bir saat görüştü. El- çiye göre Körfez bunalımında banşçı olanaklar sonuna kadar denenecektı. iztediği polıtıka Türkiye'ye büyuk prestij sağla- mıştı. Söyledikleri bilinen şey- lerdi. Demirel ise ABD'nin sorum- lu hükümetı dışlayarak, "Çan- kaya'daki dostu ile" iş görüş- mesine değindi. Demirel'e gö- re ABD'nin istediği sonucu kimden elde ederse onunla iş görmesi doğaldı ama, hükü- mette olsa Çankaya'yı devre dışı bırakırdı. Abramovvitz Türkiye gerçeklerini ne kadar umursamadıklarım ifade eden kısa bir yanıt verdi: "Bunlar sizin iç işiniz!" Güneş Taner muradına erer- se, zaten üst katlarla içli dışlı ilişkilerı olan ABDyukarıya çı- kan merdivenlerin basamakla- rında da giyinişi, yaşamı, ko- nuşması ve idealleriyte tam bir müttefik bulacaktı. Rahşan Ecevit karşı çıktı mı? (Baftarafi I. Sayfada) man öuennediğini söyledi. DSP kurucularından özdal- ga, Ecevit'in kendisini 'yaiancüıkla' suçlamasına 'Sa- yın Bülent Ecevit'in, işine gd- meyen şeyleri soyleyen insanla- n yaiancüıkla suçbunası yakışık- sız ve ancak kendi düzeyini gös- teren bir şeydir. Ben aynı iislap- la cevap vermem. Zaten olayın tanıklan da hayattadır" karşı- lığını verdi. özdalga, tanıklar- dan birinin de DSP kurucuların- dan Murtaza Çelikel olduğunu belirtti. Gazetemizin 10 ekim çarşam- ba günlü sayısında yayımlanan "SHP-DSP birieşmesi nasıl bozuldu" başhklı haberle ilgili olarak Ecevit, Cumhuriyet'e şu açıklamayı yaptı: "Sayın Haluk özdalga'mn 10 Ekim 1990 çarşamba günlü 'Cumhuriyet'e 'SHP-DSP bir- leşmesi nasıl bozuldu' başlıgı al- tındaki demecini yurtdışında iken ogrendim. Bu demecinde Sayın özdalga, benim 1987'de, üzerimdeld siya- set yasagı kalkar kalkmaz, ken- di başkanhgımda SHP ile DSP'nin birteşmesini önerdigi- mi, fakat Rahşan Ecevit buna şiddetle karşı çıkınca onerimi geri aldı|ınu öne sürmüştür. Bu iddianın gerçekle hiçbir ilişigi yoktur. Ben hiçbir zaman DSP ile SHP'nin birieşmesini önermedim. Ben, öteden beri, gerçek sosyal demokratlan, De- mokratik Sol Parti'nin saglıklı yapısında ve çagdaş dogmltu- sunda birleşmeye çağınyorum. Bu konuda DSP yöneümiyle de Rahşan Ecevit'le de hiçbir za- man goriis arnlıgımız olmamış- tır. Sayın Haluk Özdalga'mn gerçekleri boylesine tahrif etme- sini ve yalan söyiemesini hayret- le ve üzüntüyle karşıladım." Ecevit'in 'yalanlaması' üzen- ne söz konusu olayla ilgili ola- rak bir gezi nedeniyle bulundu- ğu Isveç'te açıklama yapan Öz- • dalga ise, daha önce 'kamuovu- na ilk kez duyurdugunu' söyle- diği söz konusu olayla ilgili şu aynntıları aktardı: "Anayasanın geçici 4. mad- desindeki siyasi yasaklann kal- dırılması için 1987 eylul ayında yaprian halkoylamasında 'evet'- k, 'hayır" oylan arasındaki fark çok azdı. Kesin sonuç pazartesi sabahı alındı. Sayın Bülent Ece- vit. durum de£erlendinnesi yap- mak üzere o suttda genel başkan yardımcısı olan beni ve Sayın Murtaza Çeükel'i sah günü için evine davet etti. Toplantıya Sa- yın Rahşan Ecevit de kauldı. Si- yasi yasaklann, o arada Sayın Bülent Ecevit'hı siyasi yasağının kalkmasından sonra neler yapı- lacagı konuşuiacaktı. O tarihten kısa bir süre önce SHP tstanbul İl Başkanı Sayın Hasan Fehmi Güneş SHP ile DSP birleşsin. Genei başkanbga da Bülent Ece- vit gelsu' diye bir açıklama yap- mış, Sayın Güneş'in bu demeci de kamuoyunda bir süre tartı- şılmıştı. Salı günu Ece%itler'in evinde yapılan toplantının he- men başlannda Sayın Bülent Ecevit, 'Arkadaşlar. Sayın Gü- neş'in formülüne göre birteşme- ye ne dersiniz' diye sordn. Ben veya Sayın Murtaza Çelikel he- nüz bir şey söyleroeye fırsat bu- lamadan Sayın Rahşan Ecevit, hem şaşırmış bem de çok sert bir şekilde 'kıjameti kopannm, kı- yameti kopannm' diye itirazda bulundu ve 'şimdi Ecevit'in ya- sagı kalkü ve SHP'nin bütün ta- banı bize gelecek. Orada yalnız hizipçiler ve aşınlar kalacak. Batan gemiyi mi kurtaracagım' diye ilave açıklamalarda bulun- du." "Sayın Bülent Ecevit, önce 'Güneş formülu' hakkında Rahşan Hanımı ikna etmeye dö- nük bazı şeyler soyledi" diyen özdalga, açıklamasım şöyle sür- dürdü: "Ama Rahşan Hanım, Uvn- m degişnrmedi ve yumosamadı. Öfkeli bir şekilde toplanü oda- sını terk ederek, içerideki oda- lardan birine geçti. Bunnn üze- rine Sayın Bülent Ecevit öneri- sini geri aldı. Bu olayı ne Sayın Bülent Ecevit'in ne de orada bu- lunan di|er Idşilerin hatıriama- ması mümkun degildir. Sayın Bilent Ecevit'in işine gelmeyen şeyleri soyleyen insanlan yaian- cüıkla suçlaması yakışıksız ve ancak kendi düzeyini gösteren bir şeydir. Ben aynı üslupla ce- vap veremem. Zaten olayın ta- nıklan hayattadır." Türban askıda ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — SHP'nin engellemesi ve ANAP'taki liberallerle muhafa- zakârlann görüş aynhğı nede- niyle üniversitelerde türban ser- bestisini içeren kararnamenin TBMM'de görüşülmesi askıya alındı. Kadının StatUsU ve So- runlan Başkanhğı kurulmasını da içeren kararname, ANAP'ın muhafazakâr kesiminin tüm ça- balanna karşın dün TBMM'de görüşülemedi. SHP'nin engellemesi nedeniy- le önceki gün görüşmeleri yanm kalan kararname, TBMM Genel Kurulu'nda dün ele ahnmadan önce ANAP Grup Başkanveki- li Yasin Bozkurt, gazetecilerin soruları üzerine "Komisyon Başkanı genel kunıla girmeye- cek. Böylece görüşmeleri gele- cek haftaya bırakacagız" dedi. Ancak Bozkurt, genel kunıla girmeme ya da kararnameyi ge- ri çekmesi konusunda Komis- yon Başkanı Yusuf Bozkurt Özal ile türban girişiminin ön- cülerinden Malatya Milletveki- li Bülent Çaparoglu'nu ikna edemedi. Muhafazakârlann ve milliyet- çilerin genel kunıla girmelerine rağmen ANAP sıralanmn çoğu boş kaldı. Bakanlar Kurulu sı- ralannda da sadece Oltan Sun- gurhı, Kemal Akkaya, Cemil Çi- çek, Mehmet Yazar, Abdülkadir Aksu ve Mehmet Keçeciler bu- lundu. SHP'li milletvekilleri de kuliste oturarak toplantının baş- layabilmesi için DYP ve ANAP milletvekillerinin çoğunluğu sağlamasını beklediler. " 25 dolayında DYP'li milletve- kilinin de yardımıyla gerekli sa- yıya ulaşınca toplantı başladı. Gündem dısı konuşmalardan sonra sıra kararnamenin görü- şülmesine geldiğinde, özal ikna edilemediği için görüşmelerde hükümeti temsü etmesi gereken Devlet Bakanı Kemal Akkaya dışan çıktı. Bunun üzerine bir- leşimi yöneten DYP'li Başkan- vekili Yüdınm Avcı, Akkaya ge- nel kurulda olmadığı için karar- namenin görüşülmesini gelecek haftaya erteledi. Böylece muha- fazakârlar ile milliyetcüerin tüm direnmelerine karşın kararname görüşülemedi. ANAP Grup Başkanvekili Bozkurt, Cumhuriyet muhabiri- nin sorusu üzerine Başbakan Yıldınm Akbulut'un talimatıy- la görüşmenin ertelendiğini be- lirtti. Bozkurt, ertelemenin ne- denini, "muhalefetle' Uişkileri sertleşnrmemek ve iyi diyalog içlnde olmaya calışmak" biçi- minde açıkladı. "Kararnamenin gelecek hafta da gönişülmeye- rek geri çekilmesi söz konusu mo?" sorusuna Bozkurt, "Şu aşamada gelecek haftaya kaldı" yanıtım verdi. (Baştarafı 1. Sayfada) nnın yetersiz olduğunu ve hiç- bir sonuç vermediğini anlattı. Güvenlik güçlerinin 1980 önce- sine göre çok daha büyuk ola- naklarla çalıştığını ve böyle bir ortamda sayısı anan terör olay- lannın hiçbir izahı olmadığmı öne süren Kumbaracıbaşı, son terör olaylanndaki irtica boyu- tunun da açıkça ortaya çıktığı- nı vurguladı. Kumbaracıbaşı, özetle şöyle dedi: "Hnkümetin totumu ise ibret verici. trtica hakkında verdigi- miz araştırma önergesi nedeni anlaşılamayan bir şekilde ANAP'lılarca reddedilmişür. Bahriye Üçok'un ölümünün tepldleri sürerken bu konuda ANAP'ın duyarsızlığını anla- mak mümkun degfldir. Dini po- litikaya alet etmek isteyen bir kararname gündemde tutul- maktadır. Bunun çıkmasım en- gellemeye çahşıyoruz. Ama bu konuda önemli olan ANAP'ın tavndır. Ya hükümet bu olay- lara yeşil ışık yakan kasıtlı bir davranış içindedir ya da bu akunlara, olaylann akışına ken- disini terk etmiştir. Birincisinin olmadıgını ummak istiyoruz. Ama ikincisi de bir çaresizliktir ve çaresiz bir bukümete de kim- senin tahammülü kalmamıştır. tstanbul teröre teslinı ohnuştur, irtica hareketlerinin güvenlik güçlerinin içine kadar girdigi bi- liomektedir. ANAP ise bunu halen dddiye almıyor. Bu hükü- metin Türkiye yi aydmhga gö- türeceğine inanmıyoruz. Bugü- ne dek yapüan açıklamalann hepsi safsata olmuştur. Hükü- metin bu koMda aczini kabul etmesi Türkiye'nin selameti açı- sından gereklidir. Bunu kabul etmesi de çözümün seçim olması demektir. Bu noktaya gelinme- sinde hükütnetin ve bakanlann sorumlulugu vardır. ÇekMmeieri gerekmektedir. Başta tçişleri Bakanı olmak üzere hükümeün çekihnesi ve secime gidümesi ge- reklidir. Rnflasyondan da, Kör- fez krizinden de önemli olan olay budur. Hâlâ seçhne gitme- mekte direnirlerse gelecekte ve- remeyecekleri besaplar dogar." Gensoru gerekçesi Edirne Milletvekili Erdal Kal- kan ve Ankara Milletvekili Fu- at Ercetin tarafından hazırlanan ve SHP milletvekillerinin imza- sıyla başkanlığa sunulan öner- genin gerekcesinde, Tûrkiye'nin 1980 yılında girdiği ekonomik, siyasi ve toplumsal bunalımdan hâlâ çıkamadığı, ekonomik soy- gun, yağma ve olağanüstü terö- rün sürdüğü vurgulandı. Yöne- ticilerin kültürsuzlüğü ve düzey- sizliği nedeniyle Atatürk dev- rimlerinin, Atatürkçülük mas- kesi altında katledildiği, Orta- çağ'ın gerisinde bir eğitim anla- yışıyla amansız bir kültür düşmanlığı ve ahlaksal çokün- tü yaşandığı anlalılan gerekçe- de, enflasyon, sanayileşmenin durması, devlet sektörünün sa- tışa çıkanhnası, yolsuzluk ve rüşvetin olağanüstü boyutlara çıkması, dış ve iç borçların ar- tışına da dikkat çekildi. Cumhuriyetin en temel nite- liği olan laiklik ilkesinin de aşın- dınldığı, yurtdışmdan pompala- nan ve birdenbire boy atan dinci akımların bu ortamda çağdışı ideolojileriyle güçlendikleri be- lirtilen gerekçede, korkunun kit- lelere egemen kıhnarak baskıcı ve aynma savaş kışkırtıa bir ru- tumun sürdürüİmekte olduğuna değinildi. Gerekçede, devleti yö- neten azmlık iktidanmn tepesin- deki Cumhurbaşkanı'nın "Dev- let laik, ama ben MüslUmanım" diyebildiği ve bu davranışıyla la- iklik ve Müslümanlığın bağda- şamayacağını söylediğine dikkat çekildi. 12 Eylül müdahalesine gerekçe yapılan terörün bu kor- ku cenderesi için gerekli yer ve zamanlarda ayarlanabilen bir manivela gibi kullanüdığına işa- ret edilen gerekçede, son 8 ay- da yaratılan terör şokunun kit- leleri demokrasiden ve politika- dan soğutmak planının bir par- çası olduğu ifade edildi. De- mokrasi ve terörsüz yaşamın birbirinin seçeneği gibi gösteril- mek istendiği anlatılan gerekçe- de, tarikatlann hiçbir dönemde bu kadar teşvik ve destek gör- mediği, Cumhurbaşkanı'nın an- nesinin Nakşibendi şeyhinin ya- nına gömdürülmesi için karar- name çıkanldığı, gayriresmi Ku- ran kurslarının ve imam hatip okullarının çağdışı bir eğitimle yüzde 99'u Milslüman olan top- lurau "inananlar ve inanmayanlar" olarak ikiye bö- lünmesi isteğine hizmet ettikle- ri öne sürüldü. Türkiye'nin sokaklarında ayetler okunan, meydanlarında toplu namazlar kıhnarak siyasal gösteri yapılan, llahiyat Fakül- teleri'ni öğretmen okullanna dönüştüren ve tçişleri Bakanh- ğı personeunin önemli bir bölü- münün tarikat Uyesi olduğuna dair yayguı söylenti bulunan bir ülke haline geldiği ve siyasal ik- tidarın da dini istismar ederek irtica kaynaklı teröre yeşil ışık yaktığı, memurlann din eğiti- minden geçirilrnesi, türbanın serbest bırakılması için yasa ta- sanlannı TBMM gündemine ge- tirdiği de vurgulandı. Gerekçenin son bölümünde, hacı valilerle yönetilen laik cum- huriyetin ciddi bir tehlike altında olduğu, 29.01.1990 - 10.10.1990 tarihleri arasında 12 kişinin te- rore kurban gittiği ve bunların katillerinin halen bulunamadı- ğı bildirilerek "Katillerin bnlu- namaması, iktidann bu konuda istekli olmadığı inancını arttır- maktadır. Bu siyasal iktidann devamı, laik, demokratik cum- huriyetimizi ileride telafisi münikün olmayacak zararlara sokacaktır" denildi. DYP, "ülkede dayanılmaz hale gelen pahalıhğa neden olduğu" için hükümet hakkın- da gensoru isteyecek. DYP, be- lediyeierin içinde bulunduğu idari ve yasal zorluklann sap- tanması için Meclis araştırması vermişti. Hükümete karşı TBMM'de atağa geçen DYP'nin Grup Baş- kanvekili Vefa Tanır, dün dü- zenlediği basın toplantısmda, "Seçim öncesi 'Benden olma- yan belediyelerin elini kolunu urganla saranm' diyen iktidar şimdi aynı urgam seçilmiş reis- leri asmak için kullanıyor" dedi. Tanır, "Körfez krizi bahane edilerek yapılan zamlann, dar- gelirli büyük kitleleri dayanıl- maz hayat pahalüığı altında ezdirdigi" gerekçesiyle hükümet hakkında gensoru vereceklerini belirtti. Nereye Gidiyoruz? SHP MYK TOPLANDI Laiklik koıııisyoııu oluşturulduSHP MYK'ntn aldığı bir dizi kararda Kocaeli'nde 'Banş ve insanca yaşam mitingi', üyelik yenileme sürecinin 20 kasıma uzatılması yer alıyor. Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kahraman SHP'ye katıhyor. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — SHP Merkez Yurutme Kurulu (MYK),'dünku toplan- tısmda laiklik komisyonu oluş- turdu, Kocaeli'nde "banş ve in- sanca yaşam" mitingi yapılma- sını kararlaştırdı. MYK aynca uyelik yenileme süresini 20 ka- sıma kadar uzattı. Diyarbakır Milletvekili Mebmet Kahraman da bugün genel merkezdeki tö- renle SHP'ye geri dönecek. MYK'nın yaklaşık 4 saatlik toplantısından sonra Genel Sek- reter Hikmet Çetin, alınan ka- rarları açıkladı. Çetin, MYK'nın laiklik raporunu ha- zırlayacak komisyonunda, Ge- nel Sekreter Yardımcısı Abdül- kadir Ateş başkanhğında MYK uyeleri Turkân Akyol, Seyfi Oktay, PM üyesi Necdet U|ur ile miUetvekılleri Ali Topuz, Tu- ran Beyazıt ve eski Diyanet tş- leri Başkanı Lütfi Dogan'ın gö- revlendirildiğini bildirdi. Üni- versite ve bazı bilimsel kurum- lardan da bilgi ahnacağını kay- deden Çetin, "Aynca laiklik konusuna değişik açıdan yakla- şanların da gorüşlerinden yararlanılacagınf' söyledi. Çe- tin, bu ay sonuna doğru Koca- eli'nde "banş ve insanca yaşam için SHP mitingi" yapılmasının kararlaştınldığını bildirdi. MYK'nın dünkü toplantısmda partiye daha önce uye olan ve uyeliği yenilenmemiş ya da üye yenilenmesi için başvuruda bu- lunmayanlann üyelik haklannı guvence altına aimak için bilgi- sayardan ahnacak üye listeleri- nin 20 ekim tarihine kadar ilçe- lere yollanması ve 20 kasıma ka- dar bu listelerin askıda kalması kararlaştınldı. Genel Sekreter Çetin, askı süresi sonuna kadar yapılacak başvurulann en geç kasım sonuna kadar genel mer- keze yollanacağını ve burada karara bağlanacağını belirtti. Çetin, 7 milletvekilinin ihra- cından sonra SHP'den istifa eden Diyarbakır Milletvekili Mehmet Kahraman'ın, yine ay- nı tüzük maddesi gereğince MYK'nın onayıyla bugün saat 12.00'de genel merkezdeki tö- renle partiye geri döneceğini bil- dirdi. MYK'nın dünkü toplantısm- da çaüşma programı taslağı da belirlendi. Parti içi eğitim, ör- güt üye yazımı, gölge kabine uy- gulaması, genel merkez - grup işbölumünun etkinleştirilmesi, yurtiçi ve dışındaki kuruluşlar- ca ilişkilerin geliştirilmesi, sos- yal demokratlann birliğinin sağ- îanması ve genel seçim hazırhk- lan bölümlerinden oluşan cahş- ma raporu, MYK'nın pazartesi günkü toplantısmda görüşüle- cek. Üçok'un anısına sessiz yürüyüş İç Politika Servisi — Evine gönderilen bombalı paket sonu- cu yaşamını yitiren SHP Parti Meclisi üyesi Doc. Dr. Bahriye Üçok'un anısına cumartesi gü- nü (yarın) tstanbul'da "sessiz yürüyüş" yapılacak. Çok sayıda profesör, öğretim üyesi, parla- menter, araştırmacı, gazeteci, mesleki ve demokratik kitle ör- gütleri tarafından düzenlenen yürüyüş Çağlayan Parkı'nda başlayıp 800 metre sürecek ve Şişli Abide-i Hürriyet Tepesi meydamnda sona erecek. Laikliğjn hedef ahndığı, gerici terörün Ataturk ilkeleri ile laik- liği savunanları hedef aldığı ge- rekçesiyle düzenlenen "Bahriye Üçok'u anma yürüyüşü" saat 10.00'da başlayacak. lum ka- muoyunun çağnlı olduğu yürü- yüşü duzenleyenler "Atatürk il- ke ve devrimîerine bağlılığımızı duyurmak amacıyla sessiz bir yürüyüş yapıyoruz. Bu sessiz yü- rüyüş sessizlik içinde anlam taşıyacakür" dediler. Yürüyüşun yapılabilmesi için gerekli izinle- rin alındığını beürten düzenleme kurulu "laiklik düşmanı gerici- lere karşı laikliği sonuna kadar savunan milyonlann olduğunu göstermek istediklerini" vurgu- layarak yüruyüşte taşınacak dö- vizleri şu şekilde açıkladı: "Demokratik ve laik bir Türkiye için el ele", "Hukuka ve laikliğe bağlıyız", "Hukuka say- gılıyız, şiddete karşıyız" Yaşamı boyunca, laik ve demokratik Türkiye için emek veren Doç. Dr. BAHRİYE ÜÇOK'a yapılan insanlık dışı saldınyı nefretle kınıyoruz. ÖZEL YENİ YILDIZ DERSHANESİ ÇALIŞANLARI İZMİR — SHP Genel Başka- nı Erdal İnönü, Cumhurbaşka- nı Özal, Dışişleri Bakanı Bozer ve İçişleri Bakanı Aksu'yu isti- faya çağırıyor... Acaba istifa ederler mi? Bir umutsuzluk çökmüş in- sanlann üzerine. Sıkıntının ge- tirdiği çaresizlik sinirleri geri- yor. Durmadan çalan telefon- lar, mektuplar, yotda karşılaş- tıklarımız şu soruyu yöneltiyor hemen: —Türkiye nereye gidiyor, bu film 12 Eylül öncesine çok ben- ziyor... Oysa Başbakan Yıldınm Ak- bulut, gayet rahat. Verdiği de- meçler, Türkiye'de her şeyin olağan olduğu yolunda. Kalkı- nıp büyüyen, çağı yakalayan bir Türkiye var. Dost ve düş- man bu gelişmeden çatiıyor. Sanayici, işadamı, aydın, ev kadını, işçi, memur, esnaf, dul, yetim soruyor: —Biz 12 Eytülleri bir kez da- ha yaşamak istemıyoruz... Umutsuzluğu giderek artan bir kesim tedirginliğini şöyle yansrlıyor: —Türkiye, İran mı olacak? Cinayetler böyle sürerse, terö- rün önü alınmazsa ordu müda- hale eder... SHP lideri İnönü, "Her şey demokrasıyle çözülür" diyot sık sık. Türkiye'de terörün de- mokrasi içinde kökünün kazı- nacağını anlatıyor. Şöyle diyor: —Bugün Türkiye'de bir ikti- dar boşluğu olduğu su götür- mez bir gerçektır. ANAP, 26 Mart 1989'dan beri direniyor. Yirmi ay önce yapılan yerel se- çimlerde halkımız ANAP'a 'çekil' demiştir. Bakıyoruz, hiç umursamıyor ANAP iktidan hızla tırmanan terörü; Körfez bunalımım baha- ne ederek hızla artan enf- lasyonu. istifa etmelidir... Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in istifa ertiği söyleniyor, ama doğrulanmıyor. Cumhurbaşka- nı Ozal ise İstanbul'da, "Ger- çi biz aktif politikayı bıraktık, ama" deyip ekliyor: —Politikacılar, sorulan soru- ya cevap yerıne söylemek fe- tediğini söyler... Ardından kalkınan Türkiye masalı, AT'ye nasıl gireceği- miz, her köye telefon hikâye- si... İnsanlar öldürülüyor Türki- ye'de. Körfez bunalımı işçinin, memurun cebine, filesine yan- sıyor. Hiç, ama hiç umursamıyor ANAP iktidarı. Gününü gün et- mekle geçiriyor... Cumhurbaş- kanı Özal da muhalefet lider- leriyle, tüm politikacılaıia alay ediyor "Onlar istediklerini söyler" diye. Ya halkın söyledikleri? 26 Mart 1989 yerel secimle- rinde halk ANAP iktidarına 'çek git' dedi. Ama onlar 'ha- yır gitmeyeceğiz' diye direni- yor. Gitmeye, yani bir erken seçime yanaşmıyor. Erdal İnönü, İçişleri Bakanı Aksu'nun terör olayları karşı- sında görevini yerine getireme- diği gerekçesiyle gensoru önergesi vereceklerini açıkli- yor. Bu konuda tek sorumlu- nun ANAP iktidarı olduğunu öne sürüyor. Ama 'tık' çıkmıyor ANAP 1 - tan. Sanki bir şirket yonetimr si-' yasal iktidar. Bildiğini okuyup her olayı küçümseyerek yerin- den kımıldamıyor. SHP lideri de dün açık açık söylüyor zaten: —Böyle işler şirketlerde olur. Büyük patron, başka bir patronla konuşur ve ne konuş- tuğunu kimse bilmez... Bu bir iktidar boşluğudur. Terör olayları böyle ortamlarda —Biz gorev başındayız, t , r m a n ı r . ANAP bunun farkında mı? İnsanlar umutsuz, çaresiz. Körfez bunalımımn faturası iş- çiye, memura çıkıyor. Kimi yörelerde mazot yok... Ama ANAP'lı bakanlar pem- be görüntüler çizmeyi sürdürü-, yor: —Kalkınıp büyüyoruz, çağı yakalıyoruz... Bir kandırmaca, göz boya- ma döneminden geçiyoruz. İn- sanlar o yüzden yılgın, o yüz- den umutsuz... Onun için soruyoriar. —Nereye gidiyoruz? Türkiye'de terör 12 Eylül önce- si gibi degildir. Dış politikada önemli mesafe aldık. Ya nasıldır? Yanıtı, dün inönû'nün ko- nuşmasından çıkıyor. Cumhur- başkanı Özal'la ABD Başkanı Bush arasındaki görüşmede neler konuşulduğunu kimsenin bilmediğini söylüyor İnönü... SHP lideri anlatıyor: —Bu görüşmeye ABD Dışiş- leri Bakanı katılıyor. Türk Dışiş- leri Bakanı katılmıyor. Aslına bakarsanız, hem Cumhurbaş- kanı hem de Dışişleri Bakanı Tunçsel toprağa verildi Cenazede gazeteciyeengel lstanbul Haber Servisi — Si lahh saldırı sonucunda önceki gün öldürülen MİT Marmara Bölge Sorumlusu Ertan Ömer- beyoğlu'nun şoförü Kemal lunçsel'in (Sİ) cenazesi dün Le- vent Yeni Cami'de kılınan öğle namazından sonra Feriköy Me- zarhğı'nda toprağa verildi. Ca- mide ve mezarlıkta gazetecilerin görevlerini yapmalan engellen- di ve filmlerine el konuldu. önceki gün Kuştepe"deki evi- nin yakınlannda oğluna ait kar- büratör dükkânına girerken uğ- radığı silahlı saldırı sonucu ba- şından ve sırtından aldığı Uç kurşun yarasıyla ölen MİT böl- ge sorumlusunun şoförü Kemal Tünçsel'in cenazesi, öğle saatle- rinde Levent Yeni Cami'ye ge- tirildi. Geniş güvenlik önlemle- ri altında getirilen cenazeyi gö- rüntülemek isteyen gazeteciler, çok sayıdaki sivil görevli tarafın- dan camiden uzaklaştırıldılar. Kılınan öğle namazından sonra oluşturulan kortej, bando eşli- ğinde yaklaşık 100 metre yüril- dükten sonra Tünçsel'in tabutu cenaze arabasına konuldu. Bu sırada uzaktan da olsa fotoğraf çekmek isteyen gazetecilerin fılmleri sivil görevliler tarafın- dan alındı. Bazı gazeteciler tar- taklanırken çantaları da alındı. Cenaze daha sonra Tunçsel'in yakınları ve çahşma arkadaşla- nndan oluşan kortejin önünde Feriköy Mezarlığı'na götürüldü. Gazetecilerin mezarhğa girmele- rine de izin verilmedi. Mezarh- ğa yaklaşmak isteyen gazetecile- rin üzerinde bulunan fılmler, si- vil görevlilerce makine ve kaset- lerden çıkarüarak parçalandı. Bazı gazete görev otolan da arandı. Gazetecilerin durumu bildirmek istedikleri lstanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey yetkilileri ise konunun kendile- rini ilgilendirraediğini söylediler. Kemal TUnçsel suikastıyla il- gili olarak yürütülen soruştur- manın gizlilik içinde sürdürül- düğü bildirildi. Konuyla ilgili olarak emniyet yetkilileri "Aras- tınnalanmıza devam ediyoruz" demekle yetindi. TlKKO'nun üstlendiği Tunçsel cinayetiyle il- gili olarak çalışmaların "semsiye" adıverüen operas- yonla sürdürüldüğü öğrenildi. Türkiye Gazeteciler Sendika- sı Genel Başkanı Orhan Erinç, MİT lstanbul Bölge Sorumlusu Ertan ömerbeyoğhı'nun şoförü Kemal Tünçsel'in cenaze töre- ninde görev yapan emniyet kuv- vetleri tarafmdan dövülüp füm- lerinin alınmasını protesto ede- rek, "Basın özgüriügu önüne koaan fiili engeiler devam edi- yor" dedi. Erinç gazetecilerin kamu gö- revi yaptıklarmı hatırlatarak şöyle dedi: "Terör kurbanı MTT görevli- si Kemal Tünçsel'in cenaze töre- ninde görevli fotomuhabiri ar- kadaşlanmızın filmlcrinin zor- lamabuia makine ve çanüüana- dan a*™"»^«"" kınıyoruz. Arka- daşlanmızm görevlerini yerine getinneierinin önlenmesi hangi amaçlara yönelik olursa olsun, basın özgürlugünün önüne ko- nan fiili engellerden bir yenisi- ni oluştunnuştur. Bn fiili engci- lerin kaldınlması için birçok kez yaptığımız cagnyı tüm vetidUc- re bir kez daha yapryomz."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear