Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 ANTALYA’DAN Bizim rakibimiz: Kendimiz! Bekir Akkaş Akkanat Holding Turizm Grup Başkanı çinde bulunduğumuz, yaşadığımız ve İ çalıştığımız güzeller güzeli Antalya, acaba bir turizm şehri midir? Antalya’ya gelip giden yerli ve yabancı turistlerde, tekrar gelme oranı ne boyuttadır? Bu oran geçmişe göre ne şekilde değişmektedir? Gelişme pozitif midir? Bizlerin geçmişe göre bugün Antalya’da hala arayıp da bulamadığımız bir özellik var mıdır? İşte bu soruların yanıtları genel olarak sürdürülür turizmin ne olduğunu bize anlatmaktadır. Gerçekte bu deyim olmadan da biz bu kavramın bilincindeydik. Nasıl? Konukseverlik ile yola çıktık ve ülkemizin kültür varlıklarını ve tabiat güzelliklerini pazarlama çalışmalarına ekledik. Turistlerin, bu güzellikleri yaşadıktan sonra tekrar gelmeleri, geldiklerinde de bizlere ‘‘ne iyi yapmışsınız’’ demeleri için konuklarımızın en önem verdikleri konuyu ‘‘konaklama tesislerini’’ geliştirerek başladık. Tesislerdeki yenileme ve kapalı alanlardaki yapılan gelir getiren ünitelerin konuk üzerindeki pozitif katkısını görünce, aldığımız eleştiri ve konuk beklentilerine göre hijyene önem vererek bir aşama kaydettik. Daha sonra Türk mutfağının önemini, ürünlerdeki lezzetin konuk sayısına katkısını keşfedince mutfağımızı geliştirdik, eğlencenin de konuklar üzerindeki etkisini fark ederek bu alanda da geçmişle mukayese edildiğinde büyük işler yapıldı. Kısacası Türk turizmcisi efektife dönüştürülebilen, her türlü sürdürülebilir turizme örnek verilebilecek gelişmeleri ama bilinçli ama bilinçsiz olarak bir şekilde gerçekleştirdi. Tesislerde gelişmeler olurken çevrelerinde neler yapıldı diye baktığımızda pek olumlu şeyler göremiyoruz. Bu konuda kamu kurumları maalesef sınıfta kaldı. Hala pis su atık, katı atık sorununu çözememiş durumdayız. Baktığımızda Antalya’da mavi bayraklı plajların sayısı her yıl artıyor, sayısal olarak gurur veriyor ama sadece sayısal olarak. Enerji kaynakları açısından da pek parlak durumda değiliz. Bölgemizde Temmuz ve Ağustos ayları geldiğinde soğutma kuleleri tam kapasite çalıştırıldığında elektrik şebekesi yükü kaldıramıyor, sık sık kesintiler oluşuyor. Oluşan sıkıntılar hem yanlış anlamalara sebep veriyor hem de turistleri bezdiriyor. Şehrimizin geçmişini irdelediğimizde, sürdürülebilir turizm adına bu yapılanlara ilaveten sağlık, kültür, ulaşım alanlarında büyük yatırımlar yapıldığını görüyoruz. Yapılmayan tek şey; Antalya’nın bir master planına göre gelişmemesi nedeniyle kentin aşırı betonlaşması, tarım alanlarının gelişigüzel ticarete veya konuta açılması, imar planı olmadan dağınık şekilde herhangi bir alt yapı çalışması olmayan bölgelere inşaat çalışmalarının başlatılarak çevremizin korunmamasıdır. 2000’li yıllarda globalleşen dünya yaşamında bazı bilinçler diğerlerine göre daha baskın oldu. Bunların başında da çevre ve doğal yaşam gelmektedir. Maalesef bu alanlarda yöremiz inanılmaz ölçüde rakiplerinin yaptıklarına göre geri planda kalmaktadır. En basiti yöremizin önde gelen turizm merkezlerinde tesislerin dışındaki çevre adeta açık hava çöplüğü durumundadır. Bazı meslektaşlarımızın özverili çalışmaları dışında kamunun veya sivil toplum örgütlerinin bir çabasını göremiyoruz. Toplum bilincimiz bu konuda maalesef her geçen gün geriye gitmektedir. Denizlerimizdeki durum ise daha vahimdir. Eğer bu konulara gereken hassasiyet ve önem verilmez ise eğitim çalışmaları ile toplum bilinci yerine getirilmezse yakın bir gelecekte bindiğimiz dalın kırılması kaçınılmazdır. Bizler nasıl geçmişte turizmdeki rakiplerimizi inceleyerek yatırım açısından büyük işler yapıp, pazarlamada müthiş tur operatörü, ‘‘Jön Türkler’’in katkısıyla bugünkü duruma geldiysek, bugün de rakiplerimizin aynı yolla bizle mücadele ettiklerini görüyoruz. Ama inancım şudur ki; Tanrının bize bir lütfü olan Anadolu sahip olduğu doğa, iklim çeşitliliği ve kültür zenginliği ile dünyada tektir, rakibi yoktur. Rakip bizleriz. Nasıl mı? Bu güzellikleri bilinçsizce tahrip ederek, korumayarak geleceğimizi söndürüyoruz. Haydi tüm turizmciler, sürdürülebilir turizm ateşini yakalım. Çevremize sahip çıkarak bu işe başlayalım. bakkas?sirenegolfhotel.com