Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 TeatreMuseo Dali: Hem mezar hem müze KÜLTÜR DAHİDELİDALİ Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün Fotoğraflar Haldun Aydıngün ir dahinin mezarının üzeB rinde tepinmek acaba nasıl duygudur? Ölüye saygımızdan, ayrıca dahilere de iyi kötü saygı gösterme çabamızdan olsa gerek, pek hoş bir duygu olmaması gerekirdi. Oysa tavandaki resimlere hayran hayran bakan adam elindeki fotoğraf makinesini kurmaya çalışırken Dali’nin mezarına basıyordu. Birkaç dakika önce başkaları da mezarın üzerine basıp geçmişti. Hiçbir şeyden habersiz bu ziyaretçileri izlerken ana salonun tabanı altında yatan adamı düşünüyordum. Yerin kırmızı mermer döşemesinin tam ortasında bire iki metre boyutlarında, üzerinde hiçbir işaret ya da yazı olmayan gri bir mermer plaka vardı. Dali tam bunun altında gömülüydü. Tüm çevresi de yapıtlarıyla doluydu. Sanırım kendi zekasına ve hayal gücüne o kadar hayrandı ki, yarattığı eserlerin yanında kendi fani bedeninin her hangi bir önemi olmayacağını düşünüyordu ya da hiç bir şey düşünmemiş, sırf acayiplik olsun diye yapmıştı. Benim gibi, kırklı yaşlarındaki insanlar için Salvador Dali, tıpkı Picasso’nun olduğu gibi gerçek bir insandı. Ayrı coğrafyalarda da olsa bir süre için aynı dünyayı paylaşmıştık. Gazetelerde güncel haberle Barcelona’ya trenle iki saatlik mesafedeki Figueres kasabasının 19. yüzyıldan kalma tiyatro binası iç savaşta yandıktan sonra Dali’nin önerisiyle 1974’te onarılıp müze haline getirildi. Dali, bu müzede insanların üzerinde dolaştığı bir gri mermer plakanın altında yatıyor. rini, Dali’nin durumundaysa ölçülü rezaletlerini, okumuştuk. Rembrant ya da Leanardo da Vinci gibi yarı sanatçı yarı masal kahramanı değildi. Çocukluk anılarıma baktığımda insanları hep şaşırtan bir Salvador Dali hatırlıyorum. Baş aşağı banyo Dali’nin müzesi olan yapı, üstadın doğduğu şehir Barcelona’dan trenle iki saatte uzaklıkta Figueres adlı küçük bir kasabada. Figueres’in dar sokakları arasından müzeyi işaret eden tabelalarla ilerlerken sonunda garipliklerle dolu bir meydana ve tepesine dev kuşların yumurtladığı bir yapıya geldik. Kimsenin söylemesine gerek yoktu. Bu tutucu eski Katalan kasabasında, geldiğimiz yer Dali’den başkasının olamazdı. Müze binası, 1849 yılında Figueres’in Ana Tiyatro’su olarak yapılmış. İç savaşın ve diktatör Franco’nun bombalarından kurtulup, 1939 yılında yanlışlıkla yanmış. Tiyatronun Dali açısından önemi ise on dört yaşında iken ilk kişisel sergisini açtığı yer olması. Dali tiyatro harabesini mü ze yapma fikrini 1960 yılında ortaya atmış. O yılların Franco rejimi içinde yaşayan tutucu Figuereslileri ise önce bu fikre karşı çıkmışlar, ancak belediye başkanı Guardiola böyle bir yapıtın ne kadar önemli olabileceğini anlayıp büyük destek vermiş. Gene de tiyatronun müze olarak açılışı 1974 yılını bulmuş. Ana salonda, Abraham Lincoln’ün ‘‘dijitize’’ edilmiş 420’ye 317 santimetre boyutlarındaki bir resmiyle karşılaştık. Resmi yakından tanımak olanaksızdı, çünkü bölmüş olduğu parçalar çok büyüktü. Ancak biraz daha yakından bakınca resmin ortasında arkası dönük çıplak bir kadın ortaya çıkıyordu. Sıradan biri olmamalıydı. Çünkü Dali, resimlerinin büyük bir bölümünde hep aynı kadını yani sevgilisi ve eşi olan Gala’yı resmetmişti. Aralarındaki aşk ise incelenmeye değer boyutlardaydı. Genç Salvador 1929 yılında Gala Eluard’a rastlamış, aşık olmuş, kendinden daha yaşlı ve evli olan bu Rus kadın yüzünden ailesiyle arası açılmış ve Gala’nın ölümüne kadar birlikte yaşamıştı. Ana salondaki vitrinlerden birinde bir takım metal elemanlar, onların ortasında bir bebek vardı. Bir de kenarda ki bir deliğe para atmanız isteniyordu. Denileni yapınca, ortalığı küçük elektrik motorlarının vızıltısı doldurdu. Metal elemanlar açılmaya başladı. Bebek canlandı gerildi ve çarmıhtaki İsa’ya benzer bir şekil aldı. Kitabında Dali, seyirci de sanat eserine katılmalı, katkıda bulunmalı diyordu! Ana salonun diğer duvarındaki merdivenlerden çıkınca, Mae West salonuna giriliyordu. Tam olması gerektiği gibi garip bir yerleştirme vardı. Kırmızı bir duvar, ortada kırmı