28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 KAPAK Değişik dinlere sahip insanlar biri birine saygı göstermiş. Biri birilerinin bayramlarına katılmışlar Deyrulzafaran Manastırı, Süryani kadim cemaatinin dini merkezi, bin 600 yıl önce yapılmış. Kentin beş kilometre doğusunda yer alan manastırı bugün dünyanın dört bucağından gelen insanlar ziyaret ediyor. Yine kentin içinde ziyarete açık Kırklar Kilisesi var Manastır ve kiliselerin belli ziyaret saatleri var. Mor Behirmiz Kilisesi, Surp Kevork Kilisesi, Mor Mihail Kilisesi ve geçen yıl Lütfi Özkök tarafından restore edilerek hizmete açılan Mor Şmuni Kilisesi’ni görmelisiniz. Kiliselerin ardından Dara harabelerine doğru yola çıkmalısınız. Dara, eski Mezopotamya bölgesinin en ünlü kentiymiş. Mardin’e 30 kilometre uzaklıktaki Oğuz köyüne gittiğinizde köprüleri, su bentlerini su sarnıçlarını ve ünlü Zindanı gezebilirsiniz Dara eski Mezopotamya bölgesinin en önemli kenti iken, bugün küçük bir yerleşim birimi haline gelmiş. İmparator Anastasios’un girişimiyle 506 yılında kurulmuş. Burada kazı çalışmaları sürmekte. Her geçen gün yeni eserler bulunmakta. Kaya mezarları, Su sarnıçları, köprüleri, taş ocakları ilgi ile gezilen mekanlar. Dara’nın tarihi mekanlarının çevresinde yemyeşil zeytin ağaçları var. Mardin’e gidenlerin Dara’yı mutlaka görmelerini öneririm. Mardin’den Savur’a Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, herkesi Mardin’i görmeye çağırıyor. Vali Kılıçlar, ‘‘Mardin kültür turizminin en önemli kentlerinden birisidir. Kentin yaşaması korunması ve gelişmesi için çabalarımızı sürdürüyoruz. Artık her türlü konaklama imkanları da var. Herkesi ken timize bekliyoruz. Bu tarihi kentte güzel günler geçireceklerdir’’ diyor Mardin ilçeleriyle de bambaşka bir tarihi ve gizeme tanıklık etmenizi sağlıyor. Midyat’ta gördüklerinizle Savur’da yaşadıklarınız bambaşka izler bırakıyor gönüllerinizde. Mardin’e 50 kilometre uzaklıktaki Savur ilçesi, önemli eserlere sahip Taş Taşa yazılan şiir; Mardin evleri Oktay Ekinci aş ve şiir: Bu ikisi nasıl bir araya geT lebilir; dahası, nasıl ‘‘birlikte’’ sevilebilir? Duygu yoksunu olanlara ‘‘taş yürekli’’ denmesi ne kadar uygunsa, her sözleri duygu yüklü olanlara ‘‘şiir sözlü’’ denmesi de o kadar uygun Peki, ya ‘‘taşın şiiri’’ dendiğinde, akla ne gelebilir? İşte bu sorunun yeryüzünde tek yanıtı var; Mardin! Doğudan batıya bütün uygarlık coğrafyalarında ve geçmişten geleceğe bütün zamanlarda, ‘‘taş ile şiir’’i eşsiz ve zor anlatılır bir sevdayla buluşturan tek kent Mardin. Denebilir ki taş ile şiir, Mardin’de ‘‘Ferhat ile Şirin’’ gibidir. Batılıların anlaması için de ‘‘Romeo ve Jüliet’’ gibi. Peki, hangisi Ferhat ya da Romeo, hangisi Şirin ya da Jüliet derseniz, onun yanıtını da Anadolu’ya sevdalı şairimiz Refik Durbaş’tan öğrenebilirsiniz. Tarih Vakfı’nın 1998’de yayımladığı ‘‘Taşın ve İnancın Şiiri: Mardin’’ kitabına göz atarsanız, Bünyad Dinç’in hemen tüm fotoğraflarında göreceğiniz gizem dolu sanat ve kültür birikimini, Refik Durbaş’ın ‘‘Tarihin Tanıklığına Şiir’’inde daha da derinden hissedersiniz: ‘‘Su yorulur, vadi çekilir sinesine, ova beşiğidir turnaların/ Kale burçlarını kartallara emanet ettiğim Turabdin dağında/ Bir de Dicle’de saklarım sılayı ve gurbeti, sevinci ve hüznü/ Dün yazdığım gibi bugün ve yarın da yazarım künyesine tarihin/ Taşın ve inancın şiirini, benim adım Mardin çünkü/ Şair, sana bağışladım adımı, sen de bağışla bana adını...’’ Yaşamın sanatla buluşması İşte, taş ile şiirin böylesine kucaklaşmasının tarihten gelen hemen tüm ‘‘sır’’larını görebilmek içinse sadece
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle