Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 REHBER GÖZÜYLE Bizim turistler Cem Polatoğlu lmanya’ya ‘‘akraba A ziyaretleri’’ ile başlayan yurtdışı turları,30 yıl içinde organize turları geliştirdi. Elbette ilk dönem, sadece yurtdışına çıkabilmek önemliydi, ikinci aşamada ise nereyi gördüğü önem kazandı, son aşamada ise elit zevkler öne çıkmaya başladı. Nasıl mı? Turgut Özal dönemi zenginleri: Dil bilmezler, tur için ödedikleri parayla oteli ve rehberi de satın aldıklarını düşünürler, tuzluk isterken bile sizi ‘‘Hey pişt gel, tuzluktuzluk’’ diye çağırırlar. Eşleri konuşmaz, çocukları hiç susmaz. Ceplerinde yüz dolarlık tomarlar taşır ve herkese göstere göstere dolaşır, ekstra turların hepsine ‘‘neyse parası verelim’’ diyerek katılırlar, rehbere ilk sordukları soru ‘‘Gucci, Emperio Armani nerede?’’ dir. Disiplin sıfırdır. Hep geç kalır, hiç özür dilemezler. Zengin dullar: Çoğu dil bilmez, geziye üçdört kadın arkadaş katılırlar, otobüste, otelin restoranında hep arka masalarda yer ararlar. Bütün eğlence turlarına katılırlar. Şehirde kaybolabilirler, yardım da istemezler ama özlerinde grup disiplinleri vardır. Neşelidirler, güler yüzlüdürler, biraz iltifat, biraz nezaket gönüllerini almak için yeterlidir. İyi bahşiş bırakırlar. Çalışan genç çiftler: Yazın deniz, kum, güneş, kışın kayak veya kültürel turları seçerler. Henüz ‘‘uzaklara’’ güçleri yetmediğinden ADIM ADIM İSTANBUL OSMAN HAMDİ BEY YOKUŞU ıllardır çıkarım o ufak, sessiz yokuşu... Huşu içinde, yapY rakları eski, tatlı bir İstanbul havasının özlem dolu esintisini veren ulu çınar ağaçlarının süslediği bu yokuş, Türk arkeolojisini taçlandıran bilim insanlarımıza, tarihçilerimize yaşamlarının en yoğun iniş çıkışlarını sunmuştur şüphesiz. Bilim uğruna, bu yokuşu ilk adımlayan ayaklar muhakkak ki Osman Hamdi Bey’inkilerdir. Osman Hamdi Bey, çıktığı yokuşun sonunda yükselen Sanayii Nefise Mektebi ile hemen onun karşısında yer alan Müzei Humayun’un, yani bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin kurucusu olarak adını tarihimize altın harflerle yazdırmış, Türk arkeolojisi ve Türk müzeciliğinin ‘‘babası’’ olmuştur. Osmanlı’nın son dönemlerindeki çevresine ışık saçan aydın, yenilikçi insanlardan biri de, on parmağında on marifet örneği büyük işler başarmış olan Osman Hamdi Bey’dir. Onun adını taşıyan bu yokuş, İstanbul’un en güzel, en aydın, en dinlendirici yokuşlarından biridir. Her nedense insanı yor Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr maz. Bu yormazlığın nedeni, belki yokuşun sonunda insanları bekleyen içi bilim, insanlık tarihinin zenginlikleriyle dolu binalardır. Gülhane Parkı’nın ana kapısından girildiğinde hemen sağ tarafta asırlık çınar ağaçlarının gölgelediği yokuşun sonunda, dünyanın en ünlü müzeleri arasında yer alan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin kapısı çıkar insanın karşısına. Mezopotamya’dan Anadolulu atalarımız Hititlere, Mısır’dan Fenikelilere, Romalılardan, Bizans’a Truva’dan Bergama’ya uzayan geniş bir yelpaze içinde yayılmış uygarlıklar tarihinin günümüze ulaşmış gerçek belgelerini barındırır içerdeki birbirinden görkemli yapılar. Burası aynı zamanda Türk plastik sanatları tarihimizde ilk düzenli, bilimsel, resimheykel okulunun kurulduğu yerdir. Dünyaca ünlü, ‘‘İskender Lahdi’’ adı verilen olağan üstü güzellikteki yontularla süslü lahit burada sergilenmektedir. Onu da yine, Osman Hamdi Bey bulup çıkarmıştır toprakların altından, hem de tam Fransızların bulup da Paris’e kaçırmalarına çeyrek kala. Aydınlıklar, güzellikler saçan Osman Hamdi Bey yokuşu üzerinde yalnızca Arkeoloji Müzeleri yok