25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 EKÎM 1990 • • • * HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/19 Filistin Gerçeği... (Baftarafı 1. Sayfada) iyimserlik dolu hava bir anda bıçak gibi ke- sildi; haklı olarak duyulan sevinç kursaklar- da kaldı. Ortadoğu gerçeği, Batı'yı bir bakı- ma tatlı bir rüyadan uyandırmış oldu. Filistin sorununa hakça bir çözüm bulabil- mek için, öncelikle İsrail bugüne dek sürdür- müş olduğu katı ve uzlaşmaz tutumundan vazgeçmelidir. İşgali altında tuttuğu toprak- larda yeni yerieşim merkezleri kurmayı dur- durmalıdır. Doğu Kudüs'te yaşanan kanlı olayiar, Fi- listin gerçeğiyle birlikte İsrail'in haksızlığını da olanca çıplaklığıyla sergilemiştir. Bu konuda en etkili rolü oynamak duru- munda olan ülke hiç kuşkusuz ABD'dir. Eğer VVashington, Kudüs katliamını şu ya da bu biçimde geçiştirmeye kalkışırsa, çifte stan- dart uygulamakla suçlanacaktır ve bu suç- lama haksız olmayacaktır. Irak'ın Kuveyt'i işgali karşısında dünyayı ayağa kaldıran Başkan Bush yönetimi, İsrail işgali altındaki topraklarda olan biteni gör- mezlikten gelmeye devam ederse, Körfez'- deki çıkmazı büyüyecektir. İsrail güvenlik güçlerinin Kudüs'te yaptı- ğı kıyım, Saddam Hüseyin'in işine yaramış- tır. Irak diktatörü, Kuveyt'i işgal ettiğinden bu yana sürekli olarak Filistin kartını oynama- ya ve Arap topraklarındaki İsrail işgalini ön planda tutmaya çalışmıştır. Onun için son gelişmeler, Saddam Hüseyin'in ekmeğine yağ sürmüştür. Ortaya çıkan durum ayrıca, Körfez'de ABD ile birlikte davranan Mısır ve Suriye gi- bi ülkelerin kamuoyunda da anti-Amerikan havanın güçlenmesine yol açabilecektir; Saddam'a karşı dayanışma cephesi çatlaya- bilecektir. ABD, Körfez krizinde sıkışmaya başlamış- tır ve zaman Saddam Hüseyin'in lehine iş- lemektedir. Evet, Irak Kuveyt'ten kayıtsız şarcsız ve derhal çekilmeli, rehineleri de serbest bırak- malıdır. Ama bunun gibi, eğer Ortadoğu'da kalıcı bir banş isteniyorsa, bir başka büyük hak- sızlık da son bulmalı ve Filistinlilerin yaşa- makta olduğu dram noktalanmalıdır. Nobel, Octavio Paz'ın Filîstinliler (Baftarafı I. Sayfada) Kudüs'ü kuşatma altına aldığı ve Doğu Kudüs'e Filistinlilerin girmesini engellemek için so- kaklarda barikatlar kurduklan bildiriliyor. Işgal altındaki Gazze şeridin- de ise önceki gece gösteri yapan Filistinlilere ateş açan tsrail as- kerleri 4 Filistinliyi yaraladılar. Mısır Devlet Başkanı Hüsnii Mübarek, dün Kahire'de gaze- tecilerle yaptığı sohbette Ku- düs'te kutsal yerleri korumak için uluslararası bir güç gönde- rilmesini önerdi. AA'nın haberine göre FKÖ içindeki sertlik yanlısı gruplar- dan "Filistin Kurtuluş Cephesi" lideri Ebu Abbas, Filistin soru- -u çözüme kavuşmadan Kör- z'de yumuşama beklenemeye- ceğini öne sürdü. Ebu Abbas, dün çıkan "Stern" dergisinde yer alan de- mecinde "Ortadoğu'da kartlar yeni baştan açıldı" diyerek ba- tının Ortadoğu'da şiddet kul- lanmadan çözüme ulaşılması için şimdi her zamankinden da- ha çok çaba harcadığıru ve Fi- listinlilerin de banşçı bir dünya- nın kurulmasında rol oynamak olanağına "nüıayet" kavuştuk- lannı belirtti. Filistin Kurtuluş Cephesi lide- ri Ebo Abbas, Körfez'de bir sa- vaş olması halinde kanlarının son damlasma kadar Irak lide- ri Saddam Hüseyin'in safında yer alacaklannı da vurguladı. Ebu Abbas, bir savaş çıkma- sı halinde uçak kaçırma, rehin alma ve Avrupa'da terör eylem- leri düzenleme gibi eylemlere gi- rişebileceklerini de vurguladı. BM Gavenlrk Konseyi, Ku- düs'teki kanlı olaylar konusun- da ortak bir karar taslağı üzerinde görüş birliğine varıla- madığından dün gece toplana- madı. Ingiltere'nin, karar tasansının daha yumuşak olma- sını isteyen ABD ile İsrail'in sert biçimde kınanmasını isteyen Arap ülkeleri arasında bir uzlaş- ma zemini sağlamaya çalıştığı bildirildi. Özal, Körfez turuna çıkıyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türkiye'nin Körfez krizin- den kaynakİanan ekonomik ka- yıplannın karşılanmasına yöne- lik Körfez gezisine yarın başlı- yor. Cumhurbaşkanı'nın dört gün içinde beş ülkeye yapacağı ziyaretlerde, Körfez'e ilişkin ye- ni siyasi ve diplomatik girişim- lerin gündeme gelmesi olasılığı- ntn düşük göriilmesi, gezinin ekonomik yönünü öne çı- kanyor. Cumhurbaşkanı özal'ın 13-17 ekim günleri arasında gerçekleş- tireceği Körfez gezisinin resmi programı bugün açıklanacak. Herhangi bir davet olmaksızın, tümüyle Ankara'nın girişimiyle gerçekleşecek bu gezi sırasmda Cumhurbaşkanı Ozal, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni zi- yaret edecek. Cumhurbaşkanı Açlık grevinde 4. gün Hb Mk gHaber Merkezi — Diyarbakır 1 Nolu E Tipi Cezaevi'nden ya- pılan sevkleri protesto için Di- yarbakır ve Ceyhan cezaevlerin- deki 256 tutuklu ve hükümlü- nün başlattıklan açlık grevleri sürüyor. Ankara Kapalı Cezaevi'ndeki sol görüşlü tutukhılar Eskişehir ÖECI Tip Cezaevi"ni protesto için açlık grevine başladılar. Diyarbakır'dan 9"u adli, top- lam 95 tutuklunun başka mer- kezlere sevkini protesto etmek için Diyarbakır Cezaevi'ndeki 250 tutuklunun dönüşümlü ola- rak ve Ceyhan özel Tip Cezae- vi'ndeki 6 tutuklu ve hükümlü- nün ise sürekli başlattığı açhk grevleri, dördüncü gününü dol- durdu. özal'ın beş ülkenin devlet baş- kanlanyla yapacağı görüşmeler- de, krize ilişkin genel bir durum değerlendirmesi dışında yeni si- yasi girişimlerin gündeme gel- mesi beklenmiyor. özal'ın Suri- ye ve Mısır devlet başkanlanyla yapacağı göriişmelerde, Türki- ye'nin Körfez sorununa ilgisinin sürdüğunü ve bu çerçevede Şam ve Kahire ile sürekli temas ve iş- birliğine önem verdiğini bir kez daha vurgulaması bekleniyor. özal'ın gezisinin ikinci bölü- münde gideceği Suudi Arabis- tan, BAE ve Katar'da ise daha çok ekonomik konuları günde- me getireceği tahmin ediliyor. özal ile Suudi Kralı Fahd ara- sında yapılacak görüşmede, bu Ulkenin bedava petrol verme önerisi de dahil olmak üzere, Türkiye'nin Körfez krizinden kaynakh ekonomik kayıplannın karşılanmasının yollan üzerinde durulacak. Cumhuriyet'in edindiği bilgi- ye göre, Körfez gezisinde Cum- hurbaşkanı'na eşlik edecek he- yetin oluşumu da ziyaretlerin ekonomik ağırlığına uygun ola- cak. Bugün açıklanacak heyet- te, Cumhurbaşkanlıği Sözcüsü Kaya Toperi, Cumhurbaşkanlı- ğı özel Kalem Müdürii Nabi Şensoy, Hazine ve Dış Ticaret Müstesan Namık Kemal Kılıç, Dışişleri Bakanlıği'nın ekono- mik işlerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Tansuğ Bleda yer ala- cak. Dışişleri Bakanlıjb kaynakla- n, Cumhurbaşkanı Ozal'ın Kör- fez gezisine ilişkin ön değerlen- dirmelerinde, "Siyasi açıdan ye- ni bir şey yok" diyerek, özal'ın ziyaretlerini daha çok "diploma- tik temaslan canlı tutma" ama- cı çerçevesinde ele alıyor. Bu çev- relere göre Cumhurbaşkanı ziya- ret edeceği başkentlere "konuyla yakından ilgimizi sürdüriiyo- nız" mesajını verecek. (Baftarafı 1. Sayfada) ödüle layık g.örüldü. Nobel ta- rihinde Ispanyol dili pek çok kez ödül almasına karşın Meksika ilk kez Nobel sahibi ülkeler lis- tesine girmiş oldu. Meksika'da aday olaıak adı geçenler arasın- da yıllardır ünlü romancı Car- los Fuentes de bulunuyordu. Paz'ın tercih edilmesi tsveç1 te "son derece yerinde bir seçim" olarak karşılandı. Ateş- li bir demokrasi savaşçısı ve li- beral özgürlükler savunucusu olarak da tanınan Paz, 1980"lerin başından beri en güç- lü Nobel adayları arasında yer alıyordu. Ödül sahibini dün TS ile 14.00*16 ilan eden tsveç Akade- misi Genel Sekreteri Sture Al- len, kalabahk bir gazeteci top- luluğu önünde yaptığı kısa ko- nuşmada, Paz'ın dildeki ustalı- ğına değinirken "çığır açıcı ol- madığım". daha çok yerel yazın geleneği ile Avrupa'dan gelen gerçekUstücülük geleneğinin "tntariı bir izleyicisT olduğunu vurguladı. Paz'ın ana tarafımn Ispanya'nm Endülüs bölgesin- den geldiğini, babasının ise Kızılderüi-Meksikah kanı taşıdı- ğına dikkat çeken Allen, derin bir kimlik araştırmasının ozanın yapıtına yansıdığını ve özellikle -Türkçeye de çevrilmiş olan- Yal- nızlık Dolambacı (El Laberinto de la Soledad) adlı düzyazı ça- lışmasında tüm "çıplaklığıyla" ortaya çıktığını anlattı. Ancak Allen'in konuşması, ısrarla yöneltilen "Neden bir ka- dın yazan seçmemekte direni- yorsunuz?", "Akaderai bir ma- çolar topluluğu mu?" gibi soru- larla yarıda kaldı. Bu soruları, "Biz dnsiyet aynmı, üike ayn- mı \apmiyoru2. Sadece kadınlar değil, çeşitli ülkeler de her yıl bi- zim kendilerinden birini seçme- mizi bekliyor. Her yıl söyledigi- mi tekrarlıyorum: Biz yazarian seçiyonız" diye yanıtlayan Al- len, yakın bir gelecekte bir ka- dın yazann da Nobe] sahibi ola- bileceğini söyledi. Allen, edebiyat ödülünün fi- zik, kûnya ve ekonomi Nobelle- rinden önce ilan edilmesinin ne- deni ile ilgili bir soru üzerine de "Bu yıl seçme çalışmalanna da- ha erken bir aşamada başiadık ve çok verimli bir atmosfer için- de ödül sahibini belirledik" ya- mtını verdi. tsveç Akademisi Genel Sekre- teri, Cumhuriyet'in bir sorusu üzerine Paz'ın toplam 150 aday arasından seçildiğini söyledi. Sture Allen, "Bu adayiar arasın- da kadın yazar oranı 1/7'dir" dedi. Genel sekreter, "Adayiar ara- sında Tiirk yazar var mı?" so- rusunu yanıtlamaktan ise kaçın- dı. 1990 Nobel Edebiyat ödülü, Octavio Paz'la, ilk ürünlerini 17-18 yaşındayken vermeye baş- layan ve bugün 76 yaşında ülke- sinde hâlâ dinamik bir edebiyat makinesi işlevi sürdüren bir ya- zara verilmiş oluyor. Ünlü Vu- elta dergisinin yöneticisi olarak Meksika'nın kültürel ve siyasi nabzını elinde tutan Paz, 1914 yılında Mexico City'de doğdu. Dedesi, romanlar da yazmış olan ve ülkenin yerlileri hakkın- da ilk olumlu yazılan yayımla- yan liberal bir memurdu. Gerek liberal dedesinin gerekse refor- mist bir politikacı ve hukukçu olan babasının, yazann yazuısal ve düşünsel çizgisi üzerinde de- rin etki bıraktığına dikkat çeki- liyor. Babası gibi hukukçu ol- mak isteyen, ancak öğrenimini yarıda bırakan Paz, en büyük yaşam deneyimlerinden birini, Madrid'de cumhuriyetçilerin ya- nında yer aldjğ) Ispanya iç savası sırasında edindi. 1938'de Mek- sika'ya dönüşünden hemen son- ra, kuruculan arasında yer aldı- ğı Taller dergisinde özellikle mo- dern Avrupa yazını üzerine bü- yük bir ilgiyle izlenen makale- ler yayımladı. Gerek edebiyata gerek siyasete karşı açık görüş- lülüğünü, moda eğilimlere kar- şı aykın düsünceler öne sürmek- ten, meslektaşları ile sert pole- miklere girmekten çekinmeye- rek, öteki dergilerde ve 1976'da kurduğu Vuelta'da da sürdürdü. Uzun yıllar Meksika'nın, Fransa, tsviçre, Japonya ve Hin- distan Büyükelçisi olarak da gö- rev alan Paz, 1968 Meksika Olimpiyatlan sırasında öğrenci gösterile: inin polis tarafından kanlı biçimde bastırılmasını protesto ederek istifa etti. Octavio Paz, bundan sonra kendisini tümüyle yazına verdi, aralannda Harvard'ın da yer al- dığı üniversitelerde öğretim üye- ligi yaptı. 1981'de Ispanya'nın saygın Cervantes ödülü'ne layık bulunan Paz, 1982'de ABD'nin ünlü Neustadt ödülü'nü de al- dı. Paz, öncelikle bir ozan olarak tanınıyor. Gerçeküstücülükten yola çıkardığı şiirini, geçen za- manla birlikte, Kolomb öncesi Latin Amerika kültüründen ve Hindistan'ın Budizminden aldı- ğı derin etkilerle besledi. Paz'ın 30'u aşkın denemesinde ise Meksika'nın tarih ve kültürü, toplumsal sorunlar ve şiir gibi temel konular işleniyor. Edebiyat çevreleri, Paz'ın ya- pıtlarına anahtar cümle olarak 1975'te yayımladığı "Açık Yant" (Pasado En Claro) adlı şiir ki- tabındaki ünlü önermeyi göste- riyorlar: "Dünyayı görmek de- mek, onu hecelemek demektir." Son on yılda kimler aldı? 1980 Czeslaw Milosz (Polonya asıllı Amerikalı) 1981 Elias Canetti (Bulgar) " 1982 Gabriel Garcia Marquez (Kolombiyalı) 1983 William Golding (İngiliz) 1984 Jaroslav Seifert (Çekoslovak) 1985 Claude Simon (Fransız) 1986 Wole Soyinka (Nijeryalı) 1987 Joseph Brodsky (Sovyet asıllı Amerikalı) 1988 Necip Mahfuz (Mısırlı) 1989 Camilo Jose Cela (Ispanyol) 1990 Octavio Paz (Meksikalı) POR TRE OCTAVİO PAZ ~ Düşkırgını bir solcu Kültür Servisi — Ispanyol bir anneyle Emiliano Zapata'yı destekieyen yerli kökenli , Meksikalı bir avukatın oğlu olarak 1914'te dünyaya gelen Octavio Paz, bir Katolik okulunda ve Meksika Üniversitesi'nde öğrenim gördükten sonra 1937'de Ispanya'ya giderek cumhuriyetçilerin yanında yer aldı. Ispanya iç savaşmdaki deneyimlerine yer verdiği "Ajdmlık Gölgen Altında ve Öbür Şiirier" adlı kitabıyla adını duyuran Paz, Rafael Alberti, Pablo Neruda ve Cesar Vallejo gibi ozanlarla yakın dostluklar kurdu, Meksika'ya dönmeden önce de Paris'te gerçeküstücülerle bir araya geldi. Meksika'da çeşitli edebiyat dergilerinin yöneticihğini üstlenen Paz, aralannda "Giineş Taşı'mn da bulunduğu şiir kitaplannı, felsefi denemelerinin yer aldığı "Yalmznk Dolambacı"m, art arda yayımladı. 1962'de Meksika'mn Hindistan Büyükelçihği'ne getirilen Paz, 1968'de hükümetin radikal öğrencilere karşı acımasız tutumunu protesto ederek görevini bıraktı. Sonraki yıllarda Ingiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerde de yaşayan Meksikalı şair ve denemeci, solcu görüşlere eleştiriler yöneltti, solcular tarafından eleştirildi ve kendisini "düş kınklığma uğnunış bir solcu" olarak niteledi. Şürlerinde Meksika halk edebiyatıyla gerçeküstücülüğü bağdaştıran Paz, gerek şiirlerinde gerekse düzyazılarında sürekli olarak "yalnızlık" konusunu işledi. Insanın "bölünmüs bir varük" olduğuna inanan Paz, ancak şiirsel imge, cinsel sevgi ve tannsal sezgiyle bütünleşebileceğini savundu. Paz'ın en başanh yapıtı sayılan "Güneş Tası" 1962'de Sait Maden tarafından dilimize çevrildi. Yazarın, Meksika gerçeğini en eksiksiz biçimde yansıtan yapıtlannın başında gelen "Yalnızlık Dolambacı" adlı denemeleri, TUrkçede Bozkurt Güvenç çevirisiyle yayımlandı. Gerceküstücü özelliklerin açıkça görüldüğü "Kartal mı, Güneş mi?" adlı şiir kitabı AU Cengizkan tarafından Türkçeleştirildi. Paz'ın şiirlerinden bir seçme ise, Adnan Özer'in çevirisiyle "Uzak Komşa" adı altında basıldı. COZT FM UGUR MUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) like, halkı "inananlar" ve "inanmayanlar" diye ikiye ayır- maktır. Bu ayrım bir kez yapılırsa gerisi kolay; bundan sonra sı- ra bu kesimleri silahlandırmaya gelir. İnananların, ınanmayanlara karşı "cihad"\ başlar. Bu "cihad" silahlı çatışmaya yol açar. Bu silahlı çatışmanın so- nunda da en çok silaha sahip kuruluş gelir yönetime el koyar! Olacağı budur. Oysa, Türkiye'de "inananlar" ile "inanmayanlar" arastn- da bir savaş yoktur Savaş varsa, bu savaş, din duygularım ve dince kutsal kavramları kendi çıkarları için sömürenler ile laik devletı savunanlar arasındadır. Örneğin "Islami Hareket" adlı terör örgütünce öldürülen Prof. Muammer Aksoy, Allah'a inanan bir insandı. Doç. Bah- riye Üçok da dinine bağlı bir öğretim üyesiydi. "İnananlar" ve "inanmayanlar" aynmı yapay bir ayrımdır; hiçbır dayanağı olmayan bu aynm zorlamalarla oluşturul- maktadır. Atatürk'ün laiklik ilkesi. inananın ınanmayana; inanma- yanın da ınanana kanşmadığı bir düzen getirmişti. Bu dü- zende, siyasetçilerin elleri, camilerden çekilmiş ve din ve vıcdan özgürlüğü sağlanmıştı. Laiklik, din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesiydi. Şimdi bu güvenceyi de ortadan kaldınyorlar. Kaldırmak- la da kalmıyorlar; "inananlar" ile "inanmayanlar" ayrımı ya- ratarak toplumda çok büyük çatışmalara da yol açıyorlar. Bunları yapanlar da islamcı gruplar içindeki küçük azın- lıklardır. İslamcı kesim çoğunlukla bu tür terör eylemlerin- den yana değildir. Bu yüzden, İslamcı terör örgütlerinin bu alçakça eylem- lerini dinci kesimlerin tümüne mal etmek çok yanlış olur. Yanlış olduğu gibi bazılarının zorla oluşturmaya çalıştıkları "inananlar" ve "inanmayanlar" ayrımını da körükler. İslamcı kesimlerin, bu cinayetleri açıkça kınamaları ge- rekir. Katile, sahip olduğu dinsel görüşe ve ideolojiye göre rütbe verilmez. Cinayet, cinayettır; Katil de katildir. Kan dökücülüğün özü- rü olmaz! Kürt kökenli milletvekili eğer PKK terörünü kınamaz; İs- lamcı siyasetçi cinayetlere karşı çıkmaz, Marksıst aydın sol terörü açık ve seçik biçimde suçlamazsa aynı kısır döngü- lere yine gireriz. Bugünlerde devlete düşen görev; cinayetterle ilgili teori oluşturmak değil suç kanıtı bulmaktır. Bulamazsa, o zaman, kitleler bir büyük eylemle kolayca birbirlerine düşürülür. Bu işlerin "profesyonelleri" de vardır; unutmayalım. Sınırlarımızın ötesinde bir savaş çıkmak üzere. Bu olası savaşta Türkiye, izlediği yanlış siyaset yüzünden şimdiden "terahır. Ortadoğulu terör örgütleri, kabul etmek gerekir ki terör eylemlerinde herkesten çok daha deney sahibidir. Tam bugünlerde bu deney görmüş teröristler, bizdeki bazı terör örgütleri ile anlaşıp birlikte eylem yapamazlar mı? "Taşeronluk", yalnız inşaat sektöründe olmaz; terörde de olur! ARADABIR(Baştarufi 2. Sayfada) nenmesi kaçınılmazdır" anlayışı topluma egemen kılınmalıdır. Bunun sonucu başkalannın enflasyonu önleyeceği, en azından her önleyemeyen siyasetin gideceği, yerine bir baş- kasının getirileceği halka mal edilmelidir. Dünyanın her yerinde görülen, sosyal demokratların enf- lasyona karşı basan sağladıklan gerçeğidir. Son 10 yıida özel- likle Akdeniz ülkelerinde iktidarı alan sosyal demokrat parth ler daha önce yaşanan enflasyonu kısa sürede yenmişler- dir. Ustelik bunu yaparken ülkelerini dışa açmakta daha bü- yük basan sağlamışlar ve çalışan kesimlerin haklannı da ver- mişlerdir. Türkiye'de de anlaşılır bir sürede enflasyonu önlemek için önce bir siyasal yönetim değişimine, sonrasında inandıncı bir yönetime ve bilinen sosyal demokrat önlem ve uygula- malara karariılıkla sahip çıkan etkin bir kamuoyuna gereksi- nim vardır. Ancak yukanda belirrtiğim nedenlerden ötürü kamuoyu- nun etkinliği o günden daha çok bugün gereklidir. IMZALI URUNLERI SEVENLER IÇIN... ÜLTRA O Şimdi, halınızın ardında ileri teknolojinin imzası olabilir... Yünsa ve Du Pont işbirliğinin imzası. Yünsa'nın yeni ürünü, Ultra'yı görmelisiniz. Dokunduğunuz an, hissedeceksiniz : Ardındaki imzayı görmeseniz de, 'olağanüstü' bir halıdır elinizdeki... Kullandıkça, bunu daha iyi anlayacaksınız. ÇAĞDAŞ YER... YÜN HALI L'ltra ve dığer Yünsa Halı çeşıtlerını. ba:ı ıthal halı örneklerını ve halı aksesuarlarını Nıspetiye Caddesı 28, Etiler'Jekı Yünsa Halı Show-Room'da ıncelevebilırsını:. GtNEL SATiS VE PAZARlAVıA HİZM6TLERI PLASOO HA1I GSUBLI GEN£1 MtHKiZ NHSPFmE CAD NO. Î 8 ETHER-ISTAN8Uİ TEL 145 » 73-74 FAX 165 76 30 Ultra'nm Halıda Moda yaratacak güzdlikte renkleri, pek çok desen olanağı ve farklı kullamm yerlen için ı/cı türü var; Ultta/ Venûs ve UltraiComfon. Onlarla "Yünsa Hoh Dünyası" ;ırruii daha da zengm! Ultra Antron elyahyla üretılıyor Antron elyafıyla uretıfen halılar çok dayantkiı oiuşta^ı kırlenmeye dtrençlcrı stat* elektnk tütmamalan ezılen tuylerın lekra' dık duruma getebılme CJ yanısira atev almayışlar ile de başka elyaftar dan uretılen halılardan çok ustun* Antron. Ov Paıt'ur Mscıld mjrtmdır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear